Seyyid Ahmed çapakçurî

Salvo

Kayıtlı Üye
Anadolu velîlerinden. Bingöl'ün Kür köyünde 1830 (H. 1246) senesinde doğdu. Halk arasında Çapakçurlu Efendi olarak meşhur oldu. Çocukluğunda çobanlık yapıyordu. İlim öğrenmeye hevesli olmasına rağmen, bir medreseye gidemediğine çok üzülürdü. Bir gün dağda koyunları otlatırken tanımadığı bir zât ile karşılaştı. Biraz konuştuktan sonra Ahmed Çapakçurî derdini açtı. İlim öğrenmeye hevesli olduğunu, fakat mektebe gidemediğini söyledikten sonra gözleri yaşlı bir halde; "Efendim, 12 yaşındayım. Sâdece Fâtiha sûresini biliyorum." dedi. O zât kendisini teselli edip; "Allahü teâlâ seni ilim erbâbı eylesin. Sana faydalı ilim nasîb eylesin." diye duâda bulundu. Bu duâ bereketiyle bütün sıkıntılarını unutan Ahmed Çapakçurî eve sevinç içinde döndü.Henüz bir şey söylemeden babası onu alıp Palu'da meşhur âlim AliSeptî hazretlerine götürdü ve okutup terbiye etmesi için teslim etti.

Ali Septî'nin derslerinde ilim öğrenen Ahmed Çapakçurî kısa zamanda mânevî derecelere kavuştu. Hocasının vefâtından sonra Palu'dan ayrılarak Harput'a yerleşti. On dört seneye yakın burada kalarak, insanlaraAllahü teâlânın emir ve yasaklarını bildirmek için çalıştı. Birçok talebe yetiştirdi. 1906 senesinde Urfa'nın Siverek ilçesine gitti. Sekiz sene burada, iki sene de Viranşehir ilçesinde kaldıktan sonra 1916'da Harput'a döndü.

Ahmed Çapakçurî, Harput'ta olmadığı sırada yerine Hâfız Tevfik Efendi vekâlet etti. Bu sırada 93 Harbi devâm ediyordu. Rus orduları Bingöl'e yaklaşmıştı. Harput'un ileri gelenleri Hâfız Tevfik Efendiye gelerek; "Efendim düşman kapımıza dayandı. Ne yapalım; cepheye mi gidelim, yoksa bu diyârı terk mi edelim?" deyince, o; "Şimdi bir şey demek istemiyorum. Seyyid Ahmed Çapakçurî'ye bir mektupla bildireceğim. Verecekleri karar inşâallah hayrımıza olur!" buyurdu. Daha sonra şu mektubu yazdı: "Efendim! Rus askeri Bingöl'ü geçti. Buradaki ahâlinin bir kısmı göç etti. Bir kısmı cepheye gitti. Bir kısmı da bize gelip ne yapmaları gerektiğini soruyor. Bâzı kararsızlar da Harput'tan çıkalım mı? diye suâl ettiler. Allahü teâlânın selâmı üzerinize olsun. Vesselâm!.."

Seyyid Ahmed Çapakçurî bu mektubu alınca; "Mektubunuzu aldık. Allahü teâlâ cepheye gidenden de gitmeyenden de, göç edenden de göç etmeyenden de râzı olsun. Fakat Ruslar artık ilerleyemeyecek. İki gün sonra da çekilecekler. Harput'u terk etmeyin kardeşlerim." cevâbını yazdı. Bir süre sonra top sesleri Harput'ta duyulmaz oldu. Ahmed Çapakçurî'nin dediği gibi iki gün sonra da Bingöl'den çekildiler.

Ahmed Çapakçurî 1921 (H.1340) senesinde 94 yaşında iken bir Cumâ gecesi vefât etti. Vasiyeti üzerine Harput'ta Ulu Câmiin avlusuna defnedildi. Vefâtından bir sene sonra, kabri yapılması için açıldığında, dışarıya misk gibi bir koku yayıldı. Nâşının henüz yeni gömülmüş gibi sapasağlam olduğu görüldü. Kabri şerîfleri türbesiz olup, yeşile boyalı demirlerle çevrilidir.

DERDİM VAR

Bir gün Ahmed Çapakçurî talebeleri ile oturuyordu. Bu sırada yaşlı bir köylü gelerek; "Efendim, benim bir derdim var. Müsâde ederseniz anlatayım." deyince; "Anlat bakalım." buyurdu. O da; "Kırk seneden beri başım ağrıyor. Ne yaptım ve nereye gittimse, hangi ilacı kullandımsa, çâre olmadı. Sizden duâ istiyorum." dedi. Seyyid Ahmed Çapakçurî şifâ duâlarını okuyup bitirdikten sonra; "İnşâallah şifâ bulursun kardeşim." dedi. O zât hemen elini öperek; "Efendim daha ilk duâyı okuduğunuz an başımın ağrısı geçti." dedi. SeyyidAhmedÇapakçurî de; "Bütün iyilikler Allah rızâsı için yapılmalıdır. Şifâyı veren, cenâbı Hak'dır." buyurdu.


1) Harput Yollarında; c.2, s.143
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers haber
vozol puff
Geri
Üst