Heulwen
Kayıtlı Üye
Tarihimizdeki aktörlerin sirkteki hayvanlardan farkı ne? diye sorsam garipser misiniz? Kanuni ve Hürreme tıpkı sirk hayvanlarına layık gördüğümüz muameleyi yapıyoruz. Onları arzularımızın esiri olarak görmek ne yalan söyleyelim hoşumuza gidiyor.
Hürrem Sultanın Kanuniyi avucunun içine aldığı ve aşkını kullanarak Mustafayı öldürttüğü iddiası da böyle. Aşk, entrika, kan, intikam, gözyaşı. Tekmili birden bu hikâyenin içinde.
Hurafeler arasında gezmeyi kesip dürbünümüzü ayarlamaya Hürremden başlayalım. Leslie Peirce, ona gelinceye kadar bir padişah eşinin ancak tek bir erkek evladı olabildiğine dikkat çekiyor. Her anneye tek şehzade ilkesi diyebiliriz buna. Ancak saltanatının daha başlarında 2 oğlunun ölmesi üzerine Kanuninin, üstelik tek eşli yaşamayı seçtiği için Hürremden birden fazla oğulun doğmasına izin verdiğini biliyoruz.
Hürrem, Mahıdevran gibi oğluyla birlikte sancağa gitmeyip sarayda kaldı. İstanbulda kalması onun hem istihbaratın, hem de güç ve servetin içinde bulunmasını sağladı. Saraydaki ağırlığını artırdı. Siyaset üzerindeki etkisinin arttığını söylememize gerek yok. Kanuni, Hürremi nikâhına almakla bir ilki gerçekleştirmişti ki, bu, ona sevgi kadar güven duyduğunu da gösterir.
Bütün bu ilklerin Osmanlı iktidar zembereğine yüksek dozda kıskançlık ve rahatsızlık aşılaması anlaşılır bir durum. Sarayda dengeler değişiyor ve padişahın ailesi damatlarıyla birlikte iktidara ağırlığını koyuyordu. Neden diğer kadınlar değil de Hürrem? Koskoca padişah bir kadına neden bu kadar yüz veriyor, yükselmesini neden önlemiyordu? Gözden kaçan nokta, hanedan ailesinin kız kardeşler, eşler, damatlar ve kızlarla siyasetin içinde yer alma geleneğinin başladığıydı. Aile artık siyasetin aktörlerinden oluyordu. Hatice-İbrahim çifti olsun, Mihrimah-Rüstem çifti olsun, Hafsa Sultan olsun bu siyasî değişimin ayakları haline gelmişlerdi. Mahıdevran ve Hürremin dışarıda kalması mümkün değildi. Onlar da tez zamanda pozisyon almak gereğini hissedeceklerdi.
Bu değişimi içine sindiremeyenlerin bulunması ne kadar tabii ise, hanedan içinde olup bitenlerin kamuoyuna faş olması da tabiiydi. Yani Hürrem-Mahıdevran mücadelesinin halkın diline düşmesinin esas sebebi, hanedanın dışa açılmasıydı. Daha önce kapalı kapılar ardında olup bitenler şimdi tartışılıp konuşulabiliyordu.
Kanuninin asıl gözdesi, genç yaşında Manisada ölen Mehmeddi. Cihangir hastalıklıydı; mücadele Mustafa, Selim ve Bayezid arasında geçecekti. Ancak asıl mücadele Mustafa-Bayezid arasında geçecek ve Selim kenardan seyredecekti. Mahıdevranın da, Hürremin de ellerindeki kozları sonuna kadar oynadıklarını bilmemiz lazım. Ancak Hürremin avantajı başkentte, Mahıdevranın dezavantajı Amasyada bulunmasıydı. İkisi de oğullarının tahta çıkması için hazırlanıyorlardı.
Şehzade Mustafa Türbesi-Bursa
Padişaha hata atfedilir mi?
Kanuni, dedesi Bayezidin, babası tarafından devrilmesinde rol oynayanlardan biriydi, yani bir padişahın hangi yöntemlerle tahttan indirilebileceğini iyi biliyordu. Öte yandan oğlu Mustafanın asker arasında sevildiği bir sır değildi. Navageronun raporuna yansıyan, Mustafanın babasına karşı bir darbeye girişeceği bilgisinden gafil olması mümkün müydü?
Dedikodular yayıldıkça yayılıyordu: Kanuni ihtiyarlamış (halbuki 59 yaşındaydı), savaşacak takati kalmamış, eşi, kızı ve damadı onu avuçlarının içine almışlar vs. Venedik elçisi Bragadin, Mustafanın büyük karışıklıklar çıkarmaya hazırlandığından söz ediyordu. Yavuz nasıl asker üzerindeki nüfuzunu kullanarak babasını tahttan indirdiyse Mustafanın da aynı yolun yolcusu olduğunu Tebrizden Draça kadar müthiş bir casusluk ağı kurmuş olan Kanuninin gözden kaçırması mümkün müydü? Mustafa Âli gibi tarihçilerin Mustafanın ölümüne kadınların ve namussuz damadın (Rüstem) komplosunun sebep olduğunu yazmaları nedendi peki? Peircee göre insanlar Hürrem ve Rüsteme aile bireyi oldukları için değil, sultanın mahremiyetini bilen dostları olarak tepki gösteriyor, padişahın kişisel bağlılıklarının hükümranlığını tehlikeye attığını düşündükleri için endişeye kapılıyorlardı. Oysa Kanuni tek başına değil, yetkilerini çevresindeki insanlara dağıtarak yönetmeyi tercih ediyordu. Bir hata işlediklerinde cezalarını gözünü kırpmadan vermesini de biliyordu.
Kanuninin saf ve dolduruşa getirilmeye müsaitmiş gibi algılanmasının sebebi buydu. Güvendiğine tam güveniyordu. Tabii ki bu güven-ihanet ilişkisini açıklamak tarihçiler için kolay değildi. Sultanın bunca güvendiği vezirleri yeri gelince gözünü kırpmadan idam ettirmesini hata diye sunmak tarihçiler için kolay değildi. Padişaha hata atfetmeye Osmanlı geleneğinde çok nadir rastlanır. Suç, daima başkalarınındır.
Mustafanın katlinde suçlu Padişah olamayacağına göre bir günah keçisi seçilmeliydi. Rüstem-Hürrem-Mihrimah üçlüsünün padişahı kandırdığı, evlat katline sebep oldukları söyleminin kaynaklarda genişçe yer tutmasının sebebi buydu. Rüstem öfkeyi üzerine çekti. Padişahı da Mustafanın ortadan kaldırılmasının doğrudan sorumluluğundan korudu.
Hürrem ve nefret
Peki Hürrem neden hep nefret edilen biri oldu? Cevabı Leslie Hanım veriyor: Hürrem, Mustafayı taht savaşında tasfiye etmeye ve bu işte kendine müttefik bulmaya çalışırken, bir şehzade annesinden beklenen oğlunu koruma rolünü yerine getiriyordu. Onun Mustafanın adaylığını bozma çabaları Mahıdevranın oğlunun başarısını garantiye alma çabalarıyla paraleldi. Ama Mahıdevran, oğlundan yana çabaları nedeniyle övülürken, Hürrem kötüleniyordu.
Hürremin diğer padişah eşlerinden farkı, göz önüne çıkmasına izin verilmesiydi. Oysa Mahıdevranın yaptığı manevralar taşrada bulunduğu için fazla göze çarpmıyordu. Öte yandan Hürremin oğlu Bayezidi korumak için çırpınması, halk tarafından Kanuninin otoritesini zayıflatmak şeklinde algılanıyor ve tepki uyandırıyordu. Velhasıl hem kocasının otoritesini, hem de oğlunu koruyacak altın bir formülü bulamamasıydı Hürremin trajedisi.
Unutmayalım ki, mücadeleyi Mustafa kazansa yalnız Bayezid değil, Selim, hatta Cihangir de öldürülecek, bugün Hürreme yapılan ithamlar Mahıdevrana yöneltilecek, Kanuni yine otoritesini kuramamakla suçlanacaktı. Onlar hem anne, hem de eşti. Annelik güdüsüyle hareket ettiklerinde başka, eş olarak hareket ettiklerinde başka seçenekler çıkıyordu önlerine. Mustafa babasını devirmeye hazırlanıyordu (Halil İnalcık da aynı kanaatte). Kanuninin hafızasında dedesini devirmek için babasının safında verdiği mücadele canlanmıştı. Navagero, aylar önce Kanuninin oğlu Cihangire şöyle dediğini aktarıyordu: Oğlum, Mustafa padişah olunca hepinizi öldürecek. Kanuninin saf olmadığını, hele bir kukla hiç olmadığını ne zaman anlayacağız dersiniz?
Mustafa Armağan
Hürrem Sultanın Kanuniyi avucunun içine aldığı ve aşkını kullanarak Mustafayı öldürttüğü iddiası da böyle. Aşk, entrika, kan, intikam, gözyaşı. Tekmili birden bu hikâyenin içinde.
Hurafeler arasında gezmeyi kesip dürbünümüzü ayarlamaya Hürremden başlayalım. Leslie Peirce, ona gelinceye kadar bir padişah eşinin ancak tek bir erkek evladı olabildiğine dikkat çekiyor. Her anneye tek şehzade ilkesi diyebiliriz buna. Ancak saltanatının daha başlarında 2 oğlunun ölmesi üzerine Kanuninin, üstelik tek eşli yaşamayı seçtiği için Hürremden birden fazla oğulun doğmasına izin verdiğini biliyoruz.
Hürrem, Mahıdevran gibi oğluyla birlikte sancağa gitmeyip sarayda kaldı. İstanbulda kalması onun hem istihbaratın, hem de güç ve servetin içinde bulunmasını sağladı. Saraydaki ağırlığını artırdı. Siyaset üzerindeki etkisinin arttığını söylememize gerek yok. Kanuni, Hürremi nikâhına almakla bir ilki gerçekleştirmişti ki, bu, ona sevgi kadar güven duyduğunu da gösterir.
Bütün bu ilklerin Osmanlı iktidar zembereğine yüksek dozda kıskançlık ve rahatsızlık aşılaması anlaşılır bir durum. Sarayda dengeler değişiyor ve padişahın ailesi damatlarıyla birlikte iktidara ağırlığını koyuyordu. Neden diğer kadınlar değil de Hürrem? Koskoca padişah bir kadına neden bu kadar yüz veriyor, yükselmesini neden önlemiyordu? Gözden kaçan nokta, hanedan ailesinin kız kardeşler, eşler, damatlar ve kızlarla siyasetin içinde yer alma geleneğinin başladığıydı. Aile artık siyasetin aktörlerinden oluyordu. Hatice-İbrahim çifti olsun, Mihrimah-Rüstem çifti olsun, Hafsa Sultan olsun bu siyasî değişimin ayakları haline gelmişlerdi. Mahıdevran ve Hürremin dışarıda kalması mümkün değildi. Onlar da tez zamanda pozisyon almak gereğini hissedeceklerdi.
Bu değişimi içine sindiremeyenlerin bulunması ne kadar tabii ise, hanedan içinde olup bitenlerin kamuoyuna faş olması da tabiiydi. Yani Hürrem-Mahıdevran mücadelesinin halkın diline düşmesinin esas sebebi, hanedanın dışa açılmasıydı. Daha önce kapalı kapılar ardında olup bitenler şimdi tartışılıp konuşulabiliyordu.
Kanuninin asıl gözdesi, genç yaşında Manisada ölen Mehmeddi. Cihangir hastalıklıydı; mücadele Mustafa, Selim ve Bayezid arasında geçecekti. Ancak asıl mücadele Mustafa-Bayezid arasında geçecek ve Selim kenardan seyredecekti. Mahıdevranın da, Hürremin de ellerindeki kozları sonuna kadar oynadıklarını bilmemiz lazım. Ancak Hürremin avantajı başkentte, Mahıdevranın dezavantajı Amasyada bulunmasıydı. İkisi de oğullarının tahta çıkması için hazırlanıyorlardı.
Şehzade Mustafa Türbesi-Bursa
Padişaha hata atfedilir mi?
Kanuni, dedesi Bayezidin, babası tarafından devrilmesinde rol oynayanlardan biriydi, yani bir padişahın hangi yöntemlerle tahttan indirilebileceğini iyi biliyordu. Öte yandan oğlu Mustafanın asker arasında sevildiği bir sır değildi. Navageronun raporuna yansıyan, Mustafanın babasına karşı bir darbeye girişeceği bilgisinden gafil olması mümkün müydü?
Dedikodular yayıldıkça yayılıyordu: Kanuni ihtiyarlamış (halbuki 59 yaşındaydı), savaşacak takati kalmamış, eşi, kızı ve damadı onu avuçlarının içine almışlar vs. Venedik elçisi Bragadin, Mustafanın büyük karışıklıklar çıkarmaya hazırlandığından söz ediyordu. Yavuz nasıl asker üzerindeki nüfuzunu kullanarak babasını tahttan indirdiyse Mustafanın da aynı yolun yolcusu olduğunu Tebrizden Draça kadar müthiş bir casusluk ağı kurmuş olan Kanuninin gözden kaçırması mümkün müydü? Mustafa Âli gibi tarihçilerin Mustafanın ölümüne kadınların ve namussuz damadın (Rüstem) komplosunun sebep olduğunu yazmaları nedendi peki? Peircee göre insanlar Hürrem ve Rüsteme aile bireyi oldukları için değil, sultanın mahremiyetini bilen dostları olarak tepki gösteriyor, padişahın kişisel bağlılıklarının hükümranlığını tehlikeye attığını düşündükleri için endişeye kapılıyorlardı. Oysa Kanuni tek başına değil, yetkilerini çevresindeki insanlara dağıtarak yönetmeyi tercih ediyordu. Bir hata işlediklerinde cezalarını gözünü kırpmadan vermesini de biliyordu.
Kanuninin saf ve dolduruşa getirilmeye müsaitmiş gibi algılanmasının sebebi buydu. Güvendiğine tam güveniyordu. Tabii ki bu güven-ihanet ilişkisini açıklamak tarihçiler için kolay değildi. Sultanın bunca güvendiği vezirleri yeri gelince gözünü kırpmadan idam ettirmesini hata diye sunmak tarihçiler için kolay değildi. Padişaha hata atfetmeye Osmanlı geleneğinde çok nadir rastlanır. Suç, daima başkalarınındır.
Mustafanın katlinde suçlu Padişah olamayacağına göre bir günah keçisi seçilmeliydi. Rüstem-Hürrem-Mihrimah üçlüsünün padişahı kandırdığı, evlat katline sebep oldukları söyleminin kaynaklarda genişçe yer tutmasının sebebi buydu. Rüstem öfkeyi üzerine çekti. Padişahı da Mustafanın ortadan kaldırılmasının doğrudan sorumluluğundan korudu.
Hürrem ve nefret
Peki Hürrem neden hep nefret edilen biri oldu? Cevabı Leslie Hanım veriyor: Hürrem, Mustafayı taht savaşında tasfiye etmeye ve bu işte kendine müttefik bulmaya çalışırken, bir şehzade annesinden beklenen oğlunu koruma rolünü yerine getiriyordu. Onun Mustafanın adaylığını bozma çabaları Mahıdevranın oğlunun başarısını garantiye alma çabalarıyla paraleldi. Ama Mahıdevran, oğlundan yana çabaları nedeniyle övülürken, Hürrem kötüleniyordu.
Hürremin diğer padişah eşlerinden farkı, göz önüne çıkmasına izin verilmesiydi. Oysa Mahıdevranın yaptığı manevralar taşrada bulunduğu için fazla göze çarpmıyordu. Öte yandan Hürremin oğlu Bayezidi korumak için çırpınması, halk tarafından Kanuninin otoritesini zayıflatmak şeklinde algılanıyor ve tepki uyandırıyordu. Velhasıl hem kocasının otoritesini, hem de oğlunu koruyacak altın bir formülü bulamamasıydı Hürremin trajedisi.
Unutmayalım ki, mücadeleyi Mustafa kazansa yalnız Bayezid değil, Selim, hatta Cihangir de öldürülecek, bugün Hürreme yapılan ithamlar Mahıdevrana yöneltilecek, Kanuni yine otoritesini kuramamakla suçlanacaktı. Onlar hem anne, hem de eşti. Annelik güdüsüyle hareket ettiklerinde başka, eş olarak hareket ettiklerinde başka seçenekler çıkıyordu önlerine. Mustafa babasını devirmeye hazırlanıyordu (Halil İnalcık da aynı kanaatte). Kanuninin hafızasında dedesini devirmek için babasının safında verdiği mücadele canlanmıştı. Navagero, aylar önce Kanuninin oğlu Cihangire şöyle dediğini aktarıyordu: Oğlum, Mustafa padişah olunca hepinizi öldürecek. Kanuninin saf olmadığını, hele bir kukla hiç olmadığını ne zaman anlayacağız dersiniz?
Mustafa Armağan