Sevmek…
Mustafa Kemal'i sevmek…
Özgürlüğü ve bağımsızlığı sevmek…
Bunları karakter, yani ruh, öz, omurga olarak kabul edenleri sevmek.
Mustafa Kemal'i sevmek… Fikri hür, ilmi hür, irfanı hür olanları sevmek…
Mustafa Kemal'i sevmek…
Yoksul, yürekli, namuslu,yalansız, riyasız, pazarlıksız…Tertemiz alnından vurulup düşen hem de daha , bir tek kurşun atmadan, o istedi diye Allah deyip şehitlik için ileri atılan dedelerimiz, Eğinli dedem, Ali Çavuş gibi sevmek…
Mustafa Kemal'i sevmek …
Kopan bacağını tüfeğinin dipçiğinin kayışıyla bağlayıp savaşarak ölen Ezineli Yahya Çavuş gibi sevmek… Çanakkale'de 19. Tümen 'in her bir neferi gibi sevmek…
Sevmek… Ölmeyi emreden birini, Mustafa Kemal'i sevmek… Ölenleri dün olduğu gibi bugün de anlamak:
"Benimle beraber burada muharebe eden askerler kesin olarak bilmelidir ki, bize verilen namus görevini eksiksiz yapmak için bir adım geri gitmek yoktur. Uyku, dinlenme aramanın, bu dinlenmeden yalnız bizim değil, bütün milletimizin sonsuza kadar mahrum kalmasına sebep olacağını hepinize hatırlatırım."
Sevmek …Mustafa Kemal'i sevmek… Dün olduğu gibi bugün de bir adım geri gitmeyenleri ,gitmeyecekleri sevmek…
Mustafa Kemal'i Sevmek… Ölümden kaçarken durup onu dinleyip ölüme koşmak…
Sabah saatlerinde Mustafa Kemal 57.Alay'ı bir batarya ile Koca Çimen Tepe istikametinde harekete geçirdi. Kendisi de durumu izlemek için Conk Bayırı'na çıktığında Arı Burnu tarafından erlerin çekilmekte olduğunu gördü. Seslendi:
"Niçin kaçıyorsunuz?"
"Efendim düşman" dediler
"Nerede?"
"İşte, diye 261 rakımlı tepeyi gösterdiler.
Düşmanın bir avcı hattı 261 rakımlı tepeye yaklaşmış ve ileri doğru yürüyordu. Askerlere,
"Düşmandan kaçılmaz" dedi.
"Cephanemiz kalmadı" dediler.
"Cephaneniz yoksa, süngünüz var," dedi. "Ve bağırarak süngü taktırdı. Yere yatırdı... Ölmeyi emretti…Öldüler…
O anlatıyor:
"Yalnız size 'Bomba Sırtı olayını' anlatmadan geçemeyeceğim. Karşılıklı siperler arasında mesafemiz 8 metre, yani ölüm kesin... Birinci siperdekiler hiç biri kurtulamamacasına hepsi düşüyor; ikincidekiler onların yerine giriyor. Fakat ne kadar imrenilecek bir soğukkanlılık ve tevekkülle biliyor musunuz? Öleni görüyor, 3 dakika kadar sonra öleceğini biliyor, en ufak bir duraksama bile göstermiyor. Sarsılmak yok! Okuma bilenler ellerinde Kuran-ı Kerim, cennete girmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler Kelime-i Şahadet getirerek yürüyorlar. Bu, Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren hayrete ve tebrike değer bir örnektir. Emin olmalısınız ki Çanakkale Muharebesini kazandıran bu yüksek ruhtur."…'
Mustafa Kemal'i sevmek… Ölesiye sevmek… Dün değil bugün gibi sevmek… Bugün de ölmeyi bilmek..
Ölen çocuklarının ardından Avusturalyalı annelerin acısını dindiren,onlara :
"Bu memlekette kanlarını döken kahramanlar! Burada bir dost vatanın toprağındasınız huzur içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlâtlarını harbe gönderen analar, gözyaşlarınızı siliniz. Evlâtlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler, onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra artık bizim evlâtlarımız olmuşlardır."
Mustafa Kemal'i sevmek…
Özgürlüğü ve bağımsızlığı sevmek…
Bunları karakter, yani ruh, öz, omurga olarak kabul edenleri sevmek.
Mustafa Kemal'i sevmek… Fikri hür, ilmi hür, irfanı hür olanları sevmek…
Mustafa Kemal'i sevmek…
Yoksul, yürekli, namuslu,yalansız, riyasız, pazarlıksız…Tertemiz alnından vurulup düşen hem de daha , bir tek kurşun atmadan, o istedi diye Allah deyip şehitlik için ileri atılan dedelerimiz, Eğinli dedem, Ali Çavuş gibi sevmek…
Mustafa Kemal'i sevmek …
Kopan bacağını tüfeğinin dipçiğinin kayışıyla bağlayıp savaşarak ölen Ezineli Yahya Çavuş gibi sevmek… Çanakkale'de 19. Tümen 'in her bir neferi gibi sevmek…
Sevmek… Ölmeyi emreden birini, Mustafa Kemal'i sevmek… Ölenleri dün olduğu gibi bugün de anlamak:
"Benimle beraber burada muharebe eden askerler kesin olarak bilmelidir ki, bize verilen namus görevini eksiksiz yapmak için bir adım geri gitmek yoktur. Uyku, dinlenme aramanın, bu dinlenmeden yalnız bizim değil, bütün milletimizin sonsuza kadar mahrum kalmasına sebep olacağını hepinize hatırlatırım."
Sevmek …Mustafa Kemal'i sevmek… Dün olduğu gibi bugün de bir adım geri gitmeyenleri ,gitmeyecekleri sevmek…
Mustafa Kemal'i Sevmek… Ölümden kaçarken durup onu dinleyip ölüme koşmak…
Sabah saatlerinde Mustafa Kemal 57.Alay'ı bir batarya ile Koca Çimen Tepe istikametinde harekete geçirdi. Kendisi de durumu izlemek için Conk Bayırı'na çıktığında Arı Burnu tarafından erlerin çekilmekte olduğunu gördü. Seslendi:
"Niçin kaçıyorsunuz?"
"Efendim düşman" dediler
"Nerede?"
"İşte, diye 261 rakımlı tepeyi gösterdiler.
Düşmanın bir avcı hattı 261 rakımlı tepeye yaklaşmış ve ileri doğru yürüyordu. Askerlere,
"Düşmandan kaçılmaz" dedi.
"Cephanemiz kalmadı" dediler.
"Cephaneniz yoksa, süngünüz var," dedi. "Ve bağırarak süngü taktırdı. Yere yatırdı... Ölmeyi emretti…Öldüler…
O anlatıyor:
"Yalnız size 'Bomba Sırtı olayını' anlatmadan geçemeyeceğim. Karşılıklı siperler arasında mesafemiz 8 metre, yani ölüm kesin... Birinci siperdekiler hiç biri kurtulamamacasına hepsi düşüyor; ikincidekiler onların yerine giriyor. Fakat ne kadar imrenilecek bir soğukkanlılık ve tevekkülle biliyor musunuz? Öleni görüyor, 3 dakika kadar sonra öleceğini biliyor, en ufak bir duraksama bile göstermiyor. Sarsılmak yok! Okuma bilenler ellerinde Kuran-ı Kerim, cennete girmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler Kelime-i Şahadet getirerek yürüyorlar. Bu, Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren hayrete ve tebrike değer bir örnektir. Emin olmalısınız ki Çanakkale Muharebesini kazandıran bu yüksek ruhtur."…'
Mustafa Kemal'i sevmek… Ölesiye sevmek… Dün değil bugün gibi sevmek… Bugün de ölmeyi bilmek..
Ölen çocuklarının ardından Avusturalyalı annelerin acısını dindiren,onlara :
"Bu memlekette kanlarını döken kahramanlar! Burada bir dost vatanın toprağındasınız huzur içinde uyuyunuz. Sizler Mehmetçiklerle yan yana, koyun koyunasınız. Uzak diyarlardan evlâtlarını harbe gönderen analar, gözyaşlarınızı siliniz. Evlâtlarınız bizim bağrımızdadır. Huzur içindedirler, onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra artık bizim evlâtlarımız olmuşlardır."