Saban, toprağı altüst etmek, tarlayı tohum ekilebilir hale getirmek ve çift sürmek için hayvanın koşulduğu, ucu sivri demirli tarım aletidir. Sabanın icadı ve kullanılış tarihi çok eskidir. Saban, yeryüzünde tarımın ve uygarlığın gelişmesine neden olan en önemli araçlardan biridir. Tarih boyunca, birçok bölgenin yerleşim alanı haline gelmesi, ancak buraların sabanla fethinden sonra mümkün oldu.
Sabanın icadından önce Ortadoğudaki çiftçiler, toprağın yüzeyini odun parçaları ile deşerek ekilebilir hale getiriyorlardı. Bu yüzden ekim alanları, kısa süre içinde besleyicilerden yoksun hale geliyor ve verimliliklerini yitiriyorlardı. M.Ö. 3500 yıllarında sabanın bulunmasıyla bu durum değişti. Saban, toprağın karnını daha derinden yarıyor ve böylece, bitki köklerinin iyice derinlere inmesine ve kolayca beslenmesine olanak sağlıyordu. Bunun sonucu, olağanüstü bereketli bir hasattı. Ekim kolaylaşıp ürün bollaşınca, insanlar tarımdan başka işlere ve zanaatlara da yöneldiler. Ayrıca, topraklan uzun süre verimli kalabildiği iyin ekim yaptıkları yerlere yerleştiler. Böylece, köyler ve kentler doğdu. Ortadoğunun yumuşak topraklarında, sabanın tahta bıçağı, rahatça derinlere inebiliyordu.
M.Ö. 5 ve 6. yüzyıllara uzanıldığında sabanın en eski çeşitlerine Mezopotamyada rastlarız. İlk sabanlar taş veya ağaçtan yapılmış olup, itmek veya çekmekle insanlar tarafından kullanılırdı. Eski Mısırlılar bu durumu biraz daha geliştirdiler. Esirleri, sabana benzer aletlerin önüne geçirerek çektirirler ve toprağı sürdürürlerdi. Daha sonraki yıllarda hayvanlara bağlanarak çekilen sabanlar yapıldı. Bu ilerleme ve gelişme içerisinde Eski Romalılar da toprağı süren kısmı, bıçağı demirden olan saban yapmayı başardılar. Daha önceki asırlarda, Asyada kullanılan sabanların, tarihi kaynaklarda, 6 ve 7. yüzyıllarda Orta Avrupada kullanılmaya başlanıldığı yazılmaktadır.
Ancak, Avrupada bu kolay değildi. Bu nedenle, özellikle Kuzey Avrupada uygarlık çok ağır bir gelişim gösterdi. Ancak, M.Ö. 500 yılında sabana demir bıçağı takmayı akıl edebilen Avrupalı, bol ürüne kavuştu ve ondan sonradır ki, uygarlık konusunda Ortadoğuyla yarışabilir hale geldi.
Tarih çağları içinde saban, değişik şekiller aldı. Toprağı daha derin sürmek ve altını üstüne iyice çevirebilmek için değişik usuller kullanıldı. Sürülen ve altı üstüne getirilen toprağın daha verimli olduğu görülünce büyük ve gövdesi geniş, uç kısmı ince sabanlar yapılmaya başlandı. Son yüzyıllarda bütün aksamı demir olan ve pulluk ismi verilen alet yapıldı. Pulluk; bir demir okun etrafında sağa sola rahatlıkla dönebilen uçları keskin iki kanattan meydana gelmektedir. İlk önceleri hayvanlar yardımıyla kullanılan bu alet, günümüzde traktörlerle çekilmeye başlanmıştır. Pulluklar toprağın derinliğine ve genişliğine göre ayarlanabilen modern sabanlardır.
Sabanın icadından önce Ortadoğudaki çiftçiler, toprağın yüzeyini odun parçaları ile deşerek ekilebilir hale getiriyorlardı. Bu yüzden ekim alanları, kısa süre içinde besleyicilerden yoksun hale geliyor ve verimliliklerini yitiriyorlardı. M.Ö. 3500 yıllarında sabanın bulunmasıyla bu durum değişti. Saban, toprağın karnını daha derinden yarıyor ve böylece, bitki köklerinin iyice derinlere inmesine ve kolayca beslenmesine olanak sağlıyordu. Bunun sonucu, olağanüstü bereketli bir hasattı. Ekim kolaylaşıp ürün bollaşınca, insanlar tarımdan başka işlere ve zanaatlara da yöneldiler. Ayrıca, topraklan uzun süre verimli kalabildiği iyin ekim yaptıkları yerlere yerleştiler. Böylece, köyler ve kentler doğdu. Ortadoğunun yumuşak topraklarında, sabanın tahta bıçağı, rahatça derinlere inebiliyordu.
M.Ö. 5 ve 6. yüzyıllara uzanıldığında sabanın en eski çeşitlerine Mezopotamyada rastlarız. İlk sabanlar taş veya ağaçtan yapılmış olup, itmek veya çekmekle insanlar tarafından kullanılırdı. Eski Mısırlılar bu durumu biraz daha geliştirdiler. Esirleri, sabana benzer aletlerin önüne geçirerek çektirirler ve toprağı sürdürürlerdi. Daha sonraki yıllarda hayvanlara bağlanarak çekilen sabanlar yapıldı. Bu ilerleme ve gelişme içerisinde Eski Romalılar da toprağı süren kısmı, bıçağı demirden olan saban yapmayı başardılar. Daha önceki asırlarda, Asyada kullanılan sabanların, tarihi kaynaklarda, 6 ve 7. yüzyıllarda Orta Avrupada kullanılmaya başlanıldığı yazılmaktadır.
Ancak, Avrupada bu kolay değildi. Bu nedenle, özellikle Kuzey Avrupada uygarlık çok ağır bir gelişim gösterdi. Ancak, M.Ö. 500 yılında sabana demir bıçağı takmayı akıl edebilen Avrupalı, bol ürüne kavuştu ve ondan sonradır ki, uygarlık konusunda Ortadoğuyla yarışabilir hale geldi.
Tarih çağları içinde saban, değişik şekiller aldı. Toprağı daha derin sürmek ve altını üstüne iyice çevirebilmek için değişik usuller kullanıldı. Sürülen ve altı üstüne getirilen toprağın daha verimli olduğu görülünce büyük ve gövdesi geniş, uç kısmı ince sabanlar yapılmaya başlandı. Son yüzyıllarda bütün aksamı demir olan ve pulluk ismi verilen alet yapıldı. Pulluk; bir demir okun etrafında sağa sola rahatlıkla dönebilen uçları keskin iki kanattan meydana gelmektedir. İlk önceleri hayvanlar yardımıyla kullanılan bu alet, günümüzde traktörlerle çekilmeye başlanmıştır. Pulluklar toprağın derinliğine ve genişliğine göre ayarlanabilen modern sabanlardır.