ashli
Bayan Üye
Hayatın içerisinde, kendi şuur durumumuza göre birçok şeyleri olumsuz tarzda, birçok şeyleri ise olumlu tarzda yorumlarız. Yorumladığımız olumlu veya olumsuz durumu; kendimize mal etmeye, hemen onunla özdeşleşmeye çalışırız.
Menfi ya da olumsuz bir şeyle karşılaştığımızda, "Acaba bunun benim üzerimde ne gibi bir etkisi olur?", "Bu olay bana niçin böyle geliyor?" veya "Burada bir tehlike var mı, yok mu?" diye düşünürüz ve günlük hayatımız içinde ya da bir zamanlar ters gitmiş bir olayın anısını zaten zihnimizde hep canlı tuttuğumuzdan ötürü, bir aksilik meydana gelse veya bir şeyler ters gidiyormuş gibi görünse; "Bunlar, şu zamanda filanca insanın benim şu türlü bir hareketime şu tarzda karşılık vermesinden, bana karşı aldığı menfi tutumundan ileri geliyor" diye hemen bir sonuca, karara varmaya çalışırız.
Bu bir bakıma doğrudur. Bazı etkiler, bazı zihinsel yayınlar, bazı insanların diğer insanlara karşı düşünüşlerinde, olumsuz frekanslı yayınları vardır. Hepimiz bununla sık sık karşılaşırız ve aslında karşılaşmamak isteriz. Mümkün olduğunca, toplum içerisinde, aile içerisinde, arkadaşlık, dostluk çemberleri arasında daima lehimize olduğunu kabul ettiğimiz etkilerin bizlere ulaşmasını, aleyhimize diye kabul ettiğimiz etkilerin de bize ulaşmamasını dileriz. Geleneksel olarak kendimizi korumanın yollarını bulmaya çalışırız. Bu türden korumaların en başında birtakım hurafeler gelir: "Maaşallah" demek, kulak memesini tutmak, tahtaya pat pat vurmak, "İnşallah öyle olmaz" anlamında deyimler sıralamak tarzında birtakım şeyler yaparken aslında bir menfi etkiyi mümkün olduğu kadar zararsız hale getirmenin majik yollarını ararız.
Bunlar geleneksel tutumlardır; hiçbir şey bilinmeden, insan varlığının durumu araştırılmamış olduğundan, "Etki ne demektir, tesir ne demektir ? Bir tesirle beraber neler, nasıl aktarılırlar? Bunlar nasıl gider ve gelir?" sorularının cevapları hakkında bilgisi olmayan insanların kendilerine göre yaptıkları birtakım pratik uygulamalardır. Aslında bu soruların cevaplarını oluşturan bilgi mevcuttur ama herkes bu bilgiyle henüz temas kurmuş değildir. İşte bu nedenle bu çalışmadaki maksadımız; görünenin arkasındaki görünmeyen hakkında sizlere bilgi vermekten ibarettir. Kendi üzerimizde çalışmamızın esasını, negatif tesirlerden korunmak için nasıl pozitif düşüneceğimizi ve iyiliğe yönlendirilmiş yapıcı imajinasyonu nasıl oluşturacağımızı öğrenmek oluşturacaktır.
En Önemli olan şudur: Her düşünceyi, sizin dışınızdaki her türlü faaliyeti, eylemleri iyi niyet içerisinde karşılamak. Bu süreçteki iyi niyet ölçünüz, aslında sizin herhangi bir nesneyi, şeyi, düşünceyi veya etkiyi pozitif yönde değiştirme faaliyetinizin başlangıcıdır. Demek ki, birincisi iyi niyet. İkincisi ise yorumda acele etmemektir. Herhangi bir olay anında veya olay yaşandıktan sonra "Bu, filancadan yayıldı, bunun sebebi budur," demek ve hemen karara varmak bizi çok yanıltabilir. Çünkü bizim olayla karşılaşmamız her şeyden evvel bir heyecan meselesidir. Heyecanların ortaya çıktığı yerde ise gerçekler kaybolur, realiteyle ilişki kuramazsınız. Ancak, kendi heyecanlarınızın meydana getirmiş olduğu bir alemle ilişki kurarsınız ve bu da tamamen rölatif, kendinize göre bir değerlendirmedir. O noktada objektif bir değerlendirme yapamazsınız.
Eğer pozitif bir sonuç almak isteniyorsa, yapılması gereken şey; her hadisenin ardından, bir iyi niyet süreci içerisinde kalmak ve olayı hemen yorumlamamaktır. Olayı değerlendirmek ve bir rol dağılımı yapmak lazımdır. Bazen kendinizi olayın muhatabının veya karşı tarafın yerine koyacaksınız, o karşı tarafı da kendi yerinize koyacaksınız. Bu şekilde rol değişimi, mekan değişimi yapmak yoluyla olayı bir daha gözden geçireceksiniz: "O benim yerimde olsaydı veya ben onun yerinde olsaydım, ne yapardım?" gibi bir soruyla meseleyi ele aldığınızda, biraz daha objektif bir şekilde pozitifleştirmeye başlarsınız. Bu noktada iyi niyet faktörü çok önemlidir çünkü iyi niyetiniz, daha baştan itibaren şuuraltınızdaki negatif yorumculuğun önüne geçer. Negatif yorum yapmamanız yani egoistçe bir yoruma başvurmamanız için iyi niyet, daha en başından bunun sınırını çizer. Böyle bir düşünce hali içerisinde bulunduğumuzda yani anında egoistçe yorum yapmak yerine bencilce bir yoruma gitmeden beklediğimizde, duygusallık ve heyecansal halleri bertaraf ettikten sonra kararları sabitleştirip sağlamlaştırdığımızda pozitif düşünce oluşur; iyi niyetimiz olumlu düşünce sürecini meydana getirir. Olumlu düşünmek tek yönlü ya da bir kerelik bir eylem olarak kalmaz, aynı zamanda bir alan da meydana getirir. Pozitif düşünce, bir tesir alanı meydana getirir; iyi niyetle başlayan düşünce bir kalkan oluşturur. Böylece, kendi varlığınızda yerleştirdiğiniz bu kalkan sistemi, bu koruyucu alan; her türlü menfi tesire karşı yansıtıcı bir ayna vazifesi görür. Işık nasıl gelir, çarpar ve aynadan dönerse, aynanın arkasına nasıl nüfuz edemezse; bu olumlu kalkan da aynı onun gibidir.
Yapıcı imajinasyon da hemen hemen aynı işi görür. Bu imajinasyon türü; şuuraltınızdaki çeşitli varsayımların, çeşitli önyargıların ve kanaatlerin sizin zihninizde bir tür yıkıcı, dağıtıcı bir zihin halini canlandırmasına, zihinde bir münakaşa, zihinsel bir kavga yapmanıza engel olur. İmajinasyonun yapıcılığı, bu zihinsel kavganın sona ermesi, zihin halinizin inşa edici, yeniden düzenleyici olmasında yatmaktadır. Size basit misaller vermeye çalışacağım: Bir kimse size dış görünüşü, hali tavrı vs. ile ilk gördüğünüz anda pek olumlu bir izlenim vermeyebilir; onunla hemen bir sempati kuramayabilirsiniz hatta antipatik bir durum meydana gelebilir, irkilebilirsiniz. Ancak tam o noktada pozitif düşünce kalkanlarınızı kullanırsanız yani iyi niyetle hareket ederseniz ve meseleyi biraz daha derinlemesine incelemeye başlarsanız, o insanın hiç de göründüğü gibi olmadığı ortaya çıkabilir. Sizin ilk anlardaki dağıtıcı, bozucu imajinatif faaliyetinizi, zihinsel canlandırma faaliyetinizi tahrik eden bir şeyi, sonradan iyi niyet çizgisi içerisinde incelediğinizde bakıyorsunuz ki, sonuç aslında o ilk şekilde değil. Bu nasıl oluyor?
Pozitif düşünce sayesinde, o insanın durumu hakkında zihnimizde yeniden bir yapılanma meydana getiririz. Zihnimizdeki o imajinasyon yeniden bir yapılanmaya doğru gider. Bu nedenle insanlar hakkında her zaman iyi şeyler, hayırlı şeyler düşünmek demek; temelde, yapıcı imajinatif faaliyette bulunmak, yapıcı imajinasyonu kullanmak demektir.
Menfi ya da olumsuz bir şeyle karşılaştığımızda, "Acaba bunun benim üzerimde ne gibi bir etkisi olur?", "Bu olay bana niçin böyle geliyor?" veya "Burada bir tehlike var mı, yok mu?" diye düşünürüz ve günlük hayatımız içinde ya da bir zamanlar ters gitmiş bir olayın anısını zaten zihnimizde hep canlı tuttuğumuzdan ötürü, bir aksilik meydana gelse veya bir şeyler ters gidiyormuş gibi görünse; "Bunlar, şu zamanda filanca insanın benim şu türlü bir hareketime şu tarzda karşılık vermesinden, bana karşı aldığı menfi tutumundan ileri geliyor" diye hemen bir sonuca, karara varmaya çalışırız.
Bu bir bakıma doğrudur. Bazı etkiler, bazı zihinsel yayınlar, bazı insanların diğer insanlara karşı düşünüşlerinde, olumsuz frekanslı yayınları vardır. Hepimiz bununla sık sık karşılaşırız ve aslında karşılaşmamak isteriz. Mümkün olduğunca, toplum içerisinde, aile içerisinde, arkadaşlık, dostluk çemberleri arasında daima lehimize olduğunu kabul ettiğimiz etkilerin bizlere ulaşmasını, aleyhimize diye kabul ettiğimiz etkilerin de bize ulaşmamasını dileriz. Geleneksel olarak kendimizi korumanın yollarını bulmaya çalışırız. Bu türden korumaların en başında birtakım hurafeler gelir: "Maaşallah" demek, kulak memesini tutmak, tahtaya pat pat vurmak, "İnşallah öyle olmaz" anlamında deyimler sıralamak tarzında birtakım şeyler yaparken aslında bir menfi etkiyi mümkün olduğu kadar zararsız hale getirmenin majik yollarını ararız.
Bunlar geleneksel tutumlardır; hiçbir şey bilinmeden, insan varlığının durumu araştırılmamış olduğundan, "Etki ne demektir, tesir ne demektir ? Bir tesirle beraber neler, nasıl aktarılırlar? Bunlar nasıl gider ve gelir?" sorularının cevapları hakkında bilgisi olmayan insanların kendilerine göre yaptıkları birtakım pratik uygulamalardır. Aslında bu soruların cevaplarını oluşturan bilgi mevcuttur ama herkes bu bilgiyle henüz temas kurmuş değildir. İşte bu nedenle bu çalışmadaki maksadımız; görünenin arkasındaki görünmeyen hakkında sizlere bilgi vermekten ibarettir. Kendi üzerimizde çalışmamızın esasını, negatif tesirlerden korunmak için nasıl pozitif düşüneceğimizi ve iyiliğe yönlendirilmiş yapıcı imajinasyonu nasıl oluşturacağımızı öğrenmek oluşturacaktır.
En Önemli olan şudur: Her düşünceyi, sizin dışınızdaki her türlü faaliyeti, eylemleri iyi niyet içerisinde karşılamak. Bu süreçteki iyi niyet ölçünüz, aslında sizin herhangi bir nesneyi, şeyi, düşünceyi veya etkiyi pozitif yönde değiştirme faaliyetinizin başlangıcıdır. Demek ki, birincisi iyi niyet. İkincisi ise yorumda acele etmemektir. Herhangi bir olay anında veya olay yaşandıktan sonra "Bu, filancadan yayıldı, bunun sebebi budur," demek ve hemen karara varmak bizi çok yanıltabilir. Çünkü bizim olayla karşılaşmamız her şeyden evvel bir heyecan meselesidir. Heyecanların ortaya çıktığı yerde ise gerçekler kaybolur, realiteyle ilişki kuramazsınız. Ancak, kendi heyecanlarınızın meydana getirmiş olduğu bir alemle ilişki kurarsınız ve bu da tamamen rölatif, kendinize göre bir değerlendirmedir. O noktada objektif bir değerlendirme yapamazsınız.
Eğer pozitif bir sonuç almak isteniyorsa, yapılması gereken şey; her hadisenin ardından, bir iyi niyet süreci içerisinde kalmak ve olayı hemen yorumlamamaktır. Olayı değerlendirmek ve bir rol dağılımı yapmak lazımdır. Bazen kendinizi olayın muhatabının veya karşı tarafın yerine koyacaksınız, o karşı tarafı da kendi yerinize koyacaksınız. Bu şekilde rol değişimi, mekan değişimi yapmak yoluyla olayı bir daha gözden geçireceksiniz: "O benim yerimde olsaydı veya ben onun yerinde olsaydım, ne yapardım?" gibi bir soruyla meseleyi ele aldığınızda, biraz daha objektif bir şekilde pozitifleştirmeye başlarsınız. Bu noktada iyi niyet faktörü çok önemlidir çünkü iyi niyetiniz, daha baştan itibaren şuuraltınızdaki negatif yorumculuğun önüne geçer. Negatif yorum yapmamanız yani egoistçe bir yoruma başvurmamanız için iyi niyet, daha en başından bunun sınırını çizer. Böyle bir düşünce hali içerisinde bulunduğumuzda yani anında egoistçe yorum yapmak yerine bencilce bir yoruma gitmeden beklediğimizde, duygusallık ve heyecansal halleri bertaraf ettikten sonra kararları sabitleştirip sağlamlaştırdığımızda pozitif düşünce oluşur; iyi niyetimiz olumlu düşünce sürecini meydana getirir. Olumlu düşünmek tek yönlü ya da bir kerelik bir eylem olarak kalmaz, aynı zamanda bir alan da meydana getirir. Pozitif düşünce, bir tesir alanı meydana getirir; iyi niyetle başlayan düşünce bir kalkan oluşturur. Böylece, kendi varlığınızda yerleştirdiğiniz bu kalkan sistemi, bu koruyucu alan; her türlü menfi tesire karşı yansıtıcı bir ayna vazifesi görür. Işık nasıl gelir, çarpar ve aynadan dönerse, aynanın arkasına nasıl nüfuz edemezse; bu olumlu kalkan da aynı onun gibidir.
Yapıcı imajinasyon da hemen hemen aynı işi görür. Bu imajinasyon türü; şuuraltınızdaki çeşitli varsayımların, çeşitli önyargıların ve kanaatlerin sizin zihninizde bir tür yıkıcı, dağıtıcı bir zihin halini canlandırmasına, zihinde bir münakaşa, zihinsel bir kavga yapmanıza engel olur. İmajinasyonun yapıcılığı, bu zihinsel kavganın sona ermesi, zihin halinizin inşa edici, yeniden düzenleyici olmasında yatmaktadır. Size basit misaller vermeye çalışacağım: Bir kimse size dış görünüşü, hali tavrı vs. ile ilk gördüğünüz anda pek olumlu bir izlenim vermeyebilir; onunla hemen bir sempati kuramayabilirsiniz hatta antipatik bir durum meydana gelebilir, irkilebilirsiniz. Ancak tam o noktada pozitif düşünce kalkanlarınızı kullanırsanız yani iyi niyetle hareket ederseniz ve meseleyi biraz daha derinlemesine incelemeye başlarsanız, o insanın hiç de göründüğü gibi olmadığı ortaya çıkabilir. Sizin ilk anlardaki dağıtıcı, bozucu imajinatif faaliyetinizi, zihinsel canlandırma faaliyetinizi tahrik eden bir şeyi, sonradan iyi niyet çizgisi içerisinde incelediğinizde bakıyorsunuz ki, sonuç aslında o ilk şekilde değil. Bu nasıl oluyor?
Pozitif düşünce sayesinde, o insanın durumu hakkında zihnimizde yeniden bir yapılanma meydana getiririz. Zihnimizdeki o imajinasyon yeniden bir yapılanmaya doğru gider. Bu nedenle insanlar hakkında her zaman iyi şeyler, hayırlı şeyler düşünmek demek; temelde, yapıcı imajinatif faaliyette bulunmak, yapıcı imajinasyonu kullanmak demektir.