Salvo
Kayıtlı Üye
Irak'ta yetişen evliyâdan. İsmi Hasan bin Şeyh Muhammed el-Berzencî'dir.Seyyid olup soyu Peygamber efendimize ulaşır. 1677 (H.1088) târihinde Nûdî köyünde doğdu. 1743 (H.1156) târihinde Gelezer'de vefât etti.
Seyyid Hasan ilim, edeb sâhibi bir âile içinde büyüdü. Önce Kur'ân-ı kerîmi hatmetti. Sonra civar medreselerde ilmî kitapları mütâlaa ile meşgûl oldu. Kalaçuclan kasabasında, Şeyh Muhammed Siymül Kebîr, Seyyid Molla Câmî Cûrî ve başka âlimlerden okuyup icâzet diploma aldı.
Seyyid Hasan, mânevî ilimleri evliyâ bir zât olan babasından ve babasının önde gelen talebesi Şeyh Abdullah Sevîdî'den ve Bağdat'ta Şeyh Ahmed Ahsî'den, son olarak da büyük birâderi Kutb el-Veliyânî adı ile meşhûr Şeyh İsmâil'den öğrenip kemâle geldi, olgunlaştı.
Seyyid Hasan, fazîlet sâhibi birâderi Şeyh İsmâil ile birlikte Nûdî köyünden Karadağ taraflarına gittiler. Orada ilim öğretmekle meşgulken Zengene beylerinden Ahmed Bey kendilerini ziyârette bulundu ve onlara arâzi verdi. Şeyh İsmâil Velîyan'da, Seyyid Hasan da Gelezer'de müslümanlara hak yolun bilgilerini öğretmekle ve din ilmi hizmetleriyle meşgûl oldular.
Bilhassa Seyyid Hasan hazretleri insanları irşâdda ve ibâdette hep önde oldu. Çok kimseler onun bu ihlâsından ve ilminden istifâde için etrâfına toplandılar. Gelenler içinde âlim zâtlardan Şeyh Mustafa Nûdihî, Şeyh Câfer el-Meczûb, Hurmal müderrisi Molla Celâleddîn ve oğlu Abdülcebbâr, Hacı Abdurrahîm Dergezînî, Molla Mahmûd Gazâî, Molla Ahmed ve Şeyh Abdullah Hirâtî ve başkaları vardı.
Seyyid Hasan bir ara Şam yoluyla hacca gitti. Hacda birçok âlim, sâlih ve velî ile görüştü. Bunlar içerisinde fazîlet sâhibi Şeyh Mustafa Şâmî de vardı.Seyyid Hasan hazretlerinin bu hac seferinde yanında oğlu Şeyh Muhyiddîn de vardı.Hac dönüşünden sonra daha büyük bir gayretle din neşri hizmetine devâm etti. Vakitlerini boş geçirmez, ilim ve ibâdetle meşgûl olurdu.
Seyyid Hasan hazretleri çok cesur ve gayretliydi. Allah yolunda kimsenin kınamasından çekinmez, zâlim kimselerden korkmazdı. Bir zaman Acem Şâhı, ordusuyla Musul'a yönelmiş, Surdaş nâhiyesi Merkibe köyüne kadar gelmişti. Nâdir Şâh burada nüfûz sâhibi vilâyetin önde gelenlerini öğrenmek istedi. Kendisine SeyyidHasan hazretlerini söylediler. Şah bunun üzerine Seyyid Hasan hazretlerine mektup yazdı ve maksadını îzâh edip hedefine ulaşmak husûsunda kendisinden yardım istedi.
Şâhın mektubu özetle şöyleydi:
"Fazîletli Seyyid Hasan hazretlerine:Maksâdım dedeniz Câfer-i Sâdık'ın yolunu yaymaktır. Ecdâdınızı seviyorum. Bize katılmanız en lüzumlu bir iş olur. Mektubum size ulaşır ulaşmaz bize geliniz. Sizi görmekle bereketlenmiş oluruz. Aksi halde öfke ve gadâbımı çekmiş olursunuz. Vesselâm."
Bu mektuba Seyyid Hasan şu cevâbı yazarak din gayretini ve cesâretini göstermiş oldu.
"Mektûbuma besmele ile başlarım. Rabbime hamd ederim. Salât ve selâm sevgili Peygamberimizin ve âlinin ve eshâbının üzerine olsun.
Mektûbunuzu aldım. Ecdâdımı (dedelerimi) sevdiğinizi söylüyorsunuz. Bu sevginizle berâber, Eshâb-ı kirâmdan bâzısına düşmanlık edip etmediğinizi bilmiyorum.Şâyet Eshâb-ı kirâmdan bâzısına düşmanlık ediyorsanız, ecdâdıma olan sevginiz kıyâmet günü size fayda vermeyecek, belki azâba ve hesâba çekilmenize sebeb olacaktır. Hedefinizin İmâm-ı Câfer-i Sâdık'ın rahmetullahi aleyh mezhebini yaymak olduğu na dâir sözünüze gelince; o, Tâbiînin ve müctehidlerin en büyüklerinden olmakla berâber, talebeleri kalmadığı için, mezhebi tedvîn edilmemiş, derlenip toplanamamıştır. Tedvîn edildiğini bilseydik, onun neslinden geldiğimiz için, mezhebine tâbi olurduk. Oraya gelmemizi istiyorsunuz. Fakat gelecek durumda değilim. Ancak size bâzı tavsiyelerde bulunacağım. Bunlara uyarsanız kurtulur, rahat edersiniz: 1)Osmanlı sultanları ile harb etme. Çünkü ehl-i keşf (kalb gözü açık olan evliyâ) onlarda başkalarında olmayan husûsiyetlerin bulunduğunu, kıyâmete yakın zamâna kadar (veya uzun zaman) yaşayacaklarını bildirdiler. 2) Musul'u tahrîb etmeyi, halkı ile harb etmeyi düşünüyorsun. Bunu yapma. Çünkü ordunun yok olmasına sebeb olur. Ecel gelmeden önce tövbe ve istiğfârda acele et. Çünkü bâzı akrabâların seni öldürmek istemektedir. Doğru yolda gidenlere selâm olsun."
Acem Şâhı, Seyyid Hasan hazretlerinin nasîhatlerini dinlemeyince, onun buyurdukları aynen ortaya çıktı. Şah hezimete uğrayıp İran içlerine çekildi. Çok geçmeden de akrabâları tarafından öldürüldü.
Seyyid Hasan hazretlerinin sekiz oğlu olup, bunlar; Muhyiddîn, Abdülcebbâr, Mârûf, Abdüssamed, Îsâ, Abdurrahîm, Muhammed, Ârif ve Abdülkerîm'dir. Her biri fazîlet sâhibi kimseler olarak hürmet ve îtibâr gördüler.
1) Ulemâünâ fî Hidmet-il-İlmi Ved'dîn; s.159
Seyyid Hasan ilim, edeb sâhibi bir âile içinde büyüdü. Önce Kur'ân-ı kerîmi hatmetti. Sonra civar medreselerde ilmî kitapları mütâlaa ile meşgûl oldu. Kalaçuclan kasabasında, Şeyh Muhammed Siymül Kebîr, Seyyid Molla Câmî Cûrî ve başka âlimlerden okuyup icâzet diploma aldı.
Seyyid Hasan, mânevî ilimleri evliyâ bir zât olan babasından ve babasının önde gelen talebesi Şeyh Abdullah Sevîdî'den ve Bağdat'ta Şeyh Ahmed Ahsî'den, son olarak da büyük birâderi Kutb el-Veliyânî adı ile meşhûr Şeyh İsmâil'den öğrenip kemâle geldi, olgunlaştı.
Seyyid Hasan, fazîlet sâhibi birâderi Şeyh İsmâil ile birlikte Nûdî köyünden Karadağ taraflarına gittiler. Orada ilim öğretmekle meşgulken Zengene beylerinden Ahmed Bey kendilerini ziyârette bulundu ve onlara arâzi verdi. Şeyh İsmâil Velîyan'da, Seyyid Hasan da Gelezer'de müslümanlara hak yolun bilgilerini öğretmekle ve din ilmi hizmetleriyle meşgûl oldular.
Bilhassa Seyyid Hasan hazretleri insanları irşâdda ve ibâdette hep önde oldu. Çok kimseler onun bu ihlâsından ve ilminden istifâde için etrâfına toplandılar. Gelenler içinde âlim zâtlardan Şeyh Mustafa Nûdihî, Şeyh Câfer el-Meczûb, Hurmal müderrisi Molla Celâleddîn ve oğlu Abdülcebbâr, Hacı Abdurrahîm Dergezînî, Molla Mahmûd Gazâî, Molla Ahmed ve Şeyh Abdullah Hirâtî ve başkaları vardı.
Seyyid Hasan bir ara Şam yoluyla hacca gitti. Hacda birçok âlim, sâlih ve velî ile görüştü. Bunlar içerisinde fazîlet sâhibi Şeyh Mustafa Şâmî de vardı.Seyyid Hasan hazretlerinin bu hac seferinde yanında oğlu Şeyh Muhyiddîn de vardı.Hac dönüşünden sonra daha büyük bir gayretle din neşri hizmetine devâm etti. Vakitlerini boş geçirmez, ilim ve ibâdetle meşgûl olurdu.
Seyyid Hasan hazretleri çok cesur ve gayretliydi. Allah yolunda kimsenin kınamasından çekinmez, zâlim kimselerden korkmazdı. Bir zaman Acem Şâhı, ordusuyla Musul'a yönelmiş, Surdaş nâhiyesi Merkibe köyüne kadar gelmişti. Nâdir Şâh burada nüfûz sâhibi vilâyetin önde gelenlerini öğrenmek istedi. Kendisine SeyyidHasan hazretlerini söylediler. Şah bunun üzerine Seyyid Hasan hazretlerine mektup yazdı ve maksadını îzâh edip hedefine ulaşmak husûsunda kendisinden yardım istedi.
Şâhın mektubu özetle şöyleydi:
"Fazîletli Seyyid Hasan hazretlerine:Maksâdım dedeniz Câfer-i Sâdık'ın yolunu yaymaktır. Ecdâdınızı seviyorum. Bize katılmanız en lüzumlu bir iş olur. Mektubum size ulaşır ulaşmaz bize geliniz. Sizi görmekle bereketlenmiş oluruz. Aksi halde öfke ve gadâbımı çekmiş olursunuz. Vesselâm."
Bu mektuba Seyyid Hasan şu cevâbı yazarak din gayretini ve cesâretini göstermiş oldu.
"Mektûbuma besmele ile başlarım. Rabbime hamd ederim. Salât ve selâm sevgili Peygamberimizin ve âlinin ve eshâbının üzerine olsun.
Mektûbunuzu aldım. Ecdâdımı (dedelerimi) sevdiğinizi söylüyorsunuz. Bu sevginizle berâber, Eshâb-ı kirâmdan bâzısına düşmanlık edip etmediğinizi bilmiyorum.Şâyet Eshâb-ı kirâmdan bâzısına düşmanlık ediyorsanız, ecdâdıma olan sevginiz kıyâmet günü size fayda vermeyecek, belki azâba ve hesâba çekilmenize sebeb olacaktır. Hedefinizin İmâm-ı Câfer-i Sâdık'ın rahmetullahi aleyh mezhebini yaymak olduğu na dâir sözünüze gelince; o, Tâbiînin ve müctehidlerin en büyüklerinden olmakla berâber, talebeleri kalmadığı için, mezhebi tedvîn edilmemiş, derlenip toplanamamıştır. Tedvîn edildiğini bilseydik, onun neslinden geldiğimiz için, mezhebine tâbi olurduk. Oraya gelmemizi istiyorsunuz. Fakat gelecek durumda değilim. Ancak size bâzı tavsiyelerde bulunacağım. Bunlara uyarsanız kurtulur, rahat edersiniz: 1)Osmanlı sultanları ile harb etme. Çünkü ehl-i keşf (kalb gözü açık olan evliyâ) onlarda başkalarında olmayan husûsiyetlerin bulunduğunu, kıyâmete yakın zamâna kadar (veya uzun zaman) yaşayacaklarını bildirdiler. 2) Musul'u tahrîb etmeyi, halkı ile harb etmeyi düşünüyorsun. Bunu yapma. Çünkü ordunun yok olmasına sebeb olur. Ecel gelmeden önce tövbe ve istiğfârda acele et. Çünkü bâzı akrabâların seni öldürmek istemektedir. Doğru yolda gidenlere selâm olsun."
Acem Şâhı, Seyyid Hasan hazretlerinin nasîhatlerini dinlemeyince, onun buyurdukları aynen ortaya çıktı. Şah hezimete uğrayıp İran içlerine çekildi. Çok geçmeden de akrabâları tarafından öldürüldü.
Seyyid Hasan hazretlerinin sekiz oğlu olup, bunlar; Muhyiddîn, Abdülcebbâr, Mârûf, Abdüssamed, Îsâ, Abdurrahîm, Muhammed, Ârif ve Abdülkerîm'dir. Her biri fazîlet sâhibi kimseler olarak hürmet ve îtibâr gördüler.
1) Ulemâünâ fî Hidmet-il-İlmi Ved'dîn; s.159