ParadokS
Kayıtlı Üye
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, genç nüfusa sahip Türkiye'de aldıkları ekonomik tedbirler ve çalışma hayatında yaptıkları reformlar sayesinde ortalama insan ömrünün uzamaya başladığını belirterek, ''Ancak hayat standartlarının gelişmesine rağmen maalesef doğurganlık azalıyor. Bence üzerinde durulması gereken tehlike budur, insan ömrünün uzaması değil, doğurganlık oranının azalmasıdır'' dedi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün himayesinde, Bursa Valiliği ile Türkiye Yaşlı Bilimleri ve Teknolojileri Vakfı (TÜYEV) iş birliğiyle düzenlenen ''Uluslararası Yaşlanma ve Yaşlılık Kongresi'', Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen törenle başladı.
''BİR İNSAN SİZE İLTİFAT ETSE...''
Herkesin bildiği temel bir doğrunu olduğunu, bütün canlıların ve bunların içinde de insanın doğduğunu, büyüdüğünü, yaşlandığını, günü ve saati geldiğinde de ebediyete göç ettiğini anlatan Arınç, nasıl ki doğum, çocukluk ve gençlik kaçınılmaz bir kader ise yaşlanma ve yaşlılığın da bizim için mukadderat olduğunu belirtti.
Arınç, herkesi bekleyen bir son olmasına rağmen yaşlanma ve yaşlılıktan bahsetmekten hiç kimsenin hoşlanmadığını dile getirerek, şöyle dedi:
''Siz farkında mısınız? Sabah sizinle karşı karşıya gelen bir insan size iltifat etse, 'Bugün ne kadar canlı görünüyorsunuz, dinamik görünüyorsunuz, sizi çok iyi gördüm, maşallah çok beğendim' dese hoşunuza gitmiyor mu? Benim şahsen gidiyor. Bu kadar yorgunluğun, sıkıntının, stresin içinde ve her gün aynaya baktığınızda simsiyah saçlarınızın bembeyaza döndüğünü görerek, göz altlarının biraz dolu olmuş, belki rengimizin kaçmış, belki birtakım hastalıklarla boğuşan insanların, karşısındaki tarafından 'Bugün çok kötüsün kardeşim sende de hiç mecal kalmamış' yerine 'ne kadar iyisin, canlısın, sevimlisin' demesi hoşunuza gitmiyor mu Allah aşkına?...''
Yaşlılığı hoşça karşılamak, mukadder bir akıbet olarak görmek gerektiğini ifade eden Arınç, her gün ölümden bahsetmek yerine hayatın, güzel, keyif alınacak yönlerini konuşmak gerektiğini vurguladı.
Arınç, bununla ilgili eski bir halk şairinin bir şiirinin olduğunu hatırlatarak, şöyle devam etti:
''Okumayacağım, çünkü bazılarının dertleneceğini biliyorum. 45-50'sinden sonra insan vücudundaki, anatomisindeki değişiklikleri, şair çok güzel anlatıyor da vicdanım söylemeye el vermiyor. Ben biraz da basitleştireyim; 'Sırma saçlar ağarmış, bastığı yeri titreten ayaklarını gücü kalmamış, tuttuğunu koparan eller titremeye başlamış, dünyayı taşıyan beli bükülmüş, şahin bakışların feri, yani ışığı, parlaklığı sönmeye başlamış'. Her mevsimin olduğu gibi bunun da güzelliğini bir başka bereketini görmek mümkün.''
''MAALESEF DOĞURGANLIK AZALIYOR''
Hem dünyada hem de ülkemizde yaşlılık konusunda yapılan tıbbi ve sosyolojik tanımlara girmeyeceğini ifade eden Arınç, şunları kaydetti:
''Gelişmiş batı ülkelerinde genç nüfus azalıyor. Buna mukabil yaşlı nüfusta ciddi bir artış gözleniyor. İktisatçılar bu durumu sağlıklı toplumlar için endişe verici bir durum olarak görüyorlar. Çünkü onlara göre yaşlı nüfus, ekonomik dengeler içinde önemlidir. Üretme kabiliyetini yitirmiş ama toplumsal refahtan pay alan bir anlamda iktisadi dengeleri bozan bir gösterge olarak görülüyor. Bizim demografik, yani nüfus yapımız çok şükür sağlıklı ve dengeli. Hem üreten genç bir nüfusumuz var hem de aldığımız ekonomik tedbirler, çalışma hayatında yapmış olduğumuz reformlar sayesinde ülkemizdeki ortalama insan ömrü uzamaya başladı. Bundan 10 yıl önce 65 yaş üstü nüfusun toplam nüfusa oranı yüzde 6,8 iken, bugün bu oran yüzde 7'ye yaklaşmıştır. Yaşam standartlarındaki gelişmeler sayesinde bugün bütün dünyada insanlar, daha uzun yaşıyor. Ancak hayat standartlarının gelişmesine rağmen maalesef doğurganlık azalıyor. Bence üzerinde durulması gereken tehlike budur, insan ömrünün uzaması değil, doğurganlık oranının azalmasıdır. Maalesef göstergeler ülkemizde yakın bir gelecekte bizi bu tehlikenin beklediğini gösteriyor. Sayın Başbakanımızın tavsiyesinden ayrıca bahsetmeye gerek yok. BM araştırmasına göre, 2050 yılında 60 yaş üzerindeki nüfusumuzun genç nüfusa oranı yüzde 17 artış göstererek, yüzde 26 olacak. Yani 2050 yılında Türkiye'de yaşayan her 4 kişiden biri 60 yaşın üzerinde olacak. Yaşlı nüfusun artmasından korkmuyoruz. İnsan ömrünü uzaması ve konforlu bir yaşam öncelikli hedeflerimizden birisidir. Ancak bu bilgilerden hareketle ülkemizin yaşlı nüfusunun ihtiyaçlarını, beklentilerini en iyi şekilde yerine getirecek hazırlıklar yapmalıyız. Çünkü toplumda genç ve yaşlı nüfus oranındaki sağlıklı bir denge sağlanamazsa, bundan toplum olumsuz olarak etkilenecek.''
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün himayesinde, Bursa Valiliği ile Türkiye Yaşlı Bilimleri ve Teknolojileri Vakfı (TÜYEV) iş birliğiyle düzenlenen ''Uluslararası Yaşlanma ve Yaşlılık Kongresi'', Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen törenle başladı.
''BİR İNSAN SİZE İLTİFAT ETSE...''
Herkesin bildiği temel bir doğrunu olduğunu, bütün canlıların ve bunların içinde de insanın doğduğunu, büyüdüğünü, yaşlandığını, günü ve saati geldiğinde de ebediyete göç ettiğini anlatan Arınç, nasıl ki doğum, çocukluk ve gençlik kaçınılmaz bir kader ise yaşlanma ve yaşlılığın da bizim için mukadderat olduğunu belirtti.
Arınç, herkesi bekleyen bir son olmasına rağmen yaşlanma ve yaşlılıktan bahsetmekten hiç kimsenin hoşlanmadığını dile getirerek, şöyle dedi:
''Siz farkında mısınız? Sabah sizinle karşı karşıya gelen bir insan size iltifat etse, 'Bugün ne kadar canlı görünüyorsunuz, dinamik görünüyorsunuz, sizi çok iyi gördüm, maşallah çok beğendim' dese hoşunuza gitmiyor mu? Benim şahsen gidiyor. Bu kadar yorgunluğun, sıkıntının, stresin içinde ve her gün aynaya baktığınızda simsiyah saçlarınızın bembeyaza döndüğünü görerek, göz altlarının biraz dolu olmuş, belki rengimizin kaçmış, belki birtakım hastalıklarla boğuşan insanların, karşısındaki tarafından 'Bugün çok kötüsün kardeşim sende de hiç mecal kalmamış' yerine 'ne kadar iyisin, canlısın, sevimlisin' demesi hoşunuza gitmiyor mu Allah aşkına?...''
Yaşlılığı hoşça karşılamak, mukadder bir akıbet olarak görmek gerektiğini ifade eden Arınç, her gün ölümden bahsetmek yerine hayatın, güzel, keyif alınacak yönlerini konuşmak gerektiğini vurguladı.
Arınç, bununla ilgili eski bir halk şairinin bir şiirinin olduğunu hatırlatarak, şöyle devam etti:
''Okumayacağım, çünkü bazılarının dertleneceğini biliyorum. 45-50'sinden sonra insan vücudundaki, anatomisindeki değişiklikleri, şair çok güzel anlatıyor da vicdanım söylemeye el vermiyor. Ben biraz da basitleştireyim; 'Sırma saçlar ağarmış, bastığı yeri titreten ayaklarını gücü kalmamış, tuttuğunu koparan eller titremeye başlamış, dünyayı taşıyan beli bükülmüş, şahin bakışların feri, yani ışığı, parlaklığı sönmeye başlamış'. Her mevsimin olduğu gibi bunun da güzelliğini bir başka bereketini görmek mümkün.''
''MAALESEF DOĞURGANLIK AZALIYOR''
Hem dünyada hem de ülkemizde yaşlılık konusunda yapılan tıbbi ve sosyolojik tanımlara girmeyeceğini ifade eden Arınç, şunları kaydetti:
''Gelişmiş batı ülkelerinde genç nüfus azalıyor. Buna mukabil yaşlı nüfusta ciddi bir artış gözleniyor. İktisatçılar bu durumu sağlıklı toplumlar için endişe verici bir durum olarak görüyorlar. Çünkü onlara göre yaşlı nüfus, ekonomik dengeler içinde önemlidir. Üretme kabiliyetini yitirmiş ama toplumsal refahtan pay alan bir anlamda iktisadi dengeleri bozan bir gösterge olarak görülüyor. Bizim demografik, yani nüfus yapımız çok şükür sağlıklı ve dengeli. Hem üreten genç bir nüfusumuz var hem de aldığımız ekonomik tedbirler, çalışma hayatında yapmış olduğumuz reformlar sayesinde ülkemizdeki ortalama insan ömrü uzamaya başladı. Bundan 10 yıl önce 65 yaş üstü nüfusun toplam nüfusa oranı yüzde 6,8 iken, bugün bu oran yüzde 7'ye yaklaşmıştır. Yaşam standartlarındaki gelişmeler sayesinde bugün bütün dünyada insanlar, daha uzun yaşıyor. Ancak hayat standartlarının gelişmesine rağmen maalesef doğurganlık azalıyor. Bence üzerinde durulması gereken tehlike budur, insan ömrünün uzaması değil, doğurganlık oranının azalmasıdır. Maalesef göstergeler ülkemizde yakın bir gelecekte bizi bu tehlikenin beklediğini gösteriyor. Sayın Başbakanımızın tavsiyesinden ayrıca bahsetmeye gerek yok. BM araştırmasına göre, 2050 yılında 60 yaş üzerindeki nüfusumuzun genç nüfusa oranı yüzde 17 artış göstererek, yüzde 26 olacak. Yani 2050 yılında Türkiye'de yaşayan her 4 kişiden biri 60 yaşın üzerinde olacak. Yaşlı nüfusun artmasından korkmuyoruz. İnsan ömrünü uzaması ve konforlu bir yaşam öncelikli hedeflerimizden birisidir. Ancak bu bilgilerden hareketle ülkemizin yaşlı nüfusunun ihtiyaçlarını, beklentilerini en iyi şekilde yerine getirecek hazırlıklar yapmalıyız. Çünkü toplumda genç ve yaşlı nüfus oranındaki sağlıklı bir denge sağlanamazsa, bundan toplum olumsuz olarak etkilenecek.''