Bayan Taruz
Bayan Üye
"İnsanlarla paylaşmaya tahammül gösteremeyen müstekbirler elbette ekini ve suyu bir deveyle paylaşmayı kabul edecek değillerdiAncak Salih´in yaptığı ;Ona bir kötülük dokundurmayın; uyarısı, başlangıç itibarıyla gözleri korkutmuş; zalimler ;ne olur ne olmaz; endişesiyle bir müddet uzak durmayı ve gözetlemeyi tercih etmişlerdiAncak geçen her süre korku duygusunu azaltıyor ve şüpheleri öne çıkarıyorduÜstelik kendilerini sınırlayan bu devenin suya ve ekine ortak olması sabır sınırlarını zorluyor, hem Salih´e hem de bu mucizeye karşı amansız bir kin biliyorlardıMucize istemişlerdi ve netice olarak karsılarına koyulan deve etraflarındaki mazlumlardan esirgenene ortak oluvermiştiYiyor ve içiyorduİşin daha kötüsü ise dişi olmasıydıDoğurganlığı yüzünden dünyaya gelecek yavruları bela üstüne bela getirecektiMüşrikler topluluğu bu bunalımdan bir an önce kurtulmak, baslarına musibet olan bu deveyi ortadan kaldırmak istiyorlardıElbette bunu yapacak bir azgını, tetikçiyi bulmaya yetecek nüfuzları da servetleri de mevcuttuBöylelikle kendi içlerinden azgın birisini bu is için görevlendirdiler ve deveyi hunharca katlettiler
Bir tarafta haksizliği, gaspı, tüketimi, malı yığmayı, mazlumlardan esirgemeyi kendisine ahlak edinmiş ve oldukça acımasızlaşmış sorumsuz bir yönetim ve ona tabii olanlar, diğer tarafta ise onların elindekine ortak edilmiş bir deve her gün ekinden ve sudan nasiplenmektedirAcaba deve için yeryüzünün nimetinden pay ayıran bu din, yağmalandıkça yağmalanan insan karşısında sessiz mi kalacaktır? Bu deve kimdir?Niçin ;Kim; sorusuyla kişileştiriyorum?Çünkü bu hayvan bizleri temsil etmektediryıllardır sırtına binilen, etinden, sütünden, yününden istifade edilen, koştukça dizginlenen, durdukça sopalanan bir varlık; yavrularını da ayni kaderin eline teslim etmek için doğuran bir dişiliktirBütün bu emek ve fedakarlığa rağmen azgınların tekelinde kalmış ekin ve sudan ya tamamen mahrum edilmiş ya da yok denecek kadar az nasiplenmiştirEvet, bu varlığın sadece uzaktan seyretmeye hakki vardırEğer başını hakki olan ekine ve suya uzatmaya kalkarsa ya sopayla, ya bıçakla korkutulurBununla durmaz ve inatla yaklaşırsa, o zaman acımasızca boğazlanır
Afrika´dır bu deve;asırlarca beyaz emperyalizmin eline erkeğini, kadınını, çocuğunu kan, ter, yoksulluk ve zincirler altında köleliğe teslim eden toplumun sembolüdürBu deve, kendi toprağındaki hakları için isyan ettikçe kırbaçlanan, diz çöktürülen, hapsedilen, öldürülen, ekmeği ve suyu yağmalanan toplumun ta kendisidir
Irak´tır, Orta Doğu´durtoprağındaki petrolden, kendi malı olmasına rağmen nasiplenmek isterken önce kendi zalimlerince bağlanan sonra da ısmarlama katillerce katledilen, yok edilen, zindanlara doldurulan, işkenceler altında inletilen, namusu kirletilen topraktaki mazlumlardır
Benim toplumum, benim ülkemdir bu deve;Sahip olduğu onca nimete ve her türlü zenginliğe rağmen yıllardır borca boğulmuş, geleceği faiz yüzünden ipotek altına girmiş, her seferinde sindirilmiş ve sopalanmış, sırtına binmeyeni kalmamış, dizginleri Amerika ve İsrail´in eline verilmiş dişi devedirEfendilerin lüksüne, israfına, tüketimine rağmen, yokluğa, yoksulluğa, ölmeyecek kadar ücrete, susmaya razı edilmiştirDişidir;Doğurur;Kimin için?İşte bu kendisini bağlayan, yağmalayan ve sonu belirsiz sefalet yolculuğunu önüne koyanlar içinKendisi kurbanlık olduğu gibi, kurbanlık nesiller yetiştirir de yetiştirir
İnsanı insana kurban olmaktan çıkarmak için gelmiştir peygamberlerVe bunun için feryat etmektedir Salih;yıllardır mazlumların üzerine oynanan oyunların getirdiği zulmü, yağmalanan hakları, Allah´ın yaydığı rızkın adilane paylaşılması gerektiğini, feri sönmüş gözlerin, çatlamış ellerin, yetimlerin adına haykırmaktadırSözleri, yağmacıları rahatsız etmekte, uykularını kaçırmaktadırBu kanaat bilmez azgınlara ;Dokunmayın mazlumlara, dokunmayın rızklarına, emeklerine ve çocuklarına, dokunmayın topraklarına ve canlarına; diye bağırmaktadırFakat öldürmekten başka bir şey bilmeyen bu katiller, kendilerini diriltecek çağrıyı duymuyorKanaat duygusunu tanımıyor bu yağmacılarbaşkası için hayat hakki tanımayan ve karsılarına çıkanları kana boğan bu mantık, yakmaya, yıkmaya ve yetim bırakmaya devam ediyorDirenenleri zincirliyor, katlediyor, ırzına namusuna musallat olarak sindirmek istiyorBunu yaparken de üzerine diktiği kanlı medeniyet gömleğiyle utanmadan hakli olduğunu ilan ediyor;Bağır; diyor Salih, bastığın cesetlerin üstünden, tanklarını sür yetim bıraktığın çocukların yanından, özgürlük ilan et köle kamplarının kapılarından;Fakat boğazladığın bu mazlumların ardından yurdunda daha kaç gün yaşayacaksın? "
"şüphe yok ki modernizmin bugün ortaya koymuş olduğu hareket tarzı, özellikle İslam´ın hukuki boyutunu ve ibadi olan bölümünün bir kısmını tamamen tarihin malı olduğu noktasında yontma gayretine girmiştirRejimin tesettüre saldırganlığıyla beraber, Kur´an´da gecen bu ibadetin bir Arap geleneği olduğu ispatlanmaya çalışılırken, piyasayı saran fuhuş tellallarının ortalığa yaydıkları Lut kavmi geleneği bu din bilimcilerince görmezden gelinmiştirÖzellikle hukuku tarihselleştirme gayretine girenlerin kölelik konusunda böyle bir uygulamanın artık olmadığını öne sürerek Kur´an´da gecen bu konuyla ilgili ayetleri tarihsel bir nesh metoduyla iptale girişmeleri, düpedüz bir körlüğün ya da siparişle düşünmenin sonucudurBu anlayışı meşrulaştıran insanların kendi topraklarında yaşayan asgari ücretlileri ya da boynu kravatlıları hangi kategoriye koyduklarını sormak isterimEğer buna, tasavvurlarında imal ettikleri medeniyet anlayışıyla cevap verecek olurlarsa gözlerini Filistin;e, Irak´a, Guantanamo´ya çevirmelerini tavsiye ederimBiliyorum, adini modern koyduğunuz bugünkü dünyada ne Salih ne de onun devesi varAncak deve gibi ekinden ve sudan mahrum edilen, boğazlanan insanlarla beraber, onlar adına Salih´in feryatlarını bütün tazeliğiyle koruyan bir Kur´an varBu yüzden gerek modernizmin, gerek geleneğin imdadına sığınarak birilerinin adına ifsat kampanyası düzenleyenler, ayetlerden önce kendi insanlarını nesh ettiklerinin farkında değillerdir
diğer taraftan ise geleneğin, bütün şaşkınlığıyla beraber ;Eskiye dair ne varsa mübarektir, buyursun kapıdan içeriye; düşüncesiyle içine düştüğü felaket daha onulmaz yaraların açılmasına sebep olmuşturOrtaya koyulan düşünce etaplarıyla oluşturulan dini kastlaşmada, kaynakların kutsallık sıralaması oluşturulmuş, bunların en üstüne de Kur´an´in yerleştirilmiş olmasına rağmen tarihten gelen manevi terbiye (!) bu noktaya avamın el uzatmasına izin vermemiştirHer tevhidi çağrıya bozuk plak gibi takıldıkları yerden; ;Kardeşim İslam´ın kaynağı dörttür; diye çığlık atanların, bugün İslam´ı tanıyor olduğunu söylemek, kanaatimce bir gerçeği katletmek olacaktırBu düşünceyi sahiplenenlerin ;geçmişi tanıma ve geçmişe tapınma; meselesini iyice anlamaları ve birbirine karıştırmamaları gerekirKendisine sorulan bir soru üzerine; ;Muhammed´in ahlaki Kur´an´dı; diyen müminlerin annesi Ayşe´nin yüreklerimize kazınması gereken bu cevabını bırakarak, ısmarlanan yemeğe göre hadis okuyan Ebu Hureyre´nin binlerce rivayetiyle tevhidi yakalamak asla mümkün olmayacaktır"
"Biliyoruz ki Salih ve diğer peygamberlerin hepsi, bir insanın mutlak sonu olan ölümle karşılaştıMuhammed´in son peygamber olduğunu artık bir daha peygamber gelmeyeceğini de biliyoruzartık kim Allah adına, kim de şeytani adına yemin ederek peygamber öldürmek istese bile bunu gerçekleştiremezFakat Allah, kıyamete kadar geçerli olacak bir kitabı; peygamberlerin ahlakını oluşturan hükümleri aramıza indirmiş ve bu kitap halen de elimizde durmaktadır Kitabımız, dün olduğu gibi bugün de yeryüzünü yağmalayan, insanları kendi programlarına göre ayarlayıp boyunduruk altına almaya çalışanları bizlere göstermekte ve hevalarının ortaya çıkardığı kanunlarla ayakta duran bu tağutlara itaat etmemizi haram kılmaktadırAllah´a gereği gibi kulluk etmek isteyen birisi için, onlara bir parça dahi meyletmenin imkansızlığını ve bunun bir ateş olarak karşımıza çıkacağı gerçeğini, ilahi hükümler mucibince biliyoruzVe biliyoruz ki Kur´an´ı gereği gibi okuyup yaşadığımız zaman, Rabbimiz bizlere rahmetini yayacak, insanları yağmalayan sırtlan sürülerine karşı onurlu bir dik duruş, mücadele fırsatı bahsedecektirKüresel manada yeryüzünü kuşatmış emperyalizm ve onların içimizdeki temsilcileri olan tağutlar, sahip olduğumuz kitabın, kimseye hususi bir soyluluk tanımadığını, ırk ayrımına müsaade etmediğini, mülkü tekelleştirmeye izin vermediğini, bir haksızlığa karşı inananlara mücadele zarureti getirdiğini çok iyi bilmektedirlerBu sebeple rahatlarını sürekli kaçıran bu gerçeğin bir gün tahtlarını altüst edebileceği endişesiyle; Salih´in, boğazlananlar adına, ekmeği ve suyu gasp edilenler adına yaptığı çağrısının duyulmasını istememektedirlerİşte Semud´un yerine bugün yeryüzünü parsellemiş bu azgınlar, bütün kaynakların başını tutmuş, faydalanmak isteyen acizleri ise menetmekte, katletmektedirler"
"Bu planlarını kuranlar için biz de Rabbimizin tuzaklar kurduğuna inanıyoruzYurtlarında yaşayabildikleri kadar yaşasınlar!Ancak bizler müminleriz ve şuna inanıyoruz ki asırların geçmesi bize ne Semud´u ne Mekke´yi ne de onların bugünkü yandaşlarını unutturdu Suyun başına nasıl kurulduklarını, ekini nasıl taksim ettiklerini, işlerine gelmeyenleri nasıl boğazladıklarını apaçık görüyoruzFakat Salih´in hayat verici çağrısını; kölelikten kulluğa giden yolunu da ;Onun, mazlumlar adına ortaya koyduğu mücadelesini, insanların hayatini tevhidden başka bir nizama sokacak hiçbir anlayışa izin vermediğini biliyoruzBizim inancımız gevşemeye izin vermiyorEvet elçiler öldü; Salih de, Muhammed deAncak asırlar önce başlamış bu diriltici çağrıların taşlardan daha sert hale gelmemiş kalplere tesir edeceğine, çoraklaşmış toprakların yeniden fidanlar yeşertebileceğine bütün gönlümüzle inanıyoruzsayı, sonuç ne olursa olsun;Asıl önemli olan; Rabbimizin huzuruna çıkarıldığımız zaman, yanımızda bizden kabul edilecek bir dinin bulunuyor olmasından başkası değildir"
Bir tarafta haksizliği, gaspı, tüketimi, malı yığmayı, mazlumlardan esirgemeyi kendisine ahlak edinmiş ve oldukça acımasızlaşmış sorumsuz bir yönetim ve ona tabii olanlar, diğer tarafta ise onların elindekine ortak edilmiş bir deve her gün ekinden ve sudan nasiplenmektedirAcaba deve için yeryüzünün nimetinden pay ayıran bu din, yağmalandıkça yağmalanan insan karşısında sessiz mi kalacaktır? Bu deve kimdir?Niçin ;Kim; sorusuyla kişileştiriyorum?Çünkü bu hayvan bizleri temsil etmektediryıllardır sırtına binilen, etinden, sütünden, yününden istifade edilen, koştukça dizginlenen, durdukça sopalanan bir varlık; yavrularını da ayni kaderin eline teslim etmek için doğuran bir dişiliktirBütün bu emek ve fedakarlığa rağmen azgınların tekelinde kalmış ekin ve sudan ya tamamen mahrum edilmiş ya da yok denecek kadar az nasiplenmiştirEvet, bu varlığın sadece uzaktan seyretmeye hakki vardırEğer başını hakki olan ekine ve suya uzatmaya kalkarsa ya sopayla, ya bıçakla korkutulurBununla durmaz ve inatla yaklaşırsa, o zaman acımasızca boğazlanır
Afrika´dır bu deve;asırlarca beyaz emperyalizmin eline erkeğini, kadınını, çocuğunu kan, ter, yoksulluk ve zincirler altında köleliğe teslim eden toplumun sembolüdürBu deve, kendi toprağındaki hakları için isyan ettikçe kırbaçlanan, diz çöktürülen, hapsedilen, öldürülen, ekmeği ve suyu yağmalanan toplumun ta kendisidir
Irak´tır, Orta Doğu´durtoprağındaki petrolden, kendi malı olmasına rağmen nasiplenmek isterken önce kendi zalimlerince bağlanan sonra da ısmarlama katillerce katledilen, yok edilen, zindanlara doldurulan, işkenceler altında inletilen, namusu kirletilen topraktaki mazlumlardır
Benim toplumum, benim ülkemdir bu deve;Sahip olduğu onca nimete ve her türlü zenginliğe rağmen yıllardır borca boğulmuş, geleceği faiz yüzünden ipotek altına girmiş, her seferinde sindirilmiş ve sopalanmış, sırtına binmeyeni kalmamış, dizginleri Amerika ve İsrail´in eline verilmiş dişi devedirEfendilerin lüksüne, israfına, tüketimine rağmen, yokluğa, yoksulluğa, ölmeyecek kadar ücrete, susmaya razı edilmiştirDişidir;Doğurur;Kimin için?İşte bu kendisini bağlayan, yağmalayan ve sonu belirsiz sefalet yolculuğunu önüne koyanlar içinKendisi kurbanlık olduğu gibi, kurbanlık nesiller yetiştirir de yetiştirir
İnsanı insana kurban olmaktan çıkarmak için gelmiştir peygamberlerVe bunun için feryat etmektedir Salih;yıllardır mazlumların üzerine oynanan oyunların getirdiği zulmü, yağmalanan hakları, Allah´ın yaydığı rızkın adilane paylaşılması gerektiğini, feri sönmüş gözlerin, çatlamış ellerin, yetimlerin adına haykırmaktadırSözleri, yağmacıları rahatsız etmekte, uykularını kaçırmaktadırBu kanaat bilmez azgınlara ;Dokunmayın mazlumlara, dokunmayın rızklarına, emeklerine ve çocuklarına, dokunmayın topraklarına ve canlarına; diye bağırmaktadırFakat öldürmekten başka bir şey bilmeyen bu katiller, kendilerini diriltecek çağrıyı duymuyorKanaat duygusunu tanımıyor bu yağmacılarbaşkası için hayat hakki tanımayan ve karsılarına çıkanları kana boğan bu mantık, yakmaya, yıkmaya ve yetim bırakmaya devam ediyorDirenenleri zincirliyor, katlediyor, ırzına namusuna musallat olarak sindirmek istiyorBunu yaparken de üzerine diktiği kanlı medeniyet gömleğiyle utanmadan hakli olduğunu ilan ediyor;Bağır; diyor Salih, bastığın cesetlerin üstünden, tanklarını sür yetim bıraktığın çocukların yanından, özgürlük ilan et köle kamplarının kapılarından;Fakat boğazladığın bu mazlumların ardından yurdunda daha kaç gün yaşayacaksın? "
"şüphe yok ki modernizmin bugün ortaya koymuş olduğu hareket tarzı, özellikle İslam´ın hukuki boyutunu ve ibadi olan bölümünün bir kısmını tamamen tarihin malı olduğu noktasında yontma gayretine girmiştirRejimin tesettüre saldırganlığıyla beraber, Kur´an´da gecen bu ibadetin bir Arap geleneği olduğu ispatlanmaya çalışılırken, piyasayı saran fuhuş tellallarının ortalığa yaydıkları Lut kavmi geleneği bu din bilimcilerince görmezden gelinmiştirÖzellikle hukuku tarihselleştirme gayretine girenlerin kölelik konusunda böyle bir uygulamanın artık olmadığını öne sürerek Kur´an´da gecen bu konuyla ilgili ayetleri tarihsel bir nesh metoduyla iptale girişmeleri, düpedüz bir körlüğün ya da siparişle düşünmenin sonucudurBu anlayışı meşrulaştıran insanların kendi topraklarında yaşayan asgari ücretlileri ya da boynu kravatlıları hangi kategoriye koyduklarını sormak isterimEğer buna, tasavvurlarında imal ettikleri medeniyet anlayışıyla cevap verecek olurlarsa gözlerini Filistin;e, Irak´a, Guantanamo´ya çevirmelerini tavsiye ederimBiliyorum, adini modern koyduğunuz bugünkü dünyada ne Salih ne de onun devesi varAncak deve gibi ekinden ve sudan mahrum edilen, boğazlanan insanlarla beraber, onlar adına Salih´in feryatlarını bütün tazeliğiyle koruyan bir Kur´an varBu yüzden gerek modernizmin, gerek geleneğin imdadına sığınarak birilerinin adına ifsat kampanyası düzenleyenler, ayetlerden önce kendi insanlarını nesh ettiklerinin farkında değillerdir
diğer taraftan ise geleneğin, bütün şaşkınlığıyla beraber ;Eskiye dair ne varsa mübarektir, buyursun kapıdan içeriye; düşüncesiyle içine düştüğü felaket daha onulmaz yaraların açılmasına sebep olmuşturOrtaya koyulan düşünce etaplarıyla oluşturulan dini kastlaşmada, kaynakların kutsallık sıralaması oluşturulmuş, bunların en üstüne de Kur´an´in yerleştirilmiş olmasına rağmen tarihten gelen manevi terbiye (!) bu noktaya avamın el uzatmasına izin vermemiştirHer tevhidi çağrıya bozuk plak gibi takıldıkları yerden; ;Kardeşim İslam´ın kaynağı dörttür; diye çığlık atanların, bugün İslam´ı tanıyor olduğunu söylemek, kanaatimce bir gerçeği katletmek olacaktırBu düşünceyi sahiplenenlerin ;geçmişi tanıma ve geçmişe tapınma; meselesini iyice anlamaları ve birbirine karıştırmamaları gerekirKendisine sorulan bir soru üzerine; ;Muhammed´in ahlaki Kur´an´dı; diyen müminlerin annesi Ayşe´nin yüreklerimize kazınması gereken bu cevabını bırakarak, ısmarlanan yemeğe göre hadis okuyan Ebu Hureyre´nin binlerce rivayetiyle tevhidi yakalamak asla mümkün olmayacaktır"
"Biliyoruz ki Salih ve diğer peygamberlerin hepsi, bir insanın mutlak sonu olan ölümle karşılaştıMuhammed´in son peygamber olduğunu artık bir daha peygamber gelmeyeceğini de biliyoruzartık kim Allah adına, kim de şeytani adına yemin ederek peygamber öldürmek istese bile bunu gerçekleştiremezFakat Allah, kıyamete kadar geçerli olacak bir kitabı; peygamberlerin ahlakını oluşturan hükümleri aramıza indirmiş ve bu kitap halen de elimizde durmaktadır Kitabımız, dün olduğu gibi bugün de yeryüzünü yağmalayan, insanları kendi programlarına göre ayarlayıp boyunduruk altına almaya çalışanları bizlere göstermekte ve hevalarının ortaya çıkardığı kanunlarla ayakta duran bu tağutlara itaat etmemizi haram kılmaktadırAllah´a gereği gibi kulluk etmek isteyen birisi için, onlara bir parça dahi meyletmenin imkansızlığını ve bunun bir ateş olarak karşımıza çıkacağı gerçeğini, ilahi hükümler mucibince biliyoruzVe biliyoruz ki Kur´an´ı gereği gibi okuyup yaşadığımız zaman, Rabbimiz bizlere rahmetini yayacak, insanları yağmalayan sırtlan sürülerine karşı onurlu bir dik duruş, mücadele fırsatı bahsedecektirKüresel manada yeryüzünü kuşatmış emperyalizm ve onların içimizdeki temsilcileri olan tağutlar, sahip olduğumuz kitabın, kimseye hususi bir soyluluk tanımadığını, ırk ayrımına müsaade etmediğini, mülkü tekelleştirmeye izin vermediğini, bir haksızlığa karşı inananlara mücadele zarureti getirdiğini çok iyi bilmektedirlerBu sebeple rahatlarını sürekli kaçıran bu gerçeğin bir gün tahtlarını altüst edebileceği endişesiyle; Salih´in, boğazlananlar adına, ekmeği ve suyu gasp edilenler adına yaptığı çağrısının duyulmasını istememektedirlerİşte Semud´un yerine bugün yeryüzünü parsellemiş bu azgınlar, bütün kaynakların başını tutmuş, faydalanmak isteyen acizleri ise menetmekte, katletmektedirler"
"Bu planlarını kuranlar için biz de Rabbimizin tuzaklar kurduğuna inanıyoruzYurtlarında yaşayabildikleri kadar yaşasınlar!Ancak bizler müminleriz ve şuna inanıyoruz ki asırların geçmesi bize ne Semud´u ne Mekke´yi ne de onların bugünkü yandaşlarını unutturdu Suyun başına nasıl kurulduklarını, ekini nasıl taksim ettiklerini, işlerine gelmeyenleri nasıl boğazladıklarını apaçık görüyoruzFakat Salih´in hayat verici çağrısını; kölelikten kulluğa giden yolunu da ;Onun, mazlumlar adına ortaya koyduğu mücadelesini, insanların hayatini tevhidden başka bir nizama sokacak hiçbir anlayışa izin vermediğini biliyoruzBizim inancımız gevşemeye izin vermiyorEvet elçiler öldü; Salih de, Muhammed deAncak asırlar önce başlamış bu diriltici çağrıların taşlardan daha sert hale gelmemiş kalplere tesir edeceğine, çoraklaşmış toprakların yeniden fidanlar yeşertebileceğine bütün gönlümüzle inanıyoruzsayı, sonuç ne olursa olsun;Asıl önemli olan; Rabbimizin huzuruna çıkarıldığımız zaman, yanımızda bizden kabul edilecek bir dinin bulunuyor olmasından başkası değildir"