- Sevda Sokağı -

Deniz kızı

Bayan Üye
İhtiyacımız olan ve istediğimiz her şeyi içine alacak minik ve şirin bi evimiz olsun istiyorum. Çiçekli nevresimlerimiz olsun, farklı farklı kullanalım mesela. Mutfağımızda minicik bi masa olsun. Çocuklarımız olunca daha büyüğünü alırız, şimdilik bize yetsin yeter. Öyle büyük masaları sevmem zaten. Beraber yemek yapalım. Ben soğanları doğrarken gözüm yaşarsın, elinle sil onları. “Çekil sen, ben doğrarım” de, bıçağı eline aldığında parmağın kesilsin ufacık. Öpeyim de geçsin diyeyim, sen hep yaptığın gibi sevgi dolu gözlerle salla kafanı, evet der gibi. Dibi tutsun yemeğin ya da yakalım. Sonra sevdiğimiz pizzalardan söyleyelim. Peynirini uzata uzataa yiyelim. Ağzımız gözümüz yağ olsun, gülelim birbirimize. Dalga geçelim. Yastık fırlatayım ben sana. Acımadı ki deyip öp beni. Toplayalım yediklerimizin çöplerini. Yaktığımız yemekten kalan bulaşıkları yıkayayım ben, sen de maç izle. Sonra geleyim yanına, çok yoruldum diyeyim. Masaj yap sen de. Sonra yatayım göbişine. Saçlarımla oyna her zamanki gibi. Yanağımı okşa, boynumu kaşı. Uyuyayım oracıkta öyle. Kış günleri kareli battaniyemizin altında ışıklar kapalıyken dışarıyı izleyelim mesela. Üşüdükçe sokulayım sana. Kokusunu sevdiğin saçlarımı kokla, öp. Sıcak çikolata yapmaya mutfağa git. O sırada sevdiğimiz parçayı açayım. Çok bekletmeden hemen gel yanıma… Bi akşam film izleyelim. Mısır patlayayım ben sana. Filmdekilerin taklidini yapayım, sen gül. Sonra senin gibi güleyim ben de, mısır at bana. Gülerken düşelim koltuktan. Daha fazla gülelim. Mısır savaşının devamı getirelim. Yorulup pes edelim en sonunda. Öpücük kondur dudağıma. Seni seviyorum diyeyim. Sen de söyle. Ben daha çok seviyorum kavgası edelim. Gıdıkla beni. Saçlarımı karıştır, gıcık et. Yanağını ısırayım. Köpek de yine gülerek. Bizden başkaları bilmesin ne anlamda kullandığını ama. Köpek demişken, küçücük bi köpeğimiz olsun bi de. Dolansın etrafımızda.Evi dağıtalım mesela. Her yer her yerde olsun. Dayanabildiğimiz kadar dayanalım o dağınıklığa. İkimizde inatçıyız ya hani, 1 ay falan dayanırız sanırım. Sonra hadi toplayalım artık diye kızayım, ne kadar dağınıksın sen çocuk diyeyim. Burnunu ısırırım! de ve sarıl bana. Havaya kaldır, döndür. Ayağın takılsın, koltuğa düşelim. Yine gülelim. Birbirimize sarılmadan uyumayalım. Sabah kalktığımda ilk seni göreyim. Nefesini hissedeyim. Dudakların dudaklarımda olsun. Öyle başlayayım güne. Arada sırada da olsa benden erken kalkıp kahvaltı hazırla mesela. Benim sevdiklerim olsun masada. Salam, sosis, kızarmış patates, portakal suyu. Evimizin her köşesinde fotoğraflarımız olsun. Misafirlerimiz gelsin, gitsin. Onlar gelecek diye telaşa düşeyim ben, sense beni sakinleştirip yardım et. Bizden bahsetsinler. Her gelen nazar boncuğu getirsin mesela. Origamiden yapıp tavana astığımız kuşlara takalım onları. Ne bize, ne evimize, ne mutluluğumuza, saadetimize ne de evimize nazar değsin. Tartıştığımız tek konu kimin daha çok sevdiği olsun. Çocuğumuz olsun iki tane. İkiz. Falcı öyle demişti. Kız olsun ikisi de. Ya da erkek. Sağlıklı olsun yeter derler ya, aynen öyle. Onlara oda hazırlayalım beraber. Boyasını biz yapalım odanın. Ben doğuma girdiğimde sen de ol yanımda. Kameraya çek. Çocuklarımızın sesini duyduğunda sevinçten bayıl oracıkta. Adlarını beraber koyalım bu miniklerin. Gece ağladıklarında beraber uyutalım. Ben yorgun olurum heralde, sen sallarsın ayağında onları. Sonra ben gelir bakarım size, sen de onlar da uyumuş olursunuz. Fotoğrafınızı çekerim, sabah sana gösterip gülerim. Sen de “görürsün sen” de gülerek. Büyüsün onlar. Okula başlasın. Ödevlerinde yardım edelim. Ben yorgunum diyip mızıkçılık yap. Ben de oflaya puflaya peki diyeyim, sonra dayanamayıp gel yanıma, yardım et. Okul faslı da bitsin. Evlensin onlar. Yaşlandığımızı fark edelim. Onca seneyi mutlu anılarla geride bıraktığımızın farkına varıp ağlayayım ben. Ama hüzünden değil. Mutluluktan. Eski günleri yâd edelim. Torunlarımız olsun. Koşa koşa gelsinler yanımıza, sizi çok seviyoruz diyip sarılsınlar boynumuza.. Geleneksel aile yemeklerimiz olsun. Senede bir gün toplansın bütün aile. Mutluluğumuzu, sevincimizi, üzüntümüzü paylaşalım o masalarda. Maçlara gidelim seninle. Küfürler edelim, tezahürat yapalım. Rakı içelim. Sahile inelim. Ben koşayım sen yakala. Çimlere uzanıp bulutları seyredelim. Onlara olan hayranlığımı hatırlayayım. Pamuk şeker yiyelim. Salıncakta sallanalım. Beraber tatile çıkalım. Alışverişe gidelim. Gezelim gönlümüzce. Arkadaşlarımızla vakit geçirelim. İşlerimizin yoğun olduğu zamanlar çok vakit geçiremesek de aynı yatağa yatıp, sarılalım; o günü telafi edelim. Yaşlıları ziyaret edelim. Ben kitap okuyayım sen dizimde uyu. Sevdiğimiz müziklerle dans edelim. Konserlere gidelim. Tiyatroya, sinemaya. Kavga etsek bile küs yatmayalım. Birbirimizi ilk günkü gibi çok sevelim.
 
---> - Sevda Sokağı -

Hani diyorum böyle olsak seninle. Her zaman yakın ama her an gidebilecekmiş gibi, değerimizi anlayabilelim diye. Gerçekte olduğumuz gibi en saf halimizle… Ne korku ne de pişmanlık duyarak, sadece anı yaşasak diyorum. Mevsimlik, dönemlik değil sonsuz. Sadece sevgili gibi değil, en yakın arkadaşlar gibi, sırdaşlar gibi, yoldaşlar gibi. Sevdiğimizi söylesek birbirimize sanki bir sırmış gibi ve her seferinde ilk defa duyuyormuşuz gibi sevinsek. Her öpücüğümüz ilk seferki gibi olsa. “İyi geceler” demediğimiz geceler uyuyamasak, “Günaydın” demediğimiz günler aydın olmasa. Konuşmadığımız günler yas tutsa, doğa, hava, su, toprak. Ve sustuğumuzda ikimiz birden tüm dünya sussa, sadece gözlerimiz konuşsa.
 
---> - Sevda Sokağı -

Kalemim küsmüş bana.. Bükmüş boynunu yar dediğim tüm kelimeler..
Solmuş baharda açmaya yüz tutan eşsiz cümleler..
Geldim işte..
Geciktim.. Yine de geldim..
Derli toplu alfabetik sıraya dizdiğim anılarımı açıyorum şimdi sıkı dur yüreğim..
Hani maziydi hani miş-li geçmişti hani bitmişti..
Yine başladım işte..
Beynimin dairesel odalarında köşe kapmaca oynuyorum kendimle..
Çırılçıplak ellerim cebimde bekliyorum..
"Düş"(l)üyorum..
Tutsun elimi artık düşsel hikayelerimin kahramanı engel olsun "Düş"(üş)üme diye..
Nafile..
Bezgin bu bünye..
Saçılmış etrafa paramparça yaşanmışlıklar..
Gücüm yok toplayamıyorum..Sadece izliyorum..
Bilmem kaçıncı maceranın bilmem kaçıncı bölümü diye sıraya diziyorum..
Sonra..
Sonra duraksıyorum..
Ve farkediyorum ki mutlu son yalnızca hikayelerde..
Hep yarım kalmışlar var hayatın gerçeklerinde..
Sahte gülümsemeler..
Zoraki benimseyişler..
Gidişler..Terkedişler..Bitişler..
Finalde sadece buruk serzenişler..
Sevdiğim bir yazarın sevdiğim bir cümlesi takılıyor kalemime..
"Mutluluktan yazmaz insan"
Bir tebessüm konduruyorum yüzüme en sahtesinden..
Kendimce yalancı çıkarıyorum yazarı..
Aynaya bakıyorum..
Hıçkıra hıçkıra gülerken kahkahalarla ağlamak bu olsa gerek diyorum kendime..
İrkiliyorum..
Beni bile kandıramazken kimi etkiler bu maske diyerek indiriyorum yelkenlerimi yine..
Yine vazgeçiş..
Yazma artık diye bir emir yükseliyor en derinimden..
Duruyorum..
Kendimce şapka çıkarıp teyid ediyorum üstadı..
"Mutluluktan yazmaz insan.."
Topluyorum kelimelerimi başka bir melankolide sermek üzere..
Susuyorum..
 
---> - Sevda Sokağı -

Bir kadın.
Ağlıyor.
Öyle çok acıyor ki, gözyaşı yerine kan akıyor gözlerinden.
Gözünden düşen her damlada, asla onun olmayan o adamı tekrar tekrar kaybediyor.
O kadın, özlüyor.
Öyle çok özlüyor ki,
Her gün ölüyor.
Kaybettiği her gözyaşında, o adamla birlikte yok olup gidiyor.
 
---> - Sevda Sokağı -

Sonra kelimeler öksüzleşir ve susardın. Asaletinden değildi bu susmak. Çünkü konuşmak fayda etmiyordu çoğu zaman. Oysa aklının içinde her zaman kelimeler birbirini kovalardı. Tam heyecanlı bir şey anlatmak istediğin sırada, karşındaki insanın aslında seni o kadar önemsemediğini anlardın. Üzülürdün, isyan ederdin kendine.
Şehrin bunaltıcı havasından kaçmak isterdin. Gitmek isterdin. Mesela sokak lambalarıyla aydınlatan yolları çok severdin. Bu yüzden akşamları yolculuk yapmayı daha çok severdin. Çok şey istemiyordun aslında; yanında sevdiğin insan, kulağındaysa en sevdiğin müzik olsa yeterdi. Küçük şeylerden mutlu olmasını her zaman bilirdin.
Zaman ilerledikçe insanlar değişiyordu ve insanlar değişirken seni de değiştiriyorlardı. Sen değiştiğinin farkına bile varamıyordun. Gittiğin her yerde birilerinin yokluğunu daima hissediyordun. ”Keşke burda olsaydı” diye içinden defalarca söyledin bu cümleyi.
Mesela arkadaşlarınla dışarı çıktığında gözlerin hep onu arardı. Bu durumu kimseye belli etmezdin tabii. Bunun için sahte gülümsemelerini ortaya atardın masaya. Bir yudum içkiyle umursamaz görünmeye çalışırdın hatırlasana. İçinde daima bir umut vardı. Bilirsin, umut fakirin ekmeğiydi.
Ne yaparsan yap gelmiyordu, gelmeyecekti. Ve bu acı sonla yüzleşince hayattan bir kez daha nefret ederdin. Hıncını annene kızarak çıkarırdın. Ona kızdığın için bir süre affetmezdin kendini. Sonra yanına gider gülümserdin. Annen bu duruma sevinirdi.
Yalnızlığın hayatını ele geçirmesine izin vermeseydin bu kadar çaresiz hissetmezdin kendini. Diyorum ya sana kelimeler öksüz kaldı. Söyleyemedin derdini. Hiç anlatamadın, hiç anlamadılar derdini. Sen sadece susarak, ömrünle iyi geçinmeye çalıştın. Hepsi bu.
 
---> - Sevda Sokağı -

Bir gün hatırlarsan beni, bırak aksın gözyaşların. Herkesten sakladığın o gözyaşların, benim için ağladığını duyursun herkese. Hıçkırıkların duyulmasın diye yastığa göm yüzünü. Ağlamaktan kurusun gözlerin. Bakamasınlar kimseye, bana baktığın gibi.
Öyle çok özle ki beni, özlemek mi ölmek mi deseler ölmeyi seç. Ölecek kadar çok özle beni. Kendini öldürecek kadar çok özle. O kadar çok özle ki, hissedebileyim seni. Beni özlediğini anlayıp gülümseyebileyim bir kereliğine.
Üşü. Rüzgar iliklerine işlesin. O kadar üşü ki, tenin sıcaklığımı istesin. Ellerin çatlasın soğuktan. Ellerin, ellerimi istesin. Gözünden yaş getirsin soğuk. Güneş bile ısıtamasın seni.
Nereye bakarsan bak, hep beni gör. Her şeyde, benden bir parça bul kendine. Kaybet kendini. Kaybol bende. Kokumu unut sonra. Kokumu unuttun diye, çılgına dön. Herkeste benim kokumu ara, ama asla bulama. O çok sevdiğin saçlarım gelsin aklına sonra. Biraz daha yansın canın o zaman.
Pişman ol. Pişmanlıktan yaşamayı unut. Nefes almaktan vazgeç. Bensiz nefes almaktansa, ölmeyi seçecek kadar çok sev beni. Aldığın her nefeste, ölmeyi dileyecek kadar pişman ol gittiğine. Geri döneme hiçbir zaman.
Kimseyi seveme. Kimsenin seni sevmesine izin verme. Sende kalan son parçalarım kaybolmasın diye dokunama kimseye. Başkalarının teni, ateş olsun sana. Yaksın parmaklarını.
Benim senden başkasını sevme ihtimalim, o kadar çok acıtsın ki canını, beni sevebilecek herkese düşman ol. Nefret et insanlardan. Bende kalan tenini, kokunu başkaları alıp götürsün. Senin dokunuşların, başkalarının olsun. Acısın canın. Kim bana dokunsa, ince bir sızı saplansın kalbine. Hiç geçmesin ama.
Ve bir gün, denize at kendini. Yanan canına ancak o kocaman sular iyi gelsin.
Tuzlu su ciğerlerini yaksın. Hissedeme. Ne acıyı ne de sevgiyi.
Kendinde boğul.
Ne çok şey kaybettiğini anlayıp öl sevgili.
Öl.
Bensiz mutlu olmaktansa öl daha iyi.
Yoksa beni öldürürsün.
 
---> - Sevda Sokağı -

Hayal ettiklerin seni bıraktığında,hayal etmekten vazgeçmenin ne demek olduğunu çok kişi bilmez.
Ağlamamak için dişlerin kırılana kadar sıkmayı. Bir şarkıyı sabahtan akşama kadar dinlemenin ne demek olduğunu bilemezler.
Tüm yüzün şişmişken “çok uyumaktan” diye yalan söylemenin ne demek olduğunu kimse bilemez.
“Herkes beni terk etti” demek zorunda olmanın, kazandığını düşündüğün anda kaybetmenin ne demek olduğunu bilmek zor.
Göğsüne her gün oturan yumruyla arkadaş olmanın, ağladığında kimsenin şaşırmamasının,bunca şeye “alışmış” olmanın zorluğu.
Kimse tahmin edemez.
“Tutunduğun tüm dalların kırılması” sözünün aslında senin tüm hayatın anlamına gelmesi, artık uyurken bile geçmemesinin, senin için “insanların iyiliği” diye bir şeyin anlamını yitirmesinin ne demek olduğunu senden başka hiç kimse bilemez.
Hergün tekrarladığın kelimeleri bilemezler.
Sevme. Güvenme. Ağlama,ağlama,ağlama.
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
bypuff
Geri
Üst