Efsunkar
Bayan Üye
1- Felsefeler arasındaki en temel farklılıklar
İnsanlar bir konuyu araştırdıklarında, muhtemel sonuç ya bir şeyin keşfedilmesi ya keşfedilmesinin reddi ve kavranamayacağının itirafı ya da araştırmanın devamı biçimindedir. Bu nedenle, felsefi araştırmalarla ilgili durumda da, bazıları doğruyu keşfettiklerini söylemekte, bazıları onun kavranamayacağını iddia etmekte ve başkaları da hala araştırmaktadır.
Sözcüğün yerinde anlamıyla Dogmatikçiler olarak adlandırılanlar, doğruyu keşfettiklerini düşünmektedirler; örneğin Aristotelesin, Epikurosun ve Stoacıların okulları ve bazı başkaları. Kleitomakus ve Karneadesin okulları ve diğer Akademikler, şeylerin kavranamayacağını iddia etmişlerdir. Skeptikler hala araştırmaktadırlar. Dolayısıyla, anlaşılır bir biçimde, felsefenin en temel çeşitlerinin üç adet olduğu düşünülmektedir: Dogmatik, Akademik ve Skeptik. İlk ikisini, başkalarının betimlemesi uygun olacaktır. Bu eserde biz ana hatlarıyla, Skeptik yolu tartışacağız. Giriş olarak şunu söyleyelim ki, tartışılan konulardan hiçbirisinin kesinlikle bizim söylediğimiz gibi olduğunu iddia etmiyoruz. Daha çok, her şeyin şu anda bize nasıl göründüğünü, betimleyici bir biçimde aktarıyoruz.
3- Skeptisizmin adlandırılması
O zaman Skeptik inanç, aynı zamanda, araştırma ve inceleme eyleminden ötürü, araştırmacı olarak adlandırılır. Araştırma sonrasında araştırmacıda oluşan duygu nedeniyle yargıyı askıya alıcıdır. Çözememezlik olgusundan dolayı ve her şeyi araştırdığı için ya da kabul etmesi mi reddetmesi mi gerektiği konusunda kaybolmuş olduğundan, sorgulayıcıdır. Pironun Skeptisizme, kendisinden öncekilerden daha sistematik ve çarpıcı bir biçimde bağlı olması olgusundan dolayı da Pironist olarak adlandırılır.
4- Skeptisizm nedir?
Skeptisizm, herhangi bir biçimde görünen ve düşünülen şeyler arasında karşıtlıklar ortaya koyma yeteneğidir. Karşıt nesnelerin ve açıklamaların içindeki eşit ağırlık nedeniyle, önce yargının askıya alınması noktasına gelmemizi ve sonrasında da huzura ermemizi sağlayan bir yetenektir.
Buna üstün bir anlamda yetenek demiyoruz. Sadece yapabilmek anlamında diyoruz. Görünen şeyleri buradaki içerikte, algıların nesnesi olarak alıyoruz, bu nedenle onları düşüncenin nesneleri ile karşılaştırıyoruz. Herhangi bir biçimde ifadesi de bir yetenek olarak... veya görünen ve düşünülen şeyler arasında karşıtlıklar ortaya koymak olarak alınabilir.
Herhangi bir biçimde diyoruz çünkü karşıtlıklar çeşitli yollarla ortaya konabilir. Görüneni görünenin karşısına koymak, düşünüleni düşünülenin karşısına koymak ve çapraz bir biçimde, bütün karşıtlıkları içerecek biçimde. Görünen ve düşünülen şeyleri, görünenin nasıl göründüğünü veya düşünülenin nasıl düşünüldüğünü araştırmadığımızı göstermek için, sadece, onları basitçe varsaydığımızı göstermek için alıyoruz.
Karşıt açıklamalar derken aklımızda illa bir olumlama veya olumsuzlama yok, bu ifadeyi basitçe çatışan açıklamalar olarak alıyoruz. Eşit ağırlık dediğimiz zaman, ikna edici olup olmamak bağlamında eşitliği kastediyoruz. Çatışan açıklamaların hiçbirisi diğerinden daha ikna edici olmak anlamında, diğerinden daha üstün, daha öncelikli değil. Yargının askıya alınması, herhangi bir şeyi ne reddetmemiz ne de olumlayarak kabul etmemizle bağlantılı olarak, aklın bir durgunluğudur. Huzur, rahatsızlıktan arınmışlık veya ruhun sakinliğidir. Huzurun yargının askıya alınmasına nasıl eşlik ettiğini skeptisizmin amacıyla ilgili bölümde anlatacağız.
6- Skeptisizmin ilkeleri
Skeptisizmin nedensel ilkesi huzura ermek umududur. Bazı yetenek sahibi insanlar, şeylerin uyumsuzluğu ve hangilerini kabul etmeleri gerektiği konusunda kafaları karışıkken, şeylerde neyin doğru neyin yanlış olduğunu araştırarak, bu konularda karara vararak huzura, ereceklerini düşünmüşlerdir.
Skeptisizmin ana oluşturucu ilkesi, her açıklamanın karşısında eşit başka bir açıklamanın olduğudur. Çünkü bize göre, dogmatik inançlara sahip olmamamızı sağlayan budur.
7- Skeptiklerin dogmatik inançları var mı?
Skeptiklerin dogmatik inançlarının olmadığını söylediğimizde, dogmatik inanç sözcüğünü bazılarının kullandığı gibi, genel bir anlamda, dogmatik inanç bir şeyi kabul etmektir anlamında kullanmıyoruz. Çünkü Skeptikler kendilerine görünüşler tarafından yüklenen duyguları onaylarlar. Örneğin, sıcakladıklarında veya üşüdüklerinde, sıcakladığımı (veya üşüdüğümü) düşünmüyorum demezler. Ancak onların, bazılarının dediği şekilde, inancın, bilimlerdeki araştırmanın belirsiz bir nesnesine onay vermek olduğu anlamında, inançlara sahip olmadıklarını söylüyoruz. Çünkü Pironistler belirsiz bir şeye onay vermezler.
Hiçbir biçimde daha fazla değil veya Ben hiçbir şeyi belirlemem veya daha sonra tartışacağımız diğer ifadelerden bir tanesi gibi, belirsiz konularla ilgili skeptik ifadeleri seslendirirken bile dogmatik inançlar taşımazlar. Çünkü dogmatik inançlar taşıdığımız zaman, hakkında dogmatik inançları taşıdığımız şeyleri gerçek olarak olumlayarak kabul ediyorsunuz. Oysa Skeptikler bu ifadeleri illa da gerçek olarak kabul etmezler. Çünkü onlar, Her şey yanlıştır ifadesinin, her şeyle birlikte kendisinin de yanlış olduğunu söylediğini varsayarlar; (aynısı Hiçbir şey doğru değildir için de geçerlidir). Bunun gibi, Hiçbir biçimde daha fazla değil ifadesinin de, her şeyle birlikte kendisinin de olmasının olmamasından daha fazla olmadığını ve böylece her şeyle birlikte kendisini de iptal ettiğini varsayarlar. Aynı şeyleri başka Skeptik ifadeler için de söyleriz. Onun için, dogmatik inançlar taşıyanlar, hakkında dogmatik inançlar taşıdıkları şeyleri gerçek olarak kabul ediyorlarsa, Skeptikler ise kendi ifadelerini, kendileri tarafından dolaylı olarak iptal edilmiş bir biçimde seslendiriyorlarsa, o zaman onları seslendirmekle dogmatik inançlar taşıdıkları söylenemez.
En temel nokta şudur: bu ifadeleri seslendirirken, kendilerine görünen şeyleri söylemekte ve kendi duygularını, dogmatik inanç olmadan, dış nesnelerle ilgili hiçbir şeyi olumlamadan, aktarmaktadırlar.
8- Skeptikler bir okula ait mi?
Skeptikler, sistematik bir düşünceyi ifade etmek anlamında, bir okula ait mi biçimindeki soruya karşı da aynı tavrı alıyoruz. Eğer bir okul, birbirleriyle ve görünenle tutarlı olan belli sayıda dogmatik inançlara yandaş olmayı içeriyorsa ve dogmatik inancın belirsiz olan bir şeyi onaylamak olduğunu söylüyorsanız, o zaman Skeptiklerin bir okula ait olmadıklarını söylemeliyiz. Ancak bir okulu, bütün görünüşlerle uygun bir biçimde, bir açıklayıcılıkla tutarlı bir yol olarak sayıyorsanız, bu açıklayıcılık iyi yaşamamızın nasıl olanaklı olduğunu gösteriyorsa, (burada iyi erdemle bağlantılı değil, daha gevşek bir biçimde, yargının askıya alınması yeteneğine uzanıyor), bu durumda, Skeptiklerin bir okulu ve sistemi olduğunu söyleriz. Çünkü biz tutarlı ve görünüşlere uygun bir biçimde, bize, geleneksel adetlerle, yasalarla ve kendi duygularımızla uyum içinde olan bir yaşamı gösteren bir açıklayıcılığı izliyoruz.
10- Skeptikler görüneni reddeder mi?
Skeptiklerin görüneni reddettiğini söyleyenler, bence, ne dediğimizi dinlememektedirler. Daha önce söylediğimiz gibi, edilgen bir görünüşle uygun olana bizi istemeden götüren şeyleri reddetmiyoruz. Bunlar görünen olanlardır. Var olan şeylerin göründükleri gibi olup olmadıklarını araştırırken, göründüklerini kabul ederiz. Sorguladığımız görünen değil, görünenle ilgili söylenendir. Bu görünenin kendisini sorgulamaktan farklıdır. Örneğin balın tatlılaştırdığı bize görünür, (algısal bir biçimde tatlılaştırdığımız sürece bunu kabul ederiz); ancak... teori ile bağlantılı olarak, gerçekten tatlı olup olmadığım sorgularız. Bu görünen değil, görünenle ilgili söylenen bir şeydir.
11- Skeptisizmin ölçütü
Görünene katıldığımız, Skeptik inancın ölçütü hakkında söylediğimizden açıktır. Ölçütün iki anlamı vardır: bir şeyin gerçekliği veya gerçek dışılığı, varlığı veya yokluğu konusunda ikna etmekle ilgili ölçütler vardır, (bu ölçütlerle ilgili olarak, onları eleştirmek için geri döndüğümüzde konuşacağız), bir de eylemlerle ilgili ölçütler vardır. Onlara göre günlük yaşamda bazı eylemlerde bulunur, bazılarından kaçınırız. Şu andaki konumuz bu ölçütlerdir.
Buna göre, Skeptik inancın ölçütünün görünen olduğunu söylüyoruz. Bununla dolaylı olarak görünüşleri kastediyoruz. Çünkü bu görünüşler edilgen ve istenç dışı duygulara bağlıdırlar ve sorguya açık değillerdir. Bu nedenle, bence kimse, var olan bir şeyin öyle mi böyle mi göründüğü ile ilgili bir tartışma yaratmaz, sadece göründüğü gibi olup olmadığını sorgular.
Dolayısıyla, görünene tutunarak, günlük unsurlara uygun bir biçimde, herhangi bir dogmatik inanç taşımadan yaşıyoruz. Çünkü tamamıyla eylemsiz olamayız. Bu günlük yaşam unsurlarının dört çeşidinin olduğu görülüyor. Doğanın yol göstericiliği, duyguların zorlayıcılığı, yasaların ve geleneklerin aktarımı ve teknik uzmanlık işlerinin öğrenilmesi. Doğanın yol göstericiliği sayesinde, doğal olarak algılama ve düşünme yetisine sahibiz. Duyguların zoruyla, açlık bizi yemek yemeye ve susuzluk bizi içmeye yöneltiyor. Geleneklerin ve yasaların aktarımıyla, günlük bir bakış açısıyla, sadakatin iyi sadakatsizliğin kötü olduğunu kabul ederiz. Çeşitli teknik uzmanlık işlerinin öğretilmesiyle üstlendiğimiz işlerde eylemsiz duruma düşmeyiz.
Bütün bunları herhangi bir dogmatik inanç taşımadan söyleriz.
İnsanlar bir konuyu araştırdıklarında, muhtemel sonuç ya bir şeyin keşfedilmesi ya keşfedilmesinin reddi ve kavranamayacağının itirafı ya da araştırmanın devamı biçimindedir. Bu nedenle, felsefi araştırmalarla ilgili durumda da, bazıları doğruyu keşfettiklerini söylemekte, bazıları onun kavranamayacağını iddia etmekte ve başkaları da hala araştırmaktadır.
Sözcüğün yerinde anlamıyla Dogmatikçiler olarak adlandırılanlar, doğruyu keşfettiklerini düşünmektedirler; örneğin Aristotelesin, Epikurosun ve Stoacıların okulları ve bazı başkaları. Kleitomakus ve Karneadesin okulları ve diğer Akademikler, şeylerin kavranamayacağını iddia etmişlerdir. Skeptikler hala araştırmaktadırlar. Dolayısıyla, anlaşılır bir biçimde, felsefenin en temel çeşitlerinin üç adet olduğu düşünülmektedir: Dogmatik, Akademik ve Skeptik. İlk ikisini, başkalarının betimlemesi uygun olacaktır. Bu eserde biz ana hatlarıyla, Skeptik yolu tartışacağız. Giriş olarak şunu söyleyelim ki, tartışılan konulardan hiçbirisinin kesinlikle bizim söylediğimiz gibi olduğunu iddia etmiyoruz. Daha çok, her şeyin şu anda bize nasıl göründüğünü, betimleyici bir biçimde aktarıyoruz.
3- Skeptisizmin adlandırılması
O zaman Skeptik inanç, aynı zamanda, araştırma ve inceleme eyleminden ötürü, araştırmacı olarak adlandırılır. Araştırma sonrasında araştırmacıda oluşan duygu nedeniyle yargıyı askıya alıcıdır. Çözememezlik olgusundan dolayı ve her şeyi araştırdığı için ya da kabul etmesi mi reddetmesi mi gerektiği konusunda kaybolmuş olduğundan, sorgulayıcıdır. Pironun Skeptisizme, kendisinden öncekilerden daha sistematik ve çarpıcı bir biçimde bağlı olması olgusundan dolayı da Pironist olarak adlandırılır.
4- Skeptisizm nedir?
Skeptisizm, herhangi bir biçimde görünen ve düşünülen şeyler arasında karşıtlıklar ortaya koyma yeteneğidir. Karşıt nesnelerin ve açıklamaların içindeki eşit ağırlık nedeniyle, önce yargının askıya alınması noktasına gelmemizi ve sonrasında da huzura ermemizi sağlayan bir yetenektir.
Buna üstün bir anlamda yetenek demiyoruz. Sadece yapabilmek anlamında diyoruz. Görünen şeyleri buradaki içerikte, algıların nesnesi olarak alıyoruz, bu nedenle onları düşüncenin nesneleri ile karşılaştırıyoruz. Herhangi bir biçimde ifadesi de bir yetenek olarak... veya görünen ve düşünülen şeyler arasında karşıtlıklar ortaya koymak olarak alınabilir.
Herhangi bir biçimde diyoruz çünkü karşıtlıklar çeşitli yollarla ortaya konabilir. Görüneni görünenin karşısına koymak, düşünüleni düşünülenin karşısına koymak ve çapraz bir biçimde, bütün karşıtlıkları içerecek biçimde. Görünen ve düşünülen şeyleri, görünenin nasıl göründüğünü veya düşünülenin nasıl düşünüldüğünü araştırmadığımızı göstermek için, sadece, onları basitçe varsaydığımızı göstermek için alıyoruz.
Karşıt açıklamalar derken aklımızda illa bir olumlama veya olumsuzlama yok, bu ifadeyi basitçe çatışan açıklamalar olarak alıyoruz. Eşit ağırlık dediğimiz zaman, ikna edici olup olmamak bağlamında eşitliği kastediyoruz. Çatışan açıklamaların hiçbirisi diğerinden daha ikna edici olmak anlamında, diğerinden daha üstün, daha öncelikli değil. Yargının askıya alınması, herhangi bir şeyi ne reddetmemiz ne de olumlayarak kabul etmemizle bağlantılı olarak, aklın bir durgunluğudur. Huzur, rahatsızlıktan arınmışlık veya ruhun sakinliğidir. Huzurun yargının askıya alınmasına nasıl eşlik ettiğini skeptisizmin amacıyla ilgili bölümde anlatacağız.
6- Skeptisizmin ilkeleri
Skeptisizmin nedensel ilkesi huzura ermek umududur. Bazı yetenek sahibi insanlar, şeylerin uyumsuzluğu ve hangilerini kabul etmeleri gerektiği konusunda kafaları karışıkken, şeylerde neyin doğru neyin yanlış olduğunu araştırarak, bu konularda karara vararak huzura, ereceklerini düşünmüşlerdir.
Skeptisizmin ana oluşturucu ilkesi, her açıklamanın karşısında eşit başka bir açıklamanın olduğudur. Çünkü bize göre, dogmatik inançlara sahip olmamamızı sağlayan budur.
7- Skeptiklerin dogmatik inançları var mı?
Skeptiklerin dogmatik inançlarının olmadığını söylediğimizde, dogmatik inanç sözcüğünü bazılarının kullandığı gibi, genel bir anlamda, dogmatik inanç bir şeyi kabul etmektir anlamında kullanmıyoruz. Çünkü Skeptikler kendilerine görünüşler tarafından yüklenen duyguları onaylarlar. Örneğin, sıcakladıklarında veya üşüdüklerinde, sıcakladığımı (veya üşüdüğümü) düşünmüyorum demezler. Ancak onların, bazılarının dediği şekilde, inancın, bilimlerdeki araştırmanın belirsiz bir nesnesine onay vermek olduğu anlamında, inançlara sahip olmadıklarını söylüyoruz. Çünkü Pironistler belirsiz bir şeye onay vermezler.
Hiçbir biçimde daha fazla değil veya Ben hiçbir şeyi belirlemem veya daha sonra tartışacağımız diğer ifadelerden bir tanesi gibi, belirsiz konularla ilgili skeptik ifadeleri seslendirirken bile dogmatik inançlar taşımazlar. Çünkü dogmatik inançlar taşıdığımız zaman, hakkında dogmatik inançları taşıdığımız şeyleri gerçek olarak olumlayarak kabul ediyorsunuz. Oysa Skeptikler bu ifadeleri illa da gerçek olarak kabul etmezler. Çünkü onlar, Her şey yanlıştır ifadesinin, her şeyle birlikte kendisinin de yanlış olduğunu söylediğini varsayarlar; (aynısı Hiçbir şey doğru değildir için de geçerlidir). Bunun gibi, Hiçbir biçimde daha fazla değil ifadesinin de, her şeyle birlikte kendisinin de olmasının olmamasından daha fazla olmadığını ve böylece her şeyle birlikte kendisini de iptal ettiğini varsayarlar. Aynı şeyleri başka Skeptik ifadeler için de söyleriz. Onun için, dogmatik inançlar taşıyanlar, hakkında dogmatik inançlar taşıdıkları şeyleri gerçek olarak kabul ediyorlarsa, Skeptikler ise kendi ifadelerini, kendileri tarafından dolaylı olarak iptal edilmiş bir biçimde seslendiriyorlarsa, o zaman onları seslendirmekle dogmatik inançlar taşıdıkları söylenemez.
En temel nokta şudur: bu ifadeleri seslendirirken, kendilerine görünen şeyleri söylemekte ve kendi duygularını, dogmatik inanç olmadan, dış nesnelerle ilgili hiçbir şeyi olumlamadan, aktarmaktadırlar.
8- Skeptikler bir okula ait mi?
Skeptikler, sistematik bir düşünceyi ifade etmek anlamında, bir okula ait mi biçimindeki soruya karşı da aynı tavrı alıyoruz. Eğer bir okul, birbirleriyle ve görünenle tutarlı olan belli sayıda dogmatik inançlara yandaş olmayı içeriyorsa ve dogmatik inancın belirsiz olan bir şeyi onaylamak olduğunu söylüyorsanız, o zaman Skeptiklerin bir okula ait olmadıklarını söylemeliyiz. Ancak bir okulu, bütün görünüşlerle uygun bir biçimde, bir açıklayıcılıkla tutarlı bir yol olarak sayıyorsanız, bu açıklayıcılık iyi yaşamamızın nasıl olanaklı olduğunu gösteriyorsa, (burada iyi erdemle bağlantılı değil, daha gevşek bir biçimde, yargının askıya alınması yeteneğine uzanıyor), bu durumda, Skeptiklerin bir okulu ve sistemi olduğunu söyleriz. Çünkü biz tutarlı ve görünüşlere uygun bir biçimde, bize, geleneksel adetlerle, yasalarla ve kendi duygularımızla uyum içinde olan bir yaşamı gösteren bir açıklayıcılığı izliyoruz.
10- Skeptikler görüneni reddeder mi?
Skeptiklerin görüneni reddettiğini söyleyenler, bence, ne dediğimizi dinlememektedirler. Daha önce söylediğimiz gibi, edilgen bir görünüşle uygun olana bizi istemeden götüren şeyleri reddetmiyoruz. Bunlar görünen olanlardır. Var olan şeylerin göründükleri gibi olup olmadıklarını araştırırken, göründüklerini kabul ederiz. Sorguladığımız görünen değil, görünenle ilgili söylenendir. Bu görünenin kendisini sorgulamaktan farklıdır. Örneğin balın tatlılaştırdığı bize görünür, (algısal bir biçimde tatlılaştırdığımız sürece bunu kabul ederiz); ancak... teori ile bağlantılı olarak, gerçekten tatlı olup olmadığım sorgularız. Bu görünen değil, görünenle ilgili söylenen bir şeydir.
11- Skeptisizmin ölçütü
Görünene katıldığımız, Skeptik inancın ölçütü hakkında söylediğimizden açıktır. Ölçütün iki anlamı vardır: bir şeyin gerçekliği veya gerçek dışılığı, varlığı veya yokluğu konusunda ikna etmekle ilgili ölçütler vardır, (bu ölçütlerle ilgili olarak, onları eleştirmek için geri döndüğümüzde konuşacağız), bir de eylemlerle ilgili ölçütler vardır. Onlara göre günlük yaşamda bazı eylemlerde bulunur, bazılarından kaçınırız. Şu andaki konumuz bu ölçütlerdir.
Buna göre, Skeptik inancın ölçütünün görünen olduğunu söylüyoruz. Bununla dolaylı olarak görünüşleri kastediyoruz. Çünkü bu görünüşler edilgen ve istenç dışı duygulara bağlıdırlar ve sorguya açık değillerdir. Bu nedenle, bence kimse, var olan bir şeyin öyle mi böyle mi göründüğü ile ilgili bir tartışma yaratmaz, sadece göründüğü gibi olup olmadığını sorgular.
Dolayısıyla, görünene tutunarak, günlük unsurlara uygun bir biçimde, herhangi bir dogmatik inanç taşımadan yaşıyoruz. Çünkü tamamıyla eylemsiz olamayız. Bu günlük yaşam unsurlarının dört çeşidinin olduğu görülüyor. Doğanın yol göstericiliği, duyguların zorlayıcılığı, yasaların ve geleneklerin aktarımı ve teknik uzmanlık işlerinin öğrenilmesi. Doğanın yol göstericiliği sayesinde, doğal olarak algılama ve düşünme yetisine sahibiz. Duyguların zoruyla, açlık bizi yemek yemeye ve susuzluk bizi içmeye yöneltiyor. Geleneklerin ve yasaların aktarımıyla, günlük bir bakış açısıyla, sadakatin iyi sadakatsizliğin kötü olduğunu kabul ederiz. Çeşitli teknik uzmanlık işlerinin öğretilmesiyle üstlendiğimiz işlerde eylemsiz duruma düşmeyiz.
Bütün bunları herhangi bir dogmatik inanç taşımadan söyleriz.