Salvo
Kayıtlı Üye
Değerli Kardeşimiz;
- “Allah’a karşı gelmekten sakınanlar ise o gün gölgeliklerde, pınar başlarındadır” (Mürselat, 77/41). Bu ayetteki gölgeler cennetin bağ ve bahçelerindeki ağaçların gölgelerdir.
-“Dürüst tüccar kıyamet günü Arşın gölgesindedir” (Kenzu’l-ummal, 9218). Mealindeki hadiste ve daha bir çok hadiste geçen Arşın gölgesi bizce meçhuldür. Arşın kendisini bilmediğimiz için onun gölgesinin de nasıl olacağını bilemeyiz.
Ancak bu konudaki değişik hadislerden anlıyoruz ki, kıyamet gününün en büyük sıkıntılarından biri, o gündeki şiddetli sıcaklıktır. Bu sebeple, o gün en büyük nimetlerden biri de bir gölgede gölgelenmektir. Başka insanların korkunç bir sıcaklık altında hesap verirken, Arşın gölgesinde oturup istirahat etmek gerçekten gıpta edilmeye değer bir ödüldür.
- "O yalan sayıp durduğumuz şeye, (azaba) gidin. Haydi, üç kola (ayrılmış duman) gölgesine gidin. (Ki o), gölgelendirici değildir. Alevlerden de korumaz. Çünkü o, öyle kıvılcım atar ki, her biri sanki bir saraydır. Her bir kıvılcım adeta bir sarı deve kadardır. Yalan sayanların o gün vay haline!.." (Mürselat, 29-34).
Bu ayetteki gölgelerden maksat, cehennemdeki ateşin şiddetli alevler çıkarmasından oluşan üç çatallı dumanlardan meydana gelen ateşli gölgelikler demektir. (Taberî, ilgili ayetin tefsiri)
Müfessirler şöyle demişlerdir: Kıyamet gününde güneş insanların başına yaklaşır.. O vakit üzerlerinde, hiçbir elbise ve hiçbir örtü bulunmaz. Güneşin alevi onların yüzlerini yalar ve değip geçer. Nefeslerini yakar adeta.. Ve o gün, uzar da uzar.. Derken Allah Teâlâ, rahmetiyle, dilediği kimseleri kurtarır ve onları, gölgelerinden bir gölgeye sokar. İşte o zaman onlar, "Allah bize lütufta bulundu ve bizi, özlere işleyen yakıcı ateşin azabından korudu.." (Tur, 27) derler. O vakit yalanlayıcılara da, "O yalan sayıp durduğunuz azaba ve Allah'ın ikabına gidiniz.." denilir. Ayetteki, "Cehennemin dumanına.." demek olup, bu tıpkı, "kapkara dumandan bir gölge içinde... "(Vakıa, 43) ifadesi gibidir
Üç kola ayrılmış Cehennem gölgesi denilen alevler:
a- Hasan el-Basri şöyle demiştir: "Bu gölgenin ne olduğunu bilmiyorum. Onun hakkında herhangi bir şey duymadım.."
b- Bir topluluk ise, "üç kola ayrılmış" ifadesinden murad edilen, o ateşin hem altlarından hem de üstlerinden gelip onları çepeçevre kuşatmasıdır, demiştir. Ateşin burada, “gölge" olarak isimlendirilmesi, o ateşin onları bütün yönlerden kuşatması itibariyle bir mecazdır. Bu, tıpkı, "Onların üstlerinde ateşten tabakalar, altlarından (ateşten) tabakalar vardır.. "(Zümer, 16) ayetinde olduğu gibidir.
c- Bundan maksat duman “duhan”dır. Bu mana, "Duhan çepeçevre kendilerini kuşatmış..." (Kehf, 29) ayetinden elde edilir. "Ateşin duvarları..." ile kastedilen, dumandır. Sonra, bu dumandan bir bölüğü onun sağına, bir başka bölüğü de soluna; bir üçüncü bölük de üstüne geçer...
Razi’ye göre bunlar imkansız değildir. Çünkü, gazap insanın sağından; şehvet ise solundan gelir. Kuvve-i şeytaniye ise, dimağındadır. İnsanın, inancı ve amelleri konusunda, ondan meydana gelen bu afetlerin kaynağı ancak üçtür. Bu üç kaynaktan da, muhtelif karanlık ve zulumâtlar meydana gelmiştir. Yine, burada üç derecenin bulunduğunun söylenilmesi de mümkündür: Bunlar, his, hayal ve vehim... Bunlar, ruhun, kutsiyet ve paklık aleminin nurlarıyla aydınlanmasına engeldir. Bu üç mertebeden her birinin, hususi bir karanlık ve zulmanîliği bulunur.
d- Bir topluluk ise şunu söylemiştir. Bu ifade, bu dumanın çok büyük olduğunu anlatan kinaye yollu bir anlatımdır. Zira, büyük duman kütlesi, pek çok kol ve dallara ayrılır.
e- Ebû Müslim ise şunu söylemiştir: hakkında, Cenâb-ı Hakk'ın bundan sonra buyurmuş olduğu ifadelerin söz konusu olması da muhtemeldir. Yani, onun, gölgelendirmemesi, alevler karşısında hiçbir fayda vermemesi ve onların, adeta saraylar misali olan kıvılcımlar saçması... (Bkz. Razi, ilgili ayetin tefsri)
Alıntı
- “Allah’a karşı gelmekten sakınanlar ise o gün gölgeliklerde, pınar başlarındadır” (Mürselat, 77/41). Bu ayetteki gölgeler cennetin bağ ve bahçelerindeki ağaçların gölgelerdir.
-“Dürüst tüccar kıyamet günü Arşın gölgesindedir” (Kenzu’l-ummal, 9218). Mealindeki hadiste ve daha bir çok hadiste geçen Arşın gölgesi bizce meçhuldür. Arşın kendisini bilmediğimiz için onun gölgesinin de nasıl olacağını bilemeyiz.
Ancak bu konudaki değişik hadislerden anlıyoruz ki, kıyamet gününün en büyük sıkıntılarından biri, o gündeki şiddetli sıcaklıktır. Bu sebeple, o gün en büyük nimetlerden biri de bir gölgede gölgelenmektir. Başka insanların korkunç bir sıcaklık altında hesap verirken, Arşın gölgesinde oturup istirahat etmek gerçekten gıpta edilmeye değer bir ödüldür.
- "O yalan sayıp durduğumuz şeye, (azaba) gidin. Haydi, üç kola (ayrılmış duman) gölgesine gidin. (Ki o), gölgelendirici değildir. Alevlerden de korumaz. Çünkü o, öyle kıvılcım atar ki, her biri sanki bir saraydır. Her bir kıvılcım adeta bir sarı deve kadardır. Yalan sayanların o gün vay haline!.." (Mürselat, 29-34).
Bu ayetteki gölgelerden maksat, cehennemdeki ateşin şiddetli alevler çıkarmasından oluşan üç çatallı dumanlardan meydana gelen ateşli gölgelikler demektir. (Taberî, ilgili ayetin tefsiri)
Müfessirler şöyle demişlerdir: Kıyamet gününde güneş insanların başına yaklaşır.. O vakit üzerlerinde, hiçbir elbise ve hiçbir örtü bulunmaz. Güneşin alevi onların yüzlerini yalar ve değip geçer. Nefeslerini yakar adeta.. Ve o gün, uzar da uzar.. Derken Allah Teâlâ, rahmetiyle, dilediği kimseleri kurtarır ve onları, gölgelerinden bir gölgeye sokar. İşte o zaman onlar, "Allah bize lütufta bulundu ve bizi, özlere işleyen yakıcı ateşin azabından korudu.." (Tur, 27) derler. O vakit yalanlayıcılara da, "O yalan sayıp durduğunuz azaba ve Allah'ın ikabına gidiniz.." denilir. Ayetteki, "Cehennemin dumanına.." demek olup, bu tıpkı, "kapkara dumandan bir gölge içinde... "(Vakıa, 43) ifadesi gibidir
Üç kola ayrılmış Cehennem gölgesi denilen alevler:
a- Hasan el-Basri şöyle demiştir: "Bu gölgenin ne olduğunu bilmiyorum. Onun hakkında herhangi bir şey duymadım.."
b- Bir topluluk ise, "üç kola ayrılmış" ifadesinden murad edilen, o ateşin hem altlarından hem de üstlerinden gelip onları çepeçevre kuşatmasıdır, demiştir. Ateşin burada, “gölge" olarak isimlendirilmesi, o ateşin onları bütün yönlerden kuşatması itibariyle bir mecazdır. Bu, tıpkı, "Onların üstlerinde ateşten tabakalar, altlarından (ateşten) tabakalar vardır.. "(Zümer, 16) ayetinde olduğu gibidir.
c- Bundan maksat duman “duhan”dır. Bu mana, "Duhan çepeçevre kendilerini kuşatmış..." (Kehf, 29) ayetinden elde edilir. "Ateşin duvarları..." ile kastedilen, dumandır. Sonra, bu dumandan bir bölüğü onun sağına, bir başka bölüğü de soluna; bir üçüncü bölük de üstüne geçer...
Razi’ye göre bunlar imkansız değildir. Çünkü, gazap insanın sağından; şehvet ise solundan gelir. Kuvve-i şeytaniye ise, dimağındadır. İnsanın, inancı ve amelleri konusunda, ondan meydana gelen bu afetlerin kaynağı ancak üçtür. Bu üç kaynaktan da, muhtelif karanlık ve zulumâtlar meydana gelmiştir. Yine, burada üç derecenin bulunduğunun söylenilmesi de mümkündür: Bunlar, his, hayal ve vehim... Bunlar, ruhun, kutsiyet ve paklık aleminin nurlarıyla aydınlanmasına engeldir. Bu üç mertebeden her birinin, hususi bir karanlık ve zulmanîliği bulunur.
d- Bir topluluk ise şunu söylemiştir. Bu ifade, bu dumanın çok büyük olduğunu anlatan kinaye yollu bir anlatımdır. Zira, büyük duman kütlesi, pek çok kol ve dallara ayrılır.
e- Ebû Müslim ise şunu söylemiştir: hakkında, Cenâb-ı Hakk'ın bundan sonra buyurmuş olduğu ifadelerin söz konusu olması da muhtemeldir. Yani, onun, gölgelendirmemesi, alevler karşısında hiçbir fayda vermemesi ve onların, adeta saraylar misali olan kıvılcımlar saçması... (Bkz. Razi, ilgili ayetin tefsri)
Alıntı