Savaş birilerine kazandırır, birilerine kaybettirir

kaynak16

Kayıtlı Üye
Geçen hafta, Haliç’te, köprünün üstünden denize atlayan (ya da belki de düşen) bir ihtiyar, suda çırpınmaya başlayınca bir kişi atladı.

Gelip geçenler çoktu, görenler de çoktu ama bir kişi sadece bir kişi atladı. Görevliler gelip çıkarana kadar, ihtiyarı su üstünde tutmayı başardı. Gelip geçenlerin, görenlerin işi vardı, üstleri uygun değildi, öyle her olaya karışmamayı öğrenmiş şehirlilerdi...

Atlayan ise Suriye’den gelip işte orada bir garsonluk işi bulan bir suriyeli bir çocuktu. adı Rabia Rahmun'du..

Canın değerini bilmez olur mu ?

Elbette o atlar, diğerleri izler. Ama bu neyi değiştirir: Lanet Suriyeliler sınır illerinden başlayarak en büyük şehirlere kadar her musibete, aşağılanmaya adaylar, böyle vakalar dikkat bile çekmez. Hiç savaşın kaybedeniyle kazananı bir olur mu ?

Suriyelilere 'Sosyal medya' denilen yerlerde, sözlüklerde, yazışma sitelerinde, ama sadece oralarda değil, günlük 'ulusal' gazetelerde açık küfrün, açık-gizli ırkçılığın bini bir para.

'Geleceğin kapkaççısı, hırsızı, uğursuzu' gözüyle bakılıyor, apaçık. “Suriyeli dilenci tehdidi” başlıkları uçuşuyor. Suçlama mönüsü çok zengin, mönüyü kullanan anlı şanlı siyasiler bile var: Oy kullanacaklar. Yurttaşların işsiz kalmasına yol açacaklar…

Şaşırtıcı değil. 'Yabancı'lığa dostluğu ünlü değil buraların. 'Misafirperverliği' ilkokul hayat bilgisi kitaplarının en erken unutulacak bilgilerden. Fakat hiç de gizlenme ihtiyacı duyulmayan ve itiraz da görmeyen (görse böyle çabuk yayılır mı hiç?) düşmanlık, bir tür savaş zenginliğinin de tezahürü değil mi? Dolayısıyla savaş yanlılığının?

“Ez birçî me. Zarokên min birçîne...” Çarşafının içinde büzüşmüş. Yüzü kaldırıma değecek neredeyse. Eller titrek: “Açım. Çocuklarım aç.” Arapça söyledikleri de aynı olmalı. Yeni komşularımız onlar. Ülkenin, kentin yeni yoksulları. Yeni açlar. Yabancı değiller. Türkçe, Kürtçe ve Arapça el açıyorlar sokaklarda.
Kaç kişiler, bilmiyoruz. İstanbul yüz bini geçti deniliyor.

Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi (AFAD) Başkanı Fuat Oktay, Türkiye’deki toplam Suriyeli sayısının 900 bini aştığını geçen hafta söyledi. Sözlerindeki en net ifade, “Kamplarda 224 bin kişi var” idi. Bir de maliyetler: “Yabancı yardımlar 200 milyon dolar. Masraf 2.5 milyar doları geçti.” Para kısmını geçelim. ‘Yabancı’lar, şu Batılılar zaten almalarıyla ünlüdür, vermeleriyle değil.

Kaç on bini, kaç yüz bini hangi şehrin hangi sokaklarında, iyi bilmiyoruz. Bilmek isteyen var mı? Onu da bilmiyoruz. Savaş isteyen için mesele yok, savaş zaten yaratacağı zenginler ve yoksullarla birlikte istenmez mi? Yoksullaşan 'başkası' oldukça öyle büyük mesele filan da olmaz değil mi?

İstanbul’un her köşesinde, her kıyısında, her alanında, her duldasında varlar. Yol kenarlarında, merdiven üstlerinde, kapı boşluklarında, köprü altlarında, sırtlarına çektikleri renksizleşmiş çulların altında boşluğa bakar gibi bakıyorlar gelene geçene. Dilenci değiller, bir şeyler dileniyorlarsa da. Sesleri ancak duyulabilecek kadar çıkıyor.El açmamışlar daha önce besbelli. Düştükleri kâbusun ağırlığıyla kendilerinin, çocuklarının açlığının, geleceksizliğinin tehditkârlığı arasında salınıyorlar. Yalınayak çocuklar kış boyu sıkışan trafikte arabalardan üç beş bir şey koparmaya çalıştılar. Hayalet ulus onlar. Hayalet ulusun yeni fertleri.

Zabıta, yakar

Radikal’de İdris Emen’in haberinden okudunuz:

Bayrampaşa’da, yol kenarında bir 'çadırkent' oluşmuştu. 100 kadar Türkmen aile. Su yoktu. Hastalık vardı. Ama işte boş bir çadırda, bir yol kenarında, bir yer olmayan yere tutunmaya çalışmışlardı. Haber çıkınca ne oldu? Zabıta yamandır: Halkı çıkardı. Çadırları yaktı.

Elbette, belediye böyle şeylere izin vermez. Öyle her isteyen, istediği yere çadır kuramaz. Amenna. Fakat sonra? Sonrası yok, gazetecilerin de gözüne çarpmayacakları yerler arıyorlardır.

Onlar savaş insanları. Yeni hemşehrilerimiz. Demek artık savaş içimizde, savaş insanları içimizde olduğuna göre. Demek artık biz de savaşın içindeyiz. Suriye savaşı, günlük yaşam uzayımıza paralel yeni bir günlük yaşam uzayı açtı. Yerinden ateşle edilmiş milyonlar Ortadoğu’ya yayıldılar. İşte Suriye sınırında değil, Avrupa yakasındayız ve sokaklarda yatıp kalkan sesli gölgelere dönüşmüş bir kısmı.

Gözüpekleri durmadan yer değiştirmeye, başka yerlere gitmeye de çalışıyor, nereye gitseler kötü ya zaten: İki hafta önce Edirne’de, sınırda biri çocuk sekiz kişinin kıştan kalma cesetleri bulundu; kısa haber olup geçti.
kime ne?

Pis işlerde, ağır işlerde üç otuz paraya çalışacak, eli mecbur bir nüfus. 'Yardım görenler', görmeyenlere göre azınlık. Resmi yardımın dışında, akrabalık, etnik, dini ya da mezhebi sebeplerle yük almaya çalışan bir görünmez el. Hepsi o. Kalanlar, her yere hayalet ulusun görünmez siluetleri olarak dağılıyorlar. Haklarında, adlarının, varlıklarının etrafında dışlayıcı, aşağılayıcı, itici söylemler de onlarla birlikte yayılıyor. Ne de olsa tecrübe var.

Savaş birilerine kazandırır, birilerine kaybettirir. O sokaklarda yatanlar, kaybedenler. Sadece kovalandıkları yerlerde kaybetmediler. Geldikleri yerlerde de kaybetmiş görünüyorlar. Kovalandıkları yerlerin galibi kim olacak, ateş ve barut belirleyecek.
Geldikleri yerlerdeyse belli: Onlardan önce buralarda olanlar. Yardım için çırpınan bir avuç kurum, kuruluş ve insanı istisna edersek, bu ilgisizlik, duyarsızlık savaş zenginliğinin ilgisizliği değil mi? Bu yeni hemşehrilerimizi ‘savaş ganimeti’ saymanın ilgisizliği. /Ali topuz
 
---> Savaş birilerine kazandırır, birilerine kaybettirir


merhaba.

Bunlar zor işler kardeşim.
Bu şekilde konuşmakta kolay,
Diğer şekilde de.

Bu işler konuşmakla da olmuyor.
Devlet,
Devlet olarak devletliğini yapacak.

Siz bunları anlattınız,
Haklısınız.

Ben mağazaya gelip,
Zorla haraç isteyenleri,
Anlatmak istemem.

Bir çürük elma bütün ağaçları çürütür.

İnsanların güçleri maalesef sınırlıdır.

Bu sorunlar güçle çözülür ancak.

Herkes haklı,
Herkes doğrudur.

Keşke bireysel olarak katkımız olabilse,
Ama;
İş çok büyük,
Çok vahim.

İnsanlarımız yardımcı olurlar .
Fakat ,
İşin ucunda,
Perişan olmak ta var.

Sorunu sadece devlet gücü ile çözebiliriz.

Gönül gerçekten çok üzülüyor.
Ama bizlerin sorunun altında kalacağımızda kesin gibi.

Yaradan;
Her kuluna olduğu gibi,
Bu insanlarımıza da yardım etsin.

Düşüncelerinizi takdir ediyoruz,
Tüm gönlümüzle size,
Katılıyoruz.

saygılar.:hi:


 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers
vozol
antalya havalimanı transfer
Geri
Üst