Rüzgârın eleğinden geçmiş buğday tanelerine…

The OwL

Banned
Rüzgârın eleğinden geçmiş buğday tanelerine…



Sokak aralarına sıkışmış gençliğimi bir kenara bırakıp eski aşklarımın gölgesinde serinlenirsem, kelimelerimin kıyısına vurduğu kâğıdım açmaz kapılarını bana ve ben ölesi yalnızlıklara dalarım. Ellerim karanlıkta mürekkebe bulanırken, gözlerim maverada eşini arar. Titreşimlerimi yansıtırken kâğıdıma, gece de en acınası yanlarını köreltip boynuna urganlar geçirilmiş bir bedenin utanç duvarlarına attığı son taşa şahitlik eder. Bense gözlerinin izi kaldığı her kelimem de bir muştu yaşar, gökyüzünde özgürlük türküleri söyleyen uçurtmamın ipini biraz daha salarım ellerimden. Anlatılası her olayı göbek bağı kesilmemiş çocukluğumuzdan artırdığımız düşlerle ilişkilendirir, eriyecek bir pota ararım cümlelerin zirvesinde…



An olur sancılar düşer yüreğimize, an olur sorular. Hani güvercinlerin kalplerine kazıdığımız sözlere ne oldu, yoksa onlar da benim gibi kelimelerinden gemiler mi yaptılar bilinmez limanlara gönderilmek üzere? Ağlamak için duvarlar arayanlar çaputlarını mandallarımızla asarken diyarlarımıza, bizler sırtımızı mı döndük iç dünyamıza? Hani boş çerçeveler takılı umutlarımızı savuracaktık ya gökyüzüne ne oldu yamalı sözlerimize, ne oldu bize?



Hayatın mendilime bıraktıklarına bir defa daha bakıyorum bu sabah ve gene düş kırıklığımı şekersiz içiyorum. Serseri bir mayın misali bekliyorum kıyıma vuracak ilk gemiyi. Yükseklere kanat çırpmam ondandır ve ondandır kuru ekmeğe tamahım, diye geçiriyorum içimden. Uçurumların sarhoş edici atmosferine tutulursam bir gün, ağıtların çınlatır dağları ben figanlarına sarılıp uyurum, biliyorum. O zaman bırak beni ellerinden ve denize düşen bir taş parçası olayım. Her halemde aşkını büyütürken silikleşeyim ve sonunda yok olayım gözlerinde. Bir ömür hatırlanamayan nakaratlara ilişip kalayım zihinlerde, uyanışım yüzyılları bulsun ve ben gözbebeklerine doğayım.



Özgürlük damarlarımda gezinsin dursun ama ben gene de utanayım ve bakmayayım çıplak krala. Bir kadavra kadar da olsa tutunayım hayata ki direnişlerine kalemler kırılmış bir ülkünün sokağa döktükleri arasında bulayım seni. Davamızı ve yarınlarımızı sardığımız düşleri açalım ve suya yazalım destanlarımızı.



Örtün üstümü dağlar, şiirlerle gömülmüş bir ölüm beni bekliyor. Yüreklerde acısı duyulmuş bir yankının iz düşümü olayım çaresizliklere adanmış coğrafyalarda. Kesilmiş bileklerimden akan kan damlaları son mürekkebim olsun ve bitsin cümlelerim son nefesimde...​
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst