Popüler Kültürün Tarihi/Psikanalizi

ashli

Bayan Üye
Popüler kültür, popüler edebiyat, her zaman çağın ruhunu taşımaya, yüksek sanat / edebiyat eserlerinden daha fazla adaydır. Nitekim Ben Jonson'ın Shakespeare'i "soule of the age" (çağın ruhu) diye adlandırması boşuna değil: Jonson bunu söylediği sırada (1623) Shakespeare henüz popüler kültür alanından yüksek edebiyat alanına transferini tamamlamamıştı, ama çağının ruhu olmaya, onun temel tarihsel ve kültürel özelliklerini özümseyip kaydetmeye, çağdaşı olan "yüksek" kültür temsilcilerinden çok daha yakındı.

Popüler kültürü eleştirirken kullandığımız terimlerden biri mutlaka "klişe"dir. Oysa klişe, yani standartlaşmış türsel ve kültürel konvansiyonlar, her zaman toplumsal olsun, kişisel olsun, bastırılmışın geri dönüşü için daha uygun bir zemin sağlar. Yüksek edebiyat klişeden kaçarken (ya da başvurma gereği duymazken) toplumsal ve bireysel analizini kendisi, kendi terimleriyle yapmaya gayret eder. Örneğin Dostoyevski'nin kendi yarattığı karakterleri analiz biçimi, hem kendisi, hem de içinde yaşadığı kültürel yapı hakkında derin bir içgörü sunar bize, neredeyse proto-psikanalitik bir yaklaşımın ipuçlarını verir.

Yeraltından Notlar'daki Yeraltı İnsanı'nın narsistik kişilik kuruluşu, zaten yazarı tarafından yeterince irdelenmiş, hastalık hastalığının Rus aydınının devlet ve ordu, Şark ve Garp karşısındaki ikircikli konumunun bir metaforu olduğu apaçık belirlenmiştir. Bundan sonra kalkıp bir de bizim onu analiz etmeye çalışmamız, kendimiz için yararlı olabilir belki, ama Dostoyevski'nin kavranışına çok da bir şey katmaz. Oysa bu tür derinlikli analizlerden ziyade, türsel ve kültürel klişelerle hareket eden ("kolay elde edilen, hızlı okunan ve anlaşılması için bilgi ve araştırma gerektirmeyen") popüler edebiyat, tam da bu klişelere yerleşen kültürel bilinçdışının taşıyıcısı olmaya adaydır.

Popüler edebiyat ürünlerini birer semptom olarak ele aldığımızda, tanıdık, sürekli tekrarlanan klişeler üzerinden, bu semptomların ardında yatan örtük düşünceleri yakalamak son derece kolaydır. Bu kolaylık da bizi detektif gibi davranma fetişizminden korur: Malumu ilam etmekle yetinemeyiz artık; örneğin, polisiye türünün pek sevdiği "kapalı oda" temasının bir rahim metaforu olduğunu, fantastik edebiyattaki "yolculuk" temasının bir içgörü oluşturma / büyüme metaforu olduğunu söyleyip, analizimizi o noktada bırakamayız. Buradan formun kendisinin analizine geçilebilir:

[Marx'ta da Freud'da da] mesele, biçimin ardında gizlendiği varsayılan "içeriğe" yönelik basbayağı fetişist meraktan uzak durmaktır: Analiz yoluyla açığa çıkarılacak "sır", biçim (metaların biçimi, rüyaların biçimi) tarafından gizlenen içerik değil, tam tersine, bu biçimin kendisinin "sır"rıdır. Rüyaların biçiminin teorik zekâsı, belirtik içerikten yola çıkıp "gizli çekirdeği"ne, örtük rüya-düşüncelerine nüfuz etmekte değildir; şu soruya verilen cevaptadır: Örtük rüya-düşünceleri neden böyle bir biçim almışlar, neden bir rüya biçimi içine taşınmışlardır? Metalarda da aynı durum geçerlidir: Gerçek sorun metanın "gizli çekirdeği"ne nüfuz etmek –metanın değerini onu üretmek için harcanan çalışma miktarıyla belirlemek– değil, çalışmanın neden bir metanın değeri biçimini aldığını, kendi toplumsal karakterini neden yalnızca kendi ürününün meta biçimi içinde onaylayabildiğini açıklamaktır.

Popüler edebiyat klişelerinin ardında yatan içeriğin zaten bilindiğini, ya da en azından (popüler okur tarafından bile) sezildiğini varsayarsak, kendimize sormamız gereken soru, bu içeriğin neden bu değil de şu klişe olarak karşımıza çıktığı, bu ortaya çıkışın nasıl, hangi süreçlerle gerçekleştiğidir. Örneğin, polisiyenin bir tür olarak analizi, bize tam da bu "gizli çekirdeğe nüfuz etme" fetişizminin bir okumasını verecektir. Tarih ya da psikanaliz, eldeki ipuçlarından ve tanıklıklardan yola çıkarak ruhun ya da çağın "gizli çekirdeğini" ortaya çıkarma sanatı değildir. Ama polisiye tam da bunu yapma iddiasındadır: Katili bulma, cinayetin arkasındaki saiki ortaya çıkarma, cinayet anının eksiksiz bir öyküsünü yazma sanatı. Polisiye bunu yaptığında, yani cinayetin "gizli çekirdeği"ne nüfuz ettiğinde ne olur? Katil yakalanır ve cezalandırılır. Ama cinayet(ler)i mümkün kılan toplumsal, kültürel ve ruhsal yapılar el değmeden kalır. "Öldürmeyeceksin!" buyruğunun neden bir türlü ciddiye alınamadığı, bizi öldürmeye yönelten o karşı konulamaz saiklerin (özgül "nedenlerin" değil de, öldürmeyi mümkün kılan ruhsal yapıların) neler olduğu soruları, polisiye tarafından ele alınmaz. Ancak her polisiyede, bunların ipuçları, klişelerin kuruluşunda gizlenmiş olarak durur. Dolayısıyla polisiyeyi bir tarih (materyalist tarih anlayışı) ya da psikanaliz metaforu olarak okumaya başladığımızda, içerikten semptoma uzanan yol hakkında da bilgi edinmeye başlarız. Örneğin, polisiyenin ana teması olan evcilleştirilmiş öldürmenin toplumsal-tekinsiz içeriğini yakalamak, bize savaş ve terör diye ayrı ayrı adlandırdığımız, ama aslında birbirlerinden hiç de farklı olmayan o "politika biçimleri" hakkında bir içgörü kazandıracaktır.

Aynı şekilde, bilimkurgunun iyi niyetli pozitivist çabalarının aslında göz ucuyla görülen tekinsiz Gerçek'i evcilleştirme gayretinden başka bir şey olmadığını da fark edebiliriz bu yolla. Yoksa, BK tarihinde yüzlerce, binlerce örneği bulunan "başka türle karşılaşma" öykülerinin ne anlamı olabilirdi ki? Yabancı, uzaylı bir ırk gelip dünyayı fethetmeye kalkar. Ya da tam tersine, insanlar gidip onların gezegenlerini fethetmeye çalışır. Bunun bir sömürgecilik / emperyalizm metaforu olduğunu keşfetmek kolaydır. BK yazarı kendi ideolojik konumuna bağlı olarak, bu durum hakkında radikal, liberal, hatta anarşist bir yorum yapabilir. Ancak içerikten BK formuna geçiş çalışmasını incelediğimizde, önemli olanın sömürgecilik metaforu değil de, "öteki"nin ancak "pozitif bilim" içine çekilerek evcilleştirilebilen Gerçek çekirdeği olduğunu fark ederiz. Marslı yeşil yaratıklardan kızılderiliye ya da Afrikalı siyaha aktarım yapmak kolaydır, ama aynı metaforun bütün "ötekiler", kadınlar, ezilen sınıflar, cinsel, politik ve yöresel ötekiler için de işlemekte olduğunu ve tüm bunlar karşısında hissedilen dehşet duygusunu bilimselleştirme yoluyla örtmeye çalıştığını görmek, yepyeni bir içgörünün kapılarını açar bize.
 
bayigram takipçi satın al instagram beğeni satın al instagram takipçi satın al tiktok takipçi satın al Buy Followers bugün haber
vozol
Geri
Üst