Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
Sevdiğinin hâliyle hâllenir… Sevgisi kadarıyla, onunla yaşar!.
Sevginin ne olduğunu tam olarak bilemediğimiz için,
çoğunlukla, “beğeni” ile “sevgi”yi birbirine karıştırırız..
“Beğeni” yanında “sahip olma” arzusuyla açığa çıkar!.
Bir nesneden hoşlandığında, beğendiğin şeye sahip olmak ve
üzerinde tasarruf edebilmek arzusuyla yaşarsın…
Bu tüm mahlukatta çok yaygın bir duygudur!.
Kimi, beğendiğini cebine sokar;
kimi beğendiğine tasma takıp yanında taşıyarak onunla hava atmak ister;
kimi yakalayıp inine sürükler… Her mahlûk yaradılış fıtratına göre,
beğendiği üzerinde tasarruf etmek ister.
“Sevmek” ise bundan çok farklıdır…
Sevince, yanlızca sevdiğin için yaşamak istersin!.
Yalnızca yanında olmak, yalnızca onun olmak,
yalnızca onun zevk aldığıyla zevk alıp, sevmediğinden kaçmak istersin!
Sevdiğin öylesine sarmıştır aklını, fikrini, ruhunu ki, her şey sana,
onu hatırlatır; yanında iken bile onun içinde olmak istersin!…
Yakınlık bile uzak gelir sana!…
Sen kaybolursun, sende; sevdiğin kalır yalnızca, beyninde!..
Onun bakışıyla bakar, onun değerlendirmesiyle değerlendirir,
onun diliyle konuşmaya başlarsın!. Gözün ondan başkasını görmez,
kulağın ondan başkasını duymaz,
elin ondan başkasına uzanmaz olur!.
Her an sana sahip olmasını; varlığının, tasarrufunun her an
üzerinde olmasını, her an seni kucaklamasını istersin!…
Bedensel yakınlık bile, korkunç uzaklık gibi gelir sana;
ve onunla tek bir beden, tek bir ruh, tek bir şuur olmayı dilersin!.
Sevgi, fıtratın müsait ise, sevdiğinde yok edesiye yakar seni;
ve gün gelir kaşında-gözünde, yüzünde-dilinde
sevdiğini görürler de, “sen o olmuşun” derler!
Beğenen sahip olmak ister…
Seven ise sevdiğinde yok olur; feda eder her şeyi sevdiği uğruna!.
Bazılarının da sevgi kokusu sürülür üstüne; “aşığım” sanır!.
Ama sevdiği uğruna, fedakarlık etmeye gelince sıra,
o koku siliniverir üzerinden “kopamama” sabunuyla!.
Derken kusurlar belirmeye başlar sevdiğini sandığının üzerinde…
Eksiklikler görmeye başlar başlar, yetersizlikler görmeye başlar…
Bunlar önce acıma duygusuna dönüştürür sevgisini;
uzaktan acıyarak seyretmeye başlar…
Sonra tatlı bir anıya dönüşür, sevgi sandığı duyguları!.
Bu tecrübe gösterir ki, onun fıtratında sevgi programı yoktur!..
Beğeniyi, sevgi sanmıştır!..
Uzaklaşma ondan gelmemiş de, karşısındakinden gelmişse,
bu defa “nefret”e döner “beğeni”; ondan intikam alma duygusu
gelişir içinde; ve vicdanla intikam dalgaları arasında
bir o yana bir bu yana sürüklenir durur; terkedilmişliğin, uzaklaşmanın,
layık olmadığını yaşamanın sanısı içinde!..
Oysa yanlızca, fıtratında olmayan gerçek sevginin sonuçlarını yaşamaktadır!.
Cüzdanı için, güzelliği-yakışıklılığı için, kendisine hoş gelen huyları için,
mevkii-koltuğu için, ilmi için beğenmiştir; sevdiğini sanmış;
sahip olamayınca da arzusuna erişememenin düş kırıklığı içinde kopmuş;
yalnızca çıkarları doğrultusunda yaşamayı tercih etmiştir…
Seven ise göze almıştır kopmayı… Dışlanmayı…
Paradan-puldan, namdan nişandan, dosttan akrabadan uzak kalmayı…
Fıtratından gelir sevgi!. Kulluğu sevmek üzeredir!.
Onunla, sevmeyi yaşamak istediği için yaratmıştır onu Yaratan…
O yüzden kopar anadan-babadan; dünyadan paradan!
Seven, karşılıksız sever!…
Beğenen karşılığını ister!.
Benim istediğim gibi yaşarsan seni boğarım sahip olduklarıma, der beğenen!..
Onun zaten fıtratında yoktur sevgi, bilmez aşkın ne olduğunu!..
Ne üzere yaratılmışsa, odur tüm meşgalesi… Karınca gibi çalışır;
maymun gibi çiftleşir; aslan gibi yavrularına sahip çıkar…
Ama pervane gibi sevemez!. Atamaz kendini ateşe!.
Sevgi sonunda yanmayı getirir!.. Beğeni ise sonunda kaçmayı!.
Beğenen mahlûkat çoğunluğuna göre, “sevgi” delilikten bir türdür!..
Anlamazlar onlar, sevdiği uğruna, etraf ne derse desin deyip,her şarta katlanmayı!
Ve “delillik bu” derler…
Beğenme bir tür “hobi”dir!…
Bazen ömür boyu sürer, bazen bir kaçyıl, bazen bir kaç ay!..
Sevgi bir ömür boyudur!…
Bitmez, tükenmez, bazen durulur, bazen coşar ama hiç gerilemez!.
Sevgim sana yetmedi,
Ben yetemedim, hep az geldim sana.
Heryanım acı , yürek desen ziyan,
Yüreğimi yara yara terkettin içimi.
Çok acıdım bilmezsin,
Laflarınla dövdün zavallı yüreğimi.
Unutamam çünkü; izleri kaldı,
Seni seven bir yürek vardı.
Karşılıksız sevgiyle seni saran kanatlarım vardı,
Kırdın!
İstesem de seni bir daha saramam ki...
Bir dilin bütün sözcüklerini kullansam,
Seni tarif edemeyeceğimi biliyorum.
Ulaşılmaz oldun hep
Dokunmak,hissetmek ve dolu dolu yaşamak isterken seni
Kocaman bir yalnızlıktı payımıza düşen
Payıma düşen herşeyi erteledim
Ama erteleyemediğim birşey vardı sana benziyordum
Su olsan dokunduğumda bozulurdun
Bozulmayan birşeydin.
Gidilecek bir yer olsan sonu olurdu,
Sonu olmayan birşeydin.
Uykuda görülecek bir rüya olsan uyanırdım,
Beni rüyamdan uyandırmayan birşeydin.
Simsiyah saçlarım olsun istiyordum
Ama baktım değil...
Düşünki yılan dağından aşağı iniyoruz,
Ve dünyada sadece iki kişilik türkü kalmış
Onu söylüyoruz.
Öyle birşeysin sen
Seni düşündükçe yoruluyorum desem
Dünyanın en büyük yalanı olur
Yalanım yok....
Bugünden yarına ne kalır bilmem
Ama sen kalırsın,
Tıpkı yatağı değişmeyen bir ırmak gibi
Yaşadıklarımız azdı
Zamana sığmadık yaşamak isterken herşeyi..
Bugün şarkı söylüyorsam
Yarın şarkı değil,
Şarkı gibi seni yaşamak isterim..
Halkıma benziyordun
Bir yanın göç ,bir yanın toprak kokuyordu hep
Gezmediğm yerin kalmadı
Bazen yasaklandın bana bazen
Bir suç gibi boynunda taşıdım seni
Yedi telli sazınla bile anlatamadım
Sen bir uçurum gülüydün
Ellerimi her uzattığımda bin kırıkla geri döndüm
Yasaların bile tanımlayamadığı birşeydin.
Haritalara sığmazdın
Her ülkede bir başka gülüyordun
Uzundun,inceydin,dokunduğumda,
Nereli olduğumu seninle hatırlardım
Bana hep kendimi hatırlatan birşeysin sen
Uzaksın,yakınsın,özlenensin ama bugün değil
Yarın gibi birşeysin sen
Bugün herşeyi değiştirmek için çabalarken
Sen değişmeyen olarak duruyorsun karşımda
Kabül ediyorum
Dünyaya bu kalsın ama sen bilme
Dünyada kaç iklim,kaç zulüm,kaç ölüm var
Bir seni bunların karşısına koymak nasıldır bilemezsin
Bilme....
Bugün her ölümle biraz ölürken,
Seni düşündükçe hayata dönüyorum yeniden
Gecenin eb karanlık yerindeyim
Bir sigara ateşinin aydınlattığı kadar ışık bile olsan
Yinede istiyorum seni
Sadece benim seni anladığım
Kimsenin unutmamak için defterde not düşmediği
Ama hayatımda hep bir dipnot olarak kalan
Kendi yasaklarım gibi unutmuyorum seni.
Dağları delmiyorum
İnmek istiyorum oralardan
Hepiniz gibi aynada saçlarımı taramak
Günaydın der gibi sokağa fırlamak
Ve şarkı söylemek istiyorum.
Adına aşk diyorlar,gelecek diyorlar
Bana yetmiyor.
Her şarkımda sana bir adım daha
Yaklaşmak istiyorum.
Bir başka dilden seviyorum seni
Kırmızıdan daha uzundur
Gelincikler gibi bir mevsim değil
Dört iklim köşe buçak.
Kim ne derse desin
Geri dönecek yerim yok
Bir kentin ortasında
Çığlık çığlığa bağırarak tek başıma kalsamda
Yinede seviyorum seni
Bu bir suç duygusudur
Kendimi ihbar ediyorum.....