nones
Bayan Üye
Ruhsal Ressamlar Gerçek mi?
Birdenbire, ölmüş ölü ressamların tarzında, inanılmaz resimler yapabildiğinizi farketti*niz. Picasso, Renoir, Rambrand veya Monet gibi resimler yapabiliyorsunuz. Tüm ruhsal olaylar içinde, ölüm ötesiyle ilgili en çarpıcı ve hatta tartışılamayan olay Pşisik yani Ruhsal Sanat´tır. Okuyacağınız olaylarda bu sanatsal garipliğin gerçeği aranıyor.
İnsanlık kendini bildi bileli, öbür dünyayla çeşitli şekillerde ilişki kurma çabasında ve sayısız yol deneniyor ve ortaya gittikçe dah sonuçlar çıkıyor. Ruh çağırma sistemi, se*anslar ve medyumlar şimdiye kadar ancak limitli ve loş bir başarı sağladılar. Daima kuşku duyuldu, hayaletler veya darbeci ruhlar da öyle, karşıt görüşler daima hazırdı ve üstelik şarlatanların fazlalığı yüzünden gerçekçi sonuçlar kaybolup gidiyordu. Parapsikoloji de belli bir sonuca ulaşamadı, metafizikle bilim öylesine karışmıştı ki, değil olayları sınamak sınıflamak dahi mümkün olamıyordu. Peki, öteki dünyanın varlığına inanç dışında nasıl inanabiliriz? Elimizde tartışılması güç olan bir tek metod var; bu yöntem en acımasız şüphecileri bile hayrete düşürüyor: Psişik Sanat´dan söz ediyoruz.
3000 yıllık ruhsal sanat olabilir mi?
Aslında terminolojiye sadık kalırsak, psişik sanatı, ölen sanatçıların bizle günümüzde i*letişim kurma şekli olarak değerlendirebiliriz. Hz. İsa’dan yüzyıllarca önce Delphi’de O*racle Kahinleri´nin benzer birşeyden bahsettiklerine inanılıyor. Eskiden Delphi’de yaşa*yan zenginler kahinlerden geleceklerini göstermesini isterlermiş ve kahin onlara bir re*simle cevap verirmiş. İşte bu, psişik sanatın ilk örneği sayılıyor; konuyu üç kısımda in*celeyebiliriz;
1- Herhangi birisi, (medyum olması şart değil) aniden Van Gogh ya da Rambrandt gi*bi büyük sanatçıların resimlerine çok benzer resimler çizebiliyor.
2- Veya bir medyum, aniden resim yeteneğine kavuşuyor ve tanımadığı ölmüş birinin resmini ayrıntılarıyla çiziyor.
3- En ilginç olanı ise, bir medyumun söz konusu kişinin geçmiş yaşamıyla ilgili kabatas*lak bir resim yapması; bu tür resimlerin amacı, medyuma başvuran kişinin ruh düzeyini anlamak olarak kabulleniliyor.
Büyük Gasparetto
Psişik bir sanatçı olduğunu iddia edenlerden çok azı trans medyumu Luiz Antonio Gas*paretto kadar etkileyicidir. Gasparetto kendine özgü doğruları olan bir bilinmeyen gibi*dir. İki saat içinde 20 tane psişik tablo meydana getirebildiği söyleniyor. Genelde re*simlerini karanlıkta çiziyor ve çok değişik stillerde resim yapıyor. Ayrıca birçok ölmüş sanatçının çok zor tekniklerini uyguluyor ve hiç bir resim eğitimi almamış. Resimler*inden kazanç sağlamıyor ve yaptığı resimleri sadece sergiliyor. “Paul McKenna’nın Pa*ranormal Dünyası” adlı bir TV programında Gasperatto yeni bir Picasso resmi çizmişti. Çizim anında programcılardan biri konuştuğu için Gasparetto gerçekten sinirlenmişti. Fakat sonuçta resim mükemmel bir kopya olarak uzmanlarca değerlendirildi. Aslında Picasso, psişik sanatla uğraşanların çok rağbet ettikleri bir sanatçıdır. 1970’lerde Matt*hew Manning adlı diğer bir psişik sanatçı da Picasso ile iletişim kurduğunu iddia etmişti. Fakat Gasparetto daha da ötede; iletişim kurduğunu söylediği diğer ressamlar Toulou*se Lautrec, Renoir ve Modigliani. Bitirdiği resimlerde gerçekten bu ressamların stilleri çok belirgin ve çarpıcı benzerlikler var. Resimlerin altına ruhani yaratıcıları yani ünlü ressamların kendileri imza atıyorlar. Bu imzalar da aynen asıllarına benziyorlar
Eleştirmenler ayıramıyor;
Matthew Manning, psişik bir doktor olarak ününü arttırma çabasını sürdürürken İngilte*re’de psişik bir sanatçı olarak çoktan ünlenmişti. İddialarına göre, Aubrey Beardsley, Monet ve Picasso gibi ünlü ressamlarla olan iletişimi onun tanınmasına yetti. Manning´e göre, Picasso’yla iletişimi büyük ressam 1973’te öldükten üç ay sonra başlamış. İlk kitabı “Link-İlişki"de iletişimin nasıl başladığını anlatıyor. Karanlık bir odada Picas*so’ya konsantre olmuşken aniden görülmeyen bir güç ellerini yönetmeye başlamış, görünmeyen güç o denli yoğunmuş ki, iki tane kalemin ucunu kırılmış ama sonuçta or*taya bir resim çıkmış. Manning bunu kendince şöyle yorumluyor;“Hatasız bir Picasso stili; güçlü ve cesur”. Üstelik Picasso’nun sadece çizgilerini değil renklerini de kullanı*yordu. 1973’teki bu garip günden sonra Manning’in ruhlar dünyasından taşıdığı resim*ler daha bereketli olmaya başladı. Tüm çizimleri inanılmaz bir şekilde ölü ustaların stil*leriyle benzeşiyordu. Öyle ki, bazen gerçek resmin hangisi olduğunu karıştıran resim eleştirmenleri görülüyordu. Manning, Gasparetto’nun aksine trans haline geçmediğini söylüyor ve sadece oturup, gücün kendisini yönetmesini bekliyor. Bazı eserlerin ta*mamlanması bir iki dakika sürüyor. Bu süre içinde Manning ne çizdiğini anlayamaya*cak kadar hiçbir zaman kendini kaybetmiyor. Manning’de Gasparetto gibi bazı ruhsal sorunlar yaşıyor ama daha dünyevi bir mizaca sahip olduğu için daha kolay atlatıyor.
Yüzyıllar öncesinden renkler akıyor;
Manning her ne kadar ürettiği psişik sanat eserleriyle gündemde olsa da, başka bir psi*şik sanatçı olan Coral Polge tarafından aşılmıştı. Polge’nin ismi ruhçu çevrelerce bilini*yor ve gerçekten doğal yetenekleriyle tatminkar sonuçlar alabiliyordu. Coral Polge eği*timli bir sanatçı olduğunu saklamasına rağmen ürettiği psişik eserlerde öyle detaylar görülüyor ki, şüpheciler bile şaşırıyorlar. Çok normal bir çocukluk döneminin ardından Kuzey Londra Kilisesi´nde bir medyum olarak halka sunulmadan önce tanınmıyordu. Psişik bir sanatçı olduğunu ise, bir medyum ona haber verene kadar kendisi de bilmi*yordu, medyum “Genç bayan, siz psişik bir sanatçısınız” demişti . Bu olaydan sonra arkadaşlarının ve ailesinin yardımıyla yeteneği daha da gelişti. İlk önce ölü ressam Ma*saccio ile iletişim kurdu. 1400’lü yıllardan bu yüzyıla sanki renkler akıyordu. Polge bu ressamın Giovanni Masaccio olduğunu söylüyordu ama asıl adı Tommaso diyordu. Gerçekte ünlü ressam, “San Giovanni Tommaso” adındaki kentte doğmuştu, böylece Polge’nin bu ismi söylerken aslında şehri kastetmiş olduğu anlaşıldı. Yardımcılarıyla beraber Polge şu an yılda 2000 ile 3000 arasında psişik resim yapabiliyor. En büyük yardımcısı Fransız pastel portreci Maurice De La Tour’du. O günlerde medyumun biri, Polge’yi 18.Yüzyıl kıyafetleri içindeki biriyle gördüğünü söyledi. Polge´da görüntüler görüyordu, medyum Helen Duncan’ın transa girdikten sonra beyaz bir ektoplasma (Bazı medyumların trans altında çıkardıklarına inanılan organik bir madde) ürettiğini ve bunu aşk büyüsünde kullandığını söylüyordu.
İki aileyi birleştiren tablo;
“İngiltere’nin Ruhsal Liderleri” adlı toplantıda Polge bir resim çizdi. Resim yaşlı bir ada*mın portresiydi ve Polge adamın ceketinin mutlaka “yeşil” renkte olması gerektiğini söylüyordu. Daha sonra yapılan araştırmalarda portredeki adamın kimliği ortaya çıkarıldı ve yaşlı adamın yaşayan tek akrabası olan torunu bulundu. Bir kadındı ve kız*lık soyadının “Green” yani "yeşil" olduğu anlaşıldı. İşte resmin ifade ettiği buydu. Önceden olay hakkında bilgisi olmayan kadın resmi görür görmez hemen tanıdı, bu ki*şi dedesi Herbert Light’tı. Polge daha sonra bu adamın bir fotoğrafını istedi ve detayla*rı karşılaştırdı, hiçbir ayrıntı atlanmamıştı. Bu olay “National Enquirer” adlı dergide ele a*lındı. Yazı dergide yayımlandıktan sonra muhabire Kanada’dan bir mektup geldi. Mek*tubu yazan kişi, bu adamın dedesi olduğunu iddia ediyordu. Sonra anlaşıldı ki, dede iki kere evlenmişti ve aile ağacının bir dalı Kanada’ya kadar uzanıyordu. Adamın ilk evliliği de böylece ortaya çıkmış oldu ve birbirinden habersiz iki aile birleştiler. Daha ilginç bir olay Polge’nin medyum David Young ile yaptığı bir seansta, çizdiği genç kadın portre*siyle ortaya çıktı. Seans, "Britanya Ruhsal Araştırmalar Derneği" nde yapılmıştı. Pol*ge’nin bu kez yaptığı portre, seansa konuk olarak katılan Mrs. Eley’in yeğeniydi. Polge ve Young kızın büyü etkisi altında olabileceğini söylüyorlardı. Fakat kızın yanında bulunan teyzesi yani Mrs. Eley, yeğeninin sağlıklı ve iyi olduğunu söylüyordu. Bunun ü*zerine Polge, şu an olmasa bile gelecekte böyle birşeye maruz kalabileceğini açıkladı. Bir kaç hafta sonra Mrs Eley Polge’yi ziyaret etti ve gerçek öyküyü anlattı. Polge’nin resmini yaptığı gün yeğeni Gwynneth Richards’ın aniden tuhaflaştığını, renginin değişti*ğini ve ölü büyükannesiyle kendi kendine konuşmaya başladığını sonra da bayıldığını anlattı. Böylece olay açıklığa kavuşmuştu. Ama neydi? Büyü mü yoksa Polge´un bir etkisi mi?
Gizemli tuvaller
Manning ve Coral Polge, psişik sanatla uğraşmaya başlamadan önce paranormal bir*çok olayla ilgiliydiler. Böylece öte yanla kurdukları ilişkinin daha sağlıklı olacağını söylü*yorlardı. Fakat Patrick Gamble öyle değildi, 4.5 yıl önce parapsikolojiye ilgisi olmayan iyi bir müteahhit ve aile babasıydı. Fakat birgün hayatı tümüyle değişti. O gün, Pat*rick’in bir arkadaşı ona kalem, tuval ve yağlı boya çeşitleriyle ziyarete geldi. Patrick, bunların hepsini yeni evinin çatısına kaldırdı, aslında sanatla hiç ilişkisi yoktu ve güçbela birşeyler çizebiliyordu. Fakat o akşam kendisini tuhaf hissetti ve şansını denemek iste*di. Birkaç denemeden sonra Patrick tuvale yaşlı bir adamın yüzünü çizdi ve aniden korkuyla yerinden sıçradı. Tuval 1’e 2 m. boyutlarındaydı ve Gamble tuvaldeki yüze baktıkça tüm hayatı gözlerinin önünden geçiyordu. O günden sonra Gamble 70 tane yağlı boya ruh resmi yaptı ve biriktirdi. Bazı portreler, tuvalin tamamını kaplayacak bü*yüklükteydi. Ruhlar doğal kaynaklı maddelerden oluştuğuna inanıyor ve onların yağlı boyayı bu nedenle seçtiklerini söylüyordu. Ama Gamble, resimlediği ruhlar hakkında çok az şey biliyordu. Yalnız Mark isimli 20 yaşlarında ölen bir ruh dışında; birçok ruh Gamble ile çalışıyordu, birisi de Tibetli bir keşişti. Gamble bir kerede 6 ruhla çalışabili*yor. Tüm bunlar Gamble’nin zihninde bir görüntü oluşmasıyla başlamıştı. Bunlar ya berrak rüya idi ya da günlük işleri arasında meydana gelen bir tür flaş görüntüler. Ve sonuçta oturdu ve zihnindeki tüm görüntüleri tuvale döktü. Biten resimlerin hepsinde Amerikan kızılderili manzaralarına yer vermişti. Gamble ayrıca, evrenin resimlerini de çiziyordu.
Resimler neye yarıyor?
Gamble, bir gece uyurken bir kızılderili rüyasında onu takip etmesini söyledi. Bulutlar ü*zerinde dolaştılar fakat sanki yaşam bağları onu arkasından çekiyormuş gibi kızılderili*ye yetişemiyordu. Bu sırada bir yunus ruhu ona yardım etti. Daha sonra evreni sanki yanlarından geçiyormuş gbi dikkatle incelemeye başladılar. Gamble, bugün bu olayı psişik sanatının ilerlemesinde büyük bir adım olarak nitelendiriyor. O gece, Gamble o*dasında oluşan bir sesle uyandı. Işığı yaktı ve ona doğru uçan parlak renklerle bezenmiş, muhteşem bir kuş gördü. O an nefes nefese kalmıştı, sonra tümü yokoldu. Bir diğer ilginç olay ise Gamble’nin duyularının genelde rastlantılardan etkilenmesidir, bu da bizi birkaç yıl öncesine götürüyor. Bir medyumun tavsiyesi üzeri*ne yaşlı bir kadın Gamble’yi ziyaret etmişti. Gamble ona resimlerinden birini vermesi gerektiğini ve en uygun resmin “The Last Journey” (Son Yolculuk) olduğunu biliyordu. Gamble daha sonra yaşlı kadının oğlunun denizde öldüğünü ve resmin kadına huzur verdiğini öğrendi. Patrick Gamble kendine verilmiş bu muhteşem ruhsal hediyenin ne*zaman son bulacağını ve onu nereye götüreceğini bilmiyor. Fakat şimdi insanlara ver*diği huzurdan dolayı gururlu ve mutlu. İsterseniz ve İngiltere´ye yolunuz düşerse, siz *de bu resimleri Granities Galeri, Tokenbury Corner ve Cornwall’da görebilirsiniz.
İletişim kanalı
Psişik sanatçı Tony Katz, Stanstead Hall’da Arthur Findlay Kolleji’nde yorumcu olan Gaby Chiappi ile ruhsal bir bağlantı kurdu ve ruhsal portreye baktıktan sonra birlikte bir seans yapmayı rica etti. Buluşmaya gitmeden önce ruh aleminden gelen esin ile iki resim çizmişti. Bunlar Chiappi’ye göstermek için birer kanıttı. Katz, koleje gidip portre*leri ona gösterdiğinde Chiappi bu iki resmi anımsayamadı. Ama ihtiyar adam resmini o*kul müdürü gördü. Müdür, resimdeki adamı hemen tanıdı. Bu, ölen babasının bir por*tresiydi. Ayrıca Katz, resmin altına çınar ağaçları çizmiş, Peterson ve James isimlerini yazmıştı. Müdür daha sonra çınar ağaçlarının çok olduğu bir sokakta oturduğunu, komşularının Peter ve oğlu James olduğunu ayrıca Peter vefat ettikten sonra Ja*mes’in de intihar ettiğini açıkladı.
Alıntıdır.
Birdenbire, ölmüş ölü ressamların tarzında, inanılmaz resimler yapabildiğinizi farketti*niz. Picasso, Renoir, Rambrand veya Monet gibi resimler yapabiliyorsunuz. Tüm ruhsal olaylar içinde, ölüm ötesiyle ilgili en çarpıcı ve hatta tartışılamayan olay Pşisik yani Ruhsal Sanat´tır. Okuyacağınız olaylarda bu sanatsal garipliğin gerçeği aranıyor.
İnsanlık kendini bildi bileli, öbür dünyayla çeşitli şekillerde ilişki kurma çabasında ve sayısız yol deneniyor ve ortaya gittikçe dah sonuçlar çıkıyor. Ruh çağırma sistemi, se*anslar ve medyumlar şimdiye kadar ancak limitli ve loş bir başarı sağladılar. Daima kuşku duyuldu, hayaletler veya darbeci ruhlar da öyle, karşıt görüşler daima hazırdı ve üstelik şarlatanların fazlalığı yüzünden gerçekçi sonuçlar kaybolup gidiyordu. Parapsikoloji de belli bir sonuca ulaşamadı, metafizikle bilim öylesine karışmıştı ki, değil olayları sınamak sınıflamak dahi mümkün olamıyordu. Peki, öteki dünyanın varlığına inanç dışında nasıl inanabiliriz? Elimizde tartışılması güç olan bir tek metod var; bu yöntem en acımasız şüphecileri bile hayrete düşürüyor: Psişik Sanat´dan söz ediyoruz.
3000 yıllık ruhsal sanat olabilir mi?
Aslında terminolojiye sadık kalırsak, psişik sanatı, ölen sanatçıların bizle günümüzde i*letişim kurma şekli olarak değerlendirebiliriz. Hz. İsa’dan yüzyıllarca önce Delphi’de O*racle Kahinleri´nin benzer birşeyden bahsettiklerine inanılıyor. Eskiden Delphi’de yaşa*yan zenginler kahinlerden geleceklerini göstermesini isterlermiş ve kahin onlara bir re*simle cevap verirmiş. İşte bu, psişik sanatın ilk örneği sayılıyor; konuyu üç kısımda in*celeyebiliriz;
1- Herhangi birisi, (medyum olması şart değil) aniden Van Gogh ya da Rambrandt gi*bi büyük sanatçıların resimlerine çok benzer resimler çizebiliyor.
2- Veya bir medyum, aniden resim yeteneğine kavuşuyor ve tanımadığı ölmüş birinin resmini ayrıntılarıyla çiziyor.
3- En ilginç olanı ise, bir medyumun söz konusu kişinin geçmiş yaşamıyla ilgili kabatas*lak bir resim yapması; bu tür resimlerin amacı, medyuma başvuran kişinin ruh düzeyini anlamak olarak kabulleniliyor.
Büyük Gasparetto
Psişik bir sanatçı olduğunu iddia edenlerden çok azı trans medyumu Luiz Antonio Gas*paretto kadar etkileyicidir. Gasparetto kendine özgü doğruları olan bir bilinmeyen gibi*dir. İki saat içinde 20 tane psişik tablo meydana getirebildiği söyleniyor. Genelde re*simlerini karanlıkta çiziyor ve çok değişik stillerde resim yapıyor. Ayrıca birçok ölmüş sanatçının çok zor tekniklerini uyguluyor ve hiç bir resim eğitimi almamış. Resimler*inden kazanç sağlamıyor ve yaptığı resimleri sadece sergiliyor. “Paul McKenna’nın Pa*ranormal Dünyası” adlı bir TV programında Gasperatto yeni bir Picasso resmi çizmişti. Çizim anında programcılardan biri konuştuğu için Gasparetto gerçekten sinirlenmişti. Fakat sonuçta resim mükemmel bir kopya olarak uzmanlarca değerlendirildi. Aslında Picasso, psişik sanatla uğraşanların çok rağbet ettikleri bir sanatçıdır. 1970’lerde Matt*hew Manning adlı diğer bir psişik sanatçı da Picasso ile iletişim kurduğunu iddia etmişti. Fakat Gasparetto daha da ötede; iletişim kurduğunu söylediği diğer ressamlar Toulou*se Lautrec, Renoir ve Modigliani. Bitirdiği resimlerde gerçekten bu ressamların stilleri çok belirgin ve çarpıcı benzerlikler var. Resimlerin altına ruhani yaratıcıları yani ünlü ressamların kendileri imza atıyorlar. Bu imzalar da aynen asıllarına benziyorlar
Eleştirmenler ayıramıyor;
Matthew Manning, psişik bir doktor olarak ününü arttırma çabasını sürdürürken İngilte*re’de psişik bir sanatçı olarak çoktan ünlenmişti. İddialarına göre, Aubrey Beardsley, Monet ve Picasso gibi ünlü ressamlarla olan iletişimi onun tanınmasına yetti. Manning´e göre, Picasso’yla iletişimi büyük ressam 1973’te öldükten üç ay sonra başlamış. İlk kitabı “Link-İlişki"de iletişimin nasıl başladığını anlatıyor. Karanlık bir odada Picas*so’ya konsantre olmuşken aniden görülmeyen bir güç ellerini yönetmeye başlamış, görünmeyen güç o denli yoğunmuş ki, iki tane kalemin ucunu kırılmış ama sonuçta or*taya bir resim çıkmış. Manning bunu kendince şöyle yorumluyor;“Hatasız bir Picasso stili; güçlü ve cesur”. Üstelik Picasso’nun sadece çizgilerini değil renklerini de kullanı*yordu. 1973’teki bu garip günden sonra Manning’in ruhlar dünyasından taşıdığı resim*ler daha bereketli olmaya başladı. Tüm çizimleri inanılmaz bir şekilde ölü ustaların stil*leriyle benzeşiyordu. Öyle ki, bazen gerçek resmin hangisi olduğunu karıştıran resim eleştirmenleri görülüyordu. Manning, Gasparetto’nun aksine trans haline geçmediğini söylüyor ve sadece oturup, gücün kendisini yönetmesini bekliyor. Bazı eserlerin ta*mamlanması bir iki dakika sürüyor. Bu süre içinde Manning ne çizdiğini anlayamaya*cak kadar hiçbir zaman kendini kaybetmiyor. Manning’de Gasparetto gibi bazı ruhsal sorunlar yaşıyor ama daha dünyevi bir mizaca sahip olduğu için daha kolay atlatıyor.
Yüzyıllar öncesinden renkler akıyor;
Manning her ne kadar ürettiği psişik sanat eserleriyle gündemde olsa da, başka bir psi*şik sanatçı olan Coral Polge tarafından aşılmıştı. Polge’nin ismi ruhçu çevrelerce bilini*yor ve gerçekten doğal yetenekleriyle tatminkar sonuçlar alabiliyordu. Coral Polge eği*timli bir sanatçı olduğunu saklamasına rağmen ürettiği psişik eserlerde öyle detaylar görülüyor ki, şüpheciler bile şaşırıyorlar. Çok normal bir çocukluk döneminin ardından Kuzey Londra Kilisesi´nde bir medyum olarak halka sunulmadan önce tanınmıyordu. Psişik bir sanatçı olduğunu ise, bir medyum ona haber verene kadar kendisi de bilmi*yordu, medyum “Genç bayan, siz psişik bir sanatçısınız” demişti . Bu olaydan sonra arkadaşlarının ve ailesinin yardımıyla yeteneği daha da gelişti. İlk önce ölü ressam Ma*saccio ile iletişim kurdu. 1400’lü yıllardan bu yüzyıla sanki renkler akıyordu. Polge bu ressamın Giovanni Masaccio olduğunu söylüyordu ama asıl adı Tommaso diyordu. Gerçekte ünlü ressam, “San Giovanni Tommaso” adındaki kentte doğmuştu, böylece Polge’nin bu ismi söylerken aslında şehri kastetmiş olduğu anlaşıldı. Yardımcılarıyla beraber Polge şu an yılda 2000 ile 3000 arasında psişik resim yapabiliyor. En büyük yardımcısı Fransız pastel portreci Maurice De La Tour’du. O günlerde medyumun biri, Polge’yi 18.Yüzyıl kıyafetleri içindeki biriyle gördüğünü söyledi. Polge´da görüntüler görüyordu, medyum Helen Duncan’ın transa girdikten sonra beyaz bir ektoplasma (Bazı medyumların trans altında çıkardıklarına inanılan organik bir madde) ürettiğini ve bunu aşk büyüsünde kullandığını söylüyordu.
İki aileyi birleştiren tablo;
“İngiltere’nin Ruhsal Liderleri” adlı toplantıda Polge bir resim çizdi. Resim yaşlı bir ada*mın portresiydi ve Polge adamın ceketinin mutlaka “yeşil” renkte olması gerektiğini söylüyordu. Daha sonra yapılan araştırmalarda portredeki adamın kimliği ortaya çıkarıldı ve yaşlı adamın yaşayan tek akrabası olan torunu bulundu. Bir kadındı ve kız*lık soyadının “Green” yani "yeşil" olduğu anlaşıldı. İşte resmin ifade ettiği buydu. Önceden olay hakkında bilgisi olmayan kadın resmi görür görmez hemen tanıdı, bu ki*şi dedesi Herbert Light’tı. Polge daha sonra bu adamın bir fotoğrafını istedi ve detayla*rı karşılaştırdı, hiçbir ayrıntı atlanmamıştı. Bu olay “National Enquirer” adlı dergide ele a*lındı. Yazı dergide yayımlandıktan sonra muhabire Kanada’dan bir mektup geldi. Mek*tubu yazan kişi, bu adamın dedesi olduğunu iddia ediyordu. Sonra anlaşıldı ki, dede iki kere evlenmişti ve aile ağacının bir dalı Kanada’ya kadar uzanıyordu. Adamın ilk evliliği de böylece ortaya çıkmış oldu ve birbirinden habersiz iki aile birleştiler. Daha ilginç bir olay Polge’nin medyum David Young ile yaptığı bir seansta, çizdiği genç kadın portre*siyle ortaya çıktı. Seans, "Britanya Ruhsal Araştırmalar Derneği" nde yapılmıştı. Pol*ge’nin bu kez yaptığı portre, seansa konuk olarak katılan Mrs. Eley’in yeğeniydi. Polge ve Young kızın büyü etkisi altında olabileceğini söylüyorlardı. Fakat kızın yanında bulunan teyzesi yani Mrs. Eley, yeğeninin sağlıklı ve iyi olduğunu söylüyordu. Bunun ü*zerine Polge, şu an olmasa bile gelecekte böyle birşeye maruz kalabileceğini açıkladı. Bir kaç hafta sonra Mrs Eley Polge’yi ziyaret etti ve gerçek öyküyü anlattı. Polge’nin resmini yaptığı gün yeğeni Gwynneth Richards’ın aniden tuhaflaştığını, renginin değişti*ğini ve ölü büyükannesiyle kendi kendine konuşmaya başladığını sonra da bayıldığını anlattı. Böylece olay açıklığa kavuşmuştu. Ama neydi? Büyü mü yoksa Polge´un bir etkisi mi?
Gizemli tuvaller
Manning ve Coral Polge, psişik sanatla uğraşmaya başlamadan önce paranormal bir*çok olayla ilgiliydiler. Böylece öte yanla kurdukları ilişkinin daha sağlıklı olacağını söylü*yorlardı. Fakat Patrick Gamble öyle değildi, 4.5 yıl önce parapsikolojiye ilgisi olmayan iyi bir müteahhit ve aile babasıydı. Fakat birgün hayatı tümüyle değişti. O gün, Pat*rick’in bir arkadaşı ona kalem, tuval ve yağlı boya çeşitleriyle ziyarete geldi. Patrick, bunların hepsini yeni evinin çatısına kaldırdı, aslında sanatla hiç ilişkisi yoktu ve güçbela birşeyler çizebiliyordu. Fakat o akşam kendisini tuhaf hissetti ve şansını denemek iste*di. Birkaç denemeden sonra Patrick tuvale yaşlı bir adamın yüzünü çizdi ve aniden korkuyla yerinden sıçradı. Tuval 1’e 2 m. boyutlarındaydı ve Gamble tuvaldeki yüze baktıkça tüm hayatı gözlerinin önünden geçiyordu. O günden sonra Gamble 70 tane yağlı boya ruh resmi yaptı ve biriktirdi. Bazı portreler, tuvalin tamamını kaplayacak bü*yüklükteydi. Ruhlar doğal kaynaklı maddelerden oluştuğuna inanıyor ve onların yağlı boyayı bu nedenle seçtiklerini söylüyordu. Ama Gamble, resimlediği ruhlar hakkında çok az şey biliyordu. Yalnız Mark isimli 20 yaşlarında ölen bir ruh dışında; birçok ruh Gamble ile çalışıyordu, birisi de Tibetli bir keşişti. Gamble bir kerede 6 ruhla çalışabili*yor. Tüm bunlar Gamble’nin zihninde bir görüntü oluşmasıyla başlamıştı. Bunlar ya berrak rüya idi ya da günlük işleri arasında meydana gelen bir tür flaş görüntüler. Ve sonuçta oturdu ve zihnindeki tüm görüntüleri tuvale döktü. Biten resimlerin hepsinde Amerikan kızılderili manzaralarına yer vermişti. Gamble ayrıca, evrenin resimlerini de çiziyordu.
Resimler neye yarıyor?
Gamble, bir gece uyurken bir kızılderili rüyasında onu takip etmesini söyledi. Bulutlar ü*zerinde dolaştılar fakat sanki yaşam bağları onu arkasından çekiyormuş gibi kızılderili*ye yetişemiyordu. Bu sırada bir yunus ruhu ona yardım etti. Daha sonra evreni sanki yanlarından geçiyormuş gbi dikkatle incelemeye başladılar. Gamble, bugün bu olayı psişik sanatının ilerlemesinde büyük bir adım olarak nitelendiriyor. O gece, Gamble o*dasında oluşan bir sesle uyandı. Işığı yaktı ve ona doğru uçan parlak renklerle bezenmiş, muhteşem bir kuş gördü. O an nefes nefese kalmıştı, sonra tümü yokoldu. Bir diğer ilginç olay ise Gamble’nin duyularının genelde rastlantılardan etkilenmesidir, bu da bizi birkaç yıl öncesine götürüyor. Bir medyumun tavsiyesi üzeri*ne yaşlı bir kadın Gamble’yi ziyaret etmişti. Gamble ona resimlerinden birini vermesi gerektiğini ve en uygun resmin “The Last Journey” (Son Yolculuk) olduğunu biliyordu. Gamble daha sonra yaşlı kadının oğlunun denizde öldüğünü ve resmin kadına huzur verdiğini öğrendi. Patrick Gamble kendine verilmiş bu muhteşem ruhsal hediyenin ne*zaman son bulacağını ve onu nereye götüreceğini bilmiyor. Fakat şimdi insanlara ver*diği huzurdan dolayı gururlu ve mutlu. İsterseniz ve İngiltere´ye yolunuz düşerse, siz *de bu resimleri Granities Galeri, Tokenbury Corner ve Cornwall’da görebilirsiniz.
İletişim kanalı
Psişik sanatçı Tony Katz, Stanstead Hall’da Arthur Findlay Kolleji’nde yorumcu olan Gaby Chiappi ile ruhsal bir bağlantı kurdu ve ruhsal portreye baktıktan sonra birlikte bir seans yapmayı rica etti. Buluşmaya gitmeden önce ruh aleminden gelen esin ile iki resim çizmişti. Bunlar Chiappi’ye göstermek için birer kanıttı. Katz, koleje gidip portre*leri ona gösterdiğinde Chiappi bu iki resmi anımsayamadı. Ama ihtiyar adam resmini o*kul müdürü gördü. Müdür, resimdeki adamı hemen tanıdı. Bu, ölen babasının bir por*tresiydi. Ayrıca Katz, resmin altına çınar ağaçları çizmiş, Peterson ve James isimlerini yazmıştı. Müdür daha sonra çınar ağaçlarının çok olduğu bir sokakta oturduğunu, komşularının Peter ve oğlu James olduğunu ayrıca Peter vefat ettikten sonra Ja*mes’in de intihar ettiğini açıkladı.
Alıntıdır.