meridyen2
Kayıtlı Üye
Samimiyetsizliğin Karanlık Dünyası
Samimiyet, sadece Allah korkusu olan müminlerin sahip olduğu önemli bir özelliktir. Bu yüzden ruh hali olarak, olduğundan farklı bir niyet taşıyan samimiyetsiz insanlar, sahip oldukları bu durumu gizleyebilmek için ellerinden gelen herşeyi yapabilirler. Ancak bu çabaları boşunadır çünkü Allah gizlinin gizlisini bilendir.
Samimiyetsiz insanlar genellikle içinde bulundukları ruh halini dışarıya farklı şekilde yansıtmak isterler. Bunu yapmaya çalışırken karşı tarafın inanacağını düşündükleri davranışlar sergiler, insanların bir kısmı bu tavırlara aldansa da, gizlemek istedikleri bu karanlık dünyalarını 'gizlinin gizlisini bilen' Allah'tan saklayamazlar. Ancak bu durumu insanlardan gizlemeye çalışsalar da Allah'ın müminlere verdiği feraset sayesinde kısa sürede teşhis edilirler.
Samimiyet, Allah'a karşı dürüst olmaktır. Allah'ın 'sinelerin özünde' olanı bilen olduğunu unutmayıp, hiçbir çıkar hesabı içinde olmadan, kendisini olduğundan farklı göstermeye çalışmadan, sadece Allah rızasını gözeterek hareket etmektir. Kalpte yaşanmadığı takdirde hiçbir şekilde taklit edilemeyen samimiyet, namaz kılmak oruç tutmak gibi taklit edilebilir mümin özelliklerinden oldukça farklı olarak sadece Allah korkusu olan müminlerin sahip olduğu önemli bir özelliktir. Bu yüzden ruh hali olarak, olduğundan farklı bir niyet taşıyan samimiyetsiz insanlar, sahip oldukları bu durumu gizleyebilmek için ellerinden gelen herşeyi yapabilirler. Yaşam tarzları, tavırları ve konuşmalarıyla, yaptıkları işlerde müminlerin hayatını çok andıran bir yaşam da sürdürebilirler. Allah rızasına uygun olmayan bu niyetlerini uzun süre gizlice sürdürebildiklerini zannedebilirler. Çünkü onlara göre durumlarını insanlara haber veren bir delil yoktur.
Ne var ki ortada elle tutulur bir delil olmasa da, bu kimselerin birçok noktada salih müminlerden farklı bir ruh hali içerisinde oldukları kolayca anlaşılabilir. Çok yardımsever izlenimi veren bir insan düşünelim. Bu kişi çevresi tarafından davranışlarıyla takdir toplayabilir. Elbette yoksulları koruyup gözetmesi, malını onlarla paylaşması, zor durumda olana yardım elini uzatması Kuran ahlakına uygun güzel davranışlardır. Ancak o kişi bunu 'ne iyi adam' desinler mantığıyla yapıyorsa, Allah'ın rızasını değil kul rızasını gözetiyor demektir. Nitekim bu kişi yaptığı iyilikleri bir şekilde insanlara belli etmeye çalışacaktır, ancak her ne kadar açıkça söylemese de bu tür samimiyetsiz tavırları müminler tarafından hissedilecektir. (Harun Yahya, Basitliğin Kirli Kültürü)
Müminler samimiyetsiz insanları Allah'ın bir nimet olarak verdiği feraset duygusu ile teşhis ederler. Bir tavrın teşhis edilmesinde genellikle somut deliller gerekir ancak samimi müminler ortada somut deliller olmasa da ferasetleri ile karşı tarafın samimiyetini ya da samimiyetsizliğini hissedebilirler. Çünkü samimiyetsizlik genel bir ruh halidir. Tek tek davranışlarda göze batan bir şey olmasa da içinde bulunulan ruh halinin ister istemez dışa yansıması müminde bir kanaat oluşturur. Bu kişilerin Kuran ahlakından uzak ve olumsuz ruh hali içinde olmaları ve müminler gibi samimi, huzurlu bir ruh taşımaları da bu kanaata yardımcı olmaktadır. Özellikle konuşmalarındaki farklılık, kullandıkları üslup ruh hallerinin en belirgin dışa yansımasıdır. Müminlerle hemen hemen aynı konuşmaları yapıyor olsalar da üsluplarında bir farklılık olduğu sezilir. Örneğin ses tonlarında genellikle rahatsızlık hissini belli eden bir gerilim vardır. Ayrıca konuşmaları dikkatle dinlenirse çoğu zaman nefsi ön plana çıkartan, dünya hayatının hedef alındığını belli eden, Allah korkusu ve Allah rızasını esas almayan ifade tarzları da kolayca hissedilebilir. Allah bir ayette bu gibi insanların tanınabileceğini şöyle bildirmektedir:
"Eğer Biz dilersek, sana onları elbette gösteririz, böylelikle onları simalarından tanırsın. Andolsun, sen onları, sözlerin söyleniş tarzından da tanırsın. Allah, amellerinizi bilir." (Muhammed Suresi, 30)
Samimiyetsiz bir insanın içinde bulunduğu ruh halini müminlerden saklaması Allah'ın dilemesiyle pek mümkün olmaz. Böyle bir durumda kişinin yapması gereken kalbinde eksik ya da hatalı olan her ne varsa saklamak değil, düzeltmeye çalışmak ve bunun için Allah'a dua etmektir. Bu durumda müminlerin de desteğini alarak, hatalarını telafi edip samimiyeti kazanması çok daha kolay olacaktır. Ayrıca belirtmek gerekir ki müminler hiçbir zaman hata ve kusur arayan bir bakış açısı içinde olmazlar. Bir kişinin samimiyetsiz tavırlarının olması bu kişiye olumsuz bir bakış açısı ile bakmalarına neden olmadığı gibi aksine bu tavırlar karşısında affedici olup düzeltme niyetiyle değerlendirirler. Ben müminim diyen bir kişinin samimi olduğunun kabul edilmesi gerekir. Aksini düşünmek, o kişiyi samimiyetsizlikle itham etmek yanlış bir tavırdır. Allah bir ayette şöyle buyurmaktadır:
"Ey iman edenler, Allah yolunda adım attığınız zaman gerekli araştırmayı yapın ve size selam verene, dünya hayatının geçiciliğine istekli çıkarak: "Sen mümin değilsin" demeyin. Asıl çok ganimet, Allah Katındadır, bundan önce siz de böyle idiniz; Allah size lütufta bulundu. Öyleyse iyice açıklık kazandırın. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır." (Nisa Suresi, 94)
Başkalarında gördüğü samimiyetsizliği dönülmez bir nokta gibi gören bir insan da geçmişte aynı hataları kendisinin de yapmış olabileceğini düşünmelidir. Samimiyetsiz tavırlar söz konusu olsa bile, zamanla bunların düzelebileceği Allah'ın dilemesiyle her zaman için samimi bir mümin olunabileceği hiç unutulmamalıdır.
(makale harun yahya)
Samimiyet, sadece Allah korkusu olan müminlerin sahip olduğu önemli bir özelliktir. Bu yüzden ruh hali olarak, olduğundan farklı bir niyet taşıyan samimiyetsiz insanlar, sahip oldukları bu durumu gizleyebilmek için ellerinden gelen herşeyi yapabilirler. Ancak bu çabaları boşunadır çünkü Allah gizlinin gizlisini bilendir.
Samimiyetsiz insanlar genellikle içinde bulundukları ruh halini dışarıya farklı şekilde yansıtmak isterler. Bunu yapmaya çalışırken karşı tarafın inanacağını düşündükleri davranışlar sergiler, insanların bir kısmı bu tavırlara aldansa da, gizlemek istedikleri bu karanlık dünyalarını 'gizlinin gizlisini bilen' Allah'tan saklayamazlar. Ancak bu durumu insanlardan gizlemeye çalışsalar da Allah'ın müminlere verdiği feraset sayesinde kısa sürede teşhis edilirler.
Samimiyet, Allah'a karşı dürüst olmaktır. Allah'ın 'sinelerin özünde' olanı bilen olduğunu unutmayıp, hiçbir çıkar hesabı içinde olmadan, kendisini olduğundan farklı göstermeye çalışmadan, sadece Allah rızasını gözeterek hareket etmektir. Kalpte yaşanmadığı takdirde hiçbir şekilde taklit edilemeyen samimiyet, namaz kılmak oruç tutmak gibi taklit edilebilir mümin özelliklerinden oldukça farklı olarak sadece Allah korkusu olan müminlerin sahip olduğu önemli bir özelliktir. Bu yüzden ruh hali olarak, olduğundan farklı bir niyet taşıyan samimiyetsiz insanlar, sahip oldukları bu durumu gizleyebilmek için ellerinden gelen herşeyi yapabilirler. Yaşam tarzları, tavırları ve konuşmalarıyla, yaptıkları işlerde müminlerin hayatını çok andıran bir yaşam da sürdürebilirler. Allah rızasına uygun olmayan bu niyetlerini uzun süre gizlice sürdürebildiklerini zannedebilirler. Çünkü onlara göre durumlarını insanlara haber veren bir delil yoktur.
Ne var ki ortada elle tutulur bir delil olmasa da, bu kimselerin birçok noktada salih müminlerden farklı bir ruh hali içerisinde oldukları kolayca anlaşılabilir. Çok yardımsever izlenimi veren bir insan düşünelim. Bu kişi çevresi tarafından davranışlarıyla takdir toplayabilir. Elbette yoksulları koruyup gözetmesi, malını onlarla paylaşması, zor durumda olana yardım elini uzatması Kuran ahlakına uygun güzel davranışlardır. Ancak o kişi bunu 'ne iyi adam' desinler mantığıyla yapıyorsa, Allah'ın rızasını değil kul rızasını gözetiyor demektir. Nitekim bu kişi yaptığı iyilikleri bir şekilde insanlara belli etmeye çalışacaktır, ancak her ne kadar açıkça söylemese de bu tür samimiyetsiz tavırları müminler tarafından hissedilecektir. (Harun Yahya, Basitliğin Kirli Kültürü)
Müminler samimiyetsiz insanları Allah'ın bir nimet olarak verdiği feraset duygusu ile teşhis ederler. Bir tavrın teşhis edilmesinde genellikle somut deliller gerekir ancak samimi müminler ortada somut deliller olmasa da ferasetleri ile karşı tarafın samimiyetini ya da samimiyetsizliğini hissedebilirler. Çünkü samimiyetsizlik genel bir ruh halidir. Tek tek davranışlarda göze batan bir şey olmasa da içinde bulunulan ruh halinin ister istemez dışa yansıması müminde bir kanaat oluşturur. Bu kişilerin Kuran ahlakından uzak ve olumsuz ruh hali içinde olmaları ve müminler gibi samimi, huzurlu bir ruh taşımaları da bu kanaata yardımcı olmaktadır. Özellikle konuşmalarındaki farklılık, kullandıkları üslup ruh hallerinin en belirgin dışa yansımasıdır. Müminlerle hemen hemen aynı konuşmaları yapıyor olsalar da üsluplarında bir farklılık olduğu sezilir. Örneğin ses tonlarında genellikle rahatsızlık hissini belli eden bir gerilim vardır. Ayrıca konuşmaları dikkatle dinlenirse çoğu zaman nefsi ön plana çıkartan, dünya hayatının hedef alındığını belli eden, Allah korkusu ve Allah rızasını esas almayan ifade tarzları da kolayca hissedilebilir. Allah bir ayette bu gibi insanların tanınabileceğini şöyle bildirmektedir:
"Eğer Biz dilersek, sana onları elbette gösteririz, böylelikle onları simalarından tanırsın. Andolsun, sen onları, sözlerin söyleniş tarzından da tanırsın. Allah, amellerinizi bilir." (Muhammed Suresi, 30)
Samimiyetsiz bir insanın içinde bulunduğu ruh halini müminlerden saklaması Allah'ın dilemesiyle pek mümkün olmaz. Böyle bir durumda kişinin yapması gereken kalbinde eksik ya da hatalı olan her ne varsa saklamak değil, düzeltmeye çalışmak ve bunun için Allah'a dua etmektir. Bu durumda müminlerin de desteğini alarak, hatalarını telafi edip samimiyeti kazanması çok daha kolay olacaktır. Ayrıca belirtmek gerekir ki müminler hiçbir zaman hata ve kusur arayan bir bakış açısı içinde olmazlar. Bir kişinin samimiyetsiz tavırlarının olması bu kişiye olumsuz bir bakış açısı ile bakmalarına neden olmadığı gibi aksine bu tavırlar karşısında affedici olup düzeltme niyetiyle değerlendirirler. Ben müminim diyen bir kişinin samimi olduğunun kabul edilmesi gerekir. Aksini düşünmek, o kişiyi samimiyetsizlikle itham etmek yanlış bir tavırdır. Allah bir ayette şöyle buyurmaktadır:
"Ey iman edenler, Allah yolunda adım attığınız zaman gerekli araştırmayı yapın ve size selam verene, dünya hayatının geçiciliğine istekli çıkarak: "Sen mümin değilsin" demeyin. Asıl çok ganimet, Allah Katındadır, bundan önce siz de böyle idiniz; Allah size lütufta bulundu. Öyleyse iyice açıklık kazandırın. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır." (Nisa Suresi, 94)
Başkalarında gördüğü samimiyetsizliği dönülmez bir nokta gibi gören bir insan da geçmişte aynı hataları kendisinin de yapmış olabileceğini düşünmelidir. Samimiyetsiz tavırlar söz konusu olsa bile, zamanla bunların düzelebileceği Allah'ın dilemesiyle her zaman için samimi bir mümin olunabileceği hiç unutulmamalıdır.
(makale harun yahya)