Sevgi Toplumu¸ Sevgi ile Oluşur
İslâm¸ sevgi dinidir ve sevgi toplumunu kurmayı hedefler. Bunun için her şeyden önce ALLAH ve Peygamberini sevmek gerekir. Bilinçli bir sevginin oluşması için Kitap ve Sünnetin anlaşılması ve yaşanması gerekir. Zira tanınmadan¸ tadılmadan gerçek sevgi olmaz. Bundan sonra yaratılanı Yaratandan ötürü sevmek gerekir. Her kim ve her ne olursa olsun¸ değil mi ki Yüce ALLAH onu yarattı¸ onu sevmeli¸ ona değer vermeli. O yaratılan şeyler şâyet yanlış yerde ve işlerde kullanılıyorsa¸ bu sevgi onları düzeltmeye engel olmamalıdır. Sevgi¸ sevilenin ateş çukuruna terk edilmesi değil; onu oradan kurtarmaktır. Nitekim bir âyette suçlulara cezalar uygulanırken acıma duygusuna kapılmamamız istenir.(19) Zira suçu sâbit olmuş bir kimseye acımak¸ hem ona hem de topluma zarar verir. Kangren olmuş bir organın¸ bütün acılarına rağmen bedenden kesilip atılması¸ bedenin sağlığı için gereklidir. İşte herkes tarafından sevilen ve herkesin hayrına olan sevgi toplumu bu şekilde kurulacaktır.
Peygamberimiz bu sevgi toplumunu anlatırken şöyle buyurur: ALLAH bir kulunu sevdi mi¸ meleklerin kalplerine onun sevgisini atar. ALLAH bir kula buğz etti mi¸ onun sevgisizliğini meleklerin kalplerine atar¸ sonra da insanların kalbine atar.(20)
ALLAH’ın kulunu sevmesi¸ ona yardım etmesi¸ mutlu kılması ve başarıya ulaştırmasıdır. ALLAH’ın sevgisini kazanan¸ hidâyet nuruyla aydınlanır ve aydınlatır¸ güzel sîret ve sûretin sahibi olur. ALLAH’ın ölçülerine göre bir hayat yaşar¸ O’nun emrettiklerini yapar¸ yasakladıklarından sakınır. O kimse herkes tarafından istenir ve sevilir. ALLAH’ın sevgisini kazanmak isteyen kul¸ sürekli olarak O’nun rızasını talep yolunda olur.
Meleklerin kulu sevmesi¸ onu mânevî olarak takviye etmesi¸ onu övmesi ve ona dua etmesidir.
İnsanların sevmesi ise¸ onlar katında kabul görmesi¸ ona yönelmesi¸ ona destek olmalarıdır.
Sevilmek için sevmek gerekir. Sevgiyi hak etmek¸ sevmek ve sevilmek ise sevgi kaynağı Yüce ALLAH ile bağlantılı olmakla mümkündür. “İman edip yararlı davranışlarda bulunanlara¸ Rahman olan ALLAH bir sevgi yaratacaktır.”(21) Âyet¸ Medîne’ye hicret eden ve orada gariplik çeken muhâcirleri tesellî için inmiştir.(22) Gerçekten de yakın akrabalarından¸ yurtlarından ayrılıp gelen bu insanlar¸ kısa zamanda herkesin sevdiği¸ herkesin takdir edip imrendiği¸ hayırla andığı insanlar olmuştur. Yukarıda geçen bir âyette de Hz. Mûsâ Peygamber için “Sana kendimden bir sevgi koydum.” buyurulmuştu. Demek ki bizler de Hz. Mûsâ’nın yolunda olursak¸ tevhîd yolunda onun gösterdiği azim ve kararlılığı gösterirsek Yüce Mevlâ bizlere de sevgi lütfedecektir. Aynı şekilde muhâcirlerin yolunda olanlara¸ onların gösterdiği fedâkârlıkları gösterenlere¸ ALLAH yolunda ALLAH için durmadan çalışanlara da Yüce Mevlâ bol bol sevgi lütfedecek¸ sevecek ve sevdirecektir.
O halde sevgiyi öne çıkararak gönül eğitimini¸ çocuklarımız ve insanımız üzerinde başlatalım. Onlara Yüce ALLAH’tan korkmaktan ziyade O’nu sevmeyi anlatalım. O’nun azâbını anlatmadan önce¸ O’nun rahmetini¸ af ve mağfiretini gündeme taşıyalım. Cehennemin yedi kapısına karşılık¸ cennetin sekiz kapısının olduğunu söyleyelim. Yüce Rabbimizin rahmetinin gazabına baskın olduğunu hatırlayalım. O’nun affetmeyi çok sevdiğini¸ bütün günahları bağışlayacağını anlatalım. Rahmet ve savaş peygamberinin¸ rahmet yönünün ağır bastığını ve onun âlemlere rahmet için gönderildiğini belirtelim.
Bütün bunları yapalım ki çocuklarımız¸ din deyince câmiden kovulduğunu¸ Kur’ân kursunda dayak yediğini hatırlamasın. Yüce ALLAH’ı¸ çocukları ateşlerde yakan¸ çarpan¸ taş yapan bir güç olarak görmesin.
Öyleyse sevelim¸ sevilelim¸ sevgi ile dolalım ve hep sevgi ile olalım İNŞALLAH....
İslâm¸ sevgi dinidir ve sevgi toplumunu kurmayı hedefler. Bunun için her şeyden önce ALLAH ve Peygamberini sevmek gerekir. Bilinçli bir sevginin oluşması için Kitap ve Sünnetin anlaşılması ve yaşanması gerekir. Zira tanınmadan¸ tadılmadan gerçek sevgi olmaz. Bundan sonra yaratılanı Yaratandan ötürü sevmek gerekir. Her kim ve her ne olursa olsun¸ değil mi ki Yüce ALLAH onu yarattı¸ onu sevmeli¸ ona değer vermeli. O yaratılan şeyler şâyet yanlış yerde ve işlerde kullanılıyorsa¸ bu sevgi onları düzeltmeye engel olmamalıdır. Sevgi¸ sevilenin ateş çukuruna terk edilmesi değil; onu oradan kurtarmaktır. Nitekim bir âyette suçlulara cezalar uygulanırken acıma duygusuna kapılmamamız istenir.(19) Zira suçu sâbit olmuş bir kimseye acımak¸ hem ona hem de topluma zarar verir. Kangren olmuş bir organın¸ bütün acılarına rağmen bedenden kesilip atılması¸ bedenin sağlığı için gereklidir. İşte herkes tarafından sevilen ve herkesin hayrına olan sevgi toplumu bu şekilde kurulacaktır.
Peygamberimiz bu sevgi toplumunu anlatırken şöyle buyurur: ALLAH bir kulunu sevdi mi¸ meleklerin kalplerine onun sevgisini atar. ALLAH bir kula buğz etti mi¸ onun sevgisizliğini meleklerin kalplerine atar¸ sonra da insanların kalbine atar.(20)
ALLAH’ın kulunu sevmesi¸ ona yardım etmesi¸ mutlu kılması ve başarıya ulaştırmasıdır. ALLAH’ın sevgisini kazanan¸ hidâyet nuruyla aydınlanır ve aydınlatır¸ güzel sîret ve sûretin sahibi olur. ALLAH’ın ölçülerine göre bir hayat yaşar¸ O’nun emrettiklerini yapar¸ yasakladıklarından sakınır. O kimse herkes tarafından istenir ve sevilir. ALLAH’ın sevgisini kazanmak isteyen kul¸ sürekli olarak O’nun rızasını talep yolunda olur.
Meleklerin kulu sevmesi¸ onu mânevî olarak takviye etmesi¸ onu övmesi ve ona dua etmesidir.
İnsanların sevmesi ise¸ onlar katında kabul görmesi¸ ona yönelmesi¸ ona destek olmalarıdır.
Sevilmek için sevmek gerekir. Sevgiyi hak etmek¸ sevmek ve sevilmek ise sevgi kaynağı Yüce ALLAH ile bağlantılı olmakla mümkündür. “İman edip yararlı davranışlarda bulunanlara¸ Rahman olan ALLAH bir sevgi yaratacaktır.”(21) Âyet¸ Medîne’ye hicret eden ve orada gariplik çeken muhâcirleri tesellî için inmiştir.(22) Gerçekten de yakın akrabalarından¸ yurtlarından ayrılıp gelen bu insanlar¸ kısa zamanda herkesin sevdiği¸ herkesin takdir edip imrendiği¸ hayırla andığı insanlar olmuştur. Yukarıda geçen bir âyette de Hz. Mûsâ Peygamber için “Sana kendimden bir sevgi koydum.” buyurulmuştu. Demek ki bizler de Hz. Mûsâ’nın yolunda olursak¸ tevhîd yolunda onun gösterdiği azim ve kararlılığı gösterirsek Yüce Mevlâ bizlere de sevgi lütfedecektir. Aynı şekilde muhâcirlerin yolunda olanlara¸ onların gösterdiği fedâkârlıkları gösterenlere¸ ALLAH yolunda ALLAH için durmadan çalışanlara da Yüce Mevlâ bol bol sevgi lütfedecek¸ sevecek ve sevdirecektir.
O halde sevgiyi öne çıkararak gönül eğitimini¸ çocuklarımız ve insanımız üzerinde başlatalım. Onlara Yüce ALLAH’tan korkmaktan ziyade O’nu sevmeyi anlatalım. O’nun azâbını anlatmadan önce¸ O’nun rahmetini¸ af ve mağfiretini gündeme taşıyalım. Cehennemin yedi kapısına karşılık¸ cennetin sekiz kapısının olduğunu söyleyelim. Yüce Rabbimizin rahmetinin gazabına baskın olduğunu hatırlayalım. O’nun affetmeyi çok sevdiğini¸ bütün günahları bağışlayacağını anlatalım. Rahmet ve savaş peygamberinin¸ rahmet yönünün ağır bastığını ve onun âlemlere rahmet için gönderildiğini belirtelim.
Bütün bunları yapalım ki çocuklarımız¸ din deyince câmiden kovulduğunu¸ Kur’ân kursunda dayak yediğini hatırlamasın. Yüce ALLAH’ı¸ çocukları ateşlerde yakan¸ çarpan¸ taş yapan bir güç olarak görmesin.
Öyleyse sevelim¸ sevilelim¸ sevgi ile dolalım ve hep sevgi ile olalım İNŞALLAH....