RH Faktörü 1940 yılında Karl Landsteiner ve Wiener tarafından bulunan ve alyuvarların üzerinde yer alan bir antijendir. Rhesus maymununun kanı kullanılarak tavşan ve hint domuzunun kan serumlarında antikorlar meydana getirilmiştir. Bu antiserum insan kanları ile karşılaştırıldığında % 80 insanın kanındaki alyuvarları kümeleştirdiği gözlenmiştir. Kümeleşen alyuvarların sâhiplerinin Rh pozitif, yâni bu antijeni bulunduran şahıslar olduğu söylenmiştir. Kümeleşmeyen kanlarda ise, Rh antijeninin bulunmadığı, yâni bunların Rh negatif olduğu anlaşılmıştır.
Karl Landsteiner 1868 – 1943 yılları arasında yaşamış, Avusturya kökenli ABD ‘li immünolog ve patologdur. Başlıca kan gruplarını bulması ve kan naklinin tıpta basit bir işlem haline gelmesini sağlayan ABO kan grupları sistemini geliştirmesiyle 1930 Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü’nü almıştır.
1898-1908 arasında Viyana Patoloji Enstitüsü’nde araştırmacı olarak çalışırken insanlarda kanın yapısındaki farklılıkları bularak, uygun olmayan kan nakillerinin tehlikelerini ortaya çıkardı. 1901′de, alyuvarlarda hücre zarının dış katmanına bağlanan antijenlerin türüne göre insanda en az üç kan grubu olduğunu gösterdi; bu grupları A, B ve O olarak adlandırdı. Bir yıl sonra, A ve B antijenlerinin ikisini birden taşıyan ve AB antikorları içermeyen AB grubu bulundu. Landsteiner, 1927′de M ve N gruplarını, 1940′ta ilk kez bulunduğu maymun türünün adını taşıyan Rhesus (Rh) faktörünü saptadı. Rh faktörü, anne ve dölütün kanında ortaya çıkabilen ve düşük, ölü doğum ye da yeni doğanda ölümcül bir hastalığa yol açan bir dizi tepkimenin temelini oluşturuyordu.
Landsteiner’in çalışmaları adli tıbbın gelişmesine önemli katkılarda bulundu; babalık ve cinayet davalarında kan gruplarının güvenilir birer kanıt olarak kullanılmasını sağladı.Kan gruplarının belirli genler aracılığıyla kuşaktan kuşağa aktarıldığının kanıtlanması, kalıtım ve antropoloji araştırmaları için de etkili bir yöntem sağladı.
Landsteiner 1909-1919 arasında Viyana Üniversitesi’nde, 1922-1943 arasında New York kentindeki Rockefeller Tıp Araştırmaları Enstitüsü’nde patoloji dersleri verdi. Başlıca yapıtı, bağışıklık kimyasının kurulmasına katkı niteliğindeki The Specificity of Serological Reactions ‘dır
Rh faktörü, kan nakillerinde ve yeni doğan bebeklerde kan uyuşmazlığından dolayı ortaya çıkan kan hastalığında önemlidir. Kan nakillerinde, kan verenle alıcının kanlarının uyuşmaması çok tehlikeli neticelere yol açar. Kanı Rh negatif olan kişide, Rh faktörüne karşı antikorlar yoktur. Yanlışlıkla bu kişiye Rh pozitif kan verilirse buna karşı antikorlar meydana gelir. İkinci bir defâ bu kişi Rh pozitif kan ile karşılaşırsa nakledilen kanın alyuvarları bu antikorlar tarafından harap edilir. Kişide ağır bir tablo ortaya çıkar.
Anne ile çocuk arasında ortaya çıkan Rh uyuşmazlığı ise şöyledir: Anne Rh negatif, çocuk Rh pozitif olursa ilk doğumda genellikle bir problem ortaya çıkmaz. Ancak anneye daha evvelden Rh pozitif kan nakli yapılmışsa o zaman çocukta hastalık ortaya çıkar. Esas problem, ikinci çocuğun da Rh pozitif olması durumunda olur. Çünkü ilk doğum sırasında anne kanı bebeğin kanı ile karşılaşmış ve Rh faktörüne karşı antikorlar ortaya çıkmıştır. Bu antikorlar plasentadan (çocuğun rahimdeki “eş”inden) geçme özelliğindedir. Çocuğa geçen bu antikorlar çocuğun alyuvarlarını harap etmeye başlarlar. Çocukta iyileşmeyen sarılık, genel ödem durumları ortaya çıkar. Bu tehlikeli sonuçlara engel olmak için, rahim içinde iken çocuğun kanının değiştirilmesi veya anne kanında antikor hasıl olmasına engel olunmasına çalışılır.
Kan uyuşmazlığının derecesine göre ve antikorların etki şiddetine göre çocuk ya doğduktan kısa bir süre sonra ölür veya çeşitli derecelerde sarılıklı olarak doğar. Böyle çocukların sakat kalmasını önlemek için hemen çocuğun kanı tamâmıyla değiştirilir, ışık tedâvisi ve ilâç tedâvisine geçilir. Anne Rh (–), babaRh (+) ise, kan uyuşmazlığı tehlikesine mâruz olan doğacak çocukları korumak için ilk doğumdan sonra 48 saat içerisinde anneye antikor meydana gelmesini önleyici Rhogam adlı ilâç uygulanır.
Karl Landsteiner 1868 – 1943 yılları arasında yaşamış, Avusturya kökenli ABD ‘li immünolog ve patologdur. Başlıca kan gruplarını bulması ve kan naklinin tıpta basit bir işlem haline gelmesini sağlayan ABO kan grupları sistemini geliştirmesiyle 1930 Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü’nü almıştır.
1898-1908 arasında Viyana Patoloji Enstitüsü’nde araştırmacı olarak çalışırken insanlarda kanın yapısındaki farklılıkları bularak, uygun olmayan kan nakillerinin tehlikelerini ortaya çıkardı. 1901′de, alyuvarlarda hücre zarının dış katmanına bağlanan antijenlerin türüne göre insanda en az üç kan grubu olduğunu gösterdi; bu grupları A, B ve O olarak adlandırdı. Bir yıl sonra, A ve B antijenlerinin ikisini birden taşıyan ve AB antikorları içermeyen AB grubu bulundu. Landsteiner, 1927′de M ve N gruplarını, 1940′ta ilk kez bulunduğu maymun türünün adını taşıyan Rhesus (Rh) faktörünü saptadı. Rh faktörü, anne ve dölütün kanında ortaya çıkabilen ve düşük, ölü doğum ye da yeni doğanda ölümcül bir hastalığa yol açan bir dizi tepkimenin temelini oluşturuyordu.
Landsteiner’in çalışmaları adli tıbbın gelişmesine önemli katkılarda bulundu; babalık ve cinayet davalarında kan gruplarının güvenilir birer kanıt olarak kullanılmasını sağladı.Kan gruplarının belirli genler aracılığıyla kuşaktan kuşağa aktarıldığının kanıtlanması, kalıtım ve antropoloji araştırmaları için de etkili bir yöntem sağladı.
Landsteiner 1909-1919 arasında Viyana Üniversitesi’nde, 1922-1943 arasında New York kentindeki Rockefeller Tıp Araştırmaları Enstitüsü’nde patoloji dersleri verdi. Başlıca yapıtı, bağışıklık kimyasının kurulmasına katkı niteliğindeki The Specificity of Serological Reactions ‘dır
Rh faktörü, kan nakillerinde ve yeni doğan bebeklerde kan uyuşmazlığından dolayı ortaya çıkan kan hastalığında önemlidir. Kan nakillerinde, kan verenle alıcının kanlarının uyuşmaması çok tehlikeli neticelere yol açar. Kanı Rh negatif olan kişide, Rh faktörüne karşı antikorlar yoktur. Yanlışlıkla bu kişiye Rh pozitif kan verilirse buna karşı antikorlar meydana gelir. İkinci bir defâ bu kişi Rh pozitif kan ile karşılaşırsa nakledilen kanın alyuvarları bu antikorlar tarafından harap edilir. Kişide ağır bir tablo ortaya çıkar.
Anne ile çocuk arasında ortaya çıkan Rh uyuşmazlığı ise şöyledir: Anne Rh negatif, çocuk Rh pozitif olursa ilk doğumda genellikle bir problem ortaya çıkmaz. Ancak anneye daha evvelden Rh pozitif kan nakli yapılmışsa o zaman çocukta hastalık ortaya çıkar. Esas problem, ikinci çocuğun da Rh pozitif olması durumunda olur. Çünkü ilk doğum sırasında anne kanı bebeğin kanı ile karşılaşmış ve Rh faktörüne karşı antikorlar ortaya çıkmıştır. Bu antikorlar plasentadan (çocuğun rahimdeki “eş”inden) geçme özelliğindedir. Çocuğa geçen bu antikorlar çocuğun alyuvarlarını harap etmeye başlarlar. Çocukta iyileşmeyen sarılık, genel ödem durumları ortaya çıkar. Bu tehlikeli sonuçlara engel olmak için, rahim içinde iken çocuğun kanının değiştirilmesi veya anne kanında antikor hasıl olmasına engel olunmasına çalışılır.
Kan uyuşmazlığının derecesine göre ve antikorların etki şiddetine göre çocuk ya doğduktan kısa bir süre sonra ölür veya çeşitli derecelerde sarılıklı olarak doğar. Böyle çocukların sakat kalmasını önlemek için hemen çocuğun kanı tamâmıyla değiştirilir, ışık tedâvisi ve ilâç tedâvisine geçilir. Anne Rh (–), babaRh (+) ise, kan uyuşmazlığı tehlikesine mâruz olan doğacak çocukları korumak için ilk doğumdan sonra 48 saat içerisinde anneye antikor meydana gelmesini önleyici Rhogam adlı ilâç uygulanır.