Radyoyu kim buldu

bal_böceği

€q0iSt
Prenses
Kayıtlı Üye
Radyo, bilgi göndermek ve almak amacıyla ile elektromanyetik dalgalar şeklinde uzaya yayın yapan ve uzaydan yayın alan elektronik cihazdır. Radyo, telekomünikasyonun en belli başlı icatlarından biridir. Radyo; telefon, telgraf, televizyon, radar ve faks cihazları ile ilgili yardımcı bir yayın aleti olarak da büyük önem taşır. Radyo icat edildiği günden bu güne kadar önemini hiç yitirmemiş, her devirde kullanılan en önemli bilgi, eğlence ve haber kaynağı olmuştur.
Radyo kelimesi, Latince ışın anlamındaki radius kelimesinden gelir. Elektromanyetik dalgalarla ilgili birçok olay ve cihazın ifade edilmesinde bir örnek olarak kullanılır. Radyoastronomi, radyoelektrik, radyofrekans, radyopusula, radyoteleskop, radyotelgraf ve radyokontrol gibi tabirler bunun misalleridir.

Elektromanyetik dalgaların uzayda ışık hızı ile yayılabileceğini teorik olarak ilk ortaya atan J.C. Maxwell’dir. Bu konuda ilk deneyi Alman fizikçi Heinrich Hertz, 1886-1888 yılları arasında yaptı. Hertz, iki levhaya elektrik tatbik ederek 75 megahertzlik yüksek frekans elde etti. Bu levhalara yakın bir yerde bir metal halkanın iki ucunun birbirine yaklaştığı dar hava boşluğunda karanlıkta kıvılcım
atlamaları gördü. Böylece elektrik enerjisinin elektromanyetik dalgalarla uzaydan yayınlanabileceği ortaya konulmuş oldu.

Radyo yayının uygulamaya ilk geçişi 1896 senesinde İtalyan fizikçisi Guglielmo Marconi’nin, 1890 senesinde O. Lodge tarafından başlatılan çalışmalarını mors cihazı haline getirmesiyle olmuştur. İlk yayın bir mil mesafeye, 1901 senesinde ise 200 mile ulaşmıştır. Uygulama en çok denizaşırı bölgelerden telgraf şeklinde bilgi aktarması şeklinde yapılıyordu. Marconi’nin mors cihazında elektromanyetik dalgalar, bir tüp içinde gevşek duran demir tozlarını etkileyerek tüpün iki ucu arasındaki direnci azaltıyor ve bu şekilde elektromanyetik enerji elektrik enerjisine çevriliyordu.

1906 senesinde Amerikalı mühendis G.W. Pickard silikondan yaptığı kristalin de elektromanyetik dalgayı geçirdiğini buldu. Bu buluşa İngiliz fizikçisi Hughes tarafından 1900 senesinde karbon levhaya ucundan hafifçe temas eden iğnenin elektromanyetik dalga dedektörü olarak kullanılması sebep olmuştur. 1904 senesinde J. Fleming elektron tüpünü, 1907 senesinde de De Forest’in triod elektron tüpünü detektör (sayıcı) olarak kullanılabileceğini bulunca, radyo büyük bir adımla gelişti.

Elektromanyetik dalganın antende oluşturduğu elektron akımı triod gridine gelince triod anod katodu arasında direncin değiştiği görüldü. Böylece elektromanyetik enerji elektrik enerjisine hassas bir şekilde çevrilebildi. Çeşitli frekanslarda yayın yapan radyolar, piezoelektrik prensibiyle çalışan kristallerin 1923 senesinde tatbikata konulması ile başlandı. Kristallerle çok hassas osilatörler yapılmış ve radyo frekans bandı genişlemiştir. 1930 senesinde 30 megahertz üstünde yayın yapılamazken, bugün radyo frekans bandı 30.000 megahertze kadar genişlemiştir. Bu band içine radar, laser ve maser yayınları da girer.

Radyo yayını için verici, anten, yayın ortamı gereklidir. Mikrofona gelen ses, verici modüleli taşıyıcı yüksek frekanslı elektromanyetik dalga titreşiminin ortama yayılmasını sağlar. Atmosfer de dahil olmak üzere elektromanyetik dalgalar uzayda yayılabilirler. Elektromanyetik dalgaları, antenle alınıp modüle edilmiş taşıyıcı frekans dalgası çözümlendikten sonra, hoparlörden duyulur.

Radyo frekansı osilatörlerde üretilir. Radyo frekansı antenden uzaya gönderilmeden evvel bilgi taşıyan ses sinyali ile modüle edilir. Modülasyon ya genlik (Amplitüd) modülasyonu (AM) veya frekans modülasyonu (FM) şeklinde olur. Amplitüd modülasyonu veya FM yayını alan alıcı radyo, tekrar osilatör frekansını kullanarak radyo frekansından bilgi taşıyan ses sinyalini süzüp çıkarır ve yükselterek hoparlöre verir.
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol puff
Geri
Üst