Sığınacak Tek Liman

A$Koliq ^^

Bayan Üye
eskalud_4.jpg


جانانه جان اولان بلمز جاننڭ قيمتنى
جانان ده بلمز جاننه جان اولانڭ قيمتنى

جم سلطان

~~ ~~

Cânâna Cân olan bilmez Cânının kıymetini.
Cânân da bilmez Cânına Cân olanın kıymetini.

Cem Sultan.
 
---> Sığınacak Tek Liman

sevdadandir_semazen.jpg







Yārımıñ kaddı elif, ben bendesiniñ lāmelif
Bu mukarrer bir elif, bir lām olur çün lāmelif
Ey kelimî! Ol elif, kadd-i kametim lām eyledi
Bir elif lām olur ammā nice olur lām elif
Kelîmî
 
---> Sığınacak Tek Liman

oojoljllll.jpg






yüreğim,
toparlan gidiyoruz!
/ya da
toparlandım gidelim!/
ârafta kalakalmak yakışmadı bize;
bir adım atalım hadi,
yâr” deyip susalım;
yâr”dandır deyip razı olalım!
 
---> Sığınacak Tek Liman

Lift_by_firesign24_7.jpg

[FONT=&quot]Ne denlü cehd ederse bir murâde[/FONT]
[FONT=&quot]Nasîb olmaz mukadderden ziyâde.[/FONT]

[FONT=&quot]Lâ Edrî[/FONT]

[FONT=&quot]/İnsan bir murâdına kavuşmak için kendi irâdesiyle çalıştıktan sonra eğer hakkında hayırlı olmadığından dolayı o şeyi Allah takdîr etmediyse o şey nasîb olmaz./[/FONT]
 
---> Sığınacak Tek Liman

3962940658_bdcf137d9d.jpg
spaceball.gif



Gülüm şöyle gülüm böyle demektir yâre mu’tadım
Seni ey gül sever cânım ki cânâne hitâbımsın

Nedim

 
---> Sığınacak Tek Liman

nokta_1256211638.jpg



nokta tek başına konulunca, geri dönüşü yoktur;

son sözünü söylemişsin demektir.



Ama üç nokta koymak,

söyleyemediklerini bile söyler...

 
---> Sığınacak Tek Liman

4038117.gif



بِسْــــــــــــــــــــــمِ اﷲِارَّحْمَنِ ارَّحِيم



Ey acİzane yüreğİmİn rahmetİ sonsuz sevgİlİsİ...!

Geldİm İşte kapIna; aşkInIn fukarasIyIm.
AşkIm Sen ol AllahIm aşkIm Sen ol...

Ey ellerİmden tutanIm...!
Bİzİ sana sürünerek değİl koşarak ulaştIr.

Sana kavuşmak İçİn çIktIğIm bu sevdalI yolculukta, sarp yokuşlarI çIkarma karşIma...!

 
---> Sığınacak Tek Liman




...............

Bir okuma molasıdır belki

satır arası yaşanılan bir hüzün.

Kıymetini bilmek lazım,

iyinin, hüznün ve güzün...



Ö.
 
---> Sığınacak Tek Liman

"Beklemek sabretmektir" dedi ustam.



"Kalbim üstüne" dedim.



Büküldü boynum...
 
---> Sığınacak Tek Liman

130.jpg


Zira sevilmekle imtihan olan bir masumdur Yusuf.
Yakup sever, kuyuya düşer.
Züleyha sever, zindana..

Sibel Eraslan/ Kadın Oradaydı
 
---> Sığınacak Tek Liman

gulumseheran_esmalale.jpg



[FONT=&quot]Sevgili Dost![/FONT]
[FONT=&quot]Fotoğrafta pozitif görüntüler negatif görüntülerle basılır.[/FONT]
[FONT=&quot]Sıkıntılar bunaltmasın seni.[/FONT]
[FONT=&quot]Lütfen[/FONT][FONT=&quot]gülümse[/FONT][FONT=&quot] fotoğrafın çekiliyormuş gibi [/FONT][FONT=&quot]her an[/FONT][FONT=&quot]…[/FONT]

[FONT=&quot]posta kutusundaki mızıka[/FONT][FONT=&quot]'[/FONT][FONT=&quot]dan[/FONT]
[FONT=&quot]Ali Ural[/FONT]
 
---> Sığınacak Tek Liman

kalbiask_elale_1238338434.jpg

Aşkı taşıyan her kalbin muhkem olduğunu zannediyordum oysa.

Meğer aşk, indiği kalbi ihya ediyordu ya, ihya edemezse yok ediyordu.
Kazasız belasız kurtulmanın imkânı yoktu.
Nazan Bekiroğlu
 
---> Sığınacak Tek Liman

seviyorumhesabiii.jpg



NE GÜZEL ŞEY SENİ SEVİYORUM DEMEK




O kocaman kalbine her şeyden kaçıp sığınmak
Hayatın bütün acılarını, dertlerini, kederlerini
Kömür karası gözlerine dalarak unutmak
Ne güzel şey seni seviyorum demek

Fırtınalarda kabaran hüzün denizlerimde
Umutsuzluk dalgalarının karanlıklara fırlattığı
Izdırap gemimin sığınacak tek limanı olman
Ne güzel şey seni seviyorum demek

Yüce rabbime açtığımda ellerimi
Senin mutluluğunu huzurunu dilemek
Ve rabbime varlığın için şükretmek
Ne güzel şey seni seviyorum demek

Yüreğimin en derin dehlizlerinde
Acıların bir kurt gibi içimi kemirdiğinde
Sessizce giriverdin dumanlı yüreğime
Ne güzel şey seni seviyorum demek

Dalında açmaya çalışan gonca gülümü
Deli fırtınalardan,çöl sıcaklarından
Kurtarıp can suyu verenim oldun
Ne güzel şey seni seviyorum demek

Hüzünün simgesi sonbaharda
Dökülen yapraklar esen rüzgarlarına rağmen
Esen meltemde sıcaklığını hissetmek
Ne güzel şey seni seviyorum demek

Geleceğe gözlerimi sıkı sıksı kapatmış iken
Yarınlara dair hayalleri gömmüş iken
Sen masalları süsleyen beyaz atlı prensim oluverdin
Ne güzel şey seni seviyorum demek



Gamze Dağ

 
---> Sığınacak Tek Liman

12133_165748762637_89361212637_2987334_282454_n.jpg



Umudunu yıkma; Yusuf'u hatırla:..

"Ayağın kırıldı diye üzülme.

Allah sana belki kanat verecek.



Kuyu dibinde kaldın diye kırılma,

belki oradan bile bir kapı açılır.


Yusuf kuyudan sultan oldu.."

Mevlana Celaleddini Rûmi
 
---> Sığınacak Tek Liman


lafzatullahyn3.jpg


Ayağındaki gümüş halhal mermer zemine dokunarak şıkırdamaya başlar. Ritmiyle açılır sahne. Leylâ zenginliğin ihtişamında köşkün havuzlu katında ahenkle salınır. Ona dünyada zenginlik eşlik eder. Yazgı ona bunu uygun görmüştür. Izdırap ve aşk peşini bırakmayacak sevgiliye ölüm anında kavuşmak nasib placaktır.



Kays Leylâ�sını ilk bir pazar yerinde gördüğünde onu �mecnûn� yapacak aşkın ilk bakışını yakaladığının farkında değildir henüz. O bir tüccar Leylâ bir müşteridir o sırada. Gelecekte âşık ve mâşuk olarak tarihe yerleşeceklerini her aşkın tanımının �Leylâ ve Mecnûn� benzetmesiyle taçlandırılacağını bilemezler.



Kays Leylâ�nın gözlerinde kuzular arasından gülümseyen tanıdık bir bakış yakalar. O an yıllar öncesinin çocuk oyunları arasında filizlenen sevdanın buluşma noktasıdır.



�Hep çizginin yönünü değiştirdiklerini sandılar.

Oysa değişen hiçbir şey yoktur.

Kaderdir tümü birden.�




�Kehânet� dediklerinden kurtulmak çabasında olan herkes birgün kaçtıklarını sandıklarıyla mutlak yüzleşmiştir. Kızını bir yılan sokmasıyla kaybedeceğini öğrenen kral kızı için kızkulesi�ni yaptırır. Yılan tam da orada bulur kıymetli kızın güzel bedenini. Oğlunun bir buda olacağını öğrenen başka bir kral da oğlunu sarayın ihtişamına kapatır. Sıdharta saraydan kaçıp aydınlanma yolunda incir ağacını arar. Nemrud yeni doğan bir bebeğin birgün gelip kendisini öldüreceğini kahinden duyduğu gün bütün erkek bebeklerin öldürülmesi emrini verir. Bilmedikleri şudur: �Kader gerçekleşmekten vazgeçmez.�



İşte böyle. Baba Leylâ�sını alıp uzak memleketlere yerleşmek üzere bir gece sessizce ayrılır şehirden. Kays Leylâ�dan Leylâ Kays�tan bihaber. Mektep sıralarında yaşanan ilginç bir olay buna sebeptir. Birgün Kays öğretmeninin haşin darbelerine maruz kalır. Aynı darbeler Leylâ�yı da acıtır. Buna şahit olan gözler ne gördüklerine inanırlar ne de gördüklerini görmezden gelebilirler. İlahî aşk bir kere bağlamıştır onları birbirlerine. Aşk üzere uzun bir yolculuk böylece başlar. Yıllar sonra Kays şunları söyleyecektir:



�Adın düştü içime: Leylâ

Derler ki �güzel� dediğin kara kuru

Bir de benim gözümle görün onu�



Leylâ dadısıyla döner odasına. Bir eksiklik hissi yanında. Sanki pazar yerinde bir şeyini bırakmıştır. Ya da kaybetmiş. Ya da unutmuş gibi. Sonraları bu hissin aslında yitirilmiş olanın bulunması olduğunu anlayacaktır. Böylece sıradan bir pazar gezintisi artık Leylâ�nın gelecekteki tüm insanların Leylâ�sı olma yolunun başlangıç noktasını oluşturur. Kays o noktada Leylâ�nın bileğine sarılmış gümüş halhalın düştüğünü farkeder. Gümüş halhal Leylâ�nındır. Leylâ�ya dönmelidir. Kays bu görevi üstlendiğinde bir ömrü �mecnûn�laştırmanın ilk adımını atar.



Bağdat�ın akşam rüzgarlarının sere serpe gezindiği meydanlarındaki toz serpintilerinden koruna koruna yolunu bulur. Leylâ gecenin karanlığı yıldızları daha da parlaklaştırırken içten içe gelmesini beklemiştir Kays�ın. Kays gelir. Sessizce ikinci kat balkonunun ahşap işlemeli korkuluğuna tırmanır. Leylâ geniş yatağında uyumaktadır. Balkon kapısından içeri sokulan rüzgar tül ile oynaşırken Kays dikkatlice gümüş halhalı henüz Leylâ�sı olduğunu bilmediğinin narin ayak bileğine geçirir. Yumuşak bir bakışla yüz hatlarını gezer Kays. İçindeki uyuyan ateş uyanıverir.



Bağdat o gece efsane aşkın filizlendiğini hisseder. Zaman çöl kızı Leylâ ile çılgın âşıkı Kays�ın öyküsünün İranlı şairler tarafından defalarca kaleme alınacağı ızdırab günlerine ağlamaya başlamıştır bile.



Leylâ sabah olup da gümüş halhalı bileğinde görünce pazar gezmesinde onu düşürdüğünü anlar. Anlar ve odanın dört yanını hızla kolaçan eder. Buna sebep Kays�tır. Leylâ bilir. Onun odasına kadar gelmiş olabilmesine hem hayret eder hem cesaretine hayran kalır hem tatlı bir his dolaşır tüm bedenini. Dicle�nin serinliğine dönüp yüzünü mutlu türküler bırakır havaya. Aşk ilk dokunuşunu gerçekleştirmiştir. İlk dokunuş hep neşe eşliğinde bulutlara uçurur. Leylâ da kanatlanır. Efsane başlar.



�Engellendikçe büyür aşk.

Aşk engellendikçe beslenir.�



Kays çöllerde lotus kokulu Leylâ�sının izini sürer Leylâ kaçırılır âşıkının ellerinden bir daha. Bu böyle sürer gider. Leylâ�nın peşinde bir gölge sanki arar durur Mecnûn onu. Lakin dünya �mecnûn�u dillendirir daha çok. O aşkını söyleyen söylemekten çekinmeyen bu yüzdendir ki acıların içine itilendir. O çağlar boyu bütün akıllıların çılgınlığını kıskandıkları mecnûn�dur. Ya Leylâ! Aşkını gizli tutan âşık açıklayandan üstün olmalı değil midir? Ardan değil midir boyun eğiş? Değil midir aşkı söze almaktan hayâ duymak?



Yıllar sonra Leylâ çölün bir yerinde Kays�a varıp der ki: �Beklediğin sevgili geldi işte.�

Kays Leylâ�sına bakar ve sorar: �Ben ben isem nesin sen; sen sen isen ya neyim ben?�




Sonrası bir muammadır. Kays Leylâ�sından geçmiş aşk�ına aşık olmuştur sonunda. Leylâ�yı karşısında görünce hem cesur hem ürkektir. �Çekil aradan� der. �Ben aşkı sende bulup yokluğunda aşka aşık oldum.�



* * * *



�Artık Leylâ�ya kavuşma korkusu başlamıştır. Leylâ gelir de tüm ızdırap diner aşk yiterse...�



Hurma ağaçlarının sıcağı örten gölgesinde boylu boyunca uzanırken bir kuş kızgın çöl kumlarına konup gagasıyla saçını çekiştirir Kays�ın. Kuşun tüyleri mavi turuncu karışımıdır. Gagasından gerdanına doğru bir kolye sarkmaktadır. Kays �Kolyeli kuş� diye mırıldanır güçlükle. Gördüğü aslında kuş değil bir insan siluetidir. Lakin Kays�ın zihni aşk ızdırabının üzerine sıcağın yıkılmışlığın itilmişliğin bir de mecnûn�luğun eklenmesiyle gerçeğin yansımalarını kendince şekillendirir. O bir kuştur. Kays�ın gözleri öyle göstermeyi tercih etmiştir.



Kays bir küçük odada gözlerini açtığında hurma ağacı gitmiş kuş gitmiş güneş gitmiş bir döşek üzerinde alnında ıslak bir bez ile uzanmaktadır. Oda karanlıktır. Geçirdiği ateşli bir nöbet sonrasında kendine gelebilmesinin günler boyu sürdüğünü henüz bilmemektedir. Dilinden düşen ilk kelime �Leylâ� olur.



�Leylâ� sözüyle karşı köşede bir kıpırdanma başlar. Biri yüzünü seçemediği biridoğrulup Kays�a yanaşır: �Leylâ değil Bertol.�



Kays şaşkın. �Leylâ� diye inler. Adam mütebessim �Bertol� der. �Benim adım Bertol.�



Bertol ecnebî bir tüccardır. Kervanıyla çölden geçerken Kays�a bir hurma ağacı altında rastlar ve onu bir devenin sırtına yükler. Uzun yolculuk boyunca Kays hiç uyanmaz ve sürekli aynı kelimeyi söyler: �Leylâ�



Bertol bu aşkı henüz bilmediğinden ne Leylâ�nın kim olduğundan ne de Kays�ın Leylâ�sına kavuşamadığı için bu hallere düştüğünden haberdardır. Ecnebî bir tüccarın yardım eli Kays�a dokunduğunda Leylâ başka bir memlekette görkemli bir düğün hazırlığı içindedir. Leylâ bir sultanın oğluna gelin edilecektir. Ayağındaki gümüş halhalo gece Kays tarafından bileğine takıldığından bu yana şıngırdar. Kays düğünden habersiz. Dünyadan habersiz. Hayâl aleminde Leylâ ile hemdemdir.



Tüccar Bertol hikâyeyi Kays�ın ağzından dinler. Dinledikçe kendinden geçer. Sonunda Leylâ�yı birlikte arama teklifinde bulunur. Lakin Kays buna yanaşmaz. Onun aradığı artık Leylâ değildir. O aşkın elinde pişmiş bir mecnûn olarak aşkını kaybetme korkusunun telaşındadır. Bunu anlamakta zorlanan Bertol Kays�ı kendi dünyasında bırakır.



Leylâ da artık güzeller güzeli bir gelindir. Evlenir. Lakin yüzündeki o mutsuz ifade kendisine dokunmak isteyen herkesin elini yakar. Buna dayanamayan sultanın oğlu Leylâ�yı büyük bir yardımcı kadroyla başka bir köşkte yaşamaya mecbur bırakır. Dokunamadığı birisinin yüzünü görmeye de tahammülü yoktur. Leylâ köşke doğrukâfilesiyle çölde yolculuğunu geçirirken Kays�ı görür. Ona doğru atılır. O sırada bir ok Leylâ�yı sırtından yaralar ve yere düşürür. Ölüm onları birleştirmiştir. Kays ve Leylâson nefeslerinde dünyayı gezecek bir efsanenin başlamasına neden olurlar.



�Leylâ ve Mecnûn...

Yaşanan bir aşk hikâyesi.�


Naz Ferniba
 
---> Sığınacak Tek Liman

182.jpg


Vardı/yok oldu.
Taştan oydular birini soğuk soğuk sevmek için,
içine gene taş koydular.

Hasan Mercan
 
---> Sığınacak Tek Liman




selamsanaeynebi1av0.png




Dost dediğin ...


Seni sen olduğun için, kayıtsız şartsız sevendir.
Yüreğinin sesini, hüznünü, sevincini uzaklarda bile hissedip dinleyendir.
Her şartta, her durumda sen çağırmadan bile yanında olduğunu hissettirip
değer verendir.


Sabun köpüğü gibi sönüp gitmez, zor zamanlarda bile yanındadır.
Sözünün arkasındadır, dert ortağındır.
Bilirsin ki yüreği menfaatsiz, herzaman samimi, Hayatının her önemli anında,
hemen hemen her diliminde vardır.


Dost acı da olsa gerçekleri söyler ve uçup gitmez seni bırakıp yalnız, çaresiz.
Gün gelir; Sanki sihirli sopa olur, seni bir dokunuşla belkide zirveye taşır, ferahlığa kavuşturur.



Sözünün eri, güvenilirliği tartışılmaz
Her daim gerçek duygu ve sevgisini karşılıksız sunar.
Bilirsin beraber çıkılan, başkoyulan yoldan caymaz.
Hayatına girdimi ondan vazgeçmek çok da kolay olmaz

 
---> Sığınacak Tek Liman

panderrouge20gufo1ok1.jpg



Gidenler hep bekle beni derler ve kalanlar hep bekleyeceğine yemin ederler

Her giden ardında bir bekleyen bırakır.
Bazen ister bekle beni der, bazen de bekleme hayatına devam et der.
Bu bekleme demenin ardında bir beklenme isteği vardır hep...

Ve her kalan yüreğindeki acısıyla bekleyeceğim der.
Dönmeyeceğini bile bile, gelmeyeceğini bile bile, sevmeyeceğini bile bile.
Ve bekler...


Yanı başımızdayken fark etmediğimiz bir çok ayrıntı takılır hafızalara.
Oysa ne güzelmiş yaşanılanlar dersiniz.
Meğer ne çok sevmişim dersiniz.
Ve belki de hiç sevilmediğinizi fark edersiniz.
En acısı da budur ya zaten.
Sevilmeden sevdiğinizi fark ettiğinizde beyninizi yer binlerce soru.
Başlarsınız cevabı besbelli olan sorulara kendinizce cevap aramaya.


Ve sorgulama zamanı gelir kendinizce..
Oysa unutursunuz bir şeyi.

"Aşk Sorgulanmadan Yaşanmalıdır."

Baktığınız her yer "onda" biter.
Gördüğünüz her şey de "onu" ararsınız.
Aynadaki görüntünüzde bir yansıma, sokaktaki köşe başında bir kucaklaşmadır "o".
Yağan yağmurdur, denizdeki yakamozdur "o", gecelerin ayı, gündüzlerin güneşidir "o"...

Ve son cümleler dökülür artık dilinizden.

"O" Mutlu Olsun Yeter.


Diyebileceğiniz bir şey kalmamıştır çünkü.
Tıpkı yüreğinizi sizden aldığı gibi giderken cümlelerinizi de götürmüştür yanında.


Sessizlik kalır geriye biten bir sevgiden.
Ve Ayrılık Urganı kalır boynunuzda "yağlı bir ilmek gibi".
Sanki biri ha çekti ha çekecek.
Durdu sanırsınız dünyayı ha battı ha batacak.
Ama ne dünya durur nede o ilmek çekilir.
Hayat devam ediyordur ve bu çarkın içinde sizi de bilmediğiniz başka diyarlara sürüklüyordur.

Bitecek sanırsınız acınızı bitmez.
Sadece bir yerlere saklanır yüreğinizde.
Bir şarkıda,
bir şiirin içli mısralarında
ve belki de bir sözde kanamaya hazır bir yaradır o artık.

"Sessizliğin İçinde Bir Çığlık, Karanlığın İçinde Bir Işık, Yürekte Kapanmaz Bir Yaradır Artık O"
 
---> Sığınacak Tek Liman

mum.jpg


kimsesizim …
ve düşünce /siz…








Üşüten bir mum alevi gece…
Daha sabaha kaç karanlık eklemeli ey adı yar olan ?
Afedersiniz... Adınız aşk diye sevmiştim.
Düşüşümü bilin diye gözlerinizin önünde yığıldım,
- ‘topla kendini , kan görmeden aşk olmaz ’ – dediniz.
Peki tutup yüreğimin mahrem köşelerinden, kalkmayı öğretecek yar değil miydi isminiz?
Afedersiniz, ne de düşüncesizim, çünkü düşünce/sizdim…
Dört duvar derisi kavlamış dehlizlere (s)açılan rutubetli hüznün kapı ardında küçük kız…
Islayıp serçe parmağını topluyorken içlenmelerini ,
örüklü dilinin kurdelaları hiç boylanamayacağım paltonuzun iç cebinde mi gizli?
Lütfen pişirin içimde çöreklenen bu çare/sizliği, sizi taşıyorum!
Ağzı gevşemiş bir mahfi keseyken yürek, susuşunuz kadar çığırtkan, yalnızlık boyu hafakan,
söz gümüşü lutledin gözlerime inen geceye.
Kördüm… Ve gördüm.
Ağlak mevsimlerin ısladığı eğreti taşlık manastırın kıyısına çıkartıp asmışsınız içinizden arta kalanları.
Kendimi t/uzağınızda buldum.
Uzansam edebi uykulu bir düş(üş) ardınız.
Ardıma yürütsem hıçkırıkları, size sırt çevirmek her adımda çift çelme.
Hem ne çok sakarım bilirsiniz, sizi de yanlışlıkla sevmiştim!
kör/ebeyim suçüstü yumdum gözümü…
Size yazmak mecazi fıtratların asil debdebesiydi, üzgünüm, özendim.
Uzun zamandı…
Yol iz yoktu. O zamanlar aşındı gönlümün felahının eşiği.
Gözlerinizin önüne döktüm tüm sağırlığınızı.
Kanım akmazdı , uğultum kesse nefesimin şakağını.
Özledim de… Gel(me)diniz.
Peki ya, saçımdan topuğuma yoklayan ölüm siz değil miydiniz ?
Afedersiniz…
Ben sizi üşüyorum. Elleriniz cebinizde ya hani, merakındayım, siz, rüzgarın yari misiniz?
Gözlerimi bağladı ne çok tebdil-i suretiniz.
Evvel solumdan geçmişsiniz, el yordamıyla seçilmiyor ki aşk, bilesiniz..
Gittiniz sonra… Ve lakin '‘özleyerek dönmek için’’ dediniz.
G/özlediniz ne çok, gel(e)mediniz..
Siz en çok (t)uzaktan (g)özlemeyi mi bilirsiniz?
Yine aşka bağlanmak üzre dilimi çözün!
Heveslerimden tutun kaldırın beni, nasıl olsa düşünce/sizim…
Düşümce siz.
Ah efendim bir bilseniz, içimde ne çok değer/sizsiniz!
Yağmur bahane, melekler sizin nazarınıza malik olmaya iniyor kente.
Üsküdar’ın endamı kime sanıyorsunuz?
Baksanıza, aşkın çekincesinden peçesini iğneliyor Beykoz,
denizdeki aynalara göz süzerken siz.
Sözlerimi dize getirin , dergahınızda daim aşka talibim.
Defettim bariz isyanlarımı , dilimi üfledim de eşiğinize geldim.
Ben ki na-reften sürülen pejmurde bir derviş, aşk adına yolu geceye vurdum.
Gece ki öz aşkın döşeğinde inzivada...
Tesbih tesbih çekiliyoruz aşk/la, otuzüç boncukta bir eksiksiniz!
Yan/sızım…
Heybemde kaybedeceğim hiç birşey’sizliğimle , çıplak ayak dolanıyorum mikâtınızda.
Ele verdim kendimi , ele vermeyin beni!
Gidecek yanım çok ancak, gözlerime Yusuf ‘un rayihasıyla gömlek sürenim yok!
Yok mu ensar bir yürek?
Hayli kalabalık çaresizliğim, oysa bilin ki ezelinden mahzun bir muhacir(d)im.
sağım..
solum..
önüm..
ardım.. aşk!
Yaradan’a işittirdim , kapıyı açın!
Aşkın vahyinde hicretinize geldim…
Züleyha Çay
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst