Seneler önce çok uzaklarda, dağların ardında, coşkulu derelerin aktığı, yemyeşil ağaçlarla çevrili, güzel bir köy varmış.
Güneşli günlerde ışıl ışıl parlayan dereler, yağmurlarla coşar, taşarmış…
Ağaçların dalları, ilkbaharın gelmesiyle yapraklanır, kış gelip kar yağana kadar yeşil kalırmış.
Bu güzel köyde, insanlar tarlalarını ekip, ürünlerini satarak geçinir giderlermiş…
Masalımızdaki kız bu köydeki çiftlikte yaşayan ailenin küçük kızıymış. Ayşe, akıllı ve güzel bir çocukmuş. Ama hiç kimseyi sevmez, bir işi sabırla bitirip başarıya ulaşamaz, sonra da:
- Ben ne kadar şansızım, hiç kimse beni sevmiyor… diye herkese kızarmış. Bunun için köyde onu, sabırsız, sevgisiz ve şansız kız diye tanırlarmış.
Günler, haftalar, haftaları ayları kovalamış. O yıl bahar geldiğinde, şansız kız annesi kümesteki tavuklardan Kınalı’yı kuluçkaya yatırmaya karar vermiş.
Bir gün annesi, şansız kızı yanına alıp kümese gitmiş.
Beraberce Kınalının yerini hazırlayıp folluğa yumurtaları koymuşlar… kümesten ayrılırken, şansız kız:
- Anne, civcivler ne zaman . çıkacak? Diye sormaya başalmış.
Annesi:
- Üç hafta sonra yavruları görebilirsin kızım… diye cevap verince:
- Aman Allah’ım! Ben üç hafta nasıl beklerim… diye sızlanmaya başlamış.
Annesi, doğanın bazı kuralları olduğunu , güzel şeyler için sabırla beklemek gerektiğini söylemiş. İnsanlar için sabrın ve sevginin büyük bir . şans olduğunu anlatmaya çalışmış… ama annesi anlatacaklarını bitirmeden, Ayşe her zamanki sabırsızlığıyla yanından ayrılıp gitmiş. Ayşe, ertesi sabah erkenden uyanıp doğruca kümese gitmeye karar vermiş. “Ah!.. Şu sevimsiz Kınalı’yı ne yapıp da yumurtaların üzerinden kaldırmalı?..” diye söylenerek yürümeye başlamış. Kınalı’nın yavrularına kavuşmak için üç hafta beklemek ona çok zor geliyormuş, sabırsızlığını artırıyor. Öyle ya,Ayşe bu, hemen her şey çabucak olsun istiyormuş. Kümese doğru yürümeye başlamış. Kümesin kapısına yaklaştığında dedesinin orada olduğunu fark etmiş.
Dedesi hayvanları çok severmiş. Ayşe, dedesine gözükmemek için, ağaçların arasındaki yemyeşil çimenlere uzanmış. Ötüşen kuşların sesi Ayşe’ye ninni gibi gelmiş ve tatlı bir uykuya dalmış.
Uykuya daldıktan kısa bir süre sonra başlamış rüya görmeye.
Eveeet sevgili çocuklar, rüyasında Ayşe`nin yanına ağır ağır yaklaşan kaplumbağa :
- İyi günler güzel çocuk.çok uzaklardan geliyorum. Günlerdir yoldayım. Şu gölgede biraz dinlenebilir miyim? Demiş.
Ayşe hemen öfkeyle:
- Heey! Sen de kimsin? diye bağırıp, tekmelemiş kaplumbağayı.
Zavallı kaplumbağa, yuvarlanıp ayakları ve elleri havada, sırtı yerde ters dönmüş kalmış.
- Aman Allah`ım! Ben şimdi nasıl yürüyeceğim, beni kurtaracak kimse yok mu?diye ağlayarak bağırmaya başlamış kaplumbağa o sırada Ayşe`nin burnunun üzerine, kırmızı kanatlarında siyah benekler olan minicik bir uğur böceği konmuş:
- Zavallı çocuk. Sen ne kadar kötü kalplisin. Bu kaplumbağa benim arkadaşım Topik... Taaa nerelerden Kınalı’nın yavrularını görebilmek için geldi. Ben de kendisini bekliyordum. Çabuk ona yardım et. Yoksa zavallı Topik tekrar ayaklarının üzerine dönüp yürüyemez. Çırpına çırpına ölecek... diye Ayşe`ye kızgın kızgın söylenmeye başlamış. Ayşe, bağıran bir kaplumbağa ile kendisine kızan uğur böceğini fark edince şaşırmış, biraz da korkmuş. Hemen kaplumbağayı ayaklarının üzerine çevirmiş.
Zavallı Topik, çok ama çok yorgun br sesle uğur böceğine seslenip:
- Ooo! Merhaba dostum Miniş. Çok teşekkür ederim. Sen olmasaydın ne yapardım bilmiyorum? Kınalı`nın ziyaretine geldiğimi söyleyemedim. Ne kadar sabırsız ve kötü kalpli . bir çocuk bu Ayşe, demiş.
Miniş:
- Evet Ayşe, sen çok sabırsız ve sevgisiz bir çocuksun. Bak, Topik uzun zamandır yolda. Bu kadar zorlukla ancak gelebildi. Kınalı`nın yavrularını yumurtadan çıkana kadar bekleyecek. Daha sonra Kınalı`nın yavrularına Topik sabırlı olmayı, ben de sevgi dolu yüreğimle sevmeyi öğreteceğiz. Yazık, . oysa senin için hiçbir şey yapamayacağız. Sen ömrün boyunca sevgisiz ve sabırsız bir insan olarak kalacaksın. Bir insanın sevgisiz ve sabırsız olması ne büyük şanssızlık. Oysa sen, minik yüreği sevgi tomurcukları ile dolu, sabırlı bir insan olabilirsin. İstersen bir dene... Haydi, sana, sevgiyi öğrenmen ve sabırlı bir insan olman için biz yardımcı olalım. Kendini sevgisiz hissettiğinde beni hatırla. Çünkü ben sevginin ve şansın sembolüyüm. Yüreğim sevgi dolu. Arkadaşım Topik ise sabrın sembolü. Sabrın sonunda güzel şeyler elde edeceğini hatırla ve hiç unutma oldu mu? Demiş. Sonra Ayşe`nin burnunun üzerinden uçup kaplumbağanın sırtına konmuş... Topik ve Minik çimenlerin arasından yavaş yavaş, sabırla ve sevgiyle kümese doğru yol almışlar. Ayşe gözlerini açıp uyanmış, şaşkınlıkla ayağa fırlamış. “Aman Allah`ım gördüğüm bir rüyaymış... Ama nasıl olur? Topik ile Miniş nerdeler?” diye iki arkadaşı aramaya başlamış... Bulamamış tabi. Sevgili çocuklar, daha sonraki günlerde ne olmuş biliyor musunuz? Ayşe, gördüğü rüyanın etkisinde kurtulamamış.
Artık sabırlı . ve yüreği sevgi dolu bir çocuk olmuş. Kınalı`yı da hiç rahatsız etmemiş. Kınalı kuluçka dönemini bitirdikten sonra, Ayşe annesi ile kümese gitmiş... Bir bakmış, Kınalı`nın yavruları yumurtadan çıkmışlar, sevimli sevimli annelerinin kanatları altına sığınıyorlar. Ayşe, onların bu haline çok sevinmiş. Neşeyle şarkılar söylemeye başlamış. Daha sonra Ayşe, sabırla ve neşeyle etrafına bakınırken bir de ne görsün? Kümesin bir köşesinde, minik bir kaplumbağa ve sırtında bir uğur böceği, kümesteki yaşantıyı seyrediyorlar. İkisi beraberce sevginin, sabrın ve dostluğun güzelliğini anlatmaya çalışıyorlar. İşte böyle çocuklar... o gün bugündür, Ayşe içi, uğur böceği sevgi ve şansın, kaplumbağa ise sabrın sembolü olmuş. Uğur böceğini ve kaplumbağayı sevgi dolu yüreğinde hep hissetmiş. Sizin de kalbinizden sevgi, yüzünüzden tebessüm hiç eksilmesin...
Güneşli günlerde ışıl ışıl parlayan dereler, yağmurlarla coşar, taşarmış…
Ağaçların dalları, ilkbaharın gelmesiyle yapraklanır, kış gelip kar yağana kadar yeşil kalırmış.
Bu güzel köyde, insanlar tarlalarını ekip, ürünlerini satarak geçinir giderlermiş…
Masalımızdaki kız bu köydeki çiftlikte yaşayan ailenin küçük kızıymış. Ayşe, akıllı ve güzel bir çocukmuş. Ama hiç kimseyi sevmez, bir işi sabırla bitirip başarıya ulaşamaz, sonra da:
- Ben ne kadar şansızım, hiç kimse beni sevmiyor… diye herkese kızarmış. Bunun için köyde onu, sabırsız, sevgisiz ve şansız kız diye tanırlarmış.
Günler, haftalar, haftaları ayları kovalamış. O yıl bahar geldiğinde, şansız kız annesi kümesteki tavuklardan Kınalı’yı kuluçkaya yatırmaya karar vermiş.
Bir gün annesi, şansız kızı yanına alıp kümese gitmiş.
Beraberce Kınalının yerini hazırlayıp folluğa yumurtaları koymuşlar… kümesten ayrılırken, şansız kız:
- Anne, civcivler ne zaman . çıkacak? Diye sormaya başalmış.
Annesi:
- Üç hafta sonra yavruları görebilirsin kızım… diye cevap verince:
- Aman Allah’ım! Ben üç hafta nasıl beklerim… diye sızlanmaya başlamış.
Annesi, doğanın bazı kuralları olduğunu , güzel şeyler için sabırla beklemek gerektiğini söylemiş. İnsanlar için sabrın ve sevginin büyük bir . şans olduğunu anlatmaya çalışmış… ama annesi anlatacaklarını bitirmeden, Ayşe her zamanki sabırsızlığıyla yanından ayrılıp gitmiş. Ayşe, ertesi sabah erkenden uyanıp doğruca kümese gitmeye karar vermiş. “Ah!.. Şu sevimsiz Kınalı’yı ne yapıp da yumurtaların üzerinden kaldırmalı?..” diye söylenerek yürümeye başlamış. Kınalı’nın yavrularına kavuşmak için üç hafta beklemek ona çok zor geliyormuş, sabırsızlığını artırıyor. Öyle ya,Ayşe bu, hemen her şey çabucak olsun istiyormuş. Kümese doğru yürümeye başlamış. Kümesin kapısına yaklaştığında dedesinin orada olduğunu fark etmiş.
Dedesi hayvanları çok severmiş. Ayşe, dedesine gözükmemek için, ağaçların arasındaki yemyeşil çimenlere uzanmış. Ötüşen kuşların sesi Ayşe’ye ninni gibi gelmiş ve tatlı bir uykuya dalmış.
Uykuya daldıktan kısa bir süre sonra başlamış rüya görmeye.
Eveeet sevgili çocuklar, rüyasında Ayşe`nin yanına ağır ağır yaklaşan kaplumbağa :
- İyi günler güzel çocuk.çok uzaklardan geliyorum. Günlerdir yoldayım. Şu gölgede biraz dinlenebilir miyim? Demiş.
Ayşe hemen öfkeyle:
- Heey! Sen de kimsin? diye bağırıp, tekmelemiş kaplumbağayı.
Zavallı kaplumbağa, yuvarlanıp ayakları ve elleri havada, sırtı yerde ters dönmüş kalmış.
- Aman Allah`ım! Ben şimdi nasıl yürüyeceğim, beni kurtaracak kimse yok mu?diye ağlayarak bağırmaya başlamış kaplumbağa o sırada Ayşe`nin burnunun üzerine, kırmızı kanatlarında siyah benekler olan minicik bir uğur böceği konmuş:
- Zavallı çocuk. Sen ne kadar kötü kalplisin. Bu kaplumbağa benim arkadaşım Topik... Taaa nerelerden Kınalı’nın yavrularını görebilmek için geldi. Ben de kendisini bekliyordum. Çabuk ona yardım et. Yoksa zavallı Topik tekrar ayaklarının üzerine dönüp yürüyemez. Çırpına çırpına ölecek... diye Ayşe`ye kızgın kızgın söylenmeye başlamış. Ayşe, bağıran bir kaplumbağa ile kendisine kızan uğur böceğini fark edince şaşırmış, biraz da korkmuş. Hemen kaplumbağayı ayaklarının üzerine çevirmiş.
Zavallı Topik, çok ama çok yorgun br sesle uğur böceğine seslenip:
- Ooo! Merhaba dostum Miniş. Çok teşekkür ederim. Sen olmasaydın ne yapardım bilmiyorum? Kınalı`nın ziyaretine geldiğimi söyleyemedim. Ne kadar sabırsız ve kötü kalpli . bir çocuk bu Ayşe, demiş.
Miniş:
- Evet Ayşe, sen çok sabırsız ve sevgisiz bir çocuksun. Bak, Topik uzun zamandır yolda. Bu kadar zorlukla ancak gelebildi. Kınalı`nın yavrularını yumurtadan çıkana kadar bekleyecek. Daha sonra Kınalı`nın yavrularına Topik sabırlı olmayı, ben de sevgi dolu yüreğimle sevmeyi öğreteceğiz. Yazık, . oysa senin için hiçbir şey yapamayacağız. Sen ömrün boyunca sevgisiz ve sabırsız bir insan olarak kalacaksın. Bir insanın sevgisiz ve sabırsız olması ne büyük şanssızlık. Oysa sen, minik yüreği sevgi tomurcukları ile dolu, sabırlı bir insan olabilirsin. İstersen bir dene... Haydi, sana, sevgiyi öğrenmen ve sabırlı bir insan olman için biz yardımcı olalım. Kendini sevgisiz hissettiğinde beni hatırla. Çünkü ben sevginin ve şansın sembolüyüm. Yüreğim sevgi dolu. Arkadaşım Topik ise sabrın sembolü. Sabrın sonunda güzel şeyler elde edeceğini hatırla ve hiç unutma oldu mu? Demiş. Sonra Ayşe`nin burnunun üzerinden uçup kaplumbağanın sırtına konmuş... Topik ve Minik çimenlerin arasından yavaş yavaş, sabırla ve sevgiyle kümese doğru yol almışlar. Ayşe gözlerini açıp uyanmış, şaşkınlıkla ayağa fırlamış. “Aman Allah`ım gördüğüm bir rüyaymış... Ama nasıl olur? Topik ile Miniş nerdeler?” diye iki arkadaşı aramaya başlamış... Bulamamış tabi. Sevgili çocuklar, daha sonraki günlerde ne olmuş biliyor musunuz? Ayşe, gördüğü rüyanın etkisinde kurtulamamış.
Artık sabırlı . ve yüreği sevgi dolu bir çocuk olmuş. Kınalı`yı da hiç rahatsız etmemiş. Kınalı kuluçka dönemini bitirdikten sonra, Ayşe annesi ile kümese gitmiş... Bir bakmış, Kınalı`nın yavruları yumurtadan çıkmışlar, sevimli sevimli annelerinin kanatları altına sığınıyorlar. Ayşe, onların bu haline çok sevinmiş. Neşeyle şarkılar söylemeye başlamış. Daha sonra Ayşe, sabırla ve neşeyle etrafına bakınırken bir de ne görsün? Kümesin bir köşesinde, minik bir kaplumbağa ve sırtında bir uğur böceği, kümesteki yaşantıyı seyrediyorlar. İkisi beraberce sevginin, sabrın ve dostluğun güzelliğini anlatmaya çalışıyorlar. İşte böyle çocuklar... o gün bugündür, Ayşe içi, uğur böceği sevgi ve şansın, kaplumbağa ise sabrın sembolü olmuş. Uğur böceğini ve kaplumbağayı sevgi dolu yüreğinde hep hissetmiş. Sizin de kalbinizden sevgi, yüzünüzden tebessüm hiç eksilmesin...