Şeytanın en önemli hedefi insanların doğru yoldan sapmalarını sağlamaktır. Şeytan bu menfi amacını gerçekleştirmek için her türlü yöntemi dener. İrade kullanmayan bir kişi şeytanın bu çağrılarına kolaylıkla icabet ederek, onun istediği şekilde hareket eder ve tüm hayatını onun istekleri doğrultusunda yaşar. Ancak şeytanın iman edenler üzerinde zorlayıcı bir gücü yoktur. Onlar güçlü imanları ve şiddetli Allah korkuları nedeniyle her zaman vicdanlarının sesini dinler, şeytanın çağrılarına kulak vermezler.
Şeytanın dinden uzak yaşayan toplumlar üzerindeki en önemli etkilerinden biri insanlara tembellik ve miskinlik vermesidir. Çünkü tembellik insanı İslam'ın getirdiği güzel ahlaktan uzaklaştıracak, güzel ahlakı yaşama azminden engelleyecek bir ruh halidir. Eğer düşüncede ve iradede şiddetli bir tembellik varsa, o kişinin dini ve dinin gerektirdiği ahlakı yaşaması mümkün değildir. Çünkü din şevkle, heyecanla, kararlılıkla ve güçlü bir iradeyle yaşanır. Fiziksel bir çalışma olmasa bile, müslümanın aklı sürekli olarak güzelliklerle, iyiliklerle ve dine hizmet aşkıyla doludur. Sürekli man edenlere fayda getirecek bir hasenat peşindedir ve Allah'ın dinini anlatmak, insanları uyarıp korkutmak, iyiliği emredip kötülükten sakındırmak için bir gayret içindedir. Böyle bir insanın ne zihin olarak ne de fiziksel olarak tembellik yapması, miskinlikten hoşlanması mümkün değildir.
İnkar edenler ise tembellikten ve miskinlikten çok fazla zevk alırlar. Çalışma saatlerini türlü kaçamaklarla tembellik içinde geçirmeye çalışır, bu saatlerin dışında ise tek hedefleri miskinlik yapacakları bir ortama kavuşmaktır. Ancak asıl tembelliği zihinlerini hiç çalıştırmayarak, hiç düşünmeyerek yaparlar. Bu nedenlerinde akıllarında bir durgunluk, bakışlarında ve tavırlarında bir rehavet havası vardır. Ancak bu tembelliğin kendilerine verdiği zararın farkında değildirler. Üstelik bu ruh hali onlara çok büyük bir zevk verir. Kısa bir süre çalıştıktan sonra günlerce tembellik yapmayı kendilerine hak görürler. Ya da belli bir süre zihinlerini çalıştırıp, bir konu üzerinde dikkatlerini yoğunlaştırdıktan sonra saatlerce zihin tembelliği yapmayı normal karşılarlar.
Şeytan tembellikle insanları Allah'ın ve ahiret gününün varlığını, yaratılış amaçlarını, kendi eksik yönlerini düşünmekten engellemek ister. Çünkü insan eğer iradesini hiç kullanmaz ve şeytanın bu etkisine kapılarak düşünmekten kaçarsa, o zaman anlayıştan yoksun, apaçık olan gerçekleri göremeyen, düşünmesi gerekenler detaylıca anlatılsa bile bunları kavrayamayan bir insan haline gelmektedir. Kuran'da bu insan karakterine pek çok ayet ile dikkat çekilmiştir.
Dediler ki: "Bizim kalplerimiz örtülüdür." Hayır; Allah, inkarlarından dolayı onları lanetlemiştir. Bundan dolayı pek azı iman eder. (Bakara Suresi,88)
Ayetlerde anlatılan bu insan modeli aslında çoğu kişiye pek uzak değildir. Eğer insan samimi olarak biraz düşünürse, belki de etrafındaki çoğu insanın böyle bir tembellik içinde olduğunu kolaylıkla fark edecektir. Fakat şeytanın bu telkininden ve etkisinden çıkmak çok kolaydır. İnsanların bunu nasıl yapacakları Kuran'da şöyle tarif edilmiştir;
Eğer sana şeytandan yana bir kışkırtma (vesvese veya iğva) gelirse, hemen Allah'a sığın. Çünkü O, işitendir, bilendir. (Allah'tan) Sakınanlara şeytandan bir vesvese eriştiğinde (önce) iyice düşünürler (Allah'ı zikredip-anarlar), sonra hemen bakarsın ki görüp bilmişlerdir. (Şeytan'ın) Kardeşleri ise, onları sapıklığa sürüklerler, sonra peşlerini bırakmazlar. (Araf Suresi, 200-203)
Ayette de dikkat çekildiği gibi, şeytanın bu etkisini kaldırmanın anahtarı sadece samimi olarak düşünmektir. Allah insanı şeytanın etkisine karşı koymak için düşünmeye çağırır. Çünkü insanın zihin tembelliğini bir kenara bırakıp, Allah'ın ayetleri ve çevresini saran yaratılış mucizeleri üzerinde derin derin düşünmesi onu bu miskin ruh halinden hemen çıkarmaya yeter. Aksi durumda şeytan başarılı olmuş ve insanların Kuran'da anlatılan gerçeklerden uzaklaştırmış olur.
Tembellik aslında şeytanın çok önemli bir kozudur. İnsan tam güzel bir ahlakta, salih bir amelde ya da bir ibadette bulunacağı sırada şeytan tembellikle onu engellemeye çalışır. Örneğin tam dua etmeye karar verdiği sırada, dikkatini toplamasını engellemek ister ve miskinlik verir. Kişi bu hissin sonucunda bir anda uykuya dalar ve dua etmez. Ya da çevresini saran Yaratılış gerçeklerini düşünürken bir anda dikkatini dağıtır ve düşünme tembelliği verir. Sabah namaza kalkacağı sırada tembellik vererek, namazını kılmasını engellemeye çalışır. Uyku verir, yorgunluk verir ve insanı ibadetinden engellemeye çalışır. Böyle bir durumda şeytanın etkisini fark etmeyen, fark etse bile irade göstermeyen bir kişi şeytanın bu oyunu karşısında yenilir.
Şeytan insanların tembel olmasını ister, çünkü tembellik dinin getirdiği hareketli, canlı, neşeli, şevkli ve çoşkulu ruh halinden tamamen uzak bir hayat şeklidir. Müslüman ibadete şevk içinde başlar ve şevk içinde devam eder. Her anını düşünerek, dua ederek, Rabbini zikrederek neşe içinde geçirir. Allah katında her dakikasından, her anından sorulacağını bilmek onun şevkine ve neşesine neşe katar.
Allah'ın İnşirah Suresi, 7. ayette de "Şu halde boş kaldığın zaman, durmaksızın (dua ve ibadetle) yorulmaya-devam et" şeklinde bildirdiği gibi Müslümanın her anı dolu, her anı hareket içindedir. Fiziksel olmasa bile, aklı her an çalışmakta, her an bir hayır ve hasenat peşindedir. Bu canlılık, neşe ve şevk şeytana çok büyük bir darbedir. Çünkü şeytan bununla iman edenler üzerinde etkili olamayacağını bir kez daha fark edecektir.
Şeytanın dinden uzak yaşayan toplumlar üzerindeki en önemli etkilerinden biri insanlara tembellik ve miskinlik vermesidir. Çünkü tembellik insanı İslam'ın getirdiği güzel ahlaktan uzaklaştıracak, güzel ahlakı yaşama azminden engelleyecek bir ruh halidir. Eğer düşüncede ve iradede şiddetli bir tembellik varsa, o kişinin dini ve dinin gerektirdiği ahlakı yaşaması mümkün değildir. Çünkü din şevkle, heyecanla, kararlılıkla ve güçlü bir iradeyle yaşanır. Fiziksel bir çalışma olmasa bile, müslümanın aklı sürekli olarak güzelliklerle, iyiliklerle ve dine hizmet aşkıyla doludur. Sürekli man edenlere fayda getirecek bir hasenat peşindedir ve Allah'ın dinini anlatmak, insanları uyarıp korkutmak, iyiliği emredip kötülükten sakındırmak için bir gayret içindedir. Böyle bir insanın ne zihin olarak ne de fiziksel olarak tembellik yapması, miskinlikten hoşlanması mümkün değildir.
İnkar edenler ise tembellikten ve miskinlikten çok fazla zevk alırlar. Çalışma saatlerini türlü kaçamaklarla tembellik içinde geçirmeye çalışır, bu saatlerin dışında ise tek hedefleri miskinlik yapacakları bir ortama kavuşmaktır. Ancak asıl tembelliği zihinlerini hiç çalıştırmayarak, hiç düşünmeyerek yaparlar. Bu nedenlerinde akıllarında bir durgunluk, bakışlarında ve tavırlarında bir rehavet havası vardır. Ancak bu tembelliğin kendilerine verdiği zararın farkında değildirler. Üstelik bu ruh hali onlara çok büyük bir zevk verir. Kısa bir süre çalıştıktan sonra günlerce tembellik yapmayı kendilerine hak görürler. Ya da belli bir süre zihinlerini çalıştırıp, bir konu üzerinde dikkatlerini yoğunlaştırdıktan sonra saatlerce zihin tembelliği yapmayı normal karşılarlar.
Şeytan tembellikle insanları Allah'ın ve ahiret gününün varlığını, yaratılış amaçlarını, kendi eksik yönlerini düşünmekten engellemek ister. Çünkü insan eğer iradesini hiç kullanmaz ve şeytanın bu etkisine kapılarak düşünmekten kaçarsa, o zaman anlayıştan yoksun, apaçık olan gerçekleri göremeyen, düşünmesi gerekenler detaylıca anlatılsa bile bunları kavrayamayan bir insan haline gelmektedir. Kuran'da bu insan karakterine pek çok ayet ile dikkat çekilmiştir.
Dediler ki: "Bizim kalplerimiz örtülüdür." Hayır; Allah, inkarlarından dolayı onları lanetlemiştir. Bundan dolayı pek azı iman eder. (Bakara Suresi,88)
Ayetlerde anlatılan bu insan modeli aslında çoğu kişiye pek uzak değildir. Eğer insan samimi olarak biraz düşünürse, belki de etrafındaki çoğu insanın böyle bir tembellik içinde olduğunu kolaylıkla fark edecektir. Fakat şeytanın bu telkininden ve etkisinden çıkmak çok kolaydır. İnsanların bunu nasıl yapacakları Kuran'da şöyle tarif edilmiştir;
Eğer sana şeytandan yana bir kışkırtma (vesvese veya iğva) gelirse, hemen Allah'a sığın. Çünkü O, işitendir, bilendir. (Allah'tan) Sakınanlara şeytandan bir vesvese eriştiğinde (önce) iyice düşünürler (Allah'ı zikredip-anarlar), sonra hemen bakarsın ki görüp bilmişlerdir. (Şeytan'ın) Kardeşleri ise, onları sapıklığa sürüklerler, sonra peşlerini bırakmazlar. (Araf Suresi, 200-203)
Ayette de dikkat çekildiği gibi, şeytanın bu etkisini kaldırmanın anahtarı sadece samimi olarak düşünmektir. Allah insanı şeytanın etkisine karşı koymak için düşünmeye çağırır. Çünkü insanın zihin tembelliğini bir kenara bırakıp, Allah'ın ayetleri ve çevresini saran yaratılış mucizeleri üzerinde derin derin düşünmesi onu bu miskin ruh halinden hemen çıkarmaya yeter. Aksi durumda şeytan başarılı olmuş ve insanların Kuran'da anlatılan gerçeklerden uzaklaştırmış olur.
Tembellik aslında şeytanın çok önemli bir kozudur. İnsan tam güzel bir ahlakta, salih bir amelde ya da bir ibadette bulunacağı sırada şeytan tembellikle onu engellemeye çalışır. Örneğin tam dua etmeye karar verdiği sırada, dikkatini toplamasını engellemek ister ve miskinlik verir. Kişi bu hissin sonucunda bir anda uykuya dalar ve dua etmez. Ya da çevresini saran Yaratılış gerçeklerini düşünürken bir anda dikkatini dağıtır ve düşünme tembelliği verir. Sabah namaza kalkacağı sırada tembellik vererek, namazını kılmasını engellemeye çalışır. Uyku verir, yorgunluk verir ve insanı ibadetinden engellemeye çalışır. Böyle bir durumda şeytanın etkisini fark etmeyen, fark etse bile irade göstermeyen bir kişi şeytanın bu oyunu karşısında yenilir.
Şeytan insanların tembel olmasını ister, çünkü tembellik dinin getirdiği hareketli, canlı, neşeli, şevkli ve çoşkulu ruh halinden tamamen uzak bir hayat şeklidir. Müslüman ibadete şevk içinde başlar ve şevk içinde devam eder. Her anını düşünerek, dua ederek, Rabbini zikrederek neşe içinde geçirir. Allah katında her dakikasından, her anından sorulacağını bilmek onun şevkine ve neşesine neşe katar.
Allah'ın İnşirah Suresi, 7. ayette de "Şu halde boş kaldığın zaman, durmaksızın (dua ve ibadetle) yorulmaya-devam et" şeklinde bildirdiği gibi Müslümanın her anı dolu, her anı hareket içindedir. Fiziksel olmasa bile, aklı her an çalışmakta, her an bir hayır ve hasenat peşindedir. Bu canlılık, neşe ve şevk şeytana çok büyük bir darbedir. Çünkü şeytan bununla iman edenler üzerinde etkili olamayacağını bir kez daha fark edecektir.