meridyen2
Kayıtlı Üye
Şefkat Özel bir Duygudur, Ruhta Şiddetli Etki Yapar
Müminler, Yüce Allahın Rauf (şefkat eden) isminin üzerlerinde en güzel tecelli ettiği kişilerdir. Müminlerin şefkat anlayışlarının temelinde Allahın rızasını ve hoşnutluğunu kazanma isteği vardır. Müminlerin şefkati Allahın yarattıklarına karşı çok yoğun yaşanır, hiçbir şekilde azalmaz. Allahın rızasını kazanma isteğinden kaynaklandığı için müminlere müthiş zevk verir ve ruhta derin bir etki oluşturur. Bu Allahın müminlere bahşettiği çok büyük bir nimet, özel bir güç ve duygudur. Adeta müminlerin iç enerjisidir. En önemlisi de sonsuz merhametin sahibi Rabbimizin Kuranda övdüğü üstün bir ahlak özelliğidir.
Yüce Allah sonsuz ilmini, merhametini ve lütfunu canlı-cansız tüm yarattıkları üzerinde tecelli ettirir. Rabbimizin Rahman ve Rahim sıfatlarının tecellilerine hem Kuranda hem de kainatın her noktasında insanlar hayatları boyunca her an şahit olurlar. Çünkü Allahın Rahman ve Rahim sıfatları insanların doğumundan ölümüne, türlü hastalıklardan sağlığa, tüm acizliklerden canlı ve cansız varlıklardaki eşsiz güzelliklere kadar tüm kainatı tamamen sarmış durumdadır. Allahın tüm insanlara olan merhameti, şefkati, sevgisi, yardımı, koruması, lütfu ve bağışlayıcılığı Rabbimizin Rahman ve Rahim sıfatının en güzel tecellilerindendir.
Müminlerin şefkat anlayışlarındaki kararlılıklarının bir sebebi de Allahın bu sıfatını kendi üzerlerinde yaşatma çabalarıdır. Allah pek çok ayette açıklandığı gibi merhametlilerin en merhametlisi, Rahman ve Rahim olandır. Dolayısıyla müminler de şefkati merhameti, güçlerinin yettiği en son sınıra kadar yaşamaya çalışırlar. Ayrıca müminler, Eğer Allahın sizin üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı ve Allah gerçekten Rauf (şefkat eden ve) Rahim olmasaydı (ne yapardınız)? (Nur Suresi, 20) ayetiyle de bildirildiği gibi, Allahın kendilerine olan şefkatine ve merhametine muhtaçtırlar. Allahın kendilerine şefkat ve merhamet etmesini istedikleri için de diğer müminlere ve tüm insanlara karşı ellerinden geldiğince şefkatli ve merhametli olmaya çalışırlar.
Şefkat Her Yerde Tecelli Eder
Müminlere Gösterilen Şefkat:
Göklerin, yerin ve her ikisi arasındakilerin tek hakimi olan Allah Kuranda inananların kafirlere karşı zorlu, kendi aralarında ise merhametli (Fetih Suresi, 29) olduklarını bildirmiştir. Ayette bildirildiği üzere, müminler bu ahlak özelliğini herşeyden önce Allahın bir emri olarak yerine getirirler. Bunun yanında müminlerin Allaha olan sevgilerini, Onun rızasını kazanmak için gösterdikleri çabayı ve yaşadıkları güzel ahlakı görmek de diğer müminler üzerinde doğal bir sevgi, şefkat ve merhamet oluşmasına neden olur. Sizin dostunuz (veliniz), ancak Allah, Onun elçisi, rüku ediciler olarak namaz kılan ve zekatı veren müminlerdir. (Maide Suresi, 55) ayeti gereği birbirlerinin velileri olduklarını bilir ve bunun getirdiği samimiyet ve düşkünlük ile hareket ederler. Bu özellikleri bir başka ayette de şöyle haber verilmiştir:
Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin velileridirler. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler ve Allaha ve Resulüne itaat ederler. İşte Allahın kendilerine rahmet edeceği bunlardır. Şüphesiz, Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. (Tevbe Suresi, 71)
İşte müminler, bu dostluk anlayışı içerisinde birbirlerine sıkıntı verecek her türlü etkiyi ortadan kaldırmaya, ferahlık, rahatlık ve huzur sağlayıcı ortamlar oluşturmaya çalışırlar. Diğer mümin kardeşlerinin de kendileri gibi aciz kullar olduklarını, bu nedenle de her zaman için hata yapmaya, yanılmaya, unutmaya açık olduklarını bilirler. Bundan dolayı da hiçbir zaman bir kızgınlığa ya da merhametsizliğe kapılmadan birbirlerini Allahın izniyle şefkatle doğruya davet ederler.
Kitap Ehline Gösterilen Şefkat:
İnsan ayrımı yapmamak, her insanı sevmek, şefkatle yaklaşmak Peygamberimiz (s.a.v.)in vasfıdır. Peygamberimiz (s.a.v.) bu özelliği sebebiyle Kitap Ehli ile de daima iyi ilişkiler kurmuştur. Samimi müminler de Peygamber Efendimiz (s.a.v.)in bu sünnetini kendi yaşamlarına uygularlar. Kitap Ehlinin serbestçe ibadetlerini yapması, sanat, ticaret ve günlük yaşamda alabildiğine özgür olmaları müminlerin Kitap Ehli üzerindeki şefkatidir. Müminlerin Kitap Ehline şefkati onları tevhid inancına çağırmalarıyla da ortaya çıkar. Onlara Allahın birliğini, Allahı çok derin sevmeyi, Allaha aşkla bağlanmayı, helallere haramlara dikkat etmeyi, Allahın son gönderdiği peygamber olan Peygamber Efendimiz (s.a.v.)e derin bir sevgiyle bağlanmayı ve dediklerinin doğru olduğunu, Kuranın Allahın vahyi olduğunu hatırlatırlar.
Kalbi Isındırılacak Olanlara Gösterilen Şefkat:
Sadakalar, -Allahtan bir farz olarak- yalnızca fakirler, düşkünler, (zekat) işinde görevli olanlar, kalpleri ısındırılacaklar, köleler, borçlular, Allah yolunda (olanlar) ve yolda kalmış(lar) içindir. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir (Tevbe Suresi, 60)
Yukarıdaki ayette, kalpleri ısındırılacak olan bir grup insana işaret edilmektedir. Bu insanlar İslam dinini yeni tanımaya başlayan ya da henüz tanımayan, ancak iman etmesi için gayret sarf edilen kişilerdir.
Allahın kendileri için seçtiği din olan İslamın mükemmelliğini ve yaratılışlarına tek uygun sistem olduğunu gören müminler, bu güzelliği kendileri gibi tüm insanların da yaşamasını isterler. Dahası Allahın, insanları dünya hayatında yaptıklarından dolayı ahirette sorguya çekeceğini bildikleri için henüz vakit varken tüm insanları uyarmaya ve onlara doğru yolu göstermeye çalışırlar. Çünkü insanlar için dünyada da, ahirette de tek kurtuluşun din ahlakını yaşamak olduğunu bilirler. Müminler, insanların Kuran ahlakını yaşadıklarında cehennemden sakınacaklarını bildiğinden daima onları doğruya davet eder, iyiliğe yöneltir, kötülükten sakındırırlar.
Dinsizliğin hakim olduğu bir hayatın kişiye getirdiği azabı çok iyi bilen müminler, insanların Allaha ve Kurana iman etmeleri ve içinde bulundukları durumdan kurtulabilmeleri için çok çeşitli yollar denerler. Kalbi dine ısındırılacak olan kimselere Kuran ahlakını anlatma konusunda maddi manevi hiçbir fedakarlıktan kaçınmazlar. Kuranda, bu kimselerin imanı kavramaları için müminlerin karşılıksız olarak yaptıkları tüm maddi harcamalar sadaka olarak adlandırılmıştır. Bu, Allah Katında makbul tutulan ve karşılığı güzel olan bir harcamadır. Zira bir kişinin iman etmesi onun aynı zamanda cehennem azabından kurtulup sonsuz cennet hayatını kazanması demektir.
Anne ve Babaya Gösterilen Şefkat:
Rabbin, Ondan başkasına kulluk etmemenizi ve anne-babaya iyilikle davranmayı emretti. Şayet onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlılığa ulaşırsa, onlara: Öf bile deme ve onları azarlama; onlara güzel söz söyle. Onlara acıyarak alçakgönüllülük kanadını ger ve de ki: Rabbim, onlar beni küçükken nasıl terbiye ettilerse Sen de onları esirge. (İsra Suresi, 23-24) ayetinde haber verildiği gibi müminler, Allahın ayetlerdeki emirleri ve kendilerinde tecelli eden şefkat duygusu dolayısıyla, yanlarında yaşlılığa erişen bakıma muhtaç duruma gelmiş olan anne ve babalarına karşı son derece saygılı bir tavır sergilerler. Onlara karşı son derece hürmetkar, ince düşünceli, hoşgörülü ve itinalı bir tavır içinde olurlar. Onları rahat ettirmek için ellerinden geleni yaparlar. Saygıda ve merhamette kusur etmemeye çalışırlar. Yaşlılığın getirdiği zorluk ve sıkıntıları göz önünde bulundurur ve onlar henüz dile dahi getirmeden tüm ihtiyaçlarını anlayışla ve şefkatle gidermeye gayret ederler. Hem maddi hem de manevi açıdan bir eksiklik ve sıkıntı çekmemeleri için tüm imkanlarını seferber ederler. Ayrıca her ne olursa olsun gönül alıcı ve hürmetkar üsluplarından taviz vermezler.
Ancak tüm bunların yanında müminlerin anne babaları kimi zaman inkar yolunu benimsemiş olabilirler. Böyle bir inanç farklılığında müminin göstereceği tavır ise, yine güzel sözle ve gönül alıcı bir üslupla onları doğru yola davet etmek olacaktır.
Hayvanlara Gösterilen Şefkat:
Hayvanların yaz ve kış aylarında yiyeceklerini içeceklerini barınacak yerlerini düşünmek, hayvanların aczini çaresizliğini gidermek, yavrularına bakmak insan ruhunun tatmin bulması açısından çok zevklidir. Çünkü Rabbimizin kusursuz özelliklerle yarattığı, isteklerini dile getiremeyen, aczini, rahatsızlığını anlatamayan hayvanlara gösterilen bu şefkat ruha büyük bir lezzet verir ve kalbin huzur bulmasına, yatışmasına vesile olur.
Bitkilere Gösterilen Şefkat:
Mümin Allahın tecellisi olarak gördüğü herşeye şefkat duyduğundan, bu şefkatini çiçeklere ve ağaçlara da gösterir. Bir bitki güneş görmüyorsa, güneş görmesi için uygun bir ortam hazırlanması, sulanması, yapraklarının bakımı, toprağın havalanıp yenilenmesi bu şefkatin göstergesidir. Karşılığında Müslüman çiçeğin canlandığını gördüğünde ruhunda çok büyük bir zevk duyar. Fakat asıl zevk, Allah rızasını kazanmaktan kaynaklanır.
İhtiyaç İçinde Olana Gösterilecek Olan Şefkat:
Müminlerin şefkati ihtiyaç içinde olan bir kişinin yaşadığı her türlü acizlik ve zorluk anlarında daha da ön plana çıkar. İman etmeyen insanlar, acizlik içinde olan kişilere karşı kayıtsız kalır ve umursamaz davranırlar. Ama mümin bir kişinin böyle bir durumda şefkati ve merhameti artar, ihtiyaç içindeki kişiyi koruyup kollamak ister. Bir kişinin bir şeye gücü yetmezse, o kişiye şefkat duyar, o kişiyi daha çok sever. Ama zulüm gözüyle bakan insanlar, bir şeye gücü yetmeyen kişiye karşı öfke duyar, nefret eder, kızgınlık duyar, intikam almaya kalkabilirler. Mümin ise her durum ve koşulda yardımcı olmaktan zevk alır, şefkat duyar, onu korumak kollamak ister.
Şefkat Anlayışı Allah Korkusu ile Yaşanır
Güçlü bir şefkat anlayışının oluşabilmesi, bu anlayışın insanın hayatı boyunca sürebilmesi ve bunu tüm insanlara yöneltebilmesi için, kişinin mutlaka Allahtan korkan, Kuran ahlakına uyan bir kimse olması gerekir.
İman etmeyen insanlar, böyle güçlü bir şefkat ve merhamet ahlakını ancak aralarında menfaat bağları olan kişilere; yani halihazırda ya da gelecekte, gösterdikleri şefkatin mutlaka bir şekilde kendilerine bir çıkar sağlayacağını düşündükleri kişilere gösterebilirler. Ve bunu da ancak geçici bir süre devam ettirebilirler.
Mümin ise, şefkatli ve merhametli olmayı, kişiliğinin bir parçası olarak tüm hayatı boyunca yaşar. Beraberindeki müminlere karşı, son derece ihtimamlı çok daha koruyup kollayıcı bir tavır içerisinde olur. Müslüman kardeşlerini; dostları, arkadaşları ve yakınları olarak sevip sayar, onlara karşı hürmette kusur etmez. Onlara sahip çıkıp her türlü ihtiyaçlarını, sıkıntılarını söyletmeden düşünüp gidermek gibi, titiz bir ahlak içerisinde olur. Onların sorunlarını, ihtiyaçlarını, sıkıntılarını, kendilerininkinden önde tutar. En zor şartlarda bile, önce Müslüman kardeşlerini koruyup kollamaktan taviz vermez.
Müminin bu şefkati ve fedakarlığı; onun, Allahı kendi nefsinden, bedeninden, malından, mülkünden, hayatından ve sahip olduğu maddi manevi diğer herşeyinden daha çok sevdiğinin çok açık bir alametidir. Böyle bir insan Allahın sevgisini kazanabilmek için, hiç düşünmeden herşeyini feda edebilecek güçtedir. Canını, malını, sahip olduğu herşeyi Allaha teslim etmiştir. Tüm hakimiyetin tek sahibi olan Allah Kuranda, bu ahlakı gösteren müminleri müjdelemiş ve gerçek anlamda büyük kurtuluş ve mutluluğun ancak bu şekilde elde edilebileceğini hatırlatmıştır:
İşte onlar, hayırlarda yarışmaktadırlar ve onlar bundan dolayı öne geçmektedirler. (Müminun Suresi, 61)
Şefkat Özel Bir Duygudur, Ruhta Şiddetli Etki Yapar
Müminlerde görülen şefkat, iman edenlerin birbirlerine duydukları sevginin de çok önemli bir alametidir. Çünkü ancak hiçbir menfaat beklentisi içerisinde olmadan, yalnızca Allah rızası için seven bir insan böyle yüksek bir ahlak gösterebilir. Dolayısıyla bu ahlakın, -kişi ayırt etmeden- tüm Müslümanlara karşı ve sürekli olarak gösterilmesi, aynı zamanda o kişinin samimi iman ettiğinin de önemli bir göstergesidir.Kuranda müminlerin birbirlerine karşı göstermeleri gereken şefkat anlayışını Allah bir ayette şöyle bildirmiştir:
Sakın onlardan bazılarını yararlandırdığımız şeylere gözünü dikme, onlara karşı hüzne kapılma, müminler için de (şefkat) kanatlarını ger. (Hicr Suresi, 88)
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)in Şefkat Hakkındaki Hadisleri
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ashabına merhametli olmalarını hatırlatmış ve onlara en güzel örnek olmuştur:
MERHAMET EDİN, MERHAMET OLUNASINIZ. AF EDİN, AF OLUNASINIZ. YAZIK, LAF EBESİ OLANLARA. YAZIK GÜNAHLARINA BİLEREK DEVAM EDİP, İSTİĞFAR ETMEYENLERE. (G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 1. cilt, Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 70/10)
ALLAH REFİKDİR (MERHAMETLİ VE ŞEFKATLİ), RIFKI SEVER VE RIFKA MUKABİL VERDİĞİNİ BAŞKA HİÇBİR ŞEYLE VERMEZ. (Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 7. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 293)
Allahın, insanların kalbine ilham ettiği şefkat duygusunun pek çok hikmeti vardır. Hayata gözlerini açtığı andan itibaren, yaşayacağı dünya hakkında hiçbir bilgisi olmayan, iyiyi - kötüyü, doğruyu - yanlışı, güvenliği - tehlikeyi bilmeyen, kendisini korumaktan aciz, ihtiyaçlarından ve bunları nasıl gidereceğinden bihaber olan bir varlığı, Allah anne şefkati vesilesiyle tümüyle koruma altına almaktadır. İşte bu anne şefkati, tüm insanların birbirlerine göstermeleri gereken şefkat anlayışı açısından çok önemli bir ölçü ve örnektir.
Sayin Adnan Oktar Şefkatin İnsan Ruhunda Oluşturduğu Derin Etkiyi Anlatiyor...
ADNAN OKTAR: Müminde şefkat var. Yani Allaha inananda şefkat var. Şefkat bir kere dinmeyen bir duygudur, hiçbir şekilde azalmaz. Şefkat çok büyük bir nimettir, müminlere Allah tarafından verilmiş, özel bir güçtür, özel bir duygudur, o müminlerin iç enerjisidir. Allah bu huyu, bu ahlakı çok beğeniyor. Şefkat, Rahman Rahim isminin tecellisidir. Anne de çocuğuna şefkat gösterir. Çocuk akıllıysa, o da annesine şefkat gösterir, o da annesini koruyup kollar.
Mesela bugün bahçede bir kedi vardı yavrusuyla beraber. Yavru biraz gelişmiş, yavrusu anneden biraz uzakta kaldı, tek kelimeyle anne mırıltı gibi bir ses çıkarttı, yavru koşarak hemen annesinin yanına gitti. Mesela biz gel desek, gelmez ama annesi çağırınca hemen koşarak gitti. Bu sefer ikinci aşamada, annesinden iyice ayrıldı, uzak bir yere gitti, annesi gelmesi için sürekli bir şeyler söylüyor, kerata gelmiyor. Bak annen seni bekliyor dedik, sonra biz çekilince, annesi koşarak yanına geldi. Bu sefer biraz ilgilendiğimizi görünce, ikisi birden yaklaştılar, ben de acıktıklarını da anladım, onlara peynir verdim. Peyniri yediler sonra düşündüm, peynir tuzlu, bunlar susamıştır dedim, biraz su kabıyla su götürdüm verdim, hemen ikisi birden suya yaklaştılar. Büyük bir iştahla içmeye başladılar. İşte bu, benim çok hoşuma gitti.
Yavrunun o aczi, annesine olan düşkünlüğü, annesi ona bir şey olacak diye korkuyor, sürekli peşinde. Epeyi de büyümüş aslında, fakat onu korumakla kendini mükellef görüyor. O da hiç annesinden ayrılmıyor. Şefkatin tatmini açısından, çok zevkli görünüşleri, çok haz verici. O suyu içtiklerinde mutlu oldum, hoşuma gitti. Eğer sırf peynir yiyip gitmiş olsalar, rahatsız olurdum. Çünkü su bulamama ihtimalleri var. Su bulamayınca, böbrekler zorlanacaktır, vücutları zorlanacak, hayvan olduğu için de bilemez, canı yanar. Mesela bu bir şefkattir.
İnsan, ağaçlara da şefkat duyar. Bir bitki güneş göremiyordur, güneş görmesi için, önünde bir engel varsa onu kaldırırsın, o da ona gösterdiğin şefkatindir. Mesela çiçeğin topraktaki suyu biter, toprağı sularsın, o da bir şefkattir. Çünkü çiçeğin canlandığını görmek bir zevktir. Bunun gibi, şefkat her yerde tecelli eder. (21 Haziran 2011 tarihli saat 22:00daki A9 Tv ve Gaziantep Olay Tv sohbetinden)
(makale harun yahya)
Bu makale, İlmi Araştırma Dergisi 89. sayı (Kasım 2011) 44. sayfada yayınlanmıştır.

Müminler, Yüce Allahın Rauf (şefkat eden) isminin üzerlerinde en güzel tecelli ettiği kişilerdir. Müminlerin şefkat anlayışlarının temelinde Allahın rızasını ve hoşnutluğunu kazanma isteği vardır. Müminlerin şefkati Allahın yarattıklarına karşı çok yoğun yaşanır, hiçbir şekilde azalmaz. Allahın rızasını kazanma isteğinden kaynaklandığı için müminlere müthiş zevk verir ve ruhta derin bir etki oluşturur. Bu Allahın müminlere bahşettiği çok büyük bir nimet, özel bir güç ve duygudur. Adeta müminlerin iç enerjisidir. En önemlisi de sonsuz merhametin sahibi Rabbimizin Kuranda övdüğü üstün bir ahlak özelliğidir.
Yüce Allah sonsuz ilmini, merhametini ve lütfunu canlı-cansız tüm yarattıkları üzerinde tecelli ettirir. Rabbimizin Rahman ve Rahim sıfatlarının tecellilerine hem Kuranda hem de kainatın her noktasında insanlar hayatları boyunca her an şahit olurlar. Çünkü Allahın Rahman ve Rahim sıfatları insanların doğumundan ölümüne, türlü hastalıklardan sağlığa, tüm acizliklerden canlı ve cansız varlıklardaki eşsiz güzelliklere kadar tüm kainatı tamamen sarmış durumdadır. Allahın tüm insanlara olan merhameti, şefkati, sevgisi, yardımı, koruması, lütfu ve bağışlayıcılığı Rabbimizin Rahman ve Rahim sıfatının en güzel tecellilerindendir.
Müminlerin şefkat anlayışlarındaki kararlılıklarının bir sebebi de Allahın bu sıfatını kendi üzerlerinde yaşatma çabalarıdır. Allah pek çok ayette açıklandığı gibi merhametlilerin en merhametlisi, Rahman ve Rahim olandır. Dolayısıyla müminler de şefkati merhameti, güçlerinin yettiği en son sınıra kadar yaşamaya çalışırlar. Ayrıca müminler, Eğer Allahın sizin üzerinizde fazlı ve rahmeti olmasaydı ve Allah gerçekten Rauf (şefkat eden ve) Rahim olmasaydı (ne yapardınız)? (Nur Suresi, 20) ayetiyle de bildirildiği gibi, Allahın kendilerine olan şefkatine ve merhametine muhtaçtırlar. Allahın kendilerine şefkat ve merhamet etmesini istedikleri için de diğer müminlere ve tüm insanlara karşı ellerinden geldiğince şefkatli ve merhametli olmaya çalışırlar.
Şefkat Her Yerde Tecelli Eder
Müminlere Gösterilen Şefkat:
Göklerin, yerin ve her ikisi arasındakilerin tek hakimi olan Allah Kuranda inananların kafirlere karşı zorlu, kendi aralarında ise merhametli (Fetih Suresi, 29) olduklarını bildirmiştir. Ayette bildirildiği üzere, müminler bu ahlak özelliğini herşeyden önce Allahın bir emri olarak yerine getirirler. Bunun yanında müminlerin Allaha olan sevgilerini, Onun rızasını kazanmak için gösterdikleri çabayı ve yaşadıkları güzel ahlakı görmek de diğer müminler üzerinde doğal bir sevgi, şefkat ve merhamet oluşmasına neden olur. Sizin dostunuz (veliniz), ancak Allah, Onun elçisi, rüku ediciler olarak namaz kılan ve zekatı veren müminlerdir. (Maide Suresi, 55) ayeti gereği birbirlerinin velileri olduklarını bilir ve bunun getirdiği samimiyet ve düşkünlük ile hareket ederler. Bu özellikleri bir başka ayette de şöyle haber verilmiştir:
Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin velileridirler. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler ve Allaha ve Resulüne itaat ederler. İşte Allahın kendilerine rahmet edeceği bunlardır. Şüphesiz, Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. (Tevbe Suresi, 71)
İşte müminler, bu dostluk anlayışı içerisinde birbirlerine sıkıntı verecek her türlü etkiyi ortadan kaldırmaya, ferahlık, rahatlık ve huzur sağlayıcı ortamlar oluşturmaya çalışırlar. Diğer mümin kardeşlerinin de kendileri gibi aciz kullar olduklarını, bu nedenle de her zaman için hata yapmaya, yanılmaya, unutmaya açık olduklarını bilirler. Bundan dolayı da hiçbir zaman bir kızgınlığa ya da merhametsizliğe kapılmadan birbirlerini Allahın izniyle şefkatle doğruya davet ederler.
Kitap Ehline Gösterilen Şefkat:
İnsan ayrımı yapmamak, her insanı sevmek, şefkatle yaklaşmak Peygamberimiz (s.a.v.)in vasfıdır. Peygamberimiz (s.a.v.) bu özelliği sebebiyle Kitap Ehli ile de daima iyi ilişkiler kurmuştur. Samimi müminler de Peygamber Efendimiz (s.a.v.)in bu sünnetini kendi yaşamlarına uygularlar. Kitap Ehlinin serbestçe ibadetlerini yapması, sanat, ticaret ve günlük yaşamda alabildiğine özgür olmaları müminlerin Kitap Ehli üzerindeki şefkatidir. Müminlerin Kitap Ehline şefkati onları tevhid inancına çağırmalarıyla da ortaya çıkar. Onlara Allahın birliğini, Allahı çok derin sevmeyi, Allaha aşkla bağlanmayı, helallere haramlara dikkat etmeyi, Allahın son gönderdiği peygamber olan Peygamber Efendimiz (s.a.v.)e derin bir sevgiyle bağlanmayı ve dediklerinin doğru olduğunu, Kuranın Allahın vahyi olduğunu hatırlatırlar.
Kalbi Isındırılacak Olanlara Gösterilen Şefkat:
Sadakalar, -Allahtan bir farz olarak- yalnızca fakirler, düşkünler, (zekat) işinde görevli olanlar, kalpleri ısındırılacaklar, köleler, borçlular, Allah yolunda (olanlar) ve yolda kalmış(lar) içindir. Allah bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir (Tevbe Suresi, 60)
Yukarıdaki ayette, kalpleri ısındırılacak olan bir grup insana işaret edilmektedir. Bu insanlar İslam dinini yeni tanımaya başlayan ya da henüz tanımayan, ancak iman etmesi için gayret sarf edilen kişilerdir.
Allahın kendileri için seçtiği din olan İslamın mükemmelliğini ve yaratılışlarına tek uygun sistem olduğunu gören müminler, bu güzelliği kendileri gibi tüm insanların da yaşamasını isterler. Dahası Allahın, insanları dünya hayatında yaptıklarından dolayı ahirette sorguya çekeceğini bildikleri için henüz vakit varken tüm insanları uyarmaya ve onlara doğru yolu göstermeye çalışırlar. Çünkü insanlar için dünyada da, ahirette de tek kurtuluşun din ahlakını yaşamak olduğunu bilirler. Müminler, insanların Kuran ahlakını yaşadıklarında cehennemden sakınacaklarını bildiğinden daima onları doğruya davet eder, iyiliğe yöneltir, kötülükten sakındırırlar.
Dinsizliğin hakim olduğu bir hayatın kişiye getirdiği azabı çok iyi bilen müminler, insanların Allaha ve Kurana iman etmeleri ve içinde bulundukları durumdan kurtulabilmeleri için çok çeşitli yollar denerler. Kalbi dine ısındırılacak olan kimselere Kuran ahlakını anlatma konusunda maddi manevi hiçbir fedakarlıktan kaçınmazlar. Kuranda, bu kimselerin imanı kavramaları için müminlerin karşılıksız olarak yaptıkları tüm maddi harcamalar sadaka olarak adlandırılmıştır. Bu, Allah Katında makbul tutulan ve karşılığı güzel olan bir harcamadır. Zira bir kişinin iman etmesi onun aynı zamanda cehennem azabından kurtulup sonsuz cennet hayatını kazanması demektir.
Anne ve Babaya Gösterilen Şefkat:
Rabbin, Ondan başkasına kulluk etmemenizi ve anne-babaya iyilikle davranmayı emretti. Şayet onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlılığa ulaşırsa, onlara: Öf bile deme ve onları azarlama; onlara güzel söz söyle. Onlara acıyarak alçakgönüllülük kanadını ger ve de ki: Rabbim, onlar beni küçükken nasıl terbiye ettilerse Sen de onları esirge. (İsra Suresi, 23-24) ayetinde haber verildiği gibi müminler, Allahın ayetlerdeki emirleri ve kendilerinde tecelli eden şefkat duygusu dolayısıyla, yanlarında yaşlılığa erişen bakıma muhtaç duruma gelmiş olan anne ve babalarına karşı son derece saygılı bir tavır sergilerler. Onlara karşı son derece hürmetkar, ince düşünceli, hoşgörülü ve itinalı bir tavır içinde olurlar. Onları rahat ettirmek için ellerinden geleni yaparlar. Saygıda ve merhamette kusur etmemeye çalışırlar. Yaşlılığın getirdiği zorluk ve sıkıntıları göz önünde bulundurur ve onlar henüz dile dahi getirmeden tüm ihtiyaçlarını anlayışla ve şefkatle gidermeye gayret ederler. Hem maddi hem de manevi açıdan bir eksiklik ve sıkıntı çekmemeleri için tüm imkanlarını seferber ederler. Ayrıca her ne olursa olsun gönül alıcı ve hürmetkar üsluplarından taviz vermezler.
Ancak tüm bunların yanında müminlerin anne babaları kimi zaman inkar yolunu benimsemiş olabilirler. Böyle bir inanç farklılığında müminin göstereceği tavır ise, yine güzel sözle ve gönül alıcı bir üslupla onları doğru yola davet etmek olacaktır.
Hayvanlara Gösterilen Şefkat:
Hayvanların yaz ve kış aylarında yiyeceklerini içeceklerini barınacak yerlerini düşünmek, hayvanların aczini çaresizliğini gidermek, yavrularına bakmak insan ruhunun tatmin bulması açısından çok zevklidir. Çünkü Rabbimizin kusursuz özelliklerle yarattığı, isteklerini dile getiremeyen, aczini, rahatsızlığını anlatamayan hayvanlara gösterilen bu şefkat ruha büyük bir lezzet verir ve kalbin huzur bulmasına, yatışmasına vesile olur.
Bitkilere Gösterilen Şefkat:
Mümin Allahın tecellisi olarak gördüğü herşeye şefkat duyduğundan, bu şefkatini çiçeklere ve ağaçlara da gösterir. Bir bitki güneş görmüyorsa, güneş görmesi için uygun bir ortam hazırlanması, sulanması, yapraklarının bakımı, toprağın havalanıp yenilenmesi bu şefkatin göstergesidir. Karşılığında Müslüman çiçeğin canlandığını gördüğünde ruhunda çok büyük bir zevk duyar. Fakat asıl zevk, Allah rızasını kazanmaktan kaynaklanır.
İhtiyaç İçinde Olana Gösterilecek Olan Şefkat:
Müminlerin şefkati ihtiyaç içinde olan bir kişinin yaşadığı her türlü acizlik ve zorluk anlarında daha da ön plana çıkar. İman etmeyen insanlar, acizlik içinde olan kişilere karşı kayıtsız kalır ve umursamaz davranırlar. Ama mümin bir kişinin böyle bir durumda şefkati ve merhameti artar, ihtiyaç içindeki kişiyi koruyup kollamak ister. Bir kişinin bir şeye gücü yetmezse, o kişiye şefkat duyar, o kişiyi daha çok sever. Ama zulüm gözüyle bakan insanlar, bir şeye gücü yetmeyen kişiye karşı öfke duyar, nefret eder, kızgınlık duyar, intikam almaya kalkabilirler. Mümin ise her durum ve koşulda yardımcı olmaktan zevk alır, şefkat duyar, onu korumak kollamak ister.
Şefkat Anlayışı Allah Korkusu ile Yaşanır
Güçlü bir şefkat anlayışının oluşabilmesi, bu anlayışın insanın hayatı boyunca sürebilmesi ve bunu tüm insanlara yöneltebilmesi için, kişinin mutlaka Allahtan korkan, Kuran ahlakına uyan bir kimse olması gerekir.
İman etmeyen insanlar, böyle güçlü bir şefkat ve merhamet ahlakını ancak aralarında menfaat bağları olan kişilere; yani halihazırda ya da gelecekte, gösterdikleri şefkatin mutlaka bir şekilde kendilerine bir çıkar sağlayacağını düşündükleri kişilere gösterebilirler. Ve bunu da ancak geçici bir süre devam ettirebilirler.
Mümin ise, şefkatli ve merhametli olmayı, kişiliğinin bir parçası olarak tüm hayatı boyunca yaşar. Beraberindeki müminlere karşı, son derece ihtimamlı çok daha koruyup kollayıcı bir tavır içerisinde olur. Müslüman kardeşlerini; dostları, arkadaşları ve yakınları olarak sevip sayar, onlara karşı hürmette kusur etmez. Onlara sahip çıkıp her türlü ihtiyaçlarını, sıkıntılarını söyletmeden düşünüp gidermek gibi, titiz bir ahlak içerisinde olur. Onların sorunlarını, ihtiyaçlarını, sıkıntılarını, kendilerininkinden önde tutar. En zor şartlarda bile, önce Müslüman kardeşlerini koruyup kollamaktan taviz vermez.
Müminin bu şefkati ve fedakarlığı; onun, Allahı kendi nefsinden, bedeninden, malından, mülkünden, hayatından ve sahip olduğu maddi manevi diğer herşeyinden daha çok sevdiğinin çok açık bir alametidir. Böyle bir insan Allahın sevgisini kazanabilmek için, hiç düşünmeden herşeyini feda edebilecek güçtedir. Canını, malını, sahip olduğu herşeyi Allaha teslim etmiştir. Tüm hakimiyetin tek sahibi olan Allah Kuranda, bu ahlakı gösteren müminleri müjdelemiş ve gerçek anlamda büyük kurtuluş ve mutluluğun ancak bu şekilde elde edilebileceğini hatırlatmıştır:
İşte onlar, hayırlarda yarışmaktadırlar ve onlar bundan dolayı öne geçmektedirler. (Müminun Suresi, 61)
Şefkat Özel Bir Duygudur, Ruhta Şiddetli Etki Yapar
Müminlerde görülen şefkat, iman edenlerin birbirlerine duydukları sevginin de çok önemli bir alametidir. Çünkü ancak hiçbir menfaat beklentisi içerisinde olmadan, yalnızca Allah rızası için seven bir insan böyle yüksek bir ahlak gösterebilir. Dolayısıyla bu ahlakın, -kişi ayırt etmeden- tüm Müslümanlara karşı ve sürekli olarak gösterilmesi, aynı zamanda o kişinin samimi iman ettiğinin de önemli bir göstergesidir.Kuranda müminlerin birbirlerine karşı göstermeleri gereken şefkat anlayışını Allah bir ayette şöyle bildirmiştir:
Sakın onlardan bazılarını yararlandırdığımız şeylere gözünü dikme, onlara karşı hüzne kapılma, müminler için de (şefkat) kanatlarını ger. (Hicr Suresi, 88)
Peygamber Efendimiz (s.a.v.)in Şefkat Hakkındaki Hadisleri
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ashabına merhametli olmalarını hatırlatmış ve onlara en güzel örnek olmuştur:
MERHAMET EDİN, MERHAMET OLUNASINIZ. AF EDİN, AF OLUNASINIZ. YAZIK, LAF EBESİ OLANLARA. YAZIK GÜNAHLARINA BİLEREK DEVAM EDİP, İSTİĞFAR ETMEYENLERE. (G.Ahmed Ziyaüddin, Ramuz El Hadis, 1. cilt, Gonca Yayınevi, İstanbul, 1997, 70/10)
ALLAH REFİKDİR (MERHAMETLİ VE ŞEFKATLİ), RIFKI SEVER VE RIFKA MUKABİL VERDİĞİNİ BAŞKA HİÇBİR ŞEYLE VERMEZ. (Kütüb-i Sitte, Muhtasarı Tercüme ve Şerhi, Prof. Dr. İbrahim Canan, 7. cilt, Akçağ Yayınları, Ankara, s. 293)
Allahın, insanların kalbine ilham ettiği şefkat duygusunun pek çok hikmeti vardır. Hayata gözlerini açtığı andan itibaren, yaşayacağı dünya hakkında hiçbir bilgisi olmayan, iyiyi - kötüyü, doğruyu - yanlışı, güvenliği - tehlikeyi bilmeyen, kendisini korumaktan aciz, ihtiyaçlarından ve bunları nasıl gidereceğinden bihaber olan bir varlığı, Allah anne şefkati vesilesiyle tümüyle koruma altına almaktadır. İşte bu anne şefkati, tüm insanların birbirlerine göstermeleri gereken şefkat anlayışı açısından çok önemli bir ölçü ve örnektir.
Sayin Adnan Oktar Şefkatin İnsan Ruhunda Oluşturduğu Derin Etkiyi Anlatiyor...
ADNAN OKTAR: Müminde şefkat var. Yani Allaha inananda şefkat var. Şefkat bir kere dinmeyen bir duygudur, hiçbir şekilde azalmaz. Şefkat çok büyük bir nimettir, müminlere Allah tarafından verilmiş, özel bir güçtür, özel bir duygudur, o müminlerin iç enerjisidir. Allah bu huyu, bu ahlakı çok beğeniyor. Şefkat, Rahman Rahim isminin tecellisidir. Anne de çocuğuna şefkat gösterir. Çocuk akıllıysa, o da annesine şefkat gösterir, o da annesini koruyup kollar.
Mesela bugün bahçede bir kedi vardı yavrusuyla beraber. Yavru biraz gelişmiş, yavrusu anneden biraz uzakta kaldı, tek kelimeyle anne mırıltı gibi bir ses çıkarttı, yavru koşarak hemen annesinin yanına gitti. Mesela biz gel desek, gelmez ama annesi çağırınca hemen koşarak gitti. Bu sefer ikinci aşamada, annesinden iyice ayrıldı, uzak bir yere gitti, annesi gelmesi için sürekli bir şeyler söylüyor, kerata gelmiyor. Bak annen seni bekliyor dedik, sonra biz çekilince, annesi koşarak yanına geldi. Bu sefer biraz ilgilendiğimizi görünce, ikisi birden yaklaştılar, ben de acıktıklarını da anladım, onlara peynir verdim. Peyniri yediler sonra düşündüm, peynir tuzlu, bunlar susamıştır dedim, biraz su kabıyla su götürdüm verdim, hemen ikisi birden suya yaklaştılar. Büyük bir iştahla içmeye başladılar. İşte bu, benim çok hoşuma gitti.
Yavrunun o aczi, annesine olan düşkünlüğü, annesi ona bir şey olacak diye korkuyor, sürekli peşinde. Epeyi de büyümüş aslında, fakat onu korumakla kendini mükellef görüyor. O da hiç annesinden ayrılmıyor. Şefkatin tatmini açısından, çok zevkli görünüşleri, çok haz verici. O suyu içtiklerinde mutlu oldum, hoşuma gitti. Eğer sırf peynir yiyip gitmiş olsalar, rahatsız olurdum. Çünkü su bulamama ihtimalleri var. Su bulamayınca, böbrekler zorlanacaktır, vücutları zorlanacak, hayvan olduğu için de bilemez, canı yanar. Mesela bu bir şefkattir.
İnsan, ağaçlara da şefkat duyar. Bir bitki güneş göremiyordur, güneş görmesi için, önünde bir engel varsa onu kaldırırsın, o da ona gösterdiğin şefkatindir. Mesela çiçeğin topraktaki suyu biter, toprağı sularsın, o da bir şefkattir. Çünkü çiçeğin canlandığını görmek bir zevktir. Bunun gibi, şefkat her yerde tecelli eder. (21 Haziran 2011 tarihli saat 22:00daki A9 Tv ve Gaziantep Olay Tv sohbetinden)
(makale harun yahya)
Bu makale, İlmi Araştırma Dergisi 89. sayı (Kasım 2011) 44. sayfada yayınlanmıştır.