Psikopatları Tanıma Rehberi

ashli

Bayan Üye
Klinik ve Astrolojik Sentez

Günlük hayatta duygusal ihtiyaçlarımızı karşılamayan veya egomuzu inciten herhangi bir kişiye “psikopat’ demek ağız alışkanlığımız olsa da, klinik olarak psikopat sınıfına girmek o kadar da kolay değil. Bir kişinin psikopat sayılması için aşağıdaki size vereceğim listedeki bütün özellikleri gösteriyor olması lazım. Ayrıca, bu kişinin yaşadığı kültürü de göz önünde bulundurmalıyız. Namusuna leke sürdü diye kız kardeşini gözünü kırpmadan öldürüp pek de vicdan azabı çekmeyen kişi kimi kültürlerde psikopat sayılırken, kimilerinde ise aile kahramanı sayılabilir.

Psikopatlık bir karakter bozukluğudur, hastalık değildir.

Bugün psikopatik karakter özelliği gösteren birçok kişinin ‘normal’ maskesi altında ‘normal’ hayatlar sürdürdüğünü biliyoruz. Çoğunun iyi birer profesyonel hayatı var ve çesitli organizasyonlarda üst düzeylere geliyorlar, ülke, kurum yönetiyorlar, önemli kuruluşların sahibi oluyorlar. Bu kişiler insanlara yardım eden mesleklerde, esoterik veya dini organizasyonlarda da yer alıyor ve saldırgan olmadıkları sürece karakter bozuklukları dışarıdan pek anlaşılmıyor.

Şimdi bütün bunları göz önünde bulundurarak Dr. Hare’ nin geliştirdigi psikopatları tanıma listesine bir göz atalım.

Etkileyici ve çekici olurlar: Bu şaka değil, sosyal adaptasyonun bu sofistike şekli ile bir duygusal kopukluğu dış dünyaya çekicilik olarak kabul ettirebiliriz. Psikopatlar çekici kişilikleri ve karizmalarıyla insanları kolayca manipule edebilir. Birini kandırmak için çekicilik gereklidir ve bu yüzden listenin başında bu özellik vardır. Kısaca kendine göre bir karizması olamayan psikopat yoktur.

Kendilerini dev aynasında görürler: Psikopatlar kendilerinin çok önemli bir kişi, hatta özel bir görevi olan bir kisi olduğunu düşünür. Tarih kendisini mesih zannedenlerle doludur. Kendilerine verdikleri değer enflasyonu klinik narsisizmle de benzeşir. Narsisizmin gerçekten kendini sevme ve güvenme ile alakası olmadığını biliyoruz. Tam tersi narsisizm, derin bir boşluğun ve kendini değersiz görmenin bir savuma mekanizmasıdır. Narsisistik karakter bozukluğu da psikopatlığa çevrilebilir.

Çabuk sıkılıp, dikkatleri çabuk dağılır: Mutsuzluğun bir kaçış mekanizması olan bu durum bir iç çatışmanın ürünüdür. Eğer bir kişinin iç dünyası boşlukta ise, iç kaynakları bu boşluğu dolduramadığı için, dış dünyadan kendine uyarıcılar arar. Sosyal nedenler de bu duruma ekleyebilir. Yaşanan stres düzeyi gün geçtikce toplum olarak sabrımızı azaltıyor veya televizyon önünde büyüyen çocuklar hayal dünyaları ve zihin kapasiteleri kendilerini uyarma kabiliyetini kaybediyor. Her ‘maymun iştahlı’ kişi psikopat değildir ancak toplumda ‘maymun iştahlılık’ arttığı gibi psikopatlıkta artıyor ve buna şaşırmamak lazım.

Patalojik yalancılık: Bir şeyi gizlemek istediğimizde, bir şeyden utanıyorsak veya korkuyorsak yalana başvuruyoruz fakat psikopat yakalanmama dürtüsünün ötesinde, birini kandırmanın zevki için de yalan söyler. Psikopatlar, karşıdaki yalan söylendiğini anlamasa da, diğer insanları küçük düşürmekten, büyük zevk alır.

Kandırmaktan zevk alma: Bu yalancılık ve kendini üstün görme ile alakalı bir özelliktir, psikopat diğer insanları kandırarak kendini üstün hisseder. İsteklerimiz ve özlemlerimizle politikacıların, reklamcıların ağına düştüğümüz gibi malesef psikopatların da ağına düşebiliriz. Realistik olmayan hedefler, mükkemmeliyetçilik, toplumun etkisiyle kendimiz olamama gibi özellikler ise psikopatların ekmeğine yağ sürmektedir.

Duygusal Kopukluk: Buna anlayışsızlık, vicdansızlık veya empati eksikliği de diyebiliriz. Psikopatlar intikam peşinde değildir, en azından kendi davranışlarından zarar gören kurbanlara karşı bir intikamları yoktur. Normal kişiler birine zarar verdiğinde genelde üzülür, vicdan azabı çeker. Bu karşıdaki ile özdeşleşebilmenin bir sonucudur. Psikopat karşıdakininin acısını anlasa da hiç bir şey hissetmez, sanki duygu salgılayan hormon bezleri alınmış gibidir. Bu yüzden korkutuculardır.

Parazit Hayat Anlayışı: Bu da kendini büyük görme ile alakalıdır, ‘ o kadar önemliyim ki diğer insanlar gibi niye çalışayım?’ Ben çok özelim, diğerleri bana bakmakla yükümlü’ türünden bir anlayışları vardır. Psikopat ne isterse yerine gelmelidir, hiç bir sorumluluk hissi taşımazlar ve narsist kişilikler gibi yeterliliğe erişme isteği ve çabası yoktur.

Kontrolsüzlük: Ani ve fevri hareketleri vardır, zorluklara tolerasyonları yoktur, sinirlilik ve agresyon hayat biçimleridir. Hayatın zorluklarına karşı, zorlukla ölçülemeyecek türden agresyon tipik tepkileridir.

Sorumluluk Almama: Suçlandıklarında diğerlerini suçlarlar. Yaptıklarının farkında olmadıkları gibi bunları inkar ederler. Herhangi bir terapinin sonuç vermesi için kişinin sorumluk alması gerekir fakat psikopat bu mertebeye hiç bir zaman erişemez.

Astrolojik Çıkarımlar:

Bu bölüme astrolojide zor sayılan açıların dahi aslında nötr olduğu ve herhangi bir açının etkilerin kişinin egosunun sağlam temelleri olup olmadığına bağlı olduğunu hatırlatmakla başlamalıyız. Egonun gelişimi zayıfsa, duygusal tepkilerimiz sağlıksız olur. Çok olumlu olabilecek Jüpiter-Neptün açısı ile kendimizi mesih zannedebiliriz ve bu diğer faktörlerle birleşince hem kendimize hem etrafımıza zarar verebiliriz.

Liz Greene yaklaşık 100 ünlü psikopatın haritasını incelediğinde Ay’ın konumu ile ilgili problemler ile karşılaşmış. Hangi burçta olursa olsun Ay içimizdeki temel dürtüyü temsil eder. Diğerleri ile ilişkimiz, onlara olan anlayışımız veya empatimiz de bu gezegenle sembollenir. Örneğin, Ay-Kiron veya Ay-Satürn gibi açılarla duygusal ihtiyaçlarımızın engellenmesi, bloke olması ve tehdit edilmesi söz konusu ise kendimizi rahatça diğerlerin duygularından koparabiliriz.

Duygusal kopukluğu veya empati eksikliğini kimileri de su elementinin eksikliği ile bağdaştırabilir. Bir elementin eksikliği psikolojik astrolojide zayıf fonksiyonu işaret eder ve zayıf elementin özelliklerinin adaptasyonunun sorunlu olduğunu gösterir. Su elementi burçlarda gezegenleri az olanın duygusu az değildir, hatta genelde tam tersidir. Su grubu burçları bizim duygusal yeteneğimizin değil, duygularımızı nasıl ifade ettiğimizin göstergesidir. Su elementi zayıf olan kişi (ki bu kişinin hava grubu baskındır) çoğu zaman aşırı duyguludur fakat duygusal tepkilerinin sosyal adaptasyonu bozuktur, diğer bir deyişle ilkeldir. Egonun entegrasyonunda bazen kopukluk yaşanır, kişide git-geller olur yada egonun kontrol edemediği kadar yoğun ve büyük bir tepki verilir ki kişi genelde zor durumda kalır.

Öte yandan her haritada Mars-Uranüs açısı kişiyi fevri ve tahammülsüz yapabilir, Güneş-Neptün açıları parazit hayata sürükleyebilir, Merkür-Jüpiter konsatrasyonu kötü etkileyebilir, Venüs-Satürn açısı olanlar empati kurarken çok seçiçi davranabilir. Bunlara verilecek örnekler oldukça fazladır ancak bir karakter özelliği bir çok seviyede pozitif veya negatif ifade bulabilir. Astrolojik açıların hiçbiri tek başına psikopatik özelliklerinden birini sembollemez.

Ayrıca astrolojik haritadan ne anlam çıkartırsak çıkartalım bunları kişinin yaşadığı ortam ile birleştirmezsek elimizdeki bilgiler anlamsızlaşır. Haritandan gördüğümüz potansiyel açıları veya patalojiyi mutlaka ailevi ve sosyal faktörlerle birleştirmeliyiz.

Her anne-baba yanlış yapar ve bir çoğu çok istese de iyi ebevyn olamaz. Bazıları ise gerçekten kötüdür fakat bu kötü anne-babadan hep psikopat çocuklar çıkmaz fakat psikopatların genelde kötü anne-baba tecrübeleri vardır. Masterson’a göre psikopatların genelde bir veya iki ebevyni de psikopattır. Kendi içinde yıkıcı özellikler gösteren çocuk kendi doğası ile sağlıklı mücadele verecek davranışların örneğini ailesinden ögrenemez.

R. D. Laing’e göre şizofrenler toplumun temsilcileridir, onlar bizim deliliğimizi sergilerken bizde kendimizi akıllı zannederiz. Bazı aile terapisi yaklaşımlarına göre problemli ve bozuk ailede bir tane kurban seçilir ve onun hasta olduğu ve tedavi edilmesi gerektiği düşünülür ve diğer aile fertleri de kendini normal zannedip rahatlar. Laing’e göre şizofren sadece bir aile problemi değildir bütün toplumun problemidir çünkü kolektif bilinçle hepimiz bir bütünüz. Psikopatlar, şizofrenler kadar akli dengesi bozuk sayılmasalar da aynı kolektif bilincin içinde yeşerirler ve bizim sahip çıkmadığımız, yüzleşmediğimiz konuları onlar sergiler. Onlar sadece hayatın daha karanlık yüzünü adapte etmişlerdir. Hayatta kalma mücadeleleri bizim için korkunç ve acımasız olarak görünse de, onlarla olan bağımızı onların hikayelerinin anlatıldığı filmlere, romanlara olan ilgimizden çıkartabiliriz.

Psikopat mı doğulur yoksa sonradan mı olunur sorusu gereksiz bir iştigaldir çünkü her durumda yaşadığız toplum aynıdır ve onlar bizim bir parçamızdır. Bu konunun kollektif olması ise yine Liz Greene’in yaptığı araştırmaya dayanarak haritalarındaki Satürn ötesi gezegenlerin ağırlığı ile astrolojik olarak da gözlenlenir.

Psikopatlarla çalışan terapaistler ve psikiyatristler uzun süre yukarıdaki listenin tamamının görülüp, görülmediğini gözlemler. Astrolojik danışmada olduğu gibi kısa bir karşılaşmayla bu özelliklerin tamamının o kişide olup olmadığını anlayamayız. Bu listenin kısmi özelliklerini ise herkes gösterebilir fakat unutmayalım yarı psikopat diye bir kavram yoktur, sizin duygularınızı inciten kişi de belki sadece sizi sandığınız kadar sevmiyordur.

Pelin Hattatoğlu

Referanslar:
1-James F. Masterson, the Narsisitic and Borderline Disorders, Bruner/Mazel, NY, 1981
2-Liz Greene, The Dark of the Soul, CPA, London , 2003.
3-R.D.Laing, The Divided Self, Viking 1991; Wisdom, Madness and Folly, Canongate Publishing, 1999; The politics of Experience, Random House, 1983
 
---> Psikopatları Tanıma Rehberi

Çabuk sıkılıp dikkatleri çabuk dağılır: Mutsuzluğun bir kaçış mekanizması olan bu durum bir iç çatışmanın ürünüdür.
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers haber
vozol puff
Geri
Üst