meridyen2
Kayıtlı Üye
SAMİMİYETE ÇAĞRILDIĞINDA
SAMİMİYETSİZLİKLE KARŞILIK VERENLER
Allah'a karşı gerçek bir teslimiyetin nasıl olması gerektiğini kavrayan kimselerin, bu gerçekleri başkalarına da anlatabilmek için ellerinden gelen tüm çabayı gösterdiklerinden bahsettik. Ancak konuya bir de öğüt verilen kimseler açısından bakıldığında, kimi zaman bazı insanların bu hatırlatmalara aynı şevk ile yaklaşmadıklarını ve bunlara Kuran'a uygun olmayan tepkiler verebildiklerini görürüz.
Oysa başka bir müminin, insanın kendisi adına emek sarf etmesi, onun adına eksik yönlerini tespit etmesi, çözüm yollarını düşünüp teşvik edici ve kolaylaştırıcı bir üslupla sunması, o insan için büyük bir kazançtır. Allah'tan korkan bir müminin yaptığı teşhisler daima Kuran'a uygun, samimi ve dürüst olur. Ayrıca objektif değerlendiren bir göz olarak, o kimsenin kendi kendine teşhis edemeyeceği birçok tavır ve inanç bozukluğunu açıkça tespit edebilir ve mümin kardeşine bu konuda yardımcı olabilir. Dolayısıyla samimi bir Müslümanın hatırlatmaları, teşvik için söyledikleri her zaman son derece önemlidir ve ciddiyetle dikkate alınmalıdır.
Ne var ki bazı kimseler, tüm bunları çok iyi bildikleri halde, kimi zaman kendilerine yöneltilen eleştirileri kabul etmezler. Ancak onlar her ne kadar anlamazlıktan gelerek eleştiri ve hatırlatmaları kabul etmeseler de, Allah "Hayır; insan, kendi nefsine karşı bir basirettir. Kendi mazeretlerini ortaya atsa bile." (Kıyamet Suresi, 14-15) ayetleriyle, bu insanların gerçekleri bildiklerini bildirmiştir. Dolayısıyla da insan her ne kadar başta kendini, sonra da çevresindekileri ikna etmek, aksine inandırmak ya da kandırmak istese de vicdanen gerçeği bilir. Üstelik vicdanen çok iyi bildiği gerçekleri hayatına geçirmemenin iç sıkıntısını yaşar ki, bu da mutlak samimiyete niyet etmeyenler için dünyada verilen gizli azaplardan biridir. Ama kimi insanlar bu gerçeği kabul etmek istemezler. İçlerindeki sıkıntının ve huzursuzluğun kaynağının kendi hatalı davranış ve düşünceleri olduğunu anlamazlıktan gelirler. Bu nedenle de kendilerine yapılan hatırlatmalara Kuran'a uygun olmayan tepkiler verirler ki, bu da aslında kendilerine söylenenlerin ne kadar doğru olduğunu ispat eden ikinci bir delil oluşturmuş olur. Çünkü Kuran ile hareket eden samimi bir müminin daha güzel bir ahlaka davet edildiğinde göstermesi gereken tavır bu davete uymaktır. Allah samimi müminlerin, hatalarını fark ettikten sonraki davranışlarının nasıl olduğunu şöyle bildirmiştir:
Ve 'çirkin bir hayasızlık' işledikleri ya da nefislerine zulmettikleri zaman, Allah'ı hatırlayıp hemen günahlarından dolayı bağışlanma isteyenlerdir. Allah'tan başka günahları bağışlayan kimdir? Bir de onlar yaptıkları (kötü şeylerde) bile bile ısrar etmeyenlerdir. (Al-i İmran Suresi, 135)
Dolayısıyla kişi eğer iddia ettiği şekilde mutlak samimiyeti elde etmişse, hatasını fark ettiğinde hemen Allah'a sığınmalı ve bu tavrında 'bile bile ısrarcı davranmamalı'dır. Samimi müminin amacı, her zaman için Allah'ın rızasını ve sevgisini kazanmaya çalışmaktır. Allah'ın sevgisini kazanmanın yollarından biri ise Kuran'ın bir ayetinde "... Allah arınanları sever" (Tevbe Suresi, 108) sözleriyle açıklanmaktadır.
İman ettiklerini söyleyen bu insanların samimiyete davet edildiklerinde gösterdikleri Kuran'a uymayan tepkiler, bu kişilerin temelde imanı gereği gibi kavrayamamış olmalarından kaynaklanmaktadır. Allah, Kuran'da kimlerin öğüt almaya yatkın olduklarını şöyle bildirmektedir:
"Sen ancak, zikre (Kur'an'a) uyan ve gayb ile Rahman olan (Allah')a (karşı) içi titreyerek korku duyan kimseyi uyarırsın. İşte böylesini, bir bağışlanma ve üstün bir ecirle müjdele." (Yasin Suresi, 11)
İlerleyen satırlarda, samimiyetsizliklerin genel olarak ispat edilemez nitelikte olmasına aldanarak, kendilerini kandıran bazı insanların, samimiyete davet edildiklerinde gösterdikleri tavır bozukluklarına değinecek ve tüm bunların Kuran'a uygun davranışlar olmadığını ortaya koyacağız. Zira insanların açıkça delillendirilemeyen bu gizli samimiyetsizliklerden kurtulabilmeleri, tüm bunların Kuran'a muhalif olduğunu ve Allah katında suç teşkil edebileceğini anlamalarıyla mümkün olabilecektir. Unutulmamalıdır ki, bu gerçeği görüp tavırlarını samimiyetle değiştirenler için "Ancak kim işlediği zulümden sonra tevbe eder ve (davranışlarını) düzeltirse, şüphesiz Allah onun tevbesini kabul eder. Muhakkak Allah, bağışlayandır, esirgeyendir." (Maide Suresi, 39) ayetiyle hatırlatıldığı gibi Allah'ın esirgemesi ve bağışlayıcılığı vardır.
(alıntı harun yahya Gizli Azapların Çözümü)
SAMİMİYETSİZLİKLE KARŞILIK VERENLER
Allah'a karşı gerçek bir teslimiyetin nasıl olması gerektiğini kavrayan kimselerin, bu gerçekleri başkalarına da anlatabilmek için ellerinden gelen tüm çabayı gösterdiklerinden bahsettik. Ancak konuya bir de öğüt verilen kimseler açısından bakıldığında, kimi zaman bazı insanların bu hatırlatmalara aynı şevk ile yaklaşmadıklarını ve bunlara Kuran'a uygun olmayan tepkiler verebildiklerini görürüz.
Oysa başka bir müminin, insanın kendisi adına emek sarf etmesi, onun adına eksik yönlerini tespit etmesi, çözüm yollarını düşünüp teşvik edici ve kolaylaştırıcı bir üslupla sunması, o insan için büyük bir kazançtır. Allah'tan korkan bir müminin yaptığı teşhisler daima Kuran'a uygun, samimi ve dürüst olur. Ayrıca objektif değerlendiren bir göz olarak, o kimsenin kendi kendine teşhis edemeyeceği birçok tavır ve inanç bozukluğunu açıkça tespit edebilir ve mümin kardeşine bu konuda yardımcı olabilir. Dolayısıyla samimi bir Müslümanın hatırlatmaları, teşvik için söyledikleri her zaman son derece önemlidir ve ciddiyetle dikkate alınmalıdır.
Ne var ki bazı kimseler, tüm bunları çok iyi bildikleri halde, kimi zaman kendilerine yöneltilen eleştirileri kabul etmezler. Ancak onlar her ne kadar anlamazlıktan gelerek eleştiri ve hatırlatmaları kabul etmeseler de, Allah "Hayır; insan, kendi nefsine karşı bir basirettir. Kendi mazeretlerini ortaya atsa bile." (Kıyamet Suresi, 14-15) ayetleriyle, bu insanların gerçekleri bildiklerini bildirmiştir. Dolayısıyla da insan her ne kadar başta kendini, sonra da çevresindekileri ikna etmek, aksine inandırmak ya da kandırmak istese de vicdanen gerçeği bilir. Üstelik vicdanen çok iyi bildiği gerçekleri hayatına geçirmemenin iç sıkıntısını yaşar ki, bu da mutlak samimiyete niyet etmeyenler için dünyada verilen gizli azaplardan biridir. Ama kimi insanlar bu gerçeği kabul etmek istemezler. İçlerindeki sıkıntının ve huzursuzluğun kaynağının kendi hatalı davranış ve düşünceleri olduğunu anlamazlıktan gelirler. Bu nedenle de kendilerine yapılan hatırlatmalara Kuran'a uygun olmayan tepkiler verirler ki, bu da aslında kendilerine söylenenlerin ne kadar doğru olduğunu ispat eden ikinci bir delil oluşturmuş olur. Çünkü Kuran ile hareket eden samimi bir müminin daha güzel bir ahlaka davet edildiğinde göstermesi gereken tavır bu davete uymaktır. Allah samimi müminlerin, hatalarını fark ettikten sonraki davranışlarının nasıl olduğunu şöyle bildirmiştir:
Ve 'çirkin bir hayasızlık' işledikleri ya da nefislerine zulmettikleri zaman, Allah'ı hatırlayıp hemen günahlarından dolayı bağışlanma isteyenlerdir. Allah'tan başka günahları bağışlayan kimdir? Bir de onlar yaptıkları (kötü şeylerde) bile bile ısrar etmeyenlerdir. (Al-i İmran Suresi, 135)
Dolayısıyla kişi eğer iddia ettiği şekilde mutlak samimiyeti elde etmişse, hatasını fark ettiğinde hemen Allah'a sığınmalı ve bu tavrında 'bile bile ısrarcı davranmamalı'dır. Samimi müminin amacı, her zaman için Allah'ın rızasını ve sevgisini kazanmaya çalışmaktır. Allah'ın sevgisini kazanmanın yollarından biri ise Kuran'ın bir ayetinde "... Allah arınanları sever" (Tevbe Suresi, 108) sözleriyle açıklanmaktadır.
İman ettiklerini söyleyen bu insanların samimiyete davet edildiklerinde gösterdikleri Kuran'a uymayan tepkiler, bu kişilerin temelde imanı gereği gibi kavrayamamış olmalarından kaynaklanmaktadır. Allah, Kuran'da kimlerin öğüt almaya yatkın olduklarını şöyle bildirmektedir:
"Sen ancak, zikre (Kur'an'a) uyan ve gayb ile Rahman olan (Allah')a (karşı) içi titreyerek korku duyan kimseyi uyarırsın. İşte böylesini, bir bağışlanma ve üstün bir ecirle müjdele." (Yasin Suresi, 11)
İlerleyen satırlarda, samimiyetsizliklerin genel olarak ispat edilemez nitelikte olmasına aldanarak, kendilerini kandıran bazı insanların, samimiyete davet edildiklerinde gösterdikleri tavır bozukluklarına değinecek ve tüm bunların Kuran'a uygun davranışlar olmadığını ortaya koyacağız. Zira insanların açıkça delillendirilemeyen bu gizli samimiyetsizliklerden kurtulabilmeleri, tüm bunların Kuran'a muhalif olduğunu ve Allah katında suç teşkil edebileceğini anlamalarıyla mümkün olabilecektir. Unutulmamalıdır ki, bu gerçeği görüp tavırlarını samimiyetle değiştirenler için "Ancak kim işlediği zulümden sonra tevbe eder ve (davranışlarını) düzeltirse, şüphesiz Allah onun tevbesini kabul eder. Muhakkak Allah, bağışlayandır, esirgeyendir." (Maide Suresi, 39) ayetiyle hatırlatıldığı gibi Allah'ın esirgemesi ve bağışlayıcılığı vardır.
(alıntı harun yahya Gizli Azapların Çözümü)