meridyen2
Kayıtlı Üye
Hiçbir Sebebi Olmaksızın "Yalnız Kalma İsteği", Şeytanın Bir Oyunudur
Şeytan gaflet içindeki bir insana yalnız kalmayı makul göstermek için nasıl bir telkinde bulunur?
Gaflet içindeki bir insanın yalnız kalmak için öne sürdüğü bahaneler nelerdir?
Şeytan kişinin yalnız kalma isteğini kullanarak aslında neyi amaçlar?
Üzerinde manevi bir sıkıntı olan mümin nasıl hareket etmelidir?
İnsanlar genelde bir sıkıntıları olduğunda, o konuya en iyi gelecek çözümün yalnızlık olduğunu sanırlar. Hemen bulundukları yerden uzaklaşıp kendilerine yalnız kalabilecekleri bir yer bulmaya çalışırlar. İşyerlerinde ya da dışarıda bir yerdelerse, hemen eve ulaşmaya çalışırlar. Arkadaşlarıyla birliktelerse hemen onların yanlarından ayrılma kararı alırlar. Evlerinde aileleriyle birliktelerse, hemen odalarına kapanırlar. Her yer kalabalıksa, en son çare olarak bulundukları evin ya da işyerinin banyosu gibi kimsenin kendilerini görmeyebileceğini düşündükleri bir yere giderler. Kısacası şartlar her ne kadar zor olursa olsun mutlaka yalnız kalmaya çalışırlar.
Yalnızlığın, o anda içerisinde bulundukları sıkıntıdan kurtulmaları için kendilerine asla fayda sağlamayacağının ise şuurunda değillerdir. Sorulacak olsa, yalnız kalmayı istemelerinin sebebini kendileri de bilmezler. Çünkü o tür durumlarda zaten, asıl sorun akılcı düşünmekten kaçmak istemeleridir. Etraflarında birileri olduğunda, davranışlarına dikkat etmeleri; makul ve mantıklı davranmaları gerekecektir. Ancak yalnız kaldıklarında bunların hiçbirini düşünmek durumunda kalmadan; düşünmeden hareket edebileceklerdir. Bu düşünmekten kaçma eyleminin ise, kendilerine bir rahatlık sağlayacağına inanmaktadırlar.
Yalnız Kalma İsteği Şeytanı Faaliyete Geçirir
Eğer insan gerçekten bir konuda tefekkür etmek, derinleşmek, daha iyi ve güzel düşünebilmek için, Allaha sığınarak, Allahtan yardım dilemek, dua etmek amacıyla yalnız kalmak istese, bu elbette ki son derece makul bir tavır olurdu. Allah, Kuranın pek çok ayetinde, insanlara bu ahlakı tavsiye etmiştir. Bu derinliği elde etmek için elbette mutlaka yalnız kalma gereksinimi yoktur ama, amaç Allaha yönelmek olduğunda, bu davranış meşru bir hal alabilir.
Ancak zaten insanlar, yazının başında da belirtildiği gibi, genellikle sıkıntı anlarında, nefislerinin etkisi altına girdiklerinde; Kuran ayetlerini gereği gibi düşünemediklerinde, vicdanlarını tam olarak kullanamadıklarında çevrelerindeki insanlardan kaçıp yalnız kalma arayışı içine girmektedirler.
Yalnız kalındığında ise, bu kimselere ilk yanaşacak ve onların içerisinde bulundukları bu durumdan ilk istifade etmek isteyecek olan varlık, şeytan olur. Şeytan, bu kimselerin vicdanlarından uzaklaşıp nefislerinin etkisi altına girmelerini sağlar. Kuran ahlakına uygun şekilde düşünmelerini; Allahın rızasına en uygun tavır ne ise onu uygulamalarını engellemeye, unutturmaya çalışır. Bunun yerine o kişiyi, Kuran ahlakında olmayan tavırlara sürüklemek ister. Duygusallığa, mantıksızlığa, güvensizliğe, huzursuzluğa, ümitsizliğe, üzüntüye, boş kuruntulara ve karamsarlığa kapılmaları için çabalar. Allah dilemedikçe, dünya üzerindeki tek bir toz tanesinin bile hareket etmeyeceğini unutturup; onlara olayları insanların yönettiğini düşündürtür. Bu yanılgı sonunda da kişinin, çevresindeki insanlara, dostlarına, yakınlarına karşı öfke, kin, haset, alınganlık, küskünlük gibi duygulara kapılıp Kuran ahlakından uzak tavırlar sergilemesini sağlamak ister.
Yalnız Kalmak İçin Öne Sürülen Bahaneler
Dikkatlice gözlemlenecek olunursa, burada anlatılan insan karakterinin, televizyon filmlerinde, dizilerde ve romanlarda da sık sık yer aldığı görülür. Aynı şekilde pek çok insan, çocukluk yıllarından itibaren akrabaları, ailesi ya da arkadaşları arasında, bu tarz bir tavır gösteren kimselere çok defa rastlamıştır. Toplumda insanlara verilen bu telkin sonucunda, aklını kullanmayan, Allahın bildirdiği din ahlakından uzak yaşayan insanlar, belirli durumlarla karşılaştıklarında bu tür bir tavra eğilim gösterirler.
Ve bu tür kişilerin önemli bir özelliği de, yalnızlıklarını kimsenin bozmasına izin vermemeleridir. Kimi zaman bir hastalık, kimi zaman uykusuz oldukları, kimi zaman da çalışmaları gerektiği gibi bahanelerle bu yalnızlığın süresini mümkün olduğunca uzatmaya çalışırlar.
Yalnız kalmayı başardıktan sonra ne yaptıklarına gelince, zaten asıl istedikleri yalnız kalarak, hiçbir şey yapmamaktır. Düşünmemek, akıl, mantık kullanmamak, içlerinde bulundukları durumu düzeltmenin ve telafi etmenin yolunu aramakla uğraşmamak, nefislerinden gelen kötü telkinleri bastırmaya çalışmamak, insanlara karşı sıkıntılarını gizleyip güzel ahlak göstermek zorunda kalmamak, iyiliği, affediciliği, hoşgörüyü, anlayışlı ve olgun olmayı, sevgiyi, merhameti, özveriyi gösteren taraf olmamak, güzel söz söylememek, güzel bir yüz göstermemek ve vicdanın getirdiği daha pek çok güzel davranışı yaşamaktan kaçmak...
Şeytan, Tüm Güzel Tavırlardan Uzaklaştırdığı, Yalnızlığa Çekilmiş Bir Kişiyi Ne Yapmaya Yöneltir?
Şeytanın asıl istediği, bu kişileri -Allahı tenzih ederiz- inkara, isyana ve gaflete sürükleyebilmektir. Kısa bir süre için bile olsa, Allahın apaçık varlığını, kaderi, ölümün, hesap gününün ve ahiretin yakınlığını unutturabilmek, kişiyi gaflete sürükleyebilmek ve bunun sonucunda da kadere isyana, tevekkülsüzlüğe, Kuran ahlakına uygun olmayan bir düşünce ve üsluba çekebilmektir. Şeytan, her sıkıntıya düştüklerinde bu yönde etkileyebileceğini düşündüğü bu kimseleri, eninde sonunda bir gün tam olarak inkara sürükleyebilme umudu içerisindedir.
Ancak şeytan insanlara bu amacını elbette açıkça göstermez. Bunun yerine bazen de kişiye meşru, makul hatta faydalı olacağına inandırdığı sebepler öne sürdürtür. Fakat şeytanın planı kuşkusuz ki, bu hayırlı düşünceleri de hemen engelleyip kişiyi kendi yoluna çekmeye çalışmak olacaktır. Bu doğrultuda kişi,
Biraz yalnız kalayım, kafamı toparlayayım.,
Şu an makul düşünemiyor olabilirim. Biraz dinlenirsem akılcı hareket edebilirim.,
Şu an kendimi toparlayamadığımı başkaları görmesin. Kendime çekidüzen verip hemen yanlarına döneceğim,
Yalnız kalıp yaşadığım bu olayları biraz gözden geçirip analiz edeyim. Kendi hatalarımı bulup doğrusuna niyet edeyim gibi, aldatıcı sebeplerle yalnızlığa yönelir.
İşte mümin, şeytanın bu masum gibi gözüken, ancak rahmani olmayan kışkırtmasına karşı çok dikkatli olmalıdır. Allahın, göstereceği ahlakı denemek için yarattığı sıkıntılarla karşılaşan bir insanın, içinden geçen yalnız kalma isteğinin, doğru yol olmayacağını hemen anlaması gerekir. O zorluk ya da sıkıntılı durum karşısında göstermesi gereken Kuran ahlakı ne ise, onu herkesin arasında, açık açık yaşamaya çalışmalıdır. Hatalarını düşünecekse, daha iyi olmaya gayret edecekse, niyetini tazeleyecekse bunu mümin kardeşlerinin yanında da yapabilir. Güzel bir söz söyleyecek, gönül alacak, birşeyleri telafi edecekse, bunu hiç çekinmeden kalabalıkta da yapmalıdır. Üzerinde manevi bir sıkıntı varsa, hemen Allaha sığınmalı; Allahın verdiği güzel nimetleri düşünüp şükretmelidir. Sıkıntının şeytandan olduğunu bilip, Allah rızası için, şeytanın istediğinin tam aksi yönde, Kuran ahlakının gerektirdiği gibi neşeli, sıhhatli, girişken, konuşkan tavırlar göstermelidir. Onun bu güzel ahlakı, şeytanın tuzağını baştan bozacak, kişinin kalbine de iman huzuru ve ferahlık verecektir. İnsanları sıkıntıdan kurtaracak tek yol, Rabbimize sığınıp, Kuran ahlakına uygun bir tavır sergilemektir. Kuranda bu gerçek insanlara şöyle bildirilmiştir:
Artık namazı kılınca, yeryüzünde dağılın. Allahın fazlını isteyip-arayın ve Allahı çokça zikredin; umulur ki felaha (kurtuluşa ve umduklarınıza) kavuşmuş olursunuz. (Cuma Suresi, 10)
Bunlar, iman edenler ve kalpleri Allahın zikriyle mutmain olanlardır. Haberiniz olsun; kalpler yalnızca Allahın zikriyle mutmain olur. (Rad Suresi, 28)
(makale harun yahya)
Bu makale, İlmi Araştırma Dergisi 78. sayı (Aralık 2010) 60. sayfada yayınlanmıştır.
Şeytan gaflet içindeki bir insana yalnız kalmayı makul göstermek için nasıl bir telkinde bulunur?
Gaflet içindeki bir insanın yalnız kalmak için öne sürdüğü bahaneler nelerdir?
Şeytan kişinin yalnız kalma isteğini kullanarak aslında neyi amaçlar?
Üzerinde manevi bir sıkıntı olan mümin nasıl hareket etmelidir?
İnsanlar genelde bir sıkıntıları olduğunda, o konuya en iyi gelecek çözümün yalnızlık olduğunu sanırlar. Hemen bulundukları yerden uzaklaşıp kendilerine yalnız kalabilecekleri bir yer bulmaya çalışırlar. İşyerlerinde ya da dışarıda bir yerdelerse, hemen eve ulaşmaya çalışırlar. Arkadaşlarıyla birliktelerse hemen onların yanlarından ayrılma kararı alırlar. Evlerinde aileleriyle birliktelerse, hemen odalarına kapanırlar. Her yer kalabalıksa, en son çare olarak bulundukları evin ya da işyerinin banyosu gibi kimsenin kendilerini görmeyebileceğini düşündükleri bir yere giderler. Kısacası şartlar her ne kadar zor olursa olsun mutlaka yalnız kalmaya çalışırlar.
Yalnızlığın, o anda içerisinde bulundukları sıkıntıdan kurtulmaları için kendilerine asla fayda sağlamayacağının ise şuurunda değillerdir. Sorulacak olsa, yalnız kalmayı istemelerinin sebebini kendileri de bilmezler. Çünkü o tür durumlarda zaten, asıl sorun akılcı düşünmekten kaçmak istemeleridir. Etraflarında birileri olduğunda, davranışlarına dikkat etmeleri; makul ve mantıklı davranmaları gerekecektir. Ancak yalnız kaldıklarında bunların hiçbirini düşünmek durumunda kalmadan; düşünmeden hareket edebileceklerdir. Bu düşünmekten kaçma eyleminin ise, kendilerine bir rahatlık sağlayacağına inanmaktadırlar.
Yalnız Kalma İsteği Şeytanı Faaliyete Geçirir
Eğer insan gerçekten bir konuda tefekkür etmek, derinleşmek, daha iyi ve güzel düşünebilmek için, Allaha sığınarak, Allahtan yardım dilemek, dua etmek amacıyla yalnız kalmak istese, bu elbette ki son derece makul bir tavır olurdu. Allah, Kuranın pek çok ayetinde, insanlara bu ahlakı tavsiye etmiştir. Bu derinliği elde etmek için elbette mutlaka yalnız kalma gereksinimi yoktur ama, amaç Allaha yönelmek olduğunda, bu davranış meşru bir hal alabilir.
Ancak zaten insanlar, yazının başında da belirtildiği gibi, genellikle sıkıntı anlarında, nefislerinin etkisi altına girdiklerinde; Kuran ayetlerini gereği gibi düşünemediklerinde, vicdanlarını tam olarak kullanamadıklarında çevrelerindeki insanlardan kaçıp yalnız kalma arayışı içine girmektedirler.
Yalnız kalındığında ise, bu kimselere ilk yanaşacak ve onların içerisinde bulundukları bu durumdan ilk istifade etmek isteyecek olan varlık, şeytan olur. Şeytan, bu kimselerin vicdanlarından uzaklaşıp nefislerinin etkisi altına girmelerini sağlar. Kuran ahlakına uygun şekilde düşünmelerini; Allahın rızasına en uygun tavır ne ise onu uygulamalarını engellemeye, unutturmaya çalışır. Bunun yerine o kişiyi, Kuran ahlakında olmayan tavırlara sürüklemek ister. Duygusallığa, mantıksızlığa, güvensizliğe, huzursuzluğa, ümitsizliğe, üzüntüye, boş kuruntulara ve karamsarlığa kapılmaları için çabalar. Allah dilemedikçe, dünya üzerindeki tek bir toz tanesinin bile hareket etmeyeceğini unutturup; onlara olayları insanların yönettiğini düşündürtür. Bu yanılgı sonunda da kişinin, çevresindeki insanlara, dostlarına, yakınlarına karşı öfke, kin, haset, alınganlık, küskünlük gibi duygulara kapılıp Kuran ahlakından uzak tavırlar sergilemesini sağlamak ister.
Yalnız Kalmak İçin Öne Sürülen Bahaneler
Dikkatlice gözlemlenecek olunursa, burada anlatılan insan karakterinin, televizyon filmlerinde, dizilerde ve romanlarda da sık sık yer aldığı görülür. Aynı şekilde pek çok insan, çocukluk yıllarından itibaren akrabaları, ailesi ya da arkadaşları arasında, bu tarz bir tavır gösteren kimselere çok defa rastlamıştır. Toplumda insanlara verilen bu telkin sonucunda, aklını kullanmayan, Allahın bildirdiği din ahlakından uzak yaşayan insanlar, belirli durumlarla karşılaştıklarında bu tür bir tavra eğilim gösterirler.
Ve bu tür kişilerin önemli bir özelliği de, yalnızlıklarını kimsenin bozmasına izin vermemeleridir. Kimi zaman bir hastalık, kimi zaman uykusuz oldukları, kimi zaman da çalışmaları gerektiği gibi bahanelerle bu yalnızlığın süresini mümkün olduğunca uzatmaya çalışırlar.
Yalnız kalmayı başardıktan sonra ne yaptıklarına gelince, zaten asıl istedikleri yalnız kalarak, hiçbir şey yapmamaktır. Düşünmemek, akıl, mantık kullanmamak, içlerinde bulundukları durumu düzeltmenin ve telafi etmenin yolunu aramakla uğraşmamak, nefislerinden gelen kötü telkinleri bastırmaya çalışmamak, insanlara karşı sıkıntılarını gizleyip güzel ahlak göstermek zorunda kalmamak, iyiliği, affediciliği, hoşgörüyü, anlayışlı ve olgun olmayı, sevgiyi, merhameti, özveriyi gösteren taraf olmamak, güzel söz söylememek, güzel bir yüz göstermemek ve vicdanın getirdiği daha pek çok güzel davranışı yaşamaktan kaçmak...
Şeytan, Tüm Güzel Tavırlardan Uzaklaştırdığı, Yalnızlığa Çekilmiş Bir Kişiyi Ne Yapmaya Yöneltir?
Şeytanın asıl istediği, bu kişileri -Allahı tenzih ederiz- inkara, isyana ve gaflete sürükleyebilmektir. Kısa bir süre için bile olsa, Allahın apaçık varlığını, kaderi, ölümün, hesap gününün ve ahiretin yakınlığını unutturabilmek, kişiyi gaflete sürükleyebilmek ve bunun sonucunda da kadere isyana, tevekkülsüzlüğe, Kuran ahlakına uygun olmayan bir düşünce ve üsluba çekebilmektir. Şeytan, her sıkıntıya düştüklerinde bu yönde etkileyebileceğini düşündüğü bu kimseleri, eninde sonunda bir gün tam olarak inkara sürükleyebilme umudu içerisindedir.
Ancak şeytan insanlara bu amacını elbette açıkça göstermez. Bunun yerine bazen de kişiye meşru, makul hatta faydalı olacağına inandırdığı sebepler öne sürdürtür. Fakat şeytanın planı kuşkusuz ki, bu hayırlı düşünceleri de hemen engelleyip kişiyi kendi yoluna çekmeye çalışmak olacaktır. Bu doğrultuda kişi,
Biraz yalnız kalayım, kafamı toparlayayım.,
Şu an makul düşünemiyor olabilirim. Biraz dinlenirsem akılcı hareket edebilirim.,
Şu an kendimi toparlayamadığımı başkaları görmesin. Kendime çekidüzen verip hemen yanlarına döneceğim,
Yalnız kalıp yaşadığım bu olayları biraz gözden geçirip analiz edeyim. Kendi hatalarımı bulup doğrusuna niyet edeyim gibi, aldatıcı sebeplerle yalnızlığa yönelir.
İşte mümin, şeytanın bu masum gibi gözüken, ancak rahmani olmayan kışkırtmasına karşı çok dikkatli olmalıdır. Allahın, göstereceği ahlakı denemek için yarattığı sıkıntılarla karşılaşan bir insanın, içinden geçen yalnız kalma isteğinin, doğru yol olmayacağını hemen anlaması gerekir. O zorluk ya da sıkıntılı durum karşısında göstermesi gereken Kuran ahlakı ne ise, onu herkesin arasında, açık açık yaşamaya çalışmalıdır. Hatalarını düşünecekse, daha iyi olmaya gayret edecekse, niyetini tazeleyecekse bunu mümin kardeşlerinin yanında da yapabilir. Güzel bir söz söyleyecek, gönül alacak, birşeyleri telafi edecekse, bunu hiç çekinmeden kalabalıkta da yapmalıdır. Üzerinde manevi bir sıkıntı varsa, hemen Allaha sığınmalı; Allahın verdiği güzel nimetleri düşünüp şükretmelidir. Sıkıntının şeytandan olduğunu bilip, Allah rızası için, şeytanın istediğinin tam aksi yönde, Kuran ahlakının gerektirdiği gibi neşeli, sıhhatli, girişken, konuşkan tavırlar göstermelidir. Onun bu güzel ahlakı, şeytanın tuzağını baştan bozacak, kişinin kalbine de iman huzuru ve ferahlık verecektir. İnsanları sıkıntıdan kurtaracak tek yol, Rabbimize sığınıp, Kuran ahlakına uygun bir tavır sergilemektir. Kuranda bu gerçek insanlara şöyle bildirilmiştir:
Artık namazı kılınca, yeryüzünde dağılın. Allahın fazlını isteyip-arayın ve Allahı çokça zikredin; umulur ki felaha (kurtuluşa ve umduklarınıza) kavuşmuş olursunuz. (Cuma Suresi, 10)
Bunlar, iman edenler ve kalpleri Allahın zikriyle mutmain olanlardır. Haberiniz olsun; kalpler yalnızca Allahın zikriyle mutmain olur. (Rad Suresi, 28)
(makale harun yahya)
Bu makale, İlmi Araştırma Dergisi 78. sayı (Aralık 2010) 60. sayfada yayınlanmıştır.