RECEP BULUT11
Kayıtlı Üye
SAÎD NURSÎNİN SULTÂN ABDÜLHAMÎD DÜŞMÂNLIĞI
Bu yazımızda, Saîd Nursînin, Sultan AbdülHamîde olan düşmânlığını kendi kitâblarından misâller vererek ele alacağız:
İstibdâddan en fazla zararı biz kürdler gördük. (1)
Zulm edenler pâdişâh da olsalar haydûddur. (2)
İstibdâd pis eliyle (3)
İstibdâda sille ( tokat ) vuracağım. (4)
25 sene bir istibdâd-ı mutlak (5)
Şerîat ile hiç münâsebeti olmayan o müdhiş istibdâd-ı zâlimâne (6)
İstibdâd sebebiyle Ermeniler düşmân oldular. (7)
Memleketin seâdeti ve selâmeti Ermenilerle ittifâk ve dost olmaya bağlıdır. (8)
Meşrûtiyyet hakîkî şerîatdır. (9)
Meşrûtiyyetin muhâfazasına çalışınız. (10)
Meşrûtiyyeti şerî delîllerle kabûl etdim. (11)
Seâdetiniz olan meşrûtiyyet. (12)
Meşrûtiyyetin gelmesi içün, milletin yarısı dahî fedâ olsa buna değer. (13)
İttihâd ve Terakkîden 19 bin altın aldım. (14)
Ben İttihâd ve Terakkîden ayrılmadım,bazîları ayrıldılar, Resneli Niyâzî , Enver Paşa gibi adamlarla şimdi de müttefikim. Lâkin ları bizden ayrıldılar, bataklık yoluna sapdılar. (15)
Ayrıca,Saîd Nursî,İttihâd ve Terakkînin şark vilâyetlerindeki şubelerini bir derece istihsân(güzel görme) ve tebrîk ederim.der.
Saîd Nursînin İttihâdcılarla işbirliği yapdığı. (16)
Saîd Nursînin İttihâdcıların kurduğu Teşkîlât-ı Mahsûsada çalışdığı (17)
Cumhûriyetçilerden de 150 bin banknot aldığı.(18)
Cumhûriyetçiyim. (19)
Hareket Ordusunda bulunduğunu (20)
Prof. Dr. Şerîf Mardin, Saîd Nursînin, Sultân AbdülHamîde, mason Cemâleddîn ve mason Muhammed Abdühden aldığı ilhâmla karşı geldiğini(21) bu niyyetle, Osmanlıyı yıkmak içün gayret sarf etdiğini dile getirmekdedir. (22)
Saîd Nursî yalnızca Sultân AbdülHamîde düşmân değildir, O, Osmanlı Devletini yıkmak için gayret gösterenlerin safında yer almışdır. Osmanlıya düşmân olduğunu gösteren, çok edeb dışı bir yazısını okuyucularımızdan özür dileyerek burada yer veriyoruz:
Kânûnî Sultân Süleymân için diyorki :
Hîlâf-ı şerîat (İslâm dışı) kânûnları Avrupadan getirdiği cihetle, İstanbula öyle bir bok sıçdın ki yüz senede kuvvetli sular aksa da temizleyemez. Sikke-i tasdîk-ı gaybî, S.195. 24 sene gibi çok uzun bir zaman şeyhülislâmlıkda bulunan Zembilli Ali Cemâlî efendinin Kânûnî Sultân Sûleymâna söylendiğini iddiâ etdiği bu sözün ne edeben ve ne de sultâna hürmeten söylenmesi mümkin değildir. [Bu sözü bırakın şeyhülislâmın söylemesini alelâde bir insânın söylemesi dahî edebsizlikdir, bu şeyhülislâma ve Kânûnî Sultân Süleymâna çok ağır bir hakâret ve iftirâdır.] Saîd Nursînin, Kânûnî Sultân Süleymân zamanında Îslâm âlimlerince kânûn hâline getirilen Îslâm hukûku ile son zamanlardaki kânûnları karıştırdığı anlaşılıyor...
Muhammed Abdühün talebesi Reşîd Rızânın (23), Sultân AbdülHamîd hakkındaki Ey Müslimânlar,O müstebid hükümdârı çağırın,kandırın,yâhûd zincire vurun.İslâm hükümdârları içinde AbdülHamîd kadar İslâma ihânet eden,fıkıh, akâid ve hadîs kitâblarını yasaklayan ve ortadan kaldıran bir kişi göstermek asla mümkin değildir. iftirâsı ile, ittihâdcı fetvâemîni Elmalılı Muhammed Hamdî Yazırın , Sultân AbdülHamîd halli için hazırladığı: Müslimânların imâmı şerîat kitâblarını yasaklasa,yakdırsa,devlet hazînesinde isrâf etse,insânları katletse ve zâlim olsa ifâdelerinin yer aldığı hâl fetvâsındaki iftirâsının benzerliği fetvânın, ilhâmının nereden kaynaklandığını göstermesi bakımından fevkalâde dikkât çekicidir.
Saîd Nursîye, hiç kimse, Sultân AbdülHamîdi tahtdan indirmek isteyenlerle berâber olmadı, onlara yardım etmedi diyemez, çünkü bu târîhî gerçeklere ve Saîd Nursînin itirâflarına ters düşer. Saîd Nursî, Sultân AbdülHamîde düşmân olan herkesle dost olmuş, onlarla işbirliği yapmış ve maddeten de büyük paralar alarak, ittihâdcılara hizmetinin karşılığını fazlasıyla görmüşdür.
12.asrın Müceddidi Mevlânâ Hâlid Bağdâdî ise müceddidlere yakışan bir ifâde ile Devlet-i aliyye-i Osmâniyyeye düâ etmişdir :Allâhın yardımı, İstanbulu ve bütün İslâm beldelerini himâye eden pâdişâha olsun.,,Mektûbât,4.mektûb. Büyük Sultân, Yüce Hâkân için, Saltanâtın devâmlılığı, dîn düşmânlarının ve bozguncu kâfirlerin, övülmüş devletin sâyesinde silinmesi ve yok olması içün Allâha daha fazla düâ etmemiz gerekir. Mektûbât, 70.mektûb, 12.mektûbunda ise : Emîr sâhiblerine, yardımcılarına düâ etmeye gayret ediniz, demekde, İmâmlara (sultânlara) sövmeyiniz, onların iyilerine düâ ediniz., gerçekde onların iyileri sizlerin menfeatinizedir. Hadîs-i şerîfini (Taberânî,Mucemül-kebîr.) nakl etmekdedir.
Kendisini müceddid diye iddiâ eden Saîd Nursî ise daha evvelki müceddidlere inanç olarak hep ters düşüyor. Aklı başında olan, inancı doğru her müslimân, kimin sahte kimin de hakîkî müceddid olduğunu bilmekde herhalde sıkıntı çekmiyecekdir.
Allâhın Rasûlü Muhammed aleyhisselâmdan, sultân ile ilgili, birkaç hadîs-i şerîf daha nakl edelim :
Kim Allâhın yeryüzündeki sultânını alçaltırsa, Allâh da onu alçaltır. Tirmizî [Bu yüzden olacak ki kendi tarafdârları cumhûriyyetçiler bile kendisine eziyyet etmişler ve uzun zaman habshânelerde kalmışdır.]
Zamanın hâlifesini bilmeden[kabûl etmeyerek, karşı çıkarak ] ölenler câhiliyye dîni üzere ölürler. Halîfe millet içün bir kalkandır. Onun komutasında harb edilir, onunla düşmândan korunulur. Buhârî, Müslim, Ebû Dâvüd, Nesâî.
Kim bana itâat etmişse mutlaka Allâha itâat etmişdir, kim de bana isyân etmiş ise, mutlaka Allâha isyân etmişdir. Kim emîre (sultâna) itâat ederse mutlaka bana itâat etmiş olur.Kim de emîre isyân ederse mutlaka bana isyân etmiş olur. Buhârî,Müslim,Nesâî.
Kim itâatdan dışarı çıkar ve cemâatden ayrılır ve bu hâlde ölürse, câhiliyye dîni üzere ölür. Buhârî, Müslim, İbni Mâce, Nesâî
Mümin, kusur bulucu, lanet edici ve terbiyesiz(kaba ve hayâsız) olmaz.Tirmizî
Müslimânın sövmesi (hakâret etmesi) yoldan sapmadır. Buhârî, Müslim, Tirmizî, Nesâî
Sultânlara sövmeyiniz, onların iyilerine düâ ediniz. Taberânî, Mucemül-kebîr
Allâhü teâlâ Kurân-ı Kerîmde ise Ey imân edenler, Allâha, Rasûle, idârecilerinize itâat edin. buyuruyor. Nisâ, 59. âyet-i kerîme
" Ümerâyı (Sültânı,Devlet büyüklerini) hafîfe alanın dünyâsı yıkılır." Abdüllâh bin Mübârek'den,rahmetüllâhi 'aleyh
M. Ekmel Hakkatapan
(1) Târîhçe-i hayât, s. 65
(2) Târîhçe-i hayât, s. 66
(3) Târîhçe-i hayât, s. 66
(4) Târîhçe-i hayât, s. 73
(5) Şuâlar, 16. şuâ ,s. 610
(6) Volkan Gazetesi, sayı: 83
(7) Âsâr-ı bedîıyye, s. 318, Elmas Neşriyyat, 2004, İstanbul
(8) Âsâr-ı bedîıyye, s. 318, Elmas Neşriyyat, 2004, İstanbul
(9) Târîhçe-i hayât, s. 65
(10) Târîhçe-i hayât, s. 65
(11) Târîhçe-i hayât, s. 65
(12) Târîhçe-i hayât, s. 72
(13) Münâzarât, s. 10-12, 1329, İstanbul
(14) Şuâlar, 14. şuâ; Kastamonu lâhikası, s. 55
(15) Şuâlar, 14. şuâ; Kastamonu lâhikası, s. 55
(16) Kastamonu lâhikası, s. 55; Şerîf Mardin, Türkiyede Dîn
ve Siyâset, s. 192
(17) Yeni Türk Ans. c. 9, s. 3346, Ötüken Yayınları; Şerîf
Mardin, Saîd Nursî Olayı, s. 129, İletişim Yayınları
(18) Şuâlar, 14. şuâ
(19) Şuâlar, 12. şuâ
(20) Lemalar, 28. lema
(21) Prof. Dr. Şerîf Mardin, Türkiyede Dîn ve Siyâset,s.178 ,İletişim Yayınları
(22) Prof. Dr. Şerîf Mardin, Türkiyede Dîn ve Siyâset, s. 34, İletişim yayınları
(23) Reşîd Rızâ ,Muhâverât kitâbında Ehl-i Sünnete saldırmakda, selefîliği savunmakdadır. Bu kitâbı, Ahmed Hamdi Akseki 1916 da, daha sonra da Türkiyede selefîlerin şu andaki öncülerinden prof.Hayreddîn Karaman , neşretmişdir.
Bu yazımızda, Saîd Nursînin, Sultan AbdülHamîde olan düşmânlığını kendi kitâblarından misâller vererek ele alacağız:
İstibdâddan en fazla zararı biz kürdler gördük. (1)
Zulm edenler pâdişâh da olsalar haydûddur. (2)
İstibdâd pis eliyle (3)
İstibdâda sille ( tokat ) vuracağım. (4)
25 sene bir istibdâd-ı mutlak (5)
Şerîat ile hiç münâsebeti olmayan o müdhiş istibdâd-ı zâlimâne (6)
İstibdâd sebebiyle Ermeniler düşmân oldular. (7)
Memleketin seâdeti ve selâmeti Ermenilerle ittifâk ve dost olmaya bağlıdır. (8)
Meşrûtiyyet hakîkî şerîatdır. (9)
Meşrûtiyyetin muhâfazasına çalışınız. (10)
Meşrûtiyyeti şerî delîllerle kabûl etdim. (11)
Seâdetiniz olan meşrûtiyyet. (12)
Meşrûtiyyetin gelmesi içün, milletin yarısı dahî fedâ olsa buna değer. (13)
İttihâd ve Terakkîden 19 bin altın aldım. (14)
Ben İttihâd ve Terakkîden ayrılmadım,bazîları ayrıldılar, Resneli Niyâzî , Enver Paşa gibi adamlarla şimdi de müttefikim. Lâkin ları bizden ayrıldılar, bataklık yoluna sapdılar. (15)
Ayrıca,Saîd Nursî,İttihâd ve Terakkînin şark vilâyetlerindeki şubelerini bir derece istihsân(güzel görme) ve tebrîk ederim.der.
Saîd Nursînin İttihâdcılarla işbirliği yapdığı. (16)
Saîd Nursînin İttihâdcıların kurduğu Teşkîlât-ı Mahsûsada çalışdığı (17)
Cumhûriyetçilerden de 150 bin banknot aldığı.(18)
Cumhûriyetçiyim. (19)
Hareket Ordusunda bulunduğunu (20)
Prof. Dr. Şerîf Mardin, Saîd Nursînin, Sultân AbdülHamîde, mason Cemâleddîn ve mason Muhammed Abdühden aldığı ilhâmla karşı geldiğini(21) bu niyyetle, Osmanlıyı yıkmak içün gayret sarf etdiğini dile getirmekdedir. (22)
Saîd Nursî yalnızca Sultân AbdülHamîde düşmân değildir, O, Osmanlı Devletini yıkmak için gayret gösterenlerin safında yer almışdır. Osmanlıya düşmân olduğunu gösteren, çok edeb dışı bir yazısını okuyucularımızdan özür dileyerek burada yer veriyoruz:
Kânûnî Sultân Süleymân için diyorki :
Hîlâf-ı şerîat (İslâm dışı) kânûnları Avrupadan getirdiği cihetle, İstanbula öyle bir bok sıçdın ki yüz senede kuvvetli sular aksa da temizleyemez. Sikke-i tasdîk-ı gaybî, S.195. 24 sene gibi çok uzun bir zaman şeyhülislâmlıkda bulunan Zembilli Ali Cemâlî efendinin Kânûnî Sultân Sûleymâna söylendiğini iddiâ etdiği bu sözün ne edeben ve ne de sultâna hürmeten söylenmesi mümkin değildir. [Bu sözü bırakın şeyhülislâmın söylemesini alelâde bir insânın söylemesi dahî edebsizlikdir, bu şeyhülislâma ve Kânûnî Sultân Süleymâna çok ağır bir hakâret ve iftirâdır.] Saîd Nursînin, Kânûnî Sultân Süleymân zamanında Îslâm âlimlerince kânûn hâline getirilen Îslâm hukûku ile son zamanlardaki kânûnları karıştırdığı anlaşılıyor...
Muhammed Abdühün talebesi Reşîd Rızânın (23), Sultân AbdülHamîd hakkındaki Ey Müslimânlar,O müstebid hükümdârı çağırın,kandırın,yâhûd zincire vurun.İslâm hükümdârları içinde AbdülHamîd kadar İslâma ihânet eden,fıkıh, akâid ve hadîs kitâblarını yasaklayan ve ortadan kaldıran bir kişi göstermek asla mümkin değildir. iftirâsı ile, ittihâdcı fetvâemîni Elmalılı Muhammed Hamdî Yazırın , Sultân AbdülHamîd halli için hazırladığı: Müslimânların imâmı şerîat kitâblarını yasaklasa,yakdırsa,devlet hazînesinde isrâf etse,insânları katletse ve zâlim olsa ifâdelerinin yer aldığı hâl fetvâsındaki iftirâsının benzerliği fetvânın, ilhâmının nereden kaynaklandığını göstermesi bakımından fevkalâde dikkât çekicidir.
Saîd Nursîye, hiç kimse, Sultân AbdülHamîdi tahtdan indirmek isteyenlerle berâber olmadı, onlara yardım etmedi diyemez, çünkü bu târîhî gerçeklere ve Saîd Nursînin itirâflarına ters düşer. Saîd Nursî, Sultân AbdülHamîde düşmân olan herkesle dost olmuş, onlarla işbirliği yapmış ve maddeten de büyük paralar alarak, ittihâdcılara hizmetinin karşılığını fazlasıyla görmüşdür.
12.asrın Müceddidi Mevlânâ Hâlid Bağdâdî ise müceddidlere yakışan bir ifâde ile Devlet-i aliyye-i Osmâniyyeye düâ etmişdir :Allâhın yardımı, İstanbulu ve bütün İslâm beldelerini himâye eden pâdişâha olsun.,,Mektûbât,4.mektûb. Büyük Sultân, Yüce Hâkân için, Saltanâtın devâmlılığı, dîn düşmânlarının ve bozguncu kâfirlerin, övülmüş devletin sâyesinde silinmesi ve yok olması içün Allâha daha fazla düâ etmemiz gerekir. Mektûbât, 70.mektûb, 12.mektûbunda ise : Emîr sâhiblerine, yardımcılarına düâ etmeye gayret ediniz, demekde, İmâmlara (sultânlara) sövmeyiniz, onların iyilerine düâ ediniz., gerçekde onların iyileri sizlerin menfeatinizedir. Hadîs-i şerîfini (Taberânî,Mucemül-kebîr.) nakl etmekdedir.
Kendisini müceddid diye iddiâ eden Saîd Nursî ise daha evvelki müceddidlere inanç olarak hep ters düşüyor. Aklı başında olan, inancı doğru her müslimân, kimin sahte kimin de hakîkî müceddid olduğunu bilmekde herhalde sıkıntı çekmiyecekdir.
Allâhın Rasûlü Muhammed aleyhisselâmdan, sultân ile ilgili, birkaç hadîs-i şerîf daha nakl edelim :
Kim Allâhın yeryüzündeki sultânını alçaltırsa, Allâh da onu alçaltır. Tirmizî [Bu yüzden olacak ki kendi tarafdârları cumhûriyyetçiler bile kendisine eziyyet etmişler ve uzun zaman habshânelerde kalmışdır.]
Zamanın hâlifesini bilmeden[kabûl etmeyerek, karşı çıkarak ] ölenler câhiliyye dîni üzere ölürler. Halîfe millet içün bir kalkandır. Onun komutasında harb edilir, onunla düşmândan korunulur. Buhârî, Müslim, Ebû Dâvüd, Nesâî.
Kim bana itâat etmişse mutlaka Allâha itâat etmişdir, kim de bana isyân etmiş ise, mutlaka Allâha isyân etmişdir. Kim emîre (sultâna) itâat ederse mutlaka bana itâat etmiş olur.Kim de emîre isyân ederse mutlaka bana isyân etmiş olur. Buhârî,Müslim,Nesâî.
Kim itâatdan dışarı çıkar ve cemâatden ayrılır ve bu hâlde ölürse, câhiliyye dîni üzere ölür. Buhârî, Müslim, İbni Mâce, Nesâî
Mümin, kusur bulucu, lanet edici ve terbiyesiz(kaba ve hayâsız) olmaz.Tirmizî
Müslimânın sövmesi (hakâret etmesi) yoldan sapmadır. Buhârî, Müslim, Tirmizî, Nesâî
Sultânlara sövmeyiniz, onların iyilerine düâ ediniz. Taberânî, Mucemül-kebîr
Allâhü teâlâ Kurân-ı Kerîmde ise Ey imân edenler, Allâha, Rasûle, idârecilerinize itâat edin. buyuruyor. Nisâ, 59. âyet-i kerîme
" Ümerâyı (Sültânı,Devlet büyüklerini) hafîfe alanın dünyâsı yıkılır." Abdüllâh bin Mübârek'den,rahmetüllâhi 'aleyh
M. Ekmel Hakkatapan
(1) Târîhçe-i hayât, s. 65
(2) Târîhçe-i hayât, s. 66
(3) Târîhçe-i hayât, s. 66
(4) Târîhçe-i hayât, s. 73
(5) Şuâlar, 16. şuâ ,s. 610
(6) Volkan Gazetesi, sayı: 83
(7) Âsâr-ı bedîıyye, s. 318, Elmas Neşriyyat, 2004, İstanbul
(8) Âsâr-ı bedîıyye, s. 318, Elmas Neşriyyat, 2004, İstanbul
(9) Târîhçe-i hayât, s. 65
(10) Târîhçe-i hayât, s. 65
(11) Târîhçe-i hayât, s. 65
(12) Târîhçe-i hayât, s. 72
(13) Münâzarât, s. 10-12, 1329, İstanbul
(14) Şuâlar, 14. şuâ; Kastamonu lâhikası, s. 55
(15) Şuâlar, 14. şuâ; Kastamonu lâhikası, s. 55
(16) Kastamonu lâhikası, s. 55; Şerîf Mardin, Türkiyede Dîn
ve Siyâset, s. 192
(17) Yeni Türk Ans. c. 9, s. 3346, Ötüken Yayınları; Şerîf
Mardin, Saîd Nursî Olayı, s. 129, İletişim Yayınları
(18) Şuâlar, 14. şuâ
(19) Şuâlar, 12. şuâ
(20) Lemalar, 28. lema
(21) Prof. Dr. Şerîf Mardin, Türkiyede Dîn ve Siyâset,s.178 ,İletişim Yayınları
(22) Prof. Dr. Şerîf Mardin, Türkiyede Dîn ve Siyâset, s. 34, İletişim yayınları
(23) Reşîd Rızâ ,Muhâverât kitâbında Ehl-i Sünnete saldırmakda, selefîliği savunmakdadır. Bu kitâbı, Ahmed Hamdi Akseki 1916 da, daha sonra da Türkiyede selefîlerin şu andaki öncülerinden prof.Hayreddîn Karaman , neşretmişdir.