Sartre - İstediğim Gibi Varolabilir miyim ?

Gülümse.

Bayan Üye
Sartre çoğu filozof olan ya da olmayan aydın tarafından dumanlı Paris kafelerinin entelektüeli olarak değerlendirilegelmiştir çoğu zaman. Varoluşçuluk da bir felsefi düşünce olmaktan çok bir edebiyat modası olarak görülmüştür. Ama yine de ve kesinlikle hiçbir düşünceye önyargılı yaklaşmamak gerekir; “Varlık ve Hiçlik” altbaşlığının da belirttiği gibi bir “fenomenolojik ontoloji denemesi”dir ve kökleri ta Kierkegaard’dan başlayıp Heidegger’den geçerek boy atar. Üzerinde çokça, uzun uzun çalışılmış bir felsefe eseridir. Öyle, moda filan denilerek hafifsenebilecek ve kayıtsız kalınabilecek bir yapıt değil.

Varlığı sorgulamak
Sartre, temel ontolojik kavrayışını Heidegger’den alır. Dünya, iki varlık türüne bölünür: ‘kendine-varlık’ ve ‘kendisi-için-varlık.’ Bunlardan ilki şeylerin varlığıdır, ikincisi ise insanların varlığıdır. Şeyler basitçe vardırlar; kendilerinde tamdırlar. İnsan varlıkları ise tam değildirler; onlar geleceğe, henüz gerçekleştirilmemiş bir geleceğe doğru açıktırlar. Bu ayrım ve iki tanım varoluşçuluğun temelini oluşturur. Varoluşçuluğun temel iki kavramı “saçma” ve “seçim” de bunların üzerinde yükselir. Eğer insan varlığı henüz tam değilse ve kendinde tam değilse o zaman kendisini kendi özgür seçimleriyle gerçekleştirmek için bir olanağı vardır. Eğer tam olmuş olsaydı, dönüştürülemez ve yerinden ırgalanamazdı. Sartre’ın varoluşçuluğu özgürlüğe ve özgür seçime büyük bir önem verir. İnsanın kendi seçimlerini yaparak kendini var kılabileceğini ileri sürer. “Sartre’a göre insan doğasının özsel içeriği, o halde, onun henüz belirlenmemiş bir tasarı olduğudur. İnsan doğası, geleceğe doğru açıktır. O, içerikle doldurulmak durumunda olan intentionalite formudur.” (Alasdair MacIntyre) Bu özgür seçim imkânı doğal olarak insanı etikle karşı karşıya bırakır. Seçimlerimiz etik temeli önem kazanır. Sartre’a göre seçimlerimiz olumsaldır; etik de öyle.


Saçma’yı sorgulamak
İkinci ana kavram ise ‘saçma’dır. Sartre, varoluşu saçma diye adlandırdığında, iki ana iddiayı bağlayıp birleştirir görünmektedir. Bunlardan ilki, şeylerin oldukları şekilde olmalarının ve başka türlü olmamalarının hiçbir yeter sebebi olmadığıdır. İkincisi ise, şeylerin olumsal oldukları ve zorunlu olmadıklarıdır. ‘Saçma’ kavramının da felsefe tarihi boyunca önemi hiç azalmamıştır. Hatta, büyük bir imaj bombardımanının yaşandığı günümüzde, sanki her şey rastlantısal olarak olduğu gibi olmaktadır ve başka türlü olsalardı da olabilirdi, nitekim başka türlü de olabilirlerdi. Bütün kültürel nosyonlar günümüzde ‘saçma’ temelinin üzerinde hareket ediyor. Onların öyle olmalarının kökensel ve ontolojik bir nedeni yok. Bir açıklaması da yok. Öyle oldukları için öyleler, ama her an başka türlü de olabilirler. Varoluşçuluğun bu iki temel kavramı günümüzde yeniden ele alınıp dolaşıma sokulmayı bekliyor. Hele postmodernizm sonrası diyebileceğimiz yeni bir modernist atılım bu kavramlara çok şey borçlu olabilir.​
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst