Samsung Forum’un ardından (koskocaman bir yazı)

Görünmezadam

Kayıtlı Üye
Geçtiğimiz pazartesi günü İstanbul’da Samsung Forum 2011 gerçekleştirildi. Yaklaşık bir hafta geçmesine rağmen bu yazıyı ancak şimdi yazabilmemin sebebi ise gerek diğer projeler gerekse de uzun bir yazı olmasını planlamamdı. Ama görünen o ki bu on yıl “Samsung is the next Sony” sözünü doğrulayacak gibi.

Öncelikle Pazartesi günkü Haliç Kongre Merkezi’ne normalden biraz erken gittiğimi söyleyeyim –basın toplantısı 2’de başlıyordu ve ben 1 gibi oradaydım-. Hal böyle olunca ilk bulduğum kapıdan içeri girdim ve kongrede incelemeyi dört gözle beklediğim cihazları karşımda gördüm. Yaklaşık 20 dakika kadar Samsung Galaxy S 2 ve yeni Tableri (Samsung Galaxy Tab 10.1 ve 8.9) hızlıca kurcaladıktan sonra orada bulunan bir Koreli arkadaşımız benim basından olduğumu anladı ve basın için kongre alanının basın toplantısının ardından gezilebileceğini hatırlatarak beni basın toplantısının yapıldığı binaya doğru nazikçe yolladı.

Normalde bu tür teknoloji basın toplantılarının son derece geek bir havada geçmesini umarken bayların takım elbiseyle, bayanların ise tayyörlerle arz-ı endam ettiği bir salonda haki renk bir kot pantolon, koyu lacivert bir gömlek ve spor ayakkabıyla tezatın ta kendisini oluşturuyordum –buradan Sait Faik Abasıyanık’a sevgilerle-. Neyse ki çok fazla göz teması kurmayarak ve önemli bir zamanı cep telefonumla ilgileniyormuş gibi yaparak açılış konuşmalarını dinledim. Öte yandan salonun resmi havasından da biraz bahsetmekte yarar var.

Kore deneyimi Türkiye için son derece önemli. Zira 2. Dünya Savaşı’ndan sonra hemen hemen aynı düzeyde başladığımız gelişmeye çalışma serüvenimiz –Kore’nin Kore Savaşı nedeniyle bizden daha az avantajlı olduğunu da ekleyelim- bizim hala daha gelişmekte olan ülkeler listesinde debelenirlerken onların 90lı yılların ortasından itibaren resmen gelişmiş ülkeler arasına katılmalarıyla sonuçlandı. Bence burada bu başarıda Kore Hükümeti’nin büyük kurumsal şirketler yaratıp bunları her siyasi anlaşma yaptıkları ülkeye o anlaşmanın bir parçasıymış gibi getirmelerinin etkisi çok büyük. Bugün LG ve Samsung gibi iki büyük dünya devinin çıkış öyküsünde bunun çok önemi var. Bu açıdan AKP hükümetinin de her gittiği yere benzer iş adamları getirmesinin ne kadar doğru bir adım olduğunu Kore örneğinden görebiliyorsunuz. –malum seçimler yaklaşıyor siyasi mesajımızı da verelim-

Bu kadar ufak bir siyasi değerlendirme yaptıktan sonra kongreye geri dönelim. Basın toplantısında 3 büyük teknolojinin EMEA (Avrupa, Orta Doğu ve Afrika) lansmanı Türkiye’de yapıldı: Smart TV, Galaxy Tab 10.1 ve 8.9, Samsung Galaxy S II. Avrupa’nın ve Ortadoğu’nun önemli bloggerlarının epey ilgi gösterdiği etkinliğe Türkiye’den çok fazla bir katılımın olmaması –en azından geçtiğimiz bir hafta içinde pek bir yankısını göremedim- bizim yanlış yerde yanlış haberi kovaladığımız gerçeğini doğruluyor. İşte herkesin sadece Engadget ve SDK’lardan –evet yanlış duymadınız SDK’lardan- fikir sahibi olmaya çalıştığımız teknolojileri birebir görme şansımız elimizde vardı fakat biz bunu çok iyi değerlendiremedik. Öyle ki yabancı blogger’ların lansmandan sonra gezdikleri fuar alanında her bir istasyonda bir 10 dakika durup videolar çektiğini görmek şaşırtıcı olmadı.

Bu noktada fuarla ilgili elimde çok fazla görsel malzeme olmamasının da sebebini açıklayayım. Maalesef hazırlıksız yakalandım. Cep telefonumun şarjı bitti ve maalesef çantamdaki fotoğraf makinesinin pillerinin içinde olmadığını keşfettim. Bunun avantajı ise şu oldu. Bu tür etkinliklerde fotoğraf ve video çekmekten maalesef çok fazla sohbet etme vaktiniz olmuyor. En azından bu toplantıda yerli yabancı bir sürü Samsung çalışanıyla çok önemli sohbetler yaptım. Öyle ki 17.30’da etkinlik sona erdiğinde fuar alanında kalan bir ben vardım. Yavaş yavaş Samsung çalışanları yanıma yaklaşıp gülümsüyordu. Yani aslında “dükkanı kapattık kardeşim” diyorlardı.

Basın toplantısında 3 önemli teknolojinin lansmanı yapıldı demiştik. İşte o kısımlarla ilgili izlenimlerim: (yaklaşık 14:00-15:30 suları arasında basın toplantısı yapıldı ve 15:30-17:30 arasında ise fuar alanını gezdim. Aşağıdaki izlenimlerim her ikisinde de edindiğim bilgiler ışığında hazırlanmıştır):

Televizyon

Evet, cep telefonu, tablet derken “PC sonrası” dönemde akıllı olması sırası evimizin en büyük ekranına geldi: TELEVİZYON. Ve bunun akıllı olmasına Samsung’tan başka kim bu kadar hazırlıklı olabilir ki? Her ne kadar telefonları ve diğer tüketici elektroniği ürünlerindeki performansları beni cezp etmese de evimizde iki tane Samsung LCD televizyon bulunuyor. Öyle ki dünyada düz ekran televizyon piyasasının %22’si Samsung tarafından parsellenmiş durumda (ikincinin de %13’le LG olduğunu hatırlatalım, sürpriz, sürpriz ). Hal böyle olunca Samsung’un TV’deki öncülüğü ve üstünlüğü tartışılmaz.

“Bu rakamlar üstünlüğü gösterebilir ama “öncülüğü” hakkında hiç bir fikir vermez” diyen arkadaşlarıma “keşke orada olsalardı ve basın toplantısı sonrası bazı cool ürünlerin demolarını görselerdi” demekten başka bir şey gelmiyor aklıma. Evet bazı fütüristtik teknolojilerden de tadımlık bir şeyler alma şansım oldu.

Öncelikle üç boyutlu televizyon denilen buzzdan bahsedelim. Samsung’un 3 boyutlu televizyonları sizi gözlüklerden kurtarmıyor ama çok daha fazlasını yapıyor. Öncelikle şu an sinemalarda ya da bizim Digiturk’ün önceden postayla yolladığı 3 boyutlu gözlüklerle izlediğimiz şey bu teknolojinin yanında şaka gibi kalıyor. Farkı yazıyla anlatmak zor –anlatamam görmen lazım - ama şöyle tasvir edeyim: Şu anki teknolojide 3. boyut ekranla sizin aranızda konumlanmış başka bir 2 boyutlu görüntü gibi. Yani cisimlerin z ekseninde bir hacmi yok. İşte Samsung’un bu teknolojisi sayesinde cisimler o hep arzuladığımız hacme kavuşuyor. Özel 3 boyutlu filmlerde bu hissi tamamıyla yaşıyorsunuz. Aynı şekilde bu televizyonlar 2 boyutlu görüntüyü de şu anki 3 boyutlu teknolojiye de çevirebiliyor –yani yayının illa 3 boyutlu olmasına da gerek yok-. Yani Fenerbahçe Galatasaray derbisinin 3 boyutlu olarak çekilmesine gerek kalmıyor.

3 boyutlu TV olayında Samsung’un Linux tabanlı kutuları da var. Bu kutuların mevcut televizyonlara internet, uygulamalar, vs. gibi özellikler kazandırırken aynı zamanda 3 boyutlu TV’lerde menülerin de 3 boyutlu olmasını sağlama gibi bir fonksiyonları daha var. –bu arada bu 3 boyutlu menüyü bir de Kinect’le vücudunuzla kontrol ettiğinizi düşünsenize?!?-. İnanılmaz!

Bu tür olasılıkları aklına getirince mest olan birisi olarak hemen yanında bulduğunuz ilk çekik gözlü kardeşinize “When will this be available in Turkey?” (“Kardeş bu teknoloji bu topraklara ne zaman gelir?”). sorusunu sorma gafletinde bulunuyorsunuz. Koreli kardeşiniz hafifçe gülümser ve o anda erken bir prototipi incelediğinizi İngilizce olarak hatırlatır. Türkçesi şu: “Sen değil belki oğlun görür!” (Şaka, şaka Samsung bu teknolojiyi çok daha yakın bir zamanda oturma odalarına getirmeyi planlıyor).

Dediğim gibi bu kongrede Samsung’un TV dünyasında geldiği ve gideceği noktayı görünce daha uzun yıllar TV piyasasını domine etmeye devam edeceğini anlıyorsunuz. Sadece erken prototipler değil şu andaki teknolojiler bile çok havalı. Örneğin etkinliğin yavan basın bülteninde geçen Samsung Apps’te gördüğünüz ve TV’de İş Bankası uygulamaları gibi… Bu uygulamalar şimdilik J2ME tabanlı ama ilerleyen günlerde Samsung’un Android ve Bada tabanlı uygulamalara da yer vereceğini hatırlatalım –bu konuda detaylar aşağıda geliyor-.

Bu noktada biraz parantez açalım. Şöyle ki cep telefonu, tablet derken sıra TV’ye gelmişti. Ama TV’de bizleri neler bekliyor? Tabi ki öncelik olarak TV üzerinden internete girme –halihazırdaki Samsung TV’lerinde bu özellik var, TV’ye özel uygulamalar –yine Samsung TV’lerde var-, ve tabii TV ve cep telefonu, tablet ve bilgisayar arasında görüntü ve ses senkronizasyonu –yine Samsung TV’lerde var-. Öyle ki DLNA teknolojisi sayesinde farklı Samsung cihazları arasında kolaylıkla görüntü ve ses paylaşımını wireless olarak rahatlıkla yapabiliyorsunuz. Millet AirPlay’le Apple’ın bu teknolojileri ne zaman hayata geçireceğini merakla beklerken Samsung sessiz sessiz bunları hayata geçirmiş bile.

İşte sorun da bu aslında. Oradaki Samsung yetkilileriyle de paylaştığım gibi sorun da aslında tanıtım çalışmalarındaki yetersizlik. Bu toplantıya bile çok az sayıda basın mensubu ve blogger katılıyor. Biraz daha iyi bir iletişim kurmalılar.

Bunun dışında Samsung’un fotoğraf makinesi, bilgisayarlar ve diğer beyaz eşyalar konusunda yapmış oldukları yeniliklere burada değinemiyorum zira onlar hem ilgi alanıma girmiyor hem de TV, tablet ve cep telefonları derken etkinlik bitti bile.

Gelelim kuru fasülyenin faydalarına:

Samsung Galaxy Tab 10.1 ve Samsun Galaxy Tab 8.9

Biri bana, bir iyi, bir kötü haberle gelse hemen kötü haberi söyle derim. O yüzden burada da kötü haberi verelim: Eğer Samsung bu cihazları piyasaya sürerse Apple iPad’in yanında felaket olur.

Öncelikle fuardaki Samsung Galaxy Tab’lerin eski nesil olduklarını söyleyelim. Hani Samsung’un bu yıl Dünya Mobil Konferansı’nda duyurduğu ve “kalın” gelen şu cihazlar. Öyle ki Samsung yetkilileri iPad 2’nin lansmanını görünce hemen cihazların üretimini durdurmuşlardı. Ve tekrardan iPad 2’yle yarışacak düzeydeki versiyonları üzerine çalışmaya başladılar.

Şöyle ki yeni Tabler (bunlara “ince” tabler diyelim) iPad 2’lerle yarışacak düzeyde inceliğe sahip olacak (iPad 2 0.34 inç iken bunların 0.33 inç olması planlanıyor).

Bu fuardakilerse “kalın” tablerdi. Yani 10.1 versiyonunun kalınlığı 8.6mm yerine 10.9mm ağırlığı ise 595 g yerine 695 g. olan. Bu halleriyle bırakın iPad 2’yle yarışmayı (8.8mm ve 601g) ilk iPad’le bile (680g) ancak yarışabilecek durumdalar.

Piyasaya “ince” Tab sunma telaşına giren Samsung’un en sonunda nasıl bir şeyler ortaya koyacağını bilemiyoruz ama bunlar üzerinden yorum yapabiliriz. Bu arada 8.9 inçlik versiyonunun ısrarla ince olduğunu savunan Türk Samsung Görevlisi’ne de ayrıca dikkat çekmek istiyorum. Şöyle ki etkinlikten 2 gün önce, ince tabler Engadget’ta yayınlandı ve orada 10.1’lik Tab çalışır haldeyken 8.9’luk versiyonu henüz çalışmıyordu. Hatta bu yüzden çeşitli bloglarda Samsung’un o incelikte ve o boyutta çalışan bir 8.9 Samsung Tab yapamadığı halde gereksiz bir “hype” yarattığı savunuluyordu. Şimdi bu Türk arkadaşımın iddiası doğruysa tarihi bir ana imza atıyordum. Yeryüzünde çalışan ilk ince Samsung Galaxy Tab 8.9 gören blogger’dım. Neyse ki ufak bir heyecan sonunda bulunan Hintli bir Samsung çalışanı tarafından giderildi. Evet ikisi de “kalın” tablerdi. (incelediklerim yani şu modellerdi)

Biraz demoralize olsam da işin iyi tarafı vardı. Elinde çalışan bir Honeycomb gören –evet SDK’dan ya da Engadget’tan bilgi edinmeye çalışan değil- olan ender blogger’lardan biriydi. Yaklaşık 1 saat kadar bu cihazlardan birine ambargo koyup denedim.

Öncelikle kötü haber: Honeycomb çok bahsedilen buzzı hak etmiyor. –yine ilk kötü haberi verdim-. Evet Android’in 2’li versiyonlarına göre bir tablette çok daha iyi bir deneyim sunuyor ama yine de bir iOS düzeyinde değil. Öncelikle çok geeky olduğunu kabul etmem lazım. Öncelikle bir geek’e bir tablette homescreen nasıl olmalı diye sorsalar belki de bunu gösterebilir ama bunları insanlar kullanacak be arkadaşım!. Şöyle ki tam dört farklı ve 1 saatlik kullanımdan sonra bile hangisinin hangi işe yaradığını karıştırdığım dört buton var. Öncelikle herhangi bir uygulamayla çalışırken bu butonlar kayboluyor ve onların normal oldukları yerlerden birine tıklamadığınız sürece karşınıza çıkmıyorlar (bu da yanlış butona basma olasılığınız artırıyor). Bir tanesi bizim iOS’tan anladığımız bütün uygulamaların listesinin olduğu yere çıkıyor, bir tanesi doğrudan widget’lı homescreen’e çıkıyor, bir tanesi bir adım geri gidiyor öbürü de sanırım o an açık olan uygulamaların listesini gösteriyor. “İnsan kullanacak kardeşim bu cihazı insan!” dediğinizi duyar gibiyim. En azından butonların ne işe yaradığını öğrendim ama sorun şu yerlerini karıştırabiliyorum ya da yahu şu buton neydi diye basıp basmamakta tereddüt edebiliyorum. O yüzden Androidli tabletler için 1 milyon iyi bir satış rakamıyken iPad için 10 milyonlar 100 milyonlar hedefleniyor. Çünkü dünyada 1 milyon geek bulabilirsiniz ama 100 milyonlara ulaşmak istiyorsanız bu sefer insanlar için bir şeyler yapmanız lazım.

Gelelim uygulama kararlılığına. Evet cihazlardan biri kernel hatası verdi. -Yanımdaki Hintli arkadaş “Allah’tan kameralar yok” esprisi yaptı hatta-. Neyse hemen sağındaki modelde devam ettik. Android mağazasında henüz tabletler için optimize edilmiş uygulama sayısı 10 kişinin ellerinin parmakları sayısında ve cihaz o kadar kararlı değil –mesela Google’ın Honeycomb için kendi yaptığı Body uygulaması bile bir kaç kez çöküp hata uyarısıyla homescreen’e gönderdi. Tabi oradaki cihazlar henüz prototip olduğu için bu tür hatalar olabilir ama buna inanmak size kalmış…

İşte enteresan konu da burada başlıyor. Daha önce Samsung’un Android’li cihazlarda TouchWiz kullanma stratejisinin garipliğinden bahsetmiştim. Mesela Samsung Galaxy S’te TouchWiz yokken 7 inçlik Samsung Galaxy Tab’de vardı. Samsung Galaxy S II’de TouchWiz vardı ve bu kalın tablerde yok. Ama aldığım bilgilere göre ince tablerde TouchWiz olacak.

Kafanız mı karıştı? Benim de karışmıştı ama Samsung’un açık bir vizyonu olduğunu öğrenince düzeldi. Öncelikle şu kalın Tablere son noktayı koyalım. Samsung yine de bu Tableri belli marketlerde piyasaya sürebilir –hatta Vodafone’un mayıs gibi 10.1’lik versiyonu getirebileceğini de öğrendim-. Ama yine de bu halleriyle çok da başarılı olamayacaklarını düşünüyorum. Ama yine de Exper EasyTab’inki gibi bir fiyat stratejisi olursa –Exper’in de çalışmayana bir sessize al butonu faciası olsa da yine de sattığını düşünürsek- hatrı sayılır bir alıcısı olacaktır.

Şimdi gelelim ince tabler meselesine. Evet bunlar da Samsung Galaxy S II gibi TouchWiz yüklü gelecek. Neden mi? Çünkü Samsung da farklılaşmaktan yana. Zira bence Honeycomb bu haliyle hem çok başarılı değil hem de Samsung’un TouchWiz ile çok daha farklı değer katacağına inanıyorum –Samsung Galaxy S II’de yaptıklarına görünce bunun farkına vardım, detaylar aşağıda-. Öyle ki “Google deneyimi” belki de Android’in yeni versiyonlarına zamanında ulaşmak için iyi bir sebep olsa da (konuyla ilgili kopan kıyamete şuradan bakın) bu haliyle Samsung “bu da diğer tablet üreticisi” olarak kalır.

Ama başka birisinin platformuna bağlı kalmanın çok büyük handikapları olduğunu artık herkes keşfetmiş durumda (hele bu aralar Google Android için “hoppala açık dediysek de o kadar açık demedik” mantığıyla yaklaşıp kendisiyle işbirliğine yanaşmayan OEM üreticilerine “Honeycomb”un kodlarını vermemesi gibi). Samsung bu noktada akıllı bir şirketiyle kendi uygulama ekosistemini yaratmaya başlamış. Hem tasarım olarak hem de yazılım olarak farklılaşıyor. Üstelik Samsung Apps ile kendi uygulama mağazasını da oluşturmuş durumda. Oyun, Okuyucu, Uygulama Hubları gibi temaları olan bu uygulama mağazası bu tabletlerde Google Mağaza gibi farklı bir uygulama şeklinde bulunacak. Ve kullanıcılar Google Mağazası dışından da alternatif uygulamalara ulaşabilecek. Üstelik böylece tablet gibi başarısı uygulama çeşitliliğine bağlı olan bir segmentte başkasına bağlı olmaktan kurtulmuş olacak hem de Google gibi mağaza sahiplerinin %30’luk gelir payı Google yerine kendisine gitmiş olacak.

Ve nihayet gelelim Samsung Galaxy S II’ye.

Bir saniye! Şuraya kadar yazdıklarımı okuyunca kafanızı kurcalayan bir mesele var halletmemiz gereken: “Yahu siz deli misiniz kardeşim milimin, gramın hesabını yapıyorsunuz?” Evet bu soruyu cevaplandırdıktan sonra Galaxy S II’ye geçeceğiz.

Bence tabletlerin en büyük handikapları yarım saat kullandıktan sonra ortaya çıkıyor. Evet eliniz ve kolunuz ağrımaya başlıyor. Ya bir şeyin üstüne koyacaksınız ya da bir şeye dayayacaksınız. Bir saniye tablet reklamlarında hep elde gibi bu cihazlar öyle değil mi? İşte sorun bu ya… Şöyle ki iPad 2’nin iPad’e göre çok daha uzun süre kullanıldığı ortaya çıktı. Fark ne? Cihaz çok daha ince ve çok daha hafif. O yüzden tablet savaşının galibi biraz da bu faktörleri iyileştirenlerden çıkacak. Kolayı var: Cihaz ne kadar küçük olursa o kadar hafif olur öyle değil mi? Yanlış çünkü bu seferde tabletler için optimize edilmiş uygulamalar verimli olmuyor. İşte bu yüzden rekabetin önemli bir bölümü ağırlık ve boyutlarda yaşanacak.

Samsung Galaxy S II

Kötü haber? Yok. Evet arkadaşlar nihayet yaklaşık bir yıl sonra da olsa elimizde bir iPhone katili var –hayret buraya kadar bu ifadeyi nasıl kullanmadı diyen okuyucumuzun isteğini yerine getirelim-. Tasarım açısından çok daha şık olduğunu düşünüyorum. TV’lerden alıştığımız kendine has Samsung tasarım çizgisinin olduğu cihaz hem boyutlar hem de ağırlık açısından iPhone’dan çok daha üstün. iPhone 3.5 inçlik bir ekrana sahipken bu 4.3’lük bir ekrana sahip. Buna rağmen iPhone’un kalınlık ve ağırlığı 9.3 mm ve 137 gramken Samsung Galaxy S II 8.49 mm inceliğinde ve sadece 116 gram ağırlığında.

Ekranın daha büyük olması çok daha iyi bir avantaj zira akıllı telefonların bu yönde eğilime gittiğini biliyoruz zaten. Kaldı ki SUPER AMOLED ekranda 1080p’ye kadar görüntü desteği sağlanıyor. Cihazın teknik özelliklerine rağmen boyutları çok çok iyi bir seviyede.

Gelelim uygulamaya. Android 2.3 yüklü olsa da TouchWiz giydirilmiş olarak geliyor. Doğrusunu söylemek gerekirse TouchWiz arabirimi hem çok kullanışlı hem de çok daha temiz ve sade. Yapmak istediğiniz şeyi yapmanıza izin veriyor. Bir de Motion teknolojisi var ki beni mest etti diyebilirim. Cihazın içindeki jiroskop ve accelerometerden çok iyi yararlanan bu teknolojinin çok cool bazı demonstrasyonlarını gördüm. Örneğin herhangi bir widget’tan bir soldakine geçmek için parmağınızı sola doğru itmek yerine cihazı sola doğru taşımak, zoom yaparken iki parmağınızı basılı tutup cihazı kendinize getirmek gibi. Ne demek istediğimi anlatması açısından şu videoya bir bakın:

<object width="640" height="390"><param name="movie" value="http://www.youtube.com/v/nwQOX7TCnFY&hl=en_US&feature=player_embedded&version=3"></param><param name="allowFullScreen" value="true"></param><param name="allowScriptAccess" value="always"></param><embed src="http://www.youtube.com/v/nwQOX7TCnFY&hl=en_US&feature=player_embedded&version=3" type="application/x-shockwave-flash" allowfullscreen="true" allowScriptAccess="always" width="640" height="390"></embed></object>

http://www.youtube.com/watch?v=nwQOX7TCnFY&feature=player_embedded#at=12

Bunun dışında cihazda Windows Phone 7’de olduğu gibi Sosyal, Müzik, Okuyucu, Oyun gibi çeşitli hublar var. Buradaki hublarda halihazırda bir çok cool özellik telefonla birlikte geliyor. Üstelik Samsung’un kendi uygulama mağazası Samsung Apps ile birlikte çok daha zengin içeriğe ulaşabiliyorsunuz (örneğin Reader Hubında halihazırda 20 civarında Türk gazete ve dergisini kullanabiliyorsunuz). Aynı şekilde AllShare fonksiyonu ile cep telefonu, tablet, bilgisayar ve TV arasında görüntü ve ses paylaşımı açısından şimdi bile yapabildikleriniz inanılmaz.

Sonuçlar:

Samsung TV’de almış başını gitmiş, tablette yerlerde ama Samsung Galaxy S II’deki performansı ile istese o alanda da başarılı olabilir –ama bunu Google’ı kızdırmadan nasıl yapacak merak ediyorum-.

Son cümleye dikkat! Belki de Samsung’un planları vardır. Bir Bada vardı ya ne oldu ona? Dünya iOS ve Android’i PC sonrası dönemin iki galibi olarak ilan etmiş ve diğerlerini ölüm fermanını verip helvasını dağıtmış olabilir. Ben de böyle düşünüyordum ama konuştuğum insanlar platformlardan bahsederken J2ME, Android derken hep Bada’dan bahsetmeyi de ihmal etmiyorlardı. Enteresan bir şekilde şimdi düşünüyorum da başkasının platformuna bağlı olmak nihayetinde çok zararlıysa koskoca Samsung bunu görmüyor mudur? Sanırım bunu çok iyi görmüş durumdalar ve Bada’yla ilgili enteresan planları da var. İçimden bir ses bunun TV’lerden başlayacağını söylüyor.

40 bin yabancı öğretmen olayı

Geçtiğimiz haftaya damgasını vuran tartışmalardan birisi de yurtdışından dil öğrenimi için getirilecek yabancı öğretmen olayıydı. Öncelikle şunu söylemem gerekiyor ki biz Türklerin yabancı dil bilgisi sıfır –kendimi de buna dahil ediyorum-. En azından global konjonktürde global oyuncu olma masallarına inanıyorsak bu konuya bir el atmamız lazım. Gak guk İngilizce’sinden (“like this”, “to do that”, “you know”, “actually”, “this much”, “this way” gibi ifadelerin konuşmanın %80’i olduğu İngilizce) kurtulmamız şart. Bunun için ucuz milliyetçilik, KPSS’de atamasını bekleyen binlerce cengaver öğretmen saçmalıklarından kurtulup bu konuda hemen her türlü opsiyonu masada tutmamız lazım.

O değil de “Samsung is the next Sony” lafını ilk duyduğum insanlar “Vestel will be the next Samsung” cümlesiyle devam etmişlerdi. Merakla bekliyoruz!
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst