Şeytanın Kalbe Açılan Kapıları 4

'hayaL

Bayan Üye
Siyasî kavga ve çekişmeleri takip etmek : (Bu, özellikle zamanımızda şeytanın en büyük fitne kapısı hâline gelmiştir. Parti ve siyaset adamlarının söz ve çekişmelerini hiç kaçırmadan günde birkaç kere radyo ve televizyonlardan büyük bir dikkat ve merakla dinleyen günümüzün insanları, zihin ve kalplerini ceviz kabuğunu doldurmayan bu karanlık, nursuz ve bereketsiz dedikodularla doldururlar. Ondan sonra da bunlar üzerinde delilsiz ve ilimsiz yorumlar yapmaya, haklı ve haksız taraflar bulmaya çalışır ve bir tarafı tutup diğer tarafı cerh ve tenkit etmeye ve kendi aralarında kavga ve çekişmeye girişirler. Bu abes meşguliyetle zaman geçer, ömür erir, zihin bulanır, kalb kirlenir, haklıya haksız, haksıza haklı denir, zâlim alkışlanır, mazlum mahkûm edilir. Ve bu günahlar işlenirken, herkes kendi hâlinden memnun ve hasmını mağlup etmenin sevinciyle mağrurdur. Hasan el Basrî'den biraz önce naklettiğimiz şeytan sözü bu insanların hâline ne kadar da uygundur.)

13- Allah Teâlâ’nın mahiyeti üzerinde tefekkür etmek veya söz söylemek : Bu, en tehlikeli iştir. Çünkü beşer ilim ve aklının yeterli olmadığı bu yüceler yücesi, inceler incesi, derinler derini konuda hataya düşmek küfre sebeptir. Bu sebeple Allah Rasûlü (as) ümmetine şu talimatı vermiştir: "Allah Teâlâ’nın zatında tefekkür etmeyin. (O sizin idrâk edemeyeceğiniz kadar büyüktür.) Fakat O'nun nimetlerinde tefekkür edin ve bunlardan dolayı O'na hamd ve şükredin." Bir hadiste de şöyle buyurmuştur: "Şeytan sana gelir ve 'Seni kim yaratmış?’ der. Sen, 'Beni Allah yaratmış.’ dersin. Bu sefer o, Allah'ı kim yaratmış?’ diye sorar. O bunu sorunca, sen ondan yüz çevir ve imanını tazeleyip 'Allah'a ve Rasûlü’ne iman ettim.’ de!" (Müttefekun aleyh)
(Allah Rasûlü’nün emir ve tavsiyesi bu iken, dinsiz filozoflar, sapık kelâmcılar ve sufî görünüşlü bir takım kimseler, Allah Teâlâ’nın zâtı hakkında ileri geri konuşmuşlardır. Bunlar bu suretle, Allah Rasûlü’nün talimatı dışına çıkmış ve hadlerini aşmışlardır. Allah Teâlâ, bu tiynette olan kimseler hakkında şöyle buyurmuştur: "Onlar kendi içlerinde kendilerini çok büyütmüşler ve azdıkça azmışlar." (Furkan, 21) Bu azgınların Allah Teâlâ hakkında bulup söyledikleri sözler de onları ve onlara uyanları küfre düşürmekten başka bir yarar sağlamamıştır. Hakikî sufîler ise, bunların Allah Teâlâ’nın büyüklüğü karşısında dilleri tutulmuştur. Bunlar konuştukları zaman da yalnızca şeytanın ortağı ve kötülüğün ikinci kaynağı olan nefsi şerh ve tahlil etmiş ve onun şer ve gailelerini ortaya çıkarmışlardır.)
Allah Teâlâ’nın dini hakkında da yeterli bilgiye sahip olmadan konuşmak câiz değildir. Müslümanların görevi, bilir bilmez bir hâlde dini tefsir etmeye ve yorumlamaya kalkışmak değildir. Onların görevi "müsellemât-ı diniyye" ve "zarurât-ı diniyye" denilen ve herkesin malûmu olan amel ve ibadetleri yapmak, açık olan haram ve yasaklardan kaçmak, bunun yanında, "nazariyyât" denilen, ilim ve ihtisâs gerektiren konulan da âlimlere bırakmaktır. Büyük günahlardan olduğu kesin olan zina etmek ve hırsızlık yapmak bile, ilmi iyice sağlamlaştırmadan helâl ve haram konularında konuşmaktan, dinin hükmü ve görüşü diyerek lafazanlıklar yapmaktan daha ehven günahlardır.
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
bypuff
Geri
Üst