OCAK 2002 SAYI : 22
BİRİNCİ SAYFA
BOĞAZ ağlıyor
Boğaz suları yaz kış adeta çöplük gibi… Yetersiz temizleme çalışmaları, vatandaşlarında ilgisizliği Dünyanın incisi Boğaz’ı sonunda isyan ettirdi. Ve Boğaz lodosla birlikte adeta kustu!… Edinilen bilgiye göre İstanbul Boğazı’ndan bir haftada yaklaşık 25 ton çöp çıkıyor. Rüzgarlı, yağmurlu ve fırtınalı lodos günlerinde, bu sayının 35 tona çıktığı açıklandı. Yetkililerden, Beşiktaş İskelesi, Ortaköy ve Arnavutköy en çok çöp çıkartılan kıyı kesimleri arasında yer aldığı öğrenildi. Özellikle Arnavutköy sahilinde bariyerler yapıldığı halde kirliliğin önüne geçilemiyor.
Çevre koruma Daire Başkanlığı ne diyor?
Çevre Koruma Daire Başkanı Mustafa Öztürk’ün yaptığı açıklamaya göre, denizin bu derece pislenmesinde, kış aylarında etkisini daha fazla hissettiren lodosun, Boğaz’dan geçen gemilerin, motorların ve kıyı kesimindeki restorantların büyük etkisi bulunuyor. Lodosun görüldüğü günlerde, dereler vasıtasıyla katı maddelerin kıyıya vurduğunu belirten Öztürk, 20 kişilik personeli ve 3 adet çöp süpürme aracıyla her gün temizliğe çıktıklarını ama bunun bile çöpleri toplamada yeterli olmadığını söyledi.
Vatandaş son derece rahatsız
Boğazın bu aşırı kirliliğinden rahatsız olan Beşiktaş sakinleri, işlerine gidip gelirken karşılarına sürekli çıkan bu pislikten artık aşırı rahatsızlık duyduklarını belirtirken, “denizdeki bu pisliğin oluşmasında doğa koşullarının yanı sıra insanların da etkili olduklarını saklamıyorlar. Boğaz kirliliğinin önemli bir kısmını barındıran Beşiktaş, Ortaköy, Kuruçeşme, Arnavutköy ve Bebek sahilinin eski güzel görüntüsüne biran önce kavuşmayı beklediklerini söyleyen Beşiktaşlılar, birey olarak herkesin üzerine düşen görevi yerine getirmesi gerektiğini belirtiyorlar.
Gemilere ve motorlara cezalar geliyor
Öteyandan, Beşiktaş – Üsküdar, Beşiktaş – Eminönü hatlarında çalışan tenezzür motorcularıyla da bir toplantı yapan Çevre Koruma Daire Başkanlığı, kendi çevresini temiz tutmayan motorlara da 500 milyon ile 45 milyar arasında değişen cezalar geleceğini açıkladı. İstanbul Boğazını en çok yabancı bandıralı gemilerin kirlettiğini açıklayan Çevre Koruma Daire Başkanı Mustafa Öztürk, 14 yılda yapılan denetimlerde, denizi kirleten 209′u Türk, 422′Sİ yabancı bandıralı olmak üzere toplam 631 gemiye 3 trilyon 685 milyar lira ceza kesildiğini, bu yıl ise toplam 38 gemiye ceza kesildiğini bu gemilerin yüzde 75′inin yine yabancı bandıralı olduğunu söyledi. Öztürk, ” Kirlilik bir kader değildir. Lafa değil eyleme dayalı temizlik yapılmalıdır. 2002 deniz temizliğine yoğun önem vereceğimiz bir yıl olacaktır. 2002 yılında İstanbul çok sayıda turiste ev sahipliği yapacak. Bu yüzden özellikle bu yıl rıhtımlarımızın temizliği için elimizden geleni yapacağız. Belediyelerin de bu temizlikte bize destek olmalarını bekliyoruz. Temizliğini yaptığımız Boğaz kıyı semtlerinin Belediyeleri arasında sadece Beşiktaş ve Üsküdar Belediyelerinin faaliyetlerini görüyoruz” dedi.
Namoğlu ne diyor?
Beşiktaş Belediye Başkanı Yusuf Namoğlu ise “Lodos nedeniyle Boğaz’ın pisliğinin önemli bir bölümünü Beşiktaş koylarına vurmaktadır. Son lodosta sadece bir günde Ortaköy Koyu’nda 8, Arnavutköy Koyu’nda da 7 ton çöp topladık. Temizlik işleri Müdürlüğümüz 24 saat çalışıyor. Boğaz Beşiktaş ve istanbul’un değil tüm ülkenin can damarıdır. Dünyanın gözü üzerimizdedir.Böyle bir kirlilik boğaza yakışmıyor. Herkes üzerine düşen görevi fazlasıyla yapmalıdır.Ancak ben pek bir temizlik görmüyorum.”dedi.
Namoğlu 2002 yılı için çok önemli bir proje üzerinde çalıştıklarını ve hayata geçirdikleri zaman açıklama yapacaklarını söyledi. Namoğlu “bu proje çercevesinde boğaz kirliliği mazide kalacak” dedi.
YEŞİL fakiriyiz
Acı ama gerçek.. Belki de Türkiye’nin yeşil alan bakımından en fakir bölgesi olan Gayrettepe’de oturan sakinler adeta nefes almakta zorluk çekiyorlar. Beşiktaş’ın en önemli ilçelerinden Gayrettepe semtinde kişi başına bir kesme şeker büyüklüğünde yeşil alan düşüyor. Bugün adeta akciğerlerini kaybeden Gayrettepeliler şimdi kan ağlıyor.
Konu hakkında görüşlerine başvurduğumuz Gayrettepeliler, 1980′lerden sonra iş merkezlerinin, plazaların akınına uğradıklarını bunun da bölgeyi betonlaştırdığını söyledi. “Birçok geçiş yoluna, köprüye ve havaalanına yakınlığı ile Gayrettepe’nin , iş merkezlerinin taleplerine uygun görülmesi ile başladı, yeşil alanlara vedası ve betonlaşması” diyerek sözlerine devam eden Gayrettepeliler şimdi eski günlerini hatırlıyorlar. İş merkezlerinin bu yoğun talebini karşılayan ve kişi başına bir santimetre küp kadar yeşil alan düşen Gayrettepe’nin, muhtarı ile görüşerek bu sorunları dile getirdik.
Gayrettepe Muhtarı Özden Gönül, bu duruma hem muhtarlık hem de toplu olarak önlem alma yoluna gittiklerini söyledi. Gönül’ün şikayetçi olduğu konuların başında, Gayrettepe’de son yeşil alan olarak kalmış kamuya ait yerlerin özel sektöre satılması geliyor. Özel sektöre satılan bu yerlerin tekrar kamuya verilip yeşil alan olarak kalması için çeşitli girişimler yapan Gayrettepe Muhtarlığı’nın şu anda devam eden bir davası bulunuyor. Muhtarlık tarafından İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne açılan dava, şahsa satılan Barbaros Bulvarı’ndaki Hamidiye su deposu ve Pazar Sokak’taki yeşil alanların tekrar kamuya devredilmesini kapsıyor. Ayrıca Gayrettepe Muhtarı Özden Gönül, yeşil alan konumundaki Milli Emlak’a ait arsaların satışa çıkarıldığını ve bu satışa da karşı olduklarını belirtti. Arsaların satılmaması için İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne dilekçe verdiklerini belirten Gönül, “Sahip olduğumuz yeşil alanlar zaten hiçbir ihtiyacı karşılayamazken bir de varolan alanların bu şekilde yok edilmesine karşı çıkıyoruz. Bu bilinci vatandaşlarımıza da yaymaya çalışıyoruz. Bahçe sahibi semt sakinlerimizin bu bahçeleri düzenlemesi ya da okul bahçelerinin daha çok yeşillendirilmesi için çalışıyoruz” dedi.
İKİNCİ SAYFA
ŞİKAYETLER
Barların kontrolleri yapılıyor mu?
Son zamanlarda özellikle Levent bölgesinde aynı türde şikayetler almaya başladık. “4. Levent’teki Kemal Özkan Sünnetçisi’nin sırasında bulunan ‘People’ bara gelen müşterilerin araçları caddeyi kapatıyor. Caddede büyük bir yoğunluğa yol açan bu park sorunu, araçların rahat trafik seyrini bozuyor. Park sorununun yaşandığı caddede bu yetmiyormuş gibi yoldan geçen araç sürücülerine barın kahyaları tarafından ters davranılıyor” diyen semt sakinleri “emniyet bu barlara ruhsat veriyor ama denetimini yapmıyor galiba” diye bize soruyor.
Plaka hırsızlığı başladı
4. Levent Koza Sitesi sakinleri “Araçların plakaları çalınıyor. Araçlarımızı kendi oturduğumuz yere güvenle park edemiyoruz.” dedi. Birçok çevre sakini sabah uyandıklarında arabalarının plakalarının olmadığını görünce şaşkına döndüklerini söyleyerek “yapılan bu hırsızlıkların bir an önce önüne geçilmesini istiyoruz.” şeklinde konuşarak şikayetlerini dile getirdiler. Okurlar, çalınan plakaları, hırsızların kendi araçlarına takarak soygun yapabileceklerininde altını çizdiler.
Ceryan çarpacak
Arnavutköy’den yazan Sabiha Muslu adlı okurumuz “Palacı Sokak Kaya Apartmanı’nın önündeki aydınlatma lambası günlerdir yanmıyor. Ayrıca lambanın kabloları da sarkmaya başladı. Üzerlerimize düşeceğinden ve çocuklarımızın da zarar göreceğinden korkmaya başladık. Yoldan kamyonlar bile zor geçiyor. Kablolar yakında kopacak”dedi.
Park değil soygun!..
Beşiktaş’tan arayan Vedat Atmaca adlı bir okurumuz “Ihlamurdere Caddesi’nde arabaların park ettiği yerler haftaiçi 19.00′a kadar parkomat sistemiyle çalışıyor. Saat 19.00′ dan sonra bedava olan bu yerlerde bazı park soyguncuları türedi. Bu kişiler caddede park eden araçlardan hakları olmadıkları halde park parası alıyorlar. Yapılan bu soyguna bir an önce el konulmasını istiyoruz”dedi.
Köprünün merdivenini değiştirin
Beşiktaş Caddesi üzerinde bulunan üst geçidin merdivenleri eridi.Bunların biran önce değiştirilmesi gerekir diyen İsmet aloğlu adlı vatandaşımız ” Özellikle yağmurlu ve karlı havalarda merdivenlerden düşerek bir yerlerini inciten insan manzaralarına tanık oluyoruz. Merdivenlere beton dökülerek kısa bir çalışmayla bu kötü koşullardan kurtulmuş olacağız. Belediye yetkililerinin bu sorunumuzu çözeceğini umuyoruz”şeklinde konuşarak şikayetini bildiriyor.
Tüketici Hattı
Hakkı Bey telefonuna kavuştu
Hakkı Berk yayın ve ilan yoluyla vermeyi taahhüt edilen Motorola V-3690 cep telefonuna ait 59×10 adet kuponu eksiksiz biriktirmesine rağmen promosyon konusu telefonların kendisine verilmediğini belirterek,TükoDer’e başvurdu. Promosyon konusu telefonun kendisine teslimi mümkün olmadığı taktirde söz konusu malın piyasadaki rayiç değeri olan 2.200.000.000 TL’nin faiziyle birlikte kendisine ödenmesini isteyen, Hakkı Berk, açılan davayı kazanarak, telefonları aldı.
Goodyear lastiği değiştirdi
Pınar Ertaş, Goodyear araba lastiğinden şikayetçi oldu. Sebebi ise; 38.000km’de E-6 otobanında seyir halindeyken sağ ön lastikten bir parça kopması… Pınar Ertaş TükoDer’e müracaat ediyor ve lastiğinin yenisiyle değiştirilmesini istedi. Çekilen fakslar sonucu söz konusu lastik Goodyear A.Ş. teknik eksperine inceletilmiş ve Goodyear garantisi bitmiş olan araçta “müşteri memnuniyeti anlayışı” çerçevesinde lastiğin yenisi ile değiştirilmesini uygun gördü.
Su ısıtıcısı geri alındı, para iade edildi
Kapıya gelen pazarlama elemanlarından 95.000.000 TL bedelle elektrikli su ısıtıcısı satın alan H. Sulhi Karaoğlu, Tüketiciyi Koruma Hakkında Kanunun 8. ve 9. maddesi gereğince, sözleşmeden caymış, satılan malın geri alınarak, sözleşme anında ödemiş olduğu peşinatın kendisine iade edilmesi için TükoDer’e müracaat etti. Şikayet üzerine Üç As Dayanıklı Tüketim Malları’ndan aldığı elektrikli su ısıtıcısı geri alınarak parası Karaoğlu’na iade edildi.
TükoDer araya girdi, mağaza botu iade aldı
Saraç Ayakkabı’dan Eylül ayında 35.000.000 TL karşılığında bir bot alanSerap Vural, kısa bir süre sonra botun üst kısmında açılma başlaması nedeniyle mağazaya müracaat ederek, botun değiştirilmesini istedi. Yetkililer olumsuz cevap vermesi üzerine Vural, TükoDer’e başvurdu. TükoDer’in araya girmesi sonucu mağaza botu geri alarak Vural’ın parasını iade etti.
Mahallelerde neler oluyor?
Her yağmurda kanalizasyonlarımız taşıyor
Kanalizasyonların her yağmurda taşmasından bıktık. İSKİ’nin gereğini yapmasını istiyoruz. Ihlamur’da basket sahası istedik, fakat henüz yapılmadı. Yetkililerin biran önce çağrımıza cevap vermesi gerekmektedir. Üç tane baz istasyonumuz var, bunların halkın sağlığı için biran önce kaldırılmasını talep ediyoruz. Yeni yılda ülkenin refaha kavuşmasını istiyoruz ve herkese mutlu ve huzurlu yıllar diliyorum.
Abbasağa Mahallesi Muhtarı Yüksel Ağat
Sokak lambaları yanmazsa ne işe yarar?
Sokak lambalarımız yanmıyor yetkililere bildirdik, ama cevap alamadık. İSKİ su borusu döşüyor, bundan dolayı vatandaşlarımız zorluk yaşamaktadır. Bu işlerin biran önce bitirilmesini temenni ediyorum. Yeni yılın herkese sağlık, başarı getirmesi dileğiyle herkesin yeni yılı şimdiden kutlu olsun.
Vişnezade Mahallesi Muhtarı Mustafa Erdoğan
Bu devirde elektrik hatları havadan olmaz
Elektrik hatlarının yer altına indirilmesini istiyoruz. Bu sorunumuzu iletmediğimiz merci kalmadı, ancak bir türlü sonuç alamıyoruz. Voltajlarımız çok düşük ve sokak lambalarımız yanmıyor. Yeni yılın herkese hayırlı olmasını ve ülkenin biran önce krizden çıkmasını temenni ediyorum
Mecidiye Mahallesi Muhtarı Sabit Akgün
Bir tuvalet kapısı altı yıldır yapılmaz mı?
Yıllardır aynı sorunu söylüyoruz, ancak ilgilenen yok. Bu sorun son zamanlarda daha da arttı. Tekrar ediyorum. Sokak lambalarımız yanmıyor. Öte yandan Levent Meydanı’nda altı yıl önce yapılan tuvaletin kapısı arızalıdır. Bir kapı altı yıldır yapılmaz mı? Yeni yıl tüm Türkiye’ye hayırlı olsun.
Levent Mahallesi Muhtarı Muzaffer Türk
Sokaklarda kazılan yerler kapatılmalıdır
Sokak lambaları hala yanmıyor. Köpek dışkıları yollarda, temizleyen yok. Sürekli bir yerler kazılıyor, ama kapatan yok. Kazılan yerlerin kapatılmasını ve asfaltların onarılmasını istiyoruz. Yeni yıl herkese mutluluk getirsin.
Akatlar Mahallesi Muhtarı Tayfun Kirmani
ÜÇÜNCÜ SAYFA
“Yeni yılda barış istiyorum”
Beşiktaş Belediye Başkanı Yusuf Namoğlu 2001 yılında yapılan projeler ile ilkleri ilçeye kazandırmayı amaçladıklarını söyleyerek “yeni yılda bu projeler birer birer hayata geçirilecek” dedi. Temelleri atılan hizmet alanları ve birimlerinin bir kısmının yeni yılda, bir kısmının da 2003 yılında tamamlanacağını kaydeden Beşiktaş Belediye Başkanı Yusuf Namoğlu Gazete BEŞİKTAŞ’a özel açıklamalarda bulundu.
Beşiktaş Belediye Başkanı Namoğlu 2002 yılı içinde vatandaşlara Gazete BEŞİKTAŞ aracılığı ile bir de mesaj verdi. Namoğlu, “yeni yıl öncelikle bütün insanlara sağlık ve sıhhat getirsin. 2001 yılı savaş yılı oldu 2002 yılı barış yılı olsun diyorum” şeklinde konuştu.
Tüm dünyayı etkileyen savaş rüzgarlarının 2002 yılında tamamen son bulmasını isteyen Namoğlu “Bu bağlamda “bizde Ortaköy’ deki sevgi duvarını barış duvarı haline getirmeye karar verdik. Aileden başlayıp dünyaya kadar giden bir barış kavramını insanlar duvarda görecek. Bu bir semboldür. Güzel bir adım atıyoruz. Eminimki bu barış duvarı 2002 yılında çok konuşulacak”dedi.
2002 yılı yatırım yılı olacak
Öteyandan 2002 yılındaki projelerede değinen Beşiktaş Belediye Başkanı Yusuf Namoğlu “Yeni yılda büyük ölçüde yatırımlara ağırlık vereceğiz. Yatırımlarala ilgili tüm ihalelerin %75 ini yaptık. Geri kalan % 25 ide 2002 başında yapmış olacağız. Beşiktaş 2002 yılında şantiye dönmüş olacak. Ancak bu yılın sonunda da idealimizdeki Beşiktaş’ı görmüş olacağız. 2002 yılı benim hizmetlerim açısından çok önemli bir yıl olacak ve halkımızın bu hizmetlerden yararlanabileceği de bir yıl olacak. Sadece yatırımlar açısından değil yaşam kalitesinin artırılmasında etkili olan fonksiyonların ele alınması açısından da 2002 çok önemli olacak”dedi.
Yaşam kalitesi artıyor
Beşiktaş otopark ve yeşil alan sorununu çözüyor. 2002 yılının ilk projesi olan yer altı otoparkı ve yeşil alan düzenlemesinin temeli törenle Levent’te atıldı. İstanbul il geneline örnek olacak, beş ayrı projeden biri olan Levent’teki yeraltı otopark, yerüstü yeşil park alanının temeli için düzenlenen törene ilgi büyük oldu. Törene Beşiktaş Kaymakamı Emin Avcı, Belediye Başkanı Yusuf Namoğlu ve kalabalık bir vaktandaş grubu katıldı. Törende bir konuşma yapan Namoğlu “İki boğaz köprüsü ilçemiz sınırları içinden geçiyor. Trafik konusunda tam bir keşmekeş yaşamaktayız.Çözüm olarak by-pas yollar ve otoparklar yapmak gerekli. İlçemiz dev plazalara, iş ve eğlence merkezlerine sahip. Bütün bu sebepler bizi yeni projeler yapmaya zorluyor. İlkinin temelini Ihlamur’ da attığımız zemin altı üç kat, 1200 araç kapasiteli otopark, üstü evlendirme dairesi olan projelerimize bir yenisini ekledik. Levent’ te temelini attığımız zemin altı üç kat ve zemin üstü park alanı olan, 369 araç kapasiteli 11.500 metrekarelik inşaatımız en kısa sürede tamamlanarak Beşiktaş halkının hizmetine sunulacaktır.”dedi. Bu yıl bir çok projenin tamamlanarak açılışlarının yapılacağını belirten Namoğlu “Beşiktaş’ ı 2002 yılı sonu itibarıyla idealimizdeki Beşiktaş’ı yaratacağız ve ilçenin yaşam kalitesini daha da yükselteceğiz”"dedi.
İlçenin sorunlarını tartıştılar
Partililer, geçtiğimiz ay spor yazarları derneğinde düzenlenen yemekte araya geldi. Beşiktaş Kaymakamı Mehmet Emin Avcı’nında katıldığı yemeği Belediye Başkanı Yusuf Namoğlu, organizie etti. İlçe Milli Eğitim Müdürü Mustafa Taflan, DSP ilçe başkanı Beyhan Yüksel, MHP ilçe başkanı Yalçın Polat, ANAP ilçe başkanı Muvaffak Batur, DYP ilçe başkanı Kadir Şeker, CHP ilçe başkanı Müslim Eriş katıldı. Açılış konuşmasında ilçe sorunlarını tartışmak amacıyla sık sık bir araya geldiklerini belirten Belediye Başkanı Yusuf Namoğlu, bu yemeğinde tekrar toplanmalarına vesile olduğunu ve periyodik olarak biraraya gelmek için karar alındığını vurguladı.
2002′nin ilk mesajları
DSP İlçe Başkanı Beyhan Yüksel
Zor bir dönemden geçiyoruz. Bu dönemde demokrasi Türkiye’nin tek seçeneğidir. İkinci bir seçeneği de demokrasiyi güçlendirmektir. DSP bu yoldaki mücadelesine devam edecektir. Demokratik Sol Kültürünün sonsuza dek yaşayacağı inancıyla Beşiktaşlıların yeni yılını kutluyorum.
MHP İlçe Başkanı Yalçın Polat
Türkiye’mizde ekonomik sıkıntıların sona ermesi, işsizliğin azalması, insanlarımızın huzur, refah ve mutluluk içinde yaşaması için bir başlangıç olmasını, dünyada ve ülkemizde terör ve savaşın olmadığı, ekonomik ve doğal afetlerin yaşanmadığı yeni bir yıl diliyorum.
ANAP İlçe Başkanı Muvaffak Batur
Tüm halkımızın yeni yılını huzur ve mutlulukla geçirmelerini diliyorum. Barış ve huzur ortamının bu yeni yılda sağlanmasını arzu ediyoruz. 2001 yılında yaşanılan ekonomik sıkntının ve dünyanın hissettiği sıcak savaşın etkilerinin 2002 yılında barış ve huzura dönüşmesini bekliyoruz.
DYP İlçe Başkanı Kadir Şeker
Bizi bekleyen yeni yılın memleketimize hayırlı olmasını dilerim. İhtiyaç duyduğumuz huzur ve güven ortamının bu yeni yılda sağlanması da temennilerimiz arasında yer alıyor. 2002 yılında huzur ve güven ortamının temennilerimiz doğrultusunda grçekleşeceğine yürekten inanmaktayız.
CHP İlçe Başkanı Müslim Eriş
Elbette yeni yılın tüm vatandaşlarımıza sıcak aş, huzurlu bir yaşam getirmelerini diliyoruz. Yarından endişe duymadan, aydınlık içinde yaşamaları en büyük arzumuz. Yeni yılda en büyük mücadelemiz insanlardaki umutsuzluğu umuda çevirmek olacaktır. Beklentilerimiz bu doğrultudadır.
DÖRDÜNCÜ SAYFA
Alışveriş gibi soygun!..
Bu ülke için seve seve sloganı ile başlatılan indirim kampanyası sırasında, kalabalıktan yararlanarak, ünlü mağazalardan 30 milyar liralık giyim eşyası ve parfüm çaldıkları belirtilen 4 sabıkalı yakalandı. Bir ihbarı değerlendiren Asayiş Şube Müdürlüğü ekipleri, Akmerkez’de düzenlediği operasyonda, şık kıyafetler içinde ve ellerinde çantalar bulunan Alpay Bulut, Cem Bahadır, Ali Özbeş ve Selim Özbeş’i gözaltına aldı. Dolandırıcılık ve hırsızlık suçundan sabıkalı 4 zanlının, alışveriş merkezinin yoğunluğundan yararlanarak, girdikleri ünlü mağazalardan hırsızlık yaptıkları belirlendi.
Beşiktaş Sapığı Cezaevine Kondu
Beşiktaş’ta önceki gün sigortacı İpek T.’ye tecavüz girişiminde bulunarak genç kızı darp eden R.D. (42) yakalandı. İpek tarafından da teşhis edilen R.D mahkemede tutuklanarak cezaevine kondu. Yaşadığı şoku atlatamayan İpek, “İşten eve dönerken köprü altında biri arkadan sarıldı. Çantamı aldı, çalılıkların içinde boğuşurken kendimi caddeye atınca yoldan geçenler yardım etti.” dedi.
İntihar değil cinayet
Öğretmen Oktay Kahyaoğlu’nun Antalya Öğretmenevi’ndeki intiharının nedeni cinayet çıktı. Geçtiğimiz ay çok miktarda ilaç içerek intihar eden 45 yaşındaki öğretmen Kahyaoğlu’nun Beşiktaş’taki evinde bir kadın cesedi bulundu. Cesedin, öğretmenin bir süredir birlikte yaşadığı Moldova uyruklu Tanya isimli kadına ait olduğu belirlendi. Kahyaoğlu’nun Moldovalı dostunu öldürdükten sonra vicdan azabı duyarak intihar ettiği ortaya çıktı. Öğretmenin eşi Ümit Kahyaoğlu’ndan 6 yıldır ayrı yaşadığı ve Moldovalı hizmetçisiyle birlikte olduğu belirlendi.
BEŞİNCİ SAYFA
Ölüler can dostları olmuş
Tam tamına 25 yıldır mezarlıkta yaşayan Yerlikaya ailesi, adeta ölülerle yatıp kalkıyor!… Arnavutköy Musevi Mezarlığı’nın mesai saatsiz çalışan bekçileri Tokatlı Yerlikaya ailesi. Ailenin reisi Sadık Yerlikaya 24 yaşındayken tanıdıkları vasıtası ile bulmuş mezarlık bekçiliği işini. Arnavutköy Mezarlığı’nda işe başladıkları zaman Yerlikaya ailesinin en küçük üyesi 6 yaşındaymış. O zamanlar altı kişiden oluşan aile bugün iki kişiden oluşuyor. Sadık ve Yeter Yerlikaya çiftinin iki kız iki oğlandan oluşan dört çocuğu da evlenip kendi hayatlarını kurmuşlar. Tam 25 yıl Arnavutköy Mezarlığı’nda yaşayan Yerlikaya ailesine soruyoruz:
Sadık bey, bu işe başlarken hiç tedirgin oldunuz mu?
Hayır, fazla düşünmedim zaten. Bir de bu işten önce, 18 yaşımdan beri Zincirlikuyu Mezarlığı’nda mermercilik yapıyordum. O yüzden alışkındım mezarlık ortamına.
25 yıl boyunca mezarlıkta yaşamak nasıl bir duygu, hiç korktuğunuz oldu mu?
Hiç korkmadık, ilk başlarda çocuklar küçüktü, o zamanlar onlar korkardı biraz. Her şeyden önce çok alışıyorsunuz. Çocuklarımız burada büyüdü. Buradan evlenip gittiler ve şimdi yine burada hanımla başbaşa kaldık.
Yeter hanım eşinize ekleyecekleriniz var mı?
Ben buradaki ölü insanlardan değil, dışarıdaki insanlardan zarar geldiğini düşünüyorum. Buradakiler ölmüş gitmiş, bize ne zararları dokunacak.
Sadık sey, nasıl geçiyor bir gününüz?
Sessiz ve sakin bir hayat yaşıyoruz. Her gün mutlaka en az bir cenaze oluyor. Cenazelerinde ne zaman geleceği belli olmuyor. O yüzden buradan ayrılamıyoruz. Hanım gidiyor bazen gezmeye. Bende akşamları ara sıra dolaşıyorum. Günler değil yıllar geçiyor, biz nasıl geçtiğini bile anlamadan.
Yeter hanım siz ne diyorsunuz?
Çıkıyorum dışarı ama dışarı çıkınca bile burayı arıyorum. Dışarısı çok kalabalık çünkü, burada daha çok huzur buluyoruz.
Ölümle gün içinde bu kadar fazla yüz yüze gelmek, size ölümü daha çok hatırlatıyor mu?
Tam aksi oluyor aslında. Nasıl ki siz işinizi yapıyorsunuz. Bu da benim işim ve günlük bir iş gibi yapıyorum. Düşünmüyoruz ölümü, hiç aklımıza gelmiyor.
Burada yaşadığınız için size karşı ters davrananlar da oluyor mu?”
Tanıdıklarımızdan, yakınlarımız ve ailemizden gelen hiçbir tepki ya da ters davranış yok. Sadece çocuklar küçükken sorunlar çıkmıştı. Okulda arkadaşları oynamıyordu onlarla. ‘Siz mezarlıkta yaşıyorsunuz, böcek yiyorsunuz’ gibi şeyler söylüyorlardı. Gidip öğretmenleriyle konuşup da çözmüştük bu sorunu.
Eviniz mezarlığın içinde, ancak İstanbul’un göbeğinde sayılır. Yanıbaşınızda da Akmerkez var. Memnun musunuz bu durumdan?
Memnun olmaz mıyız hiç. Böyle bir yerde ev kiralamaya kalksak milyonlar ödememiz gerekirdi. Onu da ödeyemezdik zaten. Hem de dubleks evimiz. Çok rahatız burada. Mezarlığın içinde olduğumuz için iki adım ötesiyle burası çok farklı görünüyor bize. Sanki dışarıdaki kocaman dünyanın içinde burada daha sakin, huzurlu, küçük bir dünyanın içindeyiz.
TükoDer uyardı
Tükoder düzenlediği bir basın toplantısı ile “Kredi Kartı Soygununa Son” kampanyası başlattı. Basın toplantısında bir konuşma yapan Genel Başkan Mehmet Sevimli “Bankalar cazip hale getirip, düşük faiz oranları vaadiyle tüketiciyi kandırıp bol bol kredi kartı dağıtmışlardır. Küçük miktarlardaki kredi kartı borçlarını kriz nedeniyle ödeyemeyen tüketiciler, bu borçlarının kısa sürede inanılmaz boyutlara ulaşması sonucu varını yoğunu satsa bile yakasını bankaların elinden kurtaramamaktadır” dedi.
Sevimli daha sonra sözlerine şöyle devam etti: “Ülkemizde 13 milyonu aşkın kredi kartı kullanıcısı bankalara katrilyonlarca lira borçlanmışlardır. Bankalar bu haksız, tek taraflı uygulamalarını üzerinde ‘sözleşme’ yazan belgelere dayandırmaktadırlar. Tüketici aleyhinde birçok tuzak hükümler içeren bu belge sözleşme değil, bankanın her koşulda ve her zaman haklı olduğunu gösteren şartlar manzumesidir. Tüketicinin Korunması Hakkında, Bankalar Kanunu ve diğer yasal değişiklikler yapılarak, genel işlem şartları düzenlenmeli ve tek taraflı sözleşmeler geçersiz sayılmalıdır. Dernek olarak bankaların bu haksız uygulamalarına karşı ‘Kredi Kartı Soygununa Son’ kampanyasını başlatmış bulunuyoruz. Türkiye genelinde 46 şubemizle birlikte protesto etkinlikleri düzenlenip, kartzede konumundaki tüketicilerle de hukuk mücadelesi başlatılarak kitlesel davalar organize edeceğiz”. Tüketicileri duyarlı olmaya çağıran Sevimli, bankaların bu haksız ve keyfi uygulamalarına karşı demokratik tepkilerini yükseltmeye devam edeceklerini belirtti.
Akmerkez’de aşk
Akmerkez’de alışveriş bir aşkı daha ortaya çıkardı. Galatasaray’lı Ümit Karan, uzun süre basından sakladığı sevgilisiyle Akmerkez’de objektiflere yakalandı. Sevgilisi Burcu Esmersoy’la alışveriş yapıp gezen Ümit Karan, fotografların çekildiğini görünce, “Benim gizlim saklım yok, çek” diye sevgilisine sarılıp poz verdi. Karan, yaklaşık altı aydır “Miss Turkey 97″ yarışmasında dördüncü olan Burcu Esmersoy’la birlikte olduğunu, seviyeli bir ilişki yaşadıklarını ve çıkan dedikoduların ilişkilerini yıpratmasına izin vermeyeceğini söyledi. Burcu Esmersoy ise, “Ümit ile yaklaşık altı aydır birlikteyiz. Sakin ama oldukça ciddi bir ilişkimiz var. Benim rahatsız olacağımı düşündüğü için bugüne kadar gözönüne çıkmadık” dedi.
ALTINCI SAYFA
“Depremin geldiği bal gibi belli olur”
Yaşadığımız korkunç deprem felaketinden sonra olası bir İstanbul depremini beklediğimiz şu sıralar bilim adamları yine kamuoyunu yakından ilgilendiren konuların altını çizerek “herkes hazırlıklı olsun. Yeni bir deprem kapıda!..” diyor. Bu konuda birçok kez vatandaşı uyaran Prof. Dr. Ahmet Ercan, Gazete BEŞİKTAŞ aracılığı ile önemli açıklamalarda bulundu.
Ne zamandır Beşiktaş’ta yaşıyorsunuz?
1966 yılından beri Beşiktaş’ta yaşıyorum. Önce yerleştiğim yer Muradiye Mahallesi’ydi. Daha sonra da Maçka Vişnezade de kalmaya başladım. Jeofizik Yüksek Mühendisliği ve İstanbul Teknik Üniversitesi Jeofizik Bölümü öğretim üyesiyim. 1975 yılında Amerika’dan geldim, daha sonra 1980′de depremlerin önceden bilinmesi konusunda post doktora çalışması yapmak üzere tekrar Amerika’ya gittim. Kısa süreli bir kalıştan sonra tekrar Türkiye’ye geldim. O süreden beri özellikle yer altı kaynakları aramacılığı, arkeolojik aramalar, çevre konuları özellikle de deprem mühendisliği konusunda çalışıyorum. Deprem kestirmeleri, depremlerin yapılara ve bölgelere etkileri, yer seçimi, kentsel planlama konusunda 1500′e yakın proje bitirdim. 1986′dan beri kendi araştırmalarımla da uğraşıyorum ve üniversitede dersler vermeye devam ediyorum.
Bir depremin geldiğini anlayabilmemiz nasıl mümkün olur?
Jeofizik Mühendisliği içerisinde depremin yakınlaştığını bilmek demek aşağı yukarı sonbahardan sonra kışı beklemek kadar apaçıktır. 1967 yılında deprem Adapazarı’na geldiğinde ondan sonra depremin batıya kayacağını biliyorduk. Adapazarı’nın batısında yer alan şehir de Kocaeli idi. Kocaeli’nden sonra da sıranın İstanbul’a geleceğini biliyoruz dedik. Bunu 1944 ve 1967′den beri aşağı yukarı biliyoruz. Jeofizikçilerin yer almış olduğu bilimsel kuruluşlar yani üniversiteler, Afet İşleri Genel Müdürlüğü, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı depremde yerin nabzını dinlemek üzere önlemler almaya başladı. 1975, 1980 yıllarından itibaren bu konuda yayınlar yapmaya başladım, özellikle halkı bilgilendirmek üzere gazete ve mecmualarda yazılar yazdım. Depremi 7.5 bekliyordum, 7.4 diyorlar ama depremin asıl büyüklüğü 7.5′tir. Depremde nerelerin yıkılabileceğini aşağı yukarı kestirebilmiştik. Bilim Teknik ve Hürriyet’te yazmıştım bunları. Sonuçta deprem oldu, kırılma gerçekleşti. Depremin olduğu yer Gölcük merkezdi, kırılma ise Adalar’da Sivriada’ya kadar gerçekleşti. Jeofizik veriler böyle gösteriyor. Biz jeofizikçiler ölçüye dayalı olarak bilgi elde ederiz. Jeologlarla farkımız budur. Çeşitli incelemelerle biliyoruz ki depremde kırılma çatal şeklinde gerçekleşti.
17 Ağustos depremi sizi nasıl etkiledi?
17 Ağustos depreminden herkes gibi ben de etkilendim. Bana, Ahmet Ercan’a bir ayrıcalık sunmadı deprem. Evimde yatarken ilk deprem dalgasını elde ettiğim zaman önce kendimi rüyada sandım. Rüya olmadığını farkettiğim anda dediğim depremin gerçekleştiğini anladım. Kaldı ki ben Beşiktaş’ta yaşıyorum. Beşiktaş’ın tepeleri özellikle deprem konusunda oldukça dayanıklıdır. Maçka tepesinde yaşıyorum. Maçka tepesi de en dayanıklı yerlerden bir tanesidir ve evim yeni bir yapıdır. Buna karşın evim çok fazla sallandı. Dalgaları saymaya başladım. Çünkü bu işin profesörüyüm. Önce P dalgası geldi. P dalgası sırasında ev yukarı aşağı sallanma yapar. Biraz sonra çalkalayıcı S dalgalarının geleceğini beklemeye başladım. Fakat S dalgaları daha P dalgaları bitmeden başlayınca depremin büyüklüğünü anladım. Depremin içinde deprem vardı. Zaten Gölcük depreminin içinde de üç deprem vardı. Sarsıntının kesilmeden sürmesinin ana nedeni de budur. Sonra raylı dalgaların gelmesini bekledim. Raylı dalgalarda geldiğinde artık sarsıntı evi iyice öne arkaya itmeye başlamıştı. Kendi kendime “Ahmet Ercan, yazıyorsun, çiziyorsun, daha deprem olmadan 10 gün önce bir açıklama yaparak deprem geliyor demiştin, işte geldi” dedim ve saniyeleri saymaya başladım.
Bilim adamı olarak neler hissettiniz? Beşiktaş’ta böyle bir etki bekliyor muydunuz?
Düşündüğüm ilk şey başıma geleceklerdi, yani evin çökmesi sonucu. Ama her şeye rağmen depremin etkisinin Beşiktaş’ta bu kadar çok olacağını beklemiyordum. 10 gün önceki televizyondaki konuşmamın son konuşmam olduğunu düşündüm. Kötü yerlerde kötü binalarda oturan insanları düşündüm en çok da.
İstanbulluların deprem korkusunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
İstanbullular depremin tanımını bilmiyordu, nasıl olabileceğini ve etkilerini tahmin edemiyorlardı. İstanbul’un deprem ile tanışması yaşayarak gerçekleşti. İstanbullunun depremden ürpermesinin ana nedeni budur bence. Gerek basında gerekse kişisel olarak duyurulan önlemler ve halkta yayılan bu önlem alma duygusu bundan kaynaklanıyor. Çünkü bu bir can pazarıydı, bunu anladık.
Peki bu korkuya rağmen tedbirsiz davranıldığını düşünüyor musunuz?
Tedbirsizlik konusunda kimseyi suçlayamıyorum. Çünkü bugün Türkiye’de asgari ücret bellidir. Alınan bu çok düşük ücret sadece yemek ve yol parasına gitmektedir. Aslında deprem zamanında bile mucizeler aradık. Türkiye’deki asıl mücadele, yaşam mücadelesidir. Şimdi bu koşullarda yaşayan hatta yaşayamayan, toplumun ve düzenin kölesi olan insanların ne gibi bir önlem almasını bekleyebiliriz? Düşünme yeteneği, okuma ve inceleme yeteneği yok olan vatandaşın üzerine bir de deprem korkusu ekleniyor. Bu insanı tedbir almıyor diye suçlayamayız. Bir ülkedeki en büyük felaket ekonomik felakettir. Ülkedeki ekonomik ve sosyal sorunlara çözüm bulunamazsa hiçbir soruna da çözüm bulunamaz. Dolayısıyla insanlara duyarsız diyemeyiz, insanlar çok duyarlı ama çaresiz. Bir ülkede depremlerin yaptığı zarar o ülkenin ekonomik durumuyla ilişkilidir. Türkiye’de kişi başına düşen milli gelir 2081 dolardır ve 5.5 büyüklüğünde bir depremin yıkıcı etkisi vardır. Yunanistan’da kişi başına düşen milli gelir 13 bin dolardır 6.3 büyüklüğünde depremin yıkıcı etkisi vardır. 19. yüzyılda kurulan, Amerika’da kişi başına düşen milli gelir 32 bin dolardır, 7.3 büyüklüğünde bir deprem hasar yapar. İkinci Dünya Savaşı’nda ülkesini kaybetmiş, Hiroşima ve Nagazagi barış bombalarının 3 yüz bin kişinin öldürdüğü Japonya’da ise milli gelir 45 bin dolardır ve 7.4 büyüklüğünde bir depremin yıkıcı gücü vardır. Bu durum ülkelerin yaşam kalitesinin artmasının beraberinde yaşam garantisini de artırdığını gösteriyor. Eğer bu garanti sağlanamıyorsa ülke insanlarını suçlayamayız. Türkiye’de depremden insanlar ölmeye devam edecektir. Çünkü ileride aydınlık bir ufuk görülmüyor.
İstanbul’da olacak bir deprem kimleri etkileyecektir sizce?
İstanbul’un yüzde 75′i çok fakir. Depremde zenginler ölmez yoksullar ölür. Ana nedeni de parasızlıktır. Parasızlık beraberinde kötü yaşam koşullarını da getirir. Alınacak önlemleri açıklarken, koltuğun yanına yatın, buzdolabını bağlayın deniliyor. Oysa bugün evinde koltuğu, buzdolabı olmayan insanlar vardır. Biz deprem mühendisleri olarak bilimsel verileri ortaya koyuyoruz ama çözüm nedir denildiği zaman çözüm bizde değildir.
İstanbul’da yaşanacak bir depremin etkileri en fazla nerelerde görülür?
Biz bilim adamlarının yaptığı haritalar ve belediyelerin hazırladığı haritalarla İstanbul’un neresinde ne kadar hasar olabileceğini biliyoruz. En azından kaba ölçeklerle bellidir. Yıkımın yüzde 65′i Avrupa yakasında olur, yüzde 35′i ise Anadolu yakasında olur. Çünkü Anadolu yakasında yapılar daha yeni ve sağlam kayalar üzerinde yapılmıştır. Sorunlu yapılar yok da diyemeyiz ama bu sorunlu yapıların Rumeli tarafında daha fazla yer almaktadır. Bunları bildiğimize göre yapmamız gereken bu yapıları yeniden yapmak ya da güçlendirmektir. Özellikle zeminin de durumuna göre çok katlı yapılar yapmamak gerekmektedir. Zeminin davranışıyla yapının uyumunu sağlarsak yüksek katlı binalar da yapabiliriz. İstanbul’da gerçekleşecek bir depremde yüz bin kişinin öleceğini ve hasarının 100 milyar dolar olduğunu biliyoruz. Ama aynı zamanda bu yüz bin canı kurtarmanın ve 100 milyar dolar hasarı engelleyebilmenin faturası da sadece 6-7 milyardır. Bu para nerede diyorsanız, kısa bir hesapla birçok yere gereksiz yere ayrılan paralardan bunun birkaç katının çok rahatlıkla çıkacağını görebilirsiniz.
Doğuş Grubu hedef büyüttü
Doğuş Grubu, perakendecilik sektöründeki ağırlığını artırmaya yönelik önemli kararlar açıkladı. Grubun sektörde faaliyet gösteren iki markası, Tansaş ve Macrocenter arasında, operasyonel verimlilik ve kararlılığı artırmak amacıyla operasyonel fonksiyonları birleştirme kararı alan Doğuş Grubu, Tansaş’ın ödenmiş sermayesini 66 trilyon liradan 198 trilyon liraya çıkartmaya hazırlanıyor.
Doğuş Grubu, Türkiye perakendecilik sektöründeki ağırlığını artırmaya yönelik stratejisini ve bu amaca uygun olarak aldığı yeni kararları açıkladı. 11 Aralık 2001 tarihinde İstanbul Hyatt Regency Oteli’nde düzenlenen basın toplantısında grubun stratejisini anlatan Doğuş Holding Yönetim Kurulu Başkanı Aclan Acar, Doğuş Grubu’nun bu sektörde faaliyet gösteren şirketleri Tansaş ve Macrocenter arasında, operasyonel verimliliği ve karlılığı arttırmaya yönelik bir güçbirliği oluşturacaklarını söyledi. Acar, Tansaş’ın mali yapısının iyileştirilmesi amacıyla da ödenmiş sermayenin 66 trilyon liradan 198 trilyon liraya çıkarılması yönündeki çalışmaların da devam ettiğini belirtti.
Doğuş Holding Yönetim Kurulu Başkanı Aclan Acar ve Tansaş Genel Müdürü İlhan Can’ın toplantıda verdiği bilgilere göre, Tansaş, Macrocenter’la bazı operasyonel fonksiyonlarını tek çatı altında birleştirecek.
Gima ile Endi birleşiyor
Fiba Grubu iştiraklerinden Gima ve Endi güçlerini birleştirmeye hazırlanıyor. Gima Yönetim Kurulu Başkan Vekili Tunç Çapa, teknik olarak birleşmenin nasıl yapılacağını düşündüklerini söyledi.
Endi’nin 62, Gima’nın ise 74 mağazası bulunuyor. Çapa, 2002 sonunda Gima ve Endi’nin 600 trilyon lira ciro yapmasını beklediklerini söyledi. Öte yandan ‘Alo Gima’nın da hizmete girdiği basın toplantısında Gima Genel Müdürü Dengiz Pınar tarafından açıklandı.
Migros Beşiktaş’ta
Migros 2002 yılının ilk mağazasını Beşiktaş’ta açtı. Beşiktaş Şair Nedim Caddesi’ndeki MM Migros’un daha ilk günden büyük ilgi gördüğü belirtildi. Öte yandan Koç Holding bünyesindeki Migros, yeni yıla yeni genel müdürle giriyor. Perakende sektörünün “duayeni” olarak kabul ettiği Migros Genel Müdürü Oktay Irsıdar, 1 Ocak’tan itibaren görevini Ömer Bozer’e devrediyor. 44 yaşındaki Ömer Bozer, eski Devlet Bakanı Ali Bozer’in oğlu…
YEDİNCİ SAYFA
İstanbul’u Tanıtıyorum
TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy, 2002 yılının ekoturizm yılı ilan edildiğini açıklayarak, “doğal ve kültürel değerlendirilmesi konusunda faaliyetlerimiz olacaktır” dedi. Ulusoy Gazete BEŞİKTAŞ’a TÜRSAB’ın çalışmalarının yanısıra İstanbul ve Beşiktaş’la ilgili yapılan faaliyetleri de anlattı.
TÜRSAB’ın 2002 yılı plan ve projeleri nedir?
2002 yılında çeşitli yeni projelerimizde mevcut. Örneğin, 28 Şubat-03 Mart 2002 tarihinde Uluslararası Seyahat ve Turizm Fuarı “ITTE”, TÜRSAB ve TÜROB’un işbirliği ve İstanbul Fuarcılığın organizasyonu ile gerçekleştirilecektir. Kayaköyü’nün restorasyonu ve turizm açısından işlev kazandırılmasını amaçlayan çalışmalar, Mimarlar Odası ile işbirliği ile sürdürülecektir. Turizmin çeşitlendirilmesi, yıl geneline yayılmasını, turizm gelirlerinin artırılmasını hedefleyen, Kuşadası ve Bodrum’da kongre merkezlerinin gerçekleştirilmesi yönündeki faaliyetlerimize devam edilecektir. Turizm ürünlerinin ve pazarlarımızın çeşitlendirilmesi yönündeki proje ve faaliyetlerimiz sürecektir. Bu bağlamda gerçekleştirilecek projeler arasında örneğin “İnanç Turizmi Sempozyumu” vardır. Diğer yandan, 2002 dünya “Ekoturizm” yılı olarak ilan edildi. Doğal olarak çeşitlendirme politikası çerçevesinde bu konuda, doğal ve kültürel değerlerimizin korunması konularında da faaliyetlerimiz olacaktır. 11 Eylül’de A.B.D’de cereyan eden terörist saldırılar ve sonrasında ortaya çıkan durum nedeni ile dünyada, turizm bir kriz dönemine girmiştir. Bu durum ülkemiz turizmi üzerinde etkisini derhal göstermiş ve talebi olumsuz yönde etkilemiştir. Dünyada ortaya çıkan bu kaygı ve belirsizlik döneminde yakın ülkelere seyahat tercihi artacaktır diye düşünmekteyiz. Yunanistan’la, Bulgaristan’la işbirliği çalışmalarımız esasen devam etmektedir. Bu bağlamda örneğin Suriye pazarından daha çok turist çekme amacı ile ilişkilerimizi geliştiriyoruz.
İstanbul’un tanıtımına yönelik çalışmalar var mı?
Bu konuda çok önemli bir faaliyet başlattık. TÜRSAB, TUROB ve İstanbul Ticaret Odası ile müştereken, T.C. Turizm Bakanlığı “İstanbul Destinasyon” kampanyası çerçevesinde başlangıç etkinliği olarak 01 – 03 Mart 2002 tarihleri arasında “İstanbul Shopping Fest 2002″ adıyla kapsamlı bir festival düzenlenmesi konusunda ilgililerin katılımı ile 12 Aralık 2001 tarihinde bir toplantı ve projenin basına sunumunu yaptık. Birliğimiz girişimi ile yapılan bu etkinlik, ileride geliştirilecek olan bir dizi etkinliğin sadece başlangıcıdır. Ayrıca İstanbul’u diğer çeşitli etkinlikler ile de tanıtıyoruz.
İstanbul’un turizme katkısı içinde Beşiktaş ilçesinin payı nedir?
Beşiktaş, konumu, özellikleri, tarihi, kültürel değerleri açısından son derece önemli bir yere sahiptir. Beşiktaş’ın özgün ve dünya çapında cazibe unsurları niteliğinde hepimizin bildiği değerleri burada tekrar etmeye gerek duymuyorum. Özetle İstanbul’un turizm hareketleri içinde Beşiktaş’ın turizm değerleri son derece büyük önem taşımaktadır. İstanbul’un ayrı bir destinasyon olarak ele alındığı bir destinasyon olarak geliştirilmesi ve bir turizm markası haline getirilmesi yönünde Turizm Bakanlığı’nca çalışmalar yapıldığı ve bu konuya büyük önem verildiği bilinmektedir. Bu bağlamda Salı Pazarı, Şile, Beyoğlu, Galata Kulesi çevresinin ilk anda akla gelen bölgeler olduğu ifade olunmuştur. Bu çalışmaların devam ettiği ve konunun sivil toplum kuruluşları, İstanbullular ve İstanbul’un yöneticileri ile birlikte ele alınıp en iyisini bulup hükümetten destek alınacağı, İstanbul için en iyisinin yapılacağı bunun hemen yapılabilecek bir iş olmadığı, zamana ihtiyaç duyulduğu ayrıca İstanbul’un 2. Turizm Şurası’nda da başlı başına bir konu olarak ele alınacağı açıklanmıştır. Birliğimizce İstanbul’un destinasyon olarak geliştirilmesi faaliyetlerine ilişkin süreçte Beşiktaş’ın, bu ilçedeki cazibe unsurlarının, İstanbul bütünü içerisinde değerlendirileceği düşünülmektedir
Turizmciler buluştu
İstanbul’da bulunan 5 yıldızlı oteller, seyahat acentaları, Kız kulesi ve Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’ndan oluşan İSTANBUL FORUM grubu, Hyatt Regency İstanbul Oteli’nde düzenlediği bir basın toplantısı ile 11 Eylül sonrası turizm sektörünün aldığı darbeye karşı ortaya çıkan sivil inisiyatif hakkında bilgi verdi. Basın toplantısı esnasında konuşma yapan İstanbul Forum Genel Koordinatörü Ceylan Pirinçcioğlu vizyonlarının “İstanbul’a dünya seyahat pazarındaki olumsuzluklardan etkilenmeyecek bir konum” ve “bir Dünya Şehri Kimliği kazandırmak” olduğunu ve 2010 yılında 12 milyon ziyaretçi hedeflediklerini belirtti. Pirinçcioğlu, “İstanbul Forum’un vizyonun yüksek gelir gruplarının bulunduğu ülkelerdeki etkin kişileri bireysel ilişkilerle devamlı bilgilendirerek kamuoyu oluşturmak olduğunu” ekledi.
İstanbul Forum, 1 otel ve 1 seyahat acentasından oluşan 9 ayrı grup halinde Avrupa’nın önemli şehirlerini ziyaret ederek yabancı basın mensuplarının davet edileceği organizasyonlar için start aldı. Bu program çerçevesinde ilk olarak Çırağan Palace Kempinski Oteli’nin Genel Müdürü Richard Bayhard ve Orantur Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Teker Hamburg’a; Hyatt Regency İstanbul Oteli’nin Genel Müdürü Jacques Morand, Genel Müdür Yardımcısı Haluk Özdoğan, ODS Yönetim Kurulu Başkanı Sadık Çağlar, Meptur Yönetim Kurulu Başkanı Tomruk Özden ve Tourselect Yönetim Kurulu Başkanı Cemil Baykal Londra’ya gidecekler. Ceylan Intercontinental İstanbul Oteli’nin Genel Müdürü Manuel Garcia, Sea Song Turizm Şirketi Direktörü Karen Federko ve Hyatt Regency İstanbul Oteli Pazarlama Müdürü Raquel Lopez Barcelona ve Madrid’e; Four Seasons Hotel İstanbul Oteli’nin Genel Müdürü Marcos Bekhit ve Intra Turizm Yönetim Kurulu Başkanı Ertuğrul Karaoğlu Roma ve Milano’ya; Ritz Carlton İstanbul Oteli Satış & Pazarlama Direktörü Cantekin Temizer ve Tekser Turizm Yönetim Kurulu Üyesi Feyhan Kapralı Paris’e; Swissotel İstanbul Oteli’nin Genel Müdürü Albert Hofmann ve Carat Tours Genel Müdürü Fahri Barkul Köln’e; Radisson SAS İstanbul Oteli’nin Genel Müdürü Mohammed Benemar ve UTC Yönetim Kurulu Başkanı Nurdan Üstman Amsterdam’a gidecekler. Bu ekiplere ayrıca İstanbul Forum’un diğer üyeleri de katılacaklar. İstanbul Forum grubu çalışmalarına daha sonra Zürih, Brüksel, Moskova, St. Petersburg, New York, Washington, Tokyo, San Fransisco ve Viyana’da devam edecek.
SEKİZİNCİ SAYFA
Belediye şehiriçi trafiğe el attı!..
Trafik güvenliği sorunları ve şehiriçi trafik denetim ve kontrol hizmetlerinin belediyelere devredilmesine ilişkin İçişleri Bakanlığı’nın başlattığı çalışmaya belediyeler de sıcak bakıyor.Yetki devri ile birlikte bu işte görevlendirecek personelin eğitimini ise yine polis okullarında verilmesi düşünülüyor.
İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen, şehiriçi trafik hizmetlerinin belediyelere devredilmesi için çalışma başlattı. Bürokratların raporunun ardından konunun Meclis’e getirilmesi bekleniyor.
Trafik güvenliği sorunları ve şehiriçi trafik denetim ve kontrol hizmetlerinin belediyeler de sıcak bakarken, yetki devriyle birlikte bu işte görevlendirilecek personelin eğitiminin ise yine polis okullarında verilmesi ön görülüyor.
Merkez valileri biraraya geldi
Konuyu geçtiğimiz günlerde toplanan Merkez Valileri Konseyi’nde de gündeme getiren İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen şehiriçi trafiğinin belediyelere devrine kendisinin taraftar olduğunu belirterek konuyla ilgili yetkililerin de meseleyi tartışarak sonuca ulaşılmasında katkıda bulunmasını istedi.
İstanbul Büyükşehir destekledi
İstanbul Büyükşehir Belediyesi yetkilileri konunun tamamen arkasında olduklarını ve bir an önce bu yetkilerin belediyelere devredilmesi gerektiğini belirtiyor. Yetkililer, “Trafikte gelişigüzel yapılan parklardan ve hareketlerden doğan büyük bir keşmekeş var. Bunlara mani olunamıyor. Trafik polislerimiz de yetersiz. 80-100 civarında bir ek personelle biz bu işi çok rahat hallederiz” dedi.
Başkonsolos’tan İstanbul kitabı
İstanbul’daki en kıdemli kordiplomat olan Belçika Başkonsolosu Marc Van Den Reeck, yeni çıkan “Osmanlı Başkentinde Belçika” adlı kitabını, yaptığı bir ziyaretle Başkan Gürtuna’ya sundu. Kitap, İstanbul’da iz bırakan Belçikalıların tarihini konu ediniyor.
Daha sessiz bir İstanbul
Daha önce de “asfaltın kitabını” yazdık diyerek dikkatleri çeken İsfalt Genel Müdürü Hasan Arpacı bu seferde “bu işin okulunu kurmak için harekete geçtik” dedi. Yurt dışında asfalta büyük önem verildiğini kaydeden İsfalt Genel Müdürü Hasan Arpacı “bizim okullarımızda öğrenciler ne yazık ki gereken eğitimi alamıyorlar” dedi. Belçika’da konu üzerinde çalışmak isteyenlere 6 ay sonra randevu verildiğini belirten Arpacı, “Dünyada sistem eğitim üzere kurulu. Türkiye’de ise, bırakın böyle bir okulu, verilen eğitim bile yetersiz. Biz bunun gerçekleşmesi için çalışmalarımızı sürdürüyoruz” şeklinde konuştu.
“Öğretim üyeleriyle çalıştık”
Eğitim’in kalite artırıcı yönde faydaları da olduğunu savunan Arpacı, bir de örnek vererek, iki yıl süren AR-GE çalışmaları sonrası ilk defa sesi yüzde 40 azaltan asfalt ürettiklerini söyledi. Bilimsel çalışmanın meyvalarını topladıklarını bildiren Arpacı “9 Eylül, İTÜ ve Yıldız Teknik Üniversitesi’nden öğretim üyeleri ile çalışıyoruz. Ortaya çıkan ürün uluslararası platformda ses getirdi” dedi.
2002 yılında piyasaya sürülecek
AR-GE çalışmalarının sonucu üretilen sesi azaltan asfaltın ilk önce hastane, sonra okul önlerinde kullanılacağı öğrenildi. Beşiktaş’taki birçok bölgenin de tespit edildiğini söyleyen İsfalt Genel Müdürü Hasan Arpacı sesi azaltan asfaltın önümüzdeki yıllarda artan oranda kullanılacağını açıkladı. Yurt dışında birçok ülkede yaygın olarak kullanılan sesi azaltan asfaltın ülkemizde kullanımı ile bir ilkin gerçekleştiğini söyleyen İsfalt Genel Müdürü Hasan Arpacı, “yeni ürün sesi büyük oranda azaltıyor. Gürültü kirliliğini ölçen hassas aletlerle yapılan işi kontrol edeceğiz. Bu çalışmalar titizlikle yapılmalıdır. Ölçümler ve üretim safhası yaklaşık 6 ay sürer. 2002 yılının ikinci yarısından itibaren ürün piyasaya sürülecektir.” dedi.
“Talepleri almaya başladık”
Arpacı, “maliyetleri diğer asfalttan fazla olduğundan daha özel yerlere döşenecektir diye düşünüyoruz. Kısa sürede talepler alacağımıza inanıyoruz. Talepler alınmaya başladığı andan itibaren üretimimizi artırıp, serme işlemlerine başlayabiliriz. Çünkü bu ehliyette ekibe, tekniğe ve de teçhizata sahibiz”şeklinde konuştu.
Gazın eğitimini verecekler
İgdaş’ın yeni genel müdürü Süreyya Polat, işe hızlı başladı. İston’da gösterdiği başarılı yönetim anlayışını İgdaş’ta da uygulamaya koyan Polat ilk iş olarak işletmede açık yönetim modelini başlattı. Odalar arasındaki duvar ve paravanları kaldıran Polat çalışma verimini artırmayı hedefledi. Ekip ruhunu tekrar canlandırma yolunda adımlar attı.
“İgdaş dev bir şirket”
“Şirketlerde yeni yapılanma ve yeni organizasyonlar o işletmenin sağlıklı işlemesi ve gelişmesi için çok önemlidir. Bu işletme bir de dünyanın ve Avrupa’nın sayılı şirketlerinden biri olursa, yönetici, hatasız bir strateji izlemek zorundadır” diyen Polat, “işletmemiz eğitimli bir ekibe sahip, bu ekibi daha dinamik hale nasıl getiririm, onun uğraşısı içindeyim” diyor. Ekip çalışması eğitim ve teknoloji kullanımını yaygınlaştırmak gerektiğinin altını çizen Polat, 2002 yılı planları içinde öncelikle yurt içinde daha sonra da dışında bu işle uğraşanlara eğitim verecek kapasitede bir eğitim merkezi hazırlamak olduğunu söylüyor. 2002 yılında temelleri atılacak olan bu dev eğitim merkezinin ülke adına büyük bir hizmet yapacağını söyleyen İgdaş Genel Müdürü Süreyya Polat, “kısa süre içinde bu hizmet binasını bitireceğiz. Öncelikle yurt içinde konu hakkında eğitim almak isteyenlere eğitim verilecek. Ardından yurt dışından talep gelirse bu eğitim merkezi herkese açık olacaktır” dedi. İgdaş Genel Müdürü Süreyya Polat bu hizmetin çok önemli olduğunun altını çizerek, İgdaş’ın uzman eleman yetiştirmek için atmış olduğu bu adım örnek bir uygulamadır. Konu hakkında eğitim almak isteyenlerin yetiştirilmesinin yanısıra, yetişmiş elamanlarında bilgilerini tazelemesi açısından bu eğitim merkezi son derece önemli olacaktır” şeklinde konuştu.
Öte yandan, doğalgaza son zamanlarda yapılan zammın İgdaş’tan kaynaklanmadığını da söyleyen Genel Müdür Süreyya Polat, henüz doğalgaz gitmeyen yüzde 45′lik bölümün tamamına bu hizmeti götürmek için uğraş verildiğini belirtti. Polat, “Yeni yapılanma içinde plan ve programlarımızı bitirdik. 2002 yılı hedefi 500 km yeni hat döşeyerek altyapıyı tamamlamak, gaz olmayan noktalara gaz götürmek istiyoruz. Doğalgazın sağlıklı ve güvenli olduğunu unutmayalım” dedi.
“Müşteri ilişkileri önemli”
Yeni yılda bire bir abonelere ulaşmak istediklerini de kaydeden İgdaş Genel Müdürü Süreyya Polat “yepyeni bir ekip kurduk. Müşteri ilişkilerine önem vererek, doğalgaz bilincini geliştirmek için gayret sarfedeceğiz” şeklinde konuştu.
Yeni yılda yurtdışına su satacaklar
Geçtiğimiz yılın son aylarında alım gücünün gözle görülür bir şekilde düştüğünü ve acımasız rekabet ortamında dövize endeksli fiyatların firmaları zorladığını söyleyen Hamidiye Suları Genel Müdürü Arif Dağlar, “yeni yılda yeni stratejiler ve yeni ürünler ile 100 yıllık suyumuzu vatandaşlara ulaştıracağız” dedi.
Ekonomik krizle birlikte talebin daraldığını söyleyen Hamidiye Suları Genel Müdürü Arif Dağlar, “Kriz dönemlerinde iletişimin şirketler tarafından daha iyi ve sıkça kullanılması gerekmektedir. Bizde bu yönde yoğun faaliyet göstereceğiz” şeklinde konuştu.
Arif Dağlar, “Herzaman olduğu gibi yeni yılda da müşteri tercihlerini iyi belirlemek zorundayız. Çünkü müşterinin nabzını tutan firmalar ayakta kalacaktır. Bu nedenle adeta müşteriye kilitlendik” şeklinde konuştu. Dağlar, “bu devirde hem kaliteli olacaksın, hem uygun fiyat politikası izleyeceksin, hem de müşteriyle iletişimi tam sağlayacaksın” derken, konu hakkında sözlerine şöyle devam etti:
“Sektöre son zamanlarda çok giren oldu. Müşteri de ister istemez bir tercih yapmak zorunda kaldı. Bizim müşterimiz bizi her zaman tercih etmiştir. Bu yönden bir sıkıntımız yok. Ancak müşteriyi iyi yönlendirmek ve bilgilendirmek bizlerin görevi olmalıdır. Bu nedenle stratejimizi yeni yılda tamamen iletişim üzerine kurduk.”
Marka yaratma ve markayı geliştirme konularına da değinen Dağlar, “marka görülmeyen değerdir ve kalıcı olma yolunda en büyük etkendir. Marka olmadan ayakta durmak mümkün değildir” diyerek, Hamidiye’nin yüz yıllık ve uluslararası bir marka olduğunun altını çizdi.
Yeni yılda yurt dışı pazarlara da ağırlık verileceğini kaydeden Dağlar, “dış pazarlarda iyi ilişkiler önem kazanmaktadır. Hamidiye dış pazarda da rekabet edecek güçtedir. Yeterki yurtdışında iletişim ağını iyi kuralım. Tanıtımımızı ve pazarlamamızı iyi yapalım. İç piyasadaki lider olma vasfımızı koruyarak, dış piyasada da pazar arayışı içindeyiz. Talepleri değerlendirmeye aldık. Kısa sürede Hamidiye’nin adını tüm dünya ülkeleri duyacak” şeklinde konuştu.
Kent mobilyalarına damgalarını vurdular
Boru, taş ve kent mobilyaları üreten İston gözünü dış piyasaya dikti!.. İston’un başına daha üç ay önce gelen yeni genel müdür bu konuda oldukça iddialı… İston Genel Müdürü Mehmet Dündar işe hızlı başladı ve İston’u bir dünya markası yapacağız” dedi.” İstanbul’un dört bir yanında bizim ürünlerimiz kullanılıyor. Bir çok alanda rabikibimiz dahi yok” şeklinde konuşan İston Genel Müdürü Mehmet Dündar üretilen malın kaliteli ve fiyat açısından çok çazip olduğunu söyledi. Özellikle kent mobilyalarının belediyeler, okullar, hastaneler, özel ve kamu kuruluşları tarafından çok tercih edildiğini söyleyen İston Genel Müdürü Mehmet Dündar 2002 yılında Avrupa’da İston’u tanıyacak” dedi.
İston Genel Müdürü Mehmet Dündar daha sonra konu hakkında şu bilgileri verdi;
“Bugüne kadar, şehrin daha modern, daha Avrupai bir şekle bürünmesi için uğraş verdik. Cadde ve sokakların bir düzen içinde oluşması, insanların kaliteli bir yaşam sürmesi için çalıştık. Bunu başardık. Şimdi sıra Avrupa ve dünya ülkelerinde. Yeni yılda bunu başaracağız. Çünkü son aylarda, birçok talep alıyoruz.”
Yeni yılda ihracat hamlesi içinde olacaklarının işaretini veren İston Genel Müdürü Mehmet Dündar iddialı olmasını, “hem ürünümün kalitesine, hem de ekibime güveniyorum” şeklinde açıklıyor.
“İhracata ağırlık vereceğiz”
Öte yandan İston’un ihracatla ilgili yaptığı açıklama ise şöyle; “Bulgaristan’la karşılıklı ticari ilişkilerimiz devam ediyor. Turizm sektöründe hizmet veren birçok işadamı ile temas içindeyiz. 2004′te yapılacak Yunanistan’daki oyunlar nedeniyle kentin mobilyalarını İston’la değiştirebiliriz. Çünkü, Yunanistan’la görüşmelerimiz devam ediyor ve yunanlılar bizim kent mobilyalarımızı çok beğendiklerini ve istediklerini söylüyorlar. Oyunlarda İston’un kent mobilyalarını görmek mucize olmayacaktır. İtalya’dan sıkça talep alıyoruz. Bu ülkeye daha önce ihracat yapmıştık. Ve halen Birleşmiş Milletler Merkez Binası’nın bahçesinde İston’un kent mobilyaları kullanılıyor. Bu da bizim ürettiğimiz mal için büyük bir referanstır.
DOKUZUNCU SAYFA
Ulaşım artık daha rahat
8 Aralık’ta hayata geçirilen uygulamayı İstanbullular’a açıklayan Deniz Otobüsleri İşletmesi Genel Müdürü Şeref Dikyar, “İDOMETRE” projesi sayesinde halkın deniz yolundan daha fazla yararlanacağını, toplu ulaşımda ucuzlama olacağını söyledi. 8 Aralık’tan itibaren AKBİL kullanarak deniz otobüslerinin İstanbul içi hatlarında seyahat edenlerin 2 saat süreyle metro, hafif metro, tramvay ve tünelden ücretsiz yararlanabileceklerini açıklayan Dikyar, “Aynı şekilde yolculuklarına metro, hafif metro, tramvay ve tünelle başlayanlar da 2 saat içinde deniz otobüslerine bindiklerinde indirimden yararlanabilecek” dedi. Amaçlarının hem toplu taşıma sistemine katkıda bulunmak, hem de ekonomik sıkıntı çeken halka indirimli yolculuk fırsatı tanımak olduğunu ifade eden Dikyar, “İstanbullular’ın kendilerine avantaj sağlayan bu uygulamaya yoğun ilgi göstereceğini umuyoruz. Örneğin Akbil kullanarak deniz otobüsüyle Kadıköy’den Eminönü’ne giden bir İstanbullu tramvaya ücret ödemeden binip Zeytinburnu’na ulaşabilecek. Zeytinburnu’ndan tramvaya binen İstanbullu da karşıya geçeceği deniz otobüsüne indirimli olarak binecek. İleride yeni uygulamaları da hayata geçireceğiz” diye konuştu.
Köşklerin kapılarını “KÖŞKART” açıyor
Köşkleri ve kasırları işleten ve buralarda tüm İstanbullulara hizmet veren Beltur Köşkart adı altında hizmete sunduğu yeni uygulama ile 2002 yılında yepyeni bir strateji geliştirdi. Beltur’dan bu konuda yapılan açıklama şöyle; “Ekim 2001 itibariyle “Köşkart” ismi ile başlayan üyelik sistemi ile, tüm İstanbullulara zaten uygun olan fiyatlarını daha da uygun koşullara getirmiştik. 2002 yılında bu uygulamayı daha da geliştirerek, İstanbulluların hizmetine sunuyoruz. Kart sahipleri tüm bu tesislerden %5 ile %15 arasında indirim alabilmekteler. Bu indirimler indirim kampanyalarında indirimli fiyatlar üzerinden indirim olarak uygulanmaktadır. Yine müşterilerimiz hafta içi bir iş toplantınız varsa veya hanımların gün toplantıları söz konusu ise 09-17 saatleri arasında %20 indirim ile hizmet alabilmektedir. Üyelere Hidiv Kasrı’nda ücretsiz otopark hizmeti de sunulmaktadır. Bunlar standart hizmetlerimizdir.” Yetkililer daha sonra konu hakkında şöyle konuştular: “Bu kartın bazı özellikleri varki hiçbir yerde bu imkanı bulmanız mümkün değil. Bir eş olarak hanımınıza çok özel bir hediye sunmak istiyorsunuz. Ancak sıradan hediyelerin dışında bir şey aklınıza gelmiyor mu? O zaman eşinize başbaşa yemek yiyebileceğiniz bir “Paşa Sofrası” kurmaya ne dersiniz. Evet. Köşkart üyeleri normalde gezilemeyen çok özel mekanlarda evlilik yıldönümü kutlamalarınızı bir rüyaya dönüştürüyor. Anılardan hiç gitmeyecek özel bir yaklaşımla. Bunlarla da bitmedi. Evlilik yıldönümü veya doğum günlerinde standart tüm hizmetler %50 indirimli. Ayrıca çocuklarınıza çok özel mekanlarda, çok özel bir doğum günü kutlaması yapmak isterseniz tüm köşkler indirimli. Bir kutlama yapmayacaksanız, doğum gününüzde gelin tüm hizmetlerden %50 indirimli yararlanın.”
0212 2522423 veya http://www.koskart.com
Tanıtım atağı
Konut üretmek için kurulan Kiptaş 2001 yılını tanıtım atağına çevirdi. İletişim ve müşteri ilişkilerine önem verdiklerini ve 21.yüzyılda bu tür çalışmaların gerekliliği üzerinde duran Kiptaş Genel Müdürü İsmet Yıldırım “kaliteli ve güvenilir konutlar üretiyoruz. Vatandaşlarımızı da kaliteyi artırıcı yönde bilgilendirmek görevimiz” dedi.
Kiptaş Pazarlama Müdürlüğü’nün konu hakkında yaptığı açıklama şöyle; 6 Kasım 2001 tarihinde ve Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi’nde Konut Politikaları Aktörler Roller ve Değişim adı altında bir panel gerçekleştirilmiştir. KİPTAŞ’ın sponsorluğunda İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve İstanbul Mimarlar Odası işbirliği ile gerçekleştirilen panelde İstanbul’un konut sorunu masaya yatırılmış ve konuyla ilgili çözüm önerileri sunulmuştur. 14 Kasım 2001 tarihinde İstanbul Deprem ve Güvenli Yapılar adı altında bir panel düzenlenmiştir. AKOM Tarafından İGDAŞ Toplantı Salonu’nda düzenlenen “İstanbul Deprem ve Güvenli Yapılar” adlı Panel’de KİPTAŞ sponsor olarak hazır bulunmuştur. Panelde İstanbul’da muhtemel olabilecek bir deprem için ne gibi hazırlıklar yapıldığı, İstanbul’daki konutların böyle bir depremi nasıl karşılayabileceği ve konutlardaki kusurlar dile getirilmiştir. 15 Kasım 2001 tarihinde 6. Geleneksel Sultanahmet Ramazan Şenlikleri’ne katılınmış ve burada daha kolay ev sahibi olabilmek için başlatılan kampanya kamuoyuna açıklanmıştır. 12 aydan 48 aya kadar değişen zaman dilimlerinde vadeli satışlarını gerçekleştiren KİPTAŞ halkımızdan büyük ilgi görmüştür. 15 Kasım 2001 tarihindeki Esenler Belediyesi Ramazan Şenliklerinde de aynı tema işlenmiştir. 07-15 Aralık 2001 tarihinde İTO Öncülüğünde Üreticiden Tüketiciye Ucuz Satış Kampanyası düzenlenmiştir. Kampanya boyunca, bayram ve yılbaşı dolayısıyla en ucuz ve kaliteli mal temin etmelerine imkan vermek amacıyla tüketiciye ucuz satış imkanı sağlanmıştır. Ayrıca, 24 Kasım Öğretmenler Günü Kampanyası ile de şirketimiz bu yıl da değerli öğretmenlerimizi unutmadı ve geçen yıl yaptığı gibi bu yıl da Öğretmenler Günü dolayısıyla bir kampanya gerçekleştirdi. Öğretmenlerimize özel kampanyada peşin ve vadeli satışlarda yüzde 10 iskonto yapıldı.
Yeni yıl sürprizi
Trafik kurallarına uymayanlara verilen para cezasına yüzde 53 zam geldi. Yılbaşı gecesi saat 24.00′ten yani 1 Ocak 2002′den itibaren uygulanacak yeni cezalardan bazıları şöyle:
* Kırmızı ışıkta geçmek: 26 milyon 600 bin kiradan 40 milyon 750 bin liraya yükseltildi.
* Emniyet kemeri takmamak: 13 milyon 200 bin liradan 20 milyon 200 bin liraya yükseltildi.
* Hatalı sollama yapmak: 26 milyon 600 bin liradan 40 milyon 750 bin liraya yükseltildi.
* Aşırı hız yapmak (yüzde 50′ye kadar): 26 milyon 600 bin liradan 40 milyon 750 bin liraya yükseltildi.
* Aşırı hız yapmak (yüzde 50′den fazla) 54 milyon 200 bin liradan 83 milyon liraya yükseltildi.
* Park yasağına uymamak: 13 milyon 200 bin liradan 20 milyon 200 bine yükseltildi.
· Alkollü araç kullanmak: 54 milyon 200 bin liradan 83 milyon liraya yükseltildi. Ayrıca ehliyete de el konuluyor.
Kapkaççıya 20 yıl hapis geliyor
Ülke genelinde artış gösteren ve zaman zaman ölümle sonuçlanan kapkaç olayları hükümeti harekete geçirdi. İçişleri ve Adalet Bakanlığı, kapkaçın gasp kapsamında değerlendirilmesi için hazırladığı yasa tasarısına göre kapkaççılar, 10-20 yıl arasında değişen ağır hapis cezası ile yargılanabilecek.
Otobüsler unutulan eşyalarla dolu
İETT otobüslerinde bir yıl içinde unutulan eşyalar arasında 35 saat bulunuyor. 353 adet ile paso en çok unutulan eşyayı oluştururken, ikinci sırada 327 adet nüfus cüzdanı geliyor. Bir yıl içinde ayrıca 153 para cüzdanı, 117 giyim eşyası, 69 elektronik eşya, 41 mavi kart, 29 şemsiye, 29 kırtasiye malzemesi, 26 ayakkabı ve 26 cep telefonu unutuldu.
Beşiktaş trafiğine akıllı pano
Barbaros Bulvarı’na akıllı pano takıldı. Piyalepaşa’da açılan ilk VMS sisteminin ardından Büyükşehir Belediyesi geçtiğimiz ay Barbaros Bulvarı’nda VMS Değişken Mesaj Sistemini hizmete sundu. Tören açılışını Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna ve Beşiktaş Belediye Başkanı Yusuf Namoğlu gerçekleştirdi. İlerleyen dönemlerde de yaygınlaşması hedeflenen bu akıllı panolar sayesinde İstanbullular trafikte meydana gelen değişiklikleri ve kazaları anında öğrenebilecekleri gibi Boğaz Köprülerindeki trafik yoğunluğunu ışıklı tabeladan görerek alternatif yollar hakkında bilgi sahibi olabilecekler.
Çöp Vergisi’ne yüzde 26.6 zam
Cevre Temizlik Vergisi (Çöp Vergisi) tutarları, 1 Ocak 2002′den geçerli olmak üzere yüzde 26.6 oranında artırıldı. Maliye Bakanlığı’nın Resmi Gazete’de yayımlanan Belediye Gelirleri Kanunu Genel tebliğiyle, halk arasında “çöp vergisi” olarak bilinen Çevre Temizlik Vergisi tutarları yeniden düzenlendi.
Bu yıl alt limiti 236 bin lira, üst limiti de 49 milyon 345 bin lira olan çevre temizlik vergisinde, 2002 için alt limit 298 bin lira, üst limit 62 milyon 470 bin lira şeklinde belirlendi.
Tarifedeki vergi miktarları, Büyükşehir Belediye sınırları içinde bulunanlar hariç olmak üzere kalkınmada öncelikli yörelerdeki belediyeler ile nüfusu 5 binden az olan belediyelerde yüzde 50 indirimli olarak uygulanacak.
Suya 2002′de yüzde 15 zam
İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi, İSKİ’nin 1 katrilyon 60 trilyon 247 milyar 331 milyon lira olarak belirlenen 2002 yılı bütçesini kabul etti. İETT bütçesi de 640 trilyon 885 milyar754 milyon lira olarak belirlendi. Toplantıda, suyun metreküp fiyatına da yüzde 15 zam yapıldı. Zamlar 2002 Mart’ından itibaren geçerli olacak.
Veraset Vergisi yüzde 53.2 arttı
Maliye Bakanlığı’nın Resmi Gazete’de yayımlanan Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu Genel Tebliği ile bu vergiye tabi matrah dilim tutarları, 1 Ocak 2002′den itibaren yeniden değerlendirme oranı kadar artacak. Böylece veraset ve intikal vergisinin matrah dilimleri, yeni yılda yüzde 53.2 oranında artış görecek.
ONUNCU SAYFA
1863′ten 2002′ye BEŞİKTAŞ LİSESİ
Uzun bir geçmişe sahip Beşiktaş Lisesi, bugün genel lise olarak eğitim yaşamına devam ediyor. İstanbul içindeki sayılı başarılı genel lise içinde yüksek sıralarda yer alan Beşiktaş Lisesi, hem eğitim-öğretim alanında hem de sportif faaliyetler alanında Beşiktaş ismini gururla Türkiye geneline duyuruyor. Uzun yıllar boyunca kız ve erkek okulları adını alan Beşiktaş Lisesi 1993-1994 öğretim yılında karma liseye dönüştürüldü. Karma liseye dönüştükten sonra Beşiktaş’ın yükünü taşımaya başladıklarını söyleyen Beşiktaş Lisesi Müdürü Bilal İsmailoğlu, Beşiktaş’ta yer alan özel okul ve dershanelerin arasında devlet okulu, hem de başarılı bir devlet okulu olmanın gururunu taşıdıklarını söyledi. Üniversite sınavlarında, başarı ortalamalarının çok yüksek olduğunu belirten İsmailoğlu, “Bir devlet okulu olarak gösterdiğimiz başarılar azımsanacak gibi değildir. Okulda verdiğimiz eğitimin yanı sıra okul bünyesinde kurduğumuz dershane ile eğitimi okulun dışına taşımayı da başardık. Beşiktaş çok sayıda tanınmış ve başarılı dershanelere de ev sahipliği yapıyor. Biz bu büyük dershaneler arasında Beşiktaş Dershanesi’ni çok iyi yerlere getirdik. Öğrencinin kötü durumlara düşmesini de engelleyerek hem hafta içi hem de hafta sonu kesintisiz eğitim ve eğitimin yanında bu yaştaki çocukların asıl ihtiyacı olanı öğretimi de veriyoruz.” dedi.
Sporda birincilikler
Beşiktaş Lisesi’nden
Beşiktaş Lisesi geçen sene baz alınırsa, önemli spor başarılarına imza atmış bulunuyor. Beşiktaş Lisesi Futbol Takımı’nın geçen sene İstanbul 2.’liği ve Türkiye 5.’liği bulunuyor. Beşiktaş Takımı’nın altyapı hocalarının da beden öğretmenliği yaptığı lise, takıma altyapı oyuncuları yetiştiriyor. Türkiye genelinde anlaşıldığı gibi spor denilince sadece futbolu akla getirmeyen Beşiktaş Lisesi’nin sporun diğer alanlarında da başarıları bulunuyor. Erkekler voleybolda İstanbul 1.’liği ve atletizmde yine İstanbul 1.’liği bu başarılardan sadece birkaç tanesi…
Vakıf Çalışmaları
2 bin öğrencinin eğitim gördüğü Beşiktaş Lisesi de, bir çok genel lisenin yaşadığı sorunu yaşıyor. Devlet tarafından sağlanan iki adet hizmetli okulun temizlik gibi ihtiyaçlarının karşılanmasında yeterli olmuyor. Beşiktaş Lisesi, bu sorunu Beşiktaş Lisesi Kültür ve Eğitim Vakfı’nın çalışmaları ile çözüme kavuşturmuş. Şu anda Beşiktaş Lisesi’nde, Vakıf tarafından 16 görevli çalışıyor. Vakıf Başkanı Nevzat Ustaoğlu, vakıfta görev alan yardımsever vatandaşlar sayesinde bunun gibi daha bir çok sorunu çözdüklerini söyledi.
Tarihçe
Beşiktaş Lisesi’nin binası 1863-1867 yılları arasında Çırağan Sarayı’na ek bina olarak Abdülaziz tarafından yapılmış ve harem dairesi olarak kullanılmıştır. 1876 yılında V. Murat’ın 28 yıl sürgün hayatı yaşadığı okulda, V. Murat’ın odası bugün kantin olarak kullanılmaktadır. Kimya laboratuarı Sultan Murat’ın, Fizik laboratuarı ise kadın efendilerin hamam dairesi olarak kullanılmıştır. Beşiktaş Lisesi, bu uzun tarihe sahip bugünkü binasına geçmeden önce Akaretler’de 1937-1938 öğretim yılında ortaokul olarak eğitime başlamıştır. 1940-1941 yılında bugünkü binasına yerleşmiş ve Beşiktaş 2. Kız Ortaokulu adını almıştır. 1960 yılında Kız Lisesi olan okul 1993-1994 öğretim yılından itibaren karma liseye dönüştürülmüş ve ismi Beşiktaş Lisesi olmuştur.
Olimpiyat heyecanı
2002 Kavram Olimpiyatları her yıl olduğu gibi bu yılda büyük bir heyacanla start aldı. Kavram Dersanelerinden yapılan açıklamaya göre, 2002 Olimpiyatları için başvuru 01 Aralık 2001′de başladı. Lise 1 ve Lise 2 öğrencilerinin katılımı ile gerçekleşen Geleneksel Kavram Olimpiyatları dört alanda uygulanıyor. Yetkililer konu hakkında şu bilgileri verdi;
“Matematik, Fen, Sözel ve Dil alanında gerçekleşen olimpiyat sınavı iki aşamada yapılıyor. Her yıl geleneksel olarak düzenlenen Kavram Olimpiyatları’nın amacı; çalışkan gençleri desteklemek ve ilgi duydukları alanlarda yükseköğrenim görmelerini sağlamaktır”
Olimpiyat katılımcılarından başarılı olanlara geniş burs olanakları sağlayan Kavram Dershanesi kurucusu Bahattin Durmuş yaptığı açıklamada: “Kavram Dershaneleri olarak çeyrek yüzyılı aşkın süredir Atatürkçü düşüncenin aydınlığında Türkiye’nin çağdaşlaşması için kendi payımıza düşen hiçbir özveriden kaçınmadan yapıyoruz. Olimpiyat sınavında başarılı olan öğrencilerimize, Türkiye’nin birçok yerinde öğretim veren şubelerimizde, öğrenim görme olanağı ve parasal destek sağlıyoruz. Bu çabamıza gösterilen ilgiden ve bize verilen destekten dolayı teşekkür ederiz” dedi.
Kavram Dersaneleri yetkilileri ise konu hakkında daha sonra şu açıklamalarda bulundu:
“Alan birincilerine Kavram Dershaneleri’nde üniversite hazırlık bursu ve Kredi Yurtlar Kurumu’nun verdiği kredinin 2 katı oranında başarı destek bursu verilen Kavram Olimpiyat sınavında birinci aşamadan ikinci aşamaya her öğrenciye çeşitli burslar veriliyor.”
Bu arada üniversiteye hazırlanılan yılların gençlerin yaşamında önemli bir yere sahip olduğunu vurgulayan Kavram Dershaneleri kurucusu Bahattin Durmuş “Gençlerin bu süreyi en iyi şekilde geçirebilmesi için ailenin, okulun ve dershanenin desteği çok önemlidir. Gençlerin akademik başarısını yükseltmek ve psikolojik açıdan da onları rahatlatacak ortam yaratılmalıdır” dedi.
Kavram Dershaneleri’nin eğitim kalitesi açısından birçok ilke imza attığını belirten Bahattin Durmuş üniversite hazırlıkta kitlesel başarıyı hedeflediklerini ve elde ettikleri başarıda verdikleri eğitimin kalitesini vurgulayarak, “başarının önemli halkalarından biri öğretmen kadrosudur. Kavram Dershanesi’ndeki öğretmenlerin tümü kurumun öğretmenleridir ve başka yerde görev almazlar ve öğretmen kadrosunda süreklilik vardır. Kavram Dershanesi’nde uygulanan ders başarı, genel başarı ve deneme sınavlarında ÖSS sorularına paralellik yakalanır” dedi.
Yılın öğretmeni
İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Ömer Balıbey, Türk öğretmenlerinin teröre karşı yurdun her yerinde canını siper ederek görev yaptıklarını söyledi. 118-T Lions ve Leo Kulüpleri tarafından Yılın Öğretmeni Ödülü’ne layık görülen Balıbey, Lionslar tarafından 1998′de yaptırılan Gazi Mustafa Kemal İlköğretim Okulu’ndaki ödül töreninde yaptığı konuşmada elektriğin, suyun, yolun, telefonun gitmediği en ıssız dağlarda, tepelerde şanlı Türk bayrağını Mehmetçik ile birlikte öğretmenlerimiz dalgalandırıyor” dedi. Cumhuriyet’in ilk yıllarında Anadolu’ya birçok gönüllü öğretmenin eğitim için gittiğini belirten Balıbey, bugün Anadolu’nun köylerindeki birçok garip mezarı bu öğretmenlerimize aittir. Öğretmenlik çok büyük özveriler isteyen, kutsal bir meslektir” dedi.
Minik Trafikçiler
İstanbul Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü tarafından düzenlenen kursu bitiren 32′si öğretmen, 172′si öğrenci, 11′i veli 215 yeni okul geçidi görevlisi törenle sertifikalarını aldı. Emniyet Müdürü Hasan Özdemir, İstanbul’da 2 milyon 300 bin trafiğe kayıtlı otomobili 2 bin 784 trafik polisi ile kontrol etmeye çalıştıklarını belirtti. Özdemir, okul geçidi görevlisi sayısının yeni katılanlarla 2 bin 65′e ulaştığını vurguladı. Özdemir, sertifikaları İl Milli Eğitim Müdürü Ömer Balıbey ile birlikte verdi.
ÇEVKO, 10 yılda çöpten 200 milyon dolar kurtardı
Yılda çöpe atılan 105 trilyon liralık ambalaj atığının 30 trilyon liralık kısmı, toplanarak geri kazandırılabiliniyor. Ancak, yeterli bilincin oluşturulamaması, her yıl çöpe atılan 75 trilyon liralık ambalaj atığının değerlendirilememesine yol açıyor. Türkiye genelinde 50 belediye, ambalaj atıklarının toplanarak, yeniden değerlendirilebilmesi için ÇEVKO’yla işbirliği yapıyor. 10 yıl önce 14 üyeyle yola çıkan ÇEVKO’nun bugün üye sayısı 81′e ulaştı. Bunun sonucunda da her yıl yaklaşık 150 bin ton ambalaj atığı geri kazandırılarak, ülke ekonomisine 30 trilyon liralık katkı sağlanıyor. Geri kazandırılamayan 75 trilyon liralık ambalaj atığı için bilinçlendirilme çalışmalarına ağırlık veren Vakıf, son on yıl içinde 900 bin ton ambalaj atığının geri kazandırılmasını sağladı.
ONBİRİNCİ SAYFA
Kırışıklıkların sonu geldi
İdeal bir kozmetik işlemin amacı mükemmel bir sonuca ulaşmak ve hastada en az yan etki oluşturmak olmalıdır. Ayrıca istenmeyen bir etki gelişebilme olasılığına karşı,elde edilen sonuç geri dönüşümlü olmalıdır. BOTOX yukarıda ki kriterlere göre oldukça ideal olan bir kozmetik işlemdir. Aslında BOTOX (Botilinum Toksin A) yaklaşık yirmi yıldır şaşılık, santral sinir sistemi hastalıkları ve aşırı kas kasılmaları gibi birçok hastalığın tedavisinde hekimler tarafından güvenle kullanılmaktadır. Fakat, BOTOX ‘un kırışıklıkları azalttığı bir tesadüf ile anlaşılmıştır. Dr. Alastair Carruthers adında bir Dermatolog, 1986 yılında Göz Doktoru olan eşi Jean Carruthers’in şaşılık tedavisinde hastalarına uyguladığı BOTOX ‘un göz etrafındaki kırışıklıkları azalttığını gözlemlemiştir. Bu tarihten itibaren kırışıklıkları BOTOX ile tedavi etmeye başlamıştır. Dr Carruther’e göre BOTOX göz etrafı çizgilerini azaltığı için, hastalar daha mutlu ve daha az sinirli gözükmektedir. Eğer uygun şekilde uygulanırsa sonuçlar hastaların bir çoğunda doğal ve beklentileri karşılayacak düzeydedir.
Kozmetik ile uğraşan hekimler kırışıklıkların deri altında yer alan kasların kasılması sonucu derinin çekilmesiyle oluştuğunu söylemektedir. Bu kasların gevşemesi sonucunda kırışıklıklar azalır veya tamamiyle ortadan kalkar. BOTOX tedavisine en iyi cevap veren kırışıklıklar alın, göz etrafı ve kaşların arasındaki kırışıklıklardır. BOTOX ayrıca gülme çizgileri, boyun ve çene kırışıklıklarının tedavisinde de kullanılabilir.
BOTOX enjeksiyonu ile aşırı çalışan mimik kasları gevşer ve çizgiler azalır. BOTOX’un etkisi 2-7 günde görülür. Bu etki 3-6 ay sürer. Bu süre sonunda yeni enjeksiyonlara ihtiyaç duyulur. Yapılan çalışmalarda peşi sıra yapılan injeksiyonların, tedaviler arasındaki aralığı uzattığını göstermiştir.
BOTOX enjeksiyonundan sonra kas kontraksiyonunu yapan sinirde bir blokaj olur. BOTOX’un maksimum etkisini göstermesi için üç konuya dikkat edilmelidir. Öncelikle tedavi alanına 2-3 saat dokunulmamalıdır. Ayrıca hasta 2-3 saat boyunca dik pozisyonda kalmalıdır. Son olarak hastaların 2-3 saat boyunca mimik kaslarını çalıştırmaları istenmelidir. Bu işlem BOTOX’un istenen kas ve sinirleri felç etmesini sağlar. Kaşlar arasındaki kırışıklıklar için kaş çatma, alın kırışıklıkları için kaş kaldırma ve göz kırışıklıkları için gözleri kısmak maksimum faydayı sağlar.
Toksin çok düşük miktarlarda enjekte edildiği için, tedavi güvenli, yan etkiler minimaldir. Enjeksiyon sırasında hastaların yarısında hafif yanma meydana gelir. Nadiren enjeksiyon alanında morarma olabilir. Bu durum özellikle Aspirin alanlarda görülür. Diğer yan etkiler göz kapakları ve kaşlardaki düşüklüktür. Göz kapağı düşüklüğü % 1 oranında görülür. Ortalama dört haftada geriler.Uygulama doğru yapıldığında bu yan etkilerin birçoğu görülmemektedir.
BOTOX hemen hemen herkese uygulanabilir. Hatta Alaskalı gebe bir bayanda Botilismus (BOTOX zehirlenmesi) belirtileri görülmüş, fakat bebeği sağlam doğmuştur. Bu zehirlenmeye yol açan toksin ile BOTOX aynıdır, fakat zehirlenmeye toksinin oldukça yüksek dozları neden olur. Bu nedenle BOTOX oldukça güvenli bir ajandır. Toksinin kendsi oldukça pahalı olduğu için tedavi maliyeti de oldukça yüksektir.
BOTOX uygulaması basit bir işlem olduğundan rahatlıkla doktor muayenesinde yapılabilir, böylece hastaların zaman kaybetmesi engellenir. Uzun süreçler içinde gelişen kırışıklıklar, BOTOX tedavisiyle bir hafta da geriler. Eğer uygun kırışıklara uygulanırsa BOTOX ile diğer kozmetik yöntemlerle elde edilemeyecek başarılara ulaşılır.
BOTOX’un diğer bir kullanım alanı ise aşırı terleme durumudur. Aşırı koltukaltı terlemesi veya hiperhidroz bazı kişilerde görülen ve bu kişilerin yaşantısını olumsuz yönde etkileyen bir tablodur. Terleme için daha önce yapılan tedaviler umut verici değildir. Günümüzde BOTOX koltuk altı ve avuçiçi terlemesini güvenli bir şekilde tedavi etmektedir.Tedavi ile ulaşılan belirgin ve güvenli etki hastaların yaşam kalitesini arttırmaktadır. Geçmişte hiperhidroz tedavisinde kullanılan yöntemlerin etkisiz ve zor olması, BOTOX ‘u avantajlı duruma getirmiştir.
Terleme miktarı ter bezlerini uyaran sinirlerle kontrol edilir. BOTOX bu sinir uçlarında uyarıyı sağlayan asetilkolin salınımını engeller. Böylece ter bezlerine uyarı ulaşmadığından ter salgısı oluşmaz.
BOTOX tedavisi muayene şartlarında 30 dakika içinde uygulanır.EMLA adlı lokal anestezik krem koltuk altlarına işlem öncesi uygulanır, diğer tür anesteziye ihtiyaç duyulmaz. Tedavinin etkisi birkaç saat veya gün içinde ortaya çıkar. Etkisi 6-10 ay devam eder, bazen bir yıla kadar uzayabilir.
Menopozda kemik ağrılarına çözüm
New England Journal Of Medicine adlı etkin İngiliz tıp dergisine göre, yeni keşfedilen ‘risedronat’ adlı molekül, kadınlara menopoz sonrası kalça kırığı riskini yüzde 60 azaltıyor. Çeşitli ülkelerde 183 klinik merkezde 9 bin kadın üzerinde yürütülen Kalça Girişim Programı’nda denenen risedronatın, sindirim sistemine yan etkisi bulunmuyor. Aventis Pharma tarafından geliştirilen yeni molekülün, kemik erimesini önleyici etkisi de vardır. Klinik çalışmalarda risedronatın 12 aylık osteoporoz tedavisi sonucunda omurga kırığı riskini ise yüzde 62 azalttığı belirlenmiş.
Soğuk algınlığına süper ilaç geliyor
Doğrudan doğruya soğuk algınlığına sebep olan virüsü hedef alan bir ilacın, hastalığın semptomlarını 24 saatte ortadan kaldırdığı açıklandı. ‘Plenonaril’ isimli ilacın, gerekli incelemeler tamamlandıktan sonra piyasaya verilmesi bekleniyor.
ABD’li uzmanlar, ‘Plenonaril’ isimli ilacın burun akması, öksürük, kas ağrısı, boğaz yanması gibi soğuk algınlığı semptomlarını 24 saat içinde azalttığını bildirdiler. Yeni ilaç, semptomları ortadan kaldırmak yerine doğrudan virüse saldırarak rahatsızlığın yayılmasını engelliyor.
ABD Gıda ve İlaç Dairesi tarafından incelenen ilaçla ilgili detaylar, Chicago’da yapılan Antimikrobik Maddeler ve Kemoterapi Konferansı’nda açıklandı. 2000 kişi üzerinde yapılan klinik testlerde görev alan Virginia Üniversitesi’nden Prof. Frederick Hayden, “Plenonaril’e erken başlandığında tüm semptomlarda azalma gözlemleniyor. Bu ilaç, anti-viral tedavide ilk etkili ilaç” dedi.
Her baş ağrısı migren değil
Türk Baş Ağrısı Epidemiyolojisi çalışmasına göre, ülkemizde her 100 yetişkinden 16′sı migren atakları geçiriyor. Kadınlarda bu oranın erkeklerden üç kat fazla olduğunun altını çizen uzman doktorlar migren konusunda şu bilgileri veriyor:
“Migren konusunda Uluslararası Baş Ağrısı Topluluğu’nun 1988′de yayımladığı tanı kriterleri esastır. Belli aralıklarla tekrarlayan, şiddetli, zonklayıcı, bulantı ve kusmanın eşlik ettiği baş ağrıları migren olarak değerlendirilir.”
Migren tedavisinde, etkili ama yan etkisi en az ilacı öneren Altunhalka, ilaçlara mümkün olan en az dozda başlanması ve dozun yavaşça artırılması gerektiğini söyledi.
ONİKİNCİ SAYFA
Radyonun starları BEŞİKTAŞ’ta
Onları radyolarınızdan her gün dinliyorsunuz. Hepsi birbirinden başarılı radyocular. Müzik tutkunu olan bu insanlar bazen işyerinizde, bazen evinizde ve bazen de arabalarınızda bir parça keyif katmak için konuk oluyorlar radyolarınıza. Yüzlerini pek tanımasanızda sesleri ailenizden biri gibi… Gazete BEŞİKTAŞ okurları için, sizler için çok keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Seslerinden tanıdığınız starların yüzlerini ortaya çıkardık.
Radyo Renk Anadolu’da Harman Yeli ve STAR FM’de Hasret Rüzgarları programlarını yapıyor. Yirmialtı yaşında, sekiz yıldır radyoculuğa ve televizyonculuğa gönül vermiş. Sanatçı bir aileden geldiği için bu ortamlar hiç yabancı gelmiyor kendisine. Halk müziğini kendi öz kültürü olarak tanımlıyor ve amacının insanlara düzgün Türkçe ile düzgün müziği aktarabilmek olduğunu söylüyor. STAR FM’de ise akşam üstleri trafiğin yoğun olduğu saatlerde sürücülere yönelik programlar yapıyor.
Muzaffer hem radyo hem de televizyon
yayıncılığı yapıyorsun. Kendini radyocu mu, yoksa televizyoncu mu olarak tanımlıyorsun?
Eğer seçim yapmak zorunda olsam radyo derim. Çünkü daha sıcak ve samimi bir ortam. Televizyon ekranlarında görüldüğün an gizemini kaybediyorsun. İnsanlar radyodan sizi dinlerken kafalarında kendilerince bir Muzaffer Badıllı çiziyorlar ve sizi gördükleri an da hayal kırıklığına uğruyorlar. Hatta geçenlerde yayından çıktım minibüse bindim ve yanımdaki insanlar benden konuşuyorlardı. Ben onları dinliyorum ama diyemiyorum ki Muzaffer benim diye.. İyi ki de bilmiyorlardı benim olduğumu yoksa onların düşüncelerini nasıl öğrenebilirdim ki…
Başından geçen ilginç bir anın var mı?
Canlı yayında sevgili Mustafa Topaloğlu ile canlı telefon bağlantısı yapacağız. Kendisine ulaşmaya çalışırken mikrofonu kapatmayı unutmuşum. Mustafa Bey’le konuşuyoruz yayın öncesi. Tam bu sırada telefonlar gelmeye başladı. “Muzaffer mikrofonun açık diye”. Bütün konuşmalar yayına yansımış düşünsenize… Hemen toparlamaya çalıştım, şakaydı falan diye ancak toparlayamadık tabiki.
Dinleyicilerine vermek istediğin bir mesaj var mı?
Onlar sevmeyi bilirler, saymayı bilirler, sevindirmeyi bilirler. Ben de diyorum ki; sevelim, sevilelim, sevindirelim. Bunu üçünü başardığımız anda hiçbir sorun kalmayacaktır. Ama biz ağlıyoruz, ağlatıyoruz, ağlattırıyoruz…
Türkiye’de arabesk yayın yapan ilk bayan radyo DJ’i, STAR FM’in en başarılı programlarından birisini yapıyor, her yönüyle içten, her yönüyle dobra…
Harbi Kız, harbilik
nasıl olur?
Harbilik dış görünüşle, giyim tarzıyla olacak bir şey değildir. İçtenliktir, doğruluktur, düşündüğünü söylemektir. Bende böyle olduğumu düşünüyorum. Çok içten bir insanım, inandığımı yaparım. İnsanları çok seviyorum fakat yapılan bir şey yanlışsa yanlış olduğunu söylerim lafımı esirgemem. Bir şeye inanıyorsam milyarları verseler değiştiremezler.
Hedeflerinin ne
kadarını
gerçekleştirebildin, gelecekle ilgili
planların var mı?
Halka kendimi sevdirmekti en büyük amacım ve ulaştım. İnsanlar beni seviyorlar ve programımı dinliyorlar. Yeni bir televizyon programına başladım ve inanıyorum ki iki ay sonra çok konuşulacak.Çünkü bu işi yapan birçok isim var ama birçoğunun yapmacık olduğunu düşünüyorum. Gelecekte ise öyle bir yerde olmalıyım ki insanlar benim programıma katılmak için can atmalı. Halk beni bağrına basmalı, halkın kızı olmalıyım.
Dilek 1997 yılından beri radyolarınıza konuk oluyor. Aldığı konservatuar eğitiminin de yardımıyla STAR FM ve Radyo Mega frekanslarında çok başarılı programlar sunuyor. Gündüz programlarında neşe saçarken gece programlarında duygulu anlar yaşatıyor dinleyicilerine…
Çok duygusal bir
görünüşün var,
bu tanım doğru mu?
Aşırı duygusalım, aşırı ağlıyorum. Ama bir bakmışsınız iki dakika sonra kahkahalarla gülüyorum. İkizler burcuyum yükselenimde yengeç ondan olsa gerek. Ortasını bulamıyorum bir türlü. Çok fazla iyi niyetliyim, herkesi kendim gibi zannediyorum. Bazen bu zamanın insanı olmadığımı düşünüyorum.
Programlarının
formatı ne?
Radyo Mega da ilginç haberlerden, enteresan gazete küpurlarından bahsediyoruz. Dilek Şahin adı altında program yapıyorum. Az konuşma bol müzik var. STAR FM’de ise Dilek Ağacı adıyla programı sunuyorum. Bu programda bol muhabbet var.
Unutamadığın bir olay oldu mu programların sırasında?
Eski çalıştığım radyoda gece yayını yapıyorum. Erkek arkadaşımla mesajlaşıyoruz ve ben hüngür hüngür ağlıyorum. Ama tarifi olmayan bir ağlama bu. Arada da anonsa girmek zorundayım ve dinleyiciye hiçbirşey belli etmemeye çalışıyorum. Anonsu yapıyorum mikrofonu kapatıyorum tekrar mesajlara dönüyorum. İnanılmaz kötü bir gece ve zor toparlanmış bir programdı. Hiç unutamıyorum.
Önce 1994 yılında televizyon ardından birçok radyo ve son durak Radyo Mega. Çok sinirli ama çok duygusal, sabırlı ve sözünün eri bir insan olduğunu söyleyen Yeşim ” Raiting uğruna boş sözler vermem dinleyicilerime. Eğer ararım dersem ararım, görüşürüm dersem görüşürüm” diyor.
Yeşim yeteneklerin saymakla bitmiyor. Gelecekle ilgili
planlarını bizle
paylaşır mısın?
Sözü müziği bana ait parçalardan oluşan bir kaset yapacağım bu yıl içerisinde. Aynı zamanda sanatçı arkadaşlarıma satmayı düşünüyorum bu parçalardan bazılarını. Kaliteli bir sinema filminde, iyi bir rolde oynamak istiyorum ancak belirgin bir proje yok henüz. Önümüzdeki aylarda kesinleşecek bir dizi projesi var. Hepsini gerçekleştirip çok iyi bir star olmak istiyorum çünkü bütün bu yeteneklerin bana verildiğini düşünüyorum.
Vermek istediğin bir mesaj var mı?
Bir şeyi çok istediğin zaman evrendeki bütün ilahi güçler senin emrine sığınır. İnsanlar inandıkları şeyleri yapsınlar.
Kimsenin hayatınada olmayacak kadar kendi hayatımı yaşıyorum konseptiyle bugünde radyonuzdayım! O gerçek bir müzik tutkunu. Önce arkadaş toplantılarında başlıyor, sonra kulüplerde DJ’lik yapıyor ve ordan da radyolara… Dinamik, enerjik, kıpır kıpır bir insan Mesut.
Başarılı bir
radyocusun.
Bunun sırrı ne?
Öncelikle müziği sevmelisiniz. Herkese seslenebilmek başarının en temel koşulu. Eğer toplumun her kesitinden insanlar sizi dinliyorsa amacınıza ulaşmış başarıyı yakalamışsınız demektir. Ben bunu yapabildiğime inanıyorum.
Radyo ile televizyon
arasındaki farkı
açıklarmısın?
Öncelikle radyonun keyfi bambaşka. Burada patron sizsiniz. Bağırın, çağırın, istediğiniz müziği çalın kimse size karışamaz. Dinleyicinizle de daha yakın hissediyorsunuz kendinizi. Ancak televizyonda böyle değil. Ekip çalışması var yani herkes kendi üzerine düşeni yapıyor daha resmi bir ortam.
Boş vakitlerinde neler yapıyorsun?
Çok fazla boş vaktim olduğunu söyleyemem. Çünkü radyo ve televizyon programlarının yanı sıra kulüplerde de çalıyorum. Ama böyle bir fırsat elime geçtiği zaman eve kapanıyorum, bütün panjurları kapatıp slow bir müzik açıyorum. Arkadaşlarda gelirse akşama kadar muhabet ediyoruz.
ONÜÇÜNCÜ SAYFA
Maskottu yönetici oldu
Dört yaşındayken annesinin gazetelerden bakarak diktiği Beşiktaş formasını giydi ve Beşiktaş’ın maskotu oldu. En büyük hayali Beşiktaş’ta futbolcu olmaktı, olmadı ama o şimdi Beşiktaş’ın saygın yöneticilerinden birisi… İbrahim Altınsay.
Beşiktaş yönetimine nasıl girdiniz?
Bu işe başlarken
hedefleriniz nelerdi?
Sayın Serdar Bilgili’yi 1996′dan bu yana tanıyorum. Aynı yıl Beşiktaş şampiyon olduğunda ben Kanal D’de genel müdürdüm ve bizden Beşiktaşlı yöneticiler bir şampiyonluk kutlaması istediler. Bizde elimizden gelenin en iyisini yaparak bunu gerçekleştirdik. Daha sonra Serdar Bilgili adaylığını koyduğunda ben yurt dışındaydım. Bulunduğum yerde de futbol kulüpleriyle çok içli dışlıydım ve kendisine modern bir futbol kulübünün nasıl olacağına dair görüş ve gözlemlerimi bildiren bir rapor hazırladım. O da sağ olsun büyük ilgi gösterdi buna ve benim haberim olmadan beni yönetime aldı. Hedeflerim değil hedeflerimiz demek daha doğru olur. Beşiktaşı gerek mali gerek idari yapısıyla bütün birimlerde çağdaş, modern bir kulüp yapmak ve taraftarlarımızın gurur kaynağı olmak amaçlarıyla başladık. Ve bütün çalışmalarımız bu doğrultuda devam ediyor.
Beşiktaş futbol
takımında yönetici
olmak nasıl bir
duygu? Size yüklediği sorumluluklar neler?
Gurur verici ama müthiş sorumluluk isteyen bir duygu. Sadece gönül bağıyla bağlı olduğunuz bir takımı yönetiyorsunuz ancak çok büyük bir şirketi ya da bir ülkeyi yönetiyormuş gibi hareket etmek zorundasınız. Maçlarda birinci dakikadan doksanıncı dakikaya kadar takımın yaptığı her şeyden kendim sorumluymuşum gibi hissediyorum.
Yönetici olarak kulüp yönetiminde verilen kararlarda ters
düştüğünüz oldu mu?
İlk günden oldu hemde.. Ama biz çok demokratik bir ortam oluşturduk. Yani karar alana kadar sınırsız tartışma karar alındıktan sonra da birlikte uygulama. Eğer ben arkadaşlarımı ikna edersem savunduğum tezde onlar bana uyuyorlar, arkadaşlarım beni ikna ederse de ben onlara uyuyorum. Hatta bazen bu aşırı demokrasiden yakındığım bile oluyor.
Yaşanan ekonomik krizin kulübe etkileri nelerdir? Siz ne gibi önlemler aldınız?
Biz kulübü çağdaşlaştırma kararı aldığımız zaman ekonomik kriz ortaya çıkmamıştı ve böyle bir krizin ortaya çıkması da beklenmiyordu. Biz de bu büyümeye göre yaptık planlarımızı. Planlarımızın merkezinde halka açılma ve şirketleşme bulunuyordu. Halka açılma bize çok büyük bir mali kaynak getireceği gibi, futbol takımını ve futbolcuların bon servislerini de şirketin üzerine devrediyorduk. Ancak biz tam bu adımları atacakken kriz patlak verdi. Bir süre ertelemek zorunda kaldık. Kriz sonrası bütün büyük kulüpler yönetimlerini yenilediler fakat biz bunun üstesinden gelebileceğimize inandığımız için bir kriz yönetimi kurduk ve krizde başarı politikası uyguladık. Borçlarımızı bir an önce ödeyelim, gelirlerimizi arttıralım, futbolcularımıza ödediğimiz ücretleri Türk Lirasına çevirip belli barellerde tutalım, bonservisi yüksek oyuncularımızı elimizden çıkaralım, belli bir ücret sınırlaması içinde başarılı futbolcular alalım diye amaçlar belirledik. Bu başarı politikasının son aşamasını da da alt yapıya yatırım yapmak oluşturuyor. Çünkü alt yapıdan iyi oyuncu yetişirip satarsanız, Avrupa’da oynarsanız kulüpler ciddi gelirler elde ederler. Bu amaçla çeşitli aşamalardaki altyapı takımlarına iyi oyuncular transfer ettik, başına Serpil Hamdi Tüzün’ ü getirdik. Bir pilot takım ve Kartal Yuvaları adını verdiğimiz uydu altyapı takımları oluşturduk. İleriki yıllarda bu uygulamayı Türkiye çapında yapmayı düşünüyoruz. Bütün bu çalışmalarla krizden en az şekilde etkilenerek atlatmayı hedefliyoruz.
Şirketleşmenin size sağlayacağı faydalar nelerdir?
Bu projede borsanın durumu çok önemli.Eğer borsa bizim uygulamaya geçmeyi düşündüğümüz zaman ki gibi olsaydı 50-60 milyon dolarlık bir gelirimiz olacaktı. Futbol takımı da şirkete devredileceği için kulübün bütün gelirlerinin yönetimi tam bir profesyonel mekanizma içinde ele alınacaktır.
Şampiyonlar ligine
katılmakta iddialısınız. Yeni transferler
düşünüyor musunuz?
Modern bir kulüp olmanın yolu her sezon şampiyonlar ligine katılmaktan geçiyor. Şampiyonlar ligi; ilk olarak çok büyük bir gelir kaynağıdır, ikincisi çok büyük bir vitrin, üçüncüsü de çok büyük bir kültürdür. Bizim bu sene ki kadromuzda birkaç yabancı transfer dışında ( bu transferlerde hocamızın kendi insiyatifi ile yapılmış transferlerdir ) yanlış yaptığımızı zannetmiyorum. Yanlışlarda olduğu zaman düzeltmeye çalışıyoruz. Bana göre bu sene ki kadromuz çok yeterli bir kadro ki, bir tek kaleci sorunumuz vardı onu da çözdük. Şu anda tek ihtiyacımız Nihat’ın yerini dolduracak ve bir de savunmamızı takviye edecek bir oyuncuya ihtiyacımız var.Bu oyuncuları da 31 Ocak’a kadar kadromuza katacağız.
ISO 9001 belgesi
almayı başaran ilk ve tek takımsınız. Bunu nasıl başardınız?
Biz kendi şirketlerimizi nasıl yönetiyorsak Beşiktaş’ı onun on misli daha özenle ve istekle yönetiyoruz. Bütün modern uygulamaları yapıyoruz. Biz bu uygulamaları İSO 9001 belgesi almak için yapmadık. Kulübün alt yapısını modernleştirdiğimiz için tüm tesislerimizle bu belgeyi almaya layık görüldük.Ayrıca tarama, istatistik gibi bilgisayar programlarımızdan dolayı Microsoft’un Bilgisayar Programı ödülünü aldık.
Taraftarlarınıza
vermek istediğiniz mesajlarınız var mı?
Beşiktaş taraftarı ancak kendisi ile tanımlanabilir. Olgun, futbolu bilen, kulübüne değer veren bir taraftardır. Maçın başından sonuna kadar takımını destekler. Hiçbir taraftara benzemez. Ben onlardan istiyorum ki; sadece atılan golde değil kurtarılan golde de, girilen pozüsyonlarda da takımını desteklesin. Çünkü beşiktaş futbolcusu o formatı giydiği anda yüreğiyle oynar ve o yüreği coşturacak olan da taraftardır. Eleştirilerini maç sırasında değil maçtan sonra yapılmalı. Maç sırasında yapılan eleştiri taraftarlığa sığmaz.
TÜRK Kartalları
BJK’li gençler, “basketbol yabancısızda oynanır” diyor. Türk basketbol dünyasında bu sene yabancısız oynayan ve buna rağmen de büyük başarılara imza atan Beşiktaş’ın koçu Ahmet Kandemir ile “bizim takımı profesyonel anlamda diğer klüplerle karşılaştırmak pek doğru değil”şeklinde konuşuyor. Kandemir “Beşiktaş felsefesi gereği, bugüne kadar küçük yaşta oyuncu yetiştirip, Türk basketboluna kazandırmıştır” diyerek, başarıyı sürekli kılmak istediklerini söylüyor. Kandemir sorularımızı yanıtlarken, konu hakkında spor kamuoyuna şu mesajları verdi;
Türk basketboluna baktığınız zaman
Beşiktaş takımını
nerede görüyorsunuz?
Türkiye’de müessese ve spor klüpleri olmak üzere iki çeşit klüp bulunmaktadır. Bu klüplerin içinde gençlik klüpleri de yer almaktadır. Beşiktaş’ın temeli gençlik klüplerine dayanmaktadır. Türkiye geneline baktığımızda çoğu gençlik klübü maddi bakımdan büyük sıkıntı yaşamaktadır. Sonuç olarak Beşiktaş’ı profesyonel anlamda diğer klüplerle karşılaştırmak pek mümkün değil. Çünkü her klübün gelir seviyesi farklılık göstermektedir. Beşiktaş maddi bakımdan fazla iyi olmamasına rağmen izlediği felsefe sayesinde kaliteli oyunculara sahiptir.
Yabancı oyuncu
olmayan tek
takımsınız,
bu konuda söylemek istedikleriniz var mı?
Beşiktaş klüp olarak kendine bir felsefe oluşturdu, bu felsefe doğrultusunda hareket etmeye çalışıyor. Biz oyuncuları küçük yaşta alıp yetiştiriyoruz. Tabi ki bu durumda oyuncular uzun süre takımda oynuyorlar. Yabancı oyuncular ise genellikle bir sene takımda kalıyorlar bu da şu demek oluyor sadece bir senelik başarı sağlıyor. Ama biz Beşiktaş takımı olarak kalıcı ve aynı düzeyde başarı istiyoruz. Yabancısız oynamamızın bir sebebide bir takıma yabancı oyuncu geldiği zaman takımı onlar idare etmeye başlaması, bu durumda takımın düzeni de bozulabilir. İstesek dahi yabancı oyuncu alacak kadar maddi durumumuz iyi değil zaten.
Avrupa takımı
olduğunuzu
düşünüyor musunuz?
Evet kendimizi bir Avrupa takımı olarak görüyoruz.Belki yabancı oyuncumuz yok ama Avrupada bir çok takım yabancı oyuncusuz bir çok başarı yakaladı. Eksiğimizin sadece teknik açıdan olduğunu düşünüyorum.
Milli basketbol
takımımızı nasıl
buluyorsunuz?
Milli basketbol takımımızı çok başarılı buluyorum. Çünkü Milli takım elindekilerini tamamiyle kullanarak birçok başarıya imza attı.
Basının basketbola verdiği önem
hakkındaki
düşünceleriniz?
Gazetelerde çalışan genel yayın yönetmenleri genellikle futbolcu kökenli. Bundan dolayı gazetelerde futbola daha fazla yer ayırıyorlar. Diğer önemli sebep ise millet olarak futbola çok meraklı olmamız. Gazeteler de doğal olarak reyting uğruna futbola doğru bir kayma yaşanmasına sebep oluyor. Efes ve Ülker Avrupa maçlarında yanlarında birer tane gazeteci götürdüler. Böylece Türkiye’de basketbolu tüm ülkeye yayma açısından bir ilke imza attılar.
Disiplinin sporcuların hayatındaki yerini söyler misiniz?
Saha içi disiplin ve saha dışı disiplin olmak üzere iki şekilde disiplin vardır. Bana göre saha içi disiplin çok daha önemlidir. Ama şunu da söylemek gerekir ki iyi bir oyuncu zaten kendi disiplinini oluşturur. Oyuncuların özel yaşamlarınında da dikkat etmasi gereken noktalar vardır. Bu konu hakkında çeşitli kurallar belirlenmiş durumda.Fakat yine de her klüp kendine uygun kurallar uygulamaktadır.
Basketbola yeni
başlayan gençlere tavsiyeleriniz?
Takım sporlarında basketbol ayrı bir yere sahip. Öğrencilerin kişilik gelişimlerinde önemli bir yere sahiptir. Çünkü günümüz gençleri kendilerine hiç faydalı olmayan hatta zarar veren alanlara yöneliyorlar. Bana göre gençler böyle faydalı alanlara yönelirlerse özel hayatından iş yaşamına kadar olumlu bir çok yansıma sağlayacaktır.
“Gol attığımda karanlık bir tünele giriyorum”
Beşiktaş’ın bu yıl yaptığı en önemli ve yararlı transferlerden biri kabul edilen Tümer, “Beşiktaş’ı televizyondan izleyip, böyle bir takımda oynamanın hayallerini kurdım. Şimdi bu hayallerim gerçek oldu” dedi. Beşiktaş’a leke getirecek hiçbir şey içinde olmayacağını da söyleyen Tümer, şimdi amacının milli takımda oynamak olduğunu açıkladı. Tümer, Gazete Beşiktaş’a içini döktü.
Futbol yaşantına nasıl başladın?
Zonguldak Spor’un alt yapısında başladım. Ailem okumamı istedi ancak ben futbolu tercih ettim ve bu konudaki en büyük desteği amcamdan gördüm. Zonguldak Spor’da Minik Takım, Yıldız Takım, Genç Takım ve sonunda A Takım’ a çıktım. Bu formayı üç yıl giydikten sonra Van Spor’a transfer oldum. Oradan Samsun Spor’a gittim. Burada da dört yıl oynadıktan sonra nihayet Beşiktaş’ tayım.
Başlangıçtaki hedeflerin nelerdi?
Futbola başlarken hedeflerim yoktu sadece hayallerim vardı. Beşiktaş’ı televizyondan izlerken hep o takımın içinde olma hayalleri kurardım. Ve hayallerim gerçek oldu.
Beşiktaş maceranı nasıl değerlendiriyorsun?
Beşiktaş’ a imza attığım ilk günü hayatım boyunca unutmayacağım. Anlatılmaz bir duygu. Beşiktaş’a imza atarken en büyük hedefime ulaştım. Şimdiki hedefim, Beşiktaş formasıyla büyük başarılar kazanıp Milli Takım’a girmek. Ondan sonra da daha büyük hedeflerim olacak tabiiki. Çünkü bu takımda hedefsiz kalamazsınız. Beşiktaş futbolcusu olmak çok gurur verici bir duygu. Beşiktaş’ a leke getirecek hiçbir şey yapmam.
Unutamadığın
anıların var mı?
Geçen sezon Samsun maçı için İstanbul’a geldiğimizde sakatlığım nedeniyle karşılaşmayı tribünden izlemiştim. Maçı seyredeceğim yerde tribünleri hayranlıkla seyrettim. İnönü Stadı’nı ve Beşiktaş taraftarını anlatmak imkansız. İnanılmaz büyüleyici bir atmosferdi. En ufak bir ses yankı haline gelip muhteşem bir coşku yaratıyordu. Beşiktaş seyircisiyle ilgili hiç unutamayacağım bir anı benim için.
Gol atmak nasıl bir duygu?
Tarifi olmayan bir duygu. Bu duygunun tarifini Ümit Karan çok iyi yapıyor. Ümit, “Gol atarken karanlık bir tünele giriyorum” diye ifade etti. Çok doğru bir tanımlama. Gol atan oyuncuların yüz ifadelerine bakarsanız bunu anlarsınız. Önceki maçlardan birinde İbrahim bir gol atmıştı. Kendini öyle bir kaybetti ki, sallıyorum ama yine de kendisine gelmiyordu. İşte gol bu demek. Beşiktaş formasıyla gol atmak çok daha farklı. Uğurlu sayım Zonguldak’ın plakası olan 67, ancak bu numarada forma olmadığı için formamın içine 67 numaralı t-shirt giyiyorum.
Taraftara mesajın var mı?
Bize inansınlar. Takımın uyum sorununu aşıyoruz ve iyi gelişmeler gösteriyoruz. Lig uzun bir maraton. Bu maratondaki amacımız zirveye çıkmak. Herkesin sabırlı olmasını ve bize güvenmesini istiyorum. Taraftarımız yanımızda olursa başaramayacağımız hiç bir şey olmayacak.
Hasan Arat: “Avrupa kupalarında başarılı olmalıyız”
Mart ayında yapılacak genel kurulda başkan adayı olması beklenen Hasan Arat, “Seçim ortamına girilmiştir” dedi. Arat, “Beşiktaş’ı artık ikinci kez aldatamazsınız. İki sezonda üç teknik adam değiştirilmesi, 16 yıl sonra Beşiktaş’ın Avrupa kupalarına katılmaması, Nihat’ın gönderilmesi büyük yanlışlardır” ifadelerini kullandı.
Kalkavan: “2002′de para konuşacak”
Beşiktaş’ın unutulmaz yöneticilerinden İhsan Kalkavan, 2002 yılında yapılacak kongre için iddialı konuştu. Kalkavan şunları söyledi: “Yönetime girecekler mutlaka işadamı, ekonomist olmalı. 50 milyon dolarlık bütçesi olan Beşiktaş’a iş dünyasında batmış ya da memur kişilerin aday olmaması gerekir. Kongrede ben başkana değil ekibe oy vereceğim. Bilgili kaliteli ekip kuramadığı için hedeflerinin yüzde 30′unu gerçekleştirdi.”
ONDÖRDÜNCÜ SAYFA
Beşiktaş’a izin var Taksim ve Şişli’ye yok
Ulaşım Koordinasyon Merkezi (UKOME) ve İl Trafik Komisyonu’nun aldığı karar gereği, minibüslerin, 24 Aralık Pazartesi gününden itibaren Taksim ve Şişli’ye giremeyeceği açıklandı.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde yapılan açıklamada metro güzergahında çalışan İETT ve özel halk otobüsleriyle minibüslerin aynı güzergahta paralel çalışmalarını engellemek ve trafik yoğunluğunu önlemek için düzenlemeye gidildiği kaydedildi.
Sadece Beşiktaş’a Sınırlı İzin
UKOME ve İl Trafik Komisyonu’nun aldığı karar gereği, Sarıyer – Beşiktaş arasındaki 82 araçlık B 30, Sarıyer – Taksim arasındaki 109 araçlık B 31, Sarıyer – Şişli arasındaki 51 araçlık B 32 ve Gültepe – Levent arasındaki 40 araçlık B 33 numaralı hatlarda çalışan minibüslerin Taksim ve Şişli girişlerinin, 23 Aralık Pazar gününden itibaren durduruldu.
Uygulama başladı
Yine açıklamada B 30, B 31 ve B 32 numaralı hatların tek bir hat adı altında toplandığı, minibüsçülerin kendilerine verilen 6 güzergahta dönüşümlü olarak çalışacağı belirtildi. Toplam 242 araçlık bu hattın sadece 90 aracının Beşiktaş’a girmesine izin verilirken, diğerleri 4. Levent Aktarma Merkezi’nde duracak.
Bedava aktarma
4 Levent aktarma İstasyonu’nun devreye girmesiyle, metroyla İETT otobüsleri arasında bilet entegrasyonu başladı. Akbil ile seyahat edenler, 1.5 saat içerisinde metroyla otobüsler arasında bedava aktarma yapabilecek. Mavi Akbil kullananlar ise sınırsız sayıda aktarma gerçekleştirebilecek. Normal bilet kullanan yolcular yeni uygulamadan yararlanamayacak.
Deprem haritaları
Büyükşehir Belediyesi, “İmar Planlarına Esas 1/5000 ölçekli Jeolojik Yerleşime Uygun Haritaları” hazırladı. 25 ilçede çalışmaların tamamlandığını söyleyen Zemin ve Deprem İnceleme Müdürü Mahmut Baş, “İstanbul’un büyük kısmı yerleşime uygun. Yerleşime uygun olmayan bölgelerde ise kesinlikle imar hareketlerine izin verilmemeli” dedi.
TV faturaları aylık
İstanbul 1. Bölge Müdürü Oğuz Özelmas, Türk Telekom’un, 01.01.2001 tarihinden itibaren Kablo-TV hizmeti karşılığı olarak 3′er aylık periyotlar halinde düzenlediği Kablo-TV faturalarını halktan gelen yoğun istek üzerine 01.01.2002 tarihinden itibaren 1′er aylık dönemler halinde düzenlemeye başlayacağını duyurdu. 01.01.2002 tarihinden itibaren Kablo-TV kullanım ücreti olarak aylık 120 kontör karşılığı miktar (bugünkü kontör ücreti üzerinden 6.000.000) her ay faturalandırılacak.
ONBEŞİNCİ SAYFA
“Futbolu sevmiyoruz”
Deniz Gökçe çok yönlü bir insan… “Amerika’da Atlanta’dayken üniversitede ders veriyordum. Bir avukat sınıfıma dinleyici öğrenci olarak geldi. Adam Atlanta Belediye Reisliği’ne hazırlanıyordu ve seçmeli ders alıyordu. Ona seçimle ilgili istatistiki araştırma konularında yardım ettim. O da bana Belediye Reisi seçildikten sonra Atlanta Halk Basketbol Takımı’nın 8 sene boyunca basketbol maçları için serbest giriş bileti verdi. Ve yakından izlemeye başladım, bu konuda kitaplar okudum. 1981 yılında 40 yaşında Türkiye’ye döndüğümde, Boğaziçi Üniversitesi’ne gelmiştim, hayat zordu, en kolay eğlence basket maçlarıydı o zaman. Basket maçlarına gidip gelmeye başladım. Baktım ki yazılıp çizilenler maçlarda olanları tam aksettirmiyor. 1982 yılı başında Cumhuriyet Gazetesi’nde Hasan Cemal Genel Yayın Yönetmeni’yken gittim “Ben basketbol yazısı yazacağım” dedim. O da tamam deyince yazıları yazmaya başladım. Ve böylelikle spor yazarı oldum” şeklinde kornuşan Deniz Gökçe’yi ayrıca televizyon ekranlarından da tanıyoruz. NTV’de ekonomi yorumları da yapan Gökçe, Gazete BEŞİKTAŞ’a ağırlıklı olarak spor hakkında konuştu. İşte Deniz Gökçe’nin sorularımıza yanıtları…
Kendinizden
bahseder misiniz?
1942′de doğdum. İstanbul’da büyüdüm. Alman Lisesi’nde okudum. Resmi olarak spora ilk İstanbul Teknik Üniversitesi Yıldız Basket Takımı’nda başladım. İyi bir kaleciydim. Sonra Kasımpaşa Takımı’na transfer oldum. Kasımpaşa Genç Takımı’nda kaleci olarak oynadım. 1960 yılında menüsküs oldum. 17 yaşındaydım o zaman ve iki sene spor yapamadım. O aralarda Beşiktaşlı rahmetli kaleci Sabri Dino vardı, takım arkadaşıydık, beraber oynardık. Yine rahmetli Beşiktaşlı Yusuf vardı, meşhur Arap Yusuf denirdi. Onlarla çok samimiydik. Sonra ben Ankara’ya o zamanki adı Mülkiye olan Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne gittim. Mülkiye Basketbol Takımı’nda da oynadım. Yani hem futbol hem basketbol oynadım. Mülkiye Basketbol Takımı Ankara 1. ligindeydi. Bu basket yaşantım askerliğe kadar devam etti. Ondan sonra tekrar futbola döndüm. Üniversite 2. sınıftan sonra Almanya’ya gittim. Orada da 2. Ligdeki bir takımda oynadım. Sonra geri döndüm. Üniversiteyi ve askerliği bitirdim. Amerika’ya gittim. Amerika’da Atlanta’da 37 yaşına kadar oynadım.
Spor yazarlığına
nasıl başladınız?
Bunun hikayesi ilginçtir. Amerika’da Atlanta’dayken üniversitede ders veriyordum. Bir avukat sınıfıma dinleyici öğrenci olarak geldi. Adam Atlanta Belediye Reisliğine hazırlanıyordu ve seçmeli ders alıyordu. Ona seçimle ilgili istatistiki araştırma konularında yardım ettim. O da bana Belediye Reisi seçildikten sonra Atlanta Halk Basketbol Takımının 8 sene boyunca basketbol maçları için serbest giriş bileti verdi. Ve yakından izlemeye başladım, bu konuda kitaplar okudum. 1981 yılında 40 yaşında Türkiye’ye döndüğümde, Boğaziçi Üniversitesi’ne gelmiştim, hayat zordu, en kolay eğlence basket maçlarıydı o zaman. Basket maçlarına gidip gelmeye başladım. Baktım ki yazılıp çizilenler maçlarda olanları tam aksettirmiyor. 1982 yılı başında Cumhuriyet Gazetesi’nde Hasan Cemal Genel Yayın Yönetmeniyken gittim “Ben basketbol yazarı yazacağım” dedim. O da tamam deyince yazılar yazmaya başladım ben. Bu yazılar tutuldu. 9 sene Cumhuriyet Gazetesi’nde basketbol yazıları yazdım. O arada bir süre spor dergileri de çıkarttık. Amatör olarak başladı bu iş yani. Sonra 1990′lı yıllara girerken sırasıyla Nokta, Sabah, Hürriyet, Yeni Yüzyıl’da yazdım. Şimdi de halen Akşam Gazetesi’nde yazıyorum.
Türkiye’deki spor
faaliyetlerini nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Türk toplumu sporsever bir toplum değil. İddialaşmayı seven bir toplum. Bunu şöyle anlatabilirim. San Marino ile maç yapıyoruz. Bilinmeyen tek şey acaba 6 gol mu atacağız 7 gol mü.. Ali Samiyen stadında Milli Takım San Marino ile maça çıkıyor. Adamlar zaten kurbanlık koyun gibi gelmiş. Tribünden adamların kafasına kola tenekeleri atılıyor. Adam zaten 20 tane gol yiyecek. Ne gereği var bunlara. Futbolu hiç sevmiyoruz aslında. Rekabetin asıl nedenini bilmiyoruz. Sadece iddialaşmayı seviyoruz, kavga etmeyi seviyoruz. Sosyal bir sorundur bu. Çünkü sporu en çok seviyorum diyenler sporcu değiller.
Peki, futbolun
insanların içindeki
şiddet duygularını
uyandırdığına
inanıyor musunuz?
Ben çok farklı bir şekilde bakıyorum. Türk toplumunda bir kesim var. Kadınlar genelde futbolla alakalı değil. Erkeklerinde yarısı yani nüfusun dörtte biri futbol manyağı diyeyim. Futbolun insanlara sempatik gelen bir tarafı var. Kısa boylu olsan da hızlı sağ açık olabilirsin, çok uzun boylu olursan santrafor oynarsın, kuvvetli olursan stoper olursun, teknik olursan Oğuz olursun, Şifo Mehmet olursun yani kısacası futbol demokratik bir oyun. İkincisi futbolda malzeme gerekmiyor. Bir de futbolda sakatlık az. Toplumun büyük bir kesimi için ‘Ben varım’ ‘Bende bu sosyal hayatta yaşıyorum’ diyebilmeleri için tek ortam futbol. Ben varım dediği tek yerde de onun varlığına balta geldiği zaman, takım yenilince örneğin, o zaman fena halde hırslanıp kavga çıkarıyor. Öyle bir sosyal psikolojik analizim var bu konuda.
Futbolun toplumları
uyuşturan bir etkisi
olduğu tezine
inanıyor musunuz?
Tam tersine bu çok eski bir tezdir. Bu depolitizizasyon içindir. Halbuki Türkiye’de tamamen politizasyon için kullanılır. Mısır’da iki tane takım vardır. Bir tanesi El Ahri diğeri Zamalek. Bu takımların biri solcuların, milliyetçilerin diğeri ise batılı taraftarlarındır. Yani iki takım arasında aslında siyasi bir maç yapılır. Buna Türkiye’den de Efes ve Ülker basketbol maçlarını örnek verebiliriz. Ülker taraftarı dinci, Efes taraftarı ise milliyetçidir. Görüldüğü üzere hepsinin altında siyasi düşüncelerin yeri vardır.
Türkiye’deki spor
gazetelerini nasıl
buluyorsunuz?
Hiçbirisini okumuyorum. Sadece futbol içeriyor diyerek yakınanlar da var ama buna hak vermiyorum. Yüzme havuzu olmayan bir yerde yüzme yarışı olmuyor, kayak sporu olmayan bir yerde kayak okuyacak kimse olmuyor, dolayısıyla da talep işidir bu. Atletizm yazdığın zaman gazeteyi yüz kişi okuyor ancak Fenerbahçe şampiyon olduğu zaman gazetenin tirajı iki katına çıkıyor.
Unutamadığınız bir maç ve
unutamadığınız bir futbolcu var mı?
Metin Oktay en çok beğendiğim ve takdir ettiğim futbolcuydu. Unutamadığım maç olarak değil de takımların gerçekten başarılı bulduğum ve alkışladığım dönemleri var. Derwal döneminde Galatasaray’ı, Gordon Milne döneminde Beşiktaş’ı, Osieck döneminde de Fenerbahçe’yi alkışladım.
Beşiktaş futbol
akımının Türk
basınındaki ve Türk futbolundaki yerini
değerlendirir misiniz?
Ben Beşiktaşlı spor yazarlarının hepsini okurum. Çünkü Beşiktaş’ın yazarları kulüp gibi daha alçakgönüllüdürler, ortaya polemiklerle atılmazlar. Ancak bir özellikleri de kendi takımlarını çok acımasız eleştirmeleridir. Futbol takımına gelince: Futbol artık bir endüstri. Bütün endüstriler gibi sermayesi kuvvetli olduğu oranda üretim yapabilir. Beşiktaş’ta da sermaye yok. Dolayısıyla takımın en üst düzeyde rekabet etmesi ya alt yapıdan gelen kaynağa bağlı ki o kaynağı uzun zaman kullandı ya da şanslı bin kuşak yakalamasına bağlı. Serdar Bilgili döneminde bir atılım yapmaya çalışıldı ama toplumlar o kadar kolay değişmiyor. Kulübü halka açmaya çalıştılar, şirketleştirerek gelir sağlamak istediler. Aslında Beşiktaş gerek tesisleri açısından gerekse alt yapısından oyuncu üretmek açısından fakir bir kulüp değil. Sadece nakit yaratma açısından sorunları var. Bu sorun da Türkiye içerisinde başarısını engellemiyor ancak uluslar arası alanda başarılı olmasını engelliyor.
Beşiktaş
yönetimi için ne söyleyeceksiniz?
Şanssız bir dönem. Daum sorunu takımın yapısını bozdu. Ancak Daum, Fatih Terim’ den sonra Türkiye’deki en iyi antrenördür. Daum’ un kişisel sorunları takıma hem oyuncu transferinde hem de takımı hazırlama konusunda önemli ölçüde engel oldu. Dolayısıyla yönetimin başarısını etkiledi bu olumsuzluklar. Serdar Bilgili’ de böyle karambol bir ortamda teknik işleri ve transferi tümüyle Daum’ a bırakmanın faturasını ödemiş durumda.
Fevzi’nin
durumunu nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Fevzi çok genç yaşta sorumluluk aldı ve ondan sonra bütün futbolcuların girdiği sorunlarla karşılaştı. Çok erken evlenme, sorunlu evlilik, evlere arabalara yatırım ve bunun gibi sorunlar. Borçla yatırım yapmaya kalkıştı. Bir bakıma şanslı çünkü kulüp onun borçlarını kaldırdı. Aslında sadece Fevzi değil, birçok futbolcu aynı sorunlarla karşı karşıya. Psikolojik danışman, mali danışman, menajer gibi kurumsal yardımlara ihtiyaçları var. Kulüplerin bunları göz ardı etmemesi lazım. Fevzi’nin durumu Beşiktaş’a zarar getirdi, art arda beş kaleci geldi. Halbuki Fevzi’nin sorunları halledilmeye çalışılsaydı çok başka olurdu. O çok başarılı bir kaleciydi ve ben yine başarılı olacağına inanıyorum.
Genç spor yazarlarına ve taraftarlara
vermek istediğiniz bir mesaj var mı?
Dünya değişiyor ve şu anki genç spor yazarlarımız da bu değişime ve gelişime ayak uydurmuş durumda bilinçli analiz yapan çok başarılı insanlar. Bu başarının en büyük sırrı lisan gücü, bilgisayar teknolojisini kullanmak ve gelişmeleri takip etmek. Ben günümüz spor yazarlarının bunları en iyi şekilde yaptığını düşünüyorum ve bu yolda ilerlemelerini tavsiye ediyorum. Beşiktaş taraftarı çok farklı bir taraftardı ancak o da diğerlerine uydu. Küfürü çok fazla kullanmaya başladı. Taraftarlık, yakıp yıkmak ve küfür etmek hakkını vermez kimseye… Daha dikkatli olmalarını istiyorum.
ULUSOY: Gruptan çıkarız
Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy, 2002 Dünya Kupası finallerine Türkiye’nin zor bir gruba düştüğünü, ancak bu gruptan çıkabileceğine inandığını söyledi. Ulusoy, “Brezilya’nın bir ekol olduğunu ve dünya kupalarındaki tecrübesini biliyoruz. Çin ve Kostarika takımları birer kapalı kutu. Ancak, bizim takımımız da kolay bir ekip değil. Bu gruptan bir üst tura çıkacağız. Ayrıca, önemli olan tam 47 yıl sonra bu finallere katılmak.”
Dünya Kupası heyecanı başlıyor
47 yıllık özlemi bitiren Milli Takımımız, Japonya ve G.Kore’nin ortaklaşa düzenlediği şampiyonada kolay gruba düştü. İkinci tura göz kırptı. Takımımız ilk maçını 3 Haziran’da Brezilya ile oynayacak.
Maçlar Güney Kore’de
Japonya ve G.Kore’nin ortaklaşa düzenleyeceği Dünya Kupası finallerinin kura çekimi geçtiğimiz ay yapıldı. Güney Kore’nin Pusan kentinde, BEXCO Sergi Merkezi’nde yapılan kura çekiminde Türkiye, C Grubu’nda Brezilya, Kostarika ve Çin ile eşleşti. 31 Mayıs-30 Haziran tarihleri arasında gerçekleştirilecek şampiyonada, grup maçlarını G.Kore’de yapacak Türkiye, ilk maçını Brezilya ile 3 Haziran’da TSİ 11.00′de Ulsan’da oynayacak.
Avantajları
A Milliler, grup maçlarını birinci sırada tamamladığı taktirde H Grubu’nun ikincisi ile, grup ikincisi olması halinde ise H Grubu’nun birincisi ile ikinci turda karşılaşacak. H Grubu’nda ev sahibi Japonya, Belçika, Rusya ve Tunus bulunuyor. Takımımız bu turu geçerse çeyrek finalde F Grubu (Arjantin, İsveç, İngiltere, Nijerya) ile A Grubu’nun (Fransa, Senegal, Uruguay, Danimarka) galibiyle oynayacak.
Olimpik rezalet
İstanbul’ da 120 milyon dolar harcanarak yapılan ancak daha yolu, suyu, doğalgazı, elektriği bile olmayan Atatürk Olimpiyat Stadı açılamıyor. Yapımı tamamlanan ve geçici kabulü gerçekleştiren İkitelli’deki dev stadın açılışı için, en büyük engelin parasızlık olduğu ileri sürüldü. Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi Başkanı Sinan Erdem, stadla ilgili olarak herşeyin bitirildiğini ama stadın dışında çok fazla eksik bulunduğunu belirterek, faturayı ekonomik kriz ve 35 trilyon lira alacaklı oldukları Büyükşehir Belediyesi’ne çıkarttı.
ONALTINCI SAYFA
‘Şampiyon olacağız’
Siyah beyazlı ekibin menajeri Sinan Engin, 2002 yılı müjdesini verdi; “Şampiyon biz olacağız”. Gazete BEŞİKTAŞ’a verdiği demeçte Sinan Engin, şampiyonluk yarışında Beşiktaş her zaman vardı. Bu yıl biz şampiyon olacağız” dedi.
Engin, ” Alın terimizle, bileğimizin hakkıyla mücadele veriyoruz. Genç bir ekibiz. Kadromuzda yetenekli futbolcular var” şeklinde konuştu.
Güçlü bir kadroya sahip olduklarının altını çizen Sinan Engin, Beşiktaş’ın şampiyon olabileceğini vurgularken, “para-pul yok diye birbirimize mi küseceğiz? Yıldızlarla şampiyonluk dünyanın en kolay işi. Önemli olan genç bir kadro ile şampiyonluk” diye konuştu.
Beşiktaş Menejeri, “Herkes yetenekli oyuncu ister. Ama şartlar ortada. Paramız yok belki, ama ruhumuz var” yorumunu yaptı. Kaybetmeyi hazmedemeyen bir ekibe sahip olduklarını da hatırlatan Engin, şöyle devam etti: “Bu kadro şampiyon olacaktır. Buna hem ben, hem de futbolcularımız yürekten inanıyor. Şampiyonluğumuz asla mucize olarak görülmemeli. Çünkü yenilmeyi hazmedemeyen, kahrolan bir kadroya sahibiz. Kaderimiz deyip, kenara mı çekileceğiz? İkinci yarıda da zıpkın gibi olacağız ve ipi göğüsleyeceğiz.”
İlk yarının son maçlarında üstüste başarılı maçlar çıkartan ve taraftarlara umut veren Karakartallar hakkında teknik direktör Daum’da şampiyonluk mesajları vermeye başladı. Başkan Serdar Bilgili ise, takımın aldığı sonuçlardan büyük mutluluk duyduğunu bildirerek, “şampiyonluğun en büyük adayı biziz”şeklinde konuştu.
GALATASARAY’DA BARIŞ
Ligin ilk yarısı biterken Galatasaray’da esen sert rüzgarlar yerini barışa bıraktı. Galatasaray Başkanı Mehmet Cansun ile Galatasaray İkinci Başkanı Fatih Altaylı arasındaki Fatih Terim nedeniyle başlayan polemik iki yöneticinin geçtiğimiz ay içinde biraraya gelip öpüşmesiyle tatlıya bağlandı. Galatasaray’ın şampiyonlukta en büyük aday olduğunu söyleyen Cansun, “yöneticiler arasında problem yok” dedi.
FENERBAHÇE’DE KAVGA
Geçen yılın şampiyonu Fenerbahçe ligin ilk yarısı biterken karıştı. Sahasında seri galibiyetler alarak taraftarlarının yüzünü güldüren sarı-lacivertliler özellikle Şampiyonlar Ligi’nde “0″ puan alıp, ligde de 5 maçı kaybedince olanlar oldu. Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, sarı-lacivertli taraftarların Fenerbahçe’den şampiyonluk beklediğini söyledi. Başarısız sonuçların faturası ise, Denizli’ye kesildi.
BİRİNCİ SAYFA
BOĞAZ ağlıyor
Boğaz suları yaz kış adeta çöplük gibi… Yetersiz temizleme çalışmaları, vatandaşlarında ilgisizliği Dünyanın incisi Boğaz’ı sonunda isyan ettirdi. Ve Boğaz lodosla birlikte adeta kustu!… Edinilen bilgiye göre İstanbul Boğazı’ndan bir haftada yaklaşık 25 ton çöp çıkıyor. Rüzgarlı, yağmurlu ve fırtınalı lodos günlerinde, bu sayının 35 tona çıktığı açıklandı. Yetkililerden, Beşiktaş İskelesi, Ortaköy ve Arnavutköy en çok çöp çıkartılan kıyı kesimleri arasında yer aldığı öğrenildi. Özellikle Arnavutköy sahilinde bariyerler yapıldığı halde kirliliğin önüne geçilemiyor.
Çevre koruma Daire Başkanlığı ne diyor?
Çevre Koruma Daire Başkanı Mustafa Öztürk’ün yaptığı açıklamaya göre, denizin bu derece pislenmesinde, kış aylarında etkisini daha fazla hissettiren lodosun, Boğaz’dan geçen gemilerin, motorların ve kıyı kesimindeki restorantların büyük etkisi bulunuyor. Lodosun görüldüğü günlerde, dereler vasıtasıyla katı maddelerin kıyıya vurduğunu belirten Öztürk, 20 kişilik personeli ve 3 adet çöp süpürme aracıyla her gün temizliğe çıktıklarını ama bunun bile çöpleri toplamada yeterli olmadığını söyledi.
Vatandaş son derece rahatsız
Boğazın bu aşırı kirliliğinden rahatsız olan Beşiktaş sakinleri, işlerine gidip gelirken karşılarına sürekli çıkan bu pislikten artık aşırı rahatsızlık duyduklarını belirtirken, “denizdeki bu pisliğin oluşmasında doğa koşullarının yanı sıra insanların da etkili olduklarını saklamıyorlar. Boğaz kirliliğinin önemli bir kısmını barındıran Beşiktaş, Ortaköy, Kuruçeşme, Arnavutköy ve Bebek sahilinin eski güzel görüntüsüne biran önce kavuşmayı beklediklerini söyleyen Beşiktaşlılar, birey olarak herkesin üzerine düşen görevi yerine getirmesi gerektiğini belirtiyorlar.
Gemilere ve motorlara cezalar geliyor
Öteyandan, Beşiktaş – Üsküdar, Beşiktaş – Eminönü hatlarında çalışan tenezzür motorcularıyla da bir toplantı yapan Çevre Koruma Daire Başkanlığı, kendi çevresini temiz tutmayan motorlara da 500 milyon ile 45 milyar arasında değişen cezalar geleceğini açıkladı. İstanbul Boğazını en çok yabancı bandıralı gemilerin kirlettiğini açıklayan Çevre Koruma Daire Başkanı Mustafa Öztürk, 14 yılda yapılan denetimlerde, denizi kirleten 209′u Türk, 422′Sİ yabancı bandıralı olmak üzere toplam 631 gemiye 3 trilyon 685 milyar lira ceza kesildiğini, bu yıl ise toplam 38 gemiye ceza kesildiğini bu gemilerin yüzde 75′inin yine yabancı bandıralı olduğunu söyledi. Öztürk, ” Kirlilik bir kader değildir. Lafa değil eyleme dayalı temizlik yapılmalıdır. 2002 deniz temizliğine yoğun önem vereceğimiz bir yıl olacaktır. 2002 yılında İstanbul çok sayıda turiste ev sahipliği yapacak. Bu yüzden özellikle bu yıl rıhtımlarımızın temizliği için elimizden geleni yapacağız. Belediyelerin de bu temizlikte bize destek olmalarını bekliyoruz. Temizliğini yaptığımız Boğaz kıyı semtlerinin Belediyeleri arasında sadece Beşiktaş ve Üsküdar Belediyelerinin faaliyetlerini görüyoruz” dedi.
Namoğlu ne diyor?
Beşiktaş Belediye Başkanı Yusuf Namoğlu ise “Lodos nedeniyle Boğaz’ın pisliğinin önemli bir bölümünü Beşiktaş koylarına vurmaktadır. Son lodosta sadece bir günde Ortaköy Koyu’nda 8, Arnavutköy Koyu’nda da 7 ton çöp topladık. Temizlik işleri Müdürlüğümüz 24 saat çalışıyor. Boğaz Beşiktaş ve istanbul’un değil tüm ülkenin can damarıdır. Dünyanın gözü üzerimizdedir.Böyle bir kirlilik boğaza yakışmıyor. Herkes üzerine düşen görevi fazlasıyla yapmalıdır.Ancak ben pek bir temizlik görmüyorum.”dedi.
Namoğlu 2002 yılı için çok önemli bir proje üzerinde çalıştıklarını ve hayata geçirdikleri zaman açıklama yapacaklarını söyledi. Namoğlu “bu proje çercevesinde boğaz kirliliği mazide kalacak” dedi.
YEŞİL fakiriyiz
Acı ama gerçek.. Belki de Türkiye’nin yeşil alan bakımından en fakir bölgesi olan Gayrettepe’de oturan sakinler adeta nefes almakta zorluk çekiyorlar. Beşiktaş’ın en önemli ilçelerinden Gayrettepe semtinde kişi başına bir kesme şeker büyüklüğünde yeşil alan düşüyor. Bugün adeta akciğerlerini kaybeden Gayrettepeliler şimdi kan ağlıyor.
Konu hakkında görüşlerine başvurduğumuz Gayrettepeliler, 1980′lerden sonra iş merkezlerinin, plazaların akınına uğradıklarını bunun da bölgeyi betonlaştırdığını söyledi. “Birçok geçiş yoluna, köprüye ve havaalanına yakınlığı ile Gayrettepe’nin , iş merkezlerinin taleplerine uygun görülmesi ile başladı, yeşil alanlara vedası ve betonlaşması” diyerek sözlerine devam eden Gayrettepeliler şimdi eski günlerini hatırlıyorlar. İş merkezlerinin bu yoğun talebini karşılayan ve kişi başına bir santimetre küp kadar yeşil alan düşen Gayrettepe’nin, muhtarı ile görüşerek bu sorunları dile getirdik.
Gayrettepe Muhtarı Özden Gönül, bu duruma hem muhtarlık hem de toplu olarak önlem alma yoluna gittiklerini söyledi. Gönül’ün şikayetçi olduğu konuların başında, Gayrettepe’de son yeşil alan olarak kalmış kamuya ait yerlerin özel sektöre satılması geliyor. Özel sektöre satılan bu yerlerin tekrar kamuya verilip yeşil alan olarak kalması için çeşitli girişimler yapan Gayrettepe Muhtarlığı’nın şu anda devam eden bir davası bulunuyor. Muhtarlık tarafından İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne açılan dava, şahsa satılan Barbaros Bulvarı’ndaki Hamidiye su deposu ve Pazar Sokak’taki yeşil alanların tekrar kamuya devredilmesini kapsıyor. Ayrıca Gayrettepe Muhtarı Özden Gönül, yeşil alan konumundaki Milli Emlak’a ait arsaların satışa çıkarıldığını ve bu satışa da karşı olduklarını belirtti. Arsaların satılmaması için İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne dilekçe verdiklerini belirten Gönül, “Sahip olduğumuz yeşil alanlar zaten hiçbir ihtiyacı karşılayamazken bir de varolan alanların bu şekilde yok edilmesine karşı çıkıyoruz. Bu bilinci vatandaşlarımıza da yaymaya çalışıyoruz. Bahçe sahibi semt sakinlerimizin bu bahçeleri düzenlemesi ya da okul bahçelerinin daha çok yeşillendirilmesi için çalışıyoruz” dedi.
İKİNCİ SAYFA
ŞİKAYETLER
Barların kontrolleri yapılıyor mu?
Son zamanlarda özellikle Levent bölgesinde aynı türde şikayetler almaya başladık. “4. Levent’teki Kemal Özkan Sünnetçisi’nin sırasında bulunan ‘People’ bara gelen müşterilerin araçları caddeyi kapatıyor. Caddede büyük bir yoğunluğa yol açan bu park sorunu, araçların rahat trafik seyrini bozuyor. Park sorununun yaşandığı caddede bu yetmiyormuş gibi yoldan geçen araç sürücülerine barın kahyaları tarafından ters davranılıyor” diyen semt sakinleri “emniyet bu barlara ruhsat veriyor ama denetimini yapmıyor galiba” diye bize soruyor.
Plaka hırsızlığı başladı
4. Levent Koza Sitesi sakinleri “Araçların plakaları çalınıyor. Araçlarımızı kendi oturduğumuz yere güvenle park edemiyoruz.” dedi. Birçok çevre sakini sabah uyandıklarında arabalarının plakalarının olmadığını görünce şaşkına döndüklerini söyleyerek “yapılan bu hırsızlıkların bir an önce önüne geçilmesini istiyoruz.” şeklinde konuşarak şikayetlerini dile getirdiler. Okurlar, çalınan plakaları, hırsızların kendi araçlarına takarak soygun yapabileceklerininde altını çizdiler.
Ceryan çarpacak
Arnavutköy’den yazan Sabiha Muslu adlı okurumuz “Palacı Sokak Kaya Apartmanı’nın önündeki aydınlatma lambası günlerdir yanmıyor. Ayrıca lambanın kabloları da sarkmaya başladı. Üzerlerimize düşeceğinden ve çocuklarımızın da zarar göreceğinden korkmaya başladık. Yoldan kamyonlar bile zor geçiyor. Kablolar yakında kopacak”dedi.
Park değil soygun!..
Beşiktaş’tan arayan Vedat Atmaca adlı bir okurumuz “Ihlamurdere Caddesi’nde arabaların park ettiği yerler haftaiçi 19.00′a kadar parkomat sistemiyle çalışıyor. Saat 19.00′ dan sonra bedava olan bu yerlerde bazı park soyguncuları türedi. Bu kişiler caddede park eden araçlardan hakları olmadıkları halde park parası alıyorlar. Yapılan bu soyguna bir an önce el konulmasını istiyoruz”dedi.
Köprünün merdivenini değiştirin
Beşiktaş Caddesi üzerinde bulunan üst geçidin merdivenleri eridi.Bunların biran önce değiştirilmesi gerekir diyen İsmet aloğlu adlı vatandaşımız ” Özellikle yağmurlu ve karlı havalarda merdivenlerden düşerek bir yerlerini inciten insan manzaralarına tanık oluyoruz. Merdivenlere beton dökülerek kısa bir çalışmayla bu kötü koşullardan kurtulmuş olacağız. Belediye yetkililerinin bu sorunumuzu çözeceğini umuyoruz”şeklinde konuşarak şikayetini bildiriyor.
Tüketici Hattı
Hakkı Bey telefonuna kavuştu
Hakkı Berk yayın ve ilan yoluyla vermeyi taahhüt edilen Motorola V-3690 cep telefonuna ait 59×10 adet kuponu eksiksiz biriktirmesine rağmen promosyon konusu telefonların kendisine verilmediğini belirterek,TükoDer’e başvurdu. Promosyon konusu telefonun kendisine teslimi mümkün olmadığı taktirde söz konusu malın piyasadaki rayiç değeri olan 2.200.000.000 TL’nin faiziyle birlikte kendisine ödenmesini isteyen, Hakkı Berk, açılan davayı kazanarak, telefonları aldı.
Goodyear lastiği değiştirdi
Pınar Ertaş, Goodyear araba lastiğinden şikayetçi oldu. Sebebi ise; 38.000km’de E-6 otobanında seyir halindeyken sağ ön lastikten bir parça kopması… Pınar Ertaş TükoDer’e müracaat ediyor ve lastiğinin yenisiyle değiştirilmesini istedi. Çekilen fakslar sonucu söz konusu lastik Goodyear A.Ş. teknik eksperine inceletilmiş ve Goodyear garantisi bitmiş olan araçta “müşteri memnuniyeti anlayışı” çerçevesinde lastiğin yenisi ile değiştirilmesini uygun gördü.
Su ısıtıcısı geri alındı, para iade edildi
Kapıya gelen pazarlama elemanlarından 95.000.000 TL bedelle elektrikli su ısıtıcısı satın alan H. Sulhi Karaoğlu, Tüketiciyi Koruma Hakkında Kanunun 8. ve 9. maddesi gereğince, sözleşmeden caymış, satılan malın geri alınarak, sözleşme anında ödemiş olduğu peşinatın kendisine iade edilmesi için TükoDer’e müracaat etti. Şikayet üzerine Üç As Dayanıklı Tüketim Malları’ndan aldığı elektrikli su ısıtıcısı geri alınarak parası Karaoğlu’na iade edildi.
TükoDer araya girdi, mağaza botu iade aldı
Saraç Ayakkabı’dan Eylül ayında 35.000.000 TL karşılığında bir bot alanSerap Vural, kısa bir süre sonra botun üst kısmında açılma başlaması nedeniyle mağazaya müracaat ederek, botun değiştirilmesini istedi. Yetkililer olumsuz cevap vermesi üzerine Vural, TükoDer’e başvurdu. TükoDer’in araya girmesi sonucu mağaza botu geri alarak Vural’ın parasını iade etti.
Mahallelerde neler oluyor?
Her yağmurda kanalizasyonlarımız taşıyor
Kanalizasyonların her yağmurda taşmasından bıktık. İSKİ’nin gereğini yapmasını istiyoruz. Ihlamur’da basket sahası istedik, fakat henüz yapılmadı. Yetkililerin biran önce çağrımıza cevap vermesi gerekmektedir. Üç tane baz istasyonumuz var, bunların halkın sağlığı için biran önce kaldırılmasını talep ediyoruz. Yeni yılda ülkenin refaha kavuşmasını istiyoruz ve herkese mutlu ve huzurlu yıllar diliyorum.
Abbasağa Mahallesi Muhtarı Yüksel Ağat
Sokak lambaları yanmazsa ne işe yarar?
Sokak lambalarımız yanmıyor yetkililere bildirdik, ama cevap alamadık. İSKİ su borusu döşüyor, bundan dolayı vatandaşlarımız zorluk yaşamaktadır. Bu işlerin biran önce bitirilmesini temenni ediyorum. Yeni yılın herkese sağlık, başarı getirmesi dileğiyle herkesin yeni yılı şimdiden kutlu olsun.
Vişnezade Mahallesi Muhtarı Mustafa Erdoğan
Bu devirde elektrik hatları havadan olmaz
Elektrik hatlarının yer altına indirilmesini istiyoruz. Bu sorunumuzu iletmediğimiz merci kalmadı, ancak bir türlü sonuç alamıyoruz. Voltajlarımız çok düşük ve sokak lambalarımız yanmıyor. Yeni yılın herkese hayırlı olmasını ve ülkenin biran önce krizden çıkmasını temenni ediyorum
Mecidiye Mahallesi Muhtarı Sabit Akgün
Bir tuvalet kapısı altı yıldır yapılmaz mı?
Yıllardır aynı sorunu söylüyoruz, ancak ilgilenen yok. Bu sorun son zamanlarda daha da arttı. Tekrar ediyorum. Sokak lambalarımız yanmıyor. Öte yandan Levent Meydanı’nda altı yıl önce yapılan tuvaletin kapısı arızalıdır. Bir kapı altı yıldır yapılmaz mı? Yeni yıl tüm Türkiye’ye hayırlı olsun.
Levent Mahallesi Muhtarı Muzaffer Türk
Sokaklarda kazılan yerler kapatılmalıdır
Sokak lambaları hala yanmıyor. Köpek dışkıları yollarda, temizleyen yok. Sürekli bir yerler kazılıyor, ama kapatan yok. Kazılan yerlerin kapatılmasını ve asfaltların onarılmasını istiyoruz. Yeni yıl herkese mutluluk getirsin.
Akatlar Mahallesi Muhtarı Tayfun Kirmani
ÜÇÜNCÜ SAYFA
“Yeni yılda barış istiyorum”
Beşiktaş Belediye Başkanı Yusuf Namoğlu 2001 yılında yapılan projeler ile ilkleri ilçeye kazandırmayı amaçladıklarını söyleyerek “yeni yılda bu projeler birer birer hayata geçirilecek” dedi. Temelleri atılan hizmet alanları ve birimlerinin bir kısmının yeni yılda, bir kısmının da 2003 yılında tamamlanacağını kaydeden Beşiktaş Belediye Başkanı Yusuf Namoğlu Gazete BEŞİKTAŞ’a özel açıklamalarda bulundu.
Beşiktaş Belediye Başkanı Namoğlu 2002 yılı içinde vatandaşlara Gazete BEŞİKTAŞ aracılığı ile bir de mesaj verdi. Namoğlu, “yeni yıl öncelikle bütün insanlara sağlık ve sıhhat getirsin. 2001 yılı savaş yılı oldu 2002 yılı barış yılı olsun diyorum” şeklinde konuştu.
Tüm dünyayı etkileyen savaş rüzgarlarının 2002 yılında tamamen son bulmasını isteyen Namoğlu “Bu bağlamda “bizde Ortaköy’ deki sevgi duvarını barış duvarı haline getirmeye karar verdik. Aileden başlayıp dünyaya kadar giden bir barış kavramını insanlar duvarda görecek. Bu bir semboldür. Güzel bir adım atıyoruz. Eminimki bu barış duvarı 2002 yılında çok konuşulacak”dedi.
2002 yılı yatırım yılı olacak
Öteyandan 2002 yılındaki projelerede değinen Beşiktaş Belediye Başkanı Yusuf Namoğlu “Yeni yılda büyük ölçüde yatırımlara ağırlık vereceğiz. Yatırımlarala ilgili tüm ihalelerin %75 ini yaptık. Geri kalan % 25 ide 2002 başında yapmış olacağız. Beşiktaş 2002 yılında şantiye dönmüş olacak. Ancak bu yılın sonunda da idealimizdeki Beşiktaş’ı görmüş olacağız. 2002 yılı benim hizmetlerim açısından çok önemli bir yıl olacak ve halkımızın bu hizmetlerden yararlanabileceği de bir yıl olacak. Sadece yatırımlar açısından değil yaşam kalitesinin artırılmasında etkili olan fonksiyonların ele alınması açısından da 2002 çok önemli olacak”dedi.
Yaşam kalitesi artıyor
Beşiktaş otopark ve yeşil alan sorununu çözüyor. 2002 yılının ilk projesi olan yer altı otoparkı ve yeşil alan düzenlemesinin temeli törenle Levent’te atıldı. İstanbul il geneline örnek olacak, beş ayrı projeden biri olan Levent’teki yeraltı otopark, yerüstü yeşil park alanının temeli için düzenlenen törene ilgi büyük oldu. Törene Beşiktaş Kaymakamı Emin Avcı, Belediye Başkanı Yusuf Namoğlu ve kalabalık bir vaktandaş grubu katıldı. Törende bir konuşma yapan Namoğlu “İki boğaz köprüsü ilçemiz sınırları içinden geçiyor. Trafik konusunda tam bir keşmekeş yaşamaktayız.Çözüm olarak by-pas yollar ve otoparklar yapmak gerekli. İlçemiz dev plazalara, iş ve eğlence merkezlerine sahip. Bütün bu sebepler bizi yeni projeler yapmaya zorluyor. İlkinin temelini Ihlamur’ da attığımız zemin altı üç kat, 1200 araç kapasiteli otopark, üstü evlendirme dairesi olan projelerimize bir yenisini ekledik. Levent’ te temelini attığımız zemin altı üç kat ve zemin üstü park alanı olan, 369 araç kapasiteli 11.500 metrekarelik inşaatımız en kısa sürede tamamlanarak Beşiktaş halkının hizmetine sunulacaktır.”dedi. Bu yıl bir çok projenin tamamlanarak açılışlarının yapılacağını belirten Namoğlu “Beşiktaş’ ı 2002 yılı sonu itibarıyla idealimizdeki Beşiktaş’ı yaratacağız ve ilçenin yaşam kalitesini daha da yükselteceğiz”"dedi.
İlçenin sorunlarını tartıştılar
Partililer, geçtiğimiz ay spor yazarları derneğinde düzenlenen yemekte araya geldi. Beşiktaş Kaymakamı Mehmet Emin Avcı’nında katıldığı yemeği Belediye Başkanı Yusuf Namoğlu, organizie etti. İlçe Milli Eğitim Müdürü Mustafa Taflan, DSP ilçe başkanı Beyhan Yüksel, MHP ilçe başkanı Yalçın Polat, ANAP ilçe başkanı Muvaffak Batur, DYP ilçe başkanı Kadir Şeker, CHP ilçe başkanı Müslim Eriş katıldı. Açılış konuşmasında ilçe sorunlarını tartışmak amacıyla sık sık bir araya geldiklerini belirten Belediye Başkanı Yusuf Namoğlu, bu yemeğinde tekrar toplanmalarına vesile olduğunu ve periyodik olarak biraraya gelmek için karar alındığını vurguladı.
2002′nin ilk mesajları
DSP İlçe Başkanı Beyhan Yüksel
Zor bir dönemden geçiyoruz. Bu dönemde demokrasi Türkiye’nin tek seçeneğidir. İkinci bir seçeneği de demokrasiyi güçlendirmektir. DSP bu yoldaki mücadelesine devam edecektir. Demokratik Sol Kültürünün sonsuza dek yaşayacağı inancıyla Beşiktaşlıların yeni yılını kutluyorum.
MHP İlçe Başkanı Yalçın Polat
Türkiye’mizde ekonomik sıkıntıların sona ermesi, işsizliğin azalması, insanlarımızın huzur, refah ve mutluluk içinde yaşaması için bir başlangıç olmasını, dünyada ve ülkemizde terör ve savaşın olmadığı, ekonomik ve doğal afetlerin yaşanmadığı yeni bir yıl diliyorum.
ANAP İlçe Başkanı Muvaffak Batur
Tüm halkımızın yeni yılını huzur ve mutlulukla geçirmelerini diliyorum. Barış ve huzur ortamının bu yeni yılda sağlanmasını arzu ediyoruz. 2001 yılında yaşanılan ekonomik sıkntının ve dünyanın hissettiği sıcak savaşın etkilerinin 2002 yılında barış ve huzura dönüşmesini bekliyoruz.
DYP İlçe Başkanı Kadir Şeker
Bizi bekleyen yeni yılın memleketimize hayırlı olmasını dilerim. İhtiyaç duyduğumuz huzur ve güven ortamının bu yeni yılda sağlanması da temennilerimiz arasında yer alıyor. 2002 yılında huzur ve güven ortamının temennilerimiz doğrultusunda grçekleşeceğine yürekten inanmaktayız.
CHP İlçe Başkanı Müslim Eriş
Elbette yeni yılın tüm vatandaşlarımıza sıcak aş, huzurlu bir yaşam getirmelerini diliyoruz. Yarından endişe duymadan, aydınlık içinde yaşamaları en büyük arzumuz. Yeni yılda en büyük mücadelemiz insanlardaki umutsuzluğu umuda çevirmek olacaktır. Beklentilerimiz bu doğrultudadır.
DÖRDÜNCÜ SAYFA
Alışveriş gibi soygun!..
Bu ülke için seve seve sloganı ile başlatılan indirim kampanyası sırasında, kalabalıktan yararlanarak, ünlü mağazalardan 30 milyar liralık giyim eşyası ve parfüm çaldıkları belirtilen 4 sabıkalı yakalandı. Bir ihbarı değerlendiren Asayiş Şube Müdürlüğü ekipleri, Akmerkez’de düzenlediği operasyonda, şık kıyafetler içinde ve ellerinde çantalar bulunan Alpay Bulut, Cem Bahadır, Ali Özbeş ve Selim Özbeş’i gözaltına aldı. Dolandırıcılık ve hırsızlık suçundan sabıkalı 4 zanlının, alışveriş merkezinin yoğunluğundan yararlanarak, girdikleri ünlü mağazalardan hırsızlık yaptıkları belirlendi.
Beşiktaş Sapığı Cezaevine Kondu
Beşiktaş’ta önceki gün sigortacı İpek T.’ye tecavüz girişiminde bulunarak genç kızı darp eden R.D. (42) yakalandı. İpek tarafından da teşhis edilen R.D mahkemede tutuklanarak cezaevine kondu. Yaşadığı şoku atlatamayan İpek, “İşten eve dönerken köprü altında biri arkadan sarıldı. Çantamı aldı, çalılıkların içinde boğuşurken kendimi caddeye atınca yoldan geçenler yardım etti.” dedi.
İntihar değil cinayet
Öğretmen Oktay Kahyaoğlu’nun Antalya Öğretmenevi’ndeki intiharının nedeni cinayet çıktı. Geçtiğimiz ay çok miktarda ilaç içerek intihar eden 45 yaşındaki öğretmen Kahyaoğlu’nun Beşiktaş’taki evinde bir kadın cesedi bulundu. Cesedin, öğretmenin bir süredir birlikte yaşadığı Moldova uyruklu Tanya isimli kadına ait olduğu belirlendi. Kahyaoğlu’nun Moldovalı dostunu öldürdükten sonra vicdan azabı duyarak intihar ettiği ortaya çıktı. Öğretmenin eşi Ümit Kahyaoğlu’ndan 6 yıldır ayrı yaşadığı ve Moldovalı hizmetçisiyle birlikte olduğu belirlendi.
BEŞİNCİ SAYFA
Ölüler can dostları olmuş
Tam tamına 25 yıldır mezarlıkta yaşayan Yerlikaya ailesi, adeta ölülerle yatıp kalkıyor!… Arnavutköy Musevi Mezarlığı’nın mesai saatsiz çalışan bekçileri Tokatlı Yerlikaya ailesi. Ailenin reisi Sadık Yerlikaya 24 yaşındayken tanıdıkları vasıtası ile bulmuş mezarlık bekçiliği işini. Arnavutköy Mezarlığı’nda işe başladıkları zaman Yerlikaya ailesinin en küçük üyesi 6 yaşındaymış. O zamanlar altı kişiden oluşan aile bugün iki kişiden oluşuyor. Sadık ve Yeter Yerlikaya çiftinin iki kız iki oğlandan oluşan dört çocuğu da evlenip kendi hayatlarını kurmuşlar. Tam 25 yıl Arnavutköy Mezarlığı’nda yaşayan Yerlikaya ailesine soruyoruz:
Sadık bey, bu işe başlarken hiç tedirgin oldunuz mu?
Hayır, fazla düşünmedim zaten. Bir de bu işten önce, 18 yaşımdan beri Zincirlikuyu Mezarlığı’nda mermercilik yapıyordum. O yüzden alışkındım mezarlık ortamına.
25 yıl boyunca mezarlıkta yaşamak nasıl bir duygu, hiç korktuğunuz oldu mu?
Hiç korkmadık, ilk başlarda çocuklar küçüktü, o zamanlar onlar korkardı biraz. Her şeyden önce çok alışıyorsunuz. Çocuklarımız burada büyüdü. Buradan evlenip gittiler ve şimdi yine burada hanımla başbaşa kaldık.
Yeter hanım eşinize ekleyecekleriniz var mı?
Ben buradaki ölü insanlardan değil, dışarıdaki insanlardan zarar geldiğini düşünüyorum. Buradakiler ölmüş gitmiş, bize ne zararları dokunacak.
Sadık sey, nasıl geçiyor bir gününüz?
Sessiz ve sakin bir hayat yaşıyoruz. Her gün mutlaka en az bir cenaze oluyor. Cenazelerinde ne zaman geleceği belli olmuyor. O yüzden buradan ayrılamıyoruz. Hanım gidiyor bazen gezmeye. Bende akşamları ara sıra dolaşıyorum. Günler değil yıllar geçiyor, biz nasıl geçtiğini bile anlamadan.
Yeter hanım siz ne diyorsunuz?
Çıkıyorum dışarı ama dışarı çıkınca bile burayı arıyorum. Dışarısı çok kalabalık çünkü, burada daha çok huzur buluyoruz.
Ölümle gün içinde bu kadar fazla yüz yüze gelmek, size ölümü daha çok hatırlatıyor mu?
Tam aksi oluyor aslında. Nasıl ki siz işinizi yapıyorsunuz. Bu da benim işim ve günlük bir iş gibi yapıyorum. Düşünmüyoruz ölümü, hiç aklımıza gelmiyor.
Burada yaşadığınız için size karşı ters davrananlar da oluyor mu?”
Tanıdıklarımızdan, yakınlarımız ve ailemizden gelen hiçbir tepki ya da ters davranış yok. Sadece çocuklar küçükken sorunlar çıkmıştı. Okulda arkadaşları oynamıyordu onlarla. ‘Siz mezarlıkta yaşıyorsunuz, böcek yiyorsunuz’ gibi şeyler söylüyorlardı. Gidip öğretmenleriyle konuşup da çözmüştük bu sorunu.
Eviniz mezarlığın içinde, ancak İstanbul’un göbeğinde sayılır. Yanıbaşınızda da Akmerkez var. Memnun musunuz bu durumdan?
Memnun olmaz mıyız hiç. Böyle bir yerde ev kiralamaya kalksak milyonlar ödememiz gerekirdi. Onu da ödeyemezdik zaten. Hem de dubleks evimiz. Çok rahatız burada. Mezarlığın içinde olduğumuz için iki adım ötesiyle burası çok farklı görünüyor bize. Sanki dışarıdaki kocaman dünyanın içinde burada daha sakin, huzurlu, küçük bir dünyanın içindeyiz.
TükoDer uyardı
Tükoder düzenlediği bir basın toplantısı ile “Kredi Kartı Soygununa Son” kampanyası başlattı. Basın toplantısında bir konuşma yapan Genel Başkan Mehmet Sevimli “Bankalar cazip hale getirip, düşük faiz oranları vaadiyle tüketiciyi kandırıp bol bol kredi kartı dağıtmışlardır. Küçük miktarlardaki kredi kartı borçlarını kriz nedeniyle ödeyemeyen tüketiciler, bu borçlarının kısa sürede inanılmaz boyutlara ulaşması sonucu varını yoğunu satsa bile yakasını bankaların elinden kurtaramamaktadır” dedi.
Sevimli daha sonra sözlerine şöyle devam etti: “Ülkemizde 13 milyonu aşkın kredi kartı kullanıcısı bankalara katrilyonlarca lira borçlanmışlardır. Bankalar bu haksız, tek taraflı uygulamalarını üzerinde ‘sözleşme’ yazan belgelere dayandırmaktadırlar. Tüketici aleyhinde birçok tuzak hükümler içeren bu belge sözleşme değil, bankanın her koşulda ve her zaman haklı olduğunu gösteren şartlar manzumesidir. Tüketicinin Korunması Hakkında, Bankalar Kanunu ve diğer yasal değişiklikler yapılarak, genel işlem şartları düzenlenmeli ve tek taraflı sözleşmeler geçersiz sayılmalıdır. Dernek olarak bankaların bu haksız uygulamalarına karşı ‘Kredi Kartı Soygununa Son’ kampanyasını başlatmış bulunuyoruz. Türkiye genelinde 46 şubemizle birlikte protesto etkinlikleri düzenlenip, kartzede konumundaki tüketicilerle de hukuk mücadelesi başlatılarak kitlesel davalar organize edeceğiz”. Tüketicileri duyarlı olmaya çağıran Sevimli, bankaların bu haksız ve keyfi uygulamalarına karşı demokratik tepkilerini yükseltmeye devam edeceklerini belirtti.
Akmerkez’de aşk
Akmerkez’de alışveriş bir aşkı daha ortaya çıkardı. Galatasaray’lı Ümit Karan, uzun süre basından sakladığı sevgilisiyle Akmerkez’de objektiflere yakalandı. Sevgilisi Burcu Esmersoy’la alışveriş yapıp gezen Ümit Karan, fotografların çekildiğini görünce, “Benim gizlim saklım yok, çek” diye sevgilisine sarılıp poz verdi. Karan, yaklaşık altı aydır “Miss Turkey 97″ yarışmasında dördüncü olan Burcu Esmersoy’la birlikte olduğunu, seviyeli bir ilişki yaşadıklarını ve çıkan dedikoduların ilişkilerini yıpratmasına izin vermeyeceğini söyledi. Burcu Esmersoy ise, “Ümit ile yaklaşık altı aydır birlikteyiz. Sakin ama oldukça ciddi bir ilişkimiz var. Benim rahatsız olacağımı düşündüğü için bugüne kadar gözönüne çıkmadık” dedi.
ALTINCI SAYFA
“Depremin geldiği bal gibi belli olur”
Yaşadığımız korkunç deprem felaketinden sonra olası bir İstanbul depremini beklediğimiz şu sıralar bilim adamları yine kamuoyunu yakından ilgilendiren konuların altını çizerek “herkes hazırlıklı olsun. Yeni bir deprem kapıda!..” diyor. Bu konuda birçok kez vatandaşı uyaran Prof. Dr. Ahmet Ercan, Gazete BEŞİKTAŞ aracılığı ile önemli açıklamalarda bulundu.
Ne zamandır Beşiktaş’ta yaşıyorsunuz?
1966 yılından beri Beşiktaş’ta yaşıyorum. Önce yerleştiğim yer Muradiye Mahallesi’ydi. Daha sonra da Maçka Vişnezade de kalmaya başladım. Jeofizik Yüksek Mühendisliği ve İstanbul Teknik Üniversitesi Jeofizik Bölümü öğretim üyesiyim. 1975 yılında Amerika’dan geldim, daha sonra 1980′de depremlerin önceden bilinmesi konusunda post doktora çalışması yapmak üzere tekrar Amerika’ya gittim. Kısa süreli bir kalıştan sonra tekrar Türkiye’ye geldim. O süreden beri özellikle yer altı kaynakları aramacılığı, arkeolojik aramalar, çevre konuları özellikle de deprem mühendisliği konusunda çalışıyorum. Deprem kestirmeleri, depremlerin yapılara ve bölgelere etkileri, yer seçimi, kentsel planlama konusunda 1500′e yakın proje bitirdim. 1986′dan beri kendi araştırmalarımla da uğraşıyorum ve üniversitede dersler vermeye devam ediyorum.
Bir depremin geldiğini anlayabilmemiz nasıl mümkün olur?
Jeofizik Mühendisliği içerisinde depremin yakınlaştığını bilmek demek aşağı yukarı sonbahardan sonra kışı beklemek kadar apaçıktır. 1967 yılında deprem Adapazarı’na geldiğinde ondan sonra depremin batıya kayacağını biliyorduk. Adapazarı’nın batısında yer alan şehir de Kocaeli idi. Kocaeli’nden sonra da sıranın İstanbul’a geleceğini biliyoruz dedik. Bunu 1944 ve 1967′den beri aşağı yukarı biliyoruz. Jeofizikçilerin yer almış olduğu bilimsel kuruluşlar yani üniversiteler, Afet İşleri Genel Müdürlüğü, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı depremde yerin nabzını dinlemek üzere önlemler almaya başladı. 1975, 1980 yıllarından itibaren bu konuda yayınlar yapmaya başladım, özellikle halkı bilgilendirmek üzere gazete ve mecmualarda yazılar yazdım. Depremi 7.5 bekliyordum, 7.4 diyorlar ama depremin asıl büyüklüğü 7.5′tir. Depremde nerelerin yıkılabileceğini aşağı yukarı kestirebilmiştik. Bilim Teknik ve Hürriyet’te yazmıştım bunları. Sonuçta deprem oldu, kırılma gerçekleşti. Depremin olduğu yer Gölcük merkezdi, kırılma ise Adalar’da Sivriada’ya kadar gerçekleşti. Jeofizik veriler böyle gösteriyor. Biz jeofizikçiler ölçüye dayalı olarak bilgi elde ederiz. Jeologlarla farkımız budur. Çeşitli incelemelerle biliyoruz ki depremde kırılma çatal şeklinde gerçekleşti.
17 Ağustos depremi sizi nasıl etkiledi?
17 Ağustos depreminden herkes gibi ben de etkilendim. Bana, Ahmet Ercan’a bir ayrıcalık sunmadı deprem. Evimde yatarken ilk deprem dalgasını elde ettiğim zaman önce kendimi rüyada sandım. Rüya olmadığını farkettiğim anda dediğim depremin gerçekleştiğini anladım. Kaldı ki ben Beşiktaş’ta yaşıyorum. Beşiktaş’ın tepeleri özellikle deprem konusunda oldukça dayanıklıdır. Maçka tepesinde yaşıyorum. Maçka tepesi de en dayanıklı yerlerden bir tanesidir ve evim yeni bir yapıdır. Buna karşın evim çok fazla sallandı. Dalgaları saymaya başladım. Çünkü bu işin profesörüyüm. Önce P dalgası geldi. P dalgası sırasında ev yukarı aşağı sallanma yapar. Biraz sonra çalkalayıcı S dalgalarının geleceğini beklemeye başladım. Fakat S dalgaları daha P dalgaları bitmeden başlayınca depremin büyüklüğünü anladım. Depremin içinde deprem vardı. Zaten Gölcük depreminin içinde de üç deprem vardı. Sarsıntının kesilmeden sürmesinin ana nedeni de budur. Sonra raylı dalgaların gelmesini bekledim. Raylı dalgalarda geldiğinde artık sarsıntı evi iyice öne arkaya itmeye başlamıştı. Kendi kendime “Ahmet Ercan, yazıyorsun, çiziyorsun, daha deprem olmadan 10 gün önce bir açıklama yaparak deprem geliyor demiştin, işte geldi” dedim ve saniyeleri saymaya başladım.
Bilim adamı olarak neler hissettiniz? Beşiktaş’ta böyle bir etki bekliyor muydunuz?
Düşündüğüm ilk şey başıma geleceklerdi, yani evin çökmesi sonucu. Ama her şeye rağmen depremin etkisinin Beşiktaş’ta bu kadar çok olacağını beklemiyordum. 10 gün önceki televizyondaki konuşmamın son konuşmam olduğunu düşündüm. Kötü yerlerde kötü binalarda oturan insanları düşündüm en çok da.
İstanbulluların deprem korkusunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
İstanbullular depremin tanımını bilmiyordu, nasıl olabileceğini ve etkilerini tahmin edemiyorlardı. İstanbul’un deprem ile tanışması yaşayarak gerçekleşti. İstanbullunun depremden ürpermesinin ana nedeni budur bence. Gerek basında gerekse kişisel olarak duyurulan önlemler ve halkta yayılan bu önlem alma duygusu bundan kaynaklanıyor. Çünkü bu bir can pazarıydı, bunu anladık.
Peki bu korkuya rağmen tedbirsiz davranıldığını düşünüyor musunuz?
Tedbirsizlik konusunda kimseyi suçlayamıyorum. Çünkü bugün Türkiye’de asgari ücret bellidir. Alınan bu çok düşük ücret sadece yemek ve yol parasına gitmektedir. Aslında deprem zamanında bile mucizeler aradık. Türkiye’deki asıl mücadele, yaşam mücadelesidir. Şimdi bu koşullarda yaşayan hatta yaşayamayan, toplumun ve düzenin kölesi olan insanların ne gibi bir önlem almasını bekleyebiliriz? Düşünme yeteneği, okuma ve inceleme yeteneği yok olan vatandaşın üzerine bir de deprem korkusu ekleniyor. Bu insanı tedbir almıyor diye suçlayamayız. Bir ülkedeki en büyük felaket ekonomik felakettir. Ülkedeki ekonomik ve sosyal sorunlara çözüm bulunamazsa hiçbir soruna da çözüm bulunamaz. Dolayısıyla insanlara duyarsız diyemeyiz, insanlar çok duyarlı ama çaresiz. Bir ülkede depremlerin yaptığı zarar o ülkenin ekonomik durumuyla ilişkilidir. Türkiye’de kişi başına düşen milli gelir 2081 dolardır ve 5.5 büyüklüğünde bir depremin yıkıcı etkisi vardır. Yunanistan’da kişi başına düşen milli gelir 13 bin dolardır 6.3 büyüklüğünde depremin yıkıcı etkisi vardır. 19. yüzyılda kurulan, Amerika’da kişi başına düşen milli gelir 32 bin dolardır, 7.3 büyüklüğünde bir deprem hasar yapar. İkinci Dünya Savaşı’nda ülkesini kaybetmiş, Hiroşima ve Nagazagi barış bombalarının 3 yüz bin kişinin öldürdüğü Japonya’da ise milli gelir 45 bin dolardır ve 7.4 büyüklüğünde bir depremin yıkıcı gücü vardır. Bu durum ülkelerin yaşam kalitesinin artmasının beraberinde yaşam garantisini de artırdığını gösteriyor. Eğer bu garanti sağlanamıyorsa ülke insanlarını suçlayamayız. Türkiye’de depremden insanlar ölmeye devam edecektir. Çünkü ileride aydınlık bir ufuk görülmüyor.
İstanbul’da olacak bir deprem kimleri etkileyecektir sizce?
İstanbul’un yüzde 75′i çok fakir. Depremde zenginler ölmez yoksullar ölür. Ana nedeni de parasızlıktır. Parasızlık beraberinde kötü yaşam koşullarını da getirir. Alınacak önlemleri açıklarken, koltuğun yanına yatın, buzdolabını bağlayın deniliyor. Oysa bugün evinde koltuğu, buzdolabı olmayan insanlar vardır. Biz deprem mühendisleri olarak bilimsel verileri ortaya koyuyoruz ama çözüm nedir denildiği zaman çözüm bizde değildir.
İstanbul’da yaşanacak bir depremin etkileri en fazla nerelerde görülür?
Biz bilim adamlarının yaptığı haritalar ve belediyelerin hazırladığı haritalarla İstanbul’un neresinde ne kadar hasar olabileceğini biliyoruz. En azından kaba ölçeklerle bellidir. Yıkımın yüzde 65′i Avrupa yakasında olur, yüzde 35′i ise Anadolu yakasında olur. Çünkü Anadolu yakasında yapılar daha yeni ve sağlam kayalar üzerinde yapılmıştır. Sorunlu yapılar yok da diyemeyiz ama bu sorunlu yapıların Rumeli tarafında daha fazla yer almaktadır. Bunları bildiğimize göre yapmamız gereken bu yapıları yeniden yapmak ya da güçlendirmektir. Özellikle zeminin de durumuna göre çok katlı yapılar yapmamak gerekmektedir. Zeminin davranışıyla yapının uyumunu sağlarsak yüksek katlı binalar da yapabiliriz. İstanbul’da gerçekleşecek bir depremde yüz bin kişinin öleceğini ve hasarının 100 milyar dolar olduğunu biliyoruz. Ama aynı zamanda bu yüz bin canı kurtarmanın ve 100 milyar dolar hasarı engelleyebilmenin faturası da sadece 6-7 milyardır. Bu para nerede diyorsanız, kısa bir hesapla birçok yere gereksiz yere ayrılan paralardan bunun birkaç katının çok rahatlıkla çıkacağını görebilirsiniz.
Doğuş Grubu hedef büyüttü
Doğuş Grubu, perakendecilik sektöründeki ağırlığını artırmaya yönelik önemli kararlar açıkladı. Grubun sektörde faaliyet gösteren iki markası, Tansaş ve Macrocenter arasında, operasyonel verimlilik ve kararlılığı artırmak amacıyla operasyonel fonksiyonları birleştirme kararı alan Doğuş Grubu, Tansaş’ın ödenmiş sermayesini 66 trilyon liradan 198 trilyon liraya çıkartmaya hazırlanıyor.
Doğuş Grubu, Türkiye perakendecilik sektöründeki ağırlığını artırmaya yönelik stratejisini ve bu amaca uygun olarak aldığı yeni kararları açıkladı. 11 Aralık 2001 tarihinde İstanbul Hyatt Regency Oteli’nde düzenlenen basın toplantısında grubun stratejisini anlatan Doğuş Holding Yönetim Kurulu Başkanı Aclan Acar, Doğuş Grubu’nun bu sektörde faaliyet gösteren şirketleri Tansaş ve Macrocenter arasında, operasyonel verimliliği ve karlılığı arttırmaya yönelik bir güçbirliği oluşturacaklarını söyledi. Acar, Tansaş’ın mali yapısının iyileştirilmesi amacıyla da ödenmiş sermayenin 66 trilyon liradan 198 trilyon liraya çıkarılması yönündeki çalışmaların da devam ettiğini belirtti.
Doğuş Holding Yönetim Kurulu Başkanı Aclan Acar ve Tansaş Genel Müdürü İlhan Can’ın toplantıda verdiği bilgilere göre, Tansaş, Macrocenter’la bazı operasyonel fonksiyonlarını tek çatı altında birleştirecek.
Gima ile Endi birleşiyor
Fiba Grubu iştiraklerinden Gima ve Endi güçlerini birleştirmeye hazırlanıyor. Gima Yönetim Kurulu Başkan Vekili Tunç Çapa, teknik olarak birleşmenin nasıl yapılacağını düşündüklerini söyledi.
Endi’nin 62, Gima’nın ise 74 mağazası bulunuyor. Çapa, 2002 sonunda Gima ve Endi’nin 600 trilyon lira ciro yapmasını beklediklerini söyledi. Öte yandan ‘Alo Gima’nın da hizmete girdiği basın toplantısında Gima Genel Müdürü Dengiz Pınar tarafından açıklandı.
Migros Beşiktaş’ta
Migros 2002 yılının ilk mağazasını Beşiktaş’ta açtı. Beşiktaş Şair Nedim Caddesi’ndeki MM Migros’un daha ilk günden büyük ilgi gördüğü belirtildi. Öte yandan Koç Holding bünyesindeki Migros, yeni yıla yeni genel müdürle giriyor. Perakende sektörünün “duayeni” olarak kabul ettiği Migros Genel Müdürü Oktay Irsıdar, 1 Ocak’tan itibaren görevini Ömer Bozer’e devrediyor. 44 yaşındaki Ömer Bozer, eski Devlet Bakanı Ali Bozer’in oğlu…
YEDİNCİ SAYFA
İstanbul’u Tanıtıyorum
TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy, 2002 yılının ekoturizm yılı ilan edildiğini açıklayarak, “doğal ve kültürel değerlendirilmesi konusunda faaliyetlerimiz olacaktır” dedi. Ulusoy Gazete BEŞİKTAŞ’a TÜRSAB’ın çalışmalarının yanısıra İstanbul ve Beşiktaş’la ilgili yapılan faaliyetleri de anlattı.
TÜRSAB’ın 2002 yılı plan ve projeleri nedir?
2002 yılında çeşitli yeni projelerimizde mevcut. Örneğin, 28 Şubat-03 Mart 2002 tarihinde Uluslararası Seyahat ve Turizm Fuarı “ITTE”, TÜRSAB ve TÜROB’un işbirliği ve İstanbul Fuarcılığın organizasyonu ile gerçekleştirilecektir. Kayaköyü’nün restorasyonu ve turizm açısından işlev kazandırılmasını amaçlayan çalışmalar, Mimarlar Odası ile işbirliği ile sürdürülecektir. Turizmin çeşitlendirilmesi, yıl geneline yayılmasını, turizm gelirlerinin artırılmasını hedefleyen, Kuşadası ve Bodrum’da kongre merkezlerinin gerçekleştirilmesi yönündeki faaliyetlerimize devam edilecektir. Turizm ürünlerinin ve pazarlarımızın çeşitlendirilmesi yönündeki proje ve faaliyetlerimiz sürecektir. Bu bağlamda gerçekleştirilecek projeler arasında örneğin “İnanç Turizmi Sempozyumu” vardır. Diğer yandan, 2002 dünya “Ekoturizm” yılı olarak ilan edildi. Doğal olarak çeşitlendirme politikası çerçevesinde bu konuda, doğal ve kültürel değerlerimizin korunması konularında da faaliyetlerimiz olacaktır. 11 Eylül’de A.B.D’de cereyan eden terörist saldırılar ve sonrasında ortaya çıkan durum nedeni ile dünyada, turizm bir kriz dönemine girmiştir. Bu durum ülkemiz turizmi üzerinde etkisini derhal göstermiş ve talebi olumsuz yönde etkilemiştir. Dünyada ortaya çıkan bu kaygı ve belirsizlik döneminde yakın ülkelere seyahat tercihi artacaktır diye düşünmekteyiz. Yunanistan’la, Bulgaristan’la işbirliği çalışmalarımız esasen devam etmektedir. Bu bağlamda örneğin Suriye pazarından daha çok turist çekme amacı ile ilişkilerimizi geliştiriyoruz.
İstanbul’un tanıtımına yönelik çalışmalar var mı?
Bu konuda çok önemli bir faaliyet başlattık. TÜRSAB, TUROB ve İstanbul Ticaret Odası ile müştereken, T.C. Turizm Bakanlığı “İstanbul Destinasyon” kampanyası çerçevesinde başlangıç etkinliği olarak 01 – 03 Mart 2002 tarihleri arasında “İstanbul Shopping Fest 2002″ adıyla kapsamlı bir festival düzenlenmesi konusunda ilgililerin katılımı ile 12 Aralık 2001 tarihinde bir toplantı ve projenin basına sunumunu yaptık. Birliğimiz girişimi ile yapılan bu etkinlik, ileride geliştirilecek olan bir dizi etkinliğin sadece başlangıcıdır. Ayrıca İstanbul’u diğer çeşitli etkinlikler ile de tanıtıyoruz.
İstanbul’un turizme katkısı içinde Beşiktaş ilçesinin payı nedir?
Beşiktaş, konumu, özellikleri, tarihi, kültürel değerleri açısından son derece önemli bir yere sahiptir. Beşiktaş’ın özgün ve dünya çapında cazibe unsurları niteliğinde hepimizin bildiği değerleri burada tekrar etmeye gerek duymuyorum. Özetle İstanbul’un turizm hareketleri içinde Beşiktaş’ın turizm değerleri son derece büyük önem taşımaktadır. İstanbul’un ayrı bir destinasyon olarak ele alındığı bir destinasyon olarak geliştirilmesi ve bir turizm markası haline getirilmesi yönünde Turizm Bakanlığı’nca çalışmalar yapıldığı ve bu konuya büyük önem verildiği bilinmektedir. Bu bağlamda Salı Pazarı, Şile, Beyoğlu, Galata Kulesi çevresinin ilk anda akla gelen bölgeler olduğu ifade olunmuştur. Bu çalışmaların devam ettiği ve konunun sivil toplum kuruluşları, İstanbullular ve İstanbul’un yöneticileri ile birlikte ele alınıp en iyisini bulup hükümetten destek alınacağı, İstanbul için en iyisinin yapılacağı bunun hemen yapılabilecek bir iş olmadığı, zamana ihtiyaç duyulduğu ayrıca İstanbul’un 2. Turizm Şurası’nda da başlı başına bir konu olarak ele alınacağı açıklanmıştır. Birliğimizce İstanbul’un destinasyon olarak geliştirilmesi faaliyetlerine ilişkin süreçte Beşiktaş’ın, bu ilçedeki cazibe unsurlarının, İstanbul bütünü içerisinde değerlendirileceği düşünülmektedir
Turizmciler buluştu
İstanbul’da bulunan 5 yıldızlı oteller, seyahat acentaları, Kız kulesi ve Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’ndan oluşan İSTANBUL FORUM grubu, Hyatt Regency İstanbul Oteli’nde düzenlediği bir basın toplantısı ile 11 Eylül sonrası turizm sektörünün aldığı darbeye karşı ortaya çıkan sivil inisiyatif hakkında bilgi verdi. Basın toplantısı esnasında konuşma yapan İstanbul Forum Genel Koordinatörü Ceylan Pirinçcioğlu vizyonlarının “İstanbul’a dünya seyahat pazarındaki olumsuzluklardan etkilenmeyecek bir konum” ve “bir Dünya Şehri Kimliği kazandırmak” olduğunu ve 2010 yılında 12 milyon ziyaretçi hedeflediklerini belirtti. Pirinçcioğlu, “İstanbul Forum’un vizyonun yüksek gelir gruplarının bulunduğu ülkelerdeki etkin kişileri bireysel ilişkilerle devamlı bilgilendirerek kamuoyu oluşturmak olduğunu” ekledi.
İstanbul Forum, 1 otel ve 1 seyahat acentasından oluşan 9 ayrı grup halinde Avrupa’nın önemli şehirlerini ziyaret ederek yabancı basın mensuplarının davet edileceği organizasyonlar için start aldı. Bu program çerçevesinde ilk olarak Çırağan Palace Kempinski Oteli’nin Genel Müdürü Richard Bayhard ve Orantur Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Teker Hamburg’a; Hyatt Regency İstanbul Oteli’nin Genel Müdürü Jacques Morand, Genel Müdür Yardımcısı Haluk Özdoğan, ODS Yönetim Kurulu Başkanı Sadık Çağlar, Meptur Yönetim Kurulu Başkanı Tomruk Özden ve Tourselect Yönetim Kurulu Başkanı Cemil Baykal Londra’ya gidecekler. Ceylan Intercontinental İstanbul Oteli’nin Genel Müdürü Manuel Garcia, Sea Song Turizm Şirketi Direktörü Karen Federko ve Hyatt Regency İstanbul Oteli Pazarlama Müdürü Raquel Lopez Barcelona ve Madrid’e; Four Seasons Hotel İstanbul Oteli’nin Genel Müdürü Marcos Bekhit ve Intra Turizm Yönetim Kurulu Başkanı Ertuğrul Karaoğlu Roma ve Milano’ya; Ritz Carlton İstanbul Oteli Satış & Pazarlama Direktörü Cantekin Temizer ve Tekser Turizm Yönetim Kurulu Üyesi Feyhan Kapralı Paris’e; Swissotel İstanbul Oteli’nin Genel Müdürü Albert Hofmann ve Carat Tours Genel Müdürü Fahri Barkul Köln’e; Radisson SAS İstanbul Oteli’nin Genel Müdürü Mohammed Benemar ve UTC Yönetim Kurulu Başkanı Nurdan Üstman Amsterdam’a gidecekler. Bu ekiplere ayrıca İstanbul Forum’un diğer üyeleri de katılacaklar. İstanbul Forum grubu çalışmalarına daha sonra Zürih, Brüksel, Moskova, St. Petersburg, New York, Washington, Tokyo, San Fransisco ve Viyana’da devam edecek.
SEKİZİNCİ SAYFA
Belediye şehiriçi trafiğe el attı!..
Trafik güvenliği sorunları ve şehiriçi trafik denetim ve kontrol hizmetlerinin belediyelere devredilmesine ilişkin İçişleri Bakanlığı’nın başlattığı çalışmaya belediyeler de sıcak bakıyor.Yetki devri ile birlikte bu işte görevlendirecek personelin eğitimini ise yine polis okullarında verilmesi düşünülüyor.
İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen, şehiriçi trafik hizmetlerinin belediyelere devredilmesi için çalışma başlattı. Bürokratların raporunun ardından konunun Meclis’e getirilmesi bekleniyor.
Trafik güvenliği sorunları ve şehiriçi trafik denetim ve kontrol hizmetlerinin belediyeler de sıcak bakarken, yetki devriyle birlikte bu işte görevlendirilecek personelin eğitiminin ise yine polis okullarında verilmesi ön görülüyor.
Merkez valileri biraraya geldi
Konuyu geçtiğimiz günlerde toplanan Merkez Valileri Konseyi’nde de gündeme getiren İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen şehiriçi trafiğinin belediyelere devrine kendisinin taraftar olduğunu belirterek konuyla ilgili yetkililerin de meseleyi tartışarak sonuca ulaşılmasında katkıda bulunmasını istedi.
İstanbul Büyükşehir destekledi
İstanbul Büyükşehir Belediyesi yetkilileri konunun tamamen arkasında olduklarını ve bir an önce bu yetkilerin belediyelere devredilmesi gerektiğini belirtiyor. Yetkililer, “Trafikte gelişigüzel yapılan parklardan ve hareketlerden doğan büyük bir keşmekeş var. Bunlara mani olunamıyor. Trafik polislerimiz de yetersiz. 80-100 civarında bir ek personelle biz bu işi çok rahat hallederiz” dedi.
Başkonsolos’tan İstanbul kitabı
İstanbul’daki en kıdemli kordiplomat olan Belçika Başkonsolosu Marc Van Den Reeck, yeni çıkan “Osmanlı Başkentinde Belçika” adlı kitabını, yaptığı bir ziyaretle Başkan Gürtuna’ya sundu. Kitap, İstanbul’da iz bırakan Belçikalıların tarihini konu ediniyor.
Daha sessiz bir İstanbul
Daha önce de “asfaltın kitabını” yazdık diyerek dikkatleri çeken İsfalt Genel Müdürü Hasan Arpacı bu seferde “bu işin okulunu kurmak için harekete geçtik” dedi. Yurt dışında asfalta büyük önem verildiğini kaydeden İsfalt Genel Müdürü Hasan Arpacı “bizim okullarımızda öğrenciler ne yazık ki gereken eğitimi alamıyorlar” dedi. Belçika’da konu üzerinde çalışmak isteyenlere 6 ay sonra randevu verildiğini belirten Arpacı, “Dünyada sistem eğitim üzere kurulu. Türkiye’de ise, bırakın böyle bir okulu, verilen eğitim bile yetersiz. Biz bunun gerçekleşmesi için çalışmalarımızı sürdürüyoruz” şeklinde konuştu.
“Öğretim üyeleriyle çalıştık”
Eğitim’in kalite artırıcı yönde faydaları da olduğunu savunan Arpacı, bir de örnek vererek, iki yıl süren AR-GE çalışmaları sonrası ilk defa sesi yüzde 40 azaltan asfalt ürettiklerini söyledi. Bilimsel çalışmanın meyvalarını topladıklarını bildiren Arpacı “9 Eylül, İTÜ ve Yıldız Teknik Üniversitesi’nden öğretim üyeleri ile çalışıyoruz. Ortaya çıkan ürün uluslararası platformda ses getirdi” dedi.
2002 yılında piyasaya sürülecek
AR-GE çalışmalarının sonucu üretilen sesi azaltan asfaltın ilk önce hastane, sonra okul önlerinde kullanılacağı öğrenildi. Beşiktaş’taki birçok bölgenin de tespit edildiğini söyleyen İsfalt Genel Müdürü Hasan Arpacı sesi azaltan asfaltın önümüzdeki yıllarda artan oranda kullanılacağını açıkladı. Yurt dışında birçok ülkede yaygın olarak kullanılan sesi azaltan asfaltın ülkemizde kullanımı ile bir ilkin gerçekleştiğini söyleyen İsfalt Genel Müdürü Hasan Arpacı, “yeni ürün sesi büyük oranda azaltıyor. Gürültü kirliliğini ölçen hassas aletlerle yapılan işi kontrol edeceğiz. Bu çalışmalar titizlikle yapılmalıdır. Ölçümler ve üretim safhası yaklaşık 6 ay sürer. 2002 yılının ikinci yarısından itibaren ürün piyasaya sürülecektir.” dedi.
“Talepleri almaya başladık”
Arpacı, “maliyetleri diğer asfalttan fazla olduğundan daha özel yerlere döşenecektir diye düşünüyoruz. Kısa sürede talepler alacağımıza inanıyoruz. Talepler alınmaya başladığı andan itibaren üretimimizi artırıp, serme işlemlerine başlayabiliriz. Çünkü bu ehliyette ekibe, tekniğe ve de teçhizata sahibiz”şeklinde konuştu.
Gazın eğitimini verecekler
İgdaş’ın yeni genel müdürü Süreyya Polat, işe hızlı başladı. İston’da gösterdiği başarılı yönetim anlayışını İgdaş’ta da uygulamaya koyan Polat ilk iş olarak işletmede açık yönetim modelini başlattı. Odalar arasındaki duvar ve paravanları kaldıran Polat çalışma verimini artırmayı hedefledi. Ekip ruhunu tekrar canlandırma yolunda adımlar attı.
“İgdaş dev bir şirket”
“Şirketlerde yeni yapılanma ve yeni organizasyonlar o işletmenin sağlıklı işlemesi ve gelişmesi için çok önemlidir. Bu işletme bir de dünyanın ve Avrupa’nın sayılı şirketlerinden biri olursa, yönetici, hatasız bir strateji izlemek zorundadır” diyen Polat, “işletmemiz eğitimli bir ekibe sahip, bu ekibi daha dinamik hale nasıl getiririm, onun uğraşısı içindeyim” diyor. Ekip çalışması eğitim ve teknoloji kullanımını yaygınlaştırmak gerektiğinin altını çizen Polat, 2002 yılı planları içinde öncelikle yurt içinde daha sonra da dışında bu işle uğraşanlara eğitim verecek kapasitede bir eğitim merkezi hazırlamak olduğunu söylüyor. 2002 yılında temelleri atılacak olan bu dev eğitim merkezinin ülke adına büyük bir hizmet yapacağını söyleyen İgdaş Genel Müdürü Süreyya Polat, “kısa süre içinde bu hizmet binasını bitireceğiz. Öncelikle yurt içinde konu hakkında eğitim almak isteyenlere eğitim verilecek. Ardından yurt dışından talep gelirse bu eğitim merkezi herkese açık olacaktır” dedi. İgdaş Genel Müdürü Süreyya Polat bu hizmetin çok önemli olduğunun altını çizerek, İgdaş’ın uzman eleman yetiştirmek için atmış olduğu bu adım örnek bir uygulamadır. Konu hakkında eğitim almak isteyenlerin yetiştirilmesinin yanısıra, yetişmiş elamanlarında bilgilerini tazelemesi açısından bu eğitim merkezi son derece önemli olacaktır” şeklinde konuştu.
Öte yandan, doğalgaza son zamanlarda yapılan zammın İgdaş’tan kaynaklanmadığını da söyleyen Genel Müdür Süreyya Polat, henüz doğalgaz gitmeyen yüzde 45′lik bölümün tamamına bu hizmeti götürmek için uğraş verildiğini belirtti. Polat, “Yeni yapılanma içinde plan ve programlarımızı bitirdik. 2002 yılı hedefi 500 km yeni hat döşeyerek altyapıyı tamamlamak, gaz olmayan noktalara gaz götürmek istiyoruz. Doğalgazın sağlıklı ve güvenli olduğunu unutmayalım” dedi.
“Müşteri ilişkileri önemli”
Yeni yılda bire bir abonelere ulaşmak istediklerini de kaydeden İgdaş Genel Müdürü Süreyya Polat “yepyeni bir ekip kurduk. Müşteri ilişkilerine önem vererek, doğalgaz bilincini geliştirmek için gayret sarfedeceğiz” şeklinde konuştu.
Yeni yılda yurtdışına su satacaklar
Geçtiğimiz yılın son aylarında alım gücünün gözle görülür bir şekilde düştüğünü ve acımasız rekabet ortamında dövize endeksli fiyatların firmaları zorladığını söyleyen Hamidiye Suları Genel Müdürü Arif Dağlar, “yeni yılda yeni stratejiler ve yeni ürünler ile 100 yıllık suyumuzu vatandaşlara ulaştıracağız” dedi.
Ekonomik krizle birlikte talebin daraldığını söyleyen Hamidiye Suları Genel Müdürü Arif Dağlar, “Kriz dönemlerinde iletişimin şirketler tarafından daha iyi ve sıkça kullanılması gerekmektedir. Bizde bu yönde yoğun faaliyet göstereceğiz” şeklinde konuştu.
Arif Dağlar, “Herzaman olduğu gibi yeni yılda da müşteri tercihlerini iyi belirlemek zorundayız. Çünkü müşterinin nabzını tutan firmalar ayakta kalacaktır. Bu nedenle adeta müşteriye kilitlendik” şeklinde konuştu. Dağlar, “bu devirde hem kaliteli olacaksın, hem uygun fiyat politikası izleyeceksin, hem de müşteriyle iletişimi tam sağlayacaksın” derken, konu hakkında sözlerine şöyle devam etti:
“Sektöre son zamanlarda çok giren oldu. Müşteri de ister istemez bir tercih yapmak zorunda kaldı. Bizim müşterimiz bizi her zaman tercih etmiştir. Bu yönden bir sıkıntımız yok. Ancak müşteriyi iyi yönlendirmek ve bilgilendirmek bizlerin görevi olmalıdır. Bu nedenle stratejimizi yeni yılda tamamen iletişim üzerine kurduk.”
Marka yaratma ve markayı geliştirme konularına da değinen Dağlar, “marka görülmeyen değerdir ve kalıcı olma yolunda en büyük etkendir. Marka olmadan ayakta durmak mümkün değildir” diyerek, Hamidiye’nin yüz yıllık ve uluslararası bir marka olduğunun altını çizdi.
Yeni yılda yurt dışı pazarlara da ağırlık verileceğini kaydeden Dağlar, “dış pazarlarda iyi ilişkiler önem kazanmaktadır. Hamidiye dış pazarda da rekabet edecek güçtedir. Yeterki yurtdışında iletişim ağını iyi kuralım. Tanıtımımızı ve pazarlamamızı iyi yapalım. İç piyasadaki lider olma vasfımızı koruyarak, dış piyasada da pazar arayışı içindeyiz. Talepleri değerlendirmeye aldık. Kısa sürede Hamidiye’nin adını tüm dünya ülkeleri duyacak” şeklinde konuştu.
Kent mobilyalarına damgalarını vurdular
Boru, taş ve kent mobilyaları üreten İston gözünü dış piyasaya dikti!.. İston’un başına daha üç ay önce gelen yeni genel müdür bu konuda oldukça iddialı… İston Genel Müdürü Mehmet Dündar işe hızlı başladı ve İston’u bir dünya markası yapacağız” dedi.” İstanbul’un dört bir yanında bizim ürünlerimiz kullanılıyor. Bir çok alanda rabikibimiz dahi yok” şeklinde konuşan İston Genel Müdürü Mehmet Dündar üretilen malın kaliteli ve fiyat açısından çok çazip olduğunu söyledi. Özellikle kent mobilyalarının belediyeler, okullar, hastaneler, özel ve kamu kuruluşları tarafından çok tercih edildiğini söyleyen İston Genel Müdürü Mehmet Dündar 2002 yılında Avrupa’da İston’u tanıyacak” dedi.
İston Genel Müdürü Mehmet Dündar daha sonra konu hakkında şu bilgileri verdi;
“Bugüne kadar, şehrin daha modern, daha Avrupai bir şekle bürünmesi için uğraş verdik. Cadde ve sokakların bir düzen içinde oluşması, insanların kaliteli bir yaşam sürmesi için çalıştık. Bunu başardık. Şimdi sıra Avrupa ve dünya ülkelerinde. Yeni yılda bunu başaracağız. Çünkü son aylarda, birçok talep alıyoruz.”
Yeni yılda ihracat hamlesi içinde olacaklarının işaretini veren İston Genel Müdürü Mehmet Dündar iddialı olmasını, “hem ürünümün kalitesine, hem de ekibime güveniyorum” şeklinde açıklıyor.
“İhracata ağırlık vereceğiz”
Öte yandan İston’un ihracatla ilgili yaptığı açıklama ise şöyle; “Bulgaristan’la karşılıklı ticari ilişkilerimiz devam ediyor. Turizm sektöründe hizmet veren birçok işadamı ile temas içindeyiz. 2004′te yapılacak Yunanistan’daki oyunlar nedeniyle kentin mobilyalarını İston’la değiştirebiliriz. Çünkü, Yunanistan’la görüşmelerimiz devam ediyor ve yunanlılar bizim kent mobilyalarımızı çok beğendiklerini ve istediklerini söylüyorlar. Oyunlarda İston’un kent mobilyalarını görmek mucize olmayacaktır. İtalya’dan sıkça talep alıyoruz. Bu ülkeye daha önce ihracat yapmıştık. Ve halen Birleşmiş Milletler Merkez Binası’nın bahçesinde İston’un kent mobilyaları kullanılıyor. Bu da bizim ürettiğimiz mal için büyük bir referanstır.
DOKUZUNCU SAYFA
Ulaşım artık daha rahat
8 Aralık’ta hayata geçirilen uygulamayı İstanbullular’a açıklayan Deniz Otobüsleri İşletmesi Genel Müdürü Şeref Dikyar, “İDOMETRE” projesi sayesinde halkın deniz yolundan daha fazla yararlanacağını, toplu ulaşımda ucuzlama olacağını söyledi. 8 Aralık’tan itibaren AKBİL kullanarak deniz otobüslerinin İstanbul içi hatlarında seyahat edenlerin 2 saat süreyle metro, hafif metro, tramvay ve tünelden ücretsiz yararlanabileceklerini açıklayan Dikyar, “Aynı şekilde yolculuklarına metro, hafif metro, tramvay ve tünelle başlayanlar da 2 saat içinde deniz otobüslerine bindiklerinde indirimden yararlanabilecek” dedi. Amaçlarının hem toplu taşıma sistemine katkıda bulunmak, hem de ekonomik sıkıntı çeken halka indirimli yolculuk fırsatı tanımak olduğunu ifade eden Dikyar, “İstanbullular’ın kendilerine avantaj sağlayan bu uygulamaya yoğun ilgi göstereceğini umuyoruz. Örneğin Akbil kullanarak deniz otobüsüyle Kadıköy’den Eminönü’ne giden bir İstanbullu tramvaya ücret ödemeden binip Zeytinburnu’na ulaşabilecek. Zeytinburnu’ndan tramvaya binen İstanbullu da karşıya geçeceği deniz otobüsüne indirimli olarak binecek. İleride yeni uygulamaları da hayata geçireceğiz” diye konuştu.
Köşklerin kapılarını “KÖŞKART” açıyor
Köşkleri ve kasırları işleten ve buralarda tüm İstanbullulara hizmet veren Beltur Köşkart adı altında hizmete sunduğu yeni uygulama ile 2002 yılında yepyeni bir strateji geliştirdi. Beltur’dan bu konuda yapılan açıklama şöyle; “Ekim 2001 itibariyle “Köşkart” ismi ile başlayan üyelik sistemi ile, tüm İstanbullulara zaten uygun olan fiyatlarını daha da uygun koşullara getirmiştik. 2002 yılında bu uygulamayı daha da geliştirerek, İstanbulluların hizmetine sunuyoruz. Kart sahipleri tüm bu tesislerden %5 ile %15 arasında indirim alabilmekteler. Bu indirimler indirim kampanyalarında indirimli fiyatlar üzerinden indirim olarak uygulanmaktadır. Yine müşterilerimiz hafta içi bir iş toplantınız varsa veya hanımların gün toplantıları söz konusu ise 09-17 saatleri arasında %20 indirim ile hizmet alabilmektedir. Üyelere Hidiv Kasrı’nda ücretsiz otopark hizmeti de sunulmaktadır. Bunlar standart hizmetlerimizdir.” Yetkililer daha sonra konu hakkında şöyle konuştular: “Bu kartın bazı özellikleri varki hiçbir yerde bu imkanı bulmanız mümkün değil. Bir eş olarak hanımınıza çok özel bir hediye sunmak istiyorsunuz. Ancak sıradan hediyelerin dışında bir şey aklınıza gelmiyor mu? O zaman eşinize başbaşa yemek yiyebileceğiniz bir “Paşa Sofrası” kurmaya ne dersiniz. Evet. Köşkart üyeleri normalde gezilemeyen çok özel mekanlarda evlilik yıldönümü kutlamalarınızı bir rüyaya dönüştürüyor. Anılardan hiç gitmeyecek özel bir yaklaşımla. Bunlarla da bitmedi. Evlilik yıldönümü veya doğum günlerinde standart tüm hizmetler %50 indirimli. Ayrıca çocuklarınıza çok özel mekanlarda, çok özel bir doğum günü kutlaması yapmak isterseniz tüm köşkler indirimli. Bir kutlama yapmayacaksanız, doğum gününüzde gelin tüm hizmetlerden %50 indirimli yararlanın.”
0212 2522423 veya http://www.koskart.com
Tanıtım atağı
Konut üretmek için kurulan Kiptaş 2001 yılını tanıtım atağına çevirdi. İletişim ve müşteri ilişkilerine önem verdiklerini ve 21.yüzyılda bu tür çalışmaların gerekliliği üzerinde duran Kiptaş Genel Müdürü İsmet Yıldırım “kaliteli ve güvenilir konutlar üretiyoruz. Vatandaşlarımızı da kaliteyi artırıcı yönde bilgilendirmek görevimiz” dedi.
Kiptaş Pazarlama Müdürlüğü’nün konu hakkında yaptığı açıklama şöyle; 6 Kasım 2001 tarihinde ve Tarık Zafer Tunaya Kültür Merkezi’nde Konut Politikaları Aktörler Roller ve Değişim adı altında bir panel gerçekleştirilmiştir. KİPTAŞ’ın sponsorluğunda İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve İstanbul Mimarlar Odası işbirliği ile gerçekleştirilen panelde İstanbul’un konut sorunu masaya yatırılmış ve konuyla ilgili çözüm önerileri sunulmuştur. 14 Kasım 2001 tarihinde İstanbul Deprem ve Güvenli Yapılar adı altında bir panel düzenlenmiştir. AKOM Tarafından İGDAŞ Toplantı Salonu’nda düzenlenen “İstanbul Deprem ve Güvenli Yapılar” adlı Panel’de KİPTAŞ sponsor olarak hazır bulunmuştur. Panelde İstanbul’da muhtemel olabilecek bir deprem için ne gibi hazırlıklar yapıldığı, İstanbul’daki konutların böyle bir depremi nasıl karşılayabileceği ve konutlardaki kusurlar dile getirilmiştir. 15 Kasım 2001 tarihinde 6. Geleneksel Sultanahmet Ramazan Şenlikleri’ne katılınmış ve burada daha kolay ev sahibi olabilmek için başlatılan kampanya kamuoyuna açıklanmıştır. 12 aydan 48 aya kadar değişen zaman dilimlerinde vadeli satışlarını gerçekleştiren KİPTAŞ halkımızdan büyük ilgi görmüştür. 15 Kasım 2001 tarihindeki Esenler Belediyesi Ramazan Şenliklerinde de aynı tema işlenmiştir. 07-15 Aralık 2001 tarihinde İTO Öncülüğünde Üreticiden Tüketiciye Ucuz Satış Kampanyası düzenlenmiştir. Kampanya boyunca, bayram ve yılbaşı dolayısıyla en ucuz ve kaliteli mal temin etmelerine imkan vermek amacıyla tüketiciye ucuz satış imkanı sağlanmıştır. Ayrıca, 24 Kasım Öğretmenler Günü Kampanyası ile de şirketimiz bu yıl da değerli öğretmenlerimizi unutmadı ve geçen yıl yaptığı gibi bu yıl da Öğretmenler Günü dolayısıyla bir kampanya gerçekleştirdi. Öğretmenlerimize özel kampanyada peşin ve vadeli satışlarda yüzde 10 iskonto yapıldı.
Yeni yıl sürprizi
Trafik kurallarına uymayanlara verilen para cezasına yüzde 53 zam geldi. Yılbaşı gecesi saat 24.00′ten yani 1 Ocak 2002′den itibaren uygulanacak yeni cezalardan bazıları şöyle:
* Kırmızı ışıkta geçmek: 26 milyon 600 bin kiradan 40 milyon 750 bin liraya yükseltildi.
* Emniyet kemeri takmamak: 13 milyon 200 bin liradan 20 milyon 200 bin liraya yükseltildi.
* Hatalı sollama yapmak: 26 milyon 600 bin liradan 40 milyon 750 bin liraya yükseltildi.
* Aşırı hız yapmak (yüzde 50′ye kadar): 26 milyon 600 bin liradan 40 milyon 750 bin liraya yükseltildi.
* Aşırı hız yapmak (yüzde 50′den fazla) 54 milyon 200 bin liradan 83 milyon liraya yükseltildi.
* Park yasağına uymamak: 13 milyon 200 bin liradan 20 milyon 200 bine yükseltildi.
· Alkollü araç kullanmak: 54 milyon 200 bin liradan 83 milyon liraya yükseltildi. Ayrıca ehliyete de el konuluyor.
Kapkaççıya 20 yıl hapis geliyor
Ülke genelinde artış gösteren ve zaman zaman ölümle sonuçlanan kapkaç olayları hükümeti harekete geçirdi. İçişleri ve Adalet Bakanlığı, kapkaçın gasp kapsamında değerlendirilmesi için hazırladığı yasa tasarısına göre kapkaççılar, 10-20 yıl arasında değişen ağır hapis cezası ile yargılanabilecek.
Otobüsler unutulan eşyalarla dolu
İETT otobüslerinde bir yıl içinde unutulan eşyalar arasında 35 saat bulunuyor. 353 adet ile paso en çok unutulan eşyayı oluştururken, ikinci sırada 327 adet nüfus cüzdanı geliyor. Bir yıl içinde ayrıca 153 para cüzdanı, 117 giyim eşyası, 69 elektronik eşya, 41 mavi kart, 29 şemsiye, 29 kırtasiye malzemesi, 26 ayakkabı ve 26 cep telefonu unutuldu.
Beşiktaş trafiğine akıllı pano
Barbaros Bulvarı’na akıllı pano takıldı. Piyalepaşa’da açılan ilk VMS sisteminin ardından Büyükşehir Belediyesi geçtiğimiz ay Barbaros Bulvarı’nda VMS Değişken Mesaj Sistemini hizmete sundu. Tören açılışını Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna ve Beşiktaş Belediye Başkanı Yusuf Namoğlu gerçekleştirdi. İlerleyen dönemlerde de yaygınlaşması hedeflenen bu akıllı panolar sayesinde İstanbullular trafikte meydana gelen değişiklikleri ve kazaları anında öğrenebilecekleri gibi Boğaz Köprülerindeki trafik yoğunluğunu ışıklı tabeladan görerek alternatif yollar hakkında bilgi sahibi olabilecekler.
Çöp Vergisi’ne yüzde 26.6 zam
Cevre Temizlik Vergisi (Çöp Vergisi) tutarları, 1 Ocak 2002′den geçerli olmak üzere yüzde 26.6 oranında artırıldı. Maliye Bakanlığı’nın Resmi Gazete’de yayımlanan Belediye Gelirleri Kanunu Genel tebliğiyle, halk arasında “çöp vergisi” olarak bilinen Çevre Temizlik Vergisi tutarları yeniden düzenlendi.
Bu yıl alt limiti 236 bin lira, üst limiti de 49 milyon 345 bin lira olan çevre temizlik vergisinde, 2002 için alt limit 298 bin lira, üst limit 62 milyon 470 bin lira şeklinde belirlendi.
Tarifedeki vergi miktarları, Büyükşehir Belediye sınırları içinde bulunanlar hariç olmak üzere kalkınmada öncelikli yörelerdeki belediyeler ile nüfusu 5 binden az olan belediyelerde yüzde 50 indirimli olarak uygulanacak.
Suya 2002′de yüzde 15 zam
İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi, İSKİ’nin 1 katrilyon 60 trilyon 247 milyar 331 milyon lira olarak belirlenen 2002 yılı bütçesini kabul etti. İETT bütçesi de 640 trilyon 885 milyar754 milyon lira olarak belirlendi. Toplantıda, suyun metreküp fiyatına da yüzde 15 zam yapıldı. Zamlar 2002 Mart’ından itibaren geçerli olacak.
Veraset Vergisi yüzde 53.2 arttı
Maliye Bakanlığı’nın Resmi Gazete’de yayımlanan Veraset ve İntikal Vergisi Kanunu Genel Tebliği ile bu vergiye tabi matrah dilim tutarları, 1 Ocak 2002′den itibaren yeniden değerlendirme oranı kadar artacak. Böylece veraset ve intikal vergisinin matrah dilimleri, yeni yılda yüzde 53.2 oranında artış görecek.
ONUNCU SAYFA
1863′ten 2002′ye BEŞİKTAŞ LİSESİ
Uzun bir geçmişe sahip Beşiktaş Lisesi, bugün genel lise olarak eğitim yaşamına devam ediyor. İstanbul içindeki sayılı başarılı genel lise içinde yüksek sıralarda yer alan Beşiktaş Lisesi, hem eğitim-öğretim alanında hem de sportif faaliyetler alanında Beşiktaş ismini gururla Türkiye geneline duyuruyor. Uzun yıllar boyunca kız ve erkek okulları adını alan Beşiktaş Lisesi 1993-1994 öğretim yılında karma liseye dönüştürüldü. Karma liseye dönüştükten sonra Beşiktaş’ın yükünü taşımaya başladıklarını söyleyen Beşiktaş Lisesi Müdürü Bilal İsmailoğlu, Beşiktaş’ta yer alan özel okul ve dershanelerin arasında devlet okulu, hem de başarılı bir devlet okulu olmanın gururunu taşıdıklarını söyledi. Üniversite sınavlarında, başarı ortalamalarının çok yüksek olduğunu belirten İsmailoğlu, “Bir devlet okulu olarak gösterdiğimiz başarılar azımsanacak gibi değildir. Okulda verdiğimiz eğitimin yanı sıra okul bünyesinde kurduğumuz dershane ile eğitimi okulun dışına taşımayı da başardık. Beşiktaş çok sayıda tanınmış ve başarılı dershanelere de ev sahipliği yapıyor. Biz bu büyük dershaneler arasında Beşiktaş Dershanesi’ni çok iyi yerlere getirdik. Öğrencinin kötü durumlara düşmesini de engelleyerek hem hafta içi hem de hafta sonu kesintisiz eğitim ve eğitimin yanında bu yaştaki çocukların asıl ihtiyacı olanı öğretimi de veriyoruz.” dedi.
Sporda birincilikler
Beşiktaş Lisesi’nden
Beşiktaş Lisesi geçen sene baz alınırsa, önemli spor başarılarına imza atmış bulunuyor. Beşiktaş Lisesi Futbol Takımı’nın geçen sene İstanbul 2.’liği ve Türkiye 5.’liği bulunuyor. Beşiktaş Takımı’nın altyapı hocalarının da beden öğretmenliği yaptığı lise, takıma altyapı oyuncuları yetiştiriyor. Türkiye genelinde anlaşıldığı gibi spor denilince sadece futbolu akla getirmeyen Beşiktaş Lisesi’nin sporun diğer alanlarında da başarıları bulunuyor. Erkekler voleybolda İstanbul 1.’liği ve atletizmde yine İstanbul 1.’liği bu başarılardan sadece birkaç tanesi…
Vakıf Çalışmaları
2 bin öğrencinin eğitim gördüğü Beşiktaş Lisesi de, bir çok genel lisenin yaşadığı sorunu yaşıyor. Devlet tarafından sağlanan iki adet hizmetli okulun temizlik gibi ihtiyaçlarının karşılanmasında yeterli olmuyor. Beşiktaş Lisesi, bu sorunu Beşiktaş Lisesi Kültür ve Eğitim Vakfı’nın çalışmaları ile çözüme kavuşturmuş. Şu anda Beşiktaş Lisesi’nde, Vakıf tarafından 16 görevli çalışıyor. Vakıf Başkanı Nevzat Ustaoğlu, vakıfta görev alan yardımsever vatandaşlar sayesinde bunun gibi daha bir çok sorunu çözdüklerini söyledi.
Tarihçe
Beşiktaş Lisesi’nin binası 1863-1867 yılları arasında Çırağan Sarayı’na ek bina olarak Abdülaziz tarafından yapılmış ve harem dairesi olarak kullanılmıştır. 1876 yılında V. Murat’ın 28 yıl sürgün hayatı yaşadığı okulda, V. Murat’ın odası bugün kantin olarak kullanılmaktadır. Kimya laboratuarı Sultan Murat’ın, Fizik laboratuarı ise kadın efendilerin hamam dairesi olarak kullanılmıştır. Beşiktaş Lisesi, bu uzun tarihe sahip bugünkü binasına geçmeden önce Akaretler’de 1937-1938 öğretim yılında ortaokul olarak eğitime başlamıştır. 1940-1941 yılında bugünkü binasına yerleşmiş ve Beşiktaş 2. Kız Ortaokulu adını almıştır. 1960 yılında Kız Lisesi olan okul 1993-1994 öğretim yılından itibaren karma liseye dönüştürülmüş ve ismi Beşiktaş Lisesi olmuştur.
Olimpiyat heyecanı
2002 Kavram Olimpiyatları her yıl olduğu gibi bu yılda büyük bir heyacanla start aldı. Kavram Dersanelerinden yapılan açıklamaya göre, 2002 Olimpiyatları için başvuru 01 Aralık 2001′de başladı. Lise 1 ve Lise 2 öğrencilerinin katılımı ile gerçekleşen Geleneksel Kavram Olimpiyatları dört alanda uygulanıyor. Yetkililer konu hakkında şu bilgileri verdi;
“Matematik, Fen, Sözel ve Dil alanında gerçekleşen olimpiyat sınavı iki aşamada yapılıyor. Her yıl geleneksel olarak düzenlenen Kavram Olimpiyatları’nın amacı; çalışkan gençleri desteklemek ve ilgi duydukları alanlarda yükseköğrenim görmelerini sağlamaktır”
Olimpiyat katılımcılarından başarılı olanlara geniş burs olanakları sağlayan Kavram Dershanesi kurucusu Bahattin Durmuş yaptığı açıklamada: “Kavram Dershaneleri olarak çeyrek yüzyılı aşkın süredir Atatürkçü düşüncenin aydınlığında Türkiye’nin çağdaşlaşması için kendi payımıza düşen hiçbir özveriden kaçınmadan yapıyoruz. Olimpiyat sınavında başarılı olan öğrencilerimize, Türkiye’nin birçok yerinde öğretim veren şubelerimizde, öğrenim görme olanağı ve parasal destek sağlıyoruz. Bu çabamıza gösterilen ilgiden ve bize verilen destekten dolayı teşekkür ederiz” dedi.
Kavram Dersaneleri yetkilileri ise konu hakkında daha sonra şu açıklamalarda bulundu:
“Alan birincilerine Kavram Dershaneleri’nde üniversite hazırlık bursu ve Kredi Yurtlar Kurumu’nun verdiği kredinin 2 katı oranında başarı destek bursu verilen Kavram Olimpiyat sınavında birinci aşamadan ikinci aşamaya her öğrenciye çeşitli burslar veriliyor.”
Bu arada üniversiteye hazırlanılan yılların gençlerin yaşamında önemli bir yere sahip olduğunu vurgulayan Kavram Dershaneleri kurucusu Bahattin Durmuş “Gençlerin bu süreyi en iyi şekilde geçirebilmesi için ailenin, okulun ve dershanenin desteği çok önemlidir. Gençlerin akademik başarısını yükseltmek ve psikolojik açıdan da onları rahatlatacak ortam yaratılmalıdır” dedi.
Kavram Dershaneleri’nin eğitim kalitesi açısından birçok ilke imza attığını belirten Bahattin Durmuş üniversite hazırlıkta kitlesel başarıyı hedeflediklerini ve elde ettikleri başarıda verdikleri eğitimin kalitesini vurgulayarak, “başarının önemli halkalarından biri öğretmen kadrosudur. Kavram Dershanesi’ndeki öğretmenlerin tümü kurumun öğretmenleridir ve başka yerde görev almazlar ve öğretmen kadrosunda süreklilik vardır. Kavram Dershanesi’nde uygulanan ders başarı, genel başarı ve deneme sınavlarında ÖSS sorularına paralellik yakalanır” dedi.
Yılın öğretmeni
İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Ömer Balıbey, Türk öğretmenlerinin teröre karşı yurdun her yerinde canını siper ederek görev yaptıklarını söyledi. 118-T Lions ve Leo Kulüpleri tarafından Yılın Öğretmeni Ödülü’ne layık görülen Balıbey, Lionslar tarafından 1998′de yaptırılan Gazi Mustafa Kemal İlköğretim Okulu’ndaki ödül töreninde yaptığı konuşmada elektriğin, suyun, yolun, telefonun gitmediği en ıssız dağlarda, tepelerde şanlı Türk bayrağını Mehmetçik ile birlikte öğretmenlerimiz dalgalandırıyor” dedi. Cumhuriyet’in ilk yıllarında Anadolu’ya birçok gönüllü öğretmenin eğitim için gittiğini belirten Balıbey, bugün Anadolu’nun köylerindeki birçok garip mezarı bu öğretmenlerimize aittir. Öğretmenlik çok büyük özveriler isteyen, kutsal bir meslektir” dedi.
Minik Trafikçiler
İstanbul Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü tarafından düzenlenen kursu bitiren 32′si öğretmen, 172′si öğrenci, 11′i veli 215 yeni okul geçidi görevlisi törenle sertifikalarını aldı. Emniyet Müdürü Hasan Özdemir, İstanbul’da 2 milyon 300 bin trafiğe kayıtlı otomobili 2 bin 784 trafik polisi ile kontrol etmeye çalıştıklarını belirtti. Özdemir, okul geçidi görevlisi sayısının yeni katılanlarla 2 bin 65′e ulaştığını vurguladı. Özdemir, sertifikaları İl Milli Eğitim Müdürü Ömer Balıbey ile birlikte verdi.
ÇEVKO, 10 yılda çöpten 200 milyon dolar kurtardı
Yılda çöpe atılan 105 trilyon liralık ambalaj atığının 30 trilyon liralık kısmı, toplanarak geri kazandırılabiliniyor. Ancak, yeterli bilincin oluşturulamaması, her yıl çöpe atılan 75 trilyon liralık ambalaj atığının değerlendirilememesine yol açıyor. Türkiye genelinde 50 belediye, ambalaj atıklarının toplanarak, yeniden değerlendirilebilmesi için ÇEVKO’yla işbirliği yapıyor. 10 yıl önce 14 üyeyle yola çıkan ÇEVKO’nun bugün üye sayısı 81′e ulaştı. Bunun sonucunda da her yıl yaklaşık 150 bin ton ambalaj atığı geri kazandırılarak, ülke ekonomisine 30 trilyon liralık katkı sağlanıyor. Geri kazandırılamayan 75 trilyon liralık ambalaj atığı için bilinçlendirilme çalışmalarına ağırlık veren Vakıf, son on yıl içinde 900 bin ton ambalaj atığının geri kazandırılmasını sağladı.
ONBİRİNCİ SAYFA
Kırışıklıkların sonu geldi
İdeal bir kozmetik işlemin amacı mükemmel bir sonuca ulaşmak ve hastada en az yan etki oluşturmak olmalıdır. Ayrıca istenmeyen bir etki gelişebilme olasılığına karşı,elde edilen sonuç geri dönüşümlü olmalıdır. BOTOX yukarıda ki kriterlere göre oldukça ideal olan bir kozmetik işlemdir. Aslında BOTOX (Botilinum Toksin A) yaklaşık yirmi yıldır şaşılık, santral sinir sistemi hastalıkları ve aşırı kas kasılmaları gibi birçok hastalığın tedavisinde hekimler tarafından güvenle kullanılmaktadır. Fakat, BOTOX ‘un kırışıklıkları azalttığı bir tesadüf ile anlaşılmıştır. Dr. Alastair Carruthers adında bir Dermatolog, 1986 yılında Göz Doktoru olan eşi Jean Carruthers’in şaşılık tedavisinde hastalarına uyguladığı BOTOX ‘un göz etrafındaki kırışıklıkları azalttığını gözlemlemiştir. Bu tarihten itibaren kırışıklıkları BOTOX ile tedavi etmeye başlamıştır. Dr Carruther’e göre BOTOX göz etrafı çizgilerini azaltığı için, hastalar daha mutlu ve daha az sinirli gözükmektedir. Eğer uygun şekilde uygulanırsa sonuçlar hastaların bir çoğunda doğal ve beklentileri karşılayacak düzeydedir.
Kozmetik ile uğraşan hekimler kırışıklıkların deri altında yer alan kasların kasılması sonucu derinin çekilmesiyle oluştuğunu söylemektedir. Bu kasların gevşemesi sonucunda kırışıklıklar azalır veya tamamiyle ortadan kalkar. BOTOX tedavisine en iyi cevap veren kırışıklıklar alın, göz etrafı ve kaşların arasındaki kırışıklıklardır. BOTOX ayrıca gülme çizgileri, boyun ve çene kırışıklıklarının tedavisinde de kullanılabilir.
BOTOX enjeksiyonu ile aşırı çalışan mimik kasları gevşer ve çizgiler azalır. BOTOX’un etkisi 2-7 günde görülür. Bu etki 3-6 ay sürer. Bu süre sonunda yeni enjeksiyonlara ihtiyaç duyulur. Yapılan çalışmalarda peşi sıra yapılan injeksiyonların, tedaviler arasındaki aralığı uzattığını göstermiştir.
BOTOX enjeksiyonundan sonra kas kontraksiyonunu yapan sinirde bir blokaj olur. BOTOX’un maksimum etkisini göstermesi için üç konuya dikkat edilmelidir. Öncelikle tedavi alanına 2-3 saat dokunulmamalıdır. Ayrıca hasta 2-3 saat boyunca dik pozisyonda kalmalıdır. Son olarak hastaların 2-3 saat boyunca mimik kaslarını çalıştırmaları istenmelidir. Bu işlem BOTOX’un istenen kas ve sinirleri felç etmesini sağlar. Kaşlar arasındaki kırışıklıklar için kaş çatma, alın kırışıklıkları için kaş kaldırma ve göz kırışıklıkları için gözleri kısmak maksimum faydayı sağlar.
Toksin çok düşük miktarlarda enjekte edildiği için, tedavi güvenli, yan etkiler minimaldir. Enjeksiyon sırasında hastaların yarısında hafif yanma meydana gelir. Nadiren enjeksiyon alanında morarma olabilir. Bu durum özellikle Aspirin alanlarda görülür. Diğer yan etkiler göz kapakları ve kaşlardaki düşüklüktür. Göz kapağı düşüklüğü % 1 oranında görülür. Ortalama dört haftada geriler.Uygulama doğru yapıldığında bu yan etkilerin birçoğu görülmemektedir.
BOTOX hemen hemen herkese uygulanabilir. Hatta Alaskalı gebe bir bayanda Botilismus (BOTOX zehirlenmesi) belirtileri görülmüş, fakat bebeği sağlam doğmuştur. Bu zehirlenmeye yol açan toksin ile BOTOX aynıdır, fakat zehirlenmeye toksinin oldukça yüksek dozları neden olur. Bu nedenle BOTOX oldukça güvenli bir ajandır. Toksinin kendsi oldukça pahalı olduğu için tedavi maliyeti de oldukça yüksektir.
BOTOX uygulaması basit bir işlem olduğundan rahatlıkla doktor muayenesinde yapılabilir, böylece hastaların zaman kaybetmesi engellenir. Uzun süreçler içinde gelişen kırışıklıklar, BOTOX tedavisiyle bir hafta da geriler. Eğer uygun kırışıklara uygulanırsa BOTOX ile diğer kozmetik yöntemlerle elde edilemeyecek başarılara ulaşılır.
BOTOX’un diğer bir kullanım alanı ise aşırı terleme durumudur. Aşırı koltukaltı terlemesi veya hiperhidroz bazı kişilerde görülen ve bu kişilerin yaşantısını olumsuz yönde etkileyen bir tablodur. Terleme için daha önce yapılan tedaviler umut verici değildir. Günümüzde BOTOX koltuk altı ve avuçiçi terlemesini güvenli bir şekilde tedavi etmektedir.Tedavi ile ulaşılan belirgin ve güvenli etki hastaların yaşam kalitesini arttırmaktadır. Geçmişte hiperhidroz tedavisinde kullanılan yöntemlerin etkisiz ve zor olması, BOTOX ‘u avantajlı duruma getirmiştir.
Terleme miktarı ter bezlerini uyaran sinirlerle kontrol edilir. BOTOX bu sinir uçlarında uyarıyı sağlayan asetilkolin salınımını engeller. Böylece ter bezlerine uyarı ulaşmadığından ter salgısı oluşmaz.
BOTOX tedavisi muayene şartlarında 30 dakika içinde uygulanır.EMLA adlı lokal anestezik krem koltuk altlarına işlem öncesi uygulanır, diğer tür anesteziye ihtiyaç duyulmaz. Tedavinin etkisi birkaç saat veya gün içinde ortaya çıkar. Etkisi 6-10 ay devam eder, bazen bir yıla kadar uzayabilir.
Menopozda kemik ağrılarına çözüm
New England Journal Of Medicine adlı etkin İngiliz tıp dergisine göre, yeni keşfedilen ‘risedronat’ adlı molekül, kadınlara menopoz sonrası kalça kırığı riskini yüzde 60 azaltıyor. Çeşitli ülkelerde 183 klinik merkezde 9 bin kadın üzerinde yürütülen Kalça Girişim Programı’nda denenen risedronatın, sindirim sistemine yan etkisi bulunmuyor. Aventis Pharma tarafından geliştirilen yeni molekülün, kemik erimesini önleyici etkisi de vardır. Klinik çalışmalarda risedronatın 12 aylık osteoporoz tedavisi sonucunda omurga kırığı riskini ise yüzde 62 azalttığı belirlenmiş.
Soğuk algınlığına süper ilaç geliyor
Doğrudan doğruya soğuk algınlığına sebep olan virüsü hedef alan bir ilacın, hastalığın semptomlarını 24 saatte ortadan kaldırdığı açıklandı. ‘Plenonaril’ isimli ilacın, gerekli incelemeler tamamlandıktan sonra piyasaya verilmesi bekleniyor.
ABD’li uzmanlar, ‘Plenonaril’ isimli ilacın burun akması, öksürük, kas ağrısı, boğaz yanması gibi soğuk algınlığı semptomlarını 24 saat içinde azalttığını bildirdiler. Yeni ilaç, semptomları ortadan kaldırmak yerine doğrudan virüse saldırarak rahatsızlığın yayılmasını engelliyor.
ABD Gıda ve İlaç Dairesi tarafından incelenen ilaçla ilgili detaylar, Chicago’da yapılan Antimikrobik Maddeler ve Kemoterapi Konferansı’nda açıklandı. 2000 kişi üzerinde yapılan klinik testlerde görev alan Virginia Üniversitesi’nden Prof. Frederick Hayden, “Plenonaril’e erken başlandığında tüm semptomlarda azalma gözlemleniyor. Bu ilaç, anti-viral tedavide ilk etkili ilaç” dedi.
Her baş ağrısı migren değil
Türk Baş Ağrısı Epidemiyolojisi çalışmasına göre, ülkemizde her 100 yetişkinden 16′sı migren atakları geçiriyor. Kadınlarda bu oranın erkeklerden üç kat fazla olduğunun altını çizen uzman doktorlar migren konusunda şu bilgileri veriyor:
“Migren konusunda Uluslararası Baş Ağrısı Topluluğu’nun 1988′de yayımladığı tanı kriterleri esastır. Belli aralıklarla tekrarlayan, şiddetli, zonklayıcı, bulantı ve kusmanın eşlik ettiği baş ağrıları migren olarak değerlendirilir.”
Migren tedavisinde, etkili ama yan etkisi en az ilacı öneren Altunhalka, ilaçlara mümkün olan en az dozda başlanması ve dozun yavaşça artırılması gerektiğini söyledi.
ONİKİNCİ SAYFA
Radyonun starları BEŞİKTAŞ’ta
Onları radyolarınızdan her gün dinliyorsunuz. Hepsi birbirinden başarılı radyocular. Müzik tutkunu olan bu insanlar bazen işyerinizde, bazen evinizde ve bazen de arabalarınızda bir parça keyif katmak için konuk oluyorlar radyolarınıza. Yüzlerini pek tanımasanızda sesleri ailenizden biri gibi… Gazete BEŞİKTAŞ okurları için, sizler için çok keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Seslerinden tanıdığınız starların yüzlerini ortaya çıkardık.
Radyo Renk Anadolu’da Harman Yeli ve STAR FM’de Hasret Rüzgarları programlarını yapıyor. Yirmialtı yaşında, sekiz yıldır radyoculuğa ve televizyonculuğa gönül vermiş. Sanatçı bir aileden geldiği için bu ortamlar hiç yabancı gelmiyor kendisine. Halk müziğini kendi öz kültürü olarak tanımlıyor ve amacının insanlara düzgün Türkçe ile düzgün müziği aktarabilmek olduğunu söylüyor. STAR FM’de ise akşam üstleri trafiğin yoğun olduğu saatlerde sürücülere yönelik programlar yapıyor.
Muzaffer hem radyo hem de televizyon
yayıncılığı yapıyorsun. Kendini radyocu mu, yoksa televizyoncu mu olarak tanımlıyorsun?
Eğer seçim yapmak zorunda olsam radyo derim. Çünkü daha sıcak ve samimi bir ortam. Televizyon ekranlarında görüldüğün an gizemini kaybediyorsun. İnsanlar radyodan sizi dinlerken kafalarında kendilerince bir Muzaffer Badıllı çiziyorlar ve sizi gördükleri an da hayal kırıklığına uğruyorlar. Hatta geçenlerde yayından çıktım minibüse bindim ve yanımdaki insanlar benden konuşuyorlardı. Ben onları dinliyorum ama diyemiyorum ki Muzaffer benim diye.. İyi ki de bilmiyorlardı benim olduğumu yoksa onların düşüncelerini nasıl öğrenebilirdim ki…
Başından geçen ilginç bir anın var mı?
Canlı yayında sevgili Mustafa Topaloğlu ile canlı telefon bağlantısı yapacağız. Kendisine ulaşmaya çalışırken mikrofonu kapatmayı unutmuşum. Mustafa Bey’le konuşuyoruz yayın öncesi. Tam bu sırada telefonlar gelmeye başladı. “Muzaffer mikrofonun açık diye”. Bütün konuşmalar yayına yansımış düşünsenize… Hemen toparlamaya çalıştım, şakaydı falan diye ancak toparlayamadık tabiki.
Dinleyicilerine vermek istediğin bir mesaj var mı?
Onlar sevmeyi bilirler, saymayı bilirler, sevindirmeyi bilirler. Ben de diyorum ki; sevelim, sevilelim, sevindirelim. Bunu üçünü başardığımız anda hiçbir sorun kalmayacaktır. Ama biz ağlıyoruz, ağlatıyoruz, ağlattırıyoruz…
Türkiye’de arabesk yayın yapan ilk bayan radyo DJ’i, STAR FM’in en başarılı programlarından birisini yapıyor, her yönüyle içten, her yönüyle dobra…
Harbi Kız, harbilik
nasıl olur?
Harbilik dış görünüşle, giyim tarzıyla olacak bir şey değildir. İçtenliktir, doğruluktur, düşündüğünü söylemektir. Bende böyle olduğumu düşünüyorum. Çok içten bir insanım, inandığımı yaparım. İnsanları çok seviyorum fakat yapılan bir şey yanlışsa yanlış olduğunu söylerim lafımı esirgemem. Bir şeye inanıyorsam milyarları verseler değiştiremezler.
Hedeflerinin ne
kadarını
gerçekleştirebildin, gelecekle ilgili
planların var mı?
Halka kendimi sevdirmekti en büyük amacım ve ulaştım. İnsanlar beni seviyorlar ve programımı dinliyorlar. Yeni bir televizyon programına başladım ve inanıyorum ki iki ay sonra çok konuşulacak.Çünkü bu işi yapan birçok isim var ama birçoğunun yapmacık olduğunu düşünüyorum. Gelecekte ise öyle bir yerde olmalıyım ki insanlar benim programıma katılmak için can atmalı. Halk beni bağrına basmalı, halkın kızı olmalıyım.
Dilek 1997 yılından beri radyolarınıza konuk oluyor. Aldığı konservatuar eğitiminin de yardımıyla STAR FM ve Radyo Mega frekanslarında çok başarılı programlar sunuyor. Gündüz programlarında neşe saçarken gece programlarında duygulu anlar yaşatıyor dinleyicilerine…
Çok duygusal bir
görünüşün var,
bu tanım doğru mu?
Aşırı duygusalım, aşırı ağlıyorum. Ama bir bakmışsınız iki dakika sonra kahkahalarla gülüyorum. İkizler burcuyum yükselenimde yengeç ondan olsa gerek. Ortasını bulamıyorum bir türlü. Çok fazla iyi niyetliyim, herkesi kendim gibi zannediyorum. Bazen bu zamanın insanı olmadığımı düşünüyorum.
Programlarının
formatı ne?
Radyo Mega da ilginç haberlerden, enteresan gazete küpurlarından bahsediyoruz. Dilek Şahin adı altında program yapıyorum. Az konuşma bol müzik var. STAR FM’de ise Dilek Ağacı adıyla programı sunuyorum. Bu programda bol muhabbet var.
Unutamadığın bir olay oldu mu programların sırasında?
Eski çalıştığım radyoda gece yayını yapıyorum. Erkek arkadaşımla mesajlaşıyoruz ve ben hüngür hüngür ağlıyorum. Ama tarifi olmayan bir ağlama bu. Arada da anonsa girmek zorundayım ve dinleyiciye hiçbirşey belli etmemeye çalışıyorum. Anonsu yapıyorum mikrofonu kapatıyorum tekrar mesajlara dönüyorum. İnanılmaz kötü bir gece ve zor toparlanmış bir programdı. Hiç unutamıyorum.
Önce 1994 yılında televizyon ardından birçok radyo ve son durak Radyo Mega. Çok sinirli ama çok duygusal, sabırlı ve sözünün eri bir insan olduğunu söyleyen Yeşim ” Raiting uğruna boş sözler vermem dinleyicilerime. Eğer ararım dersem ararım, görüşürüm dersem görüşürüm” diyor.
Yeşim yeteneklerin saymakla bitmiyor. Gelecekle ilgili
planlarını bizle
paylaşır mısın?
Sözü müziği bana ait parçalardan oluşan bir kaset yapacağım bu yıl içerisinde. Aynı zamanda sanatçı arkadaşlarıma satmayı düşünüyorum bu parçalardan bazılarını. Kaliteli bir sinema filminde, iyi bir rolde oynamak istiyorum ancak belirgin bir proje yok henüz. Önümüzdeki aylarda kesinleşecek bir dizi projesi var. Hepsini gerçekleştirip çok iyi bir star olmak istiyorum çünkü bütün bu yeteneklerin bana verildiğini düşünüyorum.
Vermek istediğin bir mesaj var mı?
Bir şeyi çok istediğin zaman evrendeki bütün ilahi güçler senin emrine sığınır. İnsanlar inandıkları şeyleri yapsınlar.
Kimsenin hayatınada olmayacak kadar kendi hayatımı yaşıyorum konseptiyle bugünde radyonuzdayım! O gerçek bir müzik tutkunu. Önce arkadaş toplantılarında başlıyor, sonra kulüplerde DJ’lik yapıyor ve ordan da radyolara… Dinamik, enerjik, kıpır kıpır bir insan Mesut.
Başarılı bir
radyocusun.
Bunun sırrı ne?
Öncelikle müziği sevmelisiniz. Herkese seslenebilmek başarının en temel koşulu. Eğer toplumun her kesitinden insanlar sizi dinliyorsa amacınıza ulaşmış başarıyı yakalamışsınız demektir. Ben bunu yapabildiğime inanıyorum.
Radyo ile televizyon
arasındaki farkı
açıklarmısın?
Öncelikle radyonun keyfi bambaşka. Burada patron sizsiniz. Bağırın, çağırın, istediğiniz müziği çalın kimse size karışamaz. Dinleyicinizle de daha yakın hissediyorsunuz kendinizi. Ancak televizyonda böyle değil. Ekip çalışması var yani herkes kendi üzerine düşeni yapıyor daha resmi bir ortam.
Boş vakitlerinde neler yapıyorsun?
Çok fazla boş vaktim olduğunu söyleyemem. Çünkü radyo ve televizyon programlarının yanı sıra kulüplerde de çalıyorum. Ama böyle bir fırsat elime geçtiği zaman eve kapanıyorum, bütün panjurları kapatıp slow bir müzik açıyorum. Arkadaşlarda gelirse akşama kadar muhabet ediyoruz.
ONÜÇÜNCÜ SAYFA
Maskottu yönetici oldu
Dört yaşındayken annesinin gazetelerden bakarak diktiği Beşiktaş formasını giydi ve Beşiktaş’ın maskotu oldu. En büyük hayali Beşiktaş’ta futbolcu olmaktı, olmadı ama o şimdi Beşiktaş’ın saygın yöneticilerinden birisi… İbrahim Altınsay.
Beşiktaş yönetimine nasıl girdiniz?
Bu işe başlarken
hedefleriniz nelerdi?
Sayın Serdar Bilgili’yi 1996′dan bu yana tanıyorum. Aynı yıl Beşiktaş şampiyon olduğunda ben Kanal D’de genel müdürdüm ve bizden Beşiktaşlı yöneticiler bir şampiyonluk kutlaması istediler. Bizde elimizden gelenin en iyisini yaparak bunu gerçekleştirdik. Daha sonra Serdar Bilgili adaylığını koyduğunda ben yurt dışındaydım. Bulunduğum yerde de futbol kulüpleriyle çok içli dışlıydım ve kendisine modern bir futbol kulübünün nasıl olacağına dair görüş ve gözlemlerimi bildiren bir rapor hazırladım. O da sağ olsun büyük ilgi gösterdi buna ve benim haberim olmadan beni yönetime aldı. Hedeflerim değil hedeflerimiz demek daha doğru olur. Beşiktaşı gerek mali gerek idari yapısıyla bütün birimlerde çağdaş, modern bir kulüp yapmak ve taraftarlarımızın gurur kaynağı olmak amaçlarıyla başladık. Ve bütün çalışmalarımız bu doğrultuda devam ediyor.
Beşiktaş futbol
takımında yönetici
olmak nasıl bir
duygu? Size yüklediği sorumluluklar neler?
Gurur verici ama müthiş sorumluluk isteyen bir duygu. Sadece gönül bağıyla bağlı olduğunuz bir takımı yönetiyorsunuz ancak çok büyük bir şirketi ya da bir ülkeyi yönetiyormuş gibi hareket etmek zorundasınız. Maçlarda birinci dakikadan doksanıncı dakikaya kadar takımın yaptığı her şeyden kendim sorumluymuşum gibi hissediyorum.
Yönetici olarak kulüp yönetiminde verilen kararlarda ters
düştüğünüz oldu mu?
İlk günden oldu hemde.. Ama biz çok demokratik bir ortam oluşturduk. Yani karar alana kadar sınırsız tartışma karar alındıktan sonra da birlikte uygulama. Eğer ben arkadaşlarımı ikna edersem savunduğum tezde onlar bana uyuyorlar, arkadaşlarım beni ikna ederse de ben onlara uyuyorum. Hatta bazen bu aşırı demokrasiden yakındığım bile oluyor.
Yaşanan ekonomik krizin kulübe etkileri nelerdir? Siz ne gibi önlemler aldınız?
Biz kulübü çağdaşlaştırma kararı aldığımız zaman ekonomik kriz ortaya çıkmamıştı ve böyle bir krizin ortaya çıkması da beklenmiyordu. Biz de bu büyümeye göre yaptık planlarımızı. Planlarımızın merkezinde halka açılma ve şirketleşme bulunuyordu. Halka açılma bize çok büyük bir mali kaynak getireceği gibi, futbol takımını ve futbolcuların bon servislerini de şirketin üzerine devrediyorduk. Ancak biz tam bu adımları atacakken kriz patlak verdi. Bir süre ertelemek zorunda kaldık. Kriz sonrası bütün büyük kulüpler yönetimlerini yenilediler fakat biz bunun üstesinden gelebileceğimize inandığımız için bir kriz yönetimi kurduk ve krizde başarı politikası uyguladık. Borçlarımızı bir an önce ödeyelim, gelirlerimizi arttıralım, futbolcularımıza ödediğimiz ücretleri Türk Lirasına çevirip belli barellerde tutalım, bonservisi yüksek oyuncularımızı elimizden çıkaralım, belli bir ücret sınırlaması içinde başarılı futbolcular alalım diye amaçlar belirledik. Bu başarı politikasının son aşamasını da da alt yapıya yatırım yapmak oluşturuyor. Çünkü alt yapıdan iyi oyuncu yetişirip satarsanız, Avrupa’da oynarsanız kulüpler ciddi gelirler elde ederler. Bu amaçla çeşitli aşamalardaki altyapı takımlarına iyi oyuncular transfer ettik, başına Serpil Hamdi Tüzün’ ü getirdik. Bir pilot takım ve Kartal Yuvaları adını verdiğimiz uydu altyapı takımları oluşturduk. İleriki yıllarda bu uygulamayı Türkiye çapında yapmayı düşünüyoruz. Bütün bu çalışmalarla krizden en az şekilde etkilenerek atlatmayı hedefliyoruz.
Şirketleşmenin size sağlayacağı faydalar nelerdir?
Bu projede borsanın durumu çok önemli.Eğer borsa bizim uygulamaya geçmeyi düşündüğümüz zaman ki gibi olsaydı 50-60 milyon dolarlık bir gelirimiz olacaktı. Futbol takımı da şirkete devredileceği için kulübün bütün gelirlerinin yönetimi tam bir profesyonel mekanizma içinde ele alınacaktır.
Şampiyonlar ligine
katılmakta iddialısınız. Yeni transferler
düşünüyor musunuz?
Modern bir kulüp olmanın yolu her sezon şampiyonlar ligine katılmaktan geçiyor. Şampiyonlar ligi; ilk olarak çok büyük bir gelir kaynağıdır, ikincisi çok büyük bir vitrin, üçüncüsü de çok büyük bir kültürdür. Bizim bu sene ki kadromuzda birkaç yabancı transfer dışında ( bu transferlerde hocamızın kendi insiyatifi ile yapılmış transferlerdir ) yanlış yaptığımızı zannetmiyorum. Yanlışlarda olduğu zaman düzeltmeye çalışıyoruz. Bana göre bu sene ki kadromuz çok yeterli bir kadro ki, bir tek kaleci sorunumuz vardı onu da çözdük. Şu anda tek ihtiyacımız Nihat’ın yerini dolduracak ve bir de savunmamızı takviye edecek bir oyuncuya ihtiyacımız var.Bu oyuncuları da 31 Ocak’a kadar kadromuza katacağız.
ISO 9001 belgesi
almayı başaran ilk ve tek takımsınız. Bunu nasıl başardınız?
Biz kendi şirketlerimizi nasıl yönetiyorsak Beşiktaş’ı onun on misli daha özenle ve istekle yönetiyoruz. Bütün modern uygulamaları yapıyoruz. Biz bu uygulamaları İSO 9001 belgesi almak için yapmadık. Kulübün alt yapısını modernleştirdiğimiz için tüm tesislerimizle bu belgeyi almaya layık görüldük.Ayrıca tarama, istatistik gibi bilgisayar programlarımızdan dolayı Microsoft’un Bilgisayar Programı ödülünü aldık.
Taraftarlarınıza
vermek istediğiniz mesajlarınız var mı?
Beşiktaş taraftarı ancak kendisi ile tanımlanabilir. Olgun, futbolu bilen, kulübüne değer veren bir taraftardır. Maçın başından sonuna kadar takımını destekler. Hiçbir taraftara benzemez. Ben onlardan istiyorum ki; sadece atılan golde değil kurtarılan golde de, girilen pozüsyonlarda da takımını desteklesin. Çünkü beşiktaş futbolcusu o formatı giydiği anda yüreğiyle oynar ve o yüreği coşturacak olan da taraftardır. Eleştirilerini maç sırasında değil maçtan sonra yapılmalı. Maç sırasında yapılan eleştiri taraftarlığa sığmaz.
TÜRK Kartalları
BJK’li gençler, “basketbol yabancısızda oynanır” diyor. Türk basketbol dünyasında bu sene yabancısız oynayan ve buna rağmen de büyük başarılara imza atan Beşiktaş’ın koçu Ahmet Kandemir ile “bizim takımı profesyonel anlamda diğer klüplerle karşılaştırmak pek doğru değil”şeklinde konuşuyor. Kandemir “Beşiktaş felsefesi gereği, bugüne kadar küçük yaşta oyuncu yetiştirip, Türk basketboluna kazandırmıştır” diyerek, başarıyı sürekli kılmak istediklerini söylüyor. Kandemir sorularımızı yanıtlarken, konu hakkında spor kamuoyuna şu mesajları verdi;
Türk basketboluna baktığınız zaman
Beşiktaş takımını
nerede görüyorsunuz?
Türkiye’de müessese ve spor klüpleri olmak üzere iki çeşit klüp bulunmaktadır. Bu klüplerin içinde gençlik klüpleri de yer almaktadır. Beşiktaş’ın temeli gençlik klüplerine dayanmaktadır. Türkiye geneline baktığımızda çoğu gençlik klübü maddi bakımdan büyük sıkıntı yaşamaktadır. Sonuç olarak Beşiktaş’ı profesyonel anlamda diğer klüplerle karşılaştırmak pek mümkün değil. Çünkü her klübün gelir seviyesi farklılık göstermektedir. Beşiktaş maddi bakımdan fazla iyi olmamasına rağmen izlediği felsefe sayesinde kaliteli oyunculara sahiptir.
Yabancı oyuncu
olmayan tek
takımsınız,
bu konuda söylemek istedikleriniz var mı?
Beşiktaş klüp olarak kendine bir felsefe oluşturdu, bu felsefe doğrultusunda hareket etmeye çalışıyor. Biz oyuncuları küçük yaşta alıp yetiştiriyoruz. Tabi ki bu durumda oyuncular uzun süre takımda oynuyorlar. Yabancı oyuncular ise genellikle bir sene takımda kalıyorlar bu da şu demek oluyor sadece bir senelik başarı sağlıyor. Ama biz Beşiktaş takımı olarak kalıcı ve aynı düzeyde başarı istiyoruz. Yabancısız oynamamızın bir sebebide bir takıma yabancı oyuncu geldiği zaman takımı onlar idare etmeye başlaması, bu durumda takımın düzeni de bozulabilir. İstesek dahi yabancı oyuncu alacak kadar maddi durumumuz iyi değil zaten.
Avrupa takımı
olduğunuzu
düşünüyor musunuz?
Evet kendimizi bir Avrupa takımı olarak görüyoruz.Belki yabancı oyuncumuz yok ama Avrupada bir çok takım yabancı oyuncusuz bir çok başarı yakaladı. Eksiğimizin sadece teknik açıdan olduğunu düşünüyorum.
Milli basketbol
takımımızı nasıl
buluyorsunuz?
Milli basketbol takımımızı çok başarılı buluyorum. Çünkü Milli takım elindekilerini tamamiyle kullanarak birçok başarıya imza attı.
Basının basketbola verdiği önem
hakkındaki
düşünceleriniz?
Gazetelerde çalışan genel yayın yönetmenleri genellikle futbolcu kökenli. Bundan dolayı gazetelerde futbola daha fazla yer ayırıyorlar. Diğer önemli sebep ise millet olarak futbola çok meraklı olmamız. Gazeteler de doğal olarak reyting uğruna futbola doğru bir kayma yaşanmasına sebep oluyor. Efes ve Ülker Avrupa maçlarında yanlarında birer tane gazeteci götürdüler. Böylece Türkiye’de basketbolu tüm ülkeye yayma açısından bir ilke imza attılar.
Disiplinin sporcuların hayatındaki yerini söyler misiniz?
Saha içi disiplin ve saha dışı disiplin olmak üzere iki şekilde disiplin vardır. Bana göre saha içi disiplin çok daha önemlidir. Ama şunu da söylemek gerekir ki iyi bir oyuncu zaten kendi disiplinini oluşturur. Oyuncuların özel yaşamlarınında da dikkat etmasi gereken noktalar vardır. Bu konu hakkında çeşitli kurallar belirlenmiş durumda.Fakat yine de her klüp kendine uygun kurallar uygulamaktadır.
Basketbola yeni
başlayan gençlere tavsiyeleriniz?
Takım sporlarında basketbol ayrı bir yere sahip. Öğrencilerin kişilik gelişimlerinde önemli bir yere sahiptir. Çünkü günümüz gençleri kendilerine hiç faydalı olmayan hatta zarar veren alanlara yöneliyorlar. Bana göre gençler böyle faydalı alanlara yönelirlerse özel hayatından iş yaşamına kadar olumlu bir çok yansıma sağlayacaktır.
“Gol attığımda karanlık bir tünele giriyorum”
Beşiktaş’ın bu yıl yaptığı en önemli ve yararlı transferlerden biri kabul edilen Tümer, “Beşiktaş’ı televizyondan izleyip, böyle bir takımda oynamanın hayallerini kurdım. Şimdi bu hayallerim gerçek oldu” dedi. Beşiktaş’a leke getirecek hiçbir şey içinde olmayacağını da söyleyen Tümer, şimdi amacının milli takımda oynamak olduğunu açıkladı. Tümer, Gazete Beşiktaş’a içini döktü.
Futbol yaşantına nasıl başladın?
Zonguldak Spor’un alt yapısında başladım. Ailem okumamı istedi ancak ben futbolu tercih ettim ve bu konudaki en büyük desteği amcamdan gördüm. Zonguldak Spor’da Minik Takım, Yıldız Takım, Genç Takım ve sonunda A Takım’ a çıktım. Bu formayı üç yıl giydikten sonra Van Spor’a transfer oldum. Oradan Samsun Spor’a gittim. Burada da dört yıl oynadıktan sonra nihayet Beşiktaş’ tayım.
Başlangıçtaki hedeflerin nelerdi?
Futbola başlarken hedeflerim yoktu sadece hayallerim vardı. Beşiktaş’ı televizyondan izlerken hep o takımın içinde olma hayalleri kurardım. Ve hayallerim gerçek oldu.
Beşiktaş maceranı nasıl değerlendiriyorsun?
Beşiktaş’ a imza attığım ilk günü hayatım boyunca unutmayacağım. Anlatılmaz bir duygu. Beşiktaş’a imza atarken en büyük hedefime ulaştım. Şimdiki hedefim, Beşiktaş formasıyla büyük başarılar kazanıp Milli Takım’a girmek. Ondan sonra da daha büyük hedeflerim olacak tabiiki. Çünkü bu takımda hedefsiz kalamazsınız. Beşiktaş futbolcusu olmak çok gurur verici bir duygu. Beşiktaş’ a leke getirecek hiçbir şey yapmam.
Unutamadığın
anıların var mı?
Geçen sezon Samsun maçı için İstanbul’a geldiğimizde sakatlığım nedeniyle karşılaşmayı tribünden izlemiştim. Maçı seyredeceğim yerde tribünleri hayranlıkla seyrettim. İnönü Stadı’nı ve Beşiktaş taraftarını anlatmak imkansız. İnanılmaz büyüleyici bir atmosferdi. En ufak bir ses yankı haline gelip muhteşem bir coşku yaratıyordu. Beşiktaş seyircisiyle ilgili hiç unutamayacağım bir anı benim için.
Gol atmak nasıl bir duygu?
Tarifi olmayan bir duygu. Bu duygunun tarifini Ümit Karan çok iyi yapıyor. Ümit, “Gol atarken karanlık bir tünele giriyorum” diye ifade etti. Çok doğru bir tanımlama. Gol atan oyuncuların yüz ifadelerine bakarsanız bunu anlarsınız. Önceki maçlardan birinde İbrahim bir gol atmıştı. Kendini öyle bir kaybetti ki, sallıyorum ama yine de kendisine gelmiyordu. İşte gol bu demek. Beşiktaş formasıyla gol atmak çok daha farklı. Uğurlu sayım Zonguldak’ın plakası olan 67, ancak bu numarada forma olmadığı için formamın içine 67 numaralı t-shirt giyiyorum.
Taraftara mesajın var mı?
Bize inansınlar. Takımın uyum sorununu aşıyoruz ve iyi gelişmeler gösteriyoruz. Lig uzun bir maraton. Bu maratondaki amacımız zirveye çıkmak. Herkesin sabırlı olmasını ve bize güvenmesini istiyorum. Taraftarımız yanımızda olursa başaramayacağımız hiç bir şey olmayacak.
Hasan Arat: “Avrupa kupalarında başarılı olmalıyız”
Mart ayında yapılacak genel kurulda başkan adayı olması beklenen Hasan Arat, “Seçim ortamına girilmiştir” dedi. Arat, “Beşiktaş’ı artık ikinci kez aldatamazsınız. İki sezonda üç teknik adam değiştirilmesi, 16 yıl sonra Beşiktaş’ın Avrupa kupalarına katılmaması, Nihat’ın gönderilmesi büyük yanlışlardır” ifadelerini kullandı.
Kalkavan: “2002′de para konuşacak”
Beşiktaş’ın unutulmaz yöneticilerinden İhsan Kalkavan, 2002 yılında yapılacak kongre için iddialı konuştu. Kalkavan şunları söyledi: “Yönetime girecekler mutlaka işadamı, ekonomist olmalı. 50 milyon dolarlık bütçesi olan Beşiktaş’a iş dünyasında batmış ya da memur kişilerin aday olmaması gerekir. Kongrede ben başkana değil ekibe oy vereceğim. Bilgili kaliteli ekip kuramadığı için hedeflerinin yüzde 30′unu gerçekleştirdi.”
ONDÖRDÜNCÜ SAYFA
Beşiktaş’a izin var Taksim ve Şişli’ye yok
Ulaşım Koordinasyon Merkezi (UKOME) ve İl Trafik Komisyonu’nun aldığı karar gereği, minibüslerin, 24 Aralık Pazartesi gününden itibaren Taksim ve Şişli’ye giremeyeceği açıklandı.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde yapılan açıklamada metro güzergahında çalışan İETT ve özel halk otobüsleriyle minibüslerin aynı güzergahta paralel çalışmalarını engellemek ve trafik yoğunluğunu önlemek için düzenlemeye gidildiği kaydedildi.
Sadece Beşiktaş’a Sınırlı İzin
UKOME ve İl Trafik Komisyonu’nun aldığı karar gereği, Sarıyer – Beşiktaş arasındaki 82 araçlık B 30, Sarıyer – Taksim arasındaki 109 araçlık B 31, Sarıyer – Şişli arasındaki 51 araçlık B 32 ve Gültepe – Levent arasındaki 40 araçlık B 33 numaralı hatlarda çalışan minibüslerin Taksim ve Şişli girişlerinin, 23 Aralık Pazar gününden itibaren durduruldu.
Uygulama başladı
Yine açıklamada B 30, B 31 ve B 32 numaralı hatların tek bir hat adı altında toplandığı, minibüsçülerin kendilerine verilen 6 güzergahta dönüşümlü olarak çalışacağı belirtildi. Toplam 242 araçlık bu hattın sadece 90 aracının Beşiktaş’a girmesine izin verilirken, diğerleri 4. Levent Aktarma Merkezi’nde duracak.
Bedava aktarma
4 Levent aktarma İstasyonu’nun devreye girmesiyle, metroyla İETT otobüsleri arasında bilet entegrasyonu başladı. Akbil ile seyahat edenler, 1.5 saat içerisinde metroyla otobüsler arasında bedava aktarma yapabilecek. Mavi Akbil kullananlar ise sınırsız sayıda aktarma gerçekleştirebilecek. Normal bilet kullanan yolcular yeni uygulamadan yararlanamayacak.
Deprem haritaları
Büyükşehir Belediyesi, “İmar Planlarına Esas 1/5000 ölçekli Jeolojik Yerleşime Uygun Haritaları” hazırladı. 25 ilçede çalışmaların tamamlandığını söyleyen Zemin ve Deprem İnceleme Müdürü Mahmut Baş, “İstanbul’un büyük kısmı yerleşime uygun. Yerleşime uygun olmayan bölgelerde ise kesinlikle imar hareketlerine izin verilmemeli” dedi.
TV faturaları aylık
İstanbul 1. Bölge Müdürü Oğuz Özelmas, Türk Telekom’un, 01.01.2001 tarihinden itibaren Kablo-TV hizmeti karşılığı olarak 3′er aylık periyotlar halinde düzenlediği Kablo-TV faturalarını halktan gelen yoğun istek üzerine 01.01.2002 tarihinden itibaren 1′er aylık dönemler halinde düzenlemeye başlayacağını duyurdu. 01.01.2002 tarihinden itibaren Kablo-TV kullanım ücreti olarak aylık 120 kontör karşılığı miktar (bugünkü kontör ücreti üzerinden 6.000.000) her ay faturalandırılacak.
ONBEŞİNCİ SAYFA
“Futbolu sevmiyoruz”
Deniz Gökçe çok yönlü bir insan… “Amerika’da Atlanta’dayken üniversitede ders veriyordum. Bir avukat sınıfıma dinleyici öğrenci olarak geldi. Adam Atlanta Belediye Reisliği’ne hazırlanıyordu ve seçmeli ders alıyordu. Ona seçimle ilgili istatistiki araştırma konularında yardım ettim. O da bana Belediye Reisi seçildikten sonra Atlanta Halk Basketbol Takımı’nın 8 sene boyunca basketbol maçları için serbest giriş bileti verdi. Ve yakından izlemeye başladım, bu konuda kitaplar okudum. 1981 yılında 40 yaşında Türkiye’ye döndüğümde, Boğaziçi Üniversitesi’ne gelmiştim, hayat zordu, en kolay eğlence basket maçlarıydı o zaman. Basket maçlarına gidip gelmeye başladım. Baktım ki yazılıp çizilenler maçlarda olanları tam aksettirmiyor. 1982 yılı başında Cumhuriyet Gazetesi’nde Hasan Cemal Genel Yayın Yönetmeni’yken gittim “Ben basketbol yazısı yazacağım” dedim. O da tamam deyince yazıları yazmaya başladım. Ve böylelikle spor yazarı oldum” şeklinde kornuşan Deniz Gökçe’yi ayrıca televizyon ekranlarından da tanıyoruz. NTV’de ekonomi yorumları da yapan Gökçe, Gazete BEŞİKTAŞ’a ağırlıklı olarak spor hakkında konuştu. İşte Deniz Gökçe’nin sorularımıza yanıtları…
Kendinizden
bahseder misiniz?
1942′de doğdum. İstanbul’da büyüdüm. Alman Lisesi’nde okudum. Resmi olarak spora ilk İstanbul Teknik Üniversitesi Yıldız Basket Takımı’nda başladım. İyi bir kaleciydim. Sonra Kasımpaşa Takımı’na transfer oldum. Kasımpaşa Genç Takımı’nda kaleci olarak oynadım. 1960 yılında menüsküs oldum. 17 yaşındaydım o zaman ve iki sene spor yapamadım. O aralarda Beşiktaşlı rahmetli kaleci Sabri Dino vardı, takım arkadaşıydık, beraber oynardık. Yine rahmetli Beşiktaşlı Yusuf vardı, meşhur Arap Yusuf denirdi. Onlarla çok samimiydik. Sonra ben Ankara’ya o zamanki adı Mülkiye olan Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne gittim. Mülkiye Basketbol Takımı’nda da oynadım. Yani hem futbol hem basketbol oynadım. Mülkiye Basketbol Takımı Ankara 1. ligindeydi. Bu basket yaşantım askerliğe kadar devam etti. Ondan sonra tekrar futbola döndüm. Üniversite 2. sınıftan sonra Almanya’ya gittim. Orada da 2. Ligdeki bir takımda oynadım. Sonra geri döndüm. Üniversiteyi ve askerliği bitirdim. Amerika’ya gittim. Amerika’da Atlanta’da 37 yaşına kadar oynadım.
Spor yazarlığına
nasıl başladınız?
Bunun hikayesi ilginçtir. Amerika’da Atlanta’dayken üniversitede ders veriyordum. Bir avukat sınıfıma dinleyici öğrenci olarak geldi. Adam Atlanta Belediye Reisliğine hazırlanıyordu ve seçmeli ders alıyordu. Ona seçimle ilgili istatistiki araştırma konularında yardım ettim. O da bana Belediye Reisi seçildikten sonra Atlanta Halk Basketbol Takımının 8 sene boyunca basketbol maçları için serbest giriş bileti verdi. Ve yakından izlemeye başladım, bu konuda kitaplar okudum. 1981 yılında 40 yaşında Türkiye’ye döndüğümde, Boğaziçi Üniversitesi’ne gelmiştim, hayat zordu, en kolay eğlence basket maçlarıydı o zaman. Basket maçlarına gidip gelmeye başladım. Baktım ki yazılıp çizilenler maçlarda olanları tam aksettirmiyor. 1982 yılı başında Cumhuriyet Gazetesi’nde Hasan Cemal Genel Yayın Yönetmeniyken gittim “Ben basketbol yazarı yazacağım” dedim. O da tamam deyince yazılar yazmaya başladım ben. Bu yazılar tutuldu. 9 sene Cumhuriyet Gazetesi’nde basketbol yazıları yazdım. O arada bir süre spor dergileri de çıkarttık. Amatör olarak başladı bu iş yani. Sonra 1990′lı yıllara girerken sırasıyla Nokta, Sabah, Hürriyet, Yeni Yüzyıl’da yazdım. Şimdi de halen Akşam Gazetesi’nde yazıyorum.
Türkiye’deki spor
faaliyetlerini nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Türk toplumu sporsever bir toplum değil. İddialaşmayı seven bir toplum. Bunu şöyle anlatabilirim. San Marino ile maç yapıyoruz. Bilinmeyen tek şey acaba 6 gol mu atacağız 7 gol mü.. Ali Samiyen stadında Milli Takım San Marino ile maça çıkıyor. Adamlar zaten kurbanlık koyun gibi gelmiş. Tribünden adamların kafasına kola tenekeleri atılıyor. Adam zaten 20 tane gol yiyecek. Ne gereği var bunlara. Futbolu hiç sevmiyoruz aslında. Rekabetin asıl nedenini bilmiyoruz. Sadece iddialaşmayı seviyoruz, kavga etmeyi seviyoruz. Sosyal bir sorundur bu. Çünkü sporu en çok seviyorum diyenler sporcu değiller.
Peki, futbolun
insanların içindeki
şiddet duygularını
uyandırdığına
inanıyor musunuz?
Ben çok farklı bir şekilde bakıyorum. Türk toplumunda bir kesim var. Kadınlar genelde futbolla alakalı değil. Erkeklerinde yarısı yani nüfusun dörtte biri futbol manyağı diyeyim. Futbolun insanlara sempatik gelen bir tarafı var. Kısa boylu olsan da hızlı sağ açık olabilirsin, çok uzun boylu olursan santrafor oynarsın, kuvvetli olursan stoper olursun, teknik olursan Oğuz olursun, Şifo Mehmet olursun yani kısacası futbol demokratik bir oyun. İkincisi futbolda malzeme gerekmiyor. Bir de futbolda sakatlık az. Toplumun büyük bir kesimi için ‘Ben varım’ ‘Bende bu sosyal hayatta yaşıyorum’ diyebilmeleri için tek ortam futbol. Ben varım dediği tek yerde de onun varlığına balta geldiği zaman, takım yenilince örneğin, o zaman fena halde hırslanıp kavga çıkarıyor. Öyle bir sosyal psikolojik analizim var bu konuda.
Futbolun toplumları
uyuşturan bir etkisi
olduğu tezine
inanıyor musunuz?
Tam tersine bu çok eski bir tezdir. Bu depolitizizasyon içindir. Halbuki Türkiye’de tamamen politizasyon için kullanılır. Mısır’da iki tane takım vardır. Bir tanesi El Ahri diğeri Zamalek. Bu takımların biri solcuların, milliyetçilerin diğeri ise batılı taraftarlarındır. Yani iki takım arasında aslında siyasi bir maç yapılır. Buna Türkiye’den de Efes ve Ülker basketbol maçlarını örnek verebiliriz. Ülker taraftarı dinci, Efes taraftarı ise milliyetçidir. Görüldüğü üzere hepsinin altında siyasi düşüncelerin yeri vardır.
Türkiye’deki spor
gazetelerini nasıl
buluyorsunuz?
Hiçbirisini okumuyorum. Sadece futbol içeriyor diyerek yakınanlar da var ama buna hak vermiyorum. Yüzme havuzu olmayan bir yerde yüzme yarışı olmuyor, kayak sporu olmayan bir yerde kayak okuyacak kimse olmuyor, dolayısıyla da talep işidir bu. Atletizm yazdığın zaman gazeteyi yüz kişi okuyor ancak Fenerbahçe şampiyon olduğu zaman gazetenin tirajı iki katına çıkıyor.
Unutamadığınız bir maç ve
unutamadığınız bir futbolcu var mı?
Metin Oktay en çok beğendiğim ve takdir ettiğim futbolcuydu. Unutamadığım maç olarak değil de takımların gerçekten başarılı bulduğum ve alkışladığım dönemleri var. Derwal döneminde Galatasaray’ı, Gordon Milne döneminde Beşiktaş’ı, Osieck döneminde de Fenerbahçe’yi alkışladım.
Beşiktaş futbol
akımının Türk
basınındaki ve Türk futbolundaki yerini
değerlendirir misiniz?
Ben Beşiktaşlı spor yazarlarının hepsini okurum. Çünkü Beşiktaş’ın yazarları kulüp gibi daha alçakgönüllüdürler, ortaya polemiklerle atılmazlar. Ancak bir özellikleri de kendi takımlarını çok acımasız eleştirmeleridir. Futbol takımına gelince: Futbol artık bir endüstri. Bütün endüstriler gibi sermayesi kuvvetli olduğu oranda üretim yapabilir. Beşiktaş’ta da sermaye yok. Dolayısıyla takımın en üst düzeyde rekabet etmesi ya alt yapıdan gelen kaynağa bağlı ki o kaynağı uzun zaman kullandı ya da şanslı bin kuşak yakalamasına bağlı. Serdar Bilgili döneminde bir atılım yapmaya çalışıldı ama toplumlar o kadar kolay değişmiyor. Kulübü halka açmaya çalıştılar, şirketleştirerek gelir sağlamak istediler. Aslında Beşiktaş gerek tesisleri açısından gerekse alt yapısından oyuncu üretmek açısından fakir bir kulüp değil. Sadece nakit yaratma açısından sorunları var. Bu sorun da Türkiye içerisinde başarısını engellemiyor ancak uluslar arası alanda başarılı olmasını engelliyor.
Beşiktaş
yönetimi için ne söyleyeceksiniz?
Şanssız bir dönem. Daum sorunu takımın yapısını bozdu. Ancak Daum, Fatih Terim’ den sonra Türkiye’deki en iyi antrenördür. Daum’ un kişisel sorunları takıma hem oyuncu transferinde hem de takımı hazırlama konusunda önemli ölçüde engel oldu. Dolayısıyla yönetimin başarısını etkiledi bu olumsuzluklar. Serdar Bilgili’ de böyle karambol bir ortamda teknik işleri ve transferi tümüyle Daum’ a bırakmanın faturasını ödemiş durumda.
Fevzi’nin
durumunu nasıl
değerlendiriyorsunuz?
Fevzi çok genç yaşta sorumluluk aldı ve ondan sonra bütün futbolcuların girdiği sorunlarla karşılaştı. Çok erken evlenme, sorunlu evlilik, evlere arabalara yatırım ve bunun gibi sorunlar. Borçla yatırım yapmaya kalkıştı. Bir bakıma şanslı çünkü kulüp onun borçlarını kaldırdı. Aslında sadece Fevzi değil, birçok futbolcu aynı sorunlarla karşı karşıya. Psikolojik danışman, mali danışman, menajer gibi kurumsal yardımlara ihtiyaçları var. Kulüplerin bunları göz ardı etmemesi lazım. Fevzi’nin durumu Beşiktaş’a zarar getirdi, art arda beş kaleci geldi. Halbuki Fevzi’nin sorunları halledilmeye çalışılsaydı çok başka olurdu. O çok başarılı bir kaleciydi ve ben yine başarılı olacağına inanıyorum.
Genç spor yazarlarına ve taraftarlara
vermek istediğiniz bir mesaj var mı?
Dünya değişiyor ve şu anki genç spor yazarlarımız da bu değişime ve gelişime ayak uydurmuş durumda bilinçli analiz yapan çok başarılı insanlar. Bu başarının en büyük sırrı lisan gücü, bilgisayar teknolojisini kullanmak ve gelişmeleri takip etmek. Ben günümüz spor yazarlarının bunları en iyi şekilde yaptığını düşünüyorum ve bu yolda ilerlemelerini tavsiye ediyorum. Beşiktaş taraftarı çok farklı bir taraftardı ancak o da diğerlerine uydu. Küfürü çok fazla kullanmaya başladı. Taraftarlık, yakıp yıkmak ve küfür etmek hakkını vermez kimseye… Daha dikkatli olmalarını istiyorum.
ULUSOY: Gruptan çıkarız
Futbol Federasyonu Başkanı Haluk Ulusoy, 2002 Dünya Kupası finallerine Türkiye’nin zor bir gruba düştüğünü, ancak bu gruptan çıkabileceğine inandığını söyledi. Ulusoy, “Brezilya’nın bir ekol olduğunu ve dünya kupalarındaki tecrübesini biliyoruz. Çin ve Kostarika takımları birer kapalı kutu. Ancak, bizim takımımız da kolay bir ekip değil. Bu gruptan bir üst tura çıkacağız. Ayrıca, önemli olan tam 47 yıl sonra bu finallere katılmak.”
Dünya Kupası heyecanı başlıyor
47 yıllık özlemi bitiren Milli Takımımız, Japonya ve G.Kore’nin ortaklaşa düzenlediği şampiyonada kolay gruba düştü. İkinci tura göz kırptı. Takımımız ilk maçını 3 Haziran’da Brezilya ile oynayacak.
Maçlar Güney Kore’de
Japonya ve G.Kore’nin ortaklaşa düzenleyeceği Dünya Kupası finallerinin kura çekimi geçtiğimiz ay yapıldı. Güney Kore’nin Pusan kentinde, BEXCO Sergi Merkezi’nde yapılan kura çekiminde Türkiye, C Grubu’nda Brezilya, Kostarika ve Çin ile eşleşti. 31 Mayıs-30 Haziran tarihleri arasında gerçekleştirilecek şampiyonada, grup maçlarını G.Kore’de yapacak Türkiye, ilk maçını Brezilya ile 3 Haziran’da TSİ 11.00′de Ulsan’da oynayacak.
Avantajları
A Milliler, grup maçlarını birinci sırada tamamladığı taktirde H Grubu’nun ikincisi ile, grup ikincisi olması halinde ise H Grubu’nun birincisi ile ikinci turda karşılaşacak. H Grubu’nda ev sahibi Japonya, Belçika, Rusya ve Tunus bulunuyor. Takımımız bu turu geçerse çeyrek finalde F Grubu (Arjantin, İsveç, İngiltere, Nijerya) ile A Grubu’nun (Fransa, Senegal, Uruguay, Danimarka) galibiyle oynayacak.
Olimpik rezalet
İstanbul’ da 120 milyon dolar harcanarak yapılan ancak daha yolu, suyu, doğalgazı, elektriği bile olmayan Atatürk Olimpiyat Stadı açılamıyor. Yapımı tamamlanan ve geçici kabulü gerçekleştiren İkitelli’deki dev stadın açılışı için, en büyük engelin parasızlık olduğu ileri sürüldü. Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi Başkanı Sinan Erdem, stadla ilgili olarak herşeyin bitirildiğini ama stadın dışında çok fazla eksik bulunduğunu belirterek, faturayı ekonomik kriz ve 35 trilyon lira alacaklı oldukları Büyükşehir Belediyesi’ne çıkarttı.
ONALTINCI SAYFA
‘Şampiyon olacağız’
Siyah beyazlı ekibin menajeri Sinan Engin, 2002 yılı müjdesini verdi; “Şampiyon biz olacağız”. Gazete BEŞİKTAŞ’a verdiği demeçte Sinan Engin, şampiyonluk yarışında Beşiktaş her zaman vardı. Bu yıl biz şampiyon olacağız” dedi.
Engin, ” Alın terimizle, bileğimizin hakkıyla mücadele veriyoruz. Genç bir ekibiz. Kadromuzda yetenekli futbolcular var” şeklinde konuştu.
Güçlü bir kadroya sahip olduklarının altını çizen Sinan Engin, Beşiktaş’ın şampiyon olabileceğini vurgularken, “para-pul yok diye birbirimize mi küseceğiz? Yıldızlarla şampiyonluk dünyanın en kolay işi. Önemli olan genç bir kadro ile şampiyonluk” diye konuştu.
Beşiktaş Menejeri, “Herkes yetenekli oyuncu ister. Ama şartlar ortada. Paramız yok belki, ama ruhumuz var” yorumunu yaptı. Kaybetmeyi hazmedemeyen bir ekibe sahip olduklarını da hatırlatan Engin, şöyle devam etti: “Bu kadro şampiyon olacaktır. Buna hem ben, hem de futbolcularımız yürekten inanıyor. Şampiyonluğumuz asla mucize olarak görülmemeli. Çünkü yenilmeyi hazmedemeyen, kahrolan bir kadroya sahibiz. Kaderimiz deyip, kenara mı çekileceğiz? İkinci yarıda da zıpkın gibi olacağız ve ipi göğüsleyeceğiz.”
İlk yarının son maçlarında üstüste başarılı maçlar çıkartan ve taraftarlara umut veren Karakartallar hakkında teknik direktör Daum’da şampiyonluk mesajları vermeye başladı. Başkan Serdar Bilgili ise, takımın aldığı sonuçlardan büyük mutluluk duyduğunu bildirerek, “şampiyonluğun en büyük adayı biziz”şeklinde konuştu.
GALATASARAY’DA BARIŞ
Ligin ilk yarısı biterken Galatasaray’da esen sert rüzgarlar yerini barışa bıraktı. Galatasaray Başkanı Mehmet Cansun ile Galatasaray İkinci Başkanı Fatih Altaylı arasındaki Fatih Terim nedeniyle başlayan polemik iki yöneticinin geçtiğimiz ay içinde biraraya gelip öpüşmesiyle tatlıya bağlandı. Galatasaray’ın şampiyonlukta en büyük aday olduğunu söyleyen Cansun, “yöneticiler arasında problem yok” dedi.
FENERBAHÇE’DE KAVGA
Geçen yılın şampiyonu Fenerbahçe ligin ilk yarısı biterken karıştı. Sahasında seri galibiyetler alarak taraftarlarının yüzünü güldüren sarı-lacivertliler özellikle Şampiyonlar Ligi’nde “0″ puan alıp, ligde de 5 maçı kaybedince olanlar oldu. Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, sarı-lacivertli taraftarların Fenerbahçe’den şampiyonluk beklediğini söyledi. Başarısız sonuçların faturası ise, Denizli’ye kesildi.