Rahim ağzı kanseri hakkında her şey

ďυЧGυ '

Bayan Üye
Şikayet
Klinik belirti görülmeden önceki dönemde hastalığa özgü bir şikayet yoktur. Rahim ağzı kanseri hastalarında en sık görülen şikayet düzensiz, aralıklı olarak süregelen, vajinal kanamadır. Kanama zaman zaman aşırı olabilirse de genellikle az miktarda lekelenme şeklindedir. Cinsel birleşme sonrası daha bariz hale gelebilir. İlerlemiş hastalıkta, tümörün bölgesel ,yanlara doğru yayılımına bağlı olarak ağrı, bacakta şişme (Resim 1), idrarda kanama, rektal kanama, pis kokulu sürekli bir vajinal akıntı gibi geniş bir yelpaze içinde muhtelif şikayetler olabilir.

Resim 1- Rahim ağzı(serviks) kanserine bağlı , tümörün damar üzerine bası yapması ve lenf drenajını bozması nedeni ile bacakta oluşan şişlik (T.Beşe-özel arşiv)

Resim 2- Rahim ağzı (serviks ) kanseri (T.Beşe –özel arşiv)

Bulgular ve Tanı
Vajinal muayene yapıldığında, rahim ağzında aşikar tümöral bir yapı saptanabilir (Resim 2). Bazı olgularda vajene yayılım olduğu da görülebilir. Tümöral dokunun enfekte olmasına bağlı olarak, kanlı,kötü kokulu bir akıntı da saptanabilir. Tümöral dokudan aktif kanama olursa , kanamayı durdurmak için tümör üzerine tampon uygulanarak, hasta gözlem altında tutulmalıdır. Vajinal tampon uygulamasına rağmen kanamanın durmadığı olgularda rahmi ve tümörü besleyen damarların içine jel kıvamında madde vererek tümörün kan akımını azaltmak (embolizasyon) işlemi yapılabilir. Kanamayı geçici olarak bir dönem için durdurur.

Gözle görülen bir patoloji saptandığında, histopatolojik tanı için bu dokudan biyopsi yapılmalıdır. Vajinal muayeneyi takiben mutlaka parmak ile makattan (rektal) muayene de yapılmalıdır. Tümörün rahim boynunun yanlarına yayılıp yayılmadığı (parametriyum tutulumu) makattan yapılan muayenede daha kolay değerlendirilir

Radyolojik olarak tümörün boyutu , önde idrar kesesi, arkada ise makat- kalın barsak ilişkisi, ve tümörün rahim boynu yanlarına (parametriyum) yayılım yapıp yapmadığı MR ile çok daha iyi değerlendirir. Uzak organ yayılımı veya lenf bezlerinde büyüme olup olmadığı MR veya PET CT ile değerlendirilebilir. Ancak, MR veya PET CT ile saptanan her lenf bezi büyüklüğü kanserli hücrelerin yüzde yüz lenf bezlerine yayıldığı (metastaz) anlamına gelmez. bezi büyüklüğü kanserli hücrelerin yüzde yüz lenf bezlerine yayıldığı (metastaz) anlamına gelmez. PET-CT veya MR ile lenf bezi tutulumu olduğu söylenen olguların %20-30 kadarında patolojik incelemede kanserli hücre metastazı saptanmaz. Dolayısı ile, radyolojik yöntemler mutlak doğru sonucu verememektedirler. Ancak, günümüzde ki en iyi radyolojik inceleme yöntemleri MR veya PET-CT dir. Vajinal yol ile yapılan ultrasonografik inceleme serviks kanseri olgularında, hastalığın değerlendirilmesi için iyi bir yöntem değildir. Tümör boyutu arttıkça, rahim ağzı (serviks) bölgesinde kitlesel bir yapı gözlenebilir. Ancak , tümörün komşu organlar ile ilişkisi ultrasonografi ile net olarak değerlendirilemez.




Preinvaziv (Kanser öncesi) Servikal Patolojilerin Tanı ve Tedavisi

Günümüzde human papiloma virüs (HPV) rahim ağzında kanser öncesi hücre bozulmasının etkeni olarak kabul edilmektedir. Servikal smear (Pap test ) erken teşhis için bu amaçla günümüzde en yaygın olarak kullanılan tarama yöntemidir. Smear sonucu şüpheli (tanımı tam olarak yapılamayan atipik skuamöz hücre, ASC-US) gelen olgularda, 3 ay sonra smear tekrarı veya HPV DNA tip tayini veya kolposkopik inceleme yöntemlerinden birisi seçilebilir. Smear sonucu şüpheli ( LGSIL- HGSIL-AGUS) gelen olgularda direk olarak kolposkopik inceleme yapılmalıdır.. Kolposkopik incelemede pozitif bulgu saptanırsa ( aseto-beyaz alan, puktuasyon, mozaik ) kolposkopi altında biopsi yapılmalıdır. Eğer alınan dokunun patolojik incelemesinde hücre bozukluğu (CIN- displazi) saptanırsa rahim ağzı LEEP konizasyon ( Loop elektrocerrahi eksizyon işlemi) veya bistüri ile yapılan ve soğuk konizasyon adı verilen yöntem ile çıkartılmalıdır. Glanduler atipi (AGUS) saptanan hastalarda ek olarak rahim boynundan (endoservikal) ve rahim içinden küretaj da yapılmalıdır. Konizasyon hem teşhis yöntemidir hem de tedavi için yeterli olabilir.


Patoloji , Davranış ve Yayılım

Rahim ağzında kanser öncesi hücre değişikliği saptandığında , patoloji rahim ağzı derisinde (epitel) içinde sınırlıdır. Epitel içinde kan ve lenf damarı bulunmadığından , bu tip olguların yayılma (metastaz) olasılığı yoktur. Rahim ağzı kanseri denilen durumda ise kanser hücreleri tüm epitel tabakasını doldurmuş ve epitel altı tabakaya girmiştir. Deri (epitel) altı bölgesinde kan ve lenf damarları vardır. Kanser hücreleri bu damarlar içine girerek uzak yerlere yayılabilirler.

Rahim ağzı kanserlerinin doku tipi olarak %80-85’i skuamöz hücreli kanserlerdir. %15-20 adenokanserler görülür. Diğer histolojik tipler nadir görülürler. Rahim ağzı kanserinde kanserli dokunun epitel altı tabakaya yayılma derinliğine ve lenf yollarına girme özelliğine bağlı olarak lenf bezi veya uzak organ metastazı yapma olasılığı mevcuttur.Rahim ağzı kanseri genellikle bölgesel olarak yayılan bir hastalıktır. Metastazlarını genellikle lenf yolları ile yapar. Kan damarı yolu ile organ metastazı çok daha az oranda gözlenir.


Rahim Ağzı (Serviks) Kanserinin Evrelemesi:

Serviks kanseri evrelemesi kliniko-patolojik evrelemedir. Yani hem elle muayene ve radyolojik inceleme hem de alınan dokunun patolojik inceleme sonuçlarının tümünün birlikte değerlendirilmesi ile yapılır. Diğer tüm jinekolojik kanserler ameliyat sonrası patolojik incelemeyi takiben yapılırken, serviks kanseri ameliyat öncesi evrelendirilir (Tablo 1). Elle yapılan vajinal ve makat yolu ile yapılan muayeneyi takiben yapılan değerlendirme rahim ağzı kanserinin evrelendirilmesinde ki esas unsurdur. Elle muayene aşırı şişman hastalarda tercihan genel anestezi altında yapılmalıdır. Rahim ağzının çıkartılması (LEEP-konizasyon) veya alınan biyopsi bulguları evrelendirmenin patolojik ayağını oluşturur.

Radyolojik olarak tüm karın bölgesinin MR bulguları da , evrelendirme öncesi değerlendirilmesi gereken diğer bir unsurdur. Büyük olmayan servikal tümörlerde, genellikle idrar kesesi (sistoskopi) ve barsağın (rektoskopi) endoskopik olarak incelenmesine gerek yoktur. Ancak, şüphe duyulan her olguda endoskopik inceleme de mutlaka yapılmalıdır. Tüm bu bulgular birlikte değerlendirilerek, hastanın evrelemesi yapılmalı ve tedavi planlanmalıdır.


Tablo 1- Serviks kanserinin evrelemesi (kliniko-patolojik)

Evre

1a1-
3 mm ye kadar stromal invazyon , invazyon genişliği 7 mm ye kadar.

1a2-


3-5 mm arası stromal invazyon , invazyon genişliği 7 mm ye kadar.

1b1-


Tümör çapı 4 cm den küçük

1b2-


Tümör çapı 4 cm den büyük

2a-


Vajinal yayılım 2/3 üst vajende sınırlı

2b-


Tümöral yayılım tek veya çift taraflı parametriyuma yayılmış, ancak leğen kemiği duvarına kadar ilerlememiş.

3a-
Vajinal yayılım 1/3 alt vajene kadar uzanmış

3b-


Tümöral yayılım leğen kemiği yan duvara kadar ulaşmış. Böbreklerde şişme (hidronefroz) oluşmuş

4a-


İdrar kesesi ve kalın barsak (rektum) mukoza tutulumu mevcut

4b-
Uzak metastaz


Rahim Ağzı Kanserinin Tedavisi

Genel olarak evre Ia ve IIa arası hastalar cerrahi ile tedavi edilirler. Kanser rahim boynunun yanlarına (parametriyuma) yayıldığında (evre IIb ve sonrası), cerrahi yerine radyoterapi ilk tedavi seçeneği olur. Genç, cinsel yaşamı devam eden, çocuk isteği olan hastalarda cerrahi ilk tedavi seçeneği olarak düşünülmelidir. Rahim ağzında bulunan tümör hacmi büyüdükçe, cerrahi sonrası radyoterapi uygulama gereksinimi arttığı için, evre Ib2 hastaların tedavisinde kemo-radyoterapi ilk tedavi seçeneği olarak düşünülebilir. Ancak, genç bir hastada evre Ib2 bir kanser saptanırsa dahi , cerrahi ilk seçenek olmalıdır.
Resim 3- Rahimin basit olarak çıkartılması.
Tip I Histerektomi
(T.Beşe-özel arşiv)

Genç bir hastada, özellikle skuamöz hücreli kanserlerde, yumurtalıklar ışın alanının dışına asılmalıdır. Ameliyat sonrası eğer radyoterapi yapılma gereksinimi ortaya çıkar ise, yumurtalıkların alacağı ışın dozu oldukça azaltılmış olur. Adeno kanserlerde ortalama %5 , skuamöz hücreli kanserlerde ise %1 oranında yumurtalık yayılımı (metastaz) olasılığı mevcuttur.

Dolayısı ile adeno kanser tanısı koyulan olgularda , hasta genç dahi olsa yumurtalıkların ışın alanının dışına alınması veya yumurtalıkların alınması kararı hasta ile tartışılarak alınmalıdır. Genç, cinsel yaşamı devam eden hastalarda ilk seçenek, cerrahi tedavidir.

Evre 1a1, konizasyon sonrası lenf bezlerine giden lenf damarlarında yayılım (lenfovasküler tutulum) olmayan , cerrahi sınırlar negatif genç ve çocuk isteyen bir hastada konizasyon yeterli olabilir. Çocuk isteği yoksa sadece rahmin çıkartılması (tip I - basit histerektomi ) yeterli cerrahi yaklaşımdır (Resim 3 ). Bu hastalarda lenf bezi yayılım olasılığı yok veya çok düşük olduğu için ( %0-0.2) lenfadenektomi genellikle önerilmez.


Evre 1a2; doğurganlığını tamamlamış kişilerde genel yaklaşım rahmin geniş olarak çıkartılması (tip II histerektomi) + pelvik ve paraaortik lenfadenektomidir. Lenf bezi tutulumu %6 civarındadır.

Çocuk doğurmak isteyen hastalarda ise rahim ağzının ve parametriyum adı verilen bölgenin geniş olarak çıkartılması ama rahimin iç tabakası bölgesinin hastada bırakılması ( radikal trakelektomi ) ve lenf bezlerinin ( pelvik ve paraaortik lenfadenektomi) çıkartılması uygun yaklaşımdır.

Çocuk doğurmak isteyen hastalarda diğer bir yaklaşım konizasyon sonrası eğer patolojik incelemede lenf bezine giden lenf damarlarına yayılım (lenfovasküler invazyon) yoksa ve kanserli bölge çıkartılan dokunun içinde kalacak şekilde çıkartılmış ise ve cerrahi sınırlarda tümör yoksa , doğum sonrası rahmin çıkartılması kaydı ile hastanın onayı alınarak, konizasyon + pelvik ve paraaortik lenfadenektomi de bir seçenek olarak düşünülebilir.

Evre 1b1 ; tip III histerektomi + pelvik ve paraaortik lenfadenektomidir. Tip III histerektomide parametriyum adı verilen rahim boyun kısmının yanlarında bulunan ve kanser hücrelerinin yayılma ihtimali olan doku ve vajenin üst 1/3 kısmı çıkartılır (Resim 4 ).

Çocuk isteyen hastalarda, özellikle tümör çapı 2 cm den küçük olanlarda radikal trakelektomi + pelvik ve paraaortik lenfadenektomi, uterusun korunarak fertilitenin devamı için uygun olan cerrahi seçenektir.

Evre 1b2 ; cerrahi tedavisi tip III histerektomi + pelvik ve paraaortik lenfadenektomidir.

Ameliyat yaptıktan sonra, patolojik inceleme sonucuna göre, cerrahi sınır pozitif olan veya lenf bezlerinde kanserli hücre yayılımı saptanan hastalara, kemo-radyoterapi yapılmalıdır.

Jinekolojik Kanserler Anasayfa

Resim 4-

Rahim boynunun her iki yanındaki gözenekli dokunun (parametriyum) geniş olarak ve üst 1/3 vajen bölgesinin (Tip III histerektomi ) ve lenf bezlerinin çıkartılması (T.Beşe-özel arşiv).




İlk Tedavi Olarak Radyoterapi Sonrası Hastalığın Devam Ettiği Olgulara Yaklaşım

Radyoterapi sonrası, özellikle büyük hacimli tümörlerde, ortalama 3 aylık süre geçmesine rağmen tümörün silinmediği olgularda cerrahi yapılmalıdır. Cerrahinin tipi başlangıç evresine göre karar verilmelidir. Parametriyal tutulum olmayan ,rahim ağzında sınırlı tümörlerde (ör:evre Ib2) tip III histerektomi yeterli olabilir. Ancak , başlangıçta parametriyal tutulum olan veya MR bulgusuna göre önde serviks-idrar kesesi, arkada ise serviks-kalın barsak sınırları silinmiş olan olgularda ekzenteratif cerrahi yapılmalıdır. Ameliyatın nasıl yapılacağı ameliyat sırasında saptanan bulgulara göre değişiklik gösterebilir.


Hastalığın Tekrar Etmiş Olduğu Rahim Ağzı Kanserine Yaklaşım

İlk tedavi olarak cerrahi yapılıp takip edilen ancak daha sonra hastalık tekrarlaması olan hastalarda kemo-radyoterapi yapılmalıdır. İlk tedavi olarak ameliyat yapılmayıp kemo-radyoterapi yapılan ve daha sonra hastalık tekrar eden hastalarda ise rahim, idrar kesesi ve kalın barsak ile birlikte (ekzenteratif cerrahi) çıkartılır. Ekzenterasyon için tümörün sınırlı olmuş olması ,uzak yerlere yayılmamış olması gereklidir. Cerrahinin amacı , cerrahi sınır negatif olacak şekilde tümörün çıkartılması olmalıdır. Leğen kemiğine kadar yayılmış tümör , siyatik sinir basısına bağlı bacak ağrısı , damar basısına bağlı bacak ödemi, ekzenteratif cerrahi girişim için ameliyatı engelliyen durumlardır. Ameliyat öncesi uzak yayılım olup olmadığı ekarte edilmelidir. MR ve PET-CT (pozitron emisyon tomografisi) bu amaçla kullanılan radyolojik yöntemlerdir. Böbrek yollarını değerlendirmek için böbrek filmi (IVP) çekilebilir. Ekzenteratif cerrahinin tipi, hastalığın bölgesel yayılımına göre seçilmelidir. Bazı olgularda sadece rahim ve idrar kesesi (anterior ekzenterasyon ) bazı hastalarda ise rahim ve kalın barsağın ( posterior ekzenterasyon) çıkartılması gerekli olabilir. Bu gibi durumlarda idrar yolları ve barsak karın ön duvarına ağızlaştırılır. İdrar yollarının karın cildine ağızlaştırılması için ince barsaktan yararlanılır ve idrar boruları (üreter) barsak bölümleri kullanılarak karın cildine ağızlaştırılır. Hasta bundan sonraki yaşamında idrarını ve / veya büyük abdestini torbalara yapmak durumunda kalır​
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
---> Rahim ağzı kanseri hakkında her şey

kadinhastaliklarijineko.jpg



Resim 1- Rahim ağzı(serviks) kanserine bağlı , tümörün damar üzerine bası yapması ve lenf drenajını bozması nedeni ile bacakta oluşan şişlik
 
---> Rahim ağzı kanseri hakkında her şey

rahimagzikanserijinekol.jpg



Resim 4-

Rahim boynunun her iki yanındaki gözenekli dokunun (parametriyum) geniş olarak ve üst 1/3 vajen bölgesinin (Tip III histerektomi ) ve lenf bezlerinin çıkartılması
 
---> Rahim ağzı kanseri hakkında her şey

rahimkanserijinekolog.jpg



Resim 5–

Rahim ve idrar kesesinin birlikte çıkartılması (anterior ekzenterasyon) ve sonrasında idrar
borularının ince barsak kullanılarak karın cildine yapılan ağızlaştırma
 
---> Rahim ağzı kanseri hakkında her şey

kadinhastaliklarirahima.jpg


Resim 6-

İdrar kesesi ve kalın barsak arasında ki tümör tüm dış genital bölge ile birlikte çıkartılmış (Total ekzenterasyon)
 
---> Rahim ağzı kanseri hakkında her şey

Rahim ağzı kanseri aşısı



Aşının etkili olması için kaç kere yapılması gerekiyor?
9 - 26 yaş arasındaki bayanlara 0 - 2. ve 6. aylarda 3 doz olarak uygulanıyor.

* Aşı uygulandıktan ne kadar süre sonra etkisini gösteriyor?
Aşının uygulanması ile HPV’ye karşı oluşan antikor düzeyleri ölçülür.
Uzun süreli takip çalışmalarında da aşı alan gruptaki HPV enfeksiyonları ile plasebo alan gruptaki HPV enfeksiyonları kıyaslanır ve böylelikle klinik etkinlik ortaya çıkar.
Şu an eldeki verilere göre, aşı 5 yıl boyunca etkili düzeyde antikor yanıtı oluşturuyor.
Çalışmalar koruyuculuk süresi üzerinde halen devam ediyor ve ilk veriler 5 yıldan daha uzun süreli korumayı vaat ediyor.

* Aşı hangi HPV tiplerine karşı koruma sağlıyor?
Aşı HPV 6, 11, 16, 18 tiplerini içeriyorr. HPV 16 ve 18 dünya üzerindeki rahim ağzı kanserlerinin yüzde 70’den fazlasına neden olurken, HPV 6 ve 11 ise dünya üzerindeki genital siğillerin yüzde 90’nından fazlasında sorumlu tutuluyor.

* Türkiye’de rahim ağzı kanseri görülme sıklığı nedir?
Dünya çapında toplanan GLOBOCAN verilerine göre ülkemiz, rahim ağzı kanser sıklığı 100 bin’de 9,3’den düşük olan ülkeler grubunda yer alıyor. T.C. Sağlık Bakanlığı Kanserle Savaş Dairesi verilere göre bir lokal çalışmada, rahim ağzı kanseri sıklığının yaklaşık 100 bin’de 5 olduğu tahmin ediliyor. Dünya çapında konuya bakacak olursak, yılda yaklaşık 500 bin kadına rahim ağzı kanseri teşhisi konulup, yine yaklaşık 250 bin kadın bu kanser nedeni ile hayatını kaybediyor. Kabaca bir hesapla her 2 dakikada bir kadın, bu hastalıktan yaşamını yitiriyor.

* Yeni MSD aşısını ne zaman yaptırabileceğiz?
MSD aşısı, Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) tarafından 9 Haziran 2006 tarihinde onaylandı. Yeni MSD aşısı için yapılan başvurular halen beş kıtada, ülkelerin ruhsatlandırma kurumlarında değerlendirme aşamasında. Ruhsat başvurusu yapan ülkeler arasında Türkiye de bulunuyor.​
 
---> Rahim ağzı kanseri hakkında her şey

Rahim ağzı kanseri artıyor


Uzmanlar, referans hastanesi olan ve Türkiye genelinde 5 bölgeden hastaların başvurduğu Etlik Zübeyde Hanım Kadın Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi kayıtlarına göre, altı yıl önce rahim ağzı kanserinin Türkiye'de en çok Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgesi'nde, iller içinde de Şanlıurfa'da görüldüğünü tespit etti.

'Türk Alman Jinekoloji Eğitim ve Araştırma Vakfı Başkanı Cihat Ünlü, jinekolojik hastalıklar, meme kanseri ve gebelik konusunda farkındalığı artırmak ve anne bebek ölümlerinin önlenebilmesini sağlamak amacıyla yürütülen ''Sadece Benim İçin'' projesinin ikinci ayağının gerçekleştirildiği Şanlıurfa'da, rahim ağzı kanserinin Human Papilloma Virüs (HPV) adı verilen mikrop aracılığıyla genellikle erkekten kadınlara bulaştığını söyledi.

HPV mikrobunun erkeğin cinsel teması sonucu kadına taşınarak rahim ağzı kanserine yol açtığını vurgulayan Ünlü, hastalığın Türkiye'de en fazla Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki kadınlar açısından risk oluşturduğunu belirtti.​
 
---> Rahim ağzı kanseri hakkında her şey

HANGİ KADINLAR RAHİM AĞZI KANSERİ AÇISINDAN RİSKLİ GRUPTADIRLAR?


* Erken yaşta cinsel ilişkiye başlayan kadınlar
* Genital hijyeni kötü olan kadınlar
* Çok eşli kadınlar
* Hayat kadınları
* Kocası çok eşli kadınlar
* Cinsel yoldan bulaşan hastalıklara yakalanan kadınlar (HPV vb.)
* Sosyoekonomik düzeyi düşük olan kadınlar
* Sigara içen kadınlar
* C vitamini, karoten, folik asit eksikliği olan kadınlar
* Çok sık vajinal duş yapan kadınlar
 
---> Rahim ağzı kanseri hakkında her şey

Pap Smear Testi'nin Tanımı


Serviks (rahimağzı) kanseri vajina yüzeyini döşeyen dokuyla serviksin iç yüzeyini döşeyen dokunun kesiştiği transformasyon zonu (değişim bölgesi) adı verilen yerde başlayan bir kanser türüdür. Serviksin iç yüzeyini döşeyen epitel hücreleri glanduler (salgı yapıcı) özellikler taşırken, vajinanın hücreleri dokuyu dış etkenlere korumakla görevli skuamöz (yassı epitel ) yapıda hücrelerdir. Buraya transformasyon (değişim) bölgesi adı verilmesinin nedeni bu bölgede birbirinden farklı bu iki hücre türünün komşulukta olması ve değişik yapıları nedeniyle sürekli birbirleriyle “geçimsiz” olmalarıdır.Değişim bölgesinde her iki hücre türü de sınırlarını genişletme çabasındadırlar ve bu nedenle bu kesişim bölgesinde adeta “savaş” halindedirler. Bölgede sürekli bir yıkım-yenilenme sözkonusudur.

Bu esnada sürekli olarak bazı hücreler atılır ve yenisiyle değiştirilir. İşte papsmear incelemesi bölgedeki hücrelerin buradan muayene esnasında alınıp mikroskop altında incelenmesidir. Serviks kanseri sıklıkla ilk önce değişim bölgesinden başladığından bu bölgeden toplanan hücrelerin mikroskopla incelenmesi bize değerli bilgiler verir. Buradan toplanan hücrelerin mikroskop altındaki yapısal özelliklerine bakarak hücrelerin normal yenilenme sürecinde mi olduğu, hücrelerde kanserleşme eğilimi olup olmadığı belirlenebilir ve ileri durumlarda kanserleşmiş hücrelerin kendisi gözlenebilir.Serviksin değişim bölgesinde hücrelerde habisleşme yönünde değişiklikler başladığında bu kendini mikroskop altında “atipik görünüm” şeklinde gösterir. Atipik tanımı burada alışılmışın dışında hücreler görüldüğünü anlatmakla birlikte her atipik görünüm kanserleşme eğilimini yansıtmaz.


Atipik hücreler gözlendiğinde patolog önerisine göre ya papsmear ilaç tedavisi sonrası tekrarlanır, ya da aşağıda anlatılacağı gibi biyopsi alınarak ileri inceleme yapılırServiks kanseri uzun bir “kuluçka dönemi” olan bir hastalıktır. Hücrelerde atipikleşme yani şekil bozuklukları başlamasından kanser oluşumuna kadar geçen süre 5-10 yıldır. İleri evrelere geldiğinde tedavi şansı düşük, erken evrelerde (henüz başlamadan önce) yakalandığında ise tedavi şansı çok yüksek bir kanser türüdür.Bu da erken tanının tedavi açısından ne kadar önemli olduğunu gösterir.Papsmear 1941′den beri kullanılan bir kanser tarama testidir ve bugüne kadar geliştirilmiş kanser erken tanı yöntemleri arasında en etkili olanıdır. A.B.D.’de kullanılmaya başlandığından bugüne kadar serviks kanserinden ölümde %70 oranında azalma gerçekleşmiştir.


Ne yazık ki böyle etkili bir yöntem olmasına karşın ülkemizde kadınlarımızın çoğu bu yöntemi bilmemekte ya da gözardı etmektedirler. Serviks kanserine yakalanan kadınların sorgulamasında %80′inden fazlasında bu testin hiçbir zaman yapılmadığı ya da düzenli olarak yapılmadığı ortaya çıkmaktadır....Papsmear jinekolojik muayenenin bir parçasıdır ve muayenenin spekulumla (”metal aletle”) inceleme aşamasında serviks ve iç kısmına yerleştirilen genellikle fırça şeklindeki özel bir çubuk yardımıyla serviks salgısı ve beraberinde hücre alınmasından ibarettir. İşlem 15-30 saniye sürer ve tümüyle ağrısızdır. İşleme bağlı olarak ve özellikle enfeksiyonu olanlarda hafif kanama olsa da kısa zamanda kendiliğinden durur.Çubuğun uç kısmında toplanan hücreler daha sonra lam adı verilen mikroskop camına sürülerek yayılır ve hemen özel bir sprey sıkılarak ya da özel bir sıvıda bekletmek yardımıyla fikse edilir ve korunma altına alınırlar.


Bu fiksasyon (sabitleme) işlemi papsmeardan daha iyi sonuç alınabilmesi açısından önemlidir. Fikse edilmiş bu lam (teknik adı yayma preparat) laboratuarda özel boyalarla boyanır ve daha sonra patoloji uzmanı tarafından dikkatlice incelenir. Sonuç yaklaşık bir hafta içinde çıkar.Gebelikte papsmear uygulanabilir mi? En uygunu gebelik planlandığında jinekoloji uzmanına başvurulması ve bu esnada rutin jinekolojik muayenede papsmear alınmasıdır. Bunun mümkün olmadığı durumlarda gebeliğin erken dönemlerinde veya şüpheli bir durum olduğunda (aşırı akıntı, ilişki sonrası kanamanın başka bir nedene bağlanamaması gibi) gebeliğin herhangi bir döneminde alınabilir ve düşük ya da erken doğuma yolaçması beklenmez. . Papsmear incelemesi ne gibi bilgiler verir? Papsmear incelemesi esas olarak bir kanser tarama testidir. Temel hedefi serviks kanserinin en erken evrelerini yakalamaktır. Kanserin kesin tanısı serviksten biyopsi alınarak dokunun incelenmesiyle konur.


Ancak her kadına biyopsi almak yerine papsmear incelemesinde şüpheli bulgulara rastlandığında biyopsi almak elbette ki daha etkili bir yöntemdir. İşte papsmear incelemesi, kanser şüphesi olan olguların yakalanmasına ve bu kişilere kolposkopi (jinekolojik muayenede dokuları büyüterek görmede kullanılan özel alet) altında biyopsi alınmasına olanak tanır. Papsmear incelemesinde ek olarak bakteri (bakteriyel vajinozis), protozoa (trikomonas), mantar (candida) ve virüs enfeksiyonlarının da (HPV enfeksiyonu ya da genital siğil) dolaylı olarak tanısı konabilir. HPV (Human papilloma virus) enfeksiyonu hiç bir belirti vermese de papsmearda HPV tarafından enfekte olmuş hücrelerin (koilosit hücreleri) görülmesiyle ortaya çıkarılabilir. HPV enfeksiyonuyla serviks kanseri arasındaki yakın ilişki nedeniyle bu tanı önemlidir.


Papsmear bazı durumlarda vajina ve endometrium (rahim iç tabakası) kanseri hakkında da dolaylı bilgiler verebilirHalk arasında “yara” olarak bilinen hastalık aslında değişim bölgesinin serviks hücreleri lehine genişlemesinden başka bir şey değildir. Yukarıda bahsettiğimiz “savaşı” serviksin glanduler hücreleri kazanmış ve vajinanın yassı epitel hücrelerini erozyon yoluyla “eriterek” kendi sahalarını genişletmişlerdir. Bu yüzden de spekulum muayenesinde serviks üzeri kızarık bir görünüm arzeder. Erozyon akıntı şikayeti dışında bir şikayet yapmayabilir ve çoğu durumda muayene esnasında tesadüfen saptanır. Servikal erozyon kanser veya kanser öncüsü lezyonlarla karışabileceğinden, saptandığında mutlaka smear alınarak durum değerlendirmesi yapılmalıdır. Smear raporunda da erozyon tanısı doğrulanır.


Erozyon, papsmear incelemesi yapıldıktan sonra mutlaka kriyoterapi ile (dondurarak) veya koterizasyonla (yakılarak) giderilmeli ve değişim bölgesi eski haline getirilmelidir....Papsmear ne sıklıkla uygulanmalıdır? Cinsel yönden aktif hale gelen her kadın yıllık jinekolojik muayeneler için başvurmalı ve bu esnada papsmear kontrolleri yapılmalıdır. İki normal papsmear sonrası, papsmear yapılma sıklığı iki yılda bire indirilebilir. Yıllık jinekolojik muayeneler ömürboyu sürdürülmelidir.Papsmear için en uygun zaman siklusun hangi günleridir? Smear için en uygun zaman adet kanaması tamamen bittikten sonraki günlerdir. Adet kanaması ya da başka bir nedenle kanama olduğunda papsmear alınsa da teknik zorluklar nedeniyle yorumlanamaz.


Papsmear uygulamasının daha efektif olabilmesi için bir gün önceden cinsel ilişkide bulunulmamalı ve vajina içi yıkanmamalıdır. Papsmear sonuçları güvenilirmidir? Papsmear sonucunun güvenilirliğini etkileyen en önemli faktörler usulüne uygun alınıp alınmaması (doğru zamanlama, usulüne uygun teknik kullanarak bol miktarda hücre toplama, alındıktan hemen sonra fiksasyon işleminin uygulanması gibi) ve patolojik incelemenin tecrübeli bir patoloji uzmanınca dikkatli bir şekilde yapılmasıdır. Ancak bu şartların tümü yerine geldiğinde ve papsmear normal geldiğinde bunun %100 olasılıkla kanser olmadığı anlamına gelmediği unutulmamalıdır. Tersine papsmearda şüpheli bir durum ortaya çıktığında da kanser öncüsü lezyon veya kanser tanısının kesin olarak konabilmesi için (bariz kanser olguları hariç) kolposkopi ve/veya kolposkopi altında biyopsi ile ileri inceleme yapılmalıdır.Papsmear sonucu raporunda neler bildirilir?

Raporda patolog tarafından öncelikle bildirilmesi gereken alınan hücrelerin inceleme için yeterli olup olmadığıdır. Çeşitli nedenlerle (kuruma, hücre sayısının yetersiz olması, kan ve/veya yoğun iltihabi hücreler nedeniyle diğer hücrelerin incelenememesi gibi) patolog yeniden smear alınmasını isteyebilir.Raporda diğer belirtilmesi gereken sonucun patolog gözüyle normal olup olmadığı, anormal bulgular varsa anormalliğin ne olduğu ve ileri inceleme gerekip gerekmediğidir


Alıntıdır *
 
---> Rahim ağzı kanseri hakkında her şey

13 yaşında bir kızım var. Son günlerde çok duymaya başladığımız rahim kanseri ve rahim ağzı aşısı için ne düşünüyorsunuz? Kızımın çocuk doktoru ‘Henüz erken” diyor. Benim kadın doğum doktorum “isterseniz yaptırın” diyor. Ben kesin bir cevap bekliyorum. Kızıma bu aşıyı yaptırayım mı, sakıncası var mı?





Rahim ağzı kanseri gelişmekte olan ülkelerde en sık görülen hastalıklardan biri… HPV denen virüs rahim kanseri olan hastaların yüzde 98′inde bulunmuş yani bu kansere neden olan en önemli etkenlerden biri. İki firma 8-9 senedir üzerinde çalışmalar yapılan ve son 3 yıldır dünyada kullanılan iki aşı geliştirdi. Bugüne kadar 50 milyondan fazla kişiye bu aşılar uygulandı. Son bilgilerimize göre, bu aşılara bağlı ciddi bir yan etki yok. Aşının koruyucu etkisi de çok yüksek. Bence 11-13 yaşlarından itibaren kız çocuklarının aşılanmasında yarar var. Yapılan çalışmalar 35 hatta 45 yaşına kadar da bu aşıların yapılabileceğini gösteriyor. Ne kadar erken yaşta yapılırsa etkinliği o kadar fazla oluyor. Bunun da bilinmesinde yarar var.
 
---> Rahim ağzı kanseri hakkında her şey

Rahim ağzı kanseri aşısı gebelerde ve emzirenlerde yapılabilir mi ?


Aşının gebe kadınlarda ve bebeklerindeki etkileri konusunda yeterli veri yoktur bu yüzden aşılamaya gebelik döneminde başlanmamalıdır. Eldeki sınırlı veri herhangi olumsuz bir etkiyi işaret etmemekle birlikte gebe kadınlarda HPV aşısı önerilmemektedir. Fakat gebe olduğunu bilmeden aşı olmuş kadınlarda aşının gebeliğe karşı bir olumsuz etkisi görülmemiştir.
Eğer gebelik sırasında bilmeden aşının ilk dozu yapılmışsa diğer dozlara devam edilmemeli ve gebelikten sonra ilk dozdan başlayarak 3 doz aşı yapılmalıdır. Eğer gebelik sırasında aşının ilk 2 dozu yapılmışsa 3. doz gebelikten sonra emzirme döneminde yapılmalıdır.
Emzirme döneminde aşı güvenle yapılabilir.
 
---> Rahim ağzı kanseri hakkında her şey

Erkekler aşılanmalı mı?




HPV virüsü cinsel temasla bulaşan bir virüstür ve sadece kadınlara değil erkeklere de bulaşabilir, erkeklerde siğillere neden olabilir. Bu erkeklerden başka kadınlara bulaşarak o kadınlarda siğil ya da kansere neden olabilir. Bu yüzden erkeklerin aşılanarak virüsle enfekte olmaları önlenirse dolaylı olarak kadınların enfekte olması da engellenmiş olur. Fakat bu konuyu kanıtlayacak yeterli bilimsel çalışma günümüzde henüz yoktur dolayısıyla erkeklere şu an için aşı önerilmemektedir. İlerleyen yıllarda yeni çalışmalar belki bu yaklaşımı değiştirebilir. Şu an birkaç ülkede erkek aşılaması uygulanmaktadır ve ülkemizde böyle bir uygulama yoktur.
 
---> Rahim ağzı kanseri hakkında her şey

Aşının herhangi bir yan etkisi var mı ?




HPV aşısı canlı bir aşı olmadığı ve hepatit aşıları gibi genetik teknoloji ile hazırlandığı için, canlı virüs aşısı olmaması sebebiyle birçok kişiye rahatlıkla yapılabilir. Aşının bilinen bir yan etkisi yok. Diğer aşılar gibi yapılan yerde lokal ısı artışı, kızarıklığa yol açabilir. 3 doz yapılıyor. İlk dozdan 2 ay sonra ikinci doz, ilk dozdan 6 ay sonra da üçüncü doz yapılıyor. Çok yeni olduğu için uzun dönem koruyuculuğu hakkında bir bilgimiz yok. Henüz 7 yıl çalışılmış. 7 yıla kadar koruduğunu biliyoruz.
 
---> Rahim ağzı kanseri hakkında her şey

Cinsel ilişkide prezervatif kullanımı HPV bulaşmasını engelleyebilir mi?


Prezervatifle HPV'den maalesef değişik oranlarda olan koruma belki sağlayabiliyor ama tam olarak korunma için prezervatif bile yetersiz. Çünkü bulaşma için illa ki bir sıvı alışverişi gerekmiyor, ten teması ile bile bulaşabiliyor. HPV enfeksiyonu cinsel ilişki sonrası her kadına bulaşmamakta. Virüs ile karşılaşan insanların %80’i bu virüsü hiç farkında olmadan yenmekteler. Ancak %20 insanda bu virüs uzun dönem süren gizli enfeksiyona sebep olmaktadır. Hatta gizli enfeksiyonun da %70’i bağışıklık sistemi tarafından yenilmektedir. Ancak geriye kalan insanlarda rahim ağzında yıllar içerisinde kanser öncüsü lezyonlar ortaya çıkmakta ve bazı kişilerde öncü lezyonlar kansere ilerlemekteler.
 
takipçi satın al
Uwell Elektronik Sigara
instagram takipçi hilesi
takipçi satın al
tiktok takipçi hilesi
Geri
Üst