Bir varmış, bir yokmuş Çok söylemesi ayıpmış Az söyleyip çok dinleyenlerin bilgisi artar, çok çok söyleyip az dinleyenlerin çenesi yorulurmuş
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, Rüzgâroğlu adında az konuştu, çok dinler bir adam varmış Rüzgâroğlu, evli imiş Beş yaşında Nuryüz adında bir oğlu, 4 yaşında Gülyüz adında bir kızı varmış
Rüzgâroğlu ailesi o kadar zengin ve mutluymuş ki, iğne ucu kadar bile eksiği yokmuş Rüzgâroğlu ava meraklı olduğundan hemen bütün günleri ormanda av peşinde geçermiş Ceylan gibi güzel atına biner, yay gibi hızla giden iki köpeğini yanına alır, her attığını vuran tüfeğini de omuzuna asarak sabahları ava çıkarmış
Günlerden bir gün, Rüzgâroğlu, yine her sabah ki gibi ormana avlanmaya çıkmış Aramış aramış, avlayacak bir şey bulamamış Hem biraz dinlenmek hem de atını sulamak için bir su başına oturmuş Köpekleri yanına çömelmiş, hızlı hızlı nefes alırlarken, atı iştahlı iştahlı su içiyor, kendisi de ormanın güzelliklerini seyrediyormuş Nasıl olmuşsa olmuş, o sırada Rüzgâroğlu’nun gözüne birdenbire bir geyik görünmüş Geyiğin derisi güneş altında pırıl pırıl yanıyor, kara gözlerinin canlılığı uzaktan bile belli oluyormuş Rüzgâroğlu, gözünü kırpmadan geyiğe bakıyor, geyik de hiç kımıldamadan onları süzüyormuş
Rüzgâroğlu, bu fırsatı kaçırmamak için yerinden kalkıp hemen atına atlamış, geyiğin bulunduğu tarafa doğru . hayvanını dolu dizgin sürmeye başlamış Yay gibi koşan av köpekleri geyiği kovalıyor, Rüzgâroğlu da durmadan ateş ediyormuş
Fakat o ne? Rüzgâroğlu silahındaki bütün kurşunları tükettiği halde; geyiği vuramamış Her avı ilk atışta yere düşüren tüfenk, bugün kurşununu bir türlü hedefe ulştıramıyormuş Geyik kaçmış, bunlar kovalamışlar Nihayet bir dağ başında . geyik gözden kaybolmuş Rüzgäroğlu, geyik acaba nereye kaçtı diye araştırıp dururken, uzaklardan bir ses işitmiş Kimin olduğu belli olmayan bu ses, şöyle diyormuş :
Hey, Rüzgâroğlu, Rüzgâroğlu! Gençlikte zenginlik, ihtiyarlıkta fakirlik mi istersin? Yoksa gençlikte fakirlik, ihtiyarlıkta zenginlik mi ?
Rüzgâroğlu, geyiği aramaktan vazgeçmiş Durmadan kulağında çınlayan bu . sözleri düşünmeye başlamış Hem gidiyor, hem de kendi kendine “acaba bu sözleri kim söyledi; ne karşılık versem” diyormuş Böylece eve dönmüş Otururken, yemekte hep bu sözleri düşünüyormuş Hatta gece gözüne uyku bile girmemiş
Ertesi sabah, Rüzgâroğlu yine ava çıkmış Sağa koşmuş, sola koşmuş yine hiçbir kuş, hiçbir hayvan avlayamamış Bir gün evvelki su kenarına gelmiş Dinlenirken yine geyiği görmez mi? Kendi kendine “bu sefer şu geyiği kaçırmayayım” diye söylenerek hemen atına atlamış Onun arkasına düşmüş Bu defa daha çok kurşun attığı halde geyiği vuramamış Bir gün evvelki dağ başında hayvanı yine gözden kaybetmiş Çok geçmeden o yabancı ses duyulmuş:
Rüzgâroğlu! Rüzgâroğlu! Dinle beni: gençlikte zenginlik, ihtiyarlıkta fakirlik mi istersin? Yoksa gençlikte fakirlik, ihtiyarlıkta zenginlik mi?
Rüzgâroğlu’nun merakı büsbütün artmış Etrafına bakınmış, görünürlerde kimseler yokmuş Olduğu yerde kımıldamadan biraz beklemiş; sesi bir daha işitmemiş Yine düşünceli düşünceli evine dönmüş
İki gündür kendisini çok düşünceli gören karısı sormuş:
Rüzgâroğlu, derdin nedir? İki gündür seni pek düşünceli görüyorum Halbuki bugüne kadar hiç üzüntü çekmedik Hiçbir şeyimiz eksik değil Rahat, mutlu yaşıyoruz Düşünceni bana da söyler misin?
Rüzgâroğlu, hayat arkadaşına gördüklerini, duyduklarını bir bir anlatmış O zaman karısı:
Bunda düşünecek ne var, demiş, insan sonu, ihtiyarlığını, çalışamayacak . zamanını düşünmeli Yarın ava gittiğin zaman o ses sana yine aynı şeyi sorarsa “gençlikte fakirlik, ihtiyarlıkta zenginlik isterim” diye karşılık ver!
Rüzgâroğlu, karısının sözlerini doğru bulmuş Ertesi gün avda yine aynı geyiğe rastlamış Arkasından birçok defa ateş ettiği halde avlayamamış Yine her zamanki ses duyulmuş:
Rüzgâroğlu! Rüzgâroğlu! Gençlikte . zenginlik, ihtiyarlıkta fakirlik mi istersin, yoksa gençlikte fakirlik, ihtiyarlıkta zenginlik mi?
Rüzgâroğlu, hemen karşılık vermiş:
Gençlikte fakirlik, ihtiyarlıkta zenginlik daha iyi!
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, Rüzgâroğlu adında az konuştu, çok dinler bir adam varmış Rüzgâroğlu, evli imiş Beş yaşında Nuryüz adında bir oğlu, 4 yaşında Gülyüz adında bir kızı varmış
Rüzgâroğlu ailesi o kadar zengin ve mutluymuş ki, iğne ucu kadar bile eksiği yokmuş Rüzgâroğlu ava meraklı olduğundan hemen bütün günleri ormanda av peşinde geçermiş Ceylan gibi güzel atına biner, yay gibi hızla giden iki köpeğini yanına alır, her attığını vuran tüfeğini de omuzuna asarak sabahları ava çıkarmış
Günlerden bir gün, Rüzgâroğlu, yine her sabah ki gibi ormana avlanmaya çıkmış Aramış aramış, avlayacak bir şey bulamamış Hem biraz dinlenmek hem de atını sulamak için bir su başına oturmuş Köpekleri yanına çömelmiş, hızlı hızlı nefes alırlarken, atı iştahlı iştahlı su içiyor, kendisi de ormanın güzelliklerini seyrediyormuş Nasıl olmuşsa olmuş, o sırada Rüzgâroğlu’nun gözüne birdenbire bir geyik görünmüş Geyiğin derisi güneş altında pırıl pırıl yanıyor, kara gözlerinin canlılığı uzaktan bile belli oluyormuş Rüzgâroğlu, gözünü kırpmadan geyiğe bakıyor, geyik de hiç kımıldamadan onları süzüyormuş
Rüzgâroğlu, bu fırsatı kaçırmamak için yerinden kalkıp hemen atına atlamış, geyiğin bulunduğu tarafa doğru . hayvanını dolu dizgin sürmeye başlamış Yay gibi koşan av köpekleri geyiği kovalıyor, Rüzgâroğlu da durmadan ateş ediyormuş
Fakat o ne? Rüzgâroğlu silahındaki bütün kurşunları tükettiği halde; geyiği vuramamış Her avı ilk atışta yere düşüren tüfenk, bugün kurşununu bir türlü hedefe ulştıramıyormuş Geyik kaçmış, bunlar kovalamışlar Nihayet bir dağ başında . geyik gözden kaybolmuş Rüzgäroğlu, geyik acaba nereye kaçtı diye araştırıp dururken, uzaklardan bir ses işitmiş Kimin olduğu belli olmayan bu ses, şöyle diyormuş :
Hey, Rüzgâroğlu, Rüzgâroğlu! Gençlikte zenginlik, ihtiyarlıkta fakirlik mi istersin? Yoksa gençlikte fakirlik, ihtiyarlıkta zenginlik mi ?
Rüzgâroğlu, geyiği aramaktan vazgeçmiş Durmadan kulağında çınlayan bu . sözleri düşünmeye başlamış Hem gidiyor, hem de kendi kendine “acaba bu sözleri kim söyledi; ne karşılık versem” diyormuş Böylece eve dönmüş Otururken, yemekte hep bu sözleri düşünüyormuş Hatta gece gözüne uyku bile girmemiş
Ertesi sabah, Rüzgâroğlu yine ava çıkmış Sağa koşmuş, sola koşmuş yine hiçbir kuş, hiçbir hayvan avlayamamış Bir gün evvelki su kenarına gelmiş Dinlenirken yine geyiği görmez mi? Kendi kendine “bu sefer şu geyiği kaçırmayayım” diye söylenerek hemen atına atlamış Onun arkasına düşmüş Bu defa daha çok kurşun attığı halde geyiği vuramamış Bir gün evvelki dağ başında hayvanı yine gözden kaybetmiş Çok geçmeden o yabancı ses duyulmuş:
Rüzgâroğlu! Rüzgâroğlu! Dinle beni: gençlikte zenginlik, ihtiyarlıkta fakirlik mi istersin? Yoksa gençlikte fakirlik, ihtiyarlıkta zenginlik mi?
Rüzgâroğlu’nun merakı büsbütün artmış Etrafına bakınmış, görünürlerde kimseler yokmuş Olduğu yerde kımıldamadan biraz beklemiş; sesi bir daha işitmemiş Yine düşünceli düşünceli evine dönmüş
İki gündür kendisini çok düşünceli gören karısı sormuş:
Rüzgâroğlu, derdin nedir? İki gündür seni pek düşünceli görüyorum Halbuki bugüne kadar hiç üzüntü çekmedik Hiçbir şeyimiz eksik değil Rahat, mutlu yaşıyoruz Düşünceni bana da söyler misin?
Rüzgâroğlu, hayat arkadaşına gördüklerini, duyduklarını bir bir anlatmış O zaman karısı:
Bunda düşünecek ne var, demiş, insan sonu, ihtiyarlığını, çalışamayacak . zamanını düşünmeli Yarın ava gittiğin zaman o ses sana yine aynı şeyi sorarsa “gençlikte fakirlik, ihtiyarlıkta zenginlik isterim” diye karşılık ver!
Rüzgâroğlu, karısının sözlerini doğru bulmuş Ertesi gün avda yine aynı geyiğe rastlamış Arkasından birçok defa ateş ettiği halde avlayamamış Yine her zamanki ses duyulmuş:
Rüzgâroğlu! Rüzgâroğlu! Gençlikte . zenginlik, ihtiyarlıkta fakirlik mi istersin, yoksa gençlikte fakirlik, ihtiyarlıkta zenginlik mi?
Rüzgâroğlu, hemen karşılık vermiş:
Gençlikte fakirlik, ihtiyarlıkta zenginlik daha iyi!