Savaş gazileri kıskaçta

LoKuMuM<3

Bayan Üye
543932_detay.jpg

Scott Kardeşler’in şirketi Scott Free Productions’ın, iki ‘popüler sinema babası’nın blockbuster geleneğini yerleştirerek projelendirdiği “A-Takımı”, 80’lerin meşhur ‘sistemin peşine düştüğü savaş gazileri timi aksiyonu’ konseptini 2010’a uyarlama konusunda bir sıkıntı yaşamıyor. Öyle ki burada Tony Scott katkılı bir bilgisayar oyunu estetiği, reklam mantığı ve hikaye kurgusu ile oynayarak tempo yapan bir yönetmenlik var. Joe Carnahan’ın ilk blockbusterını çekmesine rağmen bir sıkıntı yaşamadığı, hatta aşk, mizah, politika, macera, aksiyon aşılama konusunda sınıfı geçtiği söylenebilir. Ancak elbette özünde izle, keyif al ve imha et filmi bu. 2000’lerin postmodern aksiyonlarından herhangi bir iz taşımıyor.

1980’lerin popüler dizilerinden ‘A Takımı’, ‘Görevimiz Tehlike’ ile birlikte ‘ekipli aksiyon veya casusluk timi’ konseptinin en hatırı sayılır TV temsilcisidir kuşkusuz. Burada da 2010 yılında, dizinin yayından kalkmasından tam 23 yıl sonra bir beyazperde versiyonuyla yüzleşiyoruz. Karşımıza çıkan toplamın ise Tony Scott ile Ridley Scott’ın şirketi Scott Free Productions’ın bir ürünü olması lehine yansımış. Öyle ki 117 dakikalık kompakt bir uyarlama yapma konusunda hedefine ulaştığı söylenebilir.

Dizinin cıngılıyla yürüyen bir bilgisayar oyunu gibi

Belki elimizdeki toplamı günümüzde gördüğümüz modern blockbusterlar kadar koreografi üstünlüğü taşıyan bir ürün olarak anmak doğru olmaz. Ancak aksiyon konusunda profesyonel olanı kurgu, müzik, efektler, mizah ve daha nicesiyle yapmayı beceren bir büyük perde filmiyle yüzleştiğimiz gerçeğini de kabul etmek lazım. Öyle ki açılış sekansından kapanış sekansına kadar bir bilgisayar oyunu havası oturtulmaya çalışıldığını, bunun yanında dizinin kulaklarımıza aşina olan cıngılının varlığıyla da nostalji aşılama hedefine ulaşıldığını söylemeliyiz.

Aslında Tony Scott’ın son dönemindeki sinema kimliğinin filme doğrudan yansıdığını iddia etmek yanlış olmaz. Öyle ki girişteki bilgisayar oyunu demolarını andıran açılış sekansının devamında sürekli biçimci olmaya ve paralel kurguyu köklemeye çalışan bir yönetmenlik stili var. Kapanış sekansının ‘A takımını her saat çağırabilirsiniz!’ ile kapanması da yine bu ‘oyun bitti’ (game over) durumunu vurgulamasının yanında, reklam arka planlı yönetmenin de sinemaya bakışını gözler önüne seriyor.

Barracus dışındaki karakterler dizinin ruhunu tutturuyor

Öyle ki zaten buradaki dört kişilik ekip tam anlamıyla kendi zihin oyunlarıyla ayakta duruyorlar. Bu doğrultuda da zekalarını konuşturdukları planlar ile peşlerine düşenleri alt etmeye çalışıyorlar. Ekibin liderini canlandıran Liam Neeson’ın babacanlık ile alaycılık arasındaki duruşu, Faceman Peck’i oynayan Bradley Cooper’ın yakışıklı ve seks peşinde hali, Murdock’ı oynayan Sharlto Copley’nin ‘kaba komedi’ mantığıyla sarılan tiplemesiyle her sahnede yerlere yatıran pozisyonu bu toplamın içine iyi oturmuş.

Belki Mr. T’nin dizideki Barracus performansının akıllarda yer edici halini bildiğimizden, buradaki Quinton Jackson’ın ‘siyahi birey’ rolü biraz aksıyor. Ancak genel anlamda bakınca bütün ekipten bir alaycılık, bir neşe, bir zeka, bir umursamazlık ve bir keyif yayıldığı söylenebilir. Bu da zaten izleyiciye yansıyor. Uzun lafın kısası ‘Onlar eğlenmiş, biz de eğleniyoruz’ denebilir.

Bu durumda aslan payı elbette yönetmen Joe Carnahan’a ait. Carnahan’ın daha önce 2002’de “Narc” ile karşımıza çıksa da 2006’da “Tehlikeli Aslar” (“Smokin’ Aces”) ile aksiyona hakim olduğunu görmüştük. Burada da açılıştaki tesadüflerle zekice kurulan sahneden başlayarak kapanıştaki devasa gel-gitlerle örülü sekansa kadar tam anlamıyla bir ince işçilik görebiliyoruz.

Tony Scott’ın yapımcılığı lehine yansımış

Elbette bu durumda Tony Scott’ın şu ana kadar ‘iş yapmak için biçimci yönetmenliğin derinine inmeyen anlayışı’nın da payı büyük. Öyle ki burada izleyicisine bir bilgisayar oyunu oynuyor hissiyatı veriyor. Buna karşın çok uçlara gitmiyor. Hareketten kesme, paralel kurgu ve ara plan gibi hikaye kurgusu ile kısa vadeli oynayan tekniklerle hedefine ulaşıyor. Hız olgusunu seyircini elinden kaçırmayacak düzeyde devreye sokuyor. “Domino”daki (2006) gibi uçlara gitmiyor. Aslında bu açıdan bakınca “A-Takımı”nın “Top Gun” (1986) ile özdeşleştirilmesi de mümkün.

Öyle ki burada aşk, komedi, macera, aksiyon, savaş gibi her türlü kitleyi içeriye çekilebilecek türlerle örülü bir blockbuster var. Tabii filmin Michael Bay’in “Kaya”sından (“The Rock”, 1996) başlayarak muhalif takılan aksiyon mantığını da perdeye yansıtması lehine bir hareket.

Irak Savaşı’nın bittiği bir dönemde, sürekli bu masum timi devirerek Müslüman kılığında para aklamaya çalışan sistemin kötü adamının (Patrick Wilson) izini sürmesi bu duruşu taçlandıran ana öğe. Onun ve ekibinin genelde yüksek rütbeli askerlerden oluşması da durumu daha da hazin bir hale getiriyor. Eseri asker-polis-gaziler çatışmasını takip eder konuma sokuyor ve adeta bir ‘Susurluk Olayı’ iskeleti yaratıyor. Ancak filmin politik duruşunu doğru bir yere oturtuyor bu olay örgüsü.

Son 10 yılın postmodern aksiyonlarından değil

Aslında yapıtın politik söylemiyle, Jessica Biel’in karakterini ‘aşk’ dozajı için devreye sokmasıyla ve özellikle de Copley’nin performansıyla gelen mizah dokusuyla; bir taşta birçok kuş vuran blockbusterlardan biri konumuna oturarak, Tony Scott’ın izini ‘dramatik’ açıdan da sürdüğü söylenebilir. Ancak filmin bu oluşumu onu eğlencelik ve popcorn yenerek tüketilebilecek bir aksiyondan ileri götürmüyor.

Ne John Woo aksiyonlarının, ne de son yıllarda izlediğimiz “Hepsini Vur” (“Shoot ‘Em Up”, 2007), “Wanted” (2008), “Kaçış” (“Running Scared”, 2006), “Tetikçi 2: Yüksek Voltaj” (“Crank 2: High Voltage”, 2009) gibi hızı ve teknolojiyi günümüze uyarlayan, sırfen koreografi ve biçimci yönetmenlik dehası olan ‘postmodern aksiyon’ filmlerinin seviyesine eriştiği söylenebilir. Ancak “A-Takımı”nın yazlık bir tür örneği olduğuna şüphe yok. Yani ‘izle, keyif al ve imha et’ filmi bu. Ama tabii yıllar sonra ‘Joe Carnahan’ın ilk gerçek blockbusterını görmüştüm ben’ şerefine nail olmakla da övünebilirsiniz, o da ayrı konu.

FİLMİN NOTU: 5.4

Künye:

A Takımı (The A Team)
Yönetmen: Joe Carnahan
Oyuncular: Liam Neeson, Patrick Wilson, Jessica Biel, Sharlto Copley, Bradley Cooper, Quinton Jackson
Süre: 117 dk.
Yapım Yılı: 2010

EZBERLE GELEN KALİTE

Fransız sinemasının kaynağındaki gangster filmi geleneğinin yeni bir örneği. “Ölümsüz”ün esasen estetik kaygısı ile öne çıkması ise 2007 yılında alanda “İkinci Nefes”in başlattığı ‘renk filtreleriyle 40’ların stilini postmodern bir yapıya kavuşturma’ geleneğinin izini sürmesini sağlıyor. Türün yüksek bilincini taşımasının yanında ülkenin popüler sinema kolunda Amerikan hikaye anlatma sinemasının geleneğini benimseyen yönetmenlerden Richard Berry imzalı olması da izlenilirliğini arttırıyor. Sonuç olarak iyi çekilmiş, kaliteli ve el attığı alana hakim bir gangster filmi var karşımızda.

Her ülke sinemasının bir özelliği vardır. Aslında bu durum ABD ve Fransa için geçerli olunca, karşımıza birden fazla seçenek çıkar. Ancak esas önem arz eden, sinema tarihinin yapraklarını karıştırdığımızda ülkenin hangi alanda profesyonelleştiğidir. Eğer o ülkenin her dönemdeki yaratıcıları, halen bu kalıplaşan alanlarda ürünler veriyorlarsa da belli bir kalite izleriz perdede. Belki başyapıtlar üremez ancak bir bilinç, bir uyum aşılanır. Karşımıza profesyonel sinema filmleri çıkar.

Kaliteli ve alana hakim bir gangster filmi

Başrolüne Jean Reno’yu taşıyan “Ölümsüz” (“L’Immortel”, 2010) de bir gangster filmi. İyi bir gangster filmi olup olmadığı tartışılabilir. Ancak kaliteli ve türe hakim bir eser olduğu gerçeğini yadsımak mümkün değil. Entrikanın nerede başlayacağı, karakterlerin ne yapacağı ve görsel atmosferin nasıl yaratılacağı gibi türün motiflerinin farkında olan bir eser bu.

Bunun böyle cereyan etmesinin ana sebebi de gangster filmi ve onun akrabası kara filmin ; 1940’lar Fransa’sında ABD’ye paralel olarak Jules Dassin, Henri Georges-Clouzot, Jacques Becker gibi yönetmenlerin eserleriyle altın dönemini yaşaması.

“İkinci Nefes” sonrası başlayan stilize değişim

Aslında bu durumun 2000’ler dünyasına yansıyışında; ilk bakışta “36 Adaletin Merkezi” (“36 Quai des Orfèvres”, 2004) gibi köklerine sağdık, neredeyse siyah-beyaz ve dingin bir kara film örneği ile gangster filmi kalıplarını renkli ışık oyunlarıyla farklılaştıran ve adeta destansı hale getiren 2.5 saatlik özel bir eser olan ““İkinci Nefes”i (“Le Deuxieme Souffle”, 2006) görebiliyoruz.

Özellikle bu Alain Corneau imzasını taşıyan ikinci filmin yaptığı dilsel devrimle, belli bir şeylerin yolunu açtığı söylenebilir. Anlayacağınız artık biçimin üzerine giden gangster filmlerinin yurdu oldu Fransa, geçmişinin aksine. O eserle birlikte de postmodern bir doku kazandı. “Ölümsüz” ise en kısa tanımıyla bu durumun meyvesini yiyen yapıtlardan biri.

Fransız popüler sineması kanadının tipik memurlarından

Öyle ki burada Richard Berry gibi yine Fransız popüler sinemasının ekolleşmesi ile devreye giren, kaynağını Amerikan hikaye anlatma sinemasından alan biçimci yönetmenlerden birinin katkısı var. Onu Christophe Gans, Chris Nahon, Olivier Megaton gibi yönetmenlerin yanına koyabiliriz. Bunların büyük bir bölümünün de zaten ABD’ye transfer olmasının gecikmemesi süpriz değil

Yani “Ölümsüz” burada modern bir gangster filmi olarak devreye girmek istemiş. Çatışma sahneleri, uyum kesmesi tekniğinin yoğun kullanımı ve temponun sürekli yükselmesiyle birlikte de keyifle izlenen bir esere dönüşmüş. Özellikle görüntü yönetimi, kurgu, sanat yönetimi gibi kavramlar birinci sınıf. Bunda da böyle bir ekolün varlığının, yani yavaş yavaş oluşan bir başka ‘ezber’in rolü büyük.

Jean Reno’nun oynadığı ikinci sınıf aksiyonlardan değil

Ancak gangster filminin burada Jean Reno’nun merkeze yerleştirilmesi sebebiyle biraz fazla popülarize edilmesi, dramatik yapıya olumsuz anlamda yansımış. Öyle ki mafyanın içindeki entrikanın gereklerini yerine getirme konusunda çok da sağlam bir omurgaya sahip değil “Ölümsüz”. Bu da filmin 115 dakikalık süresinin zaman zaman gözümüzde büyümesini sağlıyor.

Buna karşın Reno’nun öne çıktığı ikinci sınıf aksiyonların çok uzağında soğukkanlı ve stilize bir gangster filmi bu. İntikam meselesini abartmaması da malzemesine hakimiyetini kanıtlıyor. Belli ki o yukarıda sözünü ettiğimiz iki ‘altın dönem’ yeniden çevrimi ile geçen yıl çekilen“Ölümcül İçgüdü”den (“L’Instinct de Mort”, 2008) sonra 2010’da da “Ölümsüz”ün devreye girmesi, yeni bir yolun açıldığını bir kez daha kavramamızı sağlıyor. Böylesi kaliteli tür örneklerini sinemalarımızda daha fazla görmek istiyoruz elbette…

FİLMİN NOTU: 5.5

Künye:

Ölümsüz (L’Immortel)
Yönetmen: Richard Berry
Oyuncular: Jean Reno, Gabriella Wright, Jean-Pierre Darroussin, Kad Merad, Joséphine Berry, Marina Fois
Süre: 115 dk.
Yapım Yılı: 2009

KEREM AKÇA’NIN VİZYON FİLMLERİ İÇİN YILDIZ TABLOSU

Ajan Salt (Salt): 3.9
Alacakaranlık Efsanesi: Tutulma (Twilight Legacy: Eclipse): 7
Anneler ve Kızları (Mother and Child): 4.1
B Planı (The Back-up Plan): 2.8
Başlangıç (Inception): 8.6
Büyük Hata (Chloe): 5.6
Büyükler (Grown ups): 3
Cehennem Melekleri (The Expendables): 4.1
Ciddi Bir Adam (A Serious Man): 7.9
Deccal (Antichrist): 9.2
Deney (Splice): 6.4
Gezegen 51 (Planet 51): 6
Gece ve Gündüz (Knight and Day): 5.5
İşkence Okulu (Tormented): 4.1
Kediler ve Köpekler: Kitty Galore’un İntikamı (Cats & Dogs: Revenge of Kitty Galore): 5
Müşteri (Cliente): 4.8
Nanny McPhee Büyük Patlama (Nanny McPhee and The Big Bang): 5.2
Oyuncak Hikayesi 3 (Toy Story 3): 4
Ölüm Zili (Death Bell/Gosa): 2.9
Örnek Aile (The Joneses): 7
Paris’ten Sevgilerle (From Paris with Love): 3
Sex and the City 2: 3.7
Sıradan İnsanlar (Ordinary People): 7.1
Sihirbazın Çırağı (The Sorcerer’s Apprentice): 3.8
Son Hava Bükücü (The Last Airbender): 2.5
Yepyeni Bir Hayat (Brand New Life): 3.3
Vahşet Sapağı (Snarveien): 2.6
Zolu Görev (Get him to the Greek): 5.2

Not: Yıldızlar, 10 üzerinden verilmektedir.
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst