'hayaL
Bayan Üye
Bende bir yazı ile şu ana kadar yaşadıklarımı paylaşmak istedim. Bazı arkadaşlarımızın başına gelmiş o trafik canavarı ile tanışma benimde yıllar önce başıma geldi. Yalnız burada ana kahraman ben değildim. Figüran olarak oynadığım o sahneden bana bir tekerlekli sandalye hediye edildi. Anlaşılmaz konuşmayı bırakıyım. 2008’de bursa üzerinden İstanbul’a gelirken bindiğim xxx firmasına ait otobüs kaza yaptı. Ben şoförün hemen arka kodluğunda oturuyordum. Ön taraftan vurmamızla şoförün koltuğu arasına sıkıştım.
Tek hatırladığım beni çıkarmaya çalışan itfaiye görevlileriydi. Hastanede gözlerimi açtığımda artık tekerlekli sandalyeye mahkûm olduğumu öğrendim. Bu tarihten sonra engelli kelimesini tanıdım ve aslında günlük hayatımda rahatlıkla aştığım engellerin bir engelliyi ne kadar zorladığını anladım. Bir apartmanda ailemle beraber yaşıyorum. Hayatımı kazanmak için hepiniz gibi çalışmam gerekiyor. Kaza öncesinde geleceği parlak bir yazılımcıydım. Kazadan sonra eski işyerinde engelli statüsüyle tekrar başladım. Neredeyse bölüm şefliğine geçeceğim bir zamanda gelen bu kaza nedeni ile yıllarca emek verdiğim firmada artık yeni başlayan bir yazılımcıyım. Ama şu aşamada şanslı olduğum tek konu işimin ayaklarımı kullanmadan yapabilecek bir iş olması. Benim burada paylaşmak istediğim olay ise zaten bu konulardan sonra başlıyor.
Şirketimizde (adını vermek istemiyorum) yapılacak bir proje için 2 yazılımcının yurt dışına çıkıp eğitim alması gerekiyordu. Bu konuda ismim sürekli geçiyor fakat somut bir adım atılmıyordu. Aslına bakarsanız hem yurt dışını görmek hem de kendimi geliştirmek için güzel bir fırsattı. Alanımda şirketimin en iyileri arasında olduğumdan bu konuda bir adım öndeydim. Fakat açıklama yapılacağı gün o 2 kişinin içinde yoktum. Tabi öncelikle diğer arkadaşlarımın da hak ettiklerini düşündüğüm için bir ses çıkarmadım. Ta ki yakın bir arkadaşımdan işin iç yüzünü öğrenene kadar. Bölüm şefi ve müdürü konuşurken duymuş. Aslında ben gidecekmişim fakat sakat olduğum için şirketin imajını zedelememek için seçilmemişim. Burada arkadaşıma ne kadar güvendiğim tabi ki önemli bu bilgiyi zaten direk ondan değil dolaylı yoldan öğrendim. Sonuç olarak bu karar sonrasında çok fazla sinirlendim ve hemen bölüm şefinin odasına gittim.
Odada durumu kendisine anlattığımda olayı doğruladı fakat doğrulamasında kendisinin bir düşüncesi olmadığını kendisine göre de yanlış olduğunu iletti. Bölüm şefinden bir şey öğrenemeyeceğimi anladıktan sonra müdürün yanına çıktım. Olayı anlattım ve nedenini sordum. Yönetim kademesi yurt dışında yapılacak bu eğitimde bizi temsil edecek kişilerin beyinlerine değil dış görüşüne önem vermişler. İnana biliyor musunuz? Kesinlikle giden arkadaşlarım kötüdür demiyorum. Benim gitmem lazım filan da demiyorum. Ama benim çalışmalarımla bir şeyler katmaya çalıştığım bir yerin benim dış görünüşümdeki engelimi kendi imajlarına engel görmeleri içimi çok sızlattı. Şimdi işten çıkmakla çıkmamak arasında kalıyorum. Bir yandan geçim sıkıntısı bir yandan gururum her gün savaş halindeler. Bu konuda sizinde yorumunuzu öğrenmek isterim. Siz benim yerimde olsanız ne yaparsınız?
Tek hatırladığım beni çıkarmaya çalışan itfaiye görevlileriydi. Hastanede gözlerimi açtığımda artık tekerlekli sandalyeye mahkûm olduğumu öğrendim. Bu tarihten sonra engelli kelimesini tanıdım ve aslında günlük hayatımda rahatlıkla aştığım engellerin bir engelliyi ne kadar zorladığını anladım. Bir apartmanda ailemle beraber yaşıyorum. Hayatımı kazanmak için hepiniz gibi çalışmam gerekiyor. Kaza öncesinde geleceği parlak bir yazılımcıydım. Kazadan sonra eski işyerinde engelli statüsüyle tekrar başladım. Neredeyse bölüm şefliğine geçeceğim bir zamanda gelen bu kaza nedeni ile yıllarca emek verdiğim firmada artık yeni başlayan bir yazılımcıyım. Ama şu aşamada şanslı olduğum tek konu işimin ayaklarımı kullanmadan yapabilecek bir iş olması. Benim burada paylaşmak istediğim olay ise zaten bu konulardan sonra başlıyor.
Şirketimizde (adını vermek istemiyorum) yapılacak bir proje için 2 yazılımcının yurt dışına çıkıp eğitim alması gerekiyordu. Bu konuda ismim sürekli geçiyor fakat somut bir adım atılmıyordu. Aslına bakarsanız hem yurt dışını görmek hem de kendimi geliştirmek için güzel bir fırsattı. Alanımda şirketimin en iyileri arasında olduğumdan bu konuda bir adım öndeydim. Fakat açıklama yapılacağı gün o 2 kişinin içinde yoktum. Tabi öncelikle diğer arkadaşlarımın da hak ettiklerini düşündüğüm için bir ses çıkarmadım. Ta ki yakın bir arkadaşımdan işin iç yüzünü öğrenene kadar. Bölüm şefi ve müdürü konuşurken duymuş. Aslında ben gidecekmişim fakat sakat olduğum için şirketin imajını zedelememek için seçilmemişim. Burada arkadaşıma ne kadar güvendiğim tabi ki önemli bu bilgiyi zaten direk ondan değil dolaylı yoldan öğrendim. Sonuç olarak bu karar sonrasında çok fazla sinirlendim ve hemen bölüm şefinin odasına gittim.
Odada durumu kendisine anlattığımda olayı doğruladı fakat doğrulamasında kendisinin bir düşüncesi olmadığını kendisine göre de yanlış olduğunu iletti. Bölüm şefinden bir şey öğrenemeyeceğimi anladıktan sonra müdürün yanına çıktım. Olayı anlattım ve nedenini sordum. Yönetim kademesi yurt dışında yapılacak bu eğitimde bizi temsil edecek kişilerin beyinlerine değil dış görüşüne önem vermişler. İnana biliyor musunuz? Kesinlikle giden arkadaşlarım kötüdür demiyorum. Benim gitmem lazım filan da demiyorum. Ama benim çalışmalarımla bir şeyler katmaya çalıştığım bir yerin benim dış görünüşümdeki engelimi kendi imajlarına engel görmeleri içimi çok sızlattı. Şimdi işten çıkmakla çıkmamak arasında kalıyorum. Bir yandan geçim sıkıntısı bir yandan gururum her gün savaş halindeler. Bu konuda sizinde yorumunuzu öğrenmek isterim. Siz benim yerimde olsanız ne yaparsınız?