ashli
Bayan Üye
SAMUEL BECKETT ve OYUNLARI:
1906 da Dublinde İrlandalı,protestan, orta sınıf bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Alçak gönüllü bir yaradılışı olan Beckett , içe kapanık ve katı ilkelere sahiptir
Godot’yu Beklerken: En çok sahnelenen ve tartışılan oyunudur. Oyunun karakterlerinden Vladimir ve Estragon’un birbirini tamamlayan kişilikleri vardır. Vladimir düşünce ve duygu anlamında Estragon'dan daha gelişmiştir. Estragon ise sürekli insanın içgüdüsel yönünü simgeler. Sürekli acıkır, uykusu gelir. Varlığının sınırları üzerine kafa yormaz. Estragonu her seferinde Godot’un geleceğine dair Vladimir ikna eder. Yeryüzünde uzun yıllardır yaşıyormuş izlenimi veren bu ikili, varolduğu kuşkulu olan bir geçmişle ne olacağı bilinmeyen bir gelecek arasında şimdinin tutsağıdırlar. Doğumla ölüm arasındaki anlamsız hayatı sürdürürler. İntiharı düşünürler ama bir türlü gerçekleştiremezler. Estragon havucu yedikçe onu daha çok sevdiğinin ayrımına varır. Vladimir tam aksi bir tepki verir.
Pozzo ve Lucy de birbirlerini tamamlayan kişiliklerdir.Ancak onların ilişkisi daha ilkel düzeydedir.Pozzo sadist efendi, Lucy uysal köledir.
Godot’un kendisi de anlayış ve ceza dağıtımında adaletsizdir. Koyunlara bakanı dövüyor, keçilere bakana daha farklı davranıyor. Godot ile randevunun belirsizliği sürekli vurgulanmış. Godot’nun güvenilmezliği ve usa sığmazlığını ve ona bağlanan umutların boşa çıkarılarak yinelenmesidir. Godot’yu bekleme eylemi özellikle absürd gösterilmektedir.
İkinci bölümde ise Pozzo kör olmuş, Lucy’nin dili tutulmuş ama hala birbirlerine bağlıdırlar. Onları bağlayan ip yine Pozzo dadır. Pozzo Lucy’i amacı belirsiz bir yolculuğa doğru sürüklerken diğer ikili hal Godot’u beklemeyi sürdürürler.
Vladimir’in Godot’un geleceğine olan inancının azalmamasından ve ikinci bölümde ağacın yeşermesinden Beckett’in hiçlikçi olduğunu söyleyemeyiz.
Sen Quentin cezaevinde sahneye konan bu oyun mahkumlar üzerinde büyük etki bıraktı çünkü her şey fazlasıyla gerçekti.
Oyun Sonu: Bir düzeneğin durana dek işleyişini anlatır. İki ufak pencereli çıplak bir odada yaşlı kör Hamm bir sandalyede oturmaktadır. dışarıdaki dünyanın ölü olduğu oyundaki dört kişinin son kurtulanlar olduğu sanılır. Uşak olan Clov Hamm’dan nefret eder onu bırakacağını söyler ama yine de onun buyruklarına boyun eğer. Clov giderse Hamm ölecek aynı zamanda Hamm da ölecektir. Hamm bencil, baskın bir efendidir. Hamm’ın üzerinde büyük bir suçluluk yükü vardır. İstese ondan yardım isteyen bir sürü insanı kurtarabilirdi ama şimdi kendi erzakları da bitmektedir. Yani dünya tükenmektedir nedeni de bireysel bencilliklerimizdir.
Hamm anne, babasından nefret eder ve pasaklıdır, Clov aksine düzen delisidir. Clov ve Hamm da birbirlerine karşılıklı bir bağımlılık ilişkisiyle bağımlıdır. Birbirlerini bırakmak isteyen birbirleriyle savaş halinde olan yine birbirlerine bağımlı. Bu tek bir kişinin kişiliğinin temel unsurlarının karşılıklı bir ilişkinin bir görüntüsüdür. Özellikle kişilik kendisiyle çatışma halindeyse.
“Oyun Sonunda yoğun bir bunalımla yaşanan ,çok güçlü bir ölüm , sıkıntılı bir ağırlık ve umutsuzluk anlatımıyla da karşılaşırız.?
Krapp’ın Son Bandı: Tek perdelik lirik bir oyundur. Beckett bu oyunda insan kişiliğinin geçiciliğini ve insan doğasının karmaşasını vermek için teyp kullanmıştır. Yetişkinliği süresince her yıl önemli olaylarını banda kaydeder. Yıllar önceki sesini teypten dinlerken kendisine yabancılaşır... Tek ilgisini çeken gölde sandalla gezerken bir sevişmeyi anlatan bölümdür diğer bölümlerle alay eder.
Beckett burada benliğin durmadan değişen yapısına değinir. Dilin gerçeği dile getirme konusundaki kuşkusu ortaya konur.
Tüm Düşenler: Oyunun adı kutsal kitaptan alınmıştır. ?Rab bütün düşenlere destek olur bütün eğilmiş olanları doğrultur.? Ama oyunun anlattığı bunun tam tersidir. Maddy adında çok yaşlı ve şişman kadın 12.30 treniyle gelecek olan kocasını almaya gider. Yaşlı kadın bir karabasanda gibi ağır ilerler.Yolda bir sürü insanla karşılaşır, onlarla konuşmak ister ama başarısızlığa uğrar.Kızını kaybetmiştir. Kocası kötüdür ve zor bir yaşamı vardır. Bilinmeyen nedenle geciken treni bekler sonra kocasıyla eve döner yolda kocasına hiçbir çocuğu öldürmek istedin mi diye sorar kocası da evet der. Tam evlerine yaklaştıkları sırada bir çocuk yaklaşır yanlarına; Rooneyin kompartımanda topu göstermektedir. Çocuk trenden düşmüş ve ölmüştür. Dan Rooney çocuğu trenden itmiş ve öldürmüştür.
Mutlu Günler:İnsanlık durumunu yavaş yavaş toprak yığınına batmakta olan, yaşlı Winnie görümünde çizer. İlk perdede beline kadar kuma gömülüdür ikinci perdede ise yalnız başı açıktadır. Kocası yerinden kakabilir ama gazetesine öyle dalmıştır ki karısına hiç dikkat etmez.
Beckett’in oyunlarında anlatım özellikleri: Tüm oyunlarında sahne neredeyse boş gibidir. Godot’yu Beklerken de boş bir kırda tek bir ağaç vardır. Oyun Sonunda yalnızca iki çöp tenekesi.
Sahne büyük çoğunlukla kuvvetli ışıkla aydınlatılır. Krap’ın Dünyası, Mutlu Günler’in Winnie’si parlak ışıkla aydınlatılmalı.
İllizyonu kırmak için sahne ile seyircinin bulunduğu salon arasındaki ayrımı ortadan kaldırır. Örneğin Clov teleskopu seyirciye yöneltir ve alaycılıkla “bir kalabalık görüyorum sevinçten kendisinden geçmiş. Estragon ise öne ilerleyip latif bir manzara der.
Yorgunlukla, alaycılıkla Beckett’in kişileri rollerini alırlar ve oynamaya başlarlar.
Güldürü sözden önce hareketti. Aksiyonu sağlayan soytarılık hem çabuk anlaşılır hem de halkın çok hoşlandığı dramatik biçimdir.
Mim de tiyatronun canlı bir öğesidir. Birinin gözlerini gökyüzüne kaldırması gibi basit aksiyomlar üzüntü ve umutsuzluk fikrini iletmek için yeterlidir. Beckett kahramanı vakit geçirmek için uğraşan bir çeşit soytarıdır. Ama gerçek bir soytarıdan farklı olarak başkalarını eğlendirmek değil kendi sıkıntısını gidermeyi ister; oynar ama kendi için oynar.
Beckett oyunları içinde, sirk oyunları en çok Godot’u Beklerken!de belirgindir. Estragon çizmesini çeker durur, pantolonunu düşürür.İkinci perdede kişiler yerde yuvarlanırlar, tartışırlar, düşerler, öpüşürler.
60’lı yıllarda oyunları giderek kısalmıştır. Karakter ortadan kalktığı gibi, kişiler de bütünüyle grotesk bir özellik kazanarak kavanoz ya da küp içine tutsak edilmiş gövdelere, yalnızca sese ve bu sesi çıkaran ağza indirgenmiştir. İnsanın görsel işitsel düzeyde yalnız bireysellikten değil, bilinç beden bütünlüğünden de yoksun bırakıldığı görülür. Oyun metnini giderek sınırlamakta ve teatral anlatıma yönelmektedir.
Beckett yazın ve tiyatro yapıtlarında, son noktasına ulaşmış insanları sıfır noktasındaki yazıyla anlatır. Anlatılacak hiçbir şey olmayışının, hiçbir anlatım yolu bulunmayışının, anlatma gücü ve anlatma isteği olmasına karşın, anlatmanın zorunlu oluşunun anlatımı diye tanımlanan bir uğraşın içindedir. Tüm yüzeysel gerçeklerin dışladığı ve insanın gerçek benliğinin somut biçimde tamamlanamadığı bu dünyada, içerik de biçim de en az indirgenmiş olmak zorundadır.
Ancak bütün bunlara karşın Beckett’in yapıtlarının kapkara umutsuzluk taşıdığını söyleyemeyiz. Çünkü yapıtlarındaki anahtar kelime belkidir. Tüm yapıtları açık uçludur karamsarlık iyimserlikle dengelenir.
1906 da Dublinde İrlandalı,protestan, orta sınıf bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Alçak gönüllü bir yaradılışı olan Beckett , içe kapanık ve katı ilkelere sahiptir
Godot’yu Beklerken: En çok sahnelenen ve tartışılan oyunudur. Oyunun karakterlerinden Vladimir ve Estragon’un birbirini tamamlayan kişilikleri vardır. Vladimir düşünce ve duygu anlamında Estragon'dan daha gelişmiştir. Estragon ise sürekli insanın içgüdüsel yönünü simgeler. Sürekli acıkır, uykusu gelir. Varlığının sınırları üzerine kafa yormaz. Estragonu her seferinde Godot’un geleceğine dair Vladimir ikna eder. Yeryüzünde uzun yıllardır yaşıyormuş izlenimi veren bu ikili, varolduğu kuşkulu olan bir geçmişle ne olacağı bilinmeyen bir gelecek arasında şimdinin tutsağıdırlar. Doğumla ölüm arasındaki anlamsız hayatı sürdürürler. İntiharı düşünürler ama bir türlü gerçekleştiremezler. Estragon havucu yedikçe onu daha çok sevdiğinin ayrımına varır. Vladimir tam aksi bir tepki verir.
Pozzo ve Lucy de birbirlerini tamamlayan kişiliklerdir.Ancak onların ilişkisi daha ilkel düzeydedir.Pozzo sadist efendi, Lucy uysal köledir.
Godot’un kendisi de anlayış ve ceza dağıtımında adaletsizdir. Koyunlara bakanı dövüyor, keçilere bakana daha farklı davranıyor. Godot ile randevunun belirsizliği sürekli vurgulanmış. Godot’nun güvenilmezliği ve usa sığmazlığını ve ona bağlanan umutların boşa çıkarılarak yinelenmesidir. Godot’yu bekleme eylemi özellikle absürd gösterilmektedir.
İkinci bölümde ise Pozzo kör olmuş, Lucy’nin dili tutulmuş ama hala birbirlerine bağlıdırlar. Onları bağlayan ip yine Pozzo dadır. Pozzo Lucy’i amacı belirsiz bir yolculuğa doğru sürüklerken diğer ikili hal Godot’u beklemeyi sürdürürler.
Vladimir’in Godot’un geleceğine olan inancının azalmamasından ve ikinci bölümde ağacın yeşermesinden Beckett’in hiçlikçi olduğunu söyleyemeyiz.
Sen Quentin cezaevinde sahneye konan bu oyun mahkumlar üzerinde büyük etki bıraktı çünkü her şey fazlasıyla gerçekti.
Oyun Sonu: Bir düzeneğin durana dek işleyişini anlatır. İki ufak pencereli çıplak bir odada yaşlı kör Hamm bir sandalyede oturmaktadır. dışarıdaki dünyanın ölü olduğu oyundaki dört kişinin son kurtulanlar olduğu sanılır. Uşak olan Clov Hamm’dan nefret eder onu bırakacağını söyler ama yine de onun buyruklarına boyun eğer. Clov giderse Hamm ölecek aynı zamanda Hamm da ölecektir. Hamm bencil, baskın bir efendidir. Hamm’ın üzerinde büyük bir suçluluk yükü vardır. İstese ondan yardım isteyen bir sürü insanı kurtarabilirdi ama şimdi kendi erzakları da bitmektedir. Yani dünya tükenmektedir nedeni de bireysel bencilliklerimizdir.
Hamm anne, babasından nefret eder ve pasaklıdır, Clov aksine düzen delisidir. Clov ve Hamm da birbirlerine karşılıklı bir bağımlılık ilişkisiyle bağımlıdır. Birbirlerini bırakmak isteyen birbirleriyle savaş halinde olan yine birbirlerine bağımlı. Bu tek bir kişinin kişiliğinin temel unsurlarının karşılıklı bir ilişkinin bir görüntüsüdür. Özellikle kişilik kendisiyle çatışma halindeyse.
“Oyun Sonunda yoğun bir bunalımla yaşanan ,çok güçlü bir ölüm , sıkıntılı bir ağırlık ve umutsuzluk anlatımıyla da karşılaşırız.?
Krapp’ın Son Bandı: Tek perdelik lirik bir oyundur. Beckett bu oyunda insan kişiliğinin geçiciliğini ve insan doğasının karmaşasını vermek için teyp kullanmıştır. Yetişkinliği süresince her yıl önemli olaylarını banda kaydeder. Yıllar önceki sesini teypten dinlerken kendisine yabancılaşır... Tek ilgisini çeken gölde sandalla gezerken bir sevişmeyi anlatan bölümdür diğer bölümlerle alay eder.
Beckett burada benliğin durmadan değişen yapısına değinir. Dilin gerçeği dile getirme konusundaki kuşkusu ortaya konur.
Tüm Düşenler: Oyunun adı kutsal kitaptan alınmıştır. ?Rab bütün düşenlere destek olur bütün eğilmiş olanları doğrultur.? Ama oyunun anlattığı bunun tam tersidir. Maddy adında çok yaşlı ve şişman kadın 12.30 treniyle gelecek olan kocasını almaya gider. Yaşlı kadın bir karabasanda gibi ağır ilerler.Yolda bir sürü insanla karşılaşır, onlarla konuşmak ister ama başarısızlığa uğrar.Kızını kaybetmiştir. Kocası kötüdür ve zor bir yaşamı vardır. Bilinmeyen nedenle geciken treni bekler sonra kocasıyla eve döner yolda kocasına hiçbir çocuğu öldürmek istedin mi diye sorar kocası da evet der. Tam evlerine yaklaştıkları sırada bir çocuk yaklaşır yanlarına; Rooneyin kompartımanda topu göstermektedir. Çocuk trenden düşmüş ve ölmüştür. Dan Rooney çocuğu trenden itmiş ve öldürmüştür.
Mutlu Günler:İnsanlık durumunu yavaş yavaş toprak yığınına batmakta olan, yaşlı Winnie görümünde çizer. İlk perdede beline kadar kuma gömülüdür ikinci perdede ise yalnız başı açıktadır. Kocası yerinden kakabilir ama gazetesine öyle dalmıştır ki karısına hiç dikkat etmez.
Beckett’in oyunlarında anlatım özellikleri: Tüm oyunlarında sahne neredeyse boş gibidir. Godot’yu Beklerken de boş bir kırda tek bir ağaç vardır. Oyun Sonunda yalnızca iki çöp tenekesi.
Sahne büyük çoğunlukla kuvvetli ışıkla aydınlatılır. Krap’ın Dünyası, Mutlu Günler’in Winnie’si parlak ışıkla aydınlatılmalı.
İllizyonu kırmak için sahne ile seyircinin bulunduğu salon arasındaki ayrımı ortadan kaldırır. Örneğin Clov teleskopu seyirciye yöneltir ve alaycılıkla “bir kalabalık görüyorum sevinçten kendisinden geçmiş. Estragon ise öne ilerleyip latif bir manzara der.
Yorgunlukla, alaycılıkla Beckett’in kişileri rollerini alırlar ve oynamaya başlarlar.
Güldürü sözden önce hareketti. Aksiyonu sağlayan soytarılık hem çabuk anlaşılır hem de halkın çok hoşlandığı dramatik biçimdir.
Mim de tiyatronun canlı bir öğesidir. Birinin gözlerini gökyüzüne kaldırması gibi basit aksiyomlar üzüntü ve umutsuzluk fikrini iletmek için yeterlidir. Beckett kahramanı vakit geçirmek için uğraşan bir çeşit soytarıdır. Ama gerçek bir soytarıdan farklı olarak başkalarını eğlendirmek değil kendi sıkıntısını gidermeyi ister; oynar ama kendi için oynar.
Beckett oyunları içinde, sirk oyunları en çok Godot’u Beklerken!de belirgindir. Estragon çizmesini çeker durur, pantolonunu düşürür.İkinci perdede kişiler yerde yuvarlanırlar, tartışırlar, düşerler, öpüşürler.
60’lı yıllarda oyunları giderek kısalmıştır. Karakter ortadan kalktığı gibi, kişiler de bütünüyle grotesk bir özellik kazanarak kavanoz ya da küp içine tutsak edilmiş gövdelere, yalnızca sese ve bu sesi çıkaran ağza indirgenmiştir. İnsanın görsel işitsel düzeyde yalnız bireysellikten değil, bilinç beden bütünlüğünden de yoksun bırakıldığı görülür. Oyun metnini giderek sınırlamakta ve teatral anlatıma yönelmektedir.
Beckett yazın ve tiyatro yapıtlarında, son noktasına ulaşmış insanları sıfır noktasındaki yazıyla anlatır. Anlatılacak hiçbir şey olmayışının, hiçbir anlatım yolu bulunmayışının, anlatma gücü ve anlatma isteği olmasına karşın, anlatmanın zorunlu oluşunun anlatımı diye tanımlanan bir uğraşın içindedir. Tüm yüzeysel gerçeklerin dışladığı ve insanın gerçek benliğinin somut biçimde tamamlanamadığı bu dünyada, içerik de biçim de en az indirgenmiş olmak zorundadır.
Ancak bütün bunlara karşın Beckett’in yapıtlarının kapkara umutsuzluk taşıdığını söyleyemeyiz. Çünkü yapıtlarındaki anahtar kelime belkidir. Tüm yapıtları açık uçludur karamsarlık iyimserlikle dengelenir.