Efsunkar
Bayan Üye
Reis bey,
kendisi tarafından yargılanan oğlu için yardım isteyen yaşlı bir kadın ayaklarına kapanıp hıçkıra hıçkıra ağlarken,
gözyaşı suçun rengini soldurmaz! götürün şunu!
diyen, an be an buna benzer sert fotoğraflar veren ve
merhameti ne kelimeler, ne duygular var öğretemiyoruz da, sıra merhamete geldi mi herkes bülbül kesiliyor! ağızların iğrenç sakızı, idamlık suç!
diyerek niteleyen acımasız bir hakimdir.
ve henüz merhametin hakikati ile tanış olmadığı o zalim dönemlerinde günlüğüne karaladığı adalet notları,
ceza felsefesinde bir görüş vardır; bir masuma kıymaktansa, bir cürümlüyü serbest bırakmak yeğdir. ben de diyorum ki, cemiyette bir ferdi korumak için bin kişiye bu deli gömleğini giydirmekten kaçınmamalıdır! merhametin öldürdüklerine merhamet etmek, cemiyete karşı merhametsizliktir.
tümceleri ile seyreder.
ve bilindiği üzere reis bey, bu sert ve kesin dünya görüşünün büsbütün değişmesine neden olup kendisini adeta bir çağdaş dervişe çevirecek olan tarihi bir idam kararı verir ve peşin hükümleri, merhamet karşıtı köktenci tavrı ile verdiği bu idam kararı, kendisinin, kendi peşin hükümlerinin idamına dönüşür.
anne katilliği suçu ile haksız yere astırdığı genç, idam kararının hemen akabinde, hücresinde infazı beklediği günlerde
annemi ben öldürmedim! annemi ben öldürmedim!
diye sayıklamakta, şokta olan mahkumu hücreden dışarıya taşıyan gardiyanlarsa aralarında
yahu kardeşim, bildiğim kadarıyla insan yalan söyler ama yalan sayıklamaz.
diye konuşmakta; ancak sıradan insanların bile görebildiği bu ayrıntı, ne ilginçtir ki mürekkep yalamış bir ağır ceza hakimi tarafından görülememektedir.
ve idama mahkum edilen gencin infaza götürülmeden önce reis beyin başında bulunduğu heyetle karşılaştığı o meşhur sahne!
*
reis bey ölümü metanetle karşılamanız güzel. sizden yeni bir adam peydahlanmış, duruşmalardaki sanığa benzemiyorsunuz. yazık! avrupada felsefe tahsili, şu bu derken her şeyde yarım kalmak! sonra her türlü serserilik, kumar, eroin, nihayet anne katilliği! ağlanacak hal!
idama mahkum edilen genç etmeyin reis bey!
siz ağlayamazsınız! ağlayabilseydiniz, anlayabilirdiniz. siz merhametten, acıma duygusundan yalnız kötülük doğacağına inanmışsınız. yerine göre haklısınız. fakat ondan ne büyük iyilik doğacağını unuttuğunuz için, en büyük hakkı kaybediyorsunuz! rahmet kaldırılmış sizin kalbinizden! buz çölünde yol alıyorsunuz!
reis bey! mühürlü kalbinizin açılmasını dilerim.
*
bu tarihi cümleler ile bu cümlelerden kaynak alan merhamet ve şefkat yüklü nice yakarışın ağzında bir vird olup onu bambaşka bir hale taşıyacağından bihaber olan reis bey bu cümlelerden etkilenmez ve infaz gerçekleşir.
infazın gerçekleşmesinden günler sonra ise asıl suçlunun derin bir vicdan azabı ile adalete teslim olup her şeyi tüm açıklığıyla itiraf etmesi, reis beyin hayatındaki dev kırılmayı yaratır.
tüm değerleri, inançları, prensip ve görüşleri bir anda yerle bir olan reis bey, kendini derin bir vicdan azabı kuyusunun en dibinde bulur ve gözyaşını bir zafiyet, bir duygu sömürüsü olarak gören bu göz, gözyaşlarının kurumasından korkar hale gelmiş bir çağdaş dervişe dönüşür.
şimdi istifa etmiş, idama götürdüğü gencin mezarını yurt edinmiş bir münzevidir o ve mahkeme günü benim oğlum katil olamaz! o saatte benim evimdeydi, komşulardan gören var! diye feryat ederek mahkeme salonuna girip reis beye söz anlatmaya çalışsa da reis bey tarafından ciddiye alınmayan dadı da, ellerinde çiçeklerle evladının mezarı başındadır
dadı sen burada ha! ne zamandan beri seni bulmak,
yüzüne tükürmek geçiyordu içimden!
reis bey neden tükürmüyorsun? geldiğine iyi ettin dadı.
ben de seni arıyordum.
dadı ne yapacaktın!
reis bey beni affetmeni isteyecektim!
dadı eğer ben seni affedersem,
yeryüzünde suçu bağışlanmadık insan kalmaz!
reis bey yeryüzünde suçu bağışlanmadık insan kalmaması için
beni affet!
dadı aman allahım! sen o reis misin!
reis bey o adamım ama o reis değilim
dadı yoksa bu da kendini kurtarman için bir numara mı!
reis bey eğer varsa öyle bir numara, öğret de kurtulayım!
dadı allaha başvur! bende öyle bir kuvvet yok!
reis bey sen affet ki, allah da affetsin!
reis bey bambaşka bir uyanış ve insanlık şuuruyla o adamım ama o reis değilim
ve nihayetinde; insanı insan kılan vicdan sesini duyarak merhamet eden,
tüm acısına rağmen onun samimiyetine ve pişmanlığına inanan dadı ile birlikte idam edilen gencin mezarından çıkıp yan yana yürüyen reis beyin verdiği o resim
yaşadığı bu büyük depremle çağdaş bir dervişe dönüşen reis bey, artık mahkeme salonlarında, adalet kürsülerinde değil, daha önce bir kalemde kellerini aldığı suçluların mekanlarında, yurtlarında, ne kadar batakhane varsa oralardadır artık.
affı anlayınca, kendinizden başka her insanı mazur göreceksiniz! herkesi bu hale birbiri getirdi! herkes herkesi affetsin! başka ne çaremiz olabilir ki
virdi ile artık suçluların kol gezdiği akrep yuvalarını mesken tutar reis bey ve
bu akrep yuvalarında sabahlamaktan muradım; akreplerle halleşmek, onları okşamak!
der. ne çıkacak bundan? diyenlere yanıtı ise
yumuşayacaklar, ağlamayı öğrenecekler
olur. reis beyin bu sözünü hiç de gerçekçi bulmayanlar akrepler ağlamayı öğrenecekler ha! dediklerinde reis bey yeniden yanıtlar;
taşlar öğrenir de ağlamayı, akrepler öğrenmez mi! neredeymiş ağlayan taş!
diyenlere de yanıt hazırdır;
karşınızda ben
artık akrep yuvalarında akreplerle halleşmekte, onları okşamakta, onlara ağlamayı öğretmek muradı ile gece gündüz konuşmaktadır reis bey...
katil! sevgili oğlum! sendeki merhamet istidadını kimsede görmedim!
şu içinin gizli tarafını dışarı çıkarabiliyor musun, bütün mesele onda! nasıl öldürürsün! göz! bu renk renk rüyaları, bu en yakın zerreyi, en uzak yıldızları gören göz! ona nasıl toprak doldurursun! kalp dediğimiz, bütün gücümüzü veren bu esrarlı tulumbayı nasıl kırar parçalarsın!
gelin çocuklar! kumar masasına dizilip hep beraber ağlayalım! mazlumun kendinde kıyılana, zalimin mazlumda kıydığına ağlayalım! zalime daha çok ağlayalım çocuklar! zalimde beni ve kendinizi görün! ağlayanlardan olmak varken, ağlatanlardan olmak reva mı!
çocuklar size bir teklifim var! var mısınız!
gelin bir çete kuralım sizinle!
bir gözyaşı çetesi!
ve insanlığa gözyaşını öğretinceye kadar onları delik deşik edelim!
bıçaklarla değil, ıslak kirpiklerimizle
ne kadar hırsız, yankesici, dolandırıcı, katil, ırz düşmanı, zehir satıcısı, kumarbaz varsa alalım aramıza! ne kadar avukat, hakim, doktor, muharrir, tüccar, işçi, profesör, mühendis varsa alalım! acıyanları ve acınanları alalım, buyurun diyelim!
acımayı, merhameti cemiyete başlı başına şifa kabul edenler! birleşin!
insanlığa yeni kurtuluş yolu... katili tezgahtar, hırsızı kasadar, dolandırıcıyı tahsildar yapalım! bakalım saklı parayı çapan yankesici, açıkça eline teslim edilene ne yapar! korunanı vuran katil, bakalım bağrını açanlara ne yapar!
şüphe usulünün beslediği kötülük, itimat sistemi önünde büsbütün şahlanır mı, dize mi gelir görelim!
ve bunları anlatırken bir yandan da kendini dinleyenlerin üzerinde ne kadar bıçak, tabanca, jilet, tornavida varsa kendi üzerine alan reis bey ekler; çocuklar! bu bıçakları size ağlamayı ve acımayı öğrendiğiniz zaman vereceğim onlarla tavuk kesemez hale geldiğiniz zaman
ve o ara ani bir polis baskını olunca, kendini dinleyenlerden biri reis beyin eski bir reis olması sebebiyle aranmayacağını düşünerek bir eroin poşetini fark ettirmeden reis beyin cebine atar. üzerinde eroin, tabanca, bıçak, jilet ve tornavida gibi türlü suç aletleri ile yakalanan reis bey, şimdi yine mahkemede, ama bu defa sanık sıfatıyla bir reis karşısındadır!
reis bey merhamet! insanlara merhameti öğretmek! insandaki kötülük iktidarını hohlaya hohlaya yumuşatmak!
merhamet! hava gibi, su gibi muhtaç olduğumuz iksir! baş aşağı bir cemiyeti, başyukarı edecek bir kudret!
acımasızca idama götürdüğüm çocuk, bana buz çölünde yol alıyorsunuz! demişti.
hepimiz, bütün insanlık buz çölünde yol alıyoruz!
aldığımız nefesler bile sipsivri kayalar şeklinde donuyor! bakarken gözle bıçaklıyor, dinlerken kulakla zehirliyoruz! damak kirletiyor, el solduruyor!
bütün bunların kanunlarını bilmiyoruz da, kanun çıkarmaya kalkıyoruz! olur mu hiç! sen kaplanı yetiştir, besle, sonra pençe atıyor diye kement at, ipe çek! yazıktır kaplana! günahtır kaplana! merhamet!
hakim o halde ceza ölçüleri, hak, adalet ve kanunlar
lüzumsuz öyle mi?
reis bey öyle değil! bunlar, doktorun çare bulamayınca bütün bir uzvu budamaya mecbur kalması gibi iç tedavi üstünde tedbirler.
savcı -- efendim! merhamet ekmek olsa da, bütün insanlığa dilim dilim dağıtılsa; payına hiçbir şey düşmeyecek olan lanetli budur!
üstelik yüce reislik mak******* bitirimhanelere düşüp ipten kazıktan kurtulma insanlar arasında eroin çetesi kuran bu bedbahtın, karşınızda kurtarıcı edasıyla adalet dersi vermeye kalkışması tam bir şenaattir!
kendisine yine reislik makamındayken söylediği bir sözü hatırlatırım; bizi daima işlenen suçun cüzzamlı suratına bakmaktan kaçıran bu edebiyat esnaflığını bir yana bıraksınlar! ve bu görünen suçun görünmeyen bir yanı varsa onu ortaya döksünler!
reis bey sayın savcı beni eski anlayış ve prensiplerimle mahkum ettirmek istiyorlarsa; bilsinler ki, ben zaten onun mahkumuyum
reis beyin gönüllü avukatı -- muhterem reis bey! sayın savcıyı sanık sanılan büyük şahsiyetin fikirlerini, inançlarını ve ideallerini daha yakından anlamaya davet ediyorum. ancak bu takdirde onun bitirim yerinde ne aradığı anlaşılabilecektir. bütün dünya, kanunların ve hakim kürsüsünün tam hakkını verdikten sonra insandaki gizli ruh noktalarına, iç hakikatine eğilen, bu yüce hakikati arayan, onu aramanın işkenceli hayatını yaşayan bu adalet kahramanı karşısındadır!
büyük bir takdirle belirtelim ki; başkanı bulunduğum baro, şu anda bu yepyeni adalet kahramanını azizleştirmek için formül aramaktadır!
ne var ki reis bey ne kahramanlık, ne ödül ne de kendisine verilecek olan cezanın derdindedir. o artık bambaşka bir derdin ortağı, bambaşka bir yolun yoldaşıdır ve o yoldan, o buuddan konuşur, konuşur, konuşur
ben diyorum ki; her fert başucuna, suçlu benim! herkes suçsuz! levhasını asmalıdır!
ben diyorum ki; yegane kurtuluşumuz, herkesin herkesi affetmesindedir! daha ötesi kanunların sorumluluğuna girer. ama görüyorum ki anlatamıyorum hissediyorum ama anlatamıyorum! çocuk ağlayabilseydiniz anlayabilirdiniz! dedi.
ağladıkça anlıyorum. ağladıkça anlıyorum!
artık bütün mantık hesaplarımı kaybettim!
hem de öylesine kaybettim ki, amerikada bir cinayet işlense de dünya çapında bir ses sorsa, katil kim? benim! diye haykırabilirim!
soğuk kış geceleri köprü altında yatan çocukların vebali benim boynumda! gömleğimin yakasında!
isterse çareme adli tıp baksın! fakat bir hastaneye girsem de, kan kanseri çeken hastalar görsem; acaba onları bu hale ben mi getirdim? diye düşünüyorum!
ben ne yaptım! uykuda, baygınlıkta, annemin karnında, babamın kanında hangi cinayeti işledim! hangi mukaddesi kirlettim ki, kendimi gelmiş gelecek bütün fenalıkların tek sorumlusu biliyorum! dışımda ne arıyorlar!
içime doğru suçluyum ben! bir de kalkmış, belki kendimden birine, ondan öbürüne geçer, bir merhamet yangını çıkar, bütün ülkeyi sarar diye tımarhanelik bir hayalin peşine düşmüş gidiyorum
önce katil lakaplı kabadayı ayağa fırlayıp reis beyin cebine eroini ben koydum! diyerek, anladığı, muhabbet beslediği, merhamet ettiği reis beyi kurtarmak için suçu üstüne almak ister ve sonra ise asıl suçlu ayağa kalkıp suçunu itiraf eder
reis bey serbesttir artık; ama şüphesiz ki en büyük cezayı kendi kendisine vermiştir o ve akabinde tam kaldığı otelden çıkarken, kendi avukatlığını gönüllü olarak üstlenen istanbul barosu başkanı, diğer baro mensupları ve basın ordusundan oluşan bir grupla burun buruna gelir.
baro başkanı, muhterem reisimiz, istanbul barosu olarak size bir hediyemiz olacak. baromuz, günlerdir süren müzakereleri sonunda sizi fahri başkanlığa seçmiş bulunmaktadır. adalet anlayışına fikirleriniz ve hayatınızla getirdiğiniz mana, memleketimizden başlayarak dünya çapında bir hadise olmuştur! insanlığa baş döndürücü bir yükseklik getirdiniz! baromuz, adaletle merhametin sarmaş dolaş ahengini belirten bu plaketi, davanıza ve muzaffer çilenize bir karşılık olarak takdim ediyor, buyurun! der ve elindeki plaketi reis beye uzatır.
reis bey plaketi alır, kapatır ve arkasındaki katile dönerek,
katil! oğlum! al! bu ancak sana yakışır! sen benim aksime merhamet davasının lafazanı değil, ta kendisisin!
diyerek plaketi onun eline tutuşturur. sonra onun arkasında duran ve az önce evini ona açmak için samimi bir teklifte bulunan dadıya dönerek,
gelemiyorum dadı! gözyaşlarım kurur diye korkuyorum! der ve gider
merhamet! deriz tüm ruhumuzla
*
Alıntı(Ayten Çavuş Yağmur)
kendisi tarafından yargılanan oğlu için yardım isteyen yaşlı bir kadın ayaklarına kapanıp hıçkıra hıçkıra ağlarken,
gözyaşı suçun rengini soldurmaz! götürün şunu!
diyen, an be an buna benzer sert fotoğraflar veren ve
merhameti ne kelimeler, ne duygular var öğretemiyoruz da, sıra merhamete geldi mi herkes bülbül kesiliyor! ağızların iğrenç sakızı, idamlık suç!
diyerek niteleyen acımasız bir hakimdir.
ve henüz merhametin hakikati ile tanış olmadığı o zalim dönemlerinde günlüğüne karaladığı adalet notları,
ceza felsefesinde bir görüş vardır; bir masuma kıymaktansa, bir cürümlüyü serbest bırakmak yeğdir. ben de diyorum ki, cemiyette bir ferdi korumak için bin kişiye bu deli gömleğini giydirmekten kaçınmamalıdır! merhametin öldürdüklerine merhamet etmek, cemiyete karşı merhametsizliktir.
tümceleri ile seyreder.
ve bilindiği üzere reis bey, bu sert ve kesin dünya görüşünün büsbütün değişmesine neden olup kendisini adeta bir çağdaş dervişe çevirecek olan tarihi bir idam kararı verir ve peşin hükümleri, merhamet karşıtı köktenci tavrı ile verdiği bu idam kararı, kendisinin, kendi peşin hükümlerinin idamına dönüşür.
anne katilliği suçu ile haksız yere astırdığı genç, idam kararının hemen akabinde, hücresinde infazı beklediği günlerde
annemi ben öldürmedim! annemi ben öldürmedim!
diye sayıklamakta, şokta olan mahkumu hücreden dışarıya taşıyan gardiyanlarsa aralarında
yahu kardeşim, bildiğim kadarıyla insan yalan söyler ama yalan sayıklamaz.
diye konuşmakta; ancak sıradan insanların bile görebildiği bu ayrıntı, ne ilginçtir ki mürekkep yalamış bir ağır ceza hakimi tarafından görülememektedir.
ve idama mahkum edilen gencin infaza götürülmeden önce reis beyin başında bulunduğu heyetle karşılaştığı o meşhur sahne!
*
reis bey ölümü metanetle karşılamanız güzel. sizden yeni bir adam peydahlanmış, duruşmalardaki sanığa benzemiyorsunuz. yazık! avrupada felsefe tahsili, şu bu derken her şeyde yarım kalmak! sonra her türlü serserilik, kumar, eroin, nihayet anne katilliği! ağlanacak hal!
idama mahkum edilen genç etmeyin reis bey!
siz ağlayamazsınız! ağlayabilseydiniz, anlayabilirdiniz. siz merhametten, acıma duygusundan yalnız kötülük doğacağına inanmışsınız. yerine göre haklısınız. fakat ondan ne büyük iyilik doğacağını unuttuğunuz için, en büyük hakkı kaybediyorsunuz! rahmet kaldırılmış sizin kalbinizden! buz çölünde yol alıyorsunuz!
reis bey! mühürlü kalbinizin açılmasını dilerim.
*
bu tarihi cümleler ile bu cümlelerden kaynak alan merhamet ve şefkat yüklü nice yakarışın ağzında bir vird olup onu bambaşka bir hale taşıyacağından bihaber olan reis bey bu cümlelerden etkilenmez ve infaz gerçekleşir.
infazın gerçekleşmesinden günler sonra ise asıl suçlunun derin bir vicdan azabı ile adalete teslim olup her şeyi tüm açıklığıyla itiraf etmesi, reis beyin hayatındaki dev kırılmayı yaratır.
tüm değerleri, inançları, prensip ve görüşleri bir anda yerle bir olan reis bey, kendini derin bir vicdan azabı kuyusunun en dibinde bulur ve gözyaşını bir zafiyet, bir duygu sömürüsü olarak gören bu göz, gözyaşlarının kurumasından korkar hale gelmiş bir çağdaş dervişe dönüşür.
şimdi istifa etmiş, idama götürdüğü gencin mezarını yurt edinmiş bir münzevidir o ve mahkeme günü benim oğlum katil olamaz! o saatte benim evimdeydi, komşulardan gören var! diye feryat ederek mahkeme salonuna girip reis beye söz anlatmaya çalışsa da reis bey tarafından ciddiye alınmayan dadı da, ellerinde çiçeklerle evladının mezarı başındadır
dadı sen burada ha! ne zamandan beri seni bulmak,
yüzüne tükürmek geçiyordu içimden!
reis bey neden tükürmüyorsun? geldiğine iyi ettin dadı.
ben de seni arıyordum.
dadı ne yapacaktın!
reis bey beni affetmeni isteyecektim!
dadı eğer ben seni affedersem,
yeryüzünde suçu bağışlanmadık insan kalmaz!
reis bey yeryüzünde suçu bağışlanmadık insan kalmaması için
beni affet!
dadı aman allahım! sen o reis misin!
reis bey o adamım ama o reis değilim
dadı yoksa bu da kendini kurtarman için bir numara mı!
reis bey eğer varsa öyle bir numara, öğret de kurtulayım!
dadı allaha başvur! bende öyle bir kuvvet yok!
reis bey sen affet ki, allah da affetsin!
reis bey bambaşka bir uyanış ve insanlık şuuruyla o adamım ama o reis değilim
ve nihayetinde; insanı insan kılan vicdan sesini duyarak merhamet eden,
tüm acısına rağmen onun samimiyetine ve pişmanlığına inanan dadı ile birlikte idam edilen gencin mezarından çıkıp yan yana yürüyen reis beyin verdiği o resim
yaşadığı bu büyük depremle çağdaş bir dervişe dönüşen reis bey, artık mahkeme salonlarında, adalet kürsülerinde değil, daha önce bir kalemde kellerini aldığı suçluların mekanlarında, yurtlarında, ne kadar batakhane varsa oralardadır artık.
affı anlayınca, kendinizden başka her insanı mazur göreceksiniz! herkesi bu hale birbiri getirdi! herkes herkesi affetsin! başka ne çaremiz olabilir ki
virdi ile artık suçluların kol gezdiği akrep yuvalarını mesken tutar reis bey ve
bu akrep yuvalarında sabahlamaktan muradım; akreplerle halleşmek, onları okşamak!
der. ne çıkacak bundan? diyenlere yanıtı ise
yumuşayacaklar, ağlamayı öğrenecekler
olur. reis beyin bu sözünü hiç de gerçekçi bulmayanlar akrepler ağlamayı öğrenecekler ha! dediklerinde reis bey yeniden yanıtlar;
taşlar öğrenir de ağlamayı, akrepler öğrenmez mi! neredeymiş ağlayan taş!
diyenlere de yanıt hazırdır;
karşınızda ben
artık akrep yuvalarında akreplerle halleşmekte, onları okşamakta, onlara ağlamayı öğretmek muradı ile gece gündüz konuşmaktadır reis bey...
katil! sevgili oğlum! sendeki merhamet istidadını kimsede görmedim!
şu içinin gizli tarafını dışarı çıkarabiliyor musun, bütün mesele onda! nasıl öldürürsün! göz! bu renk renk rüyaları, bu en yakın zerreyi, en uzak yıldızları gören göz! ona nasıl toprak doldurursun! kalp dediğimiz, bütün gücümüzü veren bu esrarlı tulumbayı nasıl kırar parçalarsın!
gelin çocuklar! kumar masasına dizilip hep beraber ağlayalım! mazlumun kendinde kıyılana, zalimin mazlumda kıydığına ağlayalım! zalime daha çok ağlayalım çocuklar! zalimde beni ve kendinizi görün! ağlayanlardan olmak varken, ağlatanlardan olmak reva mı!
çocuklar size bir teklifim var! var mısınız!
gelin bir çete kuralım sizinle!
bir gözyaşı çetesi!
ve insanlığa gözyaşını öğretinceye kadar onları delik deşik edelim!
bıçaklarla değil, ıslak kirpiklerimizle
ne kadar hırsız, yankesici, dolandırıcı, katil, ırz düşmanı, zehir satıcısı, kumarbaz varsa alalım aramıza! ne kadar avukat, hakim, doktor, muharrir, tüccar, işçi, profesör, mühendis varsa alalım! acıyanları ve acınanları alalım, buyurun diyelim!
acımayı, merhameti cemiyete başlı başına şifa kabul edenler! birleşin!
insanlığa yeni kurtuluş yolu... katili tezgahtar, hırsızı kasadar, dolandırıcıyı tahsildar yapalım! bakalım saklı parayı çapan yankesici, açıkça eline teslim edilene ne yapar! korunanı vuran katil, bakalım bağrını açanlara ne yapar!
şüphe usulünün beslediği kötülük, itimat sistemi önünde büsbütün şahlanır mı, dize mi gelir görelim!
ve bunları anlatırken bir yandan da kendini dinleyenlerin üzerinde ne kadar bıçak, tabanca, jilet, tornavida varsa kendi üzerine alan reis bey ekler; çocuklar! bu bıçakları size ağlamayı ve acımayı öğrendiğiniz zaman vereceğim onlarla tavuk kesemez hale geldiğiniz zaman
ve o ara ani bir polis baskını olunca, kendini dinleyenlerden biri reis beyin eski bir reis olması sebebiyle aranmayacağını düşünerek bir eroin poşetini fark ettirmeden reis beyin cebine atar. üzerinde eroin, tabanca, bıçak, jilet ve tornavida gibi türlü suç aletleri ile yakalanan reis bey, şimdi yine mahkemede, ama bu defa sanık sıfatıyla bir reis karşısındadır!
reis bey merhamet! insanlara merhameti öğretmek! insandaki kötülük iktidarını hohlaya hohlaya yumuşatmak!
merhamet! hava gibi, su gibi muhtaç olduğumuz iksir! baş aşağı bir cemiyeti, başyukarı edecek bir kudret!
acımasızca idama götürdüğüm çocuk, bana buz çölünde yol alıyorsunuz! demişti.
hepimiz, bütün insanlık buz çölünde yol alıyoruz!
aldığımız nefesler bile sipsivri kayalar şeklinde donuyor! bakarken gözle bıçaklıyor, dinlerken kulakla zehirliyoruz! damak kirletiyor, el solduruyor!
bütün bunların kanunlarını bilmiyoruz da, kanun çıkarmaya kalkıyoruz! olur mu hiç! sen kaplanı yetiştir, besle, sonra pençe atıyor diye kement at, ipe çek! yazıktır kaplana! günahtır kaplana! merhamet!
hakim o halde ceza ölçüleri, hak, adalet ve kanunlar
lüzumsuz öyle mi?
reis bey öyle değil! bunlar, doktorun çare bulamayınca bütün bir uzvu budamaya mecbur kalması gibi iç tedavi üstünde tedbirler.
savcı -- efendim! merhamet ekmek olsa da, bütün insanlığa dilim dilim dağıtılsa; payına hiçbir şey düşmeyecek olan lanetli budur!
üstelik yüce reislik mak******* bitirimhanelere düşüp ipten kazıktan kurtulma insanlar arasında eroin çetesi kuran bu bedbahtın, karşınızda kurtarıcı edasıyla adalet dersi vermeye kalkışması tam bir şenaattir!
kendisine yine reislik makamındayken söylediği bir sözü hatırlatırım; bizi daima işlenen suçun cüzzamlı suratına bakmaktan kaçıran bu edebiyat esnaflığını bir yana bıraksınlar! ve bu görünen suçun görünmeyen bir yanı varsa onu ortaya döksünler!
reis bey sayın savcı beni eski anlayış ve prensiplerimle mahkum ettirmek istiyorlarsa; bilsinler ki, ben zaten onun mahkumuyum
reis beyin gönüllü avukatı -- muhterem reis bey! sayın savcıyı sanık sanılan büyük şahsiyetin fikirlerini, inançlarını ve ideallerini daha yakından anlamaya davet ediyorum. ancak bu takdirde onun bitirim yerinde ne aradığı anlaşılabilecektir. bütün dünya, kanunların ve hakim kürsüsünün tam hakkını verdikten sonra insandaki gizli ruh noktalarına, iç hakikatine eğilen, bu yüce hakikati arayan, onu aramanın işkenceli hayatını yaşayan bu adalet kahramanı karşısındadır!
büyük bir takdirle belirtelim ki; başkanı bulunduğum baro, şu anda bu yepyeni adalet kahramanını azizleştirmek için formül aramaktadır!
ne var ki reis bey ne kahramanlık, ne ödül ne de kendisine verilecek olan cezanın derdindedir. o artık bambaşka bir derdin ortağı, bambaşka bir yolun yoldaşıdır ve o yoldan, o buuddan konuşur, konuşur, konuşur
ben diyorum ki; her fert başucuna, suçlu benim! herkes suçsuz! levhasını asmalıdır!
ben diyorum ki; yegane kurtuluşumuz, herkesin herkesi affetmesindedir! daha ötesi kanunların sorumluluğuna girer. ama görüyorum ki anlatamıyorum hissediyorum ama anlatamıyorum! çocuk ağlayabilseydiniz anlayabilirdiniz! dedi.
ağladıkça anlıyorum. ağladıkça anlıyorum!
artık bütün mantık hesaplarımı kaybettim!
hem de öylesine kaybettim ki, amerikada bir cinayet işlense de dünya çapında bir ses sorsa, katil kim? benim! diye haykırabilirim!
soğuk kış geceleri köprü altında yatan çocukların vebali benim boynumda! gömleğimin yakasında!
isterse çareme adli tıp baksın! fakat bir hastaneye girsem de, kan kanseri çeken hastalar görsem; acaba onları bu hale ben mi getirdim? diye düşünüyorum!
ben ne yaptım! uykuda, baygınlıkta, annemin karnında, babamın kanında hangi cinayeti işledim! hangi mukaddesi kirlettim ki, kendimi gelmiş gelecek bütün fenalıkların tek sorumlusu biliyorum! dışımda ne arıyorlar!
içime doğru suçluyum ben! bir de kalkmış, belki kendimden birine, ondan öbürüne geçer, bir merhamet yangını çıkar, bütün ülkeyi sarar diye tımarhanelik bir hayalin peşine düşmüş gidiyorum
önce katil lakaplı kabadayı ayağa fırlayıp reis beyin cebine eroini ben koydum! diyerek, anladığı, muhabbet beslediği, merhamet ettiği reis beyi kurtarmak için suçu üstüne almak ister ve sonra ise asıl suçlu ayağa kalkıp suçunu itiraf eder
reis bey serbesttir artık; ama şüphesiz ki en büyük cezayı kendi kendisine vermiştir o ve akabinde tam kaldığı otelden çıkarken, kendi avukatlığını gönüllü olarak üstlenen istanbul barosu başkanı, diğer baro mensupları ve basın ordusundan oluşan bir grupla burun buruna gelir.
baro başkanı, muhterem reisimiz, istanbul barosu olarak size bir hediyemiz olacak. baromuz, günlerdir süren müzakereleri sonunda sizi fahri başkanlığa seçmiş bulunmaktadır. adalet anlayışına fikirleriniz ve hayatınızla getirdiğiniz mana, memleketimizden başlayarak dünya çapında bir hadise olmuştur! insanlığa baş döndürücü bir yükseklik getirdiniz! baromuz, adaletle merhametin sarmaş dolaş ahengini belirten bu plaketi, davanıza ve muzaffer çilenize bir karşılık olarak takdim ediyor, buyurun! der ve elindeki plaketi reis beye uzatır.
reis bey plaketi alır, kapatır ve arkasındaki katile dönerek,
katil! oğlum! al! bu ancak sana yakışır! sen benim aksime merhamet davasının lafazanı değil, ta kendisisin!
diyerek plaketi onun eline tutuşturur. sonra onun arkasında duran ve az önce evini ona açmak için samimi bir teklifte bulunan dadıya dönerek,
gelemiyorum dadı! gözyaşlarım kurur diye korkuyorum! der ve gider
merhamet! deriz tüm ruhumuzla
*
Alıntı(Ayten Çavuş Yağmur)