M-E-R-V-E
Bayan Üye
Gördüm Leyla’nın hızmasını aydınlatan kameri…bildim ki O! sevdan… O ki en özge yurdumda sevgili!...çalıkuşunda aşiyana oturan…al hızarlı gülbeşekerin diğeri…
Sevgili!...
Bir ilksin ve bir ilkin güzelliğisin… güzellik adına bitevi kesişen aşkın kırık kanatlı kelebeğisin… nadide koleksiyonlarda yansımaların… dünyanın işve ve nazında… görünen aynada… ve ızdırabın casusu bilinen kumullarda...değil mi ki aynanın anasısın kumsallarda…ve değil mi ki letafetin ve teravetin aynasısın ey sevgili!…
Ayna ne ki?... kumsal ne ki?... ne ile biten tümcelerde… kim kamaştırır o narin gözlerini… aşkının masum güzelliği olmasa babil gülistanı hiç bilmeyecekti… ve aşkın olmasa güzelliği hiç anlamayacaktı cihanı gösteren babil’in gözleri... aşkın mahrem pazarına varmış sevgilinin harabe şehirleri…sonra da yusuf’un güzelliğinden tamamlanmış o ender güzellikleri… Sürmeli gözünde ve ıslah edilmiş memleketimin yollarında devran sürmeli … nehirleri…gülistanı… çemeni… ah edip yağmurda inlemeleri…sıra gecesinin bezmi…mırra içen uşşakların teranesi…ney ve rebab eşliğinde eğleneni… hep aşkın ile dara durmuş ey sevgili!...
Seni meslek edinip de neyle üflenen bütün makamların en ücra acılarında… ve teravetle perveriş edip eğlence kılınca şarkılarında… en iyi bilendim seni ben.... en ince duygularımı, şiirsel bir dille denemelerimde… anlatmayı yeğledim o gün bu gündür işte!… ol sebepten hicranım sen olunca… zulmünün insaftan yana olması kabilinde… bir huzmecik bakuşuben hande-i naz ederken… yağmur hıçkırığında nezaketinle ölmek isterdim…bu ölümüm ilk ve son denemem olsun derdim…ve bu ölümüm ilk yazdığım şiir sanatından nücum-u dırahşan olsun isterdim…itiraf etmeliyim ki pesendide gecelerimin parlayan kameri ve hiç batmayan sitareleri oldun benimle ey sevgili!… Hangi muhite gidersem gideyim… her köşe başında silüetine tutulmuş gibiyim… çöl kumlarının mecnunu gibi o güzel bakışlarında yanıp tutuşmuş gibiyim…sanmışım ki bir defa firak düşmüş ve ölmüşüm…lakin her gün ölüp her gün cevr ile cefa meşrebine düşmüşüm…
Uyku perisi de uğramaz oldu ayrılığa düşeli… deryaya habab olmuşken sonrası girdaplarında boğulmuşum ve nadire cümbüşler yaparken alemler, kalbim her daim endişeli... cümle aşığın perişanı olunca ben… uğramaz oldun hasret meskenine sineden…bütün güzel ruhları giyindiren… aşkın ateş verdi bana … hüzünde gözyaşı verdi…çemende lal dudaklarını verdi…ve verdiklerimi giy dedi…bidayanak o narin kalbim, nalan olup mahpusluğuna imdad eyledi…şavkı vurunca ruhsarına mah cemal-i ruşeni…
Sana aşikar olan… dilediğince gizem olan… fidanım… canım… kendimi ışığında gülzarın hezarı sandım… nafile ki gözündeki yaşın mezarıymışım…meğer ne çok titremiş kalbim ah ile… eyvah ile…meğer divane gönlüm sendedir sende diye…almış üftade başını düşmüş elisa çöllerine… yazmış denemelerini kelime kelime… Leyla alınca hançerini kin ile babil’de… bana eş olmak düşünce doyumsuz seyrinde naz ile…ölüm biçildi kına gecesi kurtlar vadisinde…
Cümle yaran!...
Kefen biçildi bana aşk!... azledileli…devir eski devir olsa zalim ağyarın işini bilirim…çek hançerini çek derim…lakin bu devirde taç giyen çulsuzlar… bir de gel gör ki edhem olmuşlar…bir iki sömürüden elde ettikleri… zaatlarını bu aleme elzem sanmışlar…
Gördüm Leyla’nın hızmasını aydınlatan kameri…bildim ki O! sevdan… O ki en özge yurdumda sevgili!...çalıkuşunda aşiyana oturan…al hızarlı gülbeşekerin diğeri…
Sevgili!...
Bir ilksin ve bir ilkin güzelliğisin… güzellik adına bitevi kesişen aşkın kırık kanatlı kelebeğisin… nadide koleksiyonlarda yansımaların… dünyanın işve ve nazında… görünen aynada… ve ızdırabın casusu bilinen kumullarda...değil mi ki aynanın anasısın kumsallarda…ve değil mi ki letafetin ve teravetin aynasısın ey sevgili!…
Ayna ne ki?... kumsal ne ki?... ne ile biten tümcelerde… kim kamaştırır o narin gözlerini… aşkının masum güzelliği olmasa babil gülistanı hiç bilmeyecekti… ve aşkın olmasa güzelliği hiç anlamayacaktı cihanı gösteren babil’in gözleri... aşkın mahrem pazarına varmış sevgilinin harabe şehirleri…sonra da yusuf’un güzelliğinden tamamlanmış o ender güzellikleri… Sürmeli gözünde ve ıslah edilmiş memleketimin yollarında devran sürmeli … nehirleri…gülistanı… çemeni… ah edip yağmurda inlemeleri…sıra gecesinin bezmi…mırra içen uşşakların teranesi…ney ve rebab eşliğinde eğleneni… hep aşkın ile dara durmuş ey sevgili!...
Seni meslek edinip de neyle üflenen bütün makamların en ücra acılarında… ve teravetle perveriş edip eğlence kılınca şarkılarında… en iyi bilendim seni ben.... en ince duygularımı, şiirsel bir dille denemelerimde… anlatmayı yeğledim o gün bu gündür işte!… ol sebepten hicranım sen olunca… zulmünün insaftan yana olması kabilinde… bir huzmecik bakuşuben hande-i naz ederken… yağmur hıçkırığında nezaketinle ölmek isterdim…bu ölümüm ilk ve son denemem olsun derdim…ve bu ölümüm ilk yazdığım şiir sanatından nücum-u dırahşan olsun isterdim…itiraf etmeliyim ki pesendide gecelerimin parlayan kameri ve hiç batmayan sitareleri oldun benimle ey sevgili!… Hangi muhite gidersem gideyim… her köşe başında silüetine tutulmuş gibiyim… çöl kumlarının mecnunu gibi o güzel bakışlarında yanıp tutuşmuş gibiyim…sanmışım ki bir defa firak düşmüş ve ölmüşüm…lakin her gün ölüp her gün cevr ile cefa meşrebine düşmüşüm…
Uyku perisi de uğramaz oldu ayrılığa düşeli… deryaya habab olmuşken sonrası girdaplarında boğulmuşum ve nadire cümbüşler yaparken alemler, kalbim her daim endişeli... cümle aşığın perişanı olunca ben… uğramaz oldun hasret meskenine sineden…bütün güzel ruhları giyindiren… aşkın ateş verdi bana … hüzünde gözyaşı verdi…çemende lal dudaklarını verdi…ve verdiklerimi giy dedi…bidayanak o narin kalbim, nalan olup mahpusluğuna imdad eyledi…şavkı vurunca ruhsarına mah cemal-i ruşeni…
Sana aşikar olan… dilediğince gizem olan… fidanım… canım… kendimi ışığında gülzarın hezarı sandım… nafile ki gözündeki yaşın mezarıymışım…meğer ne çok titremiş kalbim ah ile… eyvah ile…meğer divane gönlüm sendedir sende diye…almış üftade başını düşmüş elisa çöllerine… yazmış denemelerini kelime kelime… Leyla alınca hançerini kin ile babil’de… bana eş olmak düşünce doyumsuz seyrinde naz ile…ölüm biçildi kına gecesi kurtlar vadisinde…
Cümle yaran!...
Kefen biçildi bana aşk!... azledileli…devir eski devir olsa zalim ağyarın işini bilirim…çek hançerini çek derim…lakin bu devirde taç giyen çulsuzlar… bir de gel gör ki edhem olmuşlar…bir iki sömürüden elde ettikleri… zaatlarını bu aleme elzem sanmışlar…
Gördüm Leyla’nın hızmasını aydınlatan kameri…bildim ki O! sevdan… O ki en özge yurdumda sevgili!...çalıkuşunda aşiyana oturan…al hızarlı gülbeşekerin diğeri…