dolunay23
Kayıtlı Üye
Sihir, yahut büyü... Geçmişte olduğu gibi bugün de insanlarımız çaresini bulamadıkları birçok rahatsızlıklarına sihir, yahut da büyü ismi verip çekiliyorlar... Büyüdür, sihirdir, deyince mes'ele bitiyor... Artık kime kızmışlarsa, kime hasım hissiyle bakmışlarsa işi onun üzerine yıkıyor, ona olan husumetlerini ilerletiyorlar... O yaptı bunu diyorlar... Ne ile belli sihir olduğu, büyü yapıldığı?.. Yahut belli olduğunu kabûl edelim, falan yaptığı, filânın icrâ ettiği?.. Artık bu konuda evham ve hayâlât işliyor, ucu bucağı gelmez vesveseler alıp yürüyor... Bu gibi mevzularda yapılacak ilk iş, hemen hüküm vermek, sihirdir, yahut büyüdür, deyip işi evham üzerine hükme bağlamak değildir. Önce bir durum tespiti şarttır. Sihir, yahut büyü mü? Yâni ruhî, mânevî bir hâl mi, yoksa cismî ve maddî bir rahatsızlık mı? Bunu düşünüp tespit etmeye zaruret vardır. Çoğu zaman maddî ve cismî olan bir rahatsızlığı, ruhî, yani mânevî sananlar, baştan hatâ ediyor, ilk tedbirlerde yanılıyorlar, çareyi ters taraftan aramaya başlıyorlar. Böylece zaman kayboluyor, hastalık ilerleyip, tedbir zorlaşıyor. Halbuki bunu iyice tespit ettikten sonradır ki, isabetli çare aramak mümkün hâle gelir. Bütün bunlara rağmen: Diyelim ki büyüdür, yahut aynı mânâyâ gelen sihirdir. Çaresi?.. Bunu tedavinin belli bir çaresi, dondurulmuş bir usulü yoktur. Tıpkı yapılması için de belli bir usul ve bilinen bir şekil olmadığı gibi. Umulmadık yerden Allah şifa ihsan eder, bir de bakarsınız ki beklemediğiniz anda ve tedbirde kurtuluş bahis mevzuu olur... Şurasını hemen ifade etmeliyim ki, büyü ve sihir yapanlar, Allah indinde şirk yapan kâfirden sonra gelen büyük günahkârdırlar. Allah önce kendine şirk koşan kâfiri, hemen arkasından da büyü ve sihir yapmak suretiyle âilenin huzurunu kaçıranları azabına lâyık görüyor... Bu yüzden sihir yaptığını iddia eden büyücüyü İslâm hukuku, cemiyette yaşatmaz, insanların arasından alıp hemen hapse koyar. Cüzzamlı gibi, onu insanlardan uzaklaştırır... Şurası unutulmamalıdır ki, geçmişteki gibi bugün sihir, yâni büyü yapma ilmi belli ve kesin bir bilgi hâlinde elde mevcut değildir. Kimse kesin olarak şunu yazar, şunu okur, şu hareketle şu büyüyü yaparım da tutar, diyemez. Çünkü bu mevzudaki ilim tarihte kalmış, günümüze kadar gelmemiştir. Kitaplarımızda yoktur.