(Peygamberlerin ve bizim Peygamberimizin müminlerin günahkârlarına ve büyük günah işleyenlere şefaat etmeleri haktır.) Bu konuda şöyle bir hadis rivayet edilmiştir:
«Benim şefaatim, Ümmetimden büyük günah işleyenler içindir.» (Tirmizî, Kıyame 11; İbn Mace, Zühd/37.)
(Bu hadisi, İmam Ahmed, Tirmizî, Ebû Dâvud, Ibn Hıbban ve Hâkim Enes'den rivayet etmişlerdir. Hâkim Câbir'den, Taberanî İbn Abbas'tan, Hatîb İbn Ömer'den ve Ka'b b. Uceyr'den rivayet etmişlerdir.)
Şefaatin varlığına aşağıdaki âyet-i kerîmeler de delâlet etmektedir:
«Bir de kendi günahına ve mümin erkeklerle mümine kadınlar için mağfiret dile.» ( Muhammed, 47/19.)
«Fakat onlara, şefaatçılann şefaati fayda vermez.» (Müdessir, 74/48.) Bu âyetin manası, müminlere şefaatin fayda vereceğidir. Çünkü kâfirlere şefaatin fayda vermeyeceğini beyan ediyor.
Meleklerin şefaatına ait şu âyet-i Kerîme delil olabilir.
«O gün Cebrail ve melekler, saf halinde duracaklar. Rahmanın kendisine izin verip de doğruyu söylemiş olandan başkalan bir kelime bile söyleyemiyecekler.» (Sebe, 78/38.)
Peygamberlerin ve meleklerin şefaati hak olduğu gibi, velilerin, âlimlerin, şehidlerin, fakirlerin ve belâlara karşı sabreden müminlerin ölmüş küçük çocuklarının şefaatlan da haktır.
İmam Âzam «el-Vasıyye» adlı kitabında şöyle diyor: «Büyük günah işlemiş olsa da Cennet ehlinden olan herkese, Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa'nın şefaati haktır.»
Bu sözlerden anlaşılan şudur: Şefaat, yalnız büyük günah işleyenlere mahsus değildir. Hz. Peygamber aleyhisselâm, bütün ümmetinin bütün sıkıntılarını gidericidir ve rahmet peygamberidir. Hz. Peygamber'in çeşitli şekillerde şefaat edeceği sabittir. Bu makam onu izah etmeğe yetmez. «Akâid-i Nesefîye»de şöyle deniliyor: «Hadislerden istifade edildiğine göre, büyük günah işleyenler hakkında Hz. Peygamberin ve ümmetinin hayırlılarının şefaatları sabittir. Mutezile bu meseleye de muhalif olup ancak müminlerin derecelerinin yükseltilmesi için şefaat edilebileceği görüşündedirler." (İmam-ı Azam Fıkh-ı Ekber-Aliyyü'l Kari Şerhi, sh:175-176)
«Benim şefaatim, Ümmetimden büyük günah işleyenler içindir.» (Tirmizî, Kıyame 11; İbn Mace, Zühd/37.)
(Bu hadisi, İmam Ahmed, Tirmizî, Ebû Dâvud, Ibn Hıbban ve Hâkim Enes'den rivayet etmişlerdir. Hâkim Câbir'den, Taberanî İbn Abbas'tan, Hatîb İbn Ömer'den ve Ka'b b. Uceyr'den rivayet etmişlerdir.)
Şefaatin varlığına aşağıdaki âyet-i kerîmeler de delâlet etmektedir:
«Bir de kendi günahına ve mümin erkeklerle mümine kadınlar için mağfiret dile.» ( Muhammed, 47/19.)
«Fakat onlara, şefaatçılann şefaati fayda vermez.» (Müdessir, 74/48.) Bu âyetin manası, müminlere şefaatin fayda vereceğidir. Çünkü kâfirlere şefaatin fayda vermeyeceğini beyan ediyor.
Meleklerin şefaatına ait şu âyet-i Kerîme delil olabilir.
«O gün Cebrail ve melekler, saf halinde duracaklar. Rahmanın kendisine izin verip de doğruyu söylemiş olandan başkalan bir kelime bile söyleyemiyecekler.» (Sebe, 78/38.)
Peygamberlerin ve meleklerin şefaati hak olduğu gibi, velilerin, âlimlerin, şehidlerin, fakirlerin ve belâlara karşı sabreden müminlerin ölmüş küçük çocuklarının şefaatlan da haktır.
İmam Âzam «el-Vasıyye» adlı kitabında şöyle diyor: «Büyük günah işlemiş olsa da Cennet ehlinden olan herkese, Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa'nın şefaati haktır.»
Bu sözlerden anlaşılan şudur: Şefaat, yalnız büyük günah işleyenlere mahsus değildir. Hz. Peygamber aleyhisselâm, bütün ümmetinin bütün sıkıntılarını gidericidir ve rahmet peygamberidir. Hz. Peygamber'in çeşitli şekillerde şefaat edeceği sabittir. Bu makam onu izah etmeğe yetmez. «Akâid-i Nesefîye»de şöyle deniliyor: «Hadislerden istifade edildiğine göre, büyük günah işleyenler hakkında Hz. Peygamberin ve ümmetinin hayırlılarının şefaatları sabittir. Mutezile bu meseleye de muhalif olup ancak müminlerin derecelerinin yükseltilmesi için şefaat edilebileceği görüşündedirler." (İmam-ı Azam Fıkh-ı Ekber-Aliyyü'l Kari Şerhi, sh:175-176)