Şii'lik

.:Çağla:.

Bayan Üye
Şiilik, kavram olarak Hz. Ali taraftarlığı demektir. Şiilik sözcüğü Şia kelimesinden türetilmiştir. Her ikisi de aynı anlama gelmektedir: Hz. Ali taraftarlığı.
Genel anlamda Alevilik konusunda, Aleviliğin ne olduğu konusunda kavramlar alabildiğine çarpıtılmış, anlamları değiştirilmiş, her türlü yoruma tâbi tutulacak bir hale gelmiştir. Bu kavramların başında Şiilik kavramı gelmektedir. Yukarıda da belirtildiği üzere Şiilik kavramı, Hz. Peygamberin Hakka yürümesinden sonra Hz. Ali’nin halifeliğine (dini-siyasi önderliğine) inananlar için kullanılmıştır. Şiiliğin bir başka manası da Aleviliktir. Neticede Alevi kelimesi de Hz. Ali’nin isminden türetilmiştir. Ama bir çok olayda, olguda olduğu gibi tarihsel süreç, yoğun baskı ve asimilasyonla geçtiği için, bu kavramlar ve temsil ettikleri değerler de deforme olmuşlar, başka anlamlar yüklenmiş ve başka başkalaşımlar gerçekleşmiştir. Öz olarak Şiilik ve Alevilik aynı şeylerdir. Fakat tarihsel gelişim sürecindeki olaylar bazı değişimler, yenilikler, adetler, sapmalar getirmiştir. Tekrar belirtmek gerekir ki; öz olarak, çıkış noktası olarak ikisi de aynı anlama gelmektedir.
Şiilik ve Aleviliğin ortak noktalarından başlayarak bunları tarihsel süreç içerisinde yaşadıkları farklılaşmaya kadar biraz açalım.
Hz. Peygamberin vefatından sonra Hz. Ali’ye yapılan haksızlıklar, Emevi saltanatı sırasında Hz. Ali’nin soyuna karşı devam etti. Bu süreçte yaşanan haksızlıklar, katliamlar, adaletsizlikler safları iyice netleştirdi. Hz. Ali ve Ehlibeyt taraftarlığı İslam’ın Hak davetini sürdürürken, buna karşın Emevilerde temsilini bulan Sünnilik bir devlet dini oluyordu. Her tarihsel olayda olduğu gibi burada da egemen olanın sözü daha geçerli, getirdiği kurallar daha etkili ve din adına yürüttüğü çalışma daha verimliydi. Emevilerin bu yoğun çalışmaları ve kurumlaşmaları İslamiyet’i bütün coğrafyalara yayıyordu. Bu arada Ehlibeyt taraftarları da davetlerini gerçekleştiriyordu. Ehlibeyt taraftarları, devlet örgütlenmesine sahip olmadıkları için örgütlenmeleri daha çok gönüllülük temeline dayanıyordu. Emevilerinki zora dayanıyordu. Ama yine tarihin kanıtladığı gibi; gönüllülük daha kalıcı olurken, zora dayalı gelişim daha güçlü ama geçici oluyordu. Bunun en büyük örneği Endülüs Emevi Devletidir. Bu devlet hazin bir sonla yıkılmıştır. Çünkü temelinde inanç yerine zora dayalı bir iktidar vardı. Hâlbuki o devlette ve dolayısıyla o coğrafyada Ehlibeyt taraftarları bir çalışma yapmış olsalardı, sonuç daha farklı olurdu. Nitekim Emeviler zor ile İslam’ı yaymaya çalışırken Ehlibeyt taraftarları sevgi ile yapıyordu. Emevilerin ardıllarının İslam adına yaptıkları tahribatları Ehlibeyt taraftarları düzeltiyordu. Ehlibeyt taraftarları inancın özünün; Emevilerin yaptığı ve uyguladığı gibi olmadığını kanıtlıyordu. Nitekim Ehlibeyt taraftarları bu kadar baskı altında gelişim bulmuşsa bunun en büyük sebebi Ehlibeyt taraftarlarının şiddet ve zor yerine sevgiyi esas almalarıdır.
Yukarıda da izah etmeye çalıştığımız gibi, Hz. Peygamberin vefatından sonra İslamiyet iki kutuba ayrıldı.
Ehlibeyt ve Ehli sünnet. Bunlardan tarihsel süreç içerisinde bir çok oluşum oluştu. Ehlibeyt taraftarları dünyanın her tarafında, hemen hemen bütün coğrafyalarda varlar. Ama bunların ortak noktaları azalmış, farklılıkları çoğalmıştır. Her coğrafyadaki Ehlibeyt taraftarları, o coğrafyadaki tarihsel gelişmeler çerçevesinde farklılaşmış, yeniden şekillenmiştir. Şüphesiz aynı durum Ehli sünnet taraftarları içinde geçerlidir.
Aradaki fark; Ehli sünnet hemen hemen her zaman bir iktidar diniydi. Bu avantaj kullanılarak ortak noktalar korundu. Ehlibeyt taraftarları ise yoğun baskılar sonucu her zaman gizlenmek zorunda bırakıldılar. Bunun sonucu ortak bir örgütlenme yaratılamadı. Yaratılamayınca da kopukluk başladı ve böylece temel değerlerin dışında kalan ama günlük yaşamda belirleyici bir çok konuda farklılıklar ortaya çıktı. Bunun en can alıcı örneği günümüzde kendisini Alevi ve Şii olarak adlandıran toplumlar arasında görülüyor. Aleviler daha çok Anadolu’da, Balkanlar’da ve kısmen Ortadoğu’da yaşamaktalar. Şiiler ise Ortadoğu, Kuzey Afrika ve Asya’da yaşamaktalar. Aleviler ile Şiiler arasındaki temel noktalar: Peygambere, On İki İmamlar’a, Ehlibeyt’e, Kuran’a, Hz. Ali’ye bağlılıktır. Bunun dışında şüphesiz daha bir çok ortak nokta var. Ama ayrı noktalar da bir o kadar fazla. Şimdi hangisinin haklı veya daha doğru olduğu tartışmasına girmeyeceğiz. Bu tartışma yaklaşık 200 yıl kadardır sürüyor. Ayrılığın başlangıcı 1800’lü yıllara dayanmaktadır. 1500’lü yıllarda başlayan ve Şah İsmail’in önderlik ettiği birliktelik 1800’lü yıllarda son bulmuş, dünyadaki Ehlibeyt taraftarları arasındaki bağlantı kopmuştur. İşte yaşanan bütün farklılıklar bu 200 yıllık zaman diliminde gerçekleşmiştir. Ama farklılık çok belirleyici olmuştur. Örneğin Asyalı bir Şii`nin önder kabul ettiği bir şahsiyeti diğer Ehlibeyt taraftarları tanımıyorlar bile. Yine bir Anadolu Alevisinin önder kabul ettiği birisini diğer Ehlibeyt taraftarları tanımıyorlar. Biz olayın özetini böyle vermeye çalıştık. Sonuç olarak şunu belirtebiliriz ki; Ehlibeyt taraftarları birbirilerine inançlarını empoze etmek, dayatmak, kabullendirmek yerine ya da kendi doğrularını savunmak yerine ortak değerler etrafında buluşmadılar. Bu salt Aleviler için değil, bütün insanlık için geçerlidir. Yine Ehli sünnet için de geçerlidir. Ehlibeyt ve Ehli sünnet taraftarları ortak noktalarda buluşmalı ayrı noktalarda ise karşısındakinin inancına saygı duymalıdır. İnsanlığın huzuru, barışı böylesi bir atmosferde gerçekleşir. Aleviler, Ehlibeyt taraftarları böylesi bir dünyanın özlemi içinde olup bunun için azami çaba sarf edenlerdir. Şimdi sıra diğer inanç sahiplerinde.
 
Mezhebler
Mezheb
Mezheb, büyük din müctehidlerinin edille-i şer'iyye'den çıkardıkları mes'eleler ve hükümler topluluğudur.

Mezheb iki kısımdır:

İ'tikadda mezhep,
Amelde mezhep.
İ'tikadda hak mezheb, Ehl-i sünnet ve Cemâat mezhebi'dir. Bu da Peygamber Efendimizin ve Ashâbının i'tikad (inanç) ve ameli üzere olanların mezhebidir.

Ehl-i sünnet ve cemâat mezhebinin i'tikatta imamları:

İmam Ebû Mansûr Mâtüridî
İmam Ebü'l Hasen Eş'ârî.
Biz Müslüman Türkler'in umûmiyetle İ'tikatta imamı, İmam Ebû Mansûr Mâturidî hazretleridir.

İmam Ebû Mansûr Muhammed Mâturidî, hicrî 280 (M.894) tarihinde Türkistan'da, Semerkant şehrinin Mâturid köyünde doğmuş ve 333 (M.945) tarihinde Semerkant'ta vefat etmiştir.

İmam Eş'arî hazretleri H. 260 (M.873) tarihinde Basra'da doğmuş, 324 (M.936) da Bağdat'ta vefat etmiştir.



Amelde Hak Mezhebler
Ehl-i Sünnet ve Cemaat'in amelde mezhebi dörttür:

Hanefî Mezhebi: İmamı, İmâm-ı Â'zam Ebû Hanife'dir. Adı Nu'man, babasının adı Sâbit'tir. Hicrî 80 (M.699) tarihinde Kûfe'de doğmuş, 150 (M.767) tarihinde Bağdat'ta vefat etmiştir.
Mâlikî Mezhebi: İmamı, İmam Malikü'bnü Enes'dir. Hicrî 93 (M.711) tarihinde Medîne-i Münevvere'de doğmuş ve 179 (M.795) tarihinde yine Medîne-i Münevvere'de vefat etmiştir.
Şâfiî Mezhebi: İmamı, İmam Muhammedü'bnü İdrîs-i Şâfiî'dir. Hicri 150 (M.767) tarihinde Gazze'de doğmuş, hicri 204 (M.819) tarihinde Mısır'da vefat etmiştir.
Hanbelî Mezhebi: İmamı, İmam Ahmedü'bnü Hanbel'dir. Hicri 164 tarihinde Bağdat'ta doğmuş, hicri 240 (M.780-855) tarihinde yine Bağdat'ta vefat etmiştir.*
Amelde birer hak mezhep olan yukarıda zikrettiğimiz bu mübârek imamların mezhepleri, Kitap, Sünnet, İcmâ-i ümmet ve Kıyas-ı Fukahâ üzerine kurulmuştur.


* Peygamberimiz hayatta iken müslümanlar her türlü meselelerini Efendimizden, ondan sonra ise Sahâbe-i Kirâmın büyüklerinden sorup öğreniyorlardı. Mezheb İmamları diye bilinen bu mübârek zatlar dînî meseleler iSahâbe-i Kirâmdan öğrenmişler ve bunları bir araya toplamışlardır. Âyet, hadis ve sahâbede bulunmayan hususlarda da kendi görüşlerini yani ictihadlarını bildirmişler, böylece mezhebler meydana gelmiştir.

amelde hak mezhebimiz 4 tanedir bunu dışında mezhep yoktur. Hakk mezhebler hanefi şafii maliki ve hanbeli dir.Şii lik daha sonralardan ehli sünnet inancını yıkmak zedelemek maksadı ile kurulmuş bir fırkadır.Onu mezhep olarak nitelemek diğer mezheplerle aynı kefeye koymak demektir.Müslüman insanın itikadına ters düşen,zihinleri bulandıran fikirleri vardır.Türkçe ibadet,başörtüsü dinde teferruattır gibi fikirler sıradan meselele selametle

Paylasım için tesekkürler
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol puff
Geri
Üst