ParadokS
Kayıtlı Üye
Gemide, Takva, Dar Alanda Kısa Paslaşmalar gibi filmlerde oyunculuğuyla büyük övgüler alan Erkan Can, Bursada geçirdiği çocukluğun ardından oyunculukla tanıştı. Ardından Türkiyenin çok kanallı televizyonlarla yeni buluştuğu dönemde o da Mahallenin Muhtarları dizisiyle tüm Türkiyenin tanıdığı bir isim haline geldi. Erkan Can bu yıl İstanbul Halk Tiyatrosuyla birlikte sahneye koydukları bir Karadeniz hikayesi olan yeni oyunu Paçi ve üç sezondur devam eden başarılı oyunu Alevli Günler ile tiyatro izleyicisinin karşısına çıkıyor. Erkan Canla oyunu öncesinde oyunculuk hikâyesini konuştuk.
MAHALLENİN AYDIN AĞABEYLERİ OYUNCULUĞA YÖNLENDİRDİ
-İki oyunda birlikte oynuyorsunuz. Oyunlarınızdan biraz bahseder misiniz?
Paçiyi İstanbul Halk Tiyatrosuyla birlikte bu yıl hazırladık. Çok yeni bir oyun, 5inci oyunumuzu oynadık. Ama elbette henüz tamamlanmadı. Her oyun yarım çıkar aslında, seyirciyle tamamlanır. Baharatları eksik yemeğin, pişiyor daha. Her akşam başka bir şey söylüyor seyirci, seni başka türlü oynatıyor. Alevli Günleri ise üç sezondur oynuyoruz. Türkiyenin birçok yerine turneler yaptık. Onu da keyifle oynamaya devam ediyoruz.
-Oyunculuğa nasıl başladınız ve tiyatroyla buluşmanız nasıl oldu?
Oyunculuğa 1974-1975 döneminde Bursa Devlet Tiyatrosunun açmış olduğu kurslarda başladım. O sıralarda yaklaşık 15-16 yaşındaydım. Benim tiyatro maceram o yıllarda başladı. Bugün 54 yaşıma geliyorum hâlâ devam ediyor. Aslına bakarsanız ben hiçbir şey keşfetmedim Bilmiyordum ki oyunculuk nedir? Sinemayı seviyordum ve seyrediyordum tabii ki, hatta o dönem sinemadan çıkmıyordum. Beni mahalledeki ağabeylerim yönlendirdi. O dönem mahalledeki ağabeylerimizin hepsi çok aydın insanlardı. Diyebilirim ki hayat benim için 16 yaşından sonra başlıyor. Kendimi bulma, bir anlamda kendimi araklama dönemi o. Mahallenin Muhtarları dönemiyle birlikte televizyon ve sinemaya ağırlık verince 10-12 yıl kadar tiyatroya ara verdim. İstanbul Halk Tiyatrosunun Sürmanşet oyunuyla tiyatroya geri döndüm. Sonra Alevli Günler ve Paçi oyunlarıyla devam ettik.
'Diziler sayesinde antreman yapıyoruz'
- Çok kanallı televizyonun ilk dönemlerinden itibaren varsınız. Bugün televizyona proje seçerken nelere dikkat ediyorsunuz?
Televizyonda bir iş yapmam için önce senaryoyu sonra rolü sevmem gerekiyor. Eğer, okurken bir şeyler hissediyorsan, hikayesini kuruyorsan o işin içerisinde... Televizyon da artık bir sektör. Oradan geçimimizi kazanıyoruz. Diziler, antrenmanımız. Diziler sayesinde antrenman yapıyoruz
'Egoya hükmetmek zor, zincir gerek'
- Şöhretten nasıl korunuyorsunuz?
Ego, Pitbull cinsi bir köpek gibidir. Bir güzel zincirle bağlamalı. Ona hükmetmek zordur. Bazen ipini gevşetmek gerekir. Babamdan, hocalarımdan, ağabeylerimden aldığım eğitim, görgü, gelenek, racon böyleydi. Ya da güzel insanların yanına düşmüşüm, şanslıyım. Şan, şöhret geçici. Adam, adam olmadıktan sonra olsa ne yazar!
SİNEMA AYNA TUTMALI
- Televizyon, sinema ve tiyatrodan farklı mı?
Üçü birbirini besliyor. Hepsinin disiplini farklı. Tiyatronun disiplini apayrı. Ertesi gün oyun varsa bir gün önceden o oyunu düşünmeye başlarsınız. Sinema çok etkili bir sanat; anlatacak derdi olmalı. Tarafsız olup ayna tutması gerek. Düşünceyi tam olarak aktarabilen tek sanat dalı.
HAYATINI AKIŞINA BIRAKTI
- Kariyerinizdeki en önemli dönemeçler neler?
Geleceğe dair plan yapmam. Kariyer yapayım diye düşünmedim. Konservatuvarı bitirdikten sonra tiyatro yapacaktım. Televizyon ağırlıkta değildi. Sonra birden iş başka türlü oldu. O andan itibaren de hayatı akışına bıraktım. Ama tiyatroyu da elden bırakmadım. Hep zinde kalmaya çalıştım.
MAHALLENİN AYDIN AĞABEYLERİ OYUNCULUĞA YÖNLENDİRDİ
-İki oyunda birlikte oynuyorsunuz. Oyunlarınızdan biraz bahseder misiniz?
Paçiyi İstanbul Halk Tiyatrosuyla birlikte bu yıl hazırladık. Çok yeni bir oyun, 5inci oyunumuzu oynadık. Ama elbette henüz tamamlanmadı. Her oyun yarım çıkar aslında, seyirciyle tamamlanır. Baharatları eksik yemeğin, pişiyor daha. Her akşam başka bir şey söylüyor seyirci, seni başka türlü oynatıyor. Alevli Günleri ise üç sezondur oynuyoruz. Türkiyenin birçok yerine turneler yaptık. Onu da keyifle oynamaya devam ediyoruz.
-Oyunculuğa nasıl başladınız ve tiyatroyla buluşmanız nasıl oldu?
Oyunculuğa 1974-1975 döneminde Bursa Devlet Tiyatrosunun açmış olduğu kurslarda başladım. O sıralarda yaklaşık 15-16 yaşındaydım. Benim tiyatro maceram o yıllarda başladı. Bugün 54 yaşıma geliyorum hâlâ devam ediyor. Aslına bakarsanız ben hiçbir şey keşfetmedim Bilmiyordum ki oyunculuk nedir? Sinemayı seviyordum ve seyrediyordum tabii ki, hatta o dönem sinemadan çıkmıyordum. Beni mahalledeki ağabeylerim yönlendirdi. O dönem mahalledeki ağabeylerimizin hepsi çok aydın insanlardı. Diyebilirim ki hayat benim için 16 yaşından sonra başlıyor. Kendimi bulma, bir anlamda kendimi araklama dönemi o. Mahallenin Muhtarları dönemiyle birlikte televizyon ve sinemaya ağırlık verince 10-12 yıl kadar tiyatroya ara verdim. İstanbul Halk Tiyatrosunun Sürmanşet oyunuyla tiyatroya geri döndüm. Sonra Alevli Günler ve Paçi oyunlarıyla devam ettik.
'Diziler sayesinde antreman yapıyoruz'
- Çok kanallı televizyonun ilk dönemlerinden itibaren varsınız. Bugün televizyona proje seçerken nelere dikkat ediyorsunuz?
Televizyonda bir iş yapmam için önce senaryoyu sonra rolü sevmem gerekiyor. Eğer, okurken bir şeyler hissediyorsan, hikayesini kuruyorsan o işin içerisinde... Televizyon da artık bir sektör. Oradan geçimimizi kazanıyoruz. Diziler, antrenmanımız. Diziler sayesinde antrenman yapıyoruz
'Egoya hükmetmek zor, zincir gerek'
- Şöhretten nasıl korunuyorsunuz?
Ego, Pitbull cinsi bir köpek gibidir. Bir güzel zincirle bağlamalı. Ona hükmetmek zordur. Bazen ipini gevşetmek gerekir. Babamdan, hocalarımdan, ağabeylerimden aldığım eğitim, görgü, gelenek, racon böyleydi. Ya da güzel insanların yanına düşmüşüm, şanslıyım. Şan, şöhret geçici. Adam, adam olmadıktan sonra olsa ne yazar!
SİNEMA AYNA TUTMALI
- Televizyon, sinema ve tiyatrodan farklı mı?
Üçü birbirini besliyor. Hepsinin disiplini farklı. Tiyatronun disiplini apayrı. Ertesi gün oyun varsa bir gün önceden o oyunu düşünmeye başlarsınız. Sinema çok etkili bir sanat; anlatacak derdi olmalı. Tarafsız olup ayna tutması gerek. Düşünceyi tam olarak aktarabilen tek sanat dalı.
HAYATINI AKIŞINA BIRAKTI
- Kariyerinizdeki en önemli dönemeçler neler?
Geleceğe dair plan yapmam. Kariyer yapayım diye düşünmedim. Konservatuvarı bitirdikten sonra tiyatro yapacaktım. Televizyon ağırlıkta değildi. Sonra birden iş başka türlü oldu. O andan itibaren de hayatı akışına bıraktım. Ama tiyatroyu da elden bırakmadım. Hep zinde kalmaya çalıştım.