Sevgili adıllar

SEVGİLİ ADILLAR

İnsancıl Kitabevi/Sahaf'tan (Eskişehir Esnafsarayı'nın o taraftaki) Bertrand Russell, J. P. Sartre, Goethe'nin kitapları (Faust ve Genç Werher'in Acıları), Varlık-Kitap-lık-Simge-Değirmen edebiyat dergilerinin bulabildiğim bütün geçmiş sayılarını almış durumdayım. Hepsi orijinal basım ve birinci el. Dergilerin tanesi şaka gibi ama biriki lira. Örneğin yüz küsur sayfalık bir Kitap-
lık Dergisi'nin tanesi iki lira. Günlük tükettiğim sigaranın maliyetiyle kıyaslandığında ve ben-sen-o tarafından okunmamış bir edebiyat dergisinin eskimiş sayılamayacağı göz önünde bulundurulduğunda, basbayağı yok pahasına. O ana dek biriktirdiğim kredilerle birlikte iki kitabı bedavaya almamsa cabası. Aldığım onca şeyin toplam maliyeti, eğer zayıf hafızam beni yanıltmıyorsa yaklaşık yirmi beş lira tutarında. Şimdi bir marjinal fayda-maliyet eğrisi de çizerdim çizmesine ya, matematik hala üşümeyi yurtsadığımla kaldığım bir disiplin. Matematik, müzik, sinema, teknoloji benden ziyade müstakbel ev arkadaşım Kemal'in uzmanlık alanları. Gerçi edebiyatta da zevkine fazlasıyla güvenirim, ben bu adamın zevklerine ve fikirlerine yaşamın her sahasında güvenirim. Birisine güvenmekle onunla tıpatıp olmak farklı şeyler. Neredeyse her anlamda birbirimize tamamıyla zıt karakterler olmamıza rağmen nasıl ''birarada'' duruyoruzun cevabı: O benden alıyor, ben ondan alıyorum ve ''biz'' oluyoruz. Oturup pazarlık yapmıyoruz. Beri gel hele... Eskişehir'de üç senede üç farklı ev, altı farklı evarkadaşım oldu, ilk sene Marksist oldukları iddiasında bulunan arkadaşlarla handiyse kapitalist-liberal ekonominin ağababasına dayanışan bir tür ev içerisinde herkes kendine çalışır durumumuz varken, şu an ideolojik tanımlamasını yapmamın hiç de haddime olmadığı evarkadaşımla üçaşağıbeşyukarı komünist yaşıyoruz. Borç almak filan sözkonusu olmadığı gibi, hesap sormak da sözkonusu değil ama mantık çizgisinden ayrılmamak ve kendini bilmek elbet sözkonusu. Bazen mantıksızlıktan ortak hazlar alabilmek de üniversite öğrencisi olmamımızın ortak şımarıklığı. İçerisinde bulunduğumuz tüketim çılgınlığı çağında ''reklam'' değerli bir şey ve kanımca İnsancıl Kitabevi/Sahaf ve Kemal bunu fazlasıyla hak ettiler.

Bu kadar cilalama yeter! ''Yürü'' dedim ''Kemal''. Nereye lan? ''Dienar'a''. Sıkıysa yürümeseydik(!), neşeyle yürüdük.

-Kemal sence de pahalı değil mi Murat Menteş'in kitabı? Yüz sayfalık kitaba, onsekiz lira zoruma gidiyor.

-Öyle abi.

-Birara iki saatliğine gelelim buraya, sen bir köşeye ben bir köşeye ilişelim, paramız cebimizde kalsın. Bir de bu adamlar bazı şeylere sorsam güya muhalif...

-O paranın tamamı Murat Menteş'in cebine gitmiyor, biliyorsun değil mi? YKY'nin kazancı var, bunun editörü, ıvır zıvırı var...

-Ya bırak edebiyat yapma... söv birine? YKY'ye mi söversin, Murat Menteş'e mi?

-Sen söv ben sövmüyorum.

-Herkese ben sövüyorum, arada senin de sövmen lazım.

-O zaman ikisine de ben sövüyorum.

-Diline sağlık! Onsekiz liranın bir kitap için inan esamesi okunmaz; lakin o zaman sigara fiyatlarına devletimiz zam yapmalı. Sigara fiyatlarına zam yapılması hususunda örgütlü mücadele etmeliyiz.

-Ya...

-Sigara mı kitap mı sen onu söyle?

-Tartışmasız sigara.

-Hıı.. onu diyorum sigarayı tartışmayalım.

-Umut bu arada Murat Menteş'e bindirdin de, adam sigara parasını çıkaramıyormuş yazdıklarından.

-Ben kimseye bindirmedim bindirmesine de, yirmibeş liraya dünyayı tarumar ettikten sonra onsekiz liraya bu kitabı alırsam..., uzatma almam.

-Almayalım, bu kitapları daha sonra gündemimize alalım.

-Bana kalırsa, Menteş de üfürmüştür. Katettiği aşamadan sonra yazdıkları içtiklerinin bedelini karşılamıyorsa kimbilir ne içiyor?
Tamam ben demiyorum ki yazar para kazanmasın, aksine mümkünse emek kazansın. Hem ben demiyorum ki yayınevi para kazanmasın, aksine mümkünse sermaye de kazansın. Bunu şu aşamada bu çağ için söylüyorum.

-Sigara fiyatları artmalı Umut.

-Artmalı Kemal. Ayrıca kansere de çözüm üretmemeliyiz, zam yapmalıyız.

-Umut zırlamayı keser misin, biliyorsun biz bu Menteş'i de okuyacağız.

-Okuyacağız Kemal.

-Kütüphaneden... bir daha... bize... ceza yedirirsen... ağzını burnunu hoşaf ederim, bak bu konuda şakam yok.

-Tamam abi ya gerginleşmeyelim. Sınavlardan sonra kütüphaneye gidelim, oradan bakarız bakacaklarımıza, okuyacağımız her kitabı parayla almaya kalktığımızda komünizm gelsin diye Tanrı'ya dua etmeye başlıyoruz. Geçen ay ülkemizdeki seküler milliyetçilik, yobaz sünnilik ve komünizmi uzlaştırmak için bir deri bir kemik kalmadık mı?
-Kaldık. Kalk gidelim.

-Sen bugün cumaya gittin mi?

-Gittim.

-Yarın sınavın var senin, ben üç gün boşum biliyorsun.

-Eve gidelim diyorsun.

-Gidelim.

-İlkin Vedat Abi'de çay içelim.

-İçelim.

Diyaloğun devamını mı bekliyorsun? Yazdığım her şey gibi sonu yok, yazmam için özellikle felsefeyle daha çok boğuşacağız gibime geliyor, üslup oturttuğumda bir ara onun da çaresine bakarız, yani bazı şeylerin çaresine baktığımızda yazınsal bir üslup oturturuz demek istemiştim.

''Edebiyat ölmedi kalbimizde yaşıyor'' diyenlere, ''edebiyat ölmedi 'siz' öldünüz '' demek var. Kimlik tartışmalarıyla ilgili kendime, ''beni-bizi-onları tartışıyorsan, hepimiz varız'' deyip, an itibarıyla kırıtarak tüyüşmek var. Hayat bugün için tamcevapsız sorularıyla anlamlı ve heyecan verici. Gecenin beşinde oturmuş üşenmeden bunları yazıyorsam ben varım. Uyuyorsan sen yoksun. Anlıyorsan sen varsın. Anlıyorsanız biz varız. Sürüncemede kaldıysan biz olma ya da bizin yok olması sürecindeyiz. Uyuyanlar ''kendi'' rüyalarında ''kansız belasız bir ütopik biz'' görsünler, devrisi hepimiz yazarız, kimbilebilir yanarız?..

Hoşça ve dostça kalın sevgili günlük ve kankardeşi küllük...

''Ee?'' diyenler olacaktır: ''Ne?'' Canım sıkıldı, yazdım canım. Olanı da peyderpey olduğu gibi anlattım. Demem o ki, çoğu defa rahatıma bol gelen adıllar; fakat bolgelen rahat adılları da kim inkar edebilir?..
 
takipçi satın al
instagram takipçi hilesi
takipçi satın al
tiktok takipçi hilesi
vozol
antalya havalimanı transfer
Geri
Üst