Seste oluşan tepkiler

meridyen2

Kayıtlı Üye
Seste oluşan tepkiler:

İnsanların duygu ve düşüncelerini dışa yansıtan en önemli araçlardan biri hiç kuşkusuz ki sestir. Bir insan, sevincini, neşesini, sevgisini, ilgisini, korkularını, tedirginliğini ya da huzur ve rahatlığını çoğu zaman ister istemez ses tonu ile dışa vurur.

Kuran ahlakını yaşayan bir kimse ahiretine yönelik olarak yapılan bir hatırlatma karşısında şevk ve istekle anlatılanları anlamaya ve uygulamaya çalışır. Bu şevk sesinden açıkça anlaşılır. Samimiyetsiz bir kimse ise samimiyetsizliğinin deşifre edilmiş olmasından duyduğu tedirginliği her ne kadar saklamaya çalışsa da bazen bu durum sesine yansır. Günlük hayatında kullandığı doğal, gür, canlı, akıcı, rahat ve sağlıklı ses tonu, yerini huzursuz, donuk, soğuk, kısık, boğuk, zor duyulan, yutkunarak çıkan, ne dediği hiç anlaşılmayan, sıkıntılı, zorlama ve resmi bir ses tonuna bırakır. Böyle durumlarda kullandığı bu ses ve üslup, çoğu zaman kişinin her zamanki, özellikle de neşeli olduğu anlardaki sesi değildir. Bunu anlamak için en iyi ölçü, kendisine çok sevdiği bir yiyecek ikram edildiğinde, beğendiği bir müzik parçası çalındığında ya da çok istediği bir şey hediye edildiğinde kişinin kullandığı ses tonu ile o andaki sesini kıyaslamaktır. Çünkü genellikle insanın normal ses tonu, neşelendiği, sevinçli ve huzurlu olduğu anlarda kullandığı sestir. İçinde yaşadığı olumlu duygular doğal olarak sesine de yansır. Kendisine bir öğüt verildiğinde ya da bir hatırlatma yapıldığında yani nefsinin ağırına gidecek bir ortamla karşılaştığında bu sesini kaybetmesi ise, içinde olumsuz düşüncelere yer vermiş olmasından kaynaklanır.

karsilik_clip_image006.jpg


Kişinin ses tonunda oluşan tüm bu detayların elbette ki birer anlamı ve içerdiği mesajlar vardır. Kişi, eleştirilmekten hoşlanmadığının, konunun bir an önce kapatılmasını istediğinin, aksi takdirde karşı taraf ile olan dostluğunun, yakınlığının sona erip, araya mesafe gireceğinin mesajını vermektedir. Bu yolla, karşısındakine eksik ve hatalı yönleri deşifre edildiği takdirde dengesinin bozulacağını, normal halindeki neşesini, huzurunu kaybedeceğini, dolayısıyla kendisine bu yönde hiç dokunulmaması ve hatta geri adım atılması gerektiğini ifade etmiş olur.

Böyle bir kimse, bu sesi ile yaptığı konuşmalarla, her ne kadar olumlu şeyler söylüyor gibi görünse de, karşı tarafa bunların tam tersini ifade eder gibidir. Kimi zaman kendisine hatırlatılan konuyu görünürde kabul eder, ama kalbinde aynı kanaati taşımadığı için kullandığı bu ses bir "red sesi"dir. Bu, sitenin başından itibaren üzerinde durduğumuz gizli samimiyetsizliğin önemli göstergelerinden biridir. Kullandığı sesin tonundan bu kimsenin kendisine anlatılanlara katılmadığı, ikna olmadığı ve eleştirilmekten hoşlanmadığı çok açık bir şekilde anlaşılmaktadır. Ancak sözleriyle, söylenenleri onaylıyor göründüğü için bu durumu kişinin kendisine açıklayabilmek ve onu yaptığının yanlış olduğu konusunda ikna edebilmek mümkün olmaz. Bu kişi de zaten bunu bilerek böyle şeytani bir taktik uygulamakta, kendince gizli bir protesto yöntemi kullanmaktadır.

Oysa gerçekten samimi olan ve hatasını düzeltmek isteyen biri, güzel ahlaka niyet ederek, tavrıyla, konuşmalarıyla ve sesiyle tevazusunu, teslimiyetini ve kabulünü en güzel şekilde karşı tarafa ifade edebilir, sıcak ve samimi bir üslupla Kuran'a uygun konuşmalar yaparak, karşı tarafa güven verecek bir tavır gösterebilir.

Aksi şekilde davranan kişilerin olumsuz tavırları, onların ahlaksız davranışlarını sürdürme ve bu yönleriyle karşı tarafı tedirgin etme isteklerinden kaynaklanmaktadır. Ancak unutulmamalıdır ki Kuran ahlakından uzaklaşmanın en büyük zararı kişinin kendisinedir. Eğer imana davet edildiği, Kuran ayetleriyle uyarıldığı ve kendisi de doğruyu gördüğü halde, gizliden gizliye samimiyetsizlikte direniyor ise, bu durumda, dünya hayatında gizli azaplara, ahirette ise cehennem azabına müstahak olabilir.

Allah, müminleri aldattıklarını, onlara taktik uyguladıklarını zanneden bu kimselerin durumunu Kuran'da şöyle açıklamaktadır:

(Sözde) Allah'ı ve iman edenleri aldatırlar. Oysa onlar yalnızca kendilerini aldatıyorlar ve şuurunda değiller. Kalplerinde hastalık vardır. Allah da hastalıklarını artırmıştır. Yalan söylemekte olduklarından dolayı onlar için acı bir azab vardır. (Bakara Suresi, 9-10)

Samimiyetsizliğin konuşmadaki yansımaları:

Konuşma bozukluğu da, insanların samimiyetsizliklerini ele veren konuların en belirginlerindendir. Kendilerine Kuran ayetleri hatırlatıldığında söz ve tavırlarıyla teslimiyetlerini hemen ortaya koyan müminlerin aksine, samimiyetsiz kimseler çoğu zaman Kuran ahlakıyla bağdaşmayacak bir üslup içerisinde konuşmaya başlarlar. Kişinin gerçek ruh hali konusunda adeta bir ayna vazifesi gören konuşma üslubuna, Allah Kuran'da "Eğer Biz dilersek, sana onları elbette gösteririz, böylelikle onları simalarından tanırsın. Andolsun, sen onları, sözlerin söyleniş tarzından da tanırsın. Allah, amellerinizi bilir." (Muhammed Suresi, 30) ayetiyle dikkat çekmektedir.

Bu kimselerin konuşmalarındaki bozukluklar pek çok şekilde ortaya çıkar. Bunlardan başlıcalarını şöyle sıralayabiliriz:

-Konuşmalardaki mantık çöküntüsü:

Bu insanların bazılarının mantık örgülerinde şiddetli bozukluklar oluşur. Bir başkasının rahatlıkla tespit edebildiği bu mantık çöküntüsü, bu insanların kendileri tarafından genellikle fark edilmez. Sözgelimi kendilerine yöneltilen bir eleştirinin yanlışlığını ispat etmeye çalışırken, eleştirinin ne kadar haklı olduğunu ortaya koyan deliller oluştururlar. Ortaya attıkları her açıklama, bir öncekinden daha çarpık bir mantık üzerine kuruludur. Durumu kendi lehlerine her toparlamak isteyişlerinde daha da çürük bir mantığın içerisine girerler.

-Kuran'a uygun olmayan konuşmalar:

Müminin en önemli özelliklerinden biri hayatının her anına Kuran ahlakını hakim etmiş olması, her sözünün

Kuran ayetleriyle mutabık olmasıdır.

Kendisine öğüt verilen, ancak samimi olmayan bazı insanlar, Kuran ayetlerini söylemekten, Allah'ın adını anmaktan özenle kaçınabilirler. Çünkü bu durumda anlattıklarını yaşamalarının da gerekeceğini bilirler. Örneğin kendilerine bir eksikleri söylendiğinde Kuran'ın, "Ve 'çirkin bir hayasızlık' işledikleri ya da nefislerine zulmettikleri zaman, Allah'ı hatırlayıp hemen günahlarından dolayı bağışlanma isteyenlerdir. Allah'tan başka günahları bağışlayan kimdir? Bir de onlar yaptıkları (kötü şeylerde) bile bile ısrar etmeyenlerdir." (Al-i İmran Suresi, 135) ayetinde bildirilen mümin tavrını dile getirseler, ayete uygun olarak samimiyetsizliklerinden de hemen vazgeçmeleri gerekir. Aynı şekilde Allah'tan başka mutlak varlık olmadığını, Allah'ın gücü karşısındaki acizliklerini, herşeyin Allah'ın belirlediği kader doğrultusunda işlediğini, Allah'ın kalplerin derinliklerinde saklananları bildiğini, samimiyetsizliklerine karşılık insanları dünyada ve ahirette azaplandıracağını, cehennemin sonsuz oluşunu, buradaki acının mahiyetini ve sürekliliğini bir an olsun düşünüp dile getirseler, ahlaksızlıkta direnme cesaretini gösteremeyecekleri çok açıktır. Bu durumda böyle bir kişi artık nefsini savunamaz, cahiliyeye ait bir üslup kullanamaz. herşey tam tersine dönmüş olur, enaniyetini tatmin edemez. Tüm tavrı, üslubu ve hatta ses tonu bile normale döner. Ne yapmacıklık yapabilir, ne alınganlık yapıp küsebilir, ne de karşı tarafı protesto etme amacıyla eylemler yapabilir. Gururuna ne kadar ağır gelse, oluşturduğunu sandığı imajına ne kadar ters düşse de, hatasını kabul edip hiç vakit kaybetmeden telafi yoluna gitmek durumunda kalır.

karsilik_clip_image007.jpg


Kuran ayetlerine uygun şekilde düşünmekten kaçınan bu tarz insanların, düşünmelerini sağlayabilmek için onlara hatırlatılabilecek en önemli konulardan biri cehennemdir. Bu kimseye, "Cehennemin yanında olsan, göstereceğin tavra göre bir an sonra ya cehenneme atılacak ya da kurtulacak olsan, yine de bu tavırlarını sürdürmeye devam eder miydin?" gibi bir soru sorulduğunda, nefsi köşeye sıkışacaktır. Çünkü hiç kimse cehennem ateşinin kenarında dururken Kuran ahlakından uzak bir tavır göstermeye cesaret edemeyecektir.

Böyle bir kıyas, insanların birçoğunun samimiyetsizliğinin, Allah'ın azabını uzak görmelerinden ya da ahirete kesin bir bilgi ile inanmamalarından kaynaklandığını göstermektedir. Allah bir ayette bu tarz insanları şöyle uyarmaktadır:Onlar, kendilerine meleklerin gelmesini mi, ya da Rabbinin gelmesini mi veya Rabbinin bazı ayetlerinin gelmesini mi bekliyorlar? Rabbinin ayetlerinden bazılarının geleceği gün, daha önce iman etmemişse veya imanıyla bir hayır kazanmamışsa, hiç kimseye imanı yarar sağlamaz. De ki: "Bekleyin, biz de şüphesiz beklemekteyiz." (Enam Suresi, 158)
Sonuç olarak, bir insanın, yukarıdaki ayeti aklından çıkarmaması, samimi olarak cehennemi ve yaptıklarının karşılığının cehennemde azap olabileceğini düşünmesi, samimiyetsizlikten vazgeçmesi, dürüst bir insan olarak yaşamına devam etmesi için vesile olabilir.

-Yoğun savunma ve itiraz:

Samimiyetsizlikte kararlılık gösteren bazı kimselerin eleştiri karşısındaki konuşmalarında dikkat çeken bir diğer özellik ise bu kişilerin zaman zaman anlatılanları anlama çabasındansa, yoğun bir itiraz ve savunma psikolojisi içerisinde oluşlarıdır. İnanan bir kimsenin, kendisi hakkında yapılan bir teşhis ya da tavsiyeyi ilgiyle dinlemesi, sorması, anlayıp öğrenmeye çalışması gerekir. Böyle bir kimse ardından da kendisine yapılan uyarıyı anladığını göstererek Kuran'a uygun bir çaba içerisine girer. Ama bahsi geçen karakterde böyle bir çaba çoğu zaman görülmez.

Allah Kuran'da Hz.Yusuf'un güzel tavrını müminlere örnek olarak vermektedir. Hz. Yusuf, bir iftira karşısında, haklı olmasına rağmen, nefsini savunmayacağını bildirmiştir. Bu ayet şöyledir:

(Yine de) Ben nefsimi temize çıkaramam. Çünkü gerçekten nefis, -Rabbimin kendisini esirgediği dışında- var gücüyle kötülüğü emredendir. Şüphesiz, benim Rabbim, bağışlayandır, esirgeyendir. (Yusuf Suresi, 53)
(alıntı harun yahya gizli azapların çözümü)
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol puff
Geri
Üst