Efsunkar
Bayan Üye
Seçkinlik ve sıradanlığın analizi, kafalarını sadece iradelerinin emellerinin bir hizmetkârı olarak kullananlar ile kafanın sadece kendi hizmetinde kullanılması gerektiğini söyleyecek cesarete sahip ender bulunan kimseleri ayırarak başlar. Bu kişiler dünyanın gerçek soylu ve asilzadeleridir. Bunlarda bir tür akıl fazlası vardır ve güz...el sanatlar, fikir ve felsefe alanında üretilen eserler de bu akıl fazlasına dayanır.
Deha, çifte akla sahip bir kişidir; biri kendi için ve iradesinin hizmetinde; diğeri ise nesnel bir şekilde algılayıp kavradığı dünyanın aynası haline geldiği için dünyanın hizmetinde. Sıradan insanın ise sadece bir aklı vardır ve dehanın nesnel aklına karşılık olarak buna da öznel akıl denebilir. Bu akıl ne kadar keskin olursa olsun asla dehanın çifte aklıyla boy ölçüşemez.
Bu çifte akıl çoğu zaman iradenin hizmetine engel olacaktır; bu dehanın günlük hayat içinde gözlenebilen yeteneksizliğini açıklar. Ayrıca dehayı özel bir biçimde belirleyen şey ister kör ister keskin olsun, kendisinde, her zaman sıradan basit kafalarda karşılaşılan hesaplı kitaplı, temkinli ihtiyatlı ruh halinden eser bulunmamasıdır. Ancak büyük kafalar da küçüklere düşkünlük gösterirler; çünkü büyüklükleri diğerlerinin küçüklükleri sayesinde görünür hale gelir. Zira her şey izafidir.
Beynin vücudun geri kalanından farklı, korunaklı bir biçimde en tepede, kafatasının içinde görece bağımsız olarak yer alması, büyük zihinsel kabiliyeti olan kişilerin herkes için ortak olan hayattan ayrı olarak, ikinci bir hayat, zihinsel bir hayat sürmesiyle benzeşmektedir.
Bilginler dâhi değildir, onlar ancak bildiklerini, yani başkasından öğrendiklerini öğretirler; deha ise öğrettiklerini kimseden öğrenmemiştir. Bir nesnenin aynada yansımasıyla, dünyanın bir dâhinin zihninde yansıması benzetilebilir. Ancak dehanın bu noktada en temel ayırt edici özelliği tikelde tümeli görmesidir; sıradan insan tikelde ancak tikeli görebilir.
Deha, çifte akla sahip bir kişidir; biri kendi için ve iradesinin hizmetinde; diğeri ise nesnel bir şekilde algılayıp kavradığı dünyanın aynası haline geldiği için dünyanın hizmetinde. Sıradan insanın ise sadece bir aklı vardır ve dehanın nesnel aklına karşılık olarak buna da öznel akıl denebilir. Bu akıl ne kadar keskin olursa olsun asla dehanın çifte aklıyla boy ölçüşemez.
Bu çifte akıl çoğu zaman iradenin hizmetine engel olacaktır; bu dehanın günlük hayat içinde gözlenebilen yeteneksizliğini açıklar. Ayrıca dehayı özel bir biçimde belirleyen şey ister kör ister keskin olsun, kendisinde, her zaman sıradan basit kafalarda karşılaşılan hesaplı kitaplı, temkinli ihtiyatlı ruh halinden eser bulunmamasıdır. Ancak büyük kafalar da küçüklere düşkünlük gösterirler; çünkü büyüklükleri diğerlerinin küçüklükleri sayesinde görünür hale gelir. Zira her şey izafidir.
Beynin vücudun geri kalanından farklı, korunaklı bir biçimde en tepede, kafatasının içinde görece bağımsız olarak yer alması, büyük zihinsel kabiliyeti olan kişilerin herkes için ortak olan hayattan ayrı olarak, ikinci bir hayat, zihinsel bir hayat sürmesiyle benzeşmektedir.
Bilginler dâhi değildir, onlar ancak bildiklerini, yani başkasından öğrendiklerini öğretirler; deha ise öğrettiklerini kimseden öğrenmemiştir. Bir nesnenin aynada yansımasıyla, dünyanın bir dâhinin zihninde yansıması benzetilebilir. Ancak dehanın bu noktada en temel ayırt edici özelliği tikelde tümeli görmesidir; sıradan insan tikelde ancak tikeli görebilir.