Şeytanın çaldıklarını geri almak

yuksekvoltaj

Kayıtlı Üye
Şeytanın çaldıklarını geri almak....

Her insanın hayatında küçüklüğünden beri gelen alışkanlıkları vardır. Ya da alışkanlık edinmek zorunda olduğu şeyler vardır.

Ailemizden, çevremizden, kültürümüzden, kendi kişiliğimizi oluştururken düşüncelerimiz yaşadıklarımız bize bir kimlik kazandırır. Ne yazık ki bu kimlik çoğu zaman olumsuz yönde gelişir. Geçmiştekiler o kadar olumsuz ve korku doludurlar ki bize bıraktıkları miras aslında korku ve olumsuzluktur.

Acı çekeriz, eleştiriliriz, hor görülürüz, kendi başarısızlık ve güvensizliklerini bizlere aşılayan bir toplum içinde büyürüz. Fakirlik derler, fakirlik olmazsa başarısızlık senaryoları üretirler. Kendinize güvenerek yapmak istediğiniz bir çok konuda olmaz derler. Belki dünyanın en iyi ressamı olacak kabiliyetiniz vardır ama birileri resimlerinizle alay eder. Sizde bırakırsınız.

Süper bir fikir gelir aklınıza paylaşırsınız ama derlerki o kadar kolay olsaydı herkes yapardı... vazgeçersiniz.

Geçmişin bağları bugünlerinizden çalar. Neden mi? İşte nedeni... başarısızlıklarınızın çoğu geçmişinizdeki inanç ve durumlarınızdan kaynaklanır. Bugüne gelirsiniz ve tam bir iş yapacakken içinizden bir şey size o geçmişinizi hatırlatır ve başarısız olacağınıza inanırsınız. Elinizden uçup giden fırsatların arkasından ağlansanız da faydası yok artık...

İki kardeşten biri mutlu bir evlilik yapar diğeri sürünür. iki kardeşten biri çok zengin olur diğeri aç kalır. Aynı eğitimi aynı okulda alan iki arkadaştan biri çok başarılı olur diğeri iş bulamaz. Sebebi geçmişimiz ve bu günümüzde şeytanın bizden çalmasıdır.

Şeytan çalar. Sadece Rabbe benzediğiniz için size düşmandır. Şeytanın askerleride size düşmandır. En yakın dostunuzunda gözü sahip olduklarınızdadır.

Öncelikle şeytan ve onun yalakalarının bulunduğu bölümleri inceleyelim.
Maddi aleme en yakın bölüm olan cinler alemi şeytanın en çok at koşturduğu yerdir. Cinlerin çoğu şeytanın yalakasıdır ve onun askerlerine itaat ederler. Bilinenin aksine cinler şeytanın askerleri değil askerlerin yalakalarıdır. Cinler alemine hükmeden demonlar ve daha üstlerinde başka alemler bulunur en tehlikelisi ifritlerin bulunduğu bölgedir. Ama ifritler çok özel durumlar olmadıkça dünya frekansında bulunmazlar. Bir ifritin dünyada boy göstermesi ciddi hasarlara yol açabilir. Bu yüzden çok ciddi anlamda büyülerde ve özel davetlerde ifrit etkileri görülebilir. İfritlerin üzerinde 6 adet büyük ifrit bulunur ki bunlar şeytanın dünyada ki işlerini yönetirler. Şeytan filimlerde ve ya anlatılan masallarda ki gibi dünyada bulunmaya tenezzül etmez ama dünya üzerinde ki etkisi tartışılamaz. Dünya şeytanın idaresindedir. Şeytanın dünya da boy göstermesi çok özel ve nadir durumlarda mümkündür. Bu şeytana tapıyoruz diyen zavallı insanlıktan çıkmış mahluklar aslında demonlara tapınırlar ve onlarla görüşürler.

Bu kısa bilgilerden sonra tek amaçları insanlardan Rabbin bereketini çalmak olan cin ve şeytanın askerlerinden bahsedeim.

Şeytan siz izin vermedikçe sizin üzerinizde etkili olamaz önce bunu bilmelisiniz. Düşüncelerinizde, geçmişinizde, nefretinizde, bağışlayamadığınız olayların acılarında, komplexlerinizde ve en önemlisi fakirlik zihniyetinizden sizi vurmaya hazır olarak bekleyen şeytanın oyunlarını farkedip aşabilmeniz için bu yazı dizisini mutlaka uygulamaya geçirmelisiniz. Yoksa sizden hayatınızı, sevdiklerinizi, paranızı, huzurunuzu çalmaya devam edecektir ki amacı budur. Son nefesinizde sahip olabilecekken kaybettiklerinizi hatırlayarak ah etmeyin.

Tam sevdiğiniz ellerinizdeyken bir bakarsınız ki başka birinin olmuş sizden çalınmış. Tam kazançlı bir iş yapacakken işleriniz ters gitmiş zarar etmişsiniz. Tam huzurlu oldum derken bakmışsınız ki hasta olmuş sevdikleriniz veya siz. Tam elinizi attığınız işler yoluna girecekken son dakikada bozulmuş. Huzur yok, para yok, sevdiğinize kavuştunuz ama huzur yok. Hep uğraş didinme. Bunların sonunda oturup kendinize acıma partisi düzenlersiniz.

.....Şu söyle yapmasaydı böyle olmazdı, şu şöle olsaydı ben bu durumda olmazdım. Şu şöylede bu böyle bla bla bla listeyi siz doldurun. işin garibi de bu kendine acıma partisinden zevk almaya başlarız. Gündüz düşlerimizde insanlarla kavga ederiz, ufak hesaplar yaparız, üç beş kuruş nasıl kar edeceğimizi planlarız. Planlarızda ne planladığımız gibi olur nede elimize geçer. Geçse de başka bir masraf çıkarak o kazandığımızı da alır elimizden.

Sizde böyle mi yaşıyorsunuz? Hep ulaşmaya çalıştıklarınızın elinizden alındığını hisseder durumda mısınız? Ne olduğunu söyleyeyim.

Şeytan sizden çalıyor...

Neden mi?
Çünkü siz çalıyorsunuz....
Evrenin bir yasası vardır ve bu yasaya uymadığınız sürece şeytan sizden çalmaya devam edecek.

Geçmişin etkileri.....

Çocukluktan beri size söylenen yalanlar. Siz Rabbin benzeyişiyinde yaratıldınız onun isimlerinin tecellisi ile var oldunuz. Tam tamına ondan gelen berekete sahipsiniz. Ama size ne söylendi. Hayat zor, şu olmaz, bunu yapamazsın, o yasak, bu böyle olmaz. Çocukluğunuzdan beri saysanız belkide milyonu bulan olumsuz konuşmalar söylendi üzerinize. Şimdi bir şey yapmaya çalıştığınızda her zaman şüphe olacak içinizde. İnansanız bile şüphe duyacaksınız. Birine 40 gün deli deseler deli olur diye bir laf vardır. Size milyonlarca kere başarısızlık söylendiyse nasıl hayatta başarı bekleyeceksiniz. Şeytan bunu kullanır. Bu konuda vesvese veren cinleri gönderir ve kulağınıza fısıldarlar. Yapamazsın, olmayacak, başarı yok, kaç kere denedin olmadı bak... daha sonra bu düşünceleri kendi düşüncelerimizle birleştirerek kendimize empoze etmeye başlarız. ...olmayacak, yapamam, ille bir terslik çıkar, nerde bende o şans vs.
Cinlerin işi bu ama siz inatla devam ederek başarıya odaklanırsanız yalakalardan başka askerler devreye girer bu şefer olayları kullanırlar. Tam işler yoluna gireceğine inandığınız sırada olaylarla bir bela açmaya çalışırlar ve vazgeçmeye zorlanırsınız. Neredeyse her düğünde kavga olur aileler arasında sert konuşmalar vs. Olay artık olma noktasına gelmiştir ve cinlerin vesveseleri işe yaramaz bu aşamada diğer askerler olay çıkarmaya çalışırlar. Bunları örneklemek için yazdım sadece anlayasınız diye.

Kendi düşüncelerimiz.....

Her insan çocukluktan itibaren gündüz düşü dediğimiz yarı hipnoz durumunda bulunarak düşler kurar. Yolda yürüyen ve kendi kendine konuşan bazı kelli felli deli olmadığından emin olabileceğiniz insanlara rastlamışsınızdır. Çoğu eşi dostuyla konuşur, hayal eder ya da birileri ile kavga eder. Gece eşiyle kavga etmiştir sabah yolda hala devam ediyordur. Bu gündüz düşleri kesinlikle şeytanın sizden çalmak için kurdurduğu hayallerdir. Çünkü bu hayallere alışırsanız size başka zamanlarda daha kötü senaryoları daha rahat empoze edeceklerdir. Yalakalar, Bilinçaltı bu gündüz düşlerine alışana kadar güzel hayallerle empozede bulunurlar ve daha sonra yetişkin çağlarda daha çok bu gündüz düşlerinin yerini olumsuzluklar alır. Ya çek ödenmesse ne olur senaryo yazarsınız. Ya şunu yapmazsa, ya beni aldatırsa, ya şöyleyse ya böyleyse diye gelecekte hayatınıza çekebileceğiniz olumsuz düşleri size empoze ederler. Gündüz düşleriniz sizden hayatınızı çalar...

Geçmişin Acıları

Hayatımızda en tehlikeli olan bölümdür. Geçmişin acıları üzerine kurulan şeytanın kalesi yıkılması en zor olanlardan biridir ve bir çok hayatı mahveden bir saldırı yöntemidir. Çocukluğunuzu hatırlamaya çalıştığınızda aklınıza gelen ilk olaylar genelde hoşunuza gitmeyen ve incindiğiniz olaylar olur genelde. Şeytan en güçlü kalelerini acılar üzerine kurar bu yüzden geçmişten bu güne taşıdığınız acı dolu olaylara sıkı sıkı tutunduğunuzda şeytanın bu konuda ki kalesini dahada sağlamlaştırmış olursunuz. Bu kale ilişkilerimize yansır. Bazı olaylar senede bir veya birkaç yılda bir aynısı olmasa da benzer şekillerde tekrarlanır. Ve deriz ki neden hep aynı şeyleri yaşıyorum. Cevap basit yaşadığınız olayla ilgili bağışlamadığınız olay siz bağışlamayı öğrenene kadar hayatınızda acı dolu etkisini sürdürecektir. Çünkü onun kölesi durumundasınız ve geri çağırıyorsunuz. Bağışlamak özgürlük demektir. Özgür olmadıkça aynı tarz olayları yaşamaktan kurtulamayacaksınız ne yazık ki. Ve aynı tü insanları hayatınıza çekeceksiniz. Bir kadın eşinden memnun olmadığı için boşandığında ikinci eşide büyük ihtimalle ilkine benzemesede aynı etkileri yaratan bir ortama çekecektir. Kadın veya erkek farketmez. Çünkü şeytanın ele geçirdiği kale hala sağlamdır ve hayatınızdan o konuda çalmaya devam edecektir.

Şeytanın Kaleleri

Kale deyince aklınıza ne geliyor?

Savunma amaçlı ve askerlerin saldırıya geçmek için hazır beklediği bir yapı öyle değilmi? Şeytan içimizde zihnimizde, hayatımızda çeşitli kaleler kurarak her fırsatta bize saldırmak için askerlerini hazır bekletmektedir.
Acılar kalesi size devamlı zulmeder aynı olayları hatırlarsınız belkide yıllar olmuştur ama hep eziyet eder. Güvensizlik kalesi her zaman şüphede kalmanızı kendinize güveninizin sarsılmasını sağlar, bağışlamama kalesi ilişkilerinizde her zaman uyumsuzluk ve dışlanma yaratır. Bunlar gibi yüzlerce kurulmuş kaleler aracılığı ile saldırı altında kalırız. Onu bunu okur üfler hacı hocadan medet umarız hacı hocada cinlerle ilgili bir takım işlemler yaparak belkide kaleleri dahada sağlamlaştırırlar. Sonra da ayıkla princin taşını bakalım...

Bu ön bilgileri tamamladıktan sonra olaylarda düşüncelerde yaşantımızda bizden nelerin nasıl çalındığını ve nasıl geri alabileceğimizi paylaşağız.

Fakirlik Kalesi

Her insanın aklında fakirlik ve yoksulluk yetersizlik muhtaçlık korkusu vardır. Aslında ihtiyaçlarımız bize zaten verilmektedir ama şeytan bu kaleyi korudukça her zaman fakirlik zihniyeti yüzünden korku içinde yaşarız. Ya işimi kaybedersem acaba böyle devam edecekmi kötü bir şey olurmu? Bunu verirsem bana ne kalcak gibi. Sevinin çünkü bu yazılarda fakirlik kalesini yıkmayı da öğreneceksiniz.

Korku Ruhu

Dünya üzerinde ki şeytanın en popüler hizmetçisi olan korku bir ruhtur. Bunu mecazi anlamda yazmıyorum korku kişiliği kimliği olan şeytanın emri altında ona hizmet eden kişilik sahibi bir ruhtur. Cinlerle çalışır. Korku ruhuna ne kadar teslim olursanız sizi o kadar esir eder ve elinizi kolunuzu bağlar. Asıl amacı sizi hapsetmek ve özgürlüğünüzü elinizden almaktır. Korkan kişi eli kolu bağlı çakılır kalır. Unutmayın şeytanın tek bir amacı var o da sizi perişan etmek, süründürmek, umutsuzca korkakça yaşamanızı sağlamak. Sizden nefret ediyor çünkü siz Rabbinizin benzeyişinde yaratıldınız.

Nasıl Çalar?

Herşeyden önce biz çalmadıkça şeytan bizden çalamaz. Biz nasıl çalarız.?
Maddi olarak ondalık, zekat, fitre, sunu, bağış vermemekle biz manevi alemi destekleyen maddi gücü kısıtladığımızda bizdende kısıtlarlar.
Manevi olarak sevgiyi, ilgiyi, sorumluluğu vermediğimizde bizede vermezler.
Bir sorunu halletmeden kaçış yolunu seçersek, karşımıza çıkacak bir çok olay aynı sorunu yaşayarak yüzleşmemize kadar tekrar devam edecektir.
Öfkelendiğimizde, küfrettiğimizde, bağırıp çağırdığımızda, ailemizden olanlara sert davrandığımızda bizden çalar. Bunların detaylarına gireceğiz.
Yalan söylediğimizde bizden çalar, iş yerinde kaytardığımızda, işe geç başladığımızda, söz verip yerine getirmediğimizde, küçük işlerde güvenilir olmadığımızda bizden çalar.

Sözlerimizle bizden çalar. Neredeyse attığımız her yanlış adımda önemsiz gibi görünen konularda bizden çalmaya başladığında hepsini bir araya toplarsanız zararınızın ne kadar büyük olduğunu görünce şaşıracaksınız.

Şeytanın Oltası ve Tuzakları

Tuzak... Avcılar avlarını yakalamak için kullanırlar bunun için iki şeye ihtiyaç vardır. Birincisi Tuzak. Tuzak genelde gizli yerde anlaşılamaz halde olmalıdır. İkincisi ise avı tuzağa çekecek iştah açıcı bir YEM gerekir. Av yemi almak için geldiğinde tuzak mekanizması çalışır ve kapana kısılır avlamak istenenler.


Şeytanda aynı yöntemi kullanır tuzaklar ve yemler aracılığı ile bizi kapana kıstırır.

Afrika da maymunların nasıl avlandığını anlatan bir belgesel izlemiştim. Adam sadece bir kafes yaparak içine muz bağlıyor. Maymun muzu almak için geldiğinde avcı saklandığı yerden çıkıyor. Ama maymun öyle açgözlü ki muzu bırakmak istemediği için avcı yanına gelene kadar muzu bırakmıyor ve canlı olarak yakalanıyor.

Şeytanın en büyük tuzağı ve yemi bağışlayamamak ve gücenmişliktir.
Gücendiğiniz ve bağışlayamadığınız kişileri aynı bu şekilde tutarak bırakmak istemeyiz. Bırakmadıkça da kapanın içinde kendi isteğimizle sıkışıp kalırız. Kendi kendimizi esir etmenin en kolay yolu affedememek ve gücenmişlik kalesine kendimizi hapsetmektir. Bağışlayamadığınız kişileri bağışlayıp hayatınızdan bırakmadıkça esir olduğunuz için her şeyiniz alınacak. Savunmasızsınız, esirsiniz, kendiniz kendinize zulmediyorsunuz. Şeytan için bundan daha iyi bir saldırı olamaz. Zaten işin çoğunu siz kendiniz yaparak şeytana yardım ediyorsunuz.

Affetmediğiniz olaylar ve kişiler her zaman size acı verecekler ve deprasyona sokacaklar. Sinirlendirecekler, bu yuzden etrafınıza yaydığınız enerjilerde ilişkilerinizi olumsuz etkilecektir. Bağışlamamak aynı zamanda sizi ülserden kansere kadar sağlığınızı tehdit eder duruma sokacaktır.
Şeytandan kaptırdığınız toprakları geri almanın yolu bağışlamaktan geçiyor.
Biliyorum zor bir şey diyorum. Duyar gibiyim ... ama bana o şunu yaptı, ama bana çok acı verdi, ama onun yüzünden insanlar benim hakkımda kötü düşündü, ama bu kadar zarar ettim, nasıl yaparım önce bana borcunu ödesin.

Bağışlamak borcu affetmek gibidir. Gücendiğiniz kişinin size borclu olduğunu düşünürsünüz. Ve borcunu ödeyene kadar asla affetmeyeceğim dersiniz. Yani bir bedel almak istersiniz.

Ama böyle davrandıkça sizde bir bedel ödersiniz. Hayatında ki bir çok karışıklık, ailevi problemleri aşan kişiler bağışlamadan sonra düzeldiler.
İşin garip tarafıda en çok gücendiklerimiz en çok sevdiklerimizdir. Kimi yanımızda yatar, kimi en yakın dostumuz, kimi akrabamızdır.
Evlilik ilişkileri kopma noktasına gelmiş bir çok kişi sadece birbirlerini bağışlamakla bile ruhsal bağları kırmış ve ilk günkü sevgilerine geri dönmüşlerdir.

Bu gün hayatınızda cesur bir adım atın. Çocukluğunuzdan itibaren sizi incitenleri bağışlamayı seçin. Ama hepsini bağışladım demek yerine olayları düşünün ve kişileri isimleriyle söyleyerek onları bağışlayın. Gerçek bir bağışlama olsun.

..... seni bana yaptığın herşeye rağmen bağışlıyorum. Ve şeytanın senin aracılığınla beni bağlamış olduğu her türlü zincirleri kırıyorum ve seni hayatımdan özgür bırakıyorum. Seni bağışlamayı seçiyorum ve bunu görünen ve görünmeyen dünyaya ilan ediyorum. Diye ya da buna benzer sözlerle bağışlayın.

Bu bağışlamayı gerçekten içinizden gelerek yapın.

Şeytanın ilk yıkmanız gereken kalesi budur. Ne kadar zor olursa olsun bağışlamayı seçin. Çünkü hapistesiniz. Ve kendiniz kendinizi hapsettiniz. Kırın bu zincirleri çünkü şeytanın maddi alandan manevi alana kadar en büyük hırsızlıkları gücenme kalesindeki güçlü askerleri sayesinde başarılır.
Şeytanın en güçlü kalesi budur çünkü ona siz yardım ediyorsunuz.

Maddi Kayıplar

Hiç borç yaptınız mı? Peki borç yaptınız da zamanında ödediniz mi? Ya da ödemediniz mi? Sizin sayenizde insanlar maddi kayıplar yaşadılar mı?
İşinizi seviyormusunuz? Sevmiyorsanız kaytarıyormusunuz? Ya da işinizde küfrederek mi çalışıyorsunuz? Anlaşmanız sabah 9, akşam 5 çalışma ama siz sabah 9:15 akşam 16:50 mi çalışıyorsunuz.

Çalıyorsunuz...

Ne ekerseniz onu biçeceksiniz. Siz her an takip ediliyorsunuz. Yoksa başı boş mu bırakıldınız sanıyordunuz? Hiç kimsenin haberi olmadığı gizli niyetleriniz ve işlerinizden haberi olan bir manevi alem var. İster inanın ister inanmayın 24 saat gözetleniyorsunuz.

Geçmişte ödemediğiniz borçlarınız kaptaki delik gibidir. Ne kadar doldursanız delik olduğu sürece kabınızdan akmaya devam edecek. Deliği tıkamanın yolu borçlarınızı ödemenizdir. Evren kimseyi kayırmaz. Ne ekerseniz farklı yollardan onu biçeceksiniz. Zarar verdiyseniz zarar verecek şeytanın askerlerine yetki vermişsiniz demektir.

Ödemediğiniz taktığınız borçların sahipleri sizi her hatırlayışlarında şeytan sizden farklı bir şekilde çalacaktır.

Bir sabah marketten acele ile birşeyler alıp çıktım. Hava biraz yağmurluydu biraz uzaklaştıktan sonra farkettimki para üstünü fazla vermişti. Akşam üzeri veririm diyerek önemsemedim. Daha doğrusu üşendim yağmurda geri dönmeye.

Ne mi oldu? O gün hiç hesapta olmayan acil bir iş çıktı ve 45 KM gidiş 45 Km geliş için araca benzin almak zorunda kaldım. Dönüşte bir taxi ile küçük bir kaza yaptım ama tamponumda 200 TL bir hasar vardı.
Bunun gibi bir çok örnek verebilirim. Bizde yaşayarak acı çekerek öğrendik. Ama çok şükür ki öğrendik.

Parayı kullanma şekliniz size ne kadar daha fazla para geleceğini belirler. Elinize geçen her parada harvurup harman savuruyorsanız. Borçlarınızdan önce zevklerinize öncelik veriyorsanız. Bazı parasal sorumlulukları ihmal ediyorsanız...

Siz bir kaç kuruşluk aylığınızı kullanmayı bilmiyorsanız kim size daha büyük paralar üzerinde yetki verecek sanıyorsunuz? Küçük işlerde güvenilir değilseniz kim size büyük işleri emanet edecek?

Hayatımız anlasakta anlamasakta manevi alemin kontrolü altındadır. Para kullanmakta ki art niyetleriniz şeytanın sizden çalmasına kapı açar. Şeytan size parayı yanlış kullandırarak manevi alemde ki kredinizi düşürür ve çalışıp çabalıyorum ama neden hala aynı durumdayım diye ah vah edip ağlanmanıza karşıdan kahkahalar ile güler. Az da olsa borçlarınızı ödemeye başlayınız. Önemli olan niyetinizdir. Gerçekten ödeme niyetiniz olursa size yardım gelecektir. Çünkü niyetiniz iyi olursa şeytan sizden çalamaz. Vakit kaybetmeyin. Anında düzeltebileceğiniz maddi olayları bekletmeden çözün.
İşinizi sevsenizde sevmesenizde sadakat ile çalışın. İster patron olun ister işçi zamandan ve yaptığınız çalışma antlaşmasından dönmeyin. İşiniz insanlara hizmet için var olan bir iştir ve siz ihanet ederseniz insanlara faydalı olabilecek bir işi aksatarak insanların düşmanı olan şeytana yardım edersiniz ki aynı zamanda işverenede ihanet etmiş olursunuz. Sonrada neden zam alamıyorum? Neden bu mevkiye benim yerime başkası getirildi diye sızlanırsınız. İhanetiniz size geri ödenecektir. Kalpler Allahın elindedir istediği gibi evirip çevirir. Hakettiğinizi düşündüğünüz mevkiiye başkası getirildiyse ve almanız gereken zammı başkası aldıysa siz alamadıysanız manevi alemin hala size güvenmediğini anlayın.

Güvenilir olun. Kaybedecek gibi görünsenizde güvenilir olun. Buna karar verin. Şu andan itibaren güvenilir olacağım diyerek bir karar verin.
Şeytan size kaytarmayı, borçları takmayı alışkanlık haline getirmenizi sağlayarak sizden çaldı. Şimdi çalmasına engel olabilirsiniz. Dürüst olduğunuzda size kaybedeceğinizi, zor olacağını, bütün insanların aynı olduğunu sizin değişmeniz gerekmediğini fısıldayan yalakalarını gönderdiğinde kararınızı açıkça ilan edin.

Bu kararı şimdi verin... yıkacağınız ikinci kale budur.
Affetmekle en büyük kaleyi, borçları ödemekle ve sadakat ile ikinci kaleyi yıkın.

Küçük işlerde güvenilir olduğunuzu gösterin manevi alem mutlaka size karşılığını verecektir.

Vermek Yasası
Şeytan insanoğluna hiç bir şey vermez. Hep almaktır işi gücü. Her işte kendinize yontma taraftarı olduğunuz dönemleri geride bırakmadıkça vermeyi öğrenemezsiniz. Vermezseniz alamazsınız. Ahmakça vermekten bahsetmiyorum. Paylaşmaktan bahsediyorum.

Paranızı, elbiselerinizi, kullanmadığınız eşyalarınızı ihtiyacı olanlara verin. İllede fakir gariban aramayın, ihtiyacı olan bir dostunuza giymediğiniz yada giydiğiniz bir elbisenizi isteyerek hediye edin.
Dostlarınıza elinizde ki varlıkla gizli gizli hava atmak yerine onların ihtiyacını dinlemek için zamanınızı verin.

Almak almak ve vermemek sadece şeytana mahsus bir haslettir. Sadece kendinizi düşündüğünüzde almayı düşündüğünüzde kimin hasletini taklit ettiğimizi yazmaya gerek yok sanırım.

Borç veriyorsanız unutmayı göze alabileceğiniz kadar borç verin. Ama genelde borç yerine hediye olarak verin ve unutun. Kazancınızın belli bir bölümünü insanlar için ayırın. Siz insanlara hizmet ettikçe ve verdikçe evrensel yasaya göre manevi tarlaya tohum ekmiş olacaksınız. Her tohum yeşerir ve ürün verir. Bi bakarsınız ki ektiğiniz bu tohumlar bir gün ağaç olmuş meyve veriyor. Rabbimizde bize karşılıksız verir. Oda bize ekiyor ve bizde meyve veriyoruz. Hangi tarlaya ne ektiğinize dikkat edin. Şeytanın almak ve bencillikle dolu tarlasınamı ekiyorsunuz? Yoksa verme konusunda cömert olan manevi alemin tarlasınamı ekiyorsunuz?

Vermek düşüncesi şeytanı çıldırtır. Sizi fakirlikle korkutur. Bunu verirsen sana kalmayacak, sanane dünyayı senmi kurtaracaksın vs yalanlarıyla beynimize tecavüz etmeye çalışır. Bu yalanlara kanmayın verme konusunda cömert olun. Sizin Rabbinizde cömerttir onu taklit edin hırsız şeytanı değil.
Kazancınızın belli bir bölümünü ilk elinize geçince verin. Geri kalanı bereketlenecektir. Şeytan size ihtiyacınız olduğunu, verirseniz zor durumda kalacağınızı söyler. Daha sonra veririm diye düşünmenizi sağlamak için elinden geleni yapar. Deneyin.... iddia ediyorum Allah rızası için kazancınızdan hiç harcamadan en az yuzde 5-10 ihtiyacı olan birine verin bir derdini görün ve seyredin o ay sizin ne dertleriniz hallolacak. Bunu alışkanlık haline getirin. O kazancı kazanmanıza sebebler yaratarak size rızkınızı gönderenin rızası için verin. Bunu yapmak şeytanın sizden çalmasına set çeker çünkü o kazancı hiç dokunmadan Rabbinize adamışsanız geri kalanını sigortalamışsınız demektir, şeytan bütün ordusuyla saldırsa onu sizden çalamaz. Sıkıysa Rabbinize adadığınız berekete dokunsun bakalım. Dokunamaz...

Kişisel Dünyamız...

Her insanın kişisel dünyası vardır. Sevdiklerinden, inançlarından, kurallarından tutunda ekonomisine kadar yaşayan bir dünya ve bu dünyaya ait topraklar... kişisel alanlarımız.

Ailemizin bulunduğu ülkeler, arkadaşlarımızın bulunduğu ülkeler, fakir alanların ve verimli alanların bulunduğu ülkeler vardır bizim dünyamızda.
Çocukluktan itibaren kaybetmeye başladığımız kaptırdığımız topraklar vardır.

Ailenin içinde ki alışkanlıklar, çevresel faktörler, duygusal olarak incinen kalb ülkemizde küçük yaşlarda elimizden alınan kayıplar içindedir.
En güzel ülkemizdir dünyamızın içinde kalbimiz. Kırılmaya müsait olduğu kadar fethedilmeye de müsaittir.

Ailemize kızdığımız bizi incittikleri her durumda onların bulunduğu ülkemizi kara bulutlar sarar. Onlara karşı kızgınlığımızı açıklayamayız ve içimize atarız sonucunda belli bir yaşa geldiğimizde kaçarcasına uzaklaşırız ailemizden.

Biraz daha zaman geçer kara bulutlarla sarılı aile ülkesinin özlemini çektiğimiz için yeni topraklar üzerinde yeni bir aile ülkesi kurarız evlilikle. Ama eski bilgilerde aile kavramı kara bulutlarla kaplı kocaman bir ülke olarak kalmıştır dünyamızda ve yeniden bir aile kavramı oluştuğunda eskideki bilgiler kaplar yine hayatımızı. Aile + Huzursuzluk, çünkü eskiyi halletmeden kaçtık. Kaçtık ama içimizdeki ülkede hala kara bulutlarla kaplı bu anlamı taşıyan yerler. Eski ailenize dönüp oradaki kızgınlıkları konuşarak bağışlayarak ve gerekirse bağışlanma dileyerek halletmediğiniz sürece, Evliliğinizde cehennemde yaşacağınızı garanti edebilirsiniz.

Arkadaşlarınızla yaşadığınız sorun halledilmeden bırakıldığında yine aynı şeyler geri gelecek.

Şeytanın en büyük kozu karşılıklı konuşmayı engellemesidir. Nedense her kes her konuda rahat konuşur ama sorunları konuşmaya gelince herkes çekilir. Kızıp küsmek daha kolay gelir. Kızıp küstüğünüzde topraklarınız kullanılamaz haldedir ve siz sahip değilsiniz. Öfke ve bağışlamama sahiptir onlara. Kaybettiniz.

Topraklarınızı kaybettiniz. Kontrol edemiyorsunuz...

Geri almanın yolu ilişkileri birebir konuşarak çözmek. Tartışma çıkacağını düşünsenizde bunu yapın. Şeytan konuşmalar olmadan çeşitli senaryolar üretir kafanızda. Şimdi konuşsam anlamayacak, yine tartışacağız, konuşsak nolacak yine aynı şeyler... gibi konuşmayı engellemeye çalışacak yalan dolan olmamış olayları gündüz düşlerinize katarak sizi korkutacak ve vaz geçirmeye çalışacaktır. Biliyomusunuz halledilemeyecek o kadar büyük gibi görünen sorunlar konuşulduğu için çok kolay bir şekilde çözülüyor.
Hayatınızın sorunlu her alanı geçmişte kaybettiğiniz bu topraklarda hakimiyetinizin olmamasından kaynaklanır.

Yetkinizi kullanın...

Farkında olmadığınızı biliyorum ama şeytanın üzerinde yetki sahibisiniz. şimdiye kadar sanki o sizin üzerinizde yetki sahibiymiş gibi size yalanlar söyledi ama tam tersi siz yetki sahibisiniz.

Çünkü, siz Rabbinizin benzeyişinde yaratıldınız. ilerki konularda buna değineceğim ama şuna inanın şeytana emretme yetkiniz vardır...

olumsuz olayların olmaya başladığını hissediyorsanız " defol şeytan senin benim üzerimde yetkin yok, şu andan itibaren senin oyunlarını bağlıyorum" deyiniz.

korkmayın... siz ondan güçlüsünüz sadece bunun farkında değildiniz şimdiye kadar...

sabah uyandığınızda onun sizin hayatınızda ki işlerini bağladığınızı sesli olarak ilan edin. o söylenenin aksine düşüncelerinizi okuyamaz. sesli olarak defol deyin.

bunu yapmaya kendinizi alıştırın. " defol senin işlerin beni etkleyemez deyin" saldırmayın, küfretmeyin buna hakkınız yok. ama kendinizi savunma hakkınız var ve onun işlerini bağlama hakkınız var.


hazırlanan bir kitabın içinden kısa notlar... devam edelimmi ..?????
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst