meridyen2
Kayıtlı Üye
Sabır, inananlara güvenilir bir karakter kazandırır
Gelmiş geçmiş tüm elçiler gönderildikleri kavimlere şu sözü söylemişlerdir:
Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim. (Şuara Suresi, 143)
Elçilerin kendilerini öncelikli olarak bu özellikleriyle tanıtmaları güvenilir olmanın insanlar için ne kadar önemli bir vasıf olduğunu bilmelerinden kaynaklanmaktadır. Elçilerin bu özelliğini diğer müminlerde de görmek mümkündür. Çünkü Kuran'ın getirdiği üstün ahlak ve sabır anlayışı, müminlere güvenilir olmanın gerektirdiği tüm özellikleri kazandırır. Sabır gösterebilen insanlar önceki bölümlerde de belirtildiği gibi, aynı zamanda da akıllı, doğru sözlü, dürüst, adil, itidalli, kinden, öfkeden ve yalandan uzak, dengeli bir karakter gösterirler. Ne zaman ne yapacakları, hangi olaylara karşı nasıl tepkiler verecekleri bellidir. İman etmeyen insanlar karşılaştıkları olaylarda hiç beklenmedik, şaşırtıcı, tedirgin edici tepkiler gösterip, umulmadık bir karaktere bürünürlerken, müminler asla böyle bir tavra girmezler. Güvenilirliklerinin bir sebebi de budur.
En önemlisi de, her konuda sabır gösterebildikleri için bu güzel özelliklerini sürdürmede de hayatlarının sonuna kadar kararlı davranırlar. Dünyevi çıkarlar uğruna Allah'ın hoşnut olacağı ahlaktan taviz vermezler. Tüm bu vasıfları hem birarada hem de süreklilikle yaşamaları, müminleri insanlar arasında en güvenilir kimseler haline getirir.
Sabır, insana neşeli ve huzurlu bir karakter kazandırır...
Allah'a iman etmeyen insanlar için üzülmek, sıkılmak veya huzursuz olmak son derece olağan olaylardır. Çünkü bu insanlar, Allah'ın canlı cansız her varlığın hakimi olduğunu, tüm olayları bir hikmet üzerine yarattığını ve dilediği an kullarının dualarına dilediği şekilde cevap verebileceğini, herşeyi hakimiyeti altında tuttuğunu düşünmezler. Bu nedenle de dış görünüşte ters giden ya da aksilik gibi görünen bir olay olduğunda hemen ümitsizliğe ve sıkıntıya kapılırlar. Kuran'da inkar edenlerin bu özelliğine şöyle değinilmiştir:
Biz insanlara bir rahmet taddırdığımız zaman, onunla sevinirler; kendi ellerinin takdim ettiği dolayısıyla onlara bir kötülük isabet ettiğinde, hemen umutsuzluğa kapılırlar. (Rum Suresi, 36)
Müminler ise inkar edenlerin tam tersine Allah'tan hiçbir zaman hiçbir şekilde umutlarını kesmezler. Çünkü Allah sonsuz güç sahibidir ve evrendeki herşeyin hakimidir. O, iman edenlerin dostu, velisi ve yardımcısıdır. Kendisine sığınanları koruyan, kollayan ve rahata kavuşturandır.
İşte Rabbimizin büyüklüğünü ve üzerlerindeki sonsuz rahmetini takdir edebilen müminler, her ne zorlukla ya da aksilik gibi görünen bir olayla karşılaşırsa karşılaşsınlar sabırla ve tevekkülle Allah'a sığınırlar. Bundan dolayı da en zor anlarda bile neşelerinden, huzurlarından en ufak bir şey kaybetmezler. Dahası sabrettikleri bu zorluklara karşılık cennette, Rabbimizden güzel bir mükafat göreceklerini bilmekten dolayı da çok yoğun bir şevk ve heyecan içinde yaşamlarını sürdürürler.
Dünyada başlarına gelen zorluklara sabır göstermeyenler ise sadece dünya hayatını mutsuzlukla geçirmekle kalmazlar. Allah onların ahirette de mutsuz olacaklarına dikkat çekmiştir. Dünyadaki imtihana sabır gösterebilen üstün ahlaklı insanlarla, sabır gösteremeyen isyankar inkarcıların ahirette görecekleri karşılık arasındaki fark ayetlerde şöyle haber verilmiştir:
(Kıyametin) Geleceği günde, O'nun izni olmaksızın, hiç kimse söz söyleyemez. Artık onlardan kimi 'bedbaht ve mutsuz', (kimi de) mutlu ve bahtiyardır. Mutsuz olanlar ateştedirler, onlar için orada (kahırla ve acıyla) nefes alıp vermeler vardır. Onlar, Rabbinin dilemesi dışında gökler ve yer sürüp gittikçe, orada süresiz kalacaklardır. Çünkü Rabbin, gerçekten dilediğini yapandır. Mutlu olanlar da, artık onlar cennettedirler. Rabbinin dilemesi dışında gökler ve yer sürüp gittikçe, orada süresiz kalacaklardır. (Bu) kesintisi olmayan bir ihsandır. (Hud Suresi, 105-108)
(alıntı harun yahya kuran'da sabrın önemi )