GAZETE BEŞİKTAŞ
SAYI:73, HAZİRAN 2004
SAYFA 2
Siyasete davet
Bir hafta içinde iki önemli siyasetçi ile görüştüm. Biri iktidar diğeri muhalefetin İstanbul il başkanı…AK Parti İstanbul İl Başkanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu ve CHP İstanbul İl Başkanı Şinasi Öktem siyasetin yaşamın bir parçası olduğunu ve hayatımızda önemli bir yer tutması gerektiğini söylüyor. Fikirleri tasan tabana zıt olsa da siyaset yapılması konusunda aynı görüşteler ve söylemleri oldukça önemli…
İşte iki önemli siyaset adamının söylediklerinden siyasetle ilgili olan bazı detaylar…
Dr. Mehmet
Müezzinoğlu,
AK Parti İstanbul
İl Başkanı
“Her Türk vatandaşı siyaset yapmalıdır. Zaten, oy kullanarak bunu yapıyoruz, aktif olarak bir parti kimliği altında siyaset yapmak ise, bir toplumsal sorumluluktur. Toplumda belli bir yere gelmiş insanların ülkelerine borcu olduğuna inanıyorum. Bu ülkenin daha iyi daha modern yönetilmesi ülke daha iyi şartlara taşınabilmesi gibi bir sorumluluğumuz var. Kalıcı siyasetçi olmak durumunda değiliz. Ben insanların zamanının ve imkanlarının müsaade ettiği oranda siyasette aktif rol alınması doğru olduğuna inanıyorum. Çünkü nerede boşluk bırakırsanız orayı bir başkası doldurur. Bir başkasını doldurduğu ortam iyi olabilir ama kötü olursa bizim şikayet etme hakkımız yoktur. Siyasetin bu şeklinin ülkeye kalıcı hizmetler getireceği kanaatinde değilim. Değişimci ve dinamik bir yapının kurulması lazım. Komşu demokratik ülkelerde bir partinin oy oranı iki puan düştüğünde lider ben bıraktım diyor. Bizde umursamıyor bile… İnsanımız, değişmeyeni değiştirme gücünün kendi elinde olduğunu çok iyi öğrendi takım tutar gibi parti tutmanın yanlışlığı anlaşıldı. Yorulanlar ve iyi yapamayanlar değişecek.”
Şinasi Öktem,
CHP İstanbul İl Başkanı
“Siyasete ilgi duyanlara söyleyecek bir şeyim yok. Onlar yollarına devam etsinler de, siyasete ilgi duymayanlar ne yapıyorlar diye sormak isterim. Siyasetten başka nasıl bir kurtuluş mu var? Siyasetle mutlaka ilgilenmelisiniz. Üniversite bitirseniz, master yapsanız, iki yabancı dil bilseniz yine işsizsiniz. Önemli olan gençlerin siyasete ilgi duymalarını sağlamak ve siyasetle kendi önlerini açmalarını sağlamaktır. Doğru siyaset ülkenin refahını ve yaşam düzeyini geliştirir. Bunu savunursan ve bunu yaparsan senin de geleceğin kolay olur. Yoksa, kurtulmak yok öyle tek başına… Tek başına kurtulursan diğerleri ne olacak? Çukura düşerler. Ülke için bir şeyler yapmak lazım. Çünkü hepimiz aynı gemideyiz. Genç yaşlı, hem okumuş hem okumamış herkesin siyasete ilgi duyması gerekir. Şu parti, ya da bu parti, siyasete ilgi ne kadar çok olursa, o ülkedeki gelişme de o kadar iyi olacaktır. Rekabet de olacaktır. Partiler içinde çürük elmalarda ayıklanacaktır. O zaman daha kaliteli daha özverili insanlar ülkeyi yönetecektir.”
SORUNLAR-ŞİKAYETLER
Temizlik sorunumuz var
Son günlerde park ve bahçelerin bakımı aksadı. Özellikle temizlik konusunda. Örneğin çimler biçilmiyor, temizlik arabalarımız çok geç geliyor. Eskiden saat 7 en 7 buçukta çöplerimizi alırlardı. Şimdi saat sekiz sekiz buçuğu buluyor gelmeleri. Belediye başkan yardımcısıyla görüştüm. Temizlik ihalesi için 24 Haziran diye bize gün verdiler, şimdi beklemedeyiz.
Abbasağa muh.
Yüksel Ağat
Hayvanseverler dikkat
Mahallede büyük bir sıkıntımız yok, parklarımızın bakımları sokaklarımızın temizlikleri devam ediyor, so6n zamanlarda tek sıkıntımız elektrikler. Ayrıca mahallemizde afet gönülleri adı altında depremle afetle mücadele için bir atılım yapılıyor, mahalle halkının müracaatlarını bekliyoruz. Bunun dışında kütüphanemiz, muhtarlık binamız içindeki yardım odamız devam ediyor, dersler veriliyor. Bir de hayvan sahiplerinden rica ediyoruz köpeklerini sokağa pisletmesinler temizlesinler çok kötü oluyor.
Akatlar muhtarı
M.Tayfun Kirmanlı
Panayırımız başlıyor
6 Haziran Pazar günü Arnavutköylüler olarak düzenlediğimiz ve artık gelenekselleşmiş olan panayırımız başlıyor. Tüm halkımızı davet ediyoruz. Bir çok sanatçı, milletvekili, politikacılarımız bizimle olacak, çok eğleneceğiz. Buradan duyurusunu yapalım. Bunun yanında kermesimiz, sergilerimiz, stantlarımız da var.
Arnavutköy muh.
Sedef İrteş
Dilimizde tüy bitti artık
Otobüs ve elektrik sorunumuz hala devam ediyor. 25 yıllık otobüs hattına sahip çıkmıyorlar. Biz Ulus mahallesi halkı olarak otobüslerden çok şikayetçiyiz. Bütün mercilere dilekçelerimizi verdik. Yüzyüze görüştük ama hala bekliyoruz kimse hiçbir şey yapmıyor. Hatta büyükşehir belediyesi ile de görüştük bundan sonra daha iyi hizmet verileceğini söylediler, her on beş dakikada bir otobüs geçecekti. Ama ne yazık ki hala öyle bir uygulama başlamadı.
Ulus muh. Kadir Gedik
Karakol istiyoruz
Her zaman olduğu gibi ulaşım sorunumuz var. Bir de mahallemizin gündemi şu sıralar karakolumuz. 60 yıllık bir karakolumuz vardı ve onu kaldırdılar. Hırsızlar kol geziyor. Biz de mahalle olarak karakolumuzu geri getirmek için uğraşıyoruz.
Dikilitaş muh.
Abdullah Sızmaz
HABER HATTI
Atatürk yürüyüşü
Dolmabahçe ve Şişli Atatürk Evinin önünden başlayan büyük bir Atatürk yürüyüşü yapıldı. Taksim anıtında son bulan yürüyüşe Vali Muammer Güler, Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ve vatandaşlar katıldı.
Oto yarışında trajik son
Görgü tanıklarının ifadesine göre, Barbaros Bulvarından Beşiktaş istikametine giden yolda iki otomobil yarışmaya başladı. Sol şeritte çok hızlı bir şekilde seyreden İsmail Bulut’un sürdüğü Cip önüne çıkan taksiye çarpmamak için sağa kırınca kontrolünü kaybetti. Takla atarn cip yolun kenarındaki ağacı devirdikten sonra durabildi. Bulut’un sağlık durumunun ciddi olduğu belirtildi.
Zabıta bıçaklandı
Beşiktaş’ta İnönü Stadının önünde simit satan seyyar satıcı tezgahını almaya çalışan zabıta memurunu bıçaklayarak ağır yaraladı. Hastaneye kaldırılan zabıta görevlisi Osman Coşğun’un hayati tehlikeyi atlatamadığı seyyar satıcı İdris Aktaş’ın ise göz altına alındığı bildirildi.
Festivale destek
Türsak’ın Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Çevre ve Orman Bakanlığı desteği ile düzenlenen 8. Uluslar arası Çevre Filmleri Festivali törenle başladı. Cemal Reşit Rey Konser Salonunda düzenlenen törene Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal, Türsak Vakfı Başkanı Engin Yiğitgil ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe katıldı.
SAYFA 3
‘Beklemedeyiz!..’
Bu ay Ortaköy halkına sorduk. Yeni başkan İsmail Ünal’dan beklentilerini anlattılar. Ortaköy Beşiktaş’ın en güzel yerlerinden biri ama bir çok sorunu da var. Meydan sorunu temizlik sorunu gibi. İsmail Ünal ile ilişkilerinin çok iyi olduğunu söyleyen Ortaköylüler yeni başkanın sözlerini tuttuğu taktirde yepyeni ve Avrupa kentlerine benzer güzellikte bir Ortaköy ile buluşacaklarına inanıyorlar.
Tarihi binalar
korunsun
Biz Ortaköylüler olarak yeni başkanımıza çok güveniyoruz. O bizim dertlerimizi iyi dinledi ve bir sürü güzel fikri var buraları daha da değerlendirmek için. Çünkü buralar tarihi alan o yüzden buradaki tarihi evlere özel bir önem vermesi çok gerekli bir durum. Kendi kendine yıkılıyor ya da yanıyor evler biz bu duruma çok üzülüyoruz. Başkanımızın bunlarla ilgileneceğine eminim. Söz verdi.
Can Koyudağ, 56,
serbest meslek
Trafik sorunumuz
Buranın geceleri eğlence trafiği çok fazla oluyor. Açıkçası bazen de çok rahatsız oluyoruz rahatlıkla sokağa çıkamıyoruz. Bilmiyorum buna nasıl bir çözüm bulunabilir ama İsmail Ünal buralarda bayağı dolaştı. Herhalde en çok oyu da buradan aldı. Değer versin yeter.
Tülin Çakır, 41,
ev hanımı
Yollar bir açılıyor, bir kapanıyor
Bizim en büyük derdimiz yolların bir açılıp bir kapanması bu asfaltlarla neden bu kadar oynarlar almama. Kimlerin cepleri doluyor kim bilir. Yeni başkanımız genç. Gelsin dolaşsın buralarda yorulmaz biz ona ikramlarda bulunuruz. Sıkıntılarımızı paylaşsın. Başka ne isteriz.
Mehmet Tongur, 58,
esnaf
Bekleyerek olmaz
Ben kim gelirse gelsin değişen bir şey olmayacağını düşünüyorum. Bir insan belediye başkanı olunca ne olur ben bir şey demeyeyim, siz söyleyin. Ama olan bize olur. Kendi hayatımızı ancak kendimiz değiştirebiliriz. Başkalarından bir şey bekleyerek hiçbir şey olacağını düşünmüyorum. Olsa olsa birileri bizim üzerimizden rant sağlar o kadar. Yoksa neden insanlar hizmet edeceğiz diye bu kadar çırpınsınlar, bu kadar para harcasınlar?
Aysun Tepeci, 23,
öğrenci
İşsizlik sorunumuz
Üniversiteden yeni mezun oldum. İşsizim belediye ne yapar bilemiyorum ama gençlerle ilgilenirse eğer bizim de dileklerimizi dikkate alırsa memnun olurum.
Suat Selen, 30,
işsiz
İyi ki mimar
Yeni başkanın mimar olmasının Beşiktaş için iyi bir avantaj olduğunu düşünüyorum. Çünkü kentlerimizin artık modern olması lazım. Ve yurtdışını özellikle Avrupa’yı görmüş bir mimar olarak kendisinin bizi bu kirli ve çirkin görüntüden kurtaracağını düşünüyorum. Ama işi gerçekten çok zor bunu da bilsin.
Haydar Gülen, 32,
stajyer
Birşey
yapmasına
gerek yok
Ortaköy zaten güzel bir yer. Bence İstanbul’un en güzel yerlerinden biri. O yüzden başkanın buraya çok fazla bir şey yapmasına gerek yok diye düşünüyorum. Daha önceleri hiç ilgilenilmediği gibi yanlış işler de yapılmıştır. Burayı tanıma lazım. Ama bu başkanımıza güveniyorum kendisini de destekledik zaten.
Mahmut Değerli, 48,
emekli
Meydanımızı düzenlesin
Ortaköy meydanının yeniden düzenlenmesi gerekiyor. Çünkü baştan aşağı yanlış yapıldı. Buradaki görüntü çok çirkin. Kimseye sormadan kimsenin fikri alınmadan yapılmaz böyle işler. Yeni başkanın en sevdiğim sözü referandum. İnşallah sözünü tutar. Bizim fikrimizi almadan böyle işlere kalkışmaz.
Sinan Kaptan, 62,
emekli
Düzen lazım
Biz burada yaşamaktan çok memnunuz ama ailemizle birlikte deniz kenarında oturmak istediğimizde ne yazık ki çok rahatsız oluyoruz. Zaten her şer çok pahalı bir tek deniz kenarındaki banklar bize uygun orada da serseriler içki içiyor, gürültü çıkarıyorlar. Sıkıntı oluyor yani. Başkanımız bunlarla ilgileneceğini söylemişti bekliyoruz şimdilik.
Levent Güntekin, 36,
öğretmen
Avrupa
kentlerine
benzesin
Ortakoy vadisi projesi vardı. Buraları bir marka yapma sözü vardı. Harekete geçmesini bekliyoruz. Seçim öncesi verilen sözler unutulmasın da başka bir beklentimiz yok, belediyelerden. Çok güzel Avrupa kentleri gibi yeniden şekillendirileceğini söylemişti. Bunlar kulağa çok güzel gelen projeler ama artık iş bekliyoruz. Söylemekle olmuyor.
Kemal Selman, 40
serbest meslek
SAYFA 4
Siyasi yapılanma
Işık Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Tolga Yarman ile seçim sloganlarının anlamsızlığı ve Türkiye’deki siyasi yapılanmanın içyüzü adı altında bir söyleşi yaptık. İşte Prof. Tolga Yarman’ın bu önemli konu hakkında söyledikleri…
“Sağ-sol”dan ibaret bir siyaset çözümlemesi, hele ülkemizdeki, çok özgün siyaset yapılanması itibariyle, ne kadar yavan görünüyor…
Böyle bir çerçevede, bilhassa da kimi bilimcilerimizin, kestirmeden sayarsak, ANAP, DYP, MHP, BBP, LP (Liberal Parti), DTP (Demokrat Türkiye Partisi), keza daha önceki FP, ya da şimdilerdeki SP (Saadet Partisi) ile AKP’yi (Adalet ve kalkınma Partisi’ni) aynı bir “sağ kefeye”, CHP ve DSP’yi, bu arada CHP’den ayrılanların kurmakta oldukları SHP (Sosyaldemokrat Halk Partisi), keza DSP’den yeni olarak ayrılanlarla, kurulması tasarlanmakta olan sosyal demokrat yeni oluşumu, aynı bir “sol kefeye” koymalarını (ya da koyacak olmalarını) yadırgıyor, bunu düşünce tembelliğinde, daha da ötesi hatta galiba, ehliyet özürlü bir yaklaşım olarak değerlendiriyorum.
Ülkemizde, klasik anlamda bir “emek-sermaye” ayrışması hiç yok değil. Siyasi anatomimiz, yani partilerimizin yapılanması, hemen her yerdeki gibi buradan hiç kök almıyor değil. Ama siyasi yapılanmamızın kökeninde sadece ve sadece “emek” ve “sermaye” ögeleri bulunmuyor. Batı’da meydana gelmiş siyasi yapılanmadan, bu nedenle oldukça farklı bir siyasi yapılanma, ülkemizde boy atıyor.
Bunun derindeki sebebi, ülkemizde, “sanayileşme” ve “kentleşme” arasındaki münasebetin Batı’dakinden çok farklı çalışması. Batı’da “sanayileşme, kentleşmenin yegâne motoru”. Başka bir deyişle, Batı’da sanayileşme ile birlikte, insanlar kırsal kesimden kentlere cezbediliyorlar. Kentlere gelenler sanayi tarafından istihdam ediliyor, emekleştiriliyor. Böylelikle, kestirmeden ifade edersek, “fabrikaları kuranlar” ile, “fabrikalarda çalışanlar”, “emek” ve “sermaye” olarak karşı karşıya geliyor ve ayrışıyorlar.
Bizde ise dediğim gibi, bu hiç yok değil. Ama bunun yanı sıra pek çok başka devinim de mevcut. Bir defa işte, kentler “cazibe merkezi”; kırsal kesimden insanlarımızı çekiyor. Diğer bir yandan “kırsal kesim” (“tarım alanlarının yetmezliği”, “geçim sıkıntısı”, “daha iyi yaşam koşullarına duyulan özlem”, “terör” gibi), birbirinden değişik pek çok sebepten dolayı, oradaki insanlarımızı itiyor. Ama kentlere, çok zalim bir hayatın pençesinde olarak gelenler, buralardaki sanayi odakları tarafından tamamen istihdam edilemiyor. Hatta önemli bir ölçüde, deyimin tam anlamıyla, “sokakta kalıyor”. Güvencesiz, günü birlik, ayakta kalma mücadelesi içinde yaşamaya çabalıyor.
Soyuta taşıyıp söylersem, bizde (Batı’dakinden iyice farklı olarak), “sanayileşme kentleşmenin yegâne motoru değil”; buna bağlı olarak, çarpıcı bir şekilde geniş bir toplum kesimimiz açısından, adeta bir “sosyal afet” yaşıyoruz.
Şu var ki, kapıldıkları zorlu hayatın pençesindeki insanlarımız (çoğumuzun, olmamasını beklediğimiz için kınadığımız, ancak gerçekte anlamak durumunda olduğumuz bir biçimde), ama “memleketçilik” yaparak, ama “mezhepsel” ya da “etnik” dayanışmalar gelişitirerek, öz savunma refleksleriyle, öyle ya da böyle, siyasete ağırlıklarını koyuyorlar.
Buradan, galiba çok kimsenin derinlemesine farkında olmadığı, ülkemize çok özgü boyutlarda yaşanan, “kentlere önden gelenler” ile “arkadan gelenlerin”, kabuk kabuk kümeleşip, biteviye ayrışmalarını içeren bir siyasi yapılanma ortaya çıkıyor.
Kimilerinin ayrıntı seçemeyen bir gözle baktığında, “orta sağ” – “orta sol” diye algılayıp, “Bunlar niye birleşmiyorlar?” dediği, siyasi sahnedeki partilerimiz gerçekte, ayrı ayrı, bu sosyal kabuklardan besleniyorlar.
Biz bu süreci, belirgin olarak 1960’lardan beri yaşıyoruz. O zamanlar, başta İstanbul, büyük kentlere Karadenizliler gelmeye başlıyor. Biraz biraz da Doğulular. Bu çerçevede, en önce “kentlerdeki yerleşikler” ile “Karadenizliler” ayrışmaya başlıyor. Karadenizliler, kentlerdeki yerleşiklere karşıt olarak, buralardaki dar gelirlilerden destek buluyorlar; Doğulular’dan da…
O zamanlar, “Toprak işleyenin, su kullananın”, “Ne ezen ne ezilen, hakça bir düzen” sloganlarında simgelenen, ayrıca aydın hareketiyle rüzgarlanan “demokratik sol yükseliş”, böylelikle payandalanıp güçleniyor.
Göç hareketinin ivmelenmesi ile, Doğulular, akın akın kentlere geliyor. İlginç bir süreç, boy atıyor. Bir yandan kentlere intikal etmiş olanlar, yerleşikleşme çabasında oluyorlar; diğer bir yandan yeni gelenler, kentlerin varoşlarında, birbirlerinin üzerine, biteviye yığılıyorlar. Önden gelenler arkadan gelenleri, zaten kendilerine pek nefes aldırtmayan daracık “geçim alanlarından” kentin dışarılarına doğru itiyor; sonradan gelip, gitgide daha uzaklardaki varoşlara yığılanlar ise, kendilerine “geçim alanları” oluşturmak üzere, kent merkezlerine sokulmaya çaba sarfederken, önlerinde bulunanları, yaşam mücadelesi verdikleri alanlarda, itip kakıp sıkıştırıyorlar.
Bu çerçevede; kentlere en önceleri gelmiş Karadenizliler ile sonradan gelmiş Karadenizliler ayrıştıkları gibi; önden gelmiş Karadenizliler ile bunların arkasından gelmiş Doğulular; keza, bir süre önce gelmiş Doğulular ile daha sonra gelen Doğulular; ilk bakışta belli belirsiz olsa da, aslında kabuk kabuk kümeleşip, çatışıyor ve siyaseten ayrışıyorlar.
Bu o kadar böyle ki, bir bakıyorsunuz, işte partilerin içindeki, kimilerinin vukufsuzca “hizip” deyip geçtikleri siyasi ayrışmalar dahi, buralardan kökler alıyor.
Ayrıntısıyla bilerek söylüyorum, on yıl kadar önce, bakın, Ankara – İstanbul istikametinde İstanbul’a doğru geldiğinizi düşünün, E-5 Karayolu, SHP (o zamanki, Sosyal Demokrat Halkçı Parti), örgütlerinin içinden geçiyormuş gibiydi (pek kimse de bunun farkında değildi)! Tuzla, Pendik, Kartal ilçelerimizde, E-5 Karayolu’nun “deniz” tarafında oturan, yani önemli ölçüde yerleşikleşmiş olan SHP’liler (o zamanki Genel Sekreter) Sayın D. Baykal’ın etrafında kümeleniyorlardı; bu ilçelerde E-5 Karayolu’nun öteki tarafında, sonraları geldikleri için ancak “tepelerde” yer bulmuş olarak, kente tutunmaya çabalayan SHP’liler ise (o zamanki) Genel Başkan Sayın E. İnönü’nün etrafında kümelenip, yaşam mücadelelerinde, birincilerle ayrışıyor ve çatışıyorlardı. Bu sebeple SHP, habire iç kavgaya tutuşan bir parti görünümü veriyor, kan kaybediyordu, ama bu ilginç gelişmeyi ne parti yönetimi, ne de hatta siyaset gözlemcileri ya da siyaset bilimcileri, bir türlü çözümleyemiyorlardı.
SHP açısından, benzer durum, İstanbul’un hemen her ilçesinde olduğu gibi, bütün kıyı koridorumuzda, o arada tabiatıyla Kocaeli, Ankara gibi büyük kentlerde de geçerliydi. Buralara kentlere önden gelenler ile arkadan gelenler, amansız biçimde ayrışıyor kavga ediyorlardı.
1992’de, CHP yeniden açılınca, birincilerin önemli bir bölümü oraya gittilerdi. SHP’de kalanlar ise, yine aynı biçimde ayrıştılardı.
Hemen kimse pek farkında değil; yakın bir zaman önce, Fazilet Partisi’nin, bugüne dönük olarak, bir yandan Saadet Partisi, öte yandan ise, Adalet ve Kalkınma Partisi olarak çatlaması da, aşikâr biçimde açıklayageldiğim mekanizmadan kök alıyor.
SÜRECEK
MEDYANIN sorumluluğu
BJK Koleji “Habercilikte Medyanın Sorumluluğu” konulu ve yalan haber yanlış haber eksik haber toplumu ve okuru nasıl etkiliyor Türk ve dünya basını farkları başlıkları altında geçen geniş katılımlı bir panel düzenledi. Panele katılanlar arasında Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Orhan Erinç, Cumhuriyet Gazetesi sorumlu yazı işleri müdürü Mehmet Sucu, Hürriyet gazetesi yayın koordinatörü Fikret Ercan, Sabah Gazetesi spor müdürü Altan Tanrıkulu, Show Tv program yapımcısı ve sunucusu Saba Tümer gibi seçkin isimler yer aldı. Panelde BJK koleji öğrencilerinin en çok merak ettikleri sorun medyanın gençlik üzerindeki olumsuz etkisinin nasıl ortadan kaldırılabileceği ile ilgiliydi. Yayınlanan programların taklitçiliğinin ve yalan haberlerin medyayı ne kadar kapsadığı ise gençlerin bir diğer merak konusuydu.
Bilgi olmayan yerde
yalan da vardır
Panelistlerden Orhan Erinç, “Kullanılmaya en açık meslek grubu gazeteciliktir. Yalan haber iki şekilde olur. Birincisi haber kaynağının verdiği ikincisi gazetecilerin uydurduğu yalan haber. Tek kaynaklı haberde gazeteci zor durumda kalır. Karşı tarafı da dinlemesi gerekir. Her meslekte olduğu gibi gazeteciliğin de ilkeleri vardır. Haber yazılırken uyulacak en önemli kural kişiye ve kuruma eleştiriyi hakaret sınırına ulaştırmama, ikincisi haberde şiddeti öven hoş gösteren yayınlardan kaçınma ve cevap hakkına saygılı olma en önemli ilkelerdir. Bunlara uyuluyor mu? Uyan da var uymayan da. Kasıtlı olduğuna inanmıyorum” şeklinde konuştu.
Halkın istediğini yaparsanız
ayakta kalabilirsiniz
Altan Tanrıkulu ise futbolun artık bir spor dalı olmaktan çıktığını vurgularken şöyle devam etti: “Halkın istediğin vermezseniz geri kalmış olursunuz. Doğrudur İstanbul takımları çemberinde kalıyoruz. Spor gündemini futbol haberleri işgal ediyor. gazeteci olmak isteyen iletişim fakültesi öğrencileri geleceklerinden ümitli değiller” dedi. Bir diğer panelist Mehmet Sucu ise yakınmalara rağmen Televole BBG gibi programların izlenmeye devam edildiğine dikkat çekerek gelen sorular üzerine şöyle devam etti: “1980’den sonra köşe dönmecilik fikrinden yola çıkanları izledik. BBG gibi programları eleştirenler en çok izleyenlerdi. Bunu sosyologların izlemesi gerekirdi. Çünkü orada tam bir Türkiye profili vardı” şeklinde konuştu.
Medyanın işi eğitim değildir
Fikret Ercan son dönemlerde televizyonlardaki yarışma programları ile ilgili bir soruya şöyle cevap verdi: “Bu programlar bir ayna. Aynaya ne yansırsa onu görürsünüz. Reyting uğruna ne varsa tüm kanallar onu sonuna kadar kullanıyor. Bu durumu yanlış buluyorum. Yavaş yavaş düzelecektir. Artık Türkiye’nin açık toplum olması gerekir. Devlet her şeyi dört dörtlük yaparsa taraflı yayın olmaz. Medyanın işi eğitim değildir. Her türlü bilgi alışverişini sağlamaktır” dedi.
Sıkça sorulan sorular
MEDLINE Sağlık Hizmetleri tarafından hazırlan*makta*dır.
İLKYARDIM NEDİR?
İlkyardım; bir habtalık veya kaza durumunda sağlık ekipleri ulaşıncaya kadar, hastanın veya yaralının sağlık durumunun daha kötüye gitmesini önlemek üzere yapılan ilaçsız girişimlerdir.
Bu müdahalenin ilaçsız olması, bir sağlık personeli tarafından uygulanma gereğini ortadan kaldırır.
İlkyardım bu özelliklerinden dolayı, yakında bir sağlık personeli yoksa, ilklardım eğitimi görmüş, bilgili ve deneyimli bir kişi tarafından yapılabilir.
İlkyardımın
amaçları
Yaşamın garantiye alınması: Yaşamı devam ettirecek olan, soluk yolununu açık tutulması, solunum ve kan dolaşımının devamının sağlanmasıdır.
Durumun kötüleşmesinin önlenmesi: Yaşamı garantiye alınan bir hastanın, yaşamının devamının sağlanmasıdır. Örneğin yaralının kanaması varsa, bu kanama yaşamını tekrar tehlikeye sokacağından, kanama durdurulmalıdır.
İyileşmenin kolaşlaştırılması: Kirlenmiş bir yaranın, mümkünse serum fizyolojikle yıkayıp temizlenebilmesi, iyileşmeyi kolaşlaştıran bir yardımdır.
İlkyardımın
temel ilkeleri
Olayın geçtiği yeri inceleyin;
Önce kendinizin, ardından çevrenin ve hastanın can güvenliğini sağlayın;
Derhal ambulans çağırın veya çağrılmasını sağlayın;
Kendinizi tanıtarak bu konuda eğitim aldığınızı çevrenize açıklayın ya da etrafta ilkyardım konusunda daha bilgili biri varsa müdahaleyi ona bırakıp, yardımcı durumuna geçin;
Soğukkanlı ve çevrenizi sakinleştirici şekilde davranın;
Saniyelerin önemli olduğu bu durumda hastayı, soğukkanlı ve hızlı bir şekilde değerlendirin;
Gereken müdahaleyi yapın;
Bilmediğiz bir konuda müdaheli etmeyin, veya yanlış ve bilinçsiz müdahale edilmesini engelleyin;
Hastayı sakinleştirici ve yumuşak bir ses tonuyla konuşun;
Olay yerine ulaşan sağlık personeline doğru ve detaylı bilgi verin.
SAYFA 5
Veda ettiler
Akatlar Kültür Merkezi tiyatro sezonunu sıcak bir buluşma ortamı ile tüm sanatçılarıyla bir arada kapadı. Yapılan Barbekü partisiyle bir çok sanatçının da katıldığı organizasyona, Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal da katıldı. Bununla birlikte Beşiktaş İlçe Emniyet Müdürü Celalettin Martin, Beşiktaş Belediyesi Meclis Başkanı Kemal Çiloğlu ile Beşiktaş Halk Eğitim Merkezi Müdürü İsmail Çelik de katılanlar arasındaydı. Renkli geçen gecede, bugüne kadar çeşitli vesilelerle Akatlar Kültür Merkezi sahnesinde yer almış ünlü sanatçılar yer aldı. Hadi Çaman, Dilek Türker, Süheyl-Behzat Uygur kardeşler Burçin Orhon, ESEK grubundan Uğur Uludağ, Ceyda Düvenci, Emine Ün, Çocuk Tiyatroları Yönetmenleri ve oyuncuları bir araya geldi. Organizasyonun iyi olduğu gecede oyuncular çok şen şakrak bir görüntü çiziyorlardı. Gece Akatlar Kültür Merkezinin tango grubunun müthiş bir dans şovuyla sona erdi.
Çift yüzlü ayna
Ortaköy Kültür Merkezi Afife Jale Sahnesi 2 Haziran’dan itibaren yepyeni bir oyunla tiyatro severlerle buluşuyor. Çift yüzlü ayna ismiyle sahnelenen ikiz oyunda rolleri deneyimli ve ödüllü oyuncular olan Derya Alabora ile Mehmet Ali Kaptanlar paylaşıyor. Arthur Miller’in daha önce Türkiye’de sahnelenmemiş iki oyunu olan, Bir Bayana Ağıt ve Bir Tür Sevda Öyküsü, yüz yıllar öncesinden hayatı, adaleti, aşkı, insan ilişkileri masaya yatırıyor. Yönetmen Özgür Erkekli ve Ahmet Leventoğlu, “ikiz oyun” olarak tabir edilen Çift Yüzlü Ayna adlı oyunu kısaca şöyle anlatıyorlar: “Bu oyuna birer bölümlük bir çift oyun da deniliyor, çeşitli kaynaklarda. Seyircinin ilk göreceği oyun Bir Bayana Ağıt adını taşıyor. Bu başlangıç, ikili ilişki sorgulanıyormuş düşüncesi oluşturuyor ancak burada bir tür derinlemesine uygarlık sorgulanıyor.” Bir tür sevda öyküsü, isimli oyunu ise, Özgür Leventoğlu, aslında toplumsal bir öykü diye de vurguluyor. Leventoğlu; “Yazar, oyunda Amerikan toplumunu sorguluyor. Tepeden bir adalet mekanizması sorguluyor ve elbette bu olgu yazarın ortaya koyduğu bir şey. Toplumsal gerçek ile adaletin çürümüşlüğü” diyor. Leventoğlu, toplumsal kirlenmeyi, o dönemdeki yaşananlar ile bugünü kıyasladığında, insanlığın dejenerasyonunun, artık misli misli fazla olduğunu söylüyor. Bu, iki oyunda da, hayatı, hatta aşkı, insan ilişkilerini, dünü ve elbette bugünü de bulmanız mümkün. Oyunun yönetmenleri, Ortaköy’de yer almanın bir ayrıcalık olduğunu söylüyor ve ‘Ortaköy’de oynamamıştık ama oradaki konumu, işleyişi ve Ortaköy’ü biliyor, tanıyoruz. Ayrıca Ortaköy, çok rahat geniş kapsamlı bir şekilde tiyatro ile buluşabilecek bir nokta…’ diyerek sözlerini noktalıyorlar.
SAYFA 6
Tatil alışverişine hazır mısınız?
Cebinizdeki restoran !…
Teknolojinin gelişimi ile birlikte yaşam kalitesini arttıran, şirketlerin gider yönetimini düzenleyen akıllı kartlar hayatımıza girmeye başladı. Yurt dışında kısmen İtalya’da, Arjantin ve Brezilya’da petrol amaçlı olmak üzere benzerleri bulunan akıllı kartlar Türkiye’ de daha çok yemek ödemelerinde kullanılıyor.
Teknoloji kullanmadan aynı hizmeti kupon ile yapan yabancı şirketlere Türkiye’de yerli bir rakip çıktı. Tüketicileri kullanım kolaylığı getirip, işletmelerin gider kontrollerini kolaylaştırarak, kısa sürede hızla büyüyen ve pazar payını arttıran Bistra’nın kurucusu Nejat Uzel, yüzde 100 yerli sermaye ile kurulmuş olan Bistra’ nın sektöre katma değerler kazandırmakta olduğunu,aynı zamanda da dünyaya örnek gösterildiğini söyledi.
Uzel, Avrupa ülkelerinde Bistra’nın kurmuş olduğu sistem ve stratejinin yakından takip edildiğini açıklarken, konu hakkında şu özet bilgileri verdi;
“Bistra, orta ve küçük ölçekli işletmelerin yada banka şubeleri gibi bir noktada az sayıda personel çalıştıran kuruluşların, mutfak veya yemekhane yatırımı yapmadan işyeri civarındaki restoranlarda akıllı kartlarla yemek yedirdiği sistemin adıdır. Tüm yurt genelinde 81 vilayet ve 1200 ilçede kurmuş olduğumuz poslardan oluşan elektronik ticaret platformu üzerinde alıcı ile satıcıyı karşı karşıya getirip oluşan yüksek hacimli emisyon üzerinde çeşitli finansal gelirler yaratmak için kurulan pazarlama odaklı, teknoloji kullanan bir finans şirketiyiz. Bugün itibarıyla yıllık 50 milyon Dolara ulaşan ciromuzu 2 sene zarfında 250 Milyon Dolar’a çıkarmak hedefimizdir.”
Avrupa, Asya ve Amerika’ya mağaza açıyorlar
Dünyaca ünlü manken Naomi’yi Türkiye’ye getirerek, gündem oluşturan ve Sunset markasını belleklere yerleştiren Günkar A.Ş’nin Yönetim Kurulu Başkanı Kenan Güneş; “bugün Marks&Spencer, Gotex, Otto gibi dünyanın önde gelen markaları için üretim yapıyoruz. Güneş ayrıca Sunset markası ile dünya pazarına da girdi. Tesislerimizi her geçen gün büyütüyor, yeni markalar çıkarmaya hazırlanıyoruz. 25 bin metrekarelik bir tesiste üretim yapıyor ve 1300 kişi istihdam ediyoruz” şeklinde konuşuyor.
Güneş, “Türkiye’deki pazar payımız yüzde 30’a çıkınca, yurt dışına açıldık. Avrupa’daki mağazalara ürün vermeye başladık. Yetmedi 2004 yılında İngiltere ve Fransa’da mağaza açma kararı aldık. 2005 yılında ise Amerika başta olmak üzere 2 mağaza daha açacağız. Hedefimiz, Türk markasını dünyaya tanıtmaktır. Bunu kendimize misyon edindik” diyor.
Güneş ürünleri pazarının önemli markalarından Nivea Sun, güzellik dünyasına bir ilk sunuyor. Nivea Sun sıkılaştırıcı losyon serisi. Farklı cilt tiplerine uygun GKF 5,15 ve 25 olmak üzere üç farklı seçenek sunan ürün ile bir yandan güneşten korunurken bir yandan da sıkı ve esnek bir cilde sahip olabilirsiniz.
Yaz için yeni renkler
Bu ilkbahar yaz sezonunda her zamankinden daha göz alıcı görünmek için Schwarzkopf Professional üç yeni renk koleksiyonu sunuyor. Güneşli bakır yakıcı kırmızı ve kutup sarısı sezonun en gözde renkleri.
İpeksi saç
Güneş ışınları kuru rüzgarlar ve sıcak havanın saça zararlarını Golwell bakım ürünleri ile yok edebilirsiniz. Bu ürünler saçtaki protein nem dengesini kazandırır. Yaz aylarında parlak ve ipeksi saçlara kavuşursunuz.
Şekilli saçlar
L’oreal ilk termo aktif şekillendiriciyi geliştirdi. Hot style constructor. Saçı ağırlaştırmadan sertleştirmeden ve yapış yapış yapmadan daha kalıcı şekiller yaratıyor.
Kuru ciltler için
Avene Creme Ecran 20B 20A ile kuru ciltleri güneş ışınlarından korurken aynı zamanda içerdiği Avene termal suyu ile yatıştırıyor ve nemlendiriyor fiyatı ise 36 milyon lira.
Cilt bakımı
Cilt bakımında yeniliklerin öncüsü Dermalojica yeni çok amaçlı Sheer Moisture SPF 15’i sunuyor. Bu nemlendirici mevsimsel değişiklerde nemsizlikle savaşıyor, cildi güneş hasarlarından koruyor.
Avon’dan
yeni ürün
Doğrudan satış sektörünü lideri Avon yaza girerken yepyeni bir seriyi satışa sunuyor. Avon Skin So Soft Smooth Complex serisi. Tüy azaltıcı ve tüy dökücü üç üründen oluşan bu seri kadınlar için ideal.
Gözünüzü koruyun
Cildi olduğu kadar gözleri de güneşten korumak için dünya standartlarında bir gözlükçü olan Ozan Optik’ten istediğiniz her modeli bulabilirsiniz. Peşin fiyatına 13 taksit yapan Ozan optiklerde bir taksidi firma kendisi üstleniyor. Ayrıca peşin alışverişlerde inanılmaz indirimler var.
Güneş riski
Vücudunuzu güneş ışınlarının zararlı etkilerinden korumak için ne yapmam gerekiyor diye düşünmenize gerek yok. Cellex-C ürünleri UVA ve UVB ışınlarına karşı 30 kat daha fazla korumalı haliyle piyasada. Ayrıca jeliyle birlikte güneşte aşırı yanma sonucu oluşan kızarıklara veya yanmalara karşı Sun Rescue gel artık vitrinlerde.
Çarşı’da seçenek bol
Yaz mevsimi ile birlikte güneşten en iyi şekilde faydalanmanın nasıl olacağının çeşitli seçenekleri Çarşı mağazalarında sizleri bekliyor. Estee Lauder, Clarins, Clinique, Nivea, Dior, Shiseido, Lancester, Roc, Ambre Solaire, Bioterm, Helena Rubinstein, Lierac.
Selülite son
Selülite karşı dünyadaki en önemli alternatif yaklaşım olan Cellasene 8 hafta gibi kısa bir sürede çözüme ulaştırmak için ideal bir yol. Vücut güzelliğinde bir çığır açan bitki özlerinden oluşan Cellasene kalça ve uyluk kısmında görülen portakal kabuğu görünümünü ortadan kaldırmak için en etkin çözümlerden biri.
Spa ile evinizde
Hafta sonu evinizde Spa uygulamak istiyorsanız Phytomer’in banyoterapi ürünleri iyi bir seçim olabilir. Phytomer’in banyoterapi ürünleri vücuda gerekli tüm deniz bazlı elementleri sağlıyor. Seçilen ürüne göre vücudu toksinlerden arındırıyor ve daha diri rahat ve gevşek hissi vererek aynı zamanda vücuda da şekil veriyor.
Her yer yemyeşil
Havaların ısınması ve güneşin yüzünü göstermesi ile birlikte insanlar artık kendilerini açık havaya atmaya başladı. Kahvaltı, açık büfe ve dinlenme amacıyla yeşillik arayanlar için mekanlar yenilendi. Yazlık mekanlarda bir bir açılmaya başlarken, bu yıl düğün ve çeşitli iş yemeklerinin dahi açık havada yapılabilmesi için yepyeni düzenlemelerde peşi sıra gelmeye başladı.
Düğün ve brunch için yepyeni düzenlemeler
Düğün organizasyonları, iş yemekleri ve pazar brunch yapabilmeniz için eşsiz bir mekan olan Garden Doğa sabahın erken saatlerinden, saat 04.00’a kadar açık. Kişi başına fiyat 17.500 bin lira. 0-6 yaş miniklere ücretsiz, 6- 12 yaşına kadar çocuklara ise, yüzde 50 indirim uygulanıyor.
1000 kişilik düğün ve iş organizasyonlarının kolaylıkla yapıldığı Garden Doğa zengin bir mutfağa sahip ve brunch için 130 çeşit malzeme kullanılıyor. Barbekü, kahvaltı, soğuk meze ve sıcak yemekler usta ahçılar tarafından hazırlanıyor ve sizlere hamaklarınızda veya oturduğunuz yemyeşil çimler üzerinde servis yapılıyor. İsterseniz mangalı alıp sucuk yapabiliyor, sınırsız bir şekilde gözleme pasta, börek tatlı veya meyvenin tadına bakabiliyorsunuz.
Tarihi doku ve eşsiz bir ortam
Garden Doğa ‘da yer yer tarihi sütunlara da rastlamak mümkün. Eşsiz mekanda çocuklarda düşünülmüş. Animasyon gösterileri, palyaçolar ve amfi tiyatro her an emrinizde. Kapalı ve açık mekanların yanı sıra, her çeşit içkinin bulunduğu ve hayran kalacağınız bir dekora sahip bar da sizleri bekliyor.
Diğer yandan Türk ve Güneydoğu mutfağının en zengin et, kebap ve meze çeşitlerinde bulabileceğiz; Ocakbaşı restaurant. Her akşam canlı müzik eşliğinde romantik bir ortamda doyumsuz bir zaman geçireceğiniz; Cafe Bar. Ailelerin çocuklarıyla hoşça vakit geçireceği Çocuk Parkı. Gerçek bir espresso yada çeşitli bitki çaylarını tadabileceğiniz şirin bir bahçe cafe: Lipton cafe. Her türlü bira çeşitlerini bulabileceğiniz: Bira cafe. Müzik ve dans gösterileri, stad-up gösterileri, imza günleri, söyleşiler ile bizans döneminden kalma sarnıç duvarların çevrelediği Anfi tiyatro Garden Doğa’yı vazgeçilmez kılıyor.
Adres: Sahil Yolu Galleria yanı. Ataköy-İstanbul
Tel: 0212 560 16 64 – 560 16 74
‘Tırnaklarınızı losyonlayın’
Saç jolesi ve briyantinde kozmetik sektörünün lideri olan Fonex üç yeni ürünü birden piyasaya çıkarmaya hazırlanıyor. Bir yıl içinde yüzde 40 gibi müthiş bir hızla büyüyen ve dev bir tesis kurarak, üretimini burada yapmaya başlayan Fonex’’n saç boyası ile el ve vücut losyonu dışında dünyada ilk kez tırnak losyonu da üreteceği açıklandı.
Tırnak losyonu sayesinde manikür ve pedikürlerin daha rahat yapılacağı ve tırnak diplerindeki etlerin rahatlıkla ve daha sağlıklı kesilebileceği bildirildi.
Konuyla ilgili olarak, Ar-Ge ve laboratuar çalışmalarının bittiği açıklanırken, bu yeni ürünlerin gerek kalite gerek Avrupai dizaynlarıyla beğeni toplayacağı vurgulandı.
Halen, Japonya, Almanya, Tayvan ve İtalya’dan aldığı mümessillikleri de yürüten İtimat A.Ş’nin son zamanlarda ağırlıklı olarak Fonex markası üzerine çalışma yaptıklarını vurguladı.
Fonex’in dışında Lugono, Famex, Piano ve Yunsey adlı markalarla da kozmetik sektöründe olan İtimat A.Ş’ nin birçok ülkeye ihracat yaptığı ve hedefinin dünya markası olduğu açıklandı. Bu nedenle bu yıl Fonex markasının Önce Avrupa ardından dünyadaki mağaza zincirlerinde yer alması için çalışma yapılacağı söylendi.
50 çeşit ürünü bulunan firmanın ürün çeşidini bu yıl içinde 120 çeşide çıkartılacağı kaydedildi.
SAYFA 7
SİNEMALAR
21 gram
21 Gram Guillermo Arriaga (Amores Perros) tarafından yazılmıştır. Film duygusal ve fiziksel açıdan, üç insanın birkaç ay zarfında heyecan dolu varoluş periyodlarını keşfeder. Bir kaza tahmin edilemeyecek bir şekilde bu üç insanın yaşamlarını ve kaderlerini birbiriyle kesiştirir, öykü içinde bu onları aşkın en uç noktalarına, intikamın derinliklerine ve sözünü yerine getirmeye götürecektir. Kolej profesörü Paul Rivers (Sean Penn) ve karısı Mary (Charlotte Gainsbourg) evlilikleri ölüm ve yaşam arasında tehlikeli bir şekilde dengededir. Paul hastalığının son safhalarında olan bir hastadır ve kalp nakli için beklemektedir, bu sırada Mary suni döllenme yoluyla hamile kalabilmeyi umut etmektedir.
Girdap
Yeni terfi alan polis şefi Jessica Shepard’a bir “seri katil” dosyası verilir.
Bu seri katilin listesindeki isimler, Jessica’nın o güne kadar birlikte olduğu erkeklerdir. Araştırma, ortağının garip davranışlarıyla çok daha karmaşık bir hale gelir. Komiser, Jessica’nın görevden alınmasını ister. Bunun nedeni de Jessica’nın da şüpheliler arasında olmasıdır. Tüm ipuçları bunu göstermektedir. Jessica’da aradığı katilin kendisi olabileceğini düşünmeye başlar.
Yönetmenliğini Philip Kaufman’ın yaptığı filmin başrollerinde Ashley Judd, Samuel L. Jackson ve Andy Garcia yer alıyor.Senaryosu Sarah Thorp tarafından yazılan filmin müzikleri de Mark Isham’a ait.
OTOMOBİL
Mini Cabrio geliyor
Mini gibi bir otomobil 1967 yılında ralli takviminin en zorlu yarışlarından birisini kazanınca, tüm dünyanın gözü İngiliz malı küçük kırmızı otomobile çevrildi ve Mini zamanları başladı.
Ağustos’ta Türkiye yollarında: Henüz fiyat aralığı belli olmayan otomobilin sadece Cooper ve Cooper S versiyonu satışa sunulacak.
Tavan yarım olarak açılabiliyor: Ford Street Ka, 206 CC gibi modellere rakip olarak üretilen otomoblin en önemli avantajı arkada iki yetişkinin oturabileceği kadar diz mesafesine sahip olması. Ayrıca özel tasarlanan tavanı sayesinde aracın üzerini kapadığınızda katastrofobik bir otomobile sahip olmayorsunuz. 115 beygir gücündeki otomobil, yeni vites kutusu ile gücü çok daha keyifle iletebiliyor. Özellikle ilk üç viteste otomobil 115 beygirden daha kuvvetlişmiş gibi hissettiriyor kendini. Aracın yol tutuş kabiliyetleri ise mükemmele yakın. 170 beygir gücündeki Mini Cooper S Cabrio ile 220 nm. Maksimum tork üreterek adeta bu şaseye hayat veriyor.
SPOR YAZILARI
SAYFA 10
Hoşgeldin başkan
Beşiktaş’ta beklenen gün geldi çattı. Olağanüstü genel kurul gerçekleşti. Beşiktaş’ın yeni Başkanı 3 bin 272 oyla seçildi. Toplam 10 bin 526 üyenin 6 bin 833’ünün katıldığı seçimlerde Beşiktaş’ın 32. Başkanı Yıldırım Demirören oldu. Fikret Orman 3 bin 110 oy alırken Erol Kaynar 218, Affan Keçeci 210 oy bulabildi. Kazandığını öğrendikten sonra kısa bir teşekkür konuşması yapan Demirören şunları söyledi: “Herkesi birlik beraberliğe davet ediyorum. Kazanan Beşiktaş oldu. Beşiktaşımızın başarısı için elimizden gelen yapacağız”
İşte yeni yönetim kurulu
1964’te İstanbul’da doğan Demirören, eğitimini Leysen American School’da tamamladı. Evli ve iki çocuk babası olan Demirören İngilizce biliyor. Demirören şirketler grubunun başkan vekilliğini yapan Yıldırım Demirören, iki dönem yönetim kurulu üyeliğine seçildiği Beşiktaş’ta as başkanlık yaptı. 100.yıl şampiyonluğunda futbol şube sorumlusuydu.
Yönetim kurulu listesi ise şöyle: Diyarbakır doğumlu avukat Murat Aksu, Adana doğumlu Sabancı Holding Çimento grubu başkanı Erhan Kamışlı, İstanbul doğumlu iş adamı Lidya Yapı aş yönetim kurulu başkanı Kıvanç Oktay, İstanbul doğumlu gazeteci Reha Muhtar, İstanbul doğumlu tekstilci ve turizmci Adnan Demir, Konya doğumlu iş adamı Latif Ayaz, Rize doğumlu armatör Hakan Kalkavan, İstanbul doğumlu inşaat mühendisi Koray Büyükasar, Sivas doğumlu Ziraat bankası genel müdürü Can Akın Çağlar, Eskişehir doğumlu Öğer Holding yönetim kurulu başkan vekili Sinan Vardar, Soma doğumlu BAĞFAŞ yönetim kurulu başkanı Kemal Gencer, Sivas doğumlu bürokrat Hüseyin Yücel, yedek üyeler; Fikret Ercan, Murat Ürünsak, İlhan Durusoy, Kenan Öner, Bülent Deriş, Süleyman Eren.
Yeni teknik direktör,
Matthaeus
Yıldırım Demirören’in başkanlığı kazanmasıyla Beşiktaş’ın yeni teknik direktörü Lothar Matthaeus oldu. Futbolculuk kariyerinde 5 kez dünya kupası finallerinde oynayarak rekor kıran Matthaeus Partizan’la Sırbıstan’da şampiyon olmuş ve Newcastle’ı eleyerek Şampiyonlar Ligine girmişti. Şimdi Macaristan Milli takımındaki görevinden ayrılacak olan Alman çalıştırıcı siyah beyazlı takımda iş başı yapacak. Kaptan Tayfur kulüp tarihinde bir ilk olarak menajer-futbolcu olacak, takımdan Zago, İlie, Pancu ve Giunti gönderilecek. Ayrıca Demirören’in başkanlığı ile birlikte Inter’den Okan Buruk ve Gaziantepspor’dan Ömer Çatkıç’ın gelmesi kesinleşti. Fikret Orman’ın anlaştığı Konyalı Zafer Biryol ve Sedat da anlaşılan isimler arasında. Galatasaray’lı Berkant, Fenerbahçe’den Mustafa Doğan, Gaziantepli İbrahim Toraman, Bülent İlhan, Trabzonsporlu Fatih Tekke de transfer listesinde ismi dolaşıyor. Yabancı transfer olarak ise Matthaeus’un istediği Partizanlı Vladimir İviç İstanbul’a gelecek. Crew, Hasselbaink, Mido, Zoltan Gera, Wiltord, Anelka yabancı transfer için ismi geçenler arasında. Demirören, hayalim, dediği Nihat Kahveci için Real Sociedad’a Rüştü için Barcelona’ya da gidecek.
Demirören toplam 60 milyon dolar olan Beşiktaş kulübü gelirlerini 100 milyon dolara çıkarmayı hedefliyor.
SAYFA 9
Engin’in yerine Tayfur
Beşiktaş ve milli takımın bel kemiği Tayfur, önümüzdeki sezon menejer olarak sahaya çıkacak. Edinilen bilgiye göre Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören, yönetimin düşüncesini kaptan Tayfur’a iletti, Tayfur ise bu düşünceye sıcak bakarak “önemli olan Beşiktaş’a hizmet etmek. Başkanımız ne derse kabul ederim” dedi. Tayfur’un iyi bir menejerlik yapacağı, takım içinde ahengi sağlayabileceği, Almanca bilmesi nedeniyle de teknik direktör Matthaeus ile de futbolcular arasında köprü kurabileceği düşünülüyor.
Kartal Matthaeus’a emanet
Başkanlık seçimini Yıldırım Demirören’in kazanmasıyla birlikte Beşiktaş’ın yeni teknik direktörü de Lothar Matthaeus oldu. Macaristan milli takımındaki görevinden ayrılacak olan Alman çalıştırıcı siyah-beyazlı takımda işbaşı yapacak. Yıldırım Demirören Lothar Matthaeus’tan istenilen verimin alınacağını söylerken “geçen yıl ikinci yarıda yaşadığımız kötü durumu tekrarlamak istemiyoruz. Beşiktaş şampiyon olmaya layık bir takımdır. Bu nedenle hem teknik kadro hem de futbol takımımızla çok iyi olmak zorundayız. Önümüzdeki sezon zor geçecek. Herkes iyi bir takım hazırlıyor. Ama Beşiktaş şampiyon olmak için elinden geleni yapacak” dedi.
SAYFA 8
‘Kalbimizi kazanın’
Beşiktaş taraftarı, yeni başkan Yılıdırım Demirören’den ilk önce verdiği sözü tutmasını ve kapalıyı yeniden gerçek sahiplerine vermesini bekliyor. Her şeyin başarı demek olmadığını söyleyen taraftarlar, Beşiktaş’ın değerlerine sahip çıkılmasını beklediklerini vurguluyorlar. Bu sene takımda yıldız isimler görmeyi isteyen taraftar bu transferler yapılırsa Beşiktaş şampiyon olur diyor. Yıldırım Demirören’in samimiyetine ve sözlerini tutacağına olan inançları ise tam. Kendisine çok güveniyor ve onu seviyorlar.
Önce kapalıdaki localar yıkılmalı
En önce kapalıdaki locaları yıkmalı. İyi bir deplasman desteği istiyorsa bunu yapması lazım taraftarı yeniden kazanmak için bu gerekiyor. Ama her şeyden önce kongre çok güzledi. Çok memnun kaldım çünkü gruplara karşı kazanılan bir zafer var orada. Taraftar kendi hür iradesiyle doğruyu görerek oy kullandı. Ve bu kongrede Beşiktaş kazandı. Demirören’in daha önce verdiği sözler var. Transfer için geçen isimlerin bir an önce takıma kazandırılması lazım. mesela Zafer Biryol mutlaka alınmalı. Şampiyonluk için bir şey söylemeye henüz erken. Bu sezon Galatasaray’ın 100.yılı ve ortada bir Haluk Ulusoy gerçeği var. O yüzden şampiyonuk ile ilgili net konuşamıyorum. Ama Yıldırım Demirören kendine çok inanarak konuşuyor. Ve en önemlisi, masaya vurmasını biliyor. Bu yüzden Beşiktaş’ı büyük başarılara taşıyacağına inanıyorum.
Amigo Alen
Birlik beraberlik bekliyoruz
Her şeyden önce Beşiktaş’a hayırlı uğurlu olsun. Beşiktaş’a iyi bir başkan geldi. İyi bir Beşiktaşlı. Beşiktaş’a çok şey vereceğine inanıyorum. Ve Beşiktaş’ta 10 yıla da imzasını atar Yıldırım Demirören. Ama işi asıl şimdi başlıyor. Çok çalışan iyi bir ekip ve futbolu bilen Kıvanç Oktay ile takımı şampiyon yapmak kolay diye düşünüyorum. Yeni başkandan camiada birlik beraberliği tesis etmesini bekliyoruz. Kapalıyı, yani Beşiktaş tribünlerinin kalbini de Beşiktaş’a geri verecek. Yeni gelen teknik direktör kesinlikle başarılı olur diyorum. Gençlere önem veriyor ve hücum futbolu oynatıyor. Bu sene çok güzel bir Beşiktaş izleyeceğiz.
Beşiktaşlılar
Cemiyeti Başkanı
Şenol Demirağ
Çok iyi transfer bekliyoruz
Yeni başkanımızı kutluyorum. Demirören’in kazanacağını bekliyordum. Kendisinin verdiği sözler var. Kapalıyı geri verecek taraftara. Çok iyi transferler bekliyoruz. Genç ve Beşiktaş’a yakışan futbolcular bekliyoruz. Bir de bilet fiyatlarını daha uygun hale getirebilir diye düşünüyorum. Beşiktaşlının durumu ortada. Öğrenci kesimi çok yoğun. Bunu düşürse iyi olur diyorum.
Dişi Kartallar’dan Perihan Işık
Her şey çok olumlu
Yeni başkanımızın çok güzel sözleri var. Çok olumlu buluyorum, hem kendisini hem icraatlarını. Şimdi stada da kazma vurulacak. Kapalıyı Çarşı’ya yani bize geri verecek. Bu çok önemli. Transferleri çok yerinde, teknik direktör Matthaeus çok iyi bir teknik adam. Yeni başkandan şampiyonluk dışında bir beklentimiz yok. Verdiği sözleri yerine getirsin yeter çünkü çok güzel şeyler söylüyor.
Beşiktaş sevdalıları- Esenler -Mesut Güçlü
Ne değişti ki?
Beşiktaş’ın derdi, bir başkandan ya da yönetim kurulundan medet umularak değişebilecek bir durum değil. Serdar Bilgili döneminde takımın her hücresine sirayet etmiş olan kültür nasıl yine benzer bir yönetim kadrosuyla değişebilir ki? Şu an değişen sadece yönetim kurulundaki isimler, peki neden böyle bir olumlu hava estiriliyor?
Kartaladam’dan
Barış
Grupçuluğu
yok etsin
Bence bu kongre gruplarla bağımsızların yarışıydı ve bağımsızlar kazandı. Buna çok sevindim. Bu Beşiktaş için bir dönüm noktasıydı. Bundan sonra da grupların başkan adaylarını değil bağımsızları göreceğiz. İyi bir örnek oldu diye düşünüyorum. başkandan stat bekliyorum her taraftar gibi. Kapalının eski haline dönmesi, tribünlerin büyütülmesi bunları bekliyorum. Demirören’in şampiyonluk vizyonuyla çıkması çok iyi bir iddiaydı. Camiamıza hareket ve heyecan getirmesi çok önemli. Birliktelik ortamının oluşturulmasını istiyorum Beşiktaş’ta yeniden. Biz taraftar olarak bir Beşiktaşlı olarak yapacağımızı yaptık kendisini destekledik bundan sonra her şey onun elinde. Grupçuluğu yok etsin herkesi bir araya getirsin bunu istiyoruz kendisinden.
Eski Siyah Beyaz
Derneği’nden
Hakan Aksoy
Sözlerini
tutmalı
Öncelikle kendisinden verdiği sözü tutmasını ve kapalıyı geri vermesini bekliyorum. Önce Türkiye şampiyonluğu sonrasında da Avrupa’da şampiyon olacak bir takım alt yapısı vaadi vardı. Tabii ki Avrupa başarısı 3-4 senelik bir plan projedir. Teknik direktör Matthaeus’u ise futbolcuyken çok severdim. Başarılı olacağına inanıyorum. Alman disiplini ve iş ahlakı Beşiktaş için çok önemli. Yıldırım Demirören futbol şube sorumlusuyken bizden biri gibiydi yani duygularını saklamayan dolu dolu yaşayan biriydi, verdiği sözler de çok güzel, tüm bunlar başarıdan önce geliyor.
ÜNİ BJK’den Güney
İnönü yenileniyor
Her geçen gün taraftarı artan Beşiktaş için yeni yönetim tesisler için de proje üretmeye başladı. Öncelikli olarak İnönü Stadı’nın zeminin aşağı indirilerek kapasitenin 10 bin kişi kadar artırılacağı açıklandı. Çalışmanın hemen başlatılacağı ve stadın ksa zamanda bitirileceği bildirildi. Ancak ilk üç maçın İnönü dışında oynanabileceği de belirtildi.
İSTANBUL SAYFASI
ARNAVUTKÖY UCUZ KURTULDU
üçüncü köprü projesi tekrar gündeme geliyor. Arnavutköy’de yapılması düşünülen köprü, tüp geçit konusu ile birlikter rafa kaldırılmıştı. Konu tekrar gündemde ve bu kez Arnavutköy’den vazgeçildi, şimdi gözler Sarıyer’de…
Üçüncü Köprü
unutulmadı
Arnavutköy’e yapılması düşünülen üçüncü köprü projesi, şimdi Sarıyer Yeni mahalle – Sütlüce Acartabya bağlantısı yapılabilmesi için hortladı. İstanbul’un kalan en son ormanlık arazisi olan Sarıyer’de yapmayı düşündüğü 3. Köprü projesi, tüm yeşil alanları ve dokuyu yok ediyor. Yer seçimi için Cinayet Tanımlaması yapan Orman Mühendisleri Odası Başkanı Salih Sönmezışık, İstanbul’un can damarı Sarıyer’deki orman alanlarının talan edileceğini söyledi. Sönmezışık, ikinci köprü zamanında ormanların yüzde 45’inin bitirildiğini, 3. Köprünün yapılması halinde kuzeyde kalan ormanların da biteceğini belirtti. Tarihi dokunun yıpranacağını vurgulayan Sönmezışık, 3. Köprünün trafik sorununa çözüm olamayacağını da tekrar altını çizdi. Doğal, kültürel ve tarihi tüm değerlerin yok olacağını ifade eden Sönmezışık, köprü yerine raylı sistem ya da tüp geçit alternatiflerinin varlığına dikkat çekerken 3. Köprünün trafik sorunun çözmeyeceğini, amacına ulaşmayacak bu projeden derhal vazgeçilmesi gerektiğini ifade etti. Mimarlar Odası Genel Sekreteri Necip Mutlu da 3. Köprü’ye karşı olduğunu dile getirdi. Arnavutköy söz konusu idi, şimdi daha kuzeye alıyorlar. Ormanlık alanların talan edilmesi ve kaçak yapılaşma anlamına geliyor. Ayrıca, otoyol bağlantısı sorunu yaşanacak, dedi. Kesin bir dille 3. Köprünün İstanbul’un tarihi yapısını bozacağını belirten Mutlu, 3. Köprünün yapılması kesinlikle sakıncalı diye sözlerini tamamladı.
SAYI:73, HAZİRAN 2004
SAYFA 2
Siyasete davet
Bir hafta içinde iki önemli siyasetçi ile görüştüm. Biri iktidar diğeri muhalefetin İstanbul il başkanı…AK Parti İstanbul İl Başkanı Dr. Mehmet Müezzinoğlu ve CHP İstanbul İl Başkanı Şinasi Öktem siyasetin yaşamın bir parçası olduğunu ve hayatımızda önemli bir yer tutması gerektiğini söylüyor. Fikirleri tasan tabana zıt olsa da siyaset yapılması konusunda aynı görüşteler ve söylemleri oldukça önemli…
İşte iki önemli siyaset adamının söylediklerinden siyasetle ilgili olan bazı detaylar…
Dr. Mehmet
Müezzinoğlu,
AK Parti İstanbul
İl Başkanı
“Her Türk vatandaşı siyaset yapmalıdır. Zaten, oy kullanarak bunu yapıyoruz, aktif olarak bir parti kimliği altında siyaset yapmak ise, bir toplumsal sorumluluktur. Toplumda belli bir yere gelmiş insanların ülkelerine borcu olduğuna inanıyorum. Bu ülkenin daha iyi daha modern yönetilmesi ülke daha iyi şartlara taşınabilmesi gibi bir sorumluluğumuz var. Kalıcı siyasetçi olmak durumunda değiliz. Ben insanların zamanının ve imkanlarının müsaade ettiği oranda siyasette aktif rol alınması doğru olduğuna inanıyorum. Çünkü nerede boşluk bırakırsanız orayı bir başkası doldurur. Bir başkasını doldurduğu ortam iyi olabilir ama kötü olursa bizim şikayet etme hakkımız yoktur. Siyasetin bu şeklinin ülkeye kalıcı hizmetler getireceği kanaatinde değilim. Değişimci ve dinamik bir yapının kurulması lazım. Komşu demokratik ülkelerde bir partinin oy oranı iki puan düştüğünde lider ben bıraktım diyor. Bizde umursamıyor bile… İnsanımız, değişmeyeni değiştirme gücünün kendi elinde olduğunu çok iyi öğrendi takım tutar gibi parti tutmanın yanlışlığı anlaşıldı. Yorulanlar ve iyi yapamayanlar değişecek.”
Şinasi Öktem,
CHP İstanbul İl Başkanı
“Siyasete ilgi duyanlara söyleyecek bir şeyim yok. Onlar yollarına devam etsinler de, siyasete ilgi duymayanlar ne yapıyorlar diye sormak isterim. Siyasetten başka nasıl bir kurtuluş mu var? Siyasetle mutlaka ilgilenmelisiniz. Üniversite bitirseniz, master yapsanız, iki yabancı dil bilseniz yine işsizsiniz. Önemli olan gençlerin siyasete ilgi duymalarını sağlamak ve siyasetle kendi önlerini açmalarını sağlamaktır. Doğru siyaset ülkenin refahını ve yaşam düzeyini geliştirir. Bunu savunursan ve bunu yaparsan senin de geleceğin kolay olur. Yoksa, kurtulmak yok öyle tek başına… Tek başına kurtulursan diğerleri ne olacak? Çukura düşerler. Ülke için bir şeyler yapmak lazım. Çünkü hepimiz aynı gemideyiz. Genç yaşlı, hem okumuş hem okumamış herkesin siyasete ilgi duyması gerekir. Şu parti, ya da bu parti, siyasete ilgi ne kadar çok olursa, o ülkedeki gelişme de o kadar iyi olacaktır. Rekabet de olacaktır. Partiler içinde çürük elmalarda ayıklanacaktır. O zaman daha kaliteli daha özverili insanlar ülkeyi yönetecektir.”
SORUNLAR-ŞİKAYETLER
Temizlik sorunumuz var
Son günlerde park ve bahçelerin bakımı aksadı. Özellikle temizlik konusunda. Örneğin çimler biçilmiyor, temizlik arabalarımız çok geç geliyor. Eskiden saat 7 en 7 buçukta çöplerimizi alırlardı. Şimdi saat sekiz sekiz buçuğu buluyor gelmeleri. Belediye başkan yardımcısıyla görüştüm. Temizlik ihalesi için 24 Haziran diye bize gün verdiler, şimdi beklemedeyiz.
Abbasağa muh.
Yüksel Ağat
Hayvanseverler dikkat
Mahallede büyük bir sıkıntımız yok, parklarımızın bakımları sokaklarımızın temizlikleri devam ediyor, so6n zamanlarda tek sıkıntımız elektrikler. Ayrıca mahallemizde afet gönülleri adı altında depremle afetle mücadele için bir atılım yapılıyor, mahalle halkının müracaatlarını bekliyoruz. Bunun dışında kütüphanemiz, muhtarlık binamız içindeki yardım odamız devam ediyor, dersler veriliyor. Bir de hayvan sahiplerinden rica ediyoruz köpeklerini sokağa pisletmesinler temizlesinler çok kötü oluyor.
Akatlar muhtarı
M.Tayfun Kirmanlı
Panayırımız başlıyor
6 Haziran Pazar günü Arnavutköylüler olarak düzenlediğimiz ve artık gelenekselleşmiş olan panayırımız başlıyor. Tüm halkımızı davet ediyoruz. Bir çok sanatçı, milletvekili, politikacılarımız bizimle olacak, çok eğleneceğiz. Buradan duyurusunu yapalım. Bunun yanında kermesimiz, sergilerimiz, stantlarımız da var.
Arnavutköy muh.
Sedef İrteş
Dilimizde tüy bitti artık
Otobüs ve elektrik sorunumuz hala devam ediyor. 25 yıllık otobüs hattına sahip çıkmıyorlar. Biz Ulus mahallesi halkı olarak otobüslerden çok şikayetçiyiz. Bütün mercilere dilekçelerimizi verdik. Yüzyüze görüştük ama hala bekliyoruz kimse hiçbir şey yapmıyor. Hatta büyükşehir belediyesi ile de görüştük bundan sonra daha iyi hizmet verileceğini söylediler, her on beş dakikada bir otobüs geçecekti. Ama ne yazık ki hala öyle bir uygulama başlamadı.
Ulus muh. Kadir Gedik
Karakol istiyoruz
Her zaman olduğu gibi ulaşım sorunumuz var. Bir de mahallemizin gündemi şu sıralar karakolumuz. 60 yıllık bir karakolumuz vardı ve onu kaldırdılar. Hırsızlar kol geziyor. Biz de mahalle olarak karakolumuzu geri getirmek için uğraşıyoruz.
Dikilitaş muh.
Abdullah Sızmaz
HABER HATTI
Atatürk yürüyüşü
Dolmabahçe ve Şişli Atatürk Evinin önünden başlayan büyük bir Atatürk yürüyüşü yapıldı. Taksim anıtında son bulan yürüyüşe Vali Muammer Güler, Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ve vatandaşlar katıldı.
Oto yarışında trajik son
Görgü tanıklarının ifadesine göre, Barbaros Bulvarından Beşiktaş istikametine giden yolda iki otomobil yarışmaya başladı. Sol şeritte çok hızlı bir şekilde seyreden İsmail Bulut’un sürdüğü Cip önüne çıkan taksiye çarpmamak için sağa kırınca kontrolünü kaybetti. Takla atarn cip yolun kenarındaki ağacı devirdikten sonra durabildi. Bulut’un sağlık durumunun ciddi olduğu belirtildi.
Zabıta bıçaklandı
Beşiktaş’ta İnönü Stadının önünde simit satan seyyar satıcı tezgahını almaya çalışan zabıta memurunu bıçaklayarak ağır yaraladı. Hastaneye kaldırılan zabıta görevlisi Osman Coşğun’un hayati tehlikeyi atlatamadığı seyyar satıcı İdris Aktaş’ın ise göz altına alındığı bildirildi.
Festivale destek
Türsak’ın Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Çevre ve Orman Bakanlığı desteği ile düzenlenen 8. Uluslar arası Çevre Filmleri Festivali törenle başladı. Cemal Reşit Rey Konser Salonunda düzenlenen törene Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal, Türsak Vakfı Başkanı Engin Yiğitgil ve Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe katıldı.
SAYFA 3
‘Beklemedeyiz!..’
Bu ay Ortaköy halkına sorduk. Yeni başkan İsmail Ünal’dan beklentilerini anlattılar. Ortaköy Beşiktaş’ın en güzel yerlerinden biri ama bir çok sorunu da var. Meydan sorunu temizlik sorunu gibi. İsmail Ünal ile ilişkilerinin çok iyi olduğunu söyleyen Ortaköylüler yeni başkanın sözlerini tuttuğu taktirde yepyeni ve Avrupa kentlerine benzer güzellikte bir Ortaköy ile buluşacaklarına inanıyorlar.
Tarihi binalar
korunsun
Biz Ortaköylüler olarak yeni başkanımıza çok güveniyoruz. O bizim dertlerimizi iyi dinledi ve bir sürü güzel fikri var buraları daha da değerlendirmek için. Çünkü buralar tarihi alan o yüzden buradaki tarihi evlere özel bir önem vermesi çok gerekli bir durum. Kendi kendine yıkılıyor ya da yanıyor evler biz bu duruma çok üzülüyoruz. Başkanımızın bunlarla ilgileneceğine eminim. Söz verdi.
Can Koyudağ, 56,
serbest meslek
Trafik sorunumuz
Buranın geceleri eğlence trafiği çok fazla oluyor. Açıkçası bazen de çok rahatsız oluyoruz rahatlıkla sokağa çıkamıyoruz. Bilmiyorum buna nasıl bir çözüm bulunabilir ama İsmail Ünal buralarda bayağı dolaştı. Herhalde en çok oyu da buradan aldı. Değer versin yeter.
Tülin Çakır, 41,
ev hanımı
Yollar bir açılıyor, bir kapanıyor
Bizim en büyük derdimiz yolların bir açılıp bir kapanması bu asfaltlarla neden bu kadar oynarlar almama. Kimlerin cepleri doluyor kim bilir. Yeni başkanımız genç. Gelsin dolaşsın buralarda yorulmaz biz ona ikramlarda bulunuruz. Sıkıntılarımızı paylaşsın. Başka ne isteriz.
Mehmet Tongur, 58,
esnaf
Bekleyerek olmaz
Ben kim gelirse gelsin değişen bir şey olmayacağını düşünüyorum. Bir insan belediye başkanı olunca ne olur ben bir şey demeyeyim, siz söyleyin. Ama olan bize olur. Kendi hayatımızı ancak kendimiz değiştirebiliriz. Başkalarından bir şey bekleyerek hiçbir şey olacağını düşünmüyorum. Olsa olsa birileri bizim üzerimizden rant sağlar o kadar. Yoksa neden insanlar hizmet edeceğiz diye bu kadar çırpınsınlar, bu kadar para harcasınlar?
Aysun Tepeci, 23,
öğrenci
İşsizlik sorunumuz
Üniversiteden yeni mezun oldum. İşsizim belediye ne yapar bilemiyorum ama gençlerle ilgilenirse eğer bizim de dileklerimizi dikkate alırsa memnun olurum.
Suat Selen, 30,
işsiz
İyi ki mimar
Yeni başkanın mimar olmasının Beşiktaş için iyi bir avantaj olduğunu düşünüyorum. Çünkü kentlerimizin artık modern olması lazım. Ve yurtdışını özellikle Avrupa’yı görmüş bir mimar olarak kendisinin bizi bu kirli ve çirkin görüntüden kurtaracağını düşünüyorum. Ama işi gerçekten çok zor bunu da bilsin.
Haydar Gülen, 32,
stajyer
Birşey
yapmasına
gerek yok
Ortaköy zaten güzel bir yer. Bence İstanbul’un en güzel yerlerinden biri. O yüzden başkanın buraya çok fazla bir şey yapmasına gerek yok diye düşünüyorum. Daha önceleri hiç ilgilenilmediği gibi yanlış işler de yapılmıştır. Burayı tanıma lazım. Ama bu başkanımıza güveniyorum kendisini de destekledik zaten.
Mahmut Değerli, 48,
emekli
Meydanımızı düzenlesin
Ortaköy meydanının yeniden düzenlenmesi gerekiyor. Çünkü baştan aşağı yanlış yapıldı. Buradaki görüntü çok çirkin. Kimseye sormadan kimsenin fikri alınmadan yapılmaz böyle işler. Yeni başkanın en sevdiğim sözü referandum. İnşallah sözünü tutar. Bizim fikrimizi almadan böyle işlere kalkışmaz.
Sinan Kaptan, 62,
emekli
Düzen lazım
Biz burada yaşamaktan çok memnunuz ama ailemizle birlikte deniz kenarında oturmak istediğimizde ne yazık ki çok rahatsız oluyoruz. Zaten her şer çok pahalı bir tek deniz kenarındaki banklar bize uygun orada da serseriler içki içiyor, gürültü çıkarıyorlar. Sıkıntı oluyor yani. Başkanımız bunlarla ilgileneceğini söylemişti bekliyoruz şimdilik.
Levent Güntekin, 36,
öğretmen
Avrupa
kentlerine
benzesin
Ortakoy vadisi projesi vardı. Buraları bir marka yapma sözü vardı. Harekete geçmesini bekliyoruz. Seçim öncesi verilen sözler unutulmasın da başka bir beklentimiz yok, belediyelerden. Çok güzel Avrupa kentleri gibi yeniden şekillendirileceğini söylemişti. Bunlar kulağa çok güzel gelen projeler ama artık iş bekliyoruz. Söylemekle olmuyor.
Kemal Selman, 40
serbest meslek
SAYFA 4
Siyasi yapılanma
Işık Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Tolga Yarman ile seçim sloganlarının anlamsızlığı ve Türkiye’deki siyasi yapılanmanın içyüzü adı altında bir söyleşi yaptık. İşte Prof. Tolga Yarman’ın bu önemli konu hakkında söyledikleri…
“Sağ-sol”dan ibaret bir siyaset çözümlemesi, hele ülkemizdeki, çok özgün siyaset yapılanması itibariyle, ne kadar yavan görünüyor…
Böyle bir çerçevede, bilhassa da kimi bilimcilerimizin, kestirmeden sayarsak, ANAP, DYP, MHP, BBP, LP (Liberal Parti), DTP (Demokrat Türkiye Partisi), keza daha önceki FP, ya da şimdilerdeki SP (Saadet Partisi) ile AKP’yi (Adalet ve kalkınma Partisi’ni) aynı bir “sağ kefeye”, CHP ve DSP’yi, bu arada CHP’den ayrılanların kurmakta oldukları SHP (Sosyaldemokrat Halk Partisi), keza DSP’den yeni olarak ayrılanlarla, kurulması tasarlanmakta olan sosyal demokrat yeni oluşumu, aynı bir “sol kefeye” koymalarını (ya da koyacak olmalarını) yadırgıyor, bunu düşünce tembelliğinde, daha da ötesi hatta galiba, ehliyet özürlü bir yaklaşım olarak değerlendiriyorum.
Ülkemizde, klasik anlamda bir “emek-sermaye” ayrışması hiç yok değil. Siyasi anatomimiz, yani partilerimizin yapılanması, hemen her yerdeki gibi buradan hiç kök almıyor değil. Ama siyasi yapılanmamızın kökeninde sadece ve sadece “emek” ve “sermaye” ögeleri bulunmuyor. Batı’da meydana gelmiş siyasi yapılanmadan, bu nedenle oldukça farklı bir siyasi yapılanma, ülkemizde boy atıyor.
Bunun derindeki sebebi, ülkemizde, “sanayileşme” ve “kentleşme” arasındaki münasebetin Batı’dakinden çok farklı çalışması. Batı’da “sanayileşme, kentleşmenin yegâne motoru”. Başka bir deyişle, Batı’da sanayileşme ile birlikte, insanlar kırsal kesimden kentlere cezbediliyorlar. Kentlere gelenler sanayi tarafından istihdam ediliyor, emekleştiriliyor. Böylelikle, kestirmeden ifade edersek, “fabrikaları kuranlar” ile, “fabrikalarda çalışanlar”, “emek” ve “sermaye” olarak karşı karşıya geliyor ve ayrışıyorlar.
Bizde ise dediğim gibi, bu hiç yok değil. Ama bunun yanı sıra pek çok başka devinim de mevcut. Bir defa işte, kentler “cazibe merkezi”; kırsal kesimden insanlarımızı çekiyor. Diğer bir yandan “kırsal kesim” (“tarım alanlarının yetmezliği”, “geçim sıkıntısı”, “daha iyi yaşam koşullarına duyulan özlem”, “terör” gibi), birbirinden değişik pek çok sebepten dolayı, oradaki insanlarımızı itiyor. Ama kentlere, çok zalim bir hayatın pençesinde olarak gelenler, buralardaki sanayi odakları tarafından tamamen istihdam edilemiyor. Hatta önemli bir ölçüde, deyimin tam anlamıyla, “sokakta kalıyor”. Güvencesiz, günü birlik, ayakta kalma mücadelesi içinde yaşamaya çabalıyor.
Soyuta taşıyıp söylersem, bizde (Batı’dakinden iyice farklı olarak), “sanayileşme kentleşmenin yegâne motoru değil”; buna bağlı olarak, çarpıcı bir şekilde geniş bir toplum kesimimiz açısından, adeta bir “sosyal afet” yaşıyoruz.
Şu var ki, kapıldıkları zorlu hayatın pençesindeki insanlarımız (çoğumuzun, olmamasını beklediğimiz için kınadığımız, ancak gerçekte anlamak durumunda olduğumuz bir biçimde), ama “memleketçilik” yaparak, ama “mezhepsel” ya da “etnik” dayanışmalar gelişitirerek, öz savunma refleksleriyle, öyle ya da böyle, siyasete ağırlıklarını koyuyorlar.
Buradan, galiba çok kimsenin derinlemesine farkında olmadığı, ülkemize çok özgü boyutlarda yaşanan, “kentlere önden gelenler” ile “arkadan gelenlerin”, kabuk kabuk kümeleşip, biteviye ayrışmalarını içeren bir siyasi yapılanma ortaya çıkıyor.
Kimilerinin ayrıntı seçemeyen bir gözle baktığında, “orta sağ” – “orta sol” diye algılayıp, “Bunlar niye birleşmiyorlar?” dediği, siyasi sahnedeki partilerimiz gerçekte, ayrı ayrı, bu sosyal kabuklardan besleniyorlar.
Biz bu süreci, belirgin olarak 1960’lardan beri yaşıyoruz. O zamanlar, başta İstanbul, büyük kentlere Karadenizliler gelmeye başlıyor. Biraz biraz da Doğulular. Bu çerçevede, en önce “kentlerdeki yerleşikler” ile “Karadenizliler” ayrışmaya başlıyor. Karadenizliler, kentlerdeki yerleşiklere karşıt olarak, buralardaki dar gelirlilerden destek buluyorlar; Doğulular’dan da…
O zamanlar, “Toprak işleyenin, su kullananın”, “Ne ezen ne ezilen, hakça bir düzen” sloganlarında simgelenen, ayrıca aydın hareketiyle rüzgarlanan “demokratik sol yükseliş”, böylelikle payandalanıp güçleniyor.
Göç hareketinin ivmelenmesi ile, Doğulular, akın akın kentlere geliyor. İlginç bir süreç, boy atıyor. Bir yandan kentlere intikal etmiş olanlar, yerleşikleşme çabasında oluyorlar; diğer bir yandan yeni gelenler, kentlerin varoşlarında, birbirlerinin üzerine, biteviye yığılıyorlar. Önden gelenler arkadan gelenleri, zaten kendilerine pek nefes aldırtmayan daracık “geçim alanlarından” kentin dışarılarına doğru itiyor; sonradan gelip, gitgide daha uzaklardaki varoşlara yığılanlar ise, kendilerine “geçim alanları” oluşturmak üzere, kent merkezlerine sokulmaya çaba sarfederken, önlerinde bulunanları, yaşam mücadelesi verdikleri alanlarda, itip kakıp sıkıştırıyorlar.
Bu çerçevede; kentlere en önceleri gelmiş Karadenizliler ile sonradan gelmiş Karadenizliler ayrıştıkları gibi; önden gelmiş Karadenizliler ile bunların arkasından gelmiş Doğulular; keza, bir süre önce gelmiş Doğulular ile daha sonra gelen Doğulular; ilk bakışta belli belirsiz olsa da, aslında kabuk kabuk kümeleşip, çatışıyor ve siyaseten ayrışıyorlar.
Bu o kadar böyle ki, bir bakıyorsunuz, işte partilerin içindeki, kimilerinin vukufsuzca “hizip” deyip geçtikleri siyasi ayrışmalar dahi, buralardan kökler alıyor.
Ayrıntısıyla bilerek söylüyorum, on yıl kadar önce, bakın, Ankara – İstanbul istikametinde İstanbul’a doğru geldiğinizi düşünün, E-5 Karayolu, SHP (o zamanki, Sosyal Demokrat Halkçı Parti), örgütlerinin içinden geçiyormuş gibiydi (pek kimse de bunun farkında değildi)! Tuzla, Pendik, Kartal ilçelerimizde, E-5 Karayolu’nun “deniz” tarafında oturan, yani önemli ölçüde yerleşikleşmiş olan SHP’liler (o zamanki Genel Sekreter) Sayın D. Baykal’ın etrafında kümeleniyorlardı; bu ilçelerde E-5 Karayolu’nun öteki tarafında, sonraları geldikleri için ancak “tepelerde” yer bulmuş olarak, kente tutunmaya çabalayan SHP’liler ise (o zamanki) Genel Başkan Sayın E. İnönü’nün etrafında kümelenip, yaşam mücadelelerinde, birincilerle ayrışıyor ve çatışıyorlardı. Bu sebeple SHP, habire iç kavgaya tutuşan bir parti görünümü veriyor, kan kaybediyordu, ama bu ilginç gelişmeyi ne parti yönetimi, ne de hatta siyaset gözlemcileri ya da siyaset bilimcileri, bir türlü çözümleyemiyorlardı.
SHP açısından, benzer durum, İstanbul’un hemen her ilçesinde olduğu gibi, bütün kıyı koridorumuzda, o arada tabiatıyla Kocaeli, Ankara gibi büyük kentlerde de geçerliydi. Buralara kentlere önden gelenler ile arkadan gelenler, amansız biçimde ayrışıyor kavga ediyorlardı.
1992’de, CHP yeniden açılınca, birincilerin önemli bir bölümü oraya gittilerdi. SHP’de kalanlar ise, yine aynı biçimde ayrıştılardı.
Hemen kimse pek farkında değil; yakın bir zaman önce, Fazilet Partisi’nin, bugüne dönük olarak, bir yandan Saadet Partisi, öte yandan ise, Adalet ve Kalkınma Partisi olarak çatlaması da, aşikâr biçimde açıklayageldiğim mekanizmadan kök alıyor.
SÜRECEK
MEDYANIN sorumluluğu
BJK Koleji “Habercilikte Medyanın Sorumluluğu” konulu ve yalan haber yanlış haber eksik haber toplumu ve okuru nasıl etkiliyor Türk ve dünya basını farkları başlıkları altında geçen geniş katılımlı bir panel düzenledi. Panele katılanlar arasında Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Orhan Erinç, Cumhuriyet Gazetesi sorumlu yazı işleri müdürü Mehmet Sucu, Hürriyet gazetesi yayın koordinatörü Fikret Ercan, Sabah Gazetesi spor müdürü Altan Tanrıkulu, Show Tv program yapımcısı ve sunucusu Saba Tümer gibi seçkin isimler yer aldı. Panelde BJK koleji öğrencilerinin en çok merak ettikleri sorun medyanın gençlik üzerindeki olumsuz etkisinin nasıl ortadan kaldırılabileceği ile ilgiliydi. Yayınlanan programların taklitçiliğinin ve yalan haberlerin medyayı ne kadar kapsadığı ise gençlerin bir diğer merak konusuydu.
Bilgi olmayan yerde
yalan da vardır
Panelistlerden Orhan Erinç, “Kullanılmaya en açık meslek grubu gazeteciliktir. Yalan haber iki şekilde olur. Birincisi haber kaynağının verdiği ikincisi gazetecilerin uydurduğu yalan haber. Tek kaynaklı haberde gazeteci zor durumda kalır. Karşı tarafı da dinlemesi gerekir. Her meslekte olduğu gibi gazeteciliğin de ilkeleri vardır. Haber yazılırken uyulacak en önemli kural kişiye ve kuruma eleştiriyi hakaret sınırına ulaştırmama, ikincisi haberde şiddeti öven hoş gösteren yayınlardan kaçınma ve cevap hakkına saygılı olma en önemli ilkelerdir. Bunlara uyuluyor mu? Uyan da var uymayan da. Kasıtlı olduğuna inanmıyorum” şeklinde konuştu.
Halkın istediğini yaparsanız
ayakta kalabilirsiniz
Altan Tanrıkulu ise futbolun artık bir spor dalı olmaktan çıktığını vurgularken şöyle devam etti: “Halkın istediğin vermezseniz geri kalmış olursunuz. Doğrudur İstanbul takımları çemberinde kalıyoruz. Spor gündemini futbol haberleri işgal ediyor. gazeteci olmak isteyen iletişim fakültesi öğrencileri geleceklerinden ümitli değiller” dedi. Bir diğer panelist Mehmet Sucu ise yakınmalara rağmen Televole BBG gibi programların izlenmeye devam edildiğine dikkat çekerek gelen sorular üzerine şöyle devam etti: “1980’den sonra köşe dönmecilik fikrinden yola çıkanları izledik. BBG gibi programları eleştirenler en çok izleyenlerdi. Bunu sosyologların izlemesi gerekirdi. Çünkü orada tam bir Türkiye profili vardı” şeklinde konuştu.
Medyanın işi eğitim değildir
Fikret Ercan son dönemlerde televizyonlardaki yarışma programları ile ilgili bir soruya şöyle cevap verdi: “Bu programlar bir ayna. Aynaya ne yansırsa onu görürsünüz. Reyting uğruna ne varsa tüm kanallar onu sonuna kadar kullanıyor. Bu durumu yanlış buluyorum. Yavaş yavaş düzelecektir. Artık Türkiye’nin açık toplum olması gerekir. Devlet her şeyi dört dörtlük yaparsa taraflı yayın olmaz. Medyanın işi eğitim değildir. Her türlü bilgi alışverişini sağlamaktır” dedi.
Sıkça sorulan sorular
MEDLINE Sağlık Hizmetleri tarafından hazırlan*makta*dır.
İLKYARDIM NEDİR?
İlkyardım; bir habtalık veya kaza durumunda sağlık ekipleri ulaşıncaya kadar, hastanın veya yaralının sağlık durumunun daha kötüye gitmesini önlemek üzere yapılan ilaçsız girişimlerdir.
Bu müdahalenin ilaçsız olması, bir sağlık personeli tarafından uygulanma gereğini ortadan kaldırır.
İlkyardım bu özelliklerinden dolayı, yakında bir sağlık personeli yoksa, ilklardım eğitimi görmüş, bilgili ve deneyimli bir kişi tarafından yapılabilir.
İlkyardımın
amaçları
Yaşamın garantiye alınması: Yaşamı devam ettirecek olan, soluk yolununu açık tutulması, solunum ve kan dolaşımının devamının sağlanmasıdır.
Durumun kötüleşmesinin önlenmesi: Yaşamı garantiye alınan bir hastanın, yaşamının devamının sağlanmasıdır. Örneğin yaralının kanaması varsa, bu kanama yaşamını tekrar tehlikeye sokacağından, kanama durdurulmalıdır.
İyileşmenin kolaşlaştırılması: Kirlenmiş bir yaranın, mümkünse serum fizyolojikle yıkayıp temizlenebilmesi, iyileşmeyi kolaşlaştıran bir yardımdır.
İlkyardımın
temel ilkeleri
Olayın geçtiği yeri inceleyin;
Önce kendinizin, ardından çevrenin ve hastanın can güvenliğini sağlayın;
Derhal ambulans çağırın veya çağrılmasını sağlayın;
Kendinizi tanıtarak bu konuda eğitim aldığınızı çevrenize açıklayın ya da etrafta ilkyardım konusunda daha bilgili biri varsa müdahaleyi ona bırakıp, yardımcı durumuna geçin;
Soğukkanlı ve çevrenizi sakinleştirici şekilde davranın;
Saniyelerin önemli olduğu bu durumda hastayı, soğukkanlı ve hızlı bir şekilde değerlendirin;
Gereken müdahaleyi yapın;
Bilmediğiz bir konuda müdaheli etmeyin, veya yanlış ve bilinçsiz müdahale edilmesini engelleyin;
Hastayı sakinleştirici ve yumuşak bir ses tonuyla konuşun;
Olay yerine ulaşan sağlık personeline doğru ve detaylı bilgi verin.
SAYFA 5
Veda ettiler
Akatlar Kültür Merkezi tiyatro sezonunu sıcak bir buluşma ortamı ile tüm sanatçılarıyla bir arada kapadı. Yapılan Barbekü partisiyle bir çok sanatçının da katıldığı organizasyona, Beşiktaş Belediye Başkanı İsmail Ünal da katıldı. Bununla birlikte Beşiktaş İlçe Emniyet Müdürü Celalettin Martin, Beşiktaş Belediyesi Meclis Başkanı Kemal Çiloğlu ile Beşiktaş Halk Eğitim Merkezi Müdürü İsmail Çelik de katılanlar arasındaydı. Renkli geçen gecede, bugüne kadar çeşitli vesilelerle Akatlar Kültür Merkezi sahnesinde yer almış ünlü sanatçılar yer aldı. Hadi Çaman, Dilek Türker, Süheyl-Behzat Uygur kardeşler Burçin Orhon, ESEK grubundan Uğur Uludağ, Ceyda Düvenci, Emine Ün, Çocuk Tiyatroları Yönetmenleri ve oyuncuları bir araya geldi. Organizasyonun iyi olduğu gecede oyuncular çok şen şakrak bir görüntü çiziyorlardı. Gece Akatlar Kültür Merkezinin tango grubunun müthiş bir dans şovuyla sona erdi.
Çift yüzlü ayna
Ortaköy Kültür Merkezi Afife Jale Sahnesi 2 Haziran’dan itibaren yepyeni bir oyunla tiyatro severlerle buluşuyor. Çift yüzlü ayna ismiyle sahnelenen ikiz oyunda rolleri deneyimli ve ödüllü oyuncular olan Derya Alabora ile Mehmet Ali Kaptanlar paylaşıyor. Arthur Miller’in daha önce Türkiye’de sahnelenmemiş iki oyunu olan, Bir Bayana Ağıt ve Bir Tür Sevda Öyküsü, yüz yıllar öncesinden hayatı, adaleti, aşkı, insan ilişkileri masaya yatırıyor. Yönetmen Özgür Erkekli ve Ahmet Leventoğlu, “ikiz oyun” olarak tabir edilen Çift Yüzlü Ayna adlı oyunu kısaca şöyle anlatıyorlar: “Bu oyuna birer bölümlük bir çift oyun da deniliyor, çeşitli kaynaklarda. Seyircinin ilk göreceği oyun Bir Bayana Ağıt adını taşıyor. Bu başlangıç, ikili ilişki sorgulanıyormuş düşüncesi oluşturuyor ancak burada bir tür derinlemesine uygarlık sorgulanıyor.” Bir tür sevda öyküsü, isimli oyunu ise, Özgür Leventoğlu, aslında toplumsal bir öykü diye de vurguluyor. Leventoğlu; “Yazar, oyunda Amerikan toplumunu sorguluyor. Tepeden bir adalet mekanizması sorguluyor ve elbette bu olgu yazarın ortaya koyduğu bir şey. Toplumsal gerçek ile adaletin çürümüşlüğü” diyor. Leventoğlu, toplumsal kirlenmeyi, o dönemdeki yaşananlar ile bugünü kıyasladığında, insanlığın dejenerasyonunun, artık misli misli fazla olduğunu söylüyor. Bu, iki oyunda da, hayatı, hatta aşkı, insan ilişkilerini, dünü ve elbette bugünü de bulmanız mümkün. Oyunun yönetmenleri, Ortaköy’de yer almanın bir ayrıcalık olduğunu söylüyor ve ‘Ortaköy’de oynamamıştık ama oradaki konumu, işleyişi ve Ortaköy’ü biliyor, tanıyoruz. Ayrıca Ortaköy, çok rahat geniş kapsamlı bir şekilde tiyatro ile buluşabilecek bir nokta…’ diyerek sözlerini noktalıyorlar.
SAYFA 6
Tatil alışverişine hazır mısınız?
Cebinizdeki restoran !…
Teknolojinin gelişimi ile birlikte yaşam kalitesini arttıran, şirketlerin gider yönetimini düzenleyen akıllı kartlar hayatımıza girmeye başladı. Yurt dışında kısmen İtalya’da, Arjantin ve Brezilya’da petrol amaçlı olmak üzere benzerleri bulunan akıllı kartlar Türkiye’ de daha çok yemek ödemelerinde kullanılıyor.
Teknoloji kullanmadan aynı hizmeti kupon ile yapan yabancı şirketlere Türkiye’de yerli bir rakip çıktı. Tüketicileri kullanım kolaylığı getirip, işletmelerin gider kontrollerini kolaylaştırarak, kısa sürede hızla büyüyen ve pazar payını arttıran Bistra’nın kurucusu Nejat Uzel, yüzde 100 yerli sermaye ile kurulmuş olan Bistra’ nın sektöre katma değerler kazandırmakta olduğunu,aynı zamanda da dünyaya örnek gösterildiğini söyledi.
Uzel, Avrupa ülkelerinde Bistra’nın kurmuş olduğu sistem ve stratejinin yakından takip edildiğini açıklarken, konu hakkında şu özet bilgileri verdi;
“Bistra, orta ve küçük ölçekli işletmelerin yada banka şubeleri gibi bir noktada az sayıda personel çalıştıran kuruluşların, mutfak veya yemekhane yatırımı yapmadan işyeri civarındaki restoranlarda akıllı kartlarla yemek yedirdiği sistemin adıdır. Tüm yurt genelinde 81 vilayet ve 1200 ilçede kurmuş olduğumuz poslardan oluşan elektronik ticaret platformu üzerinde alıcı ile satıcıyı karşı karşıya getirip oluşan yüksek hacimli emisyon üzerinde çeşitli finansal gelirler yaratmak için kurulan pazarlama odaklı, teknoloji kullanan bir finans şirketiyiz. Bugün itibarıyla yıllık 50 milyon Dolara ulaşan ciromuzu 2 sene zarfında 250 Milyon Dolar’a çıkarmak hedefimizdir.”
Avrupa, Asya ve Amerika’ya mağaza açıyorlar
Dünyaca ünlü manken Naomi’yi Türkiye’ye getirerek, gündem oluşturan ve Sunset markasını belleklere yerleştiren Günkar A.Ş’nin Yönetim Kurulu Başkanı Kenan Güneş; “bugün Marks&Spencer, Gotex, Otto gibi dünyanın önde gelen markaları için üretim yapıyoruz. Güneş ayrıca Sunset markası ile dünya pazarına da girdi. Tesislerimizi her geçen gün büyütüyor, yeni markalar çıkarmaya hazırlanıyoruz. 25 bin metrekarelik bir tesiste üretim yapıyor ve 1300 kişi istihdam ediyoruz” şeklinde konuşuyor.
Güneş, “Türkiye’deki pazar payımız yüzde 30’a çıkınca, yurt dışına açıldık. Avrupa’daki mağazalara ürün vermeye başladık. Yetmedi 2004 yılında İngiltere ve Fransa’da mağaza açma kararı aldık. 2005 yılında ise Amerika başta olmak üzere 2 mağaza daha açacağız. Hedefimiz, Türk markasını dünyaya tanıtmaktır. Bunu kendimize misyon edindik” diyor.
Güneş ürünleri pazarının önemli markalarından Nivea Sun, güzellik dünyasına bir ilk sunuyor. Nivea Sun sıkılaştırıcı losyon serisi. Farklı cilt tiplerine uygun GKF 5,15 ve 25 olmak üzere üç farklı seçenek sunan ürün ile bir yandan güneşten korunurken bir yandan da sıkı ve esnek bir cilde sahip olabilirsiniz.
Yaz için yeni renkler
Bu ilkbahar yaz sezonunda her zamankinden daha göz alıcı görünmek için Schwarzkopf Professional üç yeni renk koleksiyonu sunuyor. Güneşli bakır yakıcı kırmızı ve kutup sarısı sezonun en gözde renkleri.
İpeksi saç
Güneş ışınları kuru rüzgarlar ve sıcak havanın saça zararlarını Golwell bakım ürünleri ile yok edebilirsiniz. Bu ürünler saçtaki protein nem dengesini kazandırır. Yaz aylarında parlak ve ipeksi saçlara kavuşursunuz.
Şekilli saçlar
L’oreal ilk termo aktif şekillendiriciyi geliştirdi. Hot style constructor. Saçı ağırlaştırmadan sertleştirmeden ve yapış yapış yapmadan daha kalıcı şekiller yaratıyor.
Kuru ciltler için
Avene Creme Ecran 20B 20A ile kuru ciltleri güneş ışınlarından korurken aynı zamanda içerdiği Avene termal suyu ile yatıştırıyor ve nemlendiriyor fiyatı ise 36 milyon lira.
Cilt bakımı
Cilt bakımında yeniliklerin öncüsü Dermalojica yeni çok amaçlı Sheer Moisture SPF 15’i sunuyor. Bu nemlendirici mevsimsel değişiklerde nemsizlikle savaşıyor, cildi güneş hasarlarından koruyor.
Avon’dan
yeni ürün
Doğrudan satış sektörünü lideri Avon yaza girerken yepyeni bir seriyi satışa sunuyor. Avon Skin So Soft Smooth Complex serisi. Tüy azaltıcı ve tüy dökücü üç üründen oluşan bu seri kadınlar için ideal.
Gözünüzü koruyun
Cildi olduğu kadar gözleri de güneşten korumak için dünya standartlarında bir gözlükçü olan Ozan Optik’ten istediğiniz her modeli bulabilirsiniz. Peşin fiyatına 13 taksit yapan Ozan optiklerde bir taksidi firma kendisi üstleniyor. Ayrıca peşin alışverişlerde inanılmaz indirimler var.
Güneş riski
Vücudunuzu güneş ışınlarının zararlı etkilerinden korumak için ne yapmam gerekiyor diye düşünmenize gerek yok. Cellex-C ürünleri UVA ve UVB ışınlarına karşı 30 kat daha fazla korumalı haliyle piyasada. Ayrıca jeliyle birlikte güneşte aşırı yanma sonucu oluşan kızarıklara veya yanmalara karşı Sun Rescue gel artık vitrinlerde.
Çarşı’da seçenek bol
Yaz mevsimi ile birlikte güneşten en iyi şekilde faydalanmanın nasıl olacağının çeşitli seçenekleri Çarşı mağazalarında sizleri bekliyor. Estee Lauder, Clarins, Clinique, Nivea, Dior, Shiseido, Lancester, Roc, Ambre Solaire, Bioterm, Helena Rubinstein, Lierac.
Selülite son
Selülite karşı dünyadaki en önemli alternatif yaklaşım olan Cellasene 8 hafta gibi kısa bir sürede çözüme ulaştırmak için ideal bir yol. Vücut güzelliğinde bir çığır açan bitki özlerinden oluşan Cellasene kalça ve uyluk kısmında görülen portakal kabuğu görünümünü ortadan kaldırmak için en etkin çözümlerden biri.
Spa ile evinizde
Hafta sonu evinizde Spa uygulamak istiyorsanız Phytomer’in banyoterapi ürünleri iyi bir seçim olabilir. Phytomer’in banyoterapi ürünleri vücuda gerekli tüm deniz bazlı elementleri sağlıyor. Seçilen ürüne göre vücudu toksinlerden arındırıyor ve daha diri rahat ve gevşek hissi vererek aynı zamanda vücuda da şekil veriyor.
Her yer yemyeşil
Havaların ısınması ve güneşin yüzünü göstermesi ile birlikte insanlar artık kendilerini açık havaya atmaya başladı. Kahvaltı, açık büfe ve dinlenme amacıyla yeşillik arayanlar için mekanlar yenilendi. Yazlık mekanlarda bir bir açılmaya başlarken, bu yıl düğün ve çeşitli iş yemeklerinin dahi açık havada yapılabilmesi için yepyeni düzenlemelerde peşi sıra gelmeye başladı.
Düğün ve brunch için yepyeni düzenlemeler
Düğün organizasyonları, iş yemekleri ve pazar brunch yapabilmeniz için eşsiz bir mekan olan Garden Doğa sabahın erken saatlerinden, saat 04.00’a kadar açık. Kişi başına fiyat 17.500 bin lira. 0-6 yaş miniklere ücretsiz, 6- 12 yaşına kadar çocuklara ise, yüzde 50 indirim uygulanıyor.
1000 kişilik düğün ve iş organizasyonlarının kolaylıkla yapıldığı Garden Doğa zengin bir mutfağa sahip ve brunch için 130 çeşit malzeme kullanılıyor. Barbekü, kahvaltı, soğuk meze ve sıcak yemekler usta ahçılar tarafından hazırlanıyor ve sizlere hamaklarınızda veya oturduğunuz yemyeşil çimler üzerinde servis yapılıyor. İsterseniz mangalı alıp sucuk yapabiliyor, sınırsız bir şekilde gözleme pasta, börek tatlı veya meyvenin tadına bakabiliyorsunuz.
Tarihi doku ve eşsiz bir ortam
Garden Doğa ‘da yer yer tarihi sütunlara da rastlamak mümkün. Eşsiz mekanda çocuklarda düşünülmüş. Animasyon gösterileri, palyaçolar ve amfi tiyatro her an emrinizde. Kapalı ve açık mekanların yanı sıra, her çeşit içkinin bulunduğu ve hayran kalacağınız bir dekora sahip bar da sizleri bekliyor.
Diğer yandan Türk ve Güneydoğu mutfağının en zengin et, kebap ve meze çeşitlerinde bulabileceğiz; Ocakbaşı restaurant. Her akşam canlı müzik eşliğinde romantik bir ortamda doyumsuz bir zaman geçireceğiniz; Cafe Bar. Ailelerin çocuklarıyla hoşça vakit geçireceği Çocuk Parkı. Gerçek bir espresso yada çeşitli bitki çaylarını tadabileceğiniz şirin bir bahçe cafe: Lipton cafe. Her türlü bira çeşitlerini bulabileceğiniz: Bira cafe. Müzik ve dans gösterileri, stad-up gösterileri, imza günleri, söyleşiler ile bizans döneminden kalma sarnıç duvarların çevrelediği Anfi tiyatro Garden Doğa’yı vazgeçilmez kılıyor.
Adres: Sahil Yolu Galleria yanı. Ataköy-İstanbul
Tel: 0212 560 16 64 – 560 16 74
‘Tırnaklarınızı losyonlayın’
Saç jolesi ve briyantinde kozmetik sektörünün lideri olan Fonex üç yeni ürünü birden piyasaya çıkarmaya hazırlanıyor. Bir yıl içinde yüzde 40 gibi müthiş bir hızla büyüyen ve dev bir tesis kurarak, üretimini burada yapmaya başlayan Fonex’’n saç boyası ile el ve vücut losyonu dışında dünyada ilk kez tırnak losyonu da üreteceği açıklandı.
Tırnak losyonu sayesinde manikür ve pedikürlerin daha rahat yapılacağı ve tırnak diplerindeki etlerin rahatlıkla ve daha sağlıklı kesilebileceği bildirildi.
Konuyla ilgili olarak, Ar-Ge ve laboratuar çalışmalarının bittiği açıklanırken, bu yeni ürünlerin gerek kalite gerek Avrupai dizaynlarıyla beğeni toplayacağı vurgulandı.
Halen, Japonya, Almanya, Tayvan ve İtalya’dan aldığı mümessillikleri de yürüten İtimat A.Ş’nin son zamanlarda ağırlıklı olarak Fonex markası üzerine çalışma yaptıklarını vurguladı.
Fonex’in dışında Lugono, Famex, Piano ve Yunsey adlı markalarla da kozmetik sektöründe olan İtimat A.Ş’ nin birçok ülkeye ihracat yaptığı ve hedefinin dünya markası olduğu açıklandı. Bu nedenle bu yıl Fonex markasının Önce Avrupa ardından dünyadaki mağaza zincirlerinde yer alması için çalışma yapılacağı söylendi.
50 çeşit ürünü bulunan firmanın ürün çeşidini bu yıl içinde 120 çeşide çıkartılacağı kaydedildi.
SAYFA 7
SİNEMALAR
21 gram
21 Gram Guillermo Arriaga (Amores Perros) tarafından yazılmıştır. Film duygusal ve fiziksel açıdan, üç insanın birkaç ay zarfında heyecan dolu varoluş periyodlarını keşfeder. Bir kaza tahmin edilemeyecek bir şekilde bu üç insanın yaşamlarını ve kaderlerini birbiriyle kesiştirir, öykü içinde bu onları aşkın en uç noktalarına, intikamın derinliklerine ve sözünü yerine getirmeye götürecektir. Kolej profesörü Paul Rivers (Sean Penn) ve karısı Mary (Charlotte Gainsbourg) evlilikleri ölüm ve yaşam arasında tehlikeli bir şekilde dengededir. Paul hastalığının son safhalarında olan bir hastadır ve kalp nakli için beklemektedir, bu sırada Mary suni döllenme yoluyla hamile kalabilmeyi umut etmektedir.
Girdap
Yeni terfi alan polis şefi Jessica Shepard’a bir “seri katil” dosyası verilir.
Bu seri katilin listesindeki isimler, Jessica’nın o güne kadar birlikte olduğu erkeklerdir. Araştırma, ortağının garip davranışlarıyla çok daha karmaşık bir hale gelir. Komiser, Jessica’nın görevden alınmasını ister. Bunun nedeni de Jessica’nın da şüpheliler arasında olmasıdır. Tüm ipuçları bunu göstermektedir. Jessica’da aradığı katilin kendisi olabileceğini düşünmeye başlar.
Yönetmenliğini Philip Kaufman’ın yaptığı filmin başrollerinde Ashley Judd, Samuel L. Jackson ve Andy Garcia yer alıyor.Senaryosu Sarah Thorp tarafından yazılan filmin müzikleri de Mark Isham’a ait.
OTOMOBİL
Mini Cabrio geliyor
Mini gibi bir otomobil 1967 yılında ralli takviminin en zorlu yarışlarından birisini kazanınca, tüm dünyanın gözü İngiliz malı küçük kırmızı otomobile çevrildi ve Mini zamanları başladı.
Ağustos’ta Türkiye yollarında: Henüz fiyat aralığı belli olmayan otomobilin sadece Cooper ve Cooper S versiyonu satışa sunulacak.
Tavan yarım olarak açılabiliyor: Ford Street Ka, 206 CC gibi modellere rakip olarak üretilen otomoblin en önemli avantajı arkada iki yetişkinin oturabileceği kadar diz mesafesine sahip olması. Ayrıca özel tasarlanan tavanı sayesinde aracın üzerini kapadığınızda katastrofobik bir otomobile sahip olmayorsunuz. 115 beygir gücündeki otomobil, yeni vites kutusu ile gücü çok daha keyifle iletebiliyor. Özellikle ilk üç viteste otomobil 115 beygirden daha kuvvetlişmiş gibi hissettiriyor kendini. Aracın yol tutuş kabiliyetleri ise mükemmele yakın. 170 beygir gücündeki Mini Cooper S Cabrio ile 220 nm. Maksimum tork üreterek adeta bu şaseye hayat veriyor.
SPOR YAZILARI
SAYFA 10
Hoşgeldin başkan
Beşiktaş’ta beklenen gün geldi çattı. Olağanüstü genel kurul gerçekleşti. Beşiktaş’ın yeni Başkanı 3 bin 272 oyla seçildi. Toplam 10 bin 526 üyenin 6 bin 833’ünün katıldığı seçimlerde Beşiktaş’ın 32. Başkanı Yıldırım Demirören oldu. Fikret Orman 3 bin 110 oy alırken Erol Kaynar 218, Affan Keçeci 210 oy bulabildi. Kazandığını öğrendikten sonra kısa bir teşekkür konuşması yapan Demirören şunları söyledi: “Herkesi birlik beraberliğe davet ediyorum. Kazanan Beşiktaş oldu. Beşiktaşımızın başarısı için elimizden gelen yapacağız”
İşte yeni yönetim kurulu
1964’te İstanbul’da doğan Demirören, eğitimini Leysen American School’da tamamladı. Evli ve iki çocuk babası olan Demirören İngilizce biliyor. Demirören şirketler grubunun başkan vekilliğini yapan Yıldırım Demirören, iki dönem yönetim kurulu üyeliğine seçildiği Beşiktaş’ta as başkanlık yaptı. 100.yıl şampiyonluğunda futbol şube sorumlusuydu.
Yönetim kurulu listesi ise şöyle: Diyarbakır doğumlu avukat Murat Aksu, Adana doğumlu Sabancı Holding Çimento grubu başkanı Erhan Kamışlı, İstanbul doğumlu iş adamı Lidya Yapı aş yönetim kurulu başkanı Kıvanç Oktay, İstanbul doğumlu gazeteci Reha Muhtar, İstanbul doğumlu tekstilci ve turizmci Adnan Demir, Konya doğumlu iş adamı Latif Ayaz, Rize doğumlu armatör Hakan Kalkavan, İstanbul doğumlu inşaat mühendisi Koray Büyükasar, Sivas doğumlu Ziraat bankası genel müdürü Can Akın Çağlar, Eskişehir doğumlu Öğer Holding yönetim kurulu başkan vekili Sinan Vardar, Soma doğumlu BAĞFAŞ yönetim kurulu başkanı Kemal Gencer, Sivas doğumlu bürokrat Hüseyin Yücel, yedek üyeler; Fikret Ercan, Murat Ürünsak, İlhan Durusoy, Kenan Öner, Bülent Deriş, Süleyman Eren.
Yeni teknik direktör,
Matthaeus
Yıldırım Demirören’in başkanlığı kazanmasıyla Beşiktaş’ın yeni teknik direktörü Lothar Matthaeus oldu. Futbolculuk kariyerinde 5 kez dünya kupası finallerinde oynayarak rekor kıran Matthaeus Partizan’la Sırbıstan’da şampiyon olmuş ve Newcastle’ı eleyerek Şampiyonlar Ligine girmişti. Şimdi Macaristan Milli takımındaki görevinden ayrılacak olan Alman çalıştırıcı siyah beyazlı takımda iş başı yapacak. Kaptan Tayfur kulüp tarihinde bir ilk olarak menajer-futbolcu olacak, takımdan Zago, İlie, Pancu ve Giunti gönderilecek. Ayrıca Demirören’in başkanlığı ile birlikte Inter’den Okan Buruk ve Gaziantepspor’dan Ömer Çatkıç’ın gelmesi kesinleşti. Fikret Orman’ın anlaştığı Konyalı Zafer Biryol ve Sedat da anlaşılan isimler arasında. Galatasaray’lı Berkant, Fenerbahçe’den Mustafa Doğan, Gaziantepli İbrahim Toraman, Bülent İlhan, Trabzonsporlu Fatih Tekke de transfer listesinde ismi dolaşıyor. Yabancı transfer olarak ise Matthaeus’un istediği Partizanlı Vladimir İviç İstanbul’a gelecek. Crew, Hasselbaink, Mido, Zoltan Gera, Wiltord, Anelka yabancı transfer için ismi geçenler arasında. Demirören, hayalim, dediği Nihat Kahveci için Real Sociedad’a Rüştü için Barcelona’ya da gidecek.
Demirören toplam 60 milyon dolar olan Beşiktaş kulübü gelirlerini 100 milyon dolara çıkarmayı hedefliyor.
SAYFA 9
Engin’in yerine Tayfur
Beşiktaş ve milli takımın bel kemiği Tayfur, önümüzdeki sezon menejer olarak sahaya çıkacak. Edinilen bilgiye göre Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören, yönetimin düşüncesini kaptan Tayfur’a iletti, Tayfur ise bu düşünceye sıcak bakarak “önemli olan Beşiktaş’a hizmet etmek. Başkanımız ne derse kabul ederim” dedi. Tayfur’un iyi bir menejerlik yapacağı, takım içinde ahengi sağlayabileceği, Almanca bilmesi nedeniyle de teknik direktör Matthaeus ile de futbolcular arasında köprü kurabileceği düşünülüyor.
Kartal Matthaeus’a emanet
Başkanlık seçimini Yıldırım Demirören’in kazanmasıyla birlikte Beşiktaş’ın yeni teknik direktörü de Lothar Matthaeus oldu. Macaristan milli takımındaki görevinden ayrılacak olan Alman çalıştırıcı siyah-beyazlı takımda işbaşı yapacak. Yıldırım Demirören Lothar Matthaeus’tan istenilen verimin alınacağını söylerken “geçen yıl ikinci yarıda yaşadığımız kötü durumu tekrarlamak istemiyoruz. Beşiktaş şampiyon olmaya layık bir takımdır. Bu nedenle hem teknik kadro hem de futbol takımımızla çok iyi olmak zorundayız. Önümüzdeki sezon zor geçecek. Herkes iyi bir takım hazırlıyor. Ama Beşiktaş şampiyon olmak için elinden geleni yapacak” dedi.
SAYFA 8
‘Kalbimizi kazanın’
Beşiktaş taraftarı, yeni başkan Yılıdırım Demirören’den ilk önce verdiği sözü tutmasını ve kapalıyı yeniden gerçek sahiplerine vermesini bekliyor. Her şeyin başarı demek olmadığını söyleyen taraftarlar, Beşiktaş’ın değerlerine sahip çıkılmasını beklediklerini vurguluyorlar. Bu sene takımda yıldız isimler görmeyi isteyen taraftar bu transferler yapılırsa Beşiktaş şampiyon olur diyor. Yıldırım Demirören’in samimiyetine ve sözlerini tutacağına olan inançları ise tam. Kendisine çok güveniyor ve onu seviyorlar.
Önce kapalıdaki localar yıkılmalı
En önce kapalıdaki locaları yıkmalı. İyi bir deplasman desteği istiyorsa bunu yapması lazım taraftarı yeniden kazanmak için bu gerekiyor. Ama her şeyden önce kongre çok güzledi. Çok memnun kaldım çünkü gruplara karşı kazanılan bir zafer var orada. Taraftar kendi hür iradesiyle doğruyu görerek oy kullandı. Ve bu kongrede Beşiktaş kazandı. Demirören’in daha önce verdiği sözler var. Transfer için geçen isimlerin bir an önce takıma kazandırılması lazım. mesela Zafer Biryol mutlaka alınmalı. Şampiyonluk için bir şey söylemeye henüz erken. Bu sezon Galatasaray’ın 100.yılı ve ortada bir Haluk Ulusoy gerçeği var. O yüzden şampiyonuk ile ilgili net konuşamıyorum. Ama Yıldırım Demirören kendine çok inanarak konuşuyor. Ve en önemlisi, masaya vurmasını biliyor. Bu yüzden Beşiktaş’ı büyük başarılara taşıyacağına inanıyorum.
Amigo Alen
Birlik beraberlik bekliyoruz
Her şeyden önce Beşiktaş’a hayırlı uğurlu olsun. Beşiktaş’a iyi bir başkan geldi. İyi bir Beşiktaşlı. Beşiktaş’a çok şey vereceğine inanıyorum. Ve Beşiktaş’ta 10 yıla da imzasını atar Yıldırım Demirören. Ama işi asıl şimdi başlıyor. Çok çalışan iyi bir ekip ve futbolu bilen Kıvanç Oktay ile takımı şampiyon yapmak kolay diye düşünüyorum. Yeni başkandan camiada birlik beraberliği tesis etmesini bekliyoruz. Kapalıyı, yani Beşiktaş tribünlerinin kalbini de Beşiktaş’a geri verecek. Yeni gelen teknik direktör kesinlikle başarılı olur diyorum. Gençlere önem veriyor ve hücum futbolu oynatıyor. Bu sene çok güzel bir Beşiktaş izleyeceğiz.
Beşiktaşlılar
Cemiyeti Başkanı
Şenol Demirağ
Çok iyi transfer bekliyoruz
Yeni başkanımızı kutluyorum. Demirören’in kazanacağını bekliyordum. Kendisinin verdiği sözler var. Kapalıyı geri verecek taraftara. Çok iyi transferler bekliyoruz. Genç ve Beşiktaş’a yakışan futbolcular bekliyoruz. Bir de bilet fiyatlarını daha uygun hale getirebilir diye düşünüyorum. Beşiktaşlının durumu ortada. Öğrenci kesimi çok yoğun. Bunu düşürse iyi olur diyorum.
Dişi Kartallar’dan Perihan Işık
Her şey çok olumlu
Yeni başkanımızın çok güzel sözleri var. Çok olumlu buluyorum, hem kendisini hem icraatlarını. Şimdi stada da kazma vurulacak. Kapalıyı Çarşı’ya yani bize geri verecek. Bu çok önemli. Transferleri çok yerinde, teknik direktör Matthaeus çok iyi bir teknik adam. Yeni başkandan şampiyonluk dışında bir beklentimiz yok. Verdiği sözleri yerine getirsin yeter çünkü çok güzel şeyler söylüyor.
Beşiktaş sevdalıları- Esenler -Mesut Güçlü
Ne değişti ki?
Beşiktaş’ın derdi, bir başkandan ya da yönetim kurulundan medet umularak değişebilecek bir durum değil. Serdar Bilgili döneminde takımın her hücresine sirayet etmiş olan kültür nasıl yine benzer bir yönetim kadrosuyla değişebilir ki? Şu an değişen sadece yönetim kurulundaki isimler, peki neden böyle bir olumlu hava estiriliyor?
Kartaladam’dan
Barış
Grupçuluğu
yok etsin
Bence bu kongre gruplarla bağımsızların yarışıydı ve bağımsızlar kazandı. Buna çok sevindim. Bu Beşiktaş için bir dönüm noktasıydı. Bundan sonra da grupların başkan adaylarını değil bağımsızları göreceğiz. İyi bir örnek oldu diye düşünüyorum. başkandan stat bekliyorum her taraftar gibi. Kapalının eski haline dönmesi, tribünlerin büyütülmesi bunları bekliyorum. Demirören’in şampiyonluk vizyonuyla çıkması çok iyi bir iddiaydı. Camiamıza hareket ve heyecan getirmesi çok önemli. Birliktelik ortamının oluşturulmasını istiyorum Beşiktaş’ta yeniden. Biz taraftar olarak bir Beşiktaşlı olarak yapacağımızı yaptık kendisini destekledik bundan sonra her şey onun elinde. Grupçuluğu yok etsin herkesi bir araya getirsin bunu istiyoruz kendisinden.
Eski Siyah Beyaz
Derneği’nden
Hakan Aksoy
Sözlerini
tutmalı
Öncelikle kendisinden verdiği sözü tutmasını ve kapalıyı geri vermesini bekliyorum. Önce Türkiye şampiyonluğu sonrasında da Avrupa’da şampiyon olacak bir takım alt yapısı vaadi vardı. Tabii ki Avrupa başarısı 3-4 senelik bir plan projedir. Teknik direktör Matthaeus’u ise futbolcuyken çok severdim. Başarılı olacağına inanıyorum. Alman disiplini ve iş ahlakı Beşiktaş için çok önemli. Yıldırım Demirören futbol şube sorumlusuyken bizden biri gibiydi yani duygularını saklamayan dolu dolu yaşayan biriydi, verdiği sözler de çok güzel, tüm bunlar başarıdan önce geliyor.
ÜNİ BJK’den Güney
İnönü yenileniyor
Her geçen gün taraftarı artan Beşiktaş için yeni yönetim tesisler için de proje üretmeye başladı. Öncelikli olarak İnönü Stadı’nın zeminin aşağı indirilerek kapasitenin 10 bin kişi kadar artırılacağı açıklandı. Çalışmanın hemen başlatılacağı ve stadın ksa zamanda bitirileceği bildirildi. Ancak ilk üç maçın İnönü dışında oynanabileceği de belirtildi.
İSTANBUL SAYFASI
ARNAVUTKÖY UCUZ KURTULDU
üçüncü köprü projesi tekrar gündeme geliyor. Arnavutköy’de yapılması düşünülen köprü, tüp geçit konusu ile birlikter rafa kaldırılmıştı. Konu tekrar gündemde ve bu kez Arnavutköy’den vazgeçildi, şimdi gözler Sarıyer’de…
Üçüncü Köprü
unutulmadı
Arnavutköy’e yapılması düşünülen üçüncü köprü projesi, şimdi Sarıyer Yeni mahalle – Sütlüce Acartabya bağlantısı yapılabilmesi için hortladı. İstanbul’un kalan en son ormanlık arazisi olan Sarıyer’de yapmayı düşündüğü 3. Köprü projesi, tüm yeşil alanları ve dokuyu yok ediyor. Yer seçimi için Cinayet Tanımlaması yapan Orman Mühendisleri Odası Başkanı Salih Sönmezışık, İstanbul’un can damarı Sarıyer’deki orman alanlarının talan edileceğini söyledi. Sönmezışık, ikinci köprü zamanında ormanların yüzde 45’inin bitirildiğini, 3. Köprünün yapılması halinde kuzeyde kalan ormanların da biteceğini belirtti. Tarihi dokunun yıpranacağını vurgulayan Sönmezışık, 3. Köprünün trafik sorununa çözüm olamayacağını da tekrar altını çizdi. Doğal, kültürel ve tarihi tüm değerlerin yok olacağını ifade eden Sönmezışık, köprü yerine raylı sistem ya da tüp geçit alternatiflerinin varlığına dikkat çekerken 3. Köprünün trafik sorunun çözmeyeceğini, amacına ulaşmayacak bu projeden derhal vazgeçilmesi gerektiğini ifade etti. Mimarlar Odası Genel Sekreteri Necip Mutlu da 3. Köprü’ye karşı olduğunu dile getirdi. Arnavutköy söz konusu idi, şimdi daha kuzeye alıyorlar. Ormanlık alanların talan edilmesi ve kaçak yapılaşma anlamına geliyor. Ayrıca, otoyol bağlantısı sorunu yaşanacak, dedi. Kesin bir dille 3. Köprünün İstanbul’un tarihi yapısını bozacağını belirten Mutlu, 3. Köprünün yapılması kesinlikle sakıncalı diye sözlerini tamamladı.