ashli
Bayan Üye
Postmodernizm her türlü belirlenmenin karşısında vaziyet alıyor. İster zaman içindeki gelişmelere ilişkin üst anlatılardan olsun, ister bir bütünün parçası olarak görülmekten kaynaklanan olsun tüm belirleyici söylemler kuşkuyla karşılanıyor. Böyle olunca determinizmin yani belirlenmenin yerini bir arada bulunana, bir yerel bağlam içinde yer alma ya da contekstual analiz alıyor. Bir yapı oluşturma ya da sistem kurmanın yerine kolaj, montaj geçiyor. Bir toplulukta bütünlük, homojenlik, süreklilik ve belirlenimler görmenin yerini parçalanma, farklılık, belirlenemezlik, kaos, geçicilik ve süreksizlik görme alıyor.
Postmodernizm, dış gerçekliğin nesnel ve kararlı temsil edilebileceği inancının bir aldanış olduğunu kabul ediyor. Bu durumda epistemolojiyi reddederek onun yerine (hermeneutic) yorumbilgisini koyuyor. Bu dış gerçekliğin varlığının reddi anlamına gelmiyor. Postmodernizm bu tartışmadan kurtulmanın yolunu metin üzerinde çalışmakta görüyor. Görgülü algılamanın yerini okuma alıyor. Böylece epistemolojinin çözülüşü ya da bitişi kabul edilerek, onun yerini metnin ya da söylemin yorumlaması alınca bunların herbiri ya Foucault'ta olduğu gibi "güç söylemi" ya da Lyotard' da olduğu gibi bir "dil oyunu" niteliğini kazanıyor. 0 zaman da bu metinlerden birinin diğerine üstünlüğü kalmıyor. Nesnel gerçekliğin bilgisinin olamayacağı kabul edilince bu bilgiye sahip ~olmanın, aydına ya da elite yüklediği öncülüğün, yol göstericiliğin dayanağı kalmıyor. Onun belki de tek sorumluluğu soru sorma ve eleştirici olmaya indirgeniyor. Başkasının adına karar vermek olanağı kalmıyor, karar sahibine, yani bundan doğrudan etkilenecek olana bırakılıyor.
Kararın başkasına bırakılması yalnız epistemolojinin ve temsilin tükenişiyle ilgili değil, aynı zamanda metafızik insan kavramının tükenişiyle de yakından ilgili. İnsanbilim'i geliştirmek için yapılan yapısalcı çabaların, insanın evrensel değişmez özünün bulunabileceği düşüncesi metafızik olarak görülüyor. Bu noktaya gelinince evrensel bir ahlakın kurulması ümitlerinin de tükendiğini kabul etmek gerekiyor.
İnsanın yaşadığı toplumda bir bütünlüğün bulunduğu ve onun tarafından belirlendiği yadsınınca kişinin benliğinin de kişinin parçalanmış deneyi içinde çözüleceğini de kabul etmek gerekiyor. Bunun da bütünlüğü kalmıyor. Bu durumda kişinin uyum sorunlarının niteliği de değişiyor Bütünlüğü ön plana çıkaran modern toplumda, kişinin yabancılaşma ya da paronoya duygusunun altında bulunması söz konusu olurken , parçalanmayı ön plana çıkaran postmodern toplumun kişisi şizofrenik etkiler altında bulunacaktır.
Sanatta elitist dışı seçmeler meşrulaşmaktadır. Serbest piyasa populizminin beğenileri ön plana çıkarılmaktadır. Baudelaire'in modernizmi tanımlarken dayandığı geçici ile kalıcı arasındaki gerilimin kalıcı yanı ortadan kalkmıştır. Geçicilik, süreksizlik, parçalanma ve kaos yanı kalmıştır. Buna paralel olarak bir derinlik arayışı kaybı olmuştur. Yüzeysele olunmuştur. Modernizmde bilim, ahlak ve sanat alanları arasında bulunan aşılamaz ayrım postmodernizmde anlamını yitiriyor. Epistemolojinin yerini yorumbilim alınca, ahlak alanı ile bilimin ayrımının da alamı kalmıyor. Postmodernizmin kabullerinin de toplumsal sonuçları vardır. Her türlü belirlenmenin karşısında bulunan postmodernizm tarih içinde belirlenmenin de karşısındadır. Toplumsal ilerlemenin olabilirliğini kabul etmemektedir. Bu olayların ve olguların zaman içinde belli bir sırayı izlemesi zorunluluğundan da vazgeçmek demektir. İşte bu noktada postmodernizmin özel bir anlam kazanan terimi historicity ortaya çıkıyor. Belki de bu terimi anlatmanın en iyi yolu "mekânda kolaj ne ise zamanda historicity odur" demektir. Zaman ve mekânın simetrik konumu kolaj ile historicity'i de simetrik hale getiriyor.
Modernizm düşüncesi olayların ve olguların kronolojik sıralanışında kesinliği gerektirirken, postmodernizmin 'historicity' kavramında zamandaki' sıralamada böyle bir kesinlik aranmaz, anakronik ve zamanında olmayanların oluşturabileceklerinin bulunmasını sürdürmek ister. Historicity'de bir anlamda geçmişin,günü kurmakta kullanılabilmesi içerilmektedir. Ama bu kullanışta tarihi olana bir üstünlük atfedilmez, ona özel bir saygı duyulmaz. Bu kullanış tarihi bir tür talan etmedir, ondan kopmanın yada kurtulmanın yoludur.
Kısaca, modernizme referansla özelliklerini tanımlamaya çalıştığımız postmodernizmi henüz gerçekleşmiş bir dönüşüm olarak görmek doğru olmaz, hatta böyle bir dönüşümün başladığını bile söylemek zordur. Bunu böyle bir geçişin olabilirliğinin farkında olmak diye yorumlamak daha doğru olacaktır.
Modernizm ve Postmodernizm Kavramları Üzerine
İlhan Tekeli
Postmodernizm, dış gerçekliğin nesnel ve kararlı temsil edilebileceği inancının bir aldanış olduğunu kabul ediyor. Bu durumda epistemolojiyi reddederek onun yerine (hermeneutic) yorumbilgisini koyuyor. Bu dış gerçekliğin varlığının reddi anlamına gelmiyor. Postmodernizm bu tartışmadan kurtulmanın yolunu metin üzerinde çalışmakta görüyor. Görgülü algılamanın yerini okuma alıyor. Böylece epistemolojinin çözülüşü ya da bitişi kabul edilerek, onun yerini metnin ya da söylemin yorumlaması alınca bunların herbiri ya Foucault'ta olduğu gibi "güç söylemi" ya da Lyotard' da olduğu gibi bir "dil oyunu" niteliğini kazanıyor. 0 zaman da bu metinlerden birinin diğerine üstünlüğü kalmıyor. Nesnel gerçekliğin bilgisinin olamayacağı kabul edilince bu bilgiye sahip ~olmanın, aydına ya da elite yüklediği öncülüğün, yol göstericiliğin dayanağı kalmıyor. Onun belki de tek sorumluluğu soru sorma ve eleştirici olmaya indirgeniyor. Başkasının adına karar vermek olanağı kalmıyor, karar sahibine, yani bundan doğrudan etkilenecek olana bırakılıyor.
Kararın başkasına bırakılması yalnız epistemolojinin ve temsilin tükenişiyle ilgili değil, aynı zamanda metafızik insan kavramının tükenişiyle de yakından ilgili. İnsanbilim'i geliştirmek için yapılan yapısalcı çabaların, insanın evrensel değişmez özünün bulunabileceği düşüncesi metafızik olarak görülüyor. Bu noktaya gelinince evrensel bir ahlakın kurulması ümitlerinin de tükendiğini kabul etmek gerekiyor.
İnsanın yaşadığı toplumda bir bütünlüğün bulunduğu ve onun tarafından belirlendiği yadsınınca kişinin benliğinin de kişinin parçalanmış deneyi içinde çözüleceğini de kabul etmek gerekiyor. Bunun da bütünlüğü kalmıyor. Bu durumda kişinin uyum sorunlarının niteliği de değişiyor Bütünlüğü ön plana çıkaran modern toplumda, kişinin yabancılaşma ya da paronoya duygusunun altında bulunması söz konusu olurken , parçalanmayı ön plana çıkaran postmodern toplumun kişisi şizofrenik etkiler altında bulunacaktır.
Sanatta elitist dışı seçmeler meşrulaşmaktadır. Serbest piyasa populizminin beğenileri ön plana çıkarılmaktadır. Baudelaire'in modernizmi tanımlarken dayandığı geçici ile kalıcı arasındaki gerilimin kalıcı yanı ortadan kalkmıştır. Geçicilik, süreksizlik, parçalanma ve kaos yanı kalmıştır. Buna paralel olarak bir derinlik arayışı kaybı olmuştur. Yüzeysele olunmuştur. Modernizmde bilim, ahlak ve sanat alanları arasında bulunan aşılamaz ayrım postmodernizmde anlamını yitiriyor. Epistemolojinin yerini yorumbilim alınca, ahlak alanı ile bilimin ayrımının da alamı kalmıyor. Postmodernizmin kabullerinin de toplumsal sonuçları vardır. Her türlü belirlenmenin karşısında bulunan postmodernizm tarih içinde belirlenmenin de karşısındadır. Toplumsal ilerlemenin olabilirliğini kabul etmemektedir. Bu olayların ve olguların zaman içinde belli bir sırayı izlemesi zorunluluğundan da vazgeçmek demektir. İşte bu noktada postmodernizmin özel bir anlam kazanan terimi historicity ortaya çıkıyor. Belki de bu terimi anlatmanın en iyi yolu "mekânda kolaj ne ise zamanda historicity odur" demektir. Zaman ve mekânın simetrik konumu kolaj ile historicity'i de simetrik hale getiriyor.
Modernizm düşüncesi olayların ve olguların kronolojik sıralanışında kesinliği gerektirirken, postmodernizmin 'historicity' kavramında zamandaki' sıralamada böyle bir kesinlik aranmaz, anakronik ve zamanında olmayanların oluşturabileceklerinin bulunmasını sürdürmek ister. Historicity'de bir anlamda geçmişin,günü kurmakta kullanılabilmesi içerilmektedir. Ama bu kullanışta tarihi olana bir üstünlük atfedilmez, ona özel bir saygı duyulmaz. Bu kullanış tarihi bir tür talan etmedir, ondan kopmanın yada kurtulmanın yoludur.
Kısaca, modernizme referansla özelliklerini tanımlamaya çalıştığımız postmodernizmi henüz gerçekleşmiş bir dönüşüm olarak görmek doğru olmaz, hatta böyle bir dönüşümün başladığını bile söylemek zordur. Bunu böyle bir geçişin olabilirliğinin farkında olmak diye yorumlamak daha doğru olacaktır.
Modernizm ve Postmodernizm Kavramları Üzerine
İlhan Tekeli